İçeriğe atla

Süpernova nükleosentezi

Süpernova nükleosentezi kuramı, süpernova patlamalarındaki farklı pek çok kimyasal elementin nasıl üretildiğini açıklamaya çalışır. İlk kez 1954 yılında Fred Hoyle tarafından geliştirilmiştir.[1] Nükleosentez, diğer bir deyişle hafif elementlerin ağır elementlere ergimesi, patlayıcı oksijenin yanması ya da silikonun yanması esnasında ortaya çıkar.[2] Bu birleşme tepkimeleri, silikon, sülfür, klor, argon, sodyum, potasyum, kalsiyum, skandiyum, titanyumun yanı sıra, vanadyum, krom, manganez, demir, kobalt ve nikel gibi demir zirve elementlerinin oluşumuna yol açar. Büyük yıldızlarda saf hidrojen ve helyumdan ergiyebildikleri için bunlara “primer elementler” denir. Süpernovalardan atılımları sonucu, yıldızlararası ortamda bollukları artar. Nikelden ağır elementler, r-süreci denen bir süreçte nötronların hızlı bir biçimde tutulmasıyla ortaya çıkarlar. Ancak bunlar primer kimyasal elementlerden oldukça azdır. Yetersiz miktarda bulunan ağır elementlerin nükleosentezine yol açtığı düşünülen diğer süreçler, rp-süreci olarak bilinen proton yakalanması ve gamma (ya da p) süreci olarak bilinen ışıl parçalanmadır. Işıl parçalanma, ağır elementlerin en hafif ve en nötron fakiri izotoplarını sentezler.

Nedeni

Supernovalar, iki temel senaryoya göre oluşan, devasa bir yıldız patlaması sonucunda ortaya çıkarlar. Birinci senaryoya göre, bir beyaz cüce yıldızı, komşu bir yıldızdan (genellikle bir kırmızı devden) kütleyi emerek Chandrasekhar limitine ulaştıktan sonra, nükleer temelli bir patlama yaşar. İkinci ve daha çok kabul gören senaryoya göre ise, devasa bir yıldız, genellikle de bir üstdev, nükleer füzyon (ya da yanma) sürecinde, nikel-56’ya ulaştığında patlama yaşar. Bu izotop, bütün izotopların en yüksek bağlanma enerjilerinden biri olan demir-56’ya dönüşecek şekilde bir radyoaktif bir bozunma yaşar ve bu izotop, ekzotermik olarak nükleer füzyonla net bir enerji salınımı üreten en son elementtir.

Daha ağır element üreten bütün nükleer füzyon tepkimeleri, yıldızın enerji kaybetmesine sebep olur; diğer bir deyişle, gerçekleşen bu tepkimeler endotermik tepkimelerdir. Yıldızın dış tabakalarını destekleyen basınç, çok hızlı bir biçimde düşer. Dış kabuk radyasyon basıncıyla yeterli bir biçimde desteklenmediği için, yıldızın yerçekimi dış tabakalarını hızla içeri çeker. Yıldız çökmeye başladıkça, bu dış tabakalar yıldızın, sıkıştırılamayan, çekirdeği ile çarpışır ve dış kabuğun ergimemiş, yani füzyona uğramamış, maddeleri aracılığı ile dışarı doğru genişleyen bir şok dalgası ortaya çıkar. Şok dalgası içindeki basınçlar ve yoğunluklar, bu madde içinde ergimeyi tetiklemeye yeterlidir; açığa çıkan enerji, yıldızın patlamasına ve yıldızlararası uzama, yıldızdan maddelerin yayılmasına sebep olur.

Nükleer ergime dizisi ve alfa süreci

Oksijen yakma sürecini tamamlamış olan bir yıldızın çekirdeği, esas olarak silikon ve sülfürden oluşur.[3] Eğer yeterince büyük bir kütlesi varsa, çekirdeği 2.7–3.5 GK (230–300 keV) arasında bir sıcaklığa erişene kadar yıldız küçülür. Bu sıcaklıklarda, silikon ve diğer elementler, proton ve alfa parçacığı yayarak ışıl parçalanmaya maruz kalabilir.[3] Silikon yanması ise, alfa sürecine yol açar. Alfa süreci, her bir aşamada bu alfa parçacıklarını[3](bir helyum çekirdeğine, iki proton ve iki nötrona denk olan) ekleyerek yeni elementler yaratırken, belirli bir diziyi takip eder.

Kepler süpernovasının, Spitzer Uzay Teleskobu, Hubble Uzay Teleskobu, and Chandra X-ray Gözlemevi'nden gelen fotoğraflarla oluşturulmuş birleşik bir görseli.

Bütün silikon yanma süreci yaklaşık bir gün sürer ve nikel-56 üretildiğinde sona erer. Yıldız artık nükleer ergime yoluyla enerji açığa çıkaramaz; çünkü 56 parçacıklı bir çekirdek parçacığı, alfa süreci dizisinde yer alan elementlerin içinde nükleon başına en düşük kütleye sahiptir. Demir-56’ya göre çekirdek parçacığı başına demir-56 ve nikel-62’nin biraz daha fazla bağlama enerjisi olsa da,[4] alfa sürecindeki bir sonraki adım, parçacık başına biraz daha fazla kütlesi olan ve bu sebeple termodinamik açıdan daha az uygun olan çinko-60’tır. 28 protonu olan nikel-56’nın yarılanma süresi 6.02 gündür ve β+ bozunumu yoluyla kobalt-56’ya çözünür. 27 protonu bulunan kobalt-56’nın, 26 protonluk demir-56’ya çözünürken, yarılanma süresi 77.3 gündür. Ancak büyük bir yıldızın çekirdeğinde nikel-56’nın çözünmesi sadece dakikalar içinde gerçekleşir. Yıldız bu noktada artık nükleer yakıtını tüketmiştir ve dakikalar içinde küçülmeye başlar.

Bu küçülme sırasında, yerçekimsel küçülme potansiyel enerjisi, iç kısımı 5 GK (430 keV)’ye kadar ısıtır. Bu durum, küçülmeye karşı direnç oluşturarak, küçülmeyi geciktirir. Ancak, yeni füzyon tepkimeleri yoluyla ek bir ısı enerjisi üretilemediğinden, en sondaki direnç gösterilmeyen küçülme, çok hızlı bir biçimde, sadece birkaç saniye süren bir çöküşe yol açar. Yıldızın merkez kısmı, ya bir nötron yıldızına ya da yıldız yeterince büyük kütleli ise, bir kara deliğe dönüşür. Yıldızın dış tabakaları, günler ya da aylar süren Tip II süpernova olarak bilinen bir patlamada kopup gider. Süpernova patlaması, büyük bir nötron infilakına yol açar. Yıldızın içinde yaklaşık bir saniye içinde bu infilak, r-süreci olarak bilinen bir nötron tutma mekanizması aracılığıyla, evrende demirden daha ağır elementlerin kaynağının yaklaşık yarısını sentezler.

Ürünler

Normal bir yıldızda ergime yoluyla elde edilen bir elementin maksimum ağırlığı, demirin ağırlığı kadardır ve atomik kütlesi 56 olan bir izotopa ulaşmıştır (bkz. Yıldız Nükleosentezi). Bir süpernovadan önce, silikon ve demir arasındaki elementlerin ergimesi, sadece en büyük yıldızlarda silikon yanımı sürecinde ortaya çıkar. (S-süreci olarak da bilinen ve normal yıldız nükleosentezi esnasında meydana gelen yavaş nötron tutunumu süreci, atomik kütlesi yaklaşık 209 olan bizmuta kadar olan elementleri meydana getirebilir. Ancak, s-süreci esas olarak daha yavaş evrimleşen düşük kütleli yıldızlarda meydana gelir). Ne zaman ki çekirdek, gazların dış tabakasını desteklemeye yetecek miktarda enerjiyi üretemez hale gelir, yıldız bir süpernova olarak patlar ve patlarken demirin ötesinde elementler yığını oluşturur. Süpernova patlaması sırasında demirden uranyuma kadar elementlerin oluşumu, saniyeler içinde gerçekleşir. Açığa çıkan büyük miktarda enerji yüzünden, normal yıldız sıcaklığından çok daha büyük sıcaklık ve yoğunluklara erişilir. Bu koşullar, uranyum ötesi elementlerin oluşabileceği bir ortam yaratır.

r-süreci

Periyodik tablonun, tüm elementlerin kökenlerinin süpernova nükleosentezi de dahil olmak üzere, görülebileceği bir versiyonu. 103(lawrencium)'ün üzerindeki elementler insan yapımı olduğu için dahil edilmemiştir.

Süpernova nükleosentezi esnasında, r-süreci (r, hızlı nötron tutunumu anlamında kullanılmaktadır) nötron zengini ağır izotoplar yaratmaktadır. Bu izotoplar, ilk istikrarlı isotop oluşumundan sonra çözünecek ve böylelikle bütün ağır elementlerin nötron zengini istikrarlı izotoplarını yaratacaktır. Bu nötron tutunumu süreci, yüksek nötron yoğunluğu ve yüksek sıcaklığın sağlandığı koşullarda ortaya çıkar. R-sürecinde, oldukça istikrarsız nötron zengini çekirdekler oluşturmak için ağır çekirdekler, büyük bir nötron seli ile bombardıman edilirler. Bu istikrarsız nötron zengini çekirdekleri, daha yüksek atom numaralı ve aynı atomik ağırlıklı daha istikrarlı çekirdekler oluşturmak için çarçabuk beta bozunumuna uğrarlar. Saniyede santimetrekare başına yaklaşık 1022 nötronla, inanılmaz bir nötron seli yaşanır. Dinamik bir r-sürecinin yapılmış ilk hesaplamaları, r-süreci bolluğunun, farklılaşan nötron akışının üst üste binmesinden kaynaklandığını ortaya koymuştur.[5] Küçük akış, ilk r-süreci zirvesini, aktinitler olmaksızın, A=130 atomik ağırlığında üretir. Büyük akış ise, aktinit uranyum ve toryum üretirken, A=130 bolluk zirvesini bünyelerinde barındırmazlar. Bu süreçler, ayrıntılara bağlı olarak, bir veya birkaç saniyenin bir bölümünde meydana gelir. İlk hesaplamalardan sonra yayınlanmış yüzlerce makale, bu zaman bağımlı yaklaşımdan yararlanmıştır. İlginç bir biçimde, yakınlarımızdaki tek modern süpernova olan 1987A, r-süreci zenginleştirmelerini ortaya koymamıştır. Günümüz düşüncesine göre, r-süreci ürünleri bazı süpernovalardan dışarı atılmış olabilirken, bazılarında da nötron yıldızı ya da kara delik atığı olarak yutulmuş olabilir.

Kaynakça

  1. ^ "Synthesis of the laments from carbon to nickel" Astrophys. J. Suppl. 1, 121 (1954)
  2. ^ Woosley, S.E., W. D. Arnett and D. D. Clayton (1973). "Explosive burning of oxygen and silicon". The Astrophysical Journal Supplement. Cilt 26. ss. 231-312. Bibcode:1973ApJS...26..231W. doi:10.1086/190282. 
  3. ^ a b c Clayton, Donald D. (1983). Principles of Stellar Evolution and Nucleosynthesis. University of Chicago Press. ss. 519-524. ISBN 9780226109534. 
  4. ^ Citation: The atomic nuclide with the highest mean binding energy 31 Temmuz 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Fewell, M. P., American Journal of Physics, Volume 63, Issue 7, pp. 653–658 (1995). Click here 14 Mayıs 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. for a high-resolution graph, The Most Tightly Bound Nuclei, which is part of the Hyperphysics 28 Ekim 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. project at Georgia State University. 20 Ekim 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  5. ^ P. A. Seeger, W.A. Fowler, D. D. Clayton (1965). "Nucleosynthesis of heavy elements by neutron capture". The Astrophysical Journal Supplement. Cilt 11. ss. 121-166. Bibcode:1965ApJS...11..121S. doi:10.1086/190111. 

Konuyla ilgili yayınlar

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Hidrojen</span> sembolü H ve atom numarası 1 olan kimyasal element

Hidrojen, sembolü H, atom numarası 1 olan kimyasal bir element. Standart sıcaklık ve basınç altında renksiz, kokusuz, metalik olmayan, tatsız, oldukça yanıcı ve H2 olarak bulunan bir diatomik gazdır. 1,00794 g/mol'lük atomik kütlesi ile tüm elementler arasında en hafif olanıdır. Periyodik cetvelin sol üst köşesinde yer alır. Hidrojenin adı, Yunancada "su oluşturan" anlamına gelen ὑδρογόνο'dan (idrogono) kelimesinden gelir.

<span class="mw-page-title-main">Radyoaktivite</span> Atom çekirdeğinin kendiliğinden parçalanması

Radyoaktivite, radyoaktiflik, ışınetkinlik veya nükleer bozunma; atom çekirdeğinin, daha küçük çekirdekler veya elektromanyetik ışımalar yayarak kendiliğinden parçalanmasıdır. Çekirdek tepkimesi sırasında veya çekirdeğin bozunması ile ortaya çıkar. En yaygın ışımalar alfa(α), beta(β) ve gamma(γ) ışımalarıdır. Bir maddenin radyoaktivitesi bekerel veya curie ile ölçülür.

<span class="mw-page-title-main">Atom</span> tüm maddelerin kimyasal ve fiziksel özelliklerini taşıyan en küçük yapıtaşı

Atom veya ögecik, bilinen evrendeki tüm maddenin kimyasal ve fiziksel niteliklerini taşıyan en küçük yapı taşıdır. Atom Yunancada "bölünemez" anlamına gelen "atomos"tan türemiştir. Atomus sözcüğünü ortaya atan ilk kişi MÖ 440'lı yıllarda yaşamış Demokritos'tur. Gözle görülmesi imkânsız, çok küçük bir parçacıktır ve sadece taramalı tünelleme mikroskobu vb. ile incelenebilir. Bir atomda, çekirdeği saran negatif yüklü bir elektron bulutu vardır. Çekirdek ise pozitif yüklü protonlar ve yüksüz nötronlardan oluşur. Atomdaki proton sayısı elektron sayısına eşit olduğunda atom elektriksel olarak yüksüzdür. Elektron ve proton sayıları eşit değilse bu parçacık iyon olarak adlandırılır. İyonlar oldukça kararsız yapılardır ve yüksek enerjilerinden kurtulmak için ortamdaki başka iyon ve atomlarla etkileşime girerler.

<span class="mw-page-title-main">Nükleer füzyon</span> Hafif çekirdeklerin daha ağır bir çekirdek oluşturmak için birleşmesi

Nükleer füzyon, nükleer kaynaşma ya da kısaca füzyon; iki hafif elementin nükleer reaksiyonlar sonucu birleşerek daha ağır bir element oluşturmasıdır. Çekirdek tepkimesi olarak da bilinen bu tepkimenin sonucunda çok büyük miktarda enerji açığa çıkar.

<span class="mw-page-title-main">İzotop</span> Aynı elemente ait farklı atomlara verilen isim

İzotoplar, periyodik tabloda aynı atom numarasına ve konuma sahip olan ve farklı nötron sayıları nedeniyle nükleon sayıları bakımından farklılık gösteren iki veya daha fazla atom türüdür. Belirli bir elementin tüm izotopları neredeyse aynı kimyasal özelliklere sahipken, farklı atomik kütlelere ve fiziksel özelliklere sahiptirler. İzotop terimi, "aynı yer" anlamına gelen Yunan kökenli isos ve topos 'den oluşur; isimin anlamı ise, tek bir elementin farklı izotoplarının periyodik tabloda aynı pozisyonda yer alması anlamına gelir. Margaret Todd tarafından 1913 yılında Frederick Soddy'ye öneri olarak sunulmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Nötron</span> Yüke sahip olmayan atomaltı parçacık

Nötron, sembolü n veya n⁰ olan, bir atomaltı ve nötr bir parçacıktır. Proton ile birlikte, atomun çekirdeğini meydana getirir. Bir yukarı ve iki aşağı kuark ve bunların arasındaki güçlü etkileşim sayesinde oluşur. Proton ve nötron yaklaşık olarak aynı kütleye sahiptir fakat nötron daha fazla kütleye sahiptir. Nötron ve protonun her ikisi nükleon olarak isimlendirilir. Nükleonların etkileşimleri ve özellikleri nükleer fizik tarafından açıklanır. Nötr hidrojen atomu dışında bütün atomların çekirdeklerinde nötron bulunur. Her atom farklı sayıda nötron bulundurabilir. Proton ve nötronlar, kuarklardan oluştukları için temel parçacık değildirler.

<span class="mw-page-title-main">Atom çekirdeği</span> Atomun çekim kuvvetinin etkisiyle, çevresinde elektronlar dolaşan, proton ve nötronlardan oluşan pozitif elektron yüklü merkez bölümü

Atom çekirdeği, atomun merkezinde yer alan, proton ve nötronlardan oluşan küçük ve yoğun bir bölgedir. Atom çekirdeği 1911 yılında Ernest Rutherford tarafından keşfedildi. Bu keşif, 1909 yılında gerçekleştirilen Geiger-Marsden deneyine dayanmaktadır. Nötronun James Chadwick aracılığıyla 1932 yılında keşfinden sonra, çekirdeğin proton ve nötronlardan oluştuğu modeli Dmitri Ivanenko ve Werner Heisenberg tarafından çabucak geliştirildi. Atomun kütlesinin neredeyse tamamı çekirdek içerisindedir, elektron bulutunun atom kütlesine katkısı oldukça azdır. Proton ve nötronlar çekirdek kuvveti tarafından çekirdeği oluşturmak için birbirlerine bağlanmıştır. 

<span class="mw-page-title-main">Alfa parçacığı</span>

Alfa parçacığı (alfa, Yunan alfabesindeki ilk harf ile gösterilir, α) parçacık ışınları arasında yüksek derecede iyonlaştırıcı bir ışın formudur. İki proton ve iki nötronun helyum çekirdeğindekine benzer bağları sebebiyle He2+ olarak da gösterilir. Alfa parçacığının kütlesi 6.644656×10−27 kg olup, 3.72738 GeV enerjiye denktir.

<span class="mw-page-title-main">Üçlü alfa süreci</span>

Üç alfa süreci, üç helyum çekirdeğinin karbona çevrilme süreci. Yüksek helyum yoğunluğuna sahip yıldızlarda, 100.000.000 K sıcaklıkta, çekirdeksel kaynaşma bağlamında hızlı gerçekleşen bir tepkimedir. Dolayısıyla genelde yakıtının önemli bir kısmını harcayıp, helyum üretmiş olan yaşlı yıldızlarda gözlemlenir:

4He + 4He ↔ 8Be
8Be + 4He ↔ 12C + γ + 7.367 MeV

Yıldız nükleosentezi, yıldızlarda daha ağır kimyasal elementlerin oluşumuna yol açan tepkimelerin toplu adıdır.

<span class="mw-page-title-main">Nükleer kimya</span>

Şablon:Tarih=Mart 2024

<span class="mw-page-title-main">Nükleer fizik</span> atom çekirdeğinin yapısı ve davranışı ile uğraşan fizik alanı

Nükleer fizik veya çekirdek fiziği, atom çekirdeklerinin etkileşimlerini ve parçalarını inceleyen bir fizik alanıdır. Nükleer enerji üretimi ve nükleer silah teknolojisi nükleer fiziğin en çok bilinen uygulamalarıdır fakat nükleer tıp, manyetik rezonans görüntüleme, malzeme mühendisliğinde iyon implantasyonu, jeoloji ve arkeolojide radyo karbon tarihleme gibi birçok araştırma da nükleer fiziğin uygulama alanıdır.

<span class="mw-page-title-main">Radyasyon</span> Uzayda hareket eden dalgalar veya parçacıklar

Radyasyon veya ışınım, elektromanyetik dalgalar veya parçacıklar biçimindeki enerji yayımı ya da aktarımıdır. "Radyoaktif maddelerin alfa, beta, gama gibi ışınları yaymasına" veya "Uzayda yayılan herhangi bir elektromanyetik ışını meydana getiren unsurların tamamına" da radyasyon denir. Bir maddenin atom çekirdeğindeki nötronların sayısı, proton sayısına göre oldukça fazla veya oldukça az ise; bu tür maddeler kararsız bir yapı göstermekte ve çekirdeğindeki nötronlar alfa, beta, gama gibi çeşitli ışınlar yaymak suretiyle parçalanmaktadırlar. Çevresine bu şekilde ışın saçarak parçalanan maddelere radyoaktif madde denir.

<span class="mw-page-title-main">Radyonüklit</span>

En basit çekirdek olan hidrojen çekirdeği hariç bütün çekirdeklerde nötron ve proton bulunur. Nötronların protonlara oranı hafif izotoplarda birebir oranındayken periyodik tablonun sonundaki ağır elementlere doğru bu oran gittikçe artmaktadır. Bu oran daha da artarak nüklitin artık kararlı olmadığı bir noktaya gelir. Daha ağır nüklitler, dışarıya verecekleri fazla enerjileri olduğundan kararsızlardır. Bunlara radyonüklit denir. Bu süreçte radyonüklid radyoaktif bozunmaya uğrar ve bu esnada gama ışını ve/veya atom altı parçacıklar yayabilir. Bu parçacıklar iyonlaştırıcı radyasyonu oluştur. Radyonüklidler doğada bulunabildikleri gibi yapay yollarla da üretilebilirler.

Termonükleer füzyon, çok yüksek sıcaklık kullanılarak nükleer füzyonu başarmanın bir yoludur. Termonükleer füzyonun kontrol edilebilen ve edilemeyen olarak iki formu vardır. Kontrol edilemeyen : kontrol edilemeyecek büyük bir enerjiye sahiptir bunlara termonükleer silahlardan hidrojen bombası örnektir. Kontrol edilebilenler ise yapıcı amaçlar için çevrede bulunan füzyon reaksiyonlarıdır. Bu metin ikincisine odaklı yazılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Nükleosentez</span> Başta proton ve nötronlar olmak üzere önceden var olan nükleonlardan yeni atom çekirdekleri yaratan süreç

Nükleosentez, daha önceden var olan çekirdek parçacıklarından, esasen proton ve nötronlardan, yeni atomik çekirdeklerin yaratılması sürecidir. İlk atomik çekirdekler, Büyük Patlama'dan yaklaşık üç dakika sonra, Büyük Patlama nükleosentezi olarak bilinen sürecin sonunda oluşmuştur. Hidrojen ve helyumun ilk yıldızların bileşenlerini oluşturması ve kainatın bugünkü hidrojen/helyum oranı o zamanlara dayanır.

Nükleer bağlanma enerjisi, atomun çekirdeğini bileşenlerine ayırmak için gereken enerjidir. Bu bileşenler nötron, proton ve nükleondur. Bağ enerjisi genelde pozitif işaretlidir çünkü çoğu çekirdek parçalara ayrılmak için net bir enerjiye ihtiyacı vardır. Bu yüzden, genelde bir atomun çekirdeğinin kütlesi ayrı ayrı ölçüldüğünde daha azdır. Bu fark nükleer bağlanma enerjisidir ki bu enerji birbirini tutan bileşenlerin uyguladığı kuvvet tarafından sağlanır. Çekirdeği bileşenlerine ayırırken, kütlenin bir kısmı büyük bir enerjiye dönüştürülür bu yüzden bir kısım kütle eksilir, eksik kütlede bir fark yaratır çekirdekte. Bu eksik kütle, kütle eksiği diye bilinir ve çekirdek oluşurken çıkan enerjiye takabül eder.

Nükleer dönüşüm, bir kimyasal element ya da bir izotopun birbirine dönüşmesidir. Her element atomlarındaki proton sayılarıyla tanımlanırlar. Başka bir deyişle, atom çekirdeği içindeki proton ya da nötron sayısında değişim gerçekleştiğinde nükleer dönüşüm meydana gelir.

Nötron yakalama, bir atom çekirdeğinin ve bir veya daha fazla nötronun daha ağır bir çekirdek oluşturmak için çarpıştığı ve birleştiği bir nükleer reaksiyondur. Nötronların elektrik yükü olmadığından, elektrostatik olarak itilen pozitif yüklü protonlardan daha kolay bir şekilde çekirdeğe girebilmektedirler.

Proton yakalama, bir atom çekirdeğinin ve bir veya daha fazla protonun daha ağır bir çekirdek oluşturmak için çarpıştığı ve birleştiği bir nükleer reaksiyondur. Protonlar pozitif elektrik yüküne sahip olduklarından, pozitif yüklü çekirdek tarafından elektrostatik olarak itilirler. Bu nedenle protonların çekirdeğe girmesi nötr yüklü nötronlara göre daha zordur. Proton yakalama, proton bakımından zengin izotopların kozmik nükleosentezinde önemli bir rol oynar. Yıldızlarda iki şekilde ilerleyebilir: hızlı (Rp-süreci) veya yavaş bir süreç (P-süreci) olarak.