İçeriğe atla

Sünbülzâde Vehbî

Sünbülzade Vehbî
DoğumDT bilinmiyor
Maraş
Ölüm1809
İstanbul)
MeslekŞair, müderris, kadı
Önemli eserTuhfe-i Vehbî
Nuhfe-i Vehbî
Lutfiye-i Vehbî
Şevk-engiz
Münşeât
Divan

Etkilendikleri
  • Sabit
Sünbülzade Vehbî'nin Edirnekapı'daki mezar taşı.

Sünbülzade Vehbî (1718?, Maraş - 29 Nisan 1809, İstanbul), 18. yüzyılın dîvan şairlerindendir. Asıl adı Mehmet olup, Maraş'ta 'Sünbülzadeler' olarak anılan ailenin bireylerindendir.[1]

Hayatı

Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, 1789 yılında Şeyhülislâm Mehmet Kâmil Efendi için yazdığı kasidenin bir beyitinde, yaşının yetmişe ulaştığını ifade ettiğinden yola çıkarak, doğum tarihi 1718 olarak tahmin edilmektedir.

Dedesi Maraş'ın ünlü müftülerinden Mehmet Efendi, babası ise kendisi gibi şair olan Reşit Efendi'dir. Şairin doğduğu tahmin edilen yıllarda, yine dönemin ünlü bir başka şairi Seyyit Vehbî, Halep'te kadı vekilliği yapmaktadır ve şairin babası Reşit Efendi'de onun yanında görevlidir. Seyyit Vehbî'nin isteği ile Reşit Efendi oğluna ' Vehbî ' adını vermiş, şair de zaman içinde bu adla ünlenmiş ve bu adı mahlas olarak kullanmıştır.[1]

Tam bir bilgi olmamakla birlikte Vehbî'nin çocukluk ve gençliği Maraş'ta geçmiş, medrese eğitiminden sonra İstanbul'a gitmiştir. İstanbul'da devrin ileri gelen kişilerine kasideler ve tarih düşürerek yazdığı dizeleri sunarak ünlenmeye başlamış ve Rumeli kaleminde çalışırken kadılık görevine getirilmiştir. Dönemin şairlerinden arkadaşı Sürurî'nin "Hezeliyyât" adlı yapıtında yazdığına göre Vehbî, Yaş, Bükreş, Eflâk, Boğdan ve Siroz gibi yerlerde uzunca bir süre kadılıklarda bulunmuştur.

Güzel yazı yazma ve anlatımdaki becerisi dikkate alınarak, kendisine devletin resmi yazışmalarını düzenleme görevi verilmiş, bu görevindeki başarısı sonrasında da, 1768 Rus seferi sırasında mali işler sınıfına atanmıştır. Bu görevdeki yedi yılın ardından ve iyi derecede de Farsça bilmesi nedeniyle 1775 yılında I. Abdülhamid tarafından İran'a elçi olarak gönderilmiştir.

Buradaki görevi sırasında Bağdat Valisi Ömer Paşa ile aralarındaki anlaşmazlık I. Abdülhamid'e ulaşır. Ömer Paşa'nın Padişaha ulaştırdığı olumsuz rapor üzerine Vehbî'nin idamına karar kılınır. Ancak çok yakın dostlarının kendisine önceden ulaştırdığı haber üzerine Vehbî, gizlice Bağdat'tan İstanbul'a gider. Yine yakın dostlarının yardımlarıyla Padişaha kendisini affettirir ama uzun bir süre işsiz kalır. Sonunda dönemin Sadrazamı Halil Hamit Paşa'nın yardımıyla tekrar kadılık görevine döner.[1]

Vehbî, bir süre Rodos kadılığı yapar, sonra Avusturya seferi sırasında ordunun kadı vekilliğine atanır. Ordu ile birlikte Edirne, Sofya ve Niş bölgelerinde dolaşır ve ardından 1788'de Eski Zağra kadılığı görevini üstlenir. Burada şair arkadaşı Sürurî'de kendisine kâhyalık görevinde bulunur. Eski Zağra'da görevli olduğu sırada çok kötü olaylar yaşamış, hatta bir süre tutuklu kalmıştır. Bu arada Sürurî ile arası açılır ve onun yazdığı bir hiciv sonrasında Vehbî görevinden alınır. Ancak dönemin Padişahı III. Selim'e sunduğu dîvan sonrası affedilir, önce Manisa'ya sonra Sire'ye kadı olarak atanır.[1]

Sünbülzade Vehbî'nin son kadılık görevleri Manastır ve Bolu'dadır. Bolu'dan sonra İstanbul'a dönen, ancak seksen yaşını da geçen şair, nikris (mafsal romatizması) hastalığına yakalanır, yatağa düşer, gözleri görmez olur ve bilincini kaybeder. 29 Nisan 1809 tarihinde de bu dünyadan göçer. Bugüne kadar tarihi kaynaklarca, mezarının İstanbul Edirnekapı dışında olduğu üzerinde birleşir, ancak yeri belli değildir diye bilinirken Fatih Çavuş, yaptığı araştırmalar sonucu mezarı keşfetmiştir.[]

Bilinen eserleri

Bilinen eserlerinin listesi şöyle verilmiştir:[2]

  • Tuhfe-i Vehbî:

Değişik vezinlerde 58 kıtadan oluşan manzum Farsça-Türkçe sözlük. 1783'te (hic. 1197) İran'daki görevinden döndükten sonra hocaları olduğu (1783) Sadrazam Halil Hamîd Paşa’nın iki oğlu için kaleme alınmıştır. Daha önce hazırlanan sözlüklerde bulunmayan Farsça kelime ve ifadelere yer vermesi dolayısıyla çok tutulmuştur. 1780'li yıllarda medreselerde ve rüşdiyelerde Fars dili ders kitabı olarak kullanılmıştır. Hazırlayıcı yazar daha yaşamakta iken Hicri 1213'te Hayâtî Ahmed Efendi ve Lebîb Efendi ekleri ve editörlüğü ile ilk baskısı yapılmıştır. Sonradan 30'a yakın baskısı yapılmıştır.

Otuza yakın baskısı bulunan eserin son baskısı Numan Külekçi ve Turgut Karabey tarafından yayımlanmıştır (Erzurum 1990).

  • Divan :

6 bölümden oluşan manzum divan. 5732 beyitten oluşan dîvana Vehbî "Sünbülistan" denilmesini istemiştir. Divan'in bölümleri şunlardır:

    • Manzum olarak yazılma sebebini vermesi;
    • Arapça kasideler ve beyitler;
    • Sultan Mustafa için yazılmış bir methiyeyi de içeren Farsça divançe;
    • kasideler;
    • tarihler;
    • gazeller.

Her bölümün sonunda tarih kıtaları bulunup Farsça divançenin 1789-90 (hic. 1204’te), diğer beş bölümün ise 1790-91 (hic.1205’te) düzenlendiği bildirilir. Divan III. Selim’e sunulmuştur. Şeyhülislâm Esadefendizâde Mehmed Şerif Efendi, Râgıb Paşa ve Halil Hamîd Paşa’ya takdim edilen birçok kaside vardır. Kaside ve gazeller arasında Iranli Farsca sairleri Hâfız-ı Şîrâzî, Sa‘dî-i Şîrâzî, özellikle Sâib-i Tebrîzî ve Bâkî, Nâbi, Sabit, Nef‘i gibi Osmanlı şairlerine nazîreler ve tahmîsler bulunmaktadır.

Divan'ın çok sayıda yazma nüshası bulunmaktadır. İlk Osmanlıca basımı 1838'de Mısır'da Belek'de yapılmıştır. Divanın tenkitli metni bir incelemeyle birlikte Süreyya Ali Beyzadeoğlu tarafından İstanbul Üniversitesi için doktora tezi olarak hazırlanmıştır.[3]

  • Lütfiyye-i Vehbî:

Oğlu Lütfullah için yazdığı 1181 beyitlik manzum bir öğüt kitabıdır. 1791'de (Hicri 1205'te) hazırlanmıştır. Bu eser Nâbi’nin Hayriyye adlı eserinden örnek alınmıştır. Şiir olarak edebî değeri tenkit edilmektedir. Ancak bir Osmanlı yazarının İstanbul toplumu hakkındaki görüşlerini yansıtması açısından önemli görülmektedir.

Birçok kez (Hicri 152-1285 yılları arasında 17 kez) Osmanlıca baskısı yapılmıştır. Son olarak Süreyya Ali Beyzadeoğlu tarafından editörlük ile yeni Türkçeye sadeleştirilerek 1994'te yeni bir baskısı yapılmıştır.[4]

  • Nuhbe-î Vehbî :

III. Selim'e ithafen 1799'da yazdığı Arapça-Türkçe manzum sözlük. Tuhfe’den daha hacimli olan bu eserde de Tuhfe’de olduğu gibi az bilinen sözcükler bulunmaktadır. Nuhbe'nin ilk Osmanlıca baskısı daha Vehbî hayatta iken yapılmıştır. Sonra da birçok kez yeni baskısı yapılmıştır. Cumhuriyet döneminde yeni Latin harflerle tedrisata geçilmesi ve Arapça ve Farsça dilleri öğreniminin eğitim tedrisatında öneminin azaltılmasına kadar Osmanlı okullarında bu eser (ve Tuhfe) dil eğitimi için kullanılan bu iki sözlük olarak etkili olmuşlardır.

Nuhbe-i Vehbî'ye editörluk ve ekler yapmaya önce Hayâtî Ahmed Efendi başlamıştır ama hayatının sonunda bunu bitirememiş, eserin editörlüğü ve ekleri oğlu Hayâtîzâde Şeref Halil tamamlamıştır. Ayrıca eser Eser Şair Eşref’in dedesi olan Yayaköylü Râşid Efendi tarafından da şerhedilip bastırılmıştır.

  • Şevk-Engiz :

Kadın ve erkek güzelliklerini yansıtan mesnevi tarzında bir çalışma. Bir zenpâre ile mahbubperestin kız ve oğlanların güzelliklerini karşılaştırdıkları, sonunda ilâhî aşka yöneldikleri 770 beyit civarında münazara tarzında, bazen pornografik olduğu kabul edilen, bir eserdir. Değerinin yerelleşme akımı çerçevesinde olduğu kabul edilmektedir. Eser bu türlü ilişkiler için yerel halk arasında kulanılan sözcük ve deyimleri kapsaması nedeniyle değer kazanmıştır. İlk basımları benzer pornografik konuları ele alan Enderunlu Fâzıl’in Hûbannâme, Zenanname ve Cenginâme adlı eserleriyle birlikte Osmanlıca olarak yapılmıştır.[1]

  • Münşeat:

Bu eserin büyük kısmı, şairin de bir beyitinde belirttiği gibi, bir yangın sonrası yok olmuştur.

  • Divan

Uzun yıllar boyunca yazılmış ve dağınık olan pek çok sayıda şiirlerini bir araya getiren ve böylece klasik Divan edebiyatının en hacimli olan divanlarındandır. Çok sayıda yazma nüshası bulunmaktadadır ve 1838'de Beled, Mısır'da basılmıştır.

Kaynakça

  1. ^ a b c d e Akün, Ö. Faruk, (2010) “Sünbülzâde Vehbî”, Türkiye Diyanet Vakfi İslâm Ansiklopedisi. c.38 say. 140-141 Online: [1] 20 Ekim 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  2. ^ Koç, Mustafa (1999) "Vehbî (Sünbülzade)" Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlilar Ansiklopedisi Cilt:2 sayfa:655-656, İstanbul: Yapi Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, ISBN 975-08-0073-7
  3. ^ Beyzadeoğlu, Süreyya Ali, (1993) Sünbülzâde Vehbî: Hayatı, Edebi Şahsiyeti, Divanının Tenkitli Metni ve İncelemesi (dotora tezi), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; a.e., İstanbul 1993
  4. ^ Sünbülzade Vehbî (haz.:Beyzadeoğlu, Süreyya Ali ) (1994) Lütfiyye İstanbul:Bedir Yayınevi

Dış Kaynaklar

  • Koç, Mustafa (1999) "Vehbî (Sünbülzade)" Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi Cilt:2 sayfa:655-656, İstanbul: Yapi Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, ISBN 975-08-0073-7
  • Beyzâdeoğlu, Süreyya A. (2000) Sünbülzade Vehbî, İstanbul: Şûle Yayınları ISBN 9756841605
  • Necatigil, Behçet, (24. Son bas:2016), "Sünbülzade Vehbî", Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları (önceki baskılar:Varlık Yayınları) ISBN 9789750835940
  • Kurdakul, Şükran, (1973), "Sünbülzade Vehbî", Şairler ve Yazarlar Sözlüğü İstanbul: Bilgi Yayınevi
  • --, (1969-1973) "Sünbülzade Vehbî", Meydan Larousse Cilt:11 Sayfa: 658 12 Cilt, İstanbul: Meydan Yayınları
  • --, "Sünbülzade Vehbî", Büyük Larousse" Cilt: 21 Sayfa: 10924
  • --' "Sünbülzade Vehbî", Ana Britanica Cilt: 31 Sayfa: 159

Dış bağlantılar

  • Akün, Ö. Faruk, (2010) “Sünbülzâde Vehbî”, Türkiye Diyanet Vakfi İslâm Ansiklopedisi. c.38 say. 140-141 Online: [2] 20 Ekim 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  • Kara, Meltem (2015) Sünbülzade Vehbi Divan'ında Maddi kültür Unsurları ve Toplumsal Hayat T.C. İstanbul Kültür Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yüksek Lisans Tezi) [3] k

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Nedîm</span> Divan edebiyatı şairi

Nedîm, Divan Edebiyatı eserleri veren Türk bir şairdi. Şöhretini, Osmanlı İmparatorluğu'nun 1718-1730 yılları arasındaki Lâle Devri'nde kazandı. Hayatı ve eserleri ile Lâle Devri ruhûnun en önemli temsilcisi olarak kabul edilir.

Kaside, genellikle din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılan bir şiir formudur. Ancak kaside biçiminin şiirin farklı konuları için de kullanıldığı vakidir. Kaside sanatı, öncelikli olarak Araplar tarafından geliştirilmiştir. Kaside, klasik Arap şiirinin en yüksek hali kabul edilmektedir. Eski Arap edebiyatında kasideler birkaç farklı dahili kısımdan oluşacak şekilde nazmedilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Gazel</span> divan edebiyatının aşktan bahseden temel şiir biçimi

Gazel, Türkçe Divan edebiyatının en yaygın nazım şeklidir. Gazel sözcüğü sözlük tarifi ile "kadınlarla sevgi üzerine konuşmak, söyleşmek" anlamına gelir.

<span class="mw-page-title-main">Nef'î</span> hiciv şair

Nef'î,, , 17. yüzyıl Türk şâirlerindendir. Kasidede gerçek bir varlık göstermiş ve gerek kendi zamanında, gerekse sonraki yüzyıllarda kaside yazan bütün şairlere etki eden şâir, edebiyatçı ve hiciv üstadı.

<span class="mw-page-title-main">Bâkî</span> Türk divan edebiyatı şairi

Bâkî ya da asıl adıyla Mahmud Abdülbâkî, Türk divan şairi.

Neşati, Divan Edebiyatı şairi. Asıl adının ise Süleyman veya Ahmed olduğu sanılmaktadır.

İbrahim Şâhidî, Mevlevi şair ve evliya.

Mütercim Ahmed Âsım, 18. yüzyılın son dönemi ile 19. yüzyılın başlarında önemli bir ilim ve kültür merkezi olan Gaziantep'in kültür yaşamı içinde yetişmiş, bilim insanı, şair, yazar ve mütercimdir.

Azmizade Haleti, Osmanlı Divan şairidir. Osmanlı zamanında doğmuş, kadılık, kazaskerlik ve şairlik yapmıştır. Asıl adı "Mustafa" idir.

Terci-i bent, Arap, İran ve Türk edebiyatlarında bentlerden oluşturulan bir nazım şekli.

Ahmed Paşa, 15. yüzyılda Sultan II. Mehmed ve Sultan II. Beyazıd dönemlerinde kazaskerlik, vezirlik, sancak beyliği ve kadılık gibi yüksek görevleri yüklenmiş bir ulema sınıfı mensubu ve Divan Edebiyatı şairi.

Abdullah Vassaf Efendi Osmanlı şeyhülislamı, divan şairi, ilim adamı ve hattat.

Zekeriyâzâde Yahyâ Efendi 16. yüzyılın son yarısında ve 17. yüzyılın ilk yarısında çok uzun yaşayan, Sultan I. Mustafa, Sultan IV. Murat ve Sultan İbrahim devirlerinde üç defa Şeyhülislam olarak yüksek devlet görevi yapmış bir âlim ve aynı zamanda ünlü bir Türk divan şairidir.

Veysî, şair ve yazardır.

Osmanzâde Tâib 18. yüzyılda yaşayan ve gerçek adı Ahmed olan Divan şairi.

Ahmed Arif Hikmet Bey Efendi 1846 - 1854 doneminde Osmanlı Şeyhülislamı.

Enderunlu Vasıf (1771-1824) veya Enderunlu Osman Vasıf Bey, Osmanlı divan şairi. 19. yüzyılda muhammes, gazel ve şarkılarıyla tanınan şairin asıl adı Osman'dır.

<span class="mw-page-title-main">Seyyid Vehbi</span>

Seyyid Vehbi, divan şairi ve nesir yazarı.

Keçecizade İzzet Molla, 18. ve 19. yüzyılın dîvan şairlerinden olup divan şiirinin XIX. yüzyıldaki son temsilcilerindendir.

<span class="mw-page-title-main">Hızır Çelebi</span> İstanbulun ilk kadısı

Hızır Çelebi, 15. yüzyılda yaşamış Osmanlı alimidir. İstanbul'un fethinden sonra yeni başkentin ilk kadısı olarak tayin edilmiştir. Arap ülkelerine gitmeden Arapçayı öğrenen Osmanlı âlimlerinden ve aynı zamanda Fahreddin er-Râzî'nin kelâm ekolünü devam ettirenlerden biridir. Zamanında Arapça, Farsça ve Türkçe şiirleriyle de tanınmıştır. Kaynaklarda ondan "İkinci İbn Sînâ", "ilim dağarcığı" ve "ilmin âlemi" şeklinde bahsedilir.