İçeriğe atla

Sadaka

Sadaka (Arapça: الصدقة), İslam dinine ait bir terimdir.

Arapça 'gerçek olmak, doğruluk' anlamına gelen 'sıdk' kelimesinin çoğulu olan 'sadaka', İslam terminolojisinde 'bir Müslümanın gönüllü olarak veya dinî bir vecîbeyi yerine getirmek üzere ihtiyaç sahiplerine yapılan maddî yardım' anlamına gelir.[1]

Arapça anlamı bu olsa da Türkçede fakirlere gönülden verilen bağış anlamında kullanılmıştır. Yahudilikte ve Hristiyanlıkta da adı geçen 'sadaka' genel itibarıyla 'ihtiyaç sahibine gönülden yapılan yardım' anlamına gelir ki bunu devletin zorlamasıyla yapılan yardımlardan ve zekattan ayırmak gerekmektedir.

Kelime kökeni

Arap müelliflerine göre, ş-d-k kökünden iştikak eder ve doğruyu söylemek manasına gelir. Bir Müslümanın sadaka vermesi onun dininin doğruluğunu gösterir. Bu kelime ise, İbranice şedâkâ kelimesinin, ancak Arap harfleri ile yazılmış şekli olup, aslında hulus manasını ifade eder; lâkin mürailerce (fârisi, pharis) dindar İsraillilerin esas vazifeleri, yani sadaka vermeleri için kullanılmıştır ki, bu mefhum kelimenin daha İslam'ın zuhurunda meydana gelen ve sonraları da muhafaza edilen manasını teşkil etmektedir. Buna göre, kelimenin asıl manası insanın kendi ihtiyarı veya arzusu ile verdiği sadaka, hayırperverliktir.

İslâmî deliller

Buna delil olarak getirilen ayetlerden birisi şudur:

"Kimdir o kimse ki Allah'a güzel bir ödünç versin de Allah da onu kat kat artırsın?"[2]

Hadislerden de birçok delil vardır, örneğin:

Her kim aç bir kimseyi doyurursa, Allah ona Cennet meyveleri yedirir. Her kim susuz bir mümine su verirse, Kıyamet Günü'nde Allah Teâlâ ona ağzı kapalı saf bir içecekten içirir. Her kim çıplak bir mümini giydirirse, Allah onu Cennet'in yeşil elbiselerinden giydirir."[3][4]

Her vakitte nâfile sadaka verilebilir. Bazı durumlarda ise, sadaka vermek vâcib olabilir. Sıkıntılı durumdaki birine rastlayıp, bu kişinin ihtiyacını karşılayabileceği bir imkânı olduğu zaman, kişinin sadaka vermesi, yâni o kişiye yardım etmesi, vâciptir.[5]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ "Arşivlenmiş kopya". 23 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Haziran 2015. 
  2. ^ Kuran, 2:245
  3. ^ Ebû Davud ve Tirmizî, ceyyid bir isnadla rivâyet etmişlerdir. Hadisin Arapça orijinal metninde geçen "hudru'l-cennet" (cennet yeşili), "Cennet'in yeşil elbiseleri" anlamına gelir.
  4. ^ Vehbe Zuhaylî; İslâm Fıkhı Ansiklopedisi; c. 3; s. 395; Risale Basın Yayın, İstanbul: 1990
  5. ^ a.g.e. s.395

İlgili Araştırma Makaleleri

Allah (Arapça: الله, romanize:

Farz ya da “fariza”; Fıkıh bilginleri tarafından oluşturulmuş ve tanımlaması yapılmış olan bir İslâm dinî terimidir. Yine fıkıhçılar tarafından tanımlanan efâl-i mükellefînden sayılır. İslâmî anlayışta Allah'ın sözü sayılan Kur’an’da Müslümanlara yapılmasının açık bir şekilde emredildiği kurallar veya ibadetler olarak kabul edilir. Kur’an’da yapılması açık emir ve gereklilik ifade etmeyen fiiller ise vacip gibi başka kavramlar ile tanımlanır.

<span class="mw-page-title-main">Müslüman</span> İslam dinine mensup kimse

Müslüman, İslam dinine mensup kişi demektir. Sünni, Şii ve Mutezili mezhep inancına göre, Allah'a ve Allah'ın birliğine, Muhammed'in Allah'ın peygamberi olduğuna inanan kişilere denir. İslam dininin farklı mezheplerinde Müslüman kavramı üzerine çeşitli farklılıklar bulunmaktadır.

Azrail, İslam'da dört büyük melekten biri ve eceli dolmuş kişilerin canını almaya gelen 'ölüm meleği' olarak görülür. Yahudilikte bu melek bazen ölen kişinin ruhunu taşıyan bir melek olarak uyarlanmıştır.

Nifak, bir İslam dini terimi.

Zekât, İslâm'ın beş şartından biridir. Terim olarak şeriatta "asli ihtiyaçlar" dışında nisab miktarı mala sahip olan ve bu sebeple zengin sayılan Müslüman'ın, bu zenginliği üzerinden bir tam yıl geçtiğinde dinî yükümlülük gereği zekât olarak vermesi gereken miktarın adıdır.

<span class="mw-page-title-main">İslam'ın beş şartı</span> İslam dininin beş ana ögesi

İslam'ın beş şartı, İslâm Dini'nin Ehl-i Sünnet ve Ca'feriyye mezheplerine göre büyük önem arz eden beş ibadeti. Bu şartlar sırasıyla: Şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, oruç tutmak ve hacca gitmektir. Şehâdet etmek dışındaki şartlar itîkâdî yani dininin inanç esaslarına dâir olmayıp, âmeli yani davranışsal, ibâdetsel şartlardır. Çoğu İslam âlimi dini inanç esaslarına dâir kurallar benimsendiğinde kişinin Müslüman kabul edileceğini, davranışsal ve ibâdetsel yönlerin en azından inanan olmak açısından bağlayıcı olmadığını öne sürmüşlerdir. Bazı İslam âlimleri ise imanın yani inancın ancak davranış ve ibadetlerle tamam olacağını bu nedenle şehadet getirip Müslüman olduğunu iddia eden kişinin ibadetlerini yerine getirmemesi halinde Müslüman kabul edilemeyeceğini ileri sürmüşlerdir.

<span class="mw-page-title-main">Beyyine Suresi</span> Kuranın 98. suresi

Beyyine Suresi (Arapça: سورة البينة, Sūrat'ul Beyyine), Kur'an'ın 98. suresidir. Sure 8 ayetten oluşur.

Hanif kelimesinin kaynağı ve anlamına dair çeşitli görüşler bulunmakta; Arapça, İbrânîce, Süryânîce veya Habeşçe bir kökten geldiği öne sürülmektedir. Kelimenin kökünü oluşturan “hnf” bütün Sâmî dillerde ortaktır. Kelimenin Ken‘ânîce şekli olan hanpa ve hanapu Tell el-Amarna tabletlerinde ortaya çıkmaktadır. Bu metinlerde kelime “kötülüğe meyilli ve sapkın olmak, iftira etmek” anlamlarındadır. Yeni İbrânîce ve Mişna’da kullanılan Yahudi-Ârâmî (Judeo-Aramaic) dilinde “iki yüzlü olmak”, Süryânîce şekli olan hanfo (hanpa) ise “putperest” anlamına gelmektedir.

Mürcie, bir İslam dini itikad mezhebi.

İctihad, İslam hukukçusunun sosyal hayatta şeriatın birincil kaynaklarında yer almayan sorunları çözmek amacıyla fıkıh usûlü prensiplerini kullanarak hükme varmak için zihinsel çaba harcamasına verilen Arapça terim.

Haham veya rabbi, Yahudilikte din adamıdır. Haham sözcüğü, Sami bir dil olan İbranicede bilge adam anlamına gelir ve Yahudi yasalarını bilen, Tanah'ı iyice öğrenmiş kişileri tanımlamak için kullanılır.

Vech-î Dîn Nâsır-ı Hüsrev’in, İsnâ‘aşer’îyye Şiî'liğinin Câferî Mektebi yerine İsmailî Mektebi'nin rehberi mahiyetinde olup farklı İslamî-Bâtınî düşünce ve uygulamaları hakkındaki te'villerini muhteva eden bir eseridir.

<span class="mw-page-title-main">Gadîr-i Hum</span> Muhammedin 632 yılında damadı Ali lehine bir beyan içeren vaazı.

Gadîr-i Hum İslam peygamberi Muhammed'in 16 Mart 632 tarihinde vereceği vaaz için Müslümanların toplanmış olduğu tarihsel etkinliktir. Şiilerin ve Arap Alevilerinin inancına göre İslam peygamberi bu vaazinde, Ali bin Ebu Talib'i kendisinden sonra gelecek halef tayin etmiştir. Bu günün hicri yıldönümü Şiiler ve Arap Alevileri tarafından her yıl Gadir-i Hum Bayramı olarak kutlanır.

<span class="mw-page-title-main">İslam'da cennet</span> Dini mekân

İslam'da Cennet. Cennet yurdu İslam eskatolojisinde salihlerin ve İslama inananların ölümden sonra varacakları son yurdun adıdır. Adem ile Havva'nın yaratıldığı yere de Cennet denir.

<span class="mw-page-title-main">Dîn</span>

Dîn, İslam ile özdeşleşmiş olan fakat Arap Hristiyanlar tarafından da ibadetleri sırasında yaygın olarak kullanılan Arapça bir kelimedir. Bu terim bazen "din" olarak tercüme edilmekle beraber, Kur'an da kullanıldığı üzere hem müttaki Müslümanlar tarafından ilâhî kanunlara uymak maksadıyla takip edilmekte olan yola ya da şeriata, hem de hiçbir şefaatçinin yardımının fayda etmeyeceği bir günde bütün insanlığın kaçınılmaz olarak Allah önünde hesaba çekilerek bu dünyada yaptığı iyilikler karşılığında mükafatlandırılacağı ve işlemiş olduğu kötülükler karşısında da cezalandırılacağı ilâhi hüküme işaret etmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Tathir ayeti</span>

Tathir Ayeti, Ahzab Suresinin otuz üçüncü ayetinin bir bölümü. Şiîler'e göre bu ayet, İslâm dîni peygamberi Muhammed'in Ehl-i Beyt'inin tamamının "ismet" sıfatına hâiz olduğunu belirleyen ayettir. İsmi "pâklanılmak" anlamına gelir.

Şefaat, İslam terminolojisinde, evliya gibi kendisine Allah tarafından izin verilen kişilerin ve özellikle peygamberlerin, inananların affedilmesi için dilekte bulunması anlamına gelir. Arapçada 'çift' anlamına 'şef' (شفع) kökünden 'bir şeyi ikileme veya çiftleme' anlamına gelir. Geniş anlamında ise 'bir işte başka bir kişinin yardımını, aracılığını isteme' gibi anlamları vardır.

<span class="mw-page-title-main">İslami sosyalizm</span> Siyasi ideoloji

İslami sosyalizm, İslam ilkelerinin sosyalizm ilkeleri ile uyumlu olduğunu öngören bir görüştür. Terim olarak ilk defa, Müslüman liderler tarafından sosyalizmin dine uyarlanmış hâli olarak kullanıldı.

Elhamdülillah veya Elhamdulillah kısaca Tahmid olarak bilinen ve Şükür Allah'adır, Allah'a şükürler olsun anlamında kullanılan Arapça söz.