İçeriğe atla

Safevî-Venedik ilişkileri

Kontrol Edilmiş
Şah I. Süleyman

Safevi-Venedik ilişkileri - Safevi devleti ile Venedik Cumhuriyeti arasındaki ilişkiler.

Arka plan

Güçlü bir Safevi devletinin kurulması, başta Venedik olmak üzere Osmanlı İmparatorluğu ile düzenli olarak savaşan bir dizi Avrupa devletinin dikkatini çekti. Şah İsmail'in aktif dış politikası, Avrupa diplomatik çevrelerinde Safevi devletinin Osmanlı İmparatorluğu ile askeri-politik çatışmada Avrupa devletlerinin müttefiki olabileceğine dair umutları artırdı.[1]

Osmanlı devleti ile savaş halinde olan Venedik Cumhuriyeti, geleneksel müttefiki olan Akkoyunlu devletinin yerine yeni, daha güçlü bir Safevi devletinin ortaya çıkmasını kendi çıkarına bir olay olarak değerlendirdi. Fransa ve İspanya, İtalya'yı ele geçirmek için İtalya'da uzun bir savaş başlattığından Venedik, İtalyan devletlerinden gerekli yardımı alamayınca, Osmanlı devletine karşı tek başına savaşmak zorunda kaldı (1499-1502). Bu nedenle Venedik hükûmeti, bir yandan Karaman'da Osmanlılara karşı mevcut hoşnutsuzluktan yararlanmaya, diğer yandan da Safevileri Osmanlılara karşı savaşa dahil etme olasılığını incelemeye karar verdi.[1]

İlişkiler

XVI yüzyıl

Bu iki devlet arasındaki diplomatik ilişkiler Safevi devletinin kuruluşundan itibaren şekillenmiştir. Bu karşılıklı ilişkilerin temelinde Akkoyunlu Devleti döneminde kurulan ilişkiler yatmaktadır. Venedik Cumhuriyeti, ikili ilişkiler yoluyla güçlü bir kara gücüne sahip bir devletin desteğini almayı umuyordu ve Safeviler, Venedik sayesinde ateşli silahlar elde etmeyi umuyorlardı. Ayrıca Venedik, Osmanlılarla sık sık yaptığı savaşlarda Anadolu yarımadası kıyılarında Safeviler lehine tehlikeli bir durum yaratabilirdi.

17. yüzyılın sonlarına kadar Safevi-Venedik ilişkilerinde Osmanlı karşıtı bir ittifak kurma girişimleri ana tartışma konusuydu. Ancak bu konuda başka sorunlar da vardı. Zamanla Safevi-Venedik ticareti büyüdü (ana ticaret cam, ipek ve diğer pahalı eşyalardı). Zamanımıza kadar gelen belgeler, her iki hanedanın da sık sık birbirlerinden tüccarlarını korumalarını istediğini gösteriyor. Ayrıca 17. yüzyılın ortalarından itibaren Venedik senatosu, Katolik Ermeniler ve diğer misyonerler adına Safevi İmparatorluğu'na tavsiye mektupları yazmıştır.[2]

Marin Sanudo, günlüğünde 1501 gibi erken bir tarihte Şah I. İsmail'den bahsetti. 1502'de Venedik, ülkenin yeni hükümdarı hakkında bilgi toplama görevini İstanbul'dan Yunan Costantino Laskari'ye verdi. Uzun yıllar İstanbul ve Kıbrıs'ta yaşayan Doğu dünyasını yakından tanıyan Constantino Laskari, Karamana ve Safevilerin askeri kampına gönderildi. Karaman ve Safevi askeri kampına yaptığı bir geziden döndükten sonra Venedik hükûmetine yaptığı ziyaret hakkında kapsamlı bir rapor verdi. Böylece Safevi devletinin Batı Avrupa ile ilk diplomatik teması Venedik ile kurulmuş oldu.

Laskari, Şah İsmail'le görüşemedi, ancak onun müttefikleri olan Karamanları gördü ve Venedik'i, ortak düşman olan Osmanlılara karşı mücadelesinde onu desteklemeye istekli olduğuna ikna etti. 1502'de Osmanlı-Venedik savaşının sona ermesi ve imzalanan barış antlaşmasının her iki devlet tarafından da onaylanması, Venedik'in Safeviler ile askeri bir ittifak imzalama ilgisini ortadan kaldırdı. Dolayısıyla Safeviler ile Venedik Cumhuriyeti arasındaki bu ilk diplomatik temas, her iki tarafın da aynı anda Osmanlı İmparatorluğu'na karşı askeri operasyonlar başlatmasıyla sonuçlanmadı.[3]

Safevi imparatorluğunun ana hedefi, Avrupa devletleriyle barışçıl ilişkileri genişletmenin yanı sıra batıdan ateşli silahlar elde etmekti. Bunun için Akdeniz kıyılarına gitmek gerekiyordu. Akdeniz kıyılarına çıkmanın şartı, ya Karaman topraklarını Osmanlılardan ya da Suriye'yi Memlüklerden almaktı. İsmail Hakkı Uzunçarşılı'ya göre Safevî Şahı İsmail'in Batılı devletlerle yaptığı görüşmelerin hedefi sadece Osmanlı devleti değil, aynı zamanda Memlûk devletiydi.[3]

1505'te, Şah'ın mektubunu Doja ileten başka bir Karaman elçisi, mektubun bir kopyasını Venedik'e gönderen Şam'daki Venedik konsolosunu ziyaret etti. Mesaj ertesi yıl Venedik şehrine iletildi. 1508'de derviş kılığında bir Safevi elçisi, Yunanistan'ın Nafplio kentindeki Venedik valisine geldi. Mart ve Mayıs 1509'da ilk Safevi elçileri Venedik'e geldi. Bu, Kambrai Ligi Savaşı'nda Venedik için felaketle sonuçlanan Agnadello Savaşı'ndan birkaç ay önceydi. Sonuç olarak, elçi, Safevi Şahına hitaben yazılmış ve Venedik'in iyi niyetini ifade eden bir mektuptan başka bir şeyle dönemedi. 1510'da Suriye'deki Memlükler, Safevi İmparatorluğu'ndan bir mektupla Venedik'e dönen büyükelçi Niccolò Surieri'yi esir aldı. Ayrıca Levant'ta da birkaç temsilci yakalandı. Tüm bu temaslar ve Şah İsmail döneminde gerçekleşen diğerleri herhangi bir başarı ile sonuçlanmadı. Böylece asıl amaç olan Osmanlı'ya karşı ittifak kurma arzusu gerçekleşmedi. Bunda Şah İsmail'in Çaldıran Savaşı'nda yenilmesiyle birlikte Venedik'in Osmanlı'ya karşı izlediği politika da önemli rol oynamıştır. Nitekim bu dönemde Venedik, Osmanlı'ya karşı bir taviz politikası uygulamış ve düşmanı ile ittifak kurarak bu politikasını bozmak istememiştir.

Kıbrıs'taki Venedik Genel Valisi Huan Paolo Gradenigo, 29 Nisan 1515'te Lefkoşa'dan hükûmetine şunları yazdı:



1537-1570 yıllarını kapsayan Venedik-Osmanlı savaşı başlar başlamaz Venedik-Safevi ilişkileri yoğunlaştı. 1539'da Venedik, Miçel Membre'yi Safevi İmparatorluğu'na büyükelçi olarak gönderdi. 1570 yılında Vincenzo degli Alessandri ve Safevi tüccarı Hacı Ali Tebrizi ayrı ayrı Kazvin'e gönderildi. Hiçbiri Safevilere askeri yardım sağlayamadı. Buna karşılık 1578'de Osmanlı Devleti'nin saldırısına uğrayan Safevi Devleti, yardım için Venedik'e döndü. Tüccar Hacı Muhammed, Şah Muhammed Hüdabende'nin elçisi olarak Venedik'e gönderildi. Doju'ya ve senatoya Safevi İmparatorluğu'nun Osmanlı İmparatorluğu ile yeniden savaş halinde olduğunu bildirdi ve Venedik Cumhuriyeti'nden "manevi destek" istedi. Hacı Muhammed, Venedik tarafından karşılanıp güzel sözlerle uğurlanmasına rağmen fiilen bir başarı elde edemedi. Çünkü Venedik, 1573'te Osmanlı Devleti ile barış antlaşması imzalamış ve yeni bir savaş başlatmak istememişti. 1600'de başka bir Safevi elçisi, bu kez I. Şah Abbas tarafından Venedik'e gönderildi. Bu sefer elçi Esed Bey adında bir tüccardı.[4]

XVII yüzyıl

Safevi elçisi Hüseynali Bey, Prag'daki Habsburg Sarayı'nda.

Onu 1602'de Venedikli Angelo Gradenigo, 1603'te Fathi Bey ve Muhammed Emin Bey izledi. Bundan sonra 1609-1610'da Hacı Kirakos ve Hacı Safar da elçi olarak müzakerelere katıldı. Bu işlev 1613 yılında Aladdin Muhammed ve Hacı Şahsever tarafından sürdürülmüştür. Bu elçiler diğer tüccarlarla birlikte 1622'de yeniden Venedik'e döndüler. Hepsine "gerekyarakan-e hasse-ye şerife" adı verildi. Ancak bu dönemde Venedik'e gönderilen iki Safevi elçisi Entoni Şirli ve Huseynali Bey Bayat'ın 1601'de şehre girmelerine ve itimatnamelerini ve mektuplarını Doje'ye sunmalarına yetkileri yoktu.[5] Safevi şahı I. Abbas ile Venedik'in Sagredo ailesi arasındaki ilişkiler 1608'de başladı. Bu yıl Abbas, Halep'teki Venedik konsolosu Giovanni Francesco Sagredo'yu (Alvise Sagredo'nun amcası) Safevilerin Suriye elçisi olarak atadı. Üç yıl sonra, 1611'de Giovanni Francesco'yu Venedik şehrinde ve tüm Venedik ilinde baş temsilcisi olarak atadı. Muhtemelen 1626'da, amcasının yanında konsolos yardımcısı olarak görev yapan Alvise Sagredo, I. Şah Abbas'a ajanı Alvise Parente'yi ticaret için Safevilere gönderme olasılığı hakkında bir mektup yazdı. Şah, Alvise'yi 1627'de ülkeye gelip serbest ticaret yapmaya bizzat davet ederek yanıt verdi. Senato, Sagredo'nun 1629'da ziyaretine izin verdi ve aynı yıl, Şah Abbas'ın bu arada öldüğünden habersiz Venedik'ten ayrıldı. Halep'te Şah I. Safî adına yeni vekaletnameler ve bir Safevi pasaportu beklemek zorunda kaldı. Sonunda Venedik için Suriye'den ayrıldı. Safevilerin Venedik'in ülkedeki ticari varlığından gerçek bir çıkarları olduğu gerçeği, Alvise Sagredo'nun Şah Safi'nin Ali Bali aracılığıyla Doje'ye gönderdiği mektubu hatırlatmasıyla da doğrulanmaktadır. Bu mektupta Şah, Sagredo'yu "İngiliz ve Hollanda ticaretiyle aynı şekilde ticaret yapmaya" ülkeye davet ediyor.[6]

Ciovanni Francesko Sagredo

1634'te Ali Bali adında bir elçi, Venedik'e Şah I. Safîn'in Safevi tahtına çıktığını bildirmek için Venedik'e gönderildi. Bu elçi, Safevi sarayının Venedik'teki son Müslüman elçisidir. 1645'te 1669'a kadar sürecek Girit Savaşı'nın patlak vermesiyle Venedik, Osmanlılara karşı müttefik bulmak için diplomatik bir saldırı başlattı. Giovanni Tiepolo, cumhuriyetten bir görevle Polonya Kralı'na gönderildi. Ertesi yıl dönüşünde Giovanni, kralından Safevi Şahına bir mektup teslim etmekle görevlendirilen Polonyalı bir elçiyle Venedik'e geldi. Polonya elçisi Yeji İliça, Dominikli rahip Antonio da Fiandre ile birlikte Safevi sarayına gönderildi. 1646'da Venedik hükûmeti, Domenico de Santis adlı başka bir elçiyi Şaha gönderdi. Bu elçi, Halep yolunu geçerek Safevi sarayına ulaştı. Yanıt olarak, Katolik bir rahip ve Petra della Valle'nin ilk karısının akrabası olan Ferdinando Joeridi, 1647'de Venedik'e gitti. Peder Antonio, 28 Mart 1650'de Palazzo Ducale'deki Collegium'a gelebildi. De Santis muhtemelen 1651'de Venedik'e ulaştı. Dönüş yolculuğu sırasında İsfahan'dan Tarku'ya giden de Santis'in Rus İmparatorluğu topraklarına girmesine izin verilmediği için dönüşü daha uzun sürdü. Joeridi, Collegium'a Antonio'dan tam olarak bir yıl önce ulaştı - 28 Mart 1650'de. 3 elçilik Şah'tan samimi dostluk beyanlarından başka bir şey getirmemişti. Safevi tarafı, belirli bir ittifak hakkında net bir açıklama yapmadı. Sonuç olarak, Venedik ile Safevi İmparatorluğu arasında müteakip müzakereler misyonerler ve Katolik din adamları tarafından gerçekleştirildi. 1661'de isimsiz bir kişi tarafından Şah'a hitaben yazılmış bir mektup gönderilmiş, 1662'de Araquel, 1663'te Dominik rahibi Antonio Tani kullanılmıştır. 1661 tarihli bir mektupta, Venedik'in Safevi İmparatorluğu'nu Osmanlı İmparatorluğu'na karşı savaşa katılma çağrısını yineledi. 1663'te senatörler böyle bir talebi yazılı olarak yapmayı uygun bulmadılar ve Arakel'den bunu sözlü olarak Şah'a iletmesini istediler. 1669'da Başpiskopos Mateos Avanik Safevi İmparatorluğu'na gönderildi ve 1673'te Ermeni Dominik rahiplerinden biri Şah ve Mateos'tan gelen bir mektupla Venedik'e geldi. Safevi imparatoru I. Süleyman'a Osmanlılara saldırması için yalvarmasına rağmen, sonunda Girit'in Osmanlılar tarafından ele geçirildiğinin kendisine bildirildiğini ve çabalarının boşuna olduğunu belirtti.[5] İki Dominikliye Şah'a bir cevap mektubu verildi. Berchet'ye göre bu, Venedik'e giden son Safevi diplomatik misyonuydu. Daha sonraki yıllarda, özellikle Kutsal Lig Savaşı sırasında, 1695'te bilinmeyen bir elçi ve 1697'de Pietro Paolo Pignatelli ve 1699'da Felice Maria da Sellano olmak üzere iki papalık elçisi tarafından teslim edilen ek mektuplar Safevilere gönderildi. Bu mektuplardan sadece ilki kralı savaşa çağırdı, diğer ikisi Venedik'in ona karşı olumlu tavrını doğruladı.

XVIII yüzyıl

Son Osmanlı-Venedik savaşı olan İkinci Mora Savaşı'nda Safevilere herhangi bir ittifak teklif edilmedi. Ancak 1718'de Venedik senatosu, Safevi imparatoru Şah Sultan Hüseyin'e bir mektup göndererek, Kapuçin tarikatına mensup üyeleri ve Tiflis'teki Katolik Ermenileri Gregoryen Ermenilerin saldırılarından korumasını istemiştir.[7]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ a b Nəcəfli 2015, s. 7.
  2. ^ Rota 2012, s. 149.
  3. ^ a b Nəcəfli 2015, s. 8.
  4. ^ Rota 2012, s. 150.
  5. ^ a b Rota 2012, s. 151.
  6. ^ Rota 2012, s. 153.
  7. ^ Rota 2012, s. 152.

Kaynak

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Safevîler</span> 1501–1736 arasında İranda varlığını sürdürmüş devlet

Safevî İmparatorluğu, Safevîler veya Safevî Devleti, 1501 ve 1736 yılları arasında varlığını sürdürmüş, sıkça modern İran tarihinin başlangıcı olarak kabul edilen, İran tarihindeki en önemli hanedanlıklardan biri olan Türk kökenli Safevi Hanedanı tarafından yönetilmiş devlet. Bugünkü İran, Azerbaycan, Ermenistan, Irak, Afganistan, Türkmenistan ve Türkiye'nin doğu kesiminde varlığını sürdürmüş, Şiî Onikiciliği resmî mezhep olarak kabul etmiş ve İran'ın varisi olduğu Safevî Hanedanı'nın devletidir.

<span class="mw-page-title-main">Çaldıran Muharebesi</span> I. Selim ve I. İsmail arasındaki askeri muharebe

Çaldıran Muharebesi, Osmanlı padişahı I. Selim ile Safevi hükümdarı Şah İsmail arasında 23 Ağustos 1514'te, günümüzde İran sınırları içinde yer alan Maku şehri yakınlarındaki Çaldıran Ovası'nda yapılan meydan muharebesidir. Muharebe, Osmanlı imparatorluğu'nun kesin zaferiyle sonuçlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">İran-Osmanlı savaşları</span> 16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar İran ve Osmanlı arasında süren bir dizi savaş

İran-Osmanlı Savaşları, 16 ilâ 19. yüzyıl arasında Osmanlı İmparatorluğu ile İran'da otoriteyi elinde bulunduran birbirinin devamı niteliğindeki çeşitli hanedanlar arasında gerçekleşmiştir. Osmanlılar ile İran arasındaki ilk savaş 1514 Çaldıran Muharebesi'dir. Son savaş ise 1821-1823 Osmanlı-İran Savaşı'dır.

<span class="mw-page-title-main">1623-1639 Osmanlı-Safevî Savaşı</span> Osmanlı İmparatorluğu ile Safevi Devleti arasında 1623-1639 yılları arasında yapılmış savaş

1623-1639 Osmanlı-Safevî Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu ile Safevî Devleti arasında, Irak meselesi için çıkan savaş.

<span class="mw-page-title-main">I. Abbas</span> 5. Safevi hükümdarı

I. Abbas veya Büyük Abbas, Safevi Hanedanlığının beşinci hükümdarı olan Şah Abbas, Safevi Hanedanı'nın en güçlü hükümdarı olarak gösterilir. Şah Muhammed Hüdabende'nin üçüncü oğludur. 3 Ekim 1587 tarihinde Türkmen şeflerinin desteklediği bir askerî darbe ile 17 yaşında tahta geçip 1629 yılına kadar 42 yıl hükümdar olarak kalmıştır. Hükümdar olduğu tarih Safevi Devleti açısından zorlu bir dönemdir. İçeride Türkmen aşiretleri arasındaki kanlı çatışmalar, doğuda Özbek akınları, batıda ise Osmanlı İmparatorluğu'nun baskısı altındaydı. Bu durumun kaçınılmaz sonucu olarak ülke ekonomik olarak da çözülmektedir. Tarımsal ve endüstüriyel üretim düşerken ticaret de çökmüştür.

<span class="mw-page-title-main">I. Tahmasb</span> 2. Safevî şahı

I. Tahmasb, Safevî Devleti'nin ikinci hükümdarıdır.

<span class="mw-page-title-main">Habsburg-Safevî ittifakı</span> 16. yüzyılda Habsburg Hanedanı ile Safevî Devleti arasında Osmanlı Devletine karşı kurulan ittifak

Habsburg-Safevî ittifakı, 16. yüzyılda Habsburg Hanedanı ile Safevî Devleti arasında Osmanlı Devleti'ne karşı kurulan bir ittifaktır. Bu ittifak 1540'larda Osmanlı Devleti'nin kazandığı zaferlerle ve imzalanan ateşkes antlaşmaları ile parçalandı.

<span class="mw-page-title-main">1723-1727 Osmanlı-İran Savaşı</span> Osmanlı İmparatorluğu ile Safevi Devleti arasında 1723-1727 yılları arasında yapılmış savaş

1723-1727 Osmanlı-İran Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu ile çöküş devrine girmiş olan İran'daki Safevî Devleti, ardından ise İsfahan'ı ele geçirerek İran'a egemen olan Afgan Hotakîler arasında süren ve Osmanlıların kesin zaferiyle sonuçlanan askerî mücadele.

<span class="mw-page-title-main">Fransa-Osmanlı ittifakı</span> Tarih Yazılısı

Fransa-Osmanlı ittifakı, 1536'da Fransa kralı I. François ile Kanuni Sultan Süleyman arasında teşekkül etmiştir. Bu stratejik ve bazen de taktiksel olan ittifak, Fransa tarihinin en önemli ittifaklık ilişkilerinden birisidir. Bu ittifakın aynı zamanda İtalyan Harplerine de kısmen de olsa etkisi olmuştur. Fransız-Osmanlı ittifakı 1553 yılında Fransa kralı II. Henry döneminde zirveye ulaşmıştır.

<span class="mw-page-title-main">I. Alvise Mocenigo</span>

I. Alvise Mocenigo, 1570-1577 döneminde Venedik Cumhuriyeti'ne "Doçe" unvanı ile devlet başkanlığı yapan 85'inci Venedik dükasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Kartli Krallığı</span>

Kartli Krallığı Batı Gürcistan'ın Kartli bölgesinde başkenti Tiflis olan Geç Orta Çağ / Yakın Çağ Gürcü monarşisidir. 1478 yılında Gürcistan Krallığı'nın dağılma süreciyle ortaya çıkmış ve Bagrationi Hanedanı'nın Kahetili kolunun başarısı sayesinde 1762 yılında komşusu Kaheti Krallığı ile birleşene dek varlığını sürdürmüştür. Bu dönemin çoğunda krallık Safevi hanedanlıklarının vasalıydı ancak belirli aralıklarla özellikle 1747 yılından sonra bağımsızlığını sürdürmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Safevîlerin Avrupa elçiliği (1599-1602)</span>

Safevîlerin Avrupa'ya elçiliği (1599-1602), Safevi şahı I. Abbas'ın Osmanlı'ya karşı müttefikler bulma çabasıdır. Safeviler uzun yıllardır, aralıklı da olsa, Osmanlı'yla savaş halindeydi; bu yüzden Avrupalılardan Osmanlı'ya karşı yardım alınmasına karar kılındı. Osmanlı-Safevi düşmanlığının nedeni hem toprak kontrolü hem de Safevilerin Şii ve Osmanlıların Sünni oluşlarındaki karşıtlıktı. Avrupa'ya gitmedeki bariz neden, Osmanlı'ya karşı bir Safevi-Hristiyan ittifakı oluşturmaktı. Safevilerin Avrupa'ya gitmesi, Safevilerin 1578-90 arasındaki savaştan mağlup çıkmalarından sonrasına tekabül eder.

Pül-i Şikeste Muharebesi ya da Serav Muharebesi, Kırıkköprü Muharebesi, 1603-1612 Osmanlı Safevi Savaşı'nda bir evre. Muharebe Safevi ordusunun galibiyetiyle sonuçlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Tebriz Kuşatması (1603)</span>

Tebriz Kuşatması, 1603-1612 Osmanlı Safevi-Savaşı'nda bir evre. Kuşatma Safevi ordusunun başarısıyla ve Tebriz'in 18 yıl sonra tekrar Safevilerin idaresine geçmesiyle sonuçlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Revan Kuşatması (1603-1604)</span>

Revan Kuşatması, 1603-1618 Osmanlı-Safevi Savaşı'nda bir evre. Kuşatma Safevi ordusunun başarısıyla ve Revan'ın 21 yıl sonra tekrar İran idaresine geçmesiyle sonuçlanmıştır.

Bekir Subaşı Olayı ya da Bekir Subaşı Vakası, 1623 yılında Osmanlı idaresindeki Bağdat'taki idarecilerin sebebiyet verdiği ve anılan kentin Safevî Devleti tarafından kuşatılarak alınmasına neden olan isyan ve kargaşa.

<span class="mw-page-title-main">Safevî-Rus Savaşı (1651-1653)</span>

Safevi-Rus Savaşı (1651-1653) - II. Abbas saltanatı sırasında, Safevi İmparatorluğu'nun Kuzey Kafkasya'daki etkisini artırmaya yönelik girişimi Ruslarla bir çatışmaya neden oldu. 1646'dan itibaren, Rus hükûmeti, İsveç'e Safevi topraklarından ipek ticareti yapan yabancı tüccarların pozisyonlarını zayıflatmaya başladı ve 1649'da Sobornoe Ulojenie kabul edildi. Sonuç olarak, yabancı tüccarlar için olanaklar daha da sınırlı hale geldi. II. Abbas'ın saltanatının ilk yıllarında, Ruslarla ilişkilere önem vermedi ve Osmanlı İmparatorluğu ile ilişkilerini geliştirme tekliflerini görmezden geldi. 1647 ve 1653 yıllarında kervan soygunları ve Rus tüccarlarının Safevi topraklarında tutuklanması nedeniyle ikili ilişkilerdeki gerilimler arttı. Ayrıca, Rus sınırlarının güneye doğru genişlemesi, bu alanları kendi mülkleri olarak gören Safevilerden karşı tepki aldı. Bu gerilimler 1651-1653 savaşı veya çatışmasına yol açtı. Bu savaşın patlak vermesinin bir diğer nedeni de, Rusların devrilen Gürcü kralı I. Teimuraz için bir kale inşa etme isteği oldu. Ruslardan yardım talep eden I. Teimuraz, bu haber Şah II. Abbas'a ulaştıktan sonra amacına ulaşamadı. Hemen, Şah II. Abbas konuyu çözmek için askerler hazırladı. Azerbaycan beylerbeyi Hosrov Han, Erdebil, Karabağ ve Astara'daki yerel Kızılbaş kuvvetleri ile birlikte Rusları yenilgiye uğrattı, üslerini ele geçirdi ve kovdu. Sonra İsfahan ve Moskova arasında elçiler seyahat ederek son bir barış antlaşması imzalandı, ancak bu on yıl sonra oldu.

<span class="mw-page-title-main">Dekken-Safevî ilişkileri</span>

Safevi-Dekkan ilişkileri — Safevi devleti ile Dekkan sultanlıkları arasındaki ikili ilişkiler öngörülmektedir. Dekkan saltanatlarının çoğu Şii hanedanları tarafından yönetiliyordu. Bu hanedanların en faal ve güçlüsü olan Kutbşahlar veya diğer adlarla Adil Şahlar, Karakoyunluların soyundan gelenler olup, bunu mektuplarında özel bir gurur kaynağı olarak belirtmişlerdir.

Herat Savaşı, 9 Ağustos 1598'de Horasan ve Belh için Şeybani Hanlığı ve Safevîler arasında gerçekleşen bir savaştır. Savaş, Özbeklerin tamamen yenilgisiyle sonuçlandı, bunun sonucunda Safevi İmparatorluğu Horasan'daki gücünü tamamen geri kazandı ve bölgeyi geri aldı.

Portekiz-Safevî Savaşı, Portekiz İmparatorluğu ile onun tebaası Hürmüz, Safevi İmparatorluğu ve onları destekleyen İngilizler arasında 1507 ile 1622 yılları arasında yaşanan bir dizi askeri çatışma. Savaş, Portekiz İmparatorluğu'nun Hürmüz ve Bahreyn adalarının yanı sıra Kaşm ve Bandar-Abbas kalelerinin ele geçirilmesiyle başladı.