İçeriğe atla

Saf Aklın Eleştirisi

Immanuel Kant
Kantçılık  · Deontolojik Etik
Kavramlar / İçerik
Numen
Sapere aude
Analitik-sentetik ayrımı
Kategorik buyruk
Hipotetik buyruk
Saf Aklın Eleştirisi
Aşkınsal İdealizm
Şema
Kant'ın Siyaset Felsefesi
Önemli Eserleri
Arı Usun Eleştirisi
Pratik Usun Eleştirisi
Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi
Gelecekte Bir Bilim Olarak Ortaya Çıkabilecek Her Metafiziğe Prolegomena
Aydınlanma Nedir?
Ahlak Metafiziği
Kant Felsefesinde Önemli Kişiler
George Berkeley
René Descartes
Arthur Schopenhauer
Baruch Spinoza
Johann Gottlieb Fichte
Georg Wilhelm Friedrich Hegel
David Hume
İlgili konular
Alman idealizmi · Yeni-Kantcılık

Saf Aklın Eleştirisi ya da Arı Usun Eleştirisi (Almanca: Kritik der reinen Vernunft)[1] Immanuel Kant'ın 1781'de basılan ve en önemli eserleri arasında kabul edilen kitabıdır. Temel olarak Hume'un, olayların arasında bir neden-sonuç ilişkisi olduğu önermesinin kanıtlanamaz olduğu fikrinden yola çıkarak saf aklın mümkün olamayacağına dair ürettiği skeptik bakışına çözüm getirmeye çalışır. "İlk Eleştiri" olarak da anılan bu eseri, Pratik Aklın Eleştirisi (1788) ve Yargı Gücünün Eleştirisi (1790) eserleri takip etmiştir.

1781 baskısının kapağı

A priori ve a posteriori

Kant, öncelikle saf ve ampirik (deneysel) bilgi arasındaki ayrımı belirler. Tüm bilgiler tecrübe ile başlasa da, bu tüm bilgilerin tecrübeden kaynaklandığı anlamına gelmez. Kant, tecrübe ve algıdan bağımsız olarak edinilen bilgiye a priori adını verir. Saf bilgi ise içinde ampirik ögeler bulundurmayan bilgidir. Matematik, a priori bilginin deneyden bağımsız olarak gelebileceği noktaya bir örnektir. Doğruluğu sadece tecrübeye dayalı olarak belirlenebilen önermeler için ise a posteriori terimini kullanır.

Analitik ve sentetik yargılar

Bunun dışında Saf Aklın Eleştirisi'nde analitik ve sentetik yargılar olmak üzere iki ayrı kavram daha tanımlanır. Analitik bir önerme, B yükleminin A öznesinin zaten tanım olarak bir özelliği olduğu önermelerdir. "Hiçbir bekar evli değildir." önermesi gibi. Sentetik önermelerde ise A öznesi, içinde B yüklemini barındırmaz. "Tüm insanlar 5 metreden kısadır" önermesi her ne kadar doğru olsa da 'insan' tanım olarak böyle bir boy limitini içermediği için sentetik bir önermedir; bize kavramlar değil dünya hakkında bilgi verir.

Hume'un skeptisizmine çözüm

Bu tanımlara göre tüm analitik önermeler a priori'dir. Kant'a göre çözülmesi gereken problem, sentetik bir önermenin nasıl a priori olabileceğidir. Sentetik yargıların çoğu a posteriori olsa da Geometri ile ilgili önermeleri ve "Her olayın bir nedeni vardır." gibi önermelerin bu kategoriye girdiğini söyler. Bunun nasıl mümkün olacağını açıklarken Kant algıyı/sezgileri devreye sokar. Gözlediğimiz şekliyle Dünya, nesnelerin bir toplamı değil; algılarımızdan bağımsız düşünemeyeceğimiz bir temsildir. Uzay ve zaman da algılardan bağımsız düşünülemez. Numenler Dünyası (bize gözüktüğü şekliyle değil kendi olduğu şekliyle Dünya) uzay ve zamandan bağımsızdır. Bu aslında hem emprisizm hem de rasyonalizm eleştirisi olarak görülebilir: Bilincin dünyayı pasif olarak algıladığına dair emprisist görüş yanlış olduğu gibi her bilgiye saf akılla ulaşılabileceğine dair rasyonalist görüş de yanlıştır. Bunun nedeni bilginin hem algılar tarafından alınan ham verilere hem de kavramlara dayalı olmasıdır. Teorik bilgi sadece gözüktüğü şekliyle dünyaya dair olabilir.

Kaynakça

  1. ^ Graham Bird (1995). Ted Honderich (Ed.). The Oxford Companion to Philosophy. Oxford: Oxford University Press. s. 439. ISBN 0-19-866132-0. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Epistemoloji</span> bilginin doğası, kapsamı ve kaynağı ile ilgilenen felsefe dalı

Epistemoloji ya da bilgi felsefesi, bilgiyle ilgilenen bir felsefe dalıdır. Epistemologlar, bilginin doğası, kaynağı ve kapsamı, epistemolojik gerekçelendirme, inancın rasyonelliğini ve diğer çeşitli konuları incelemektedir. Epistemoloji, felsefenin etik, mantık ve metafizikle birlikte dört ana dalından biri olarak kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Deneycilik</span> bilginin sadece veya öncelikle duyusal deneyimden geldiğini belirten teori

Deneycilik, empirizm veya ampirizm, bilginin duyumlar sayesinde ve deneyimle kazanılabileceğini öne süren görüştür. Deneyci görüşe göre insan zihninde doğuştan bir bilgi yoktur. İnsan zihni, bu nedenle boş bir levha gibidir.

<span class="mw-page-title-main">Akılcılık</span> Ussun temel bilgi kaynağı olması gerektiğini savunan felsefi görüş

Akılcılık; usçuluk veya rasyonalizm olarak da adlandırılan, bilginin doğruluğunun duyum ve deneyimde değil, düşüncede ve zihinde temellendirilebileceğini öne süren felsefi görüş.

<span class="mw-page-title-main">Aristoteles</span> Antik Yunan filozofu (MÖ 384–322)

Aristoteles veya kısaca Aristo, Antik Yunanistan'da klasik dönem aralığında yaşamını sürdürmüş olan Yunan filozof, polimat ve bilgedir.

<span class="mw-page-title-main">Immanuel Kant</span> Alman filozof

Immanuel Kant, Prusya kökenli Alman filozof. Alman felsefesinin kurucu isimlerinden biri olmuş, Aydınlanma Çağı ve felsefe tarihinin kendisinden sonraki dönemini belirgin olarak etkilemiştir. Bugün Rusya topraklarında bulunan Königsberg'de doğan Kant'ın epistemoloji, metafizik, etik ve estetik alanlarındaki kapsamlı ve sistematik çalışmaları, onu modern Batı felsefesinin en etkili isimlerinden biri hâline getirmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Numen</span>

Numen (Noumenon) veya Ding an sich, yani "kendinde olan şey", Kant felsefesinde fenomenin ötesindeki bilinemez ve tanımlanamaz "gerçeklik", "gerçek bilgi" manasındadır. Bilginin imkânı ya da imkânsızlığına yönelik düşünceler çerçevesinde, özne'nin ilişki kurduğu nesnenin görüntüsünün ardındaki gerçek özünü tanımlama çabası olan numen, somutun ifade bulduğu "fenomen"'in karşıtı olup, varoluşsal özü ifade eder. Herhangi bir varlığın algımızdan bağımsız, kendi içinde oluşur.

Çatışkı ya da Antinomi sözcük anlamı olarak iki yasanın gerçekte ya da görünüşte birbirleriyle uyuşmazlığıdır. Mantık ve epistemoloji’de geçen ve genel olarak bir paradoksu ya da çözümsüz bir çelişkiyi tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Aynı anda ve ölçüde geçerli iki önermenin birbirinin yerine konulamazlığı durumunu ifade eder.

Tanrı'nın varlığıyla ilgili argümanlar filozoflar, teologlar ve diğer düşünürler tarafından öne sürülmüştür. Felsefi terminolojide, Tanrı'nın varlığı problemi, tanrı ontolojisinin bilgi kuramı ile ilgilidir. Bilgi kuramı, epistemoloji, bilgiye olan yaklaşımı, doğru bilgiye nasıl ulaşılacağını inceler. Ontolojiyse, varlık/yokluk konuları üzerindeki argümanlardan oluşur. Yani, tanrı ontolojisinin bilgi kuramı, Tanrı'nın var olup olmadığı konusunda nasıl akıl yürüteceğimiz üzerinedir.

<span class="mw-page-title-main">Moritz Schlick</span>

Moritz Schlick, Alman filozof ve fizikçi. Viyana Çevresi'nin kurucularından ve zamanının önde gelen mantıkçı pozitivistlerinden biri olan Schlick, hem Yeni-Kantçı eğilimleri ve hem de Husserl'in felsefesini reddetmiş, felsefede analitik ve mantıksal yöntemlerin önemini vurgulayarak, algıyı eleştirel bir tarzda analiz etme çabası vermiştir. Bilgi konusunda, Kant'a ve Kantçılığa karşı çıkarak, empirist bir bakış açısı benimseyen, matematiğin ve mantığın önermelerinin, sentetik a priori önermeler olmayıp, tanım gereği doğru olan, analitik, yani içerik yönünden boş olan önermeler olduğunu öne süren Moritz Schlick, Poincare'de söz konusu olan uzlaşımcılığa da şiddetle karşı çıkıp, bilimsel kuramların, doğrulukları tekabüliyete bağlı olan kavramlardan meydana gelen a posteriori bir sistem olduğunu iddia etmiştir. Şu halde, önermeleri mantıksal bakımdan zorunlu olan analitik önermeler ve gerçek bir içeriği olan empirik ya da sentetik a posteriori önermeler olarak ikiye ayıran Schlick, mutlak kesin bilgiye ulaşmanın olanaksız olduğunu öne sürmüş; yapılabilecek en iyi şeyin, bilimin gerçekliği betimlerken oluşturduğu önerme sistemlerine yönelmek olduğunu belirtmiştir.

<span class="mw-page-title-main">20. yüzyıl felsefesi</span>

20. yüzyıl felsefesi, 19. yüzyıl sonlarından başlayıp günümüze kadar gelen ve devam eden düşünce geleneklerini ve felsefi akımları kapsar. Her çağın felsefesinin kendi toplumsal, kültürel ve siyasal koşullarıyla etkileşimli olduğu gibi, 20. yüzyıl felsefesi de kendi siyasal ve toplumsal gelişmelerinden etkilenmiştir. Çağın siyasal olayları, kültürel ve teknolojik gelişmeler, bilimsel alandaki yeni sonuçlar, ortaya çıkan yeni düşünce eğilimlerinin hepsi 20. yüzyıl felsefesinde görülen bilime yönelik sorgulayıcı yaklaşımların, aklın sorgulanması girişimlerinin, dile yönelik ilginin, özne kavramı üzerinde yürütülen tartışmaların, zihin problemlerinin, yeni bir boyut kazanan bilgi sorununun, cinsellik soruşturmasının, yabancılaşma ve iktidar sorunsalının arka planını oluşturmaktadır. Bu çağın düşünürlerinin çoğunluğu bir şekilde çalışmalarında çağın kuramsal sorunlarını dillendirmiş ve yanıt arayışında olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Mantıksal pozitivizm</span>

Mantıksal pozitivizm, Viyana Çevresi olarak adlandırılan filozofların felsefi düşünüş sistemlerini adlandırır. Başlıca temsilcileri Moritz Schlick, Rudolph Carnap ve Otto Neurath olan bu çevre, yeni pozitivistler ya da mantıkçı empiristler olarak da adlandırılır. Bu çevrenin oluşumunda önemli etkisi olan isim Ernst Mach'tır ki Mach'ın Viyana'da belirli dönemlerde mantık, fizik ve felsefe profesörlüğü yaptığı bilinmektedir. Mantıksal pozitivizmin çok farklı konumlardaki ve disiplinlerdeki filozofları bir araya getirir. Söz konusu akımın içinde sayılan ya da sayılmış olan belli başlı filozoflar şöyledir: Ernest Nagel, Hans Hahn, Kurt Gödel, Felix Kaufmann, Philipp Frank, Bertrand Russell, Whitehead, A. J. Ayer, Wittgenstein.

<span class="mw-page-title-main">Sezgicilik</span> felsefe akımı

Sezgicilik ya da entüisyonizm, felsefi bir kavram olarak sezgiye akıl, zihin ve soyut düşünme karşısında hem öncelik hem de üstünlük tanıyan felsefe akımıdır. Henri Bergson akımın kurucusudur, bu nedenle kimi zaman felsefe tarihinde Bergsonculuk olarak adlandırılması da söz konusudur.

<span class="mw-page-title-main">Organon</span>

Organon Aristoteles'in 6 ciltlik klasik mantık üzerine olan kitap serisi. Organon ismi daha sonraları Aristo'nun izleyicileri olan Peripatetikler tarafından verilmiştir. Şu 6 adet kitaptan oluşur:

Her gelecek metafiziğe Mukaddime ya da İleride kendisini bir bilim olarak sunması muhtemel olan her metafiziğe prolegomena Almanca orijinal adı Prolegomena zu einer jeden künftigen Metaphysik, die als Wissenschaft wird auftreten können olan ve kısaca Prologomena olarak bilinen eser Immanuel Kant'ın 1783 tarihli felsefe kitabıdır. Felsefesinin kısa bir özetini yazdığı bu eserde genel hatlarıyla Kant felsefesi görülebilir. Immanuel Kant(1724-1804) felsefe tarihini derinden etkilemiştir. Epistemoloji, metafizik, etik, mantık, estetik başlıca odak noktalarıdır. Tutarlı bir sisteme sahiptir. Newton’un fiziği yasalaştırması gibi felsefeyi sağlam temellere oturtmaya çalışır. Ona göre kavramda ve görüde kesin a priori,önsel bilgi öğeleri vardır. Kant’ı ilgilendiren de bu a priori bilgilerdir. Analitik, aydınlatan bilgi ve sentetik, genişleten bilgi tasnifi de yapar. Burada da sentetik, genişletici bilginin a priori olanının mümkün olduğunu söyler ve Saf Aklın Eleştirisi’nde bunun imkanını sorgular. Çalışmaları Saf Aklın Eleştirisi adlı eseriyle yeni bir döneme girer. “kritik öncesi” ve “Kritik” dönem olarak betimlenen felsefe hayatı modern düşünce tarzını şekillendirmiştir. “Gelecekte Bilim Olarak Ortaya Çıkabilecek Her Metafiziğe Prolegomena” adlı eserini Saf Aklın Eleştirisi'nin bir özeti, önsözü mahiyetinde yazmıştır. Kritik felsefedeki arayışlarının insanlar tarafından anlaşılamaması üzerine bu prolegomenayı, önsözü hazırlamıştır.

Metaetik, etik anabilim dalının etik özelliklerinin, anlatım ve bildirimlerinin, tutumlarının ve yargılarının doğasını anlamak, arayıp bulmak ve ortaya çıkarmak maksadıyla uğraşan koludur.

Immanuel Kant; Saf Aklın Eleştirisi'nde analitik ve sentetik yargılar olmak üzere iki ayrı kavram tanımlar. Analitik-Sentetik ayrımının en belirgin özelliği deneyden bağımsız veya deneye bağımlı olmadır. Bunun yanı sıra analitik yargılar daima doğru olan yargılarken, sentetik yargılar doğru ya da yanlış olabilen yargılardır. Analitik yargılar içeriği boş yargılar olmaları dolayısıyla bilgimizi genişletmez ancak sentetik yargılar bilgimizi genişletirler. Kant şu şekilde ifade etmiştir:

Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi 100 sayfayı aşmayan oldukça kısa bir metin olmasına rağmen Immanuel Kant'ın ahlak felsefesinin temellerini ortaya koyduğu en önemli metindir. Ahlak felsefesi alanında sistematik bir eser hazırlama girişiminden ilk kez 1768'de bahseden Kant, yazımına 1783 yılında başladığı eserin ilk baskısını 1785 tarihinde, en önemli eseri kabul edilen Saf Aklın Eleştirisi'nden dört yıl sonra yaptı. Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi aslen Pratik Aklın Eleştirisi'ne hazırlık olarak düşünülmüştü. Bu eserde ortaya konan ahlak felsefesinin esasları Pratik Aklın Eleştirisi'nde ve geç bir dönemde yazdığı Ahlak Metafiziği'nde geniş biçimde açıklanır ve incelenir.

A priori ve a posteriori, felsefede bilgi, gerekçelendirme veya argüman türlerini ampirik kanıt veya deneyime güvenerek ayırt etmek için kullanılan Latince ifadelerdir. A priori bilgi, deneyimden bağımsız olandır. Örnek olarak matematik, totoloji ve saf akıldan çıkarımı içerir. A posteriori bilgi, deneysel kanıta dayalı olandır. Örnekler çoğu bilim alanını ve kişisel bilginin yönlerini içerir.

<span class="mw-page-title-main">Saf gerçekçilik</span>

Saf gerçekçilik, algı felsefesi ve epistemolojide duyuların bize nesnelerin gerçekte oldukları gibi doğrudan farkındalığını sağladığını söyleyen fikridir. Doğrudan gerçekçilik olarak anıldığında, saf gerçekçilik genellikle dolaylı gerçekçilik kavramıyla karşılaştırılır.

Ampirik kanıt, bir önerme için kanıt, yani bu önermeyi destekleyen veya karşı çıkan, duyu deneyimi veya deneysel prosedür tarafından oluşturulan veya erişilebilen delildir. Ampirik kanıtlar bilimler için merkezi öneme sahiptir ve epistemoloji ve hukuk gibi diğer çeşitli alanlarda da rol oynar.