İçeriğe atla

Sümbül Efendi

Sünbül Efendi'nin İstanbul Koca Mustafa Paşa Camii ve Külliyesi'ndeki kabri.

Sünbül Sinan Efendi (d. 1452 - ö. 1529), İstanbul’un büyük velîlerinden, Halvetiyye'nin Sünbüliyye kolunun kurucusu mutasavvıf, medrese kökenli müfessir ve vâiz.

Hayatı

Merzifon’da doğdu. Asıl adı Yûsuf Sinan’dır. "Sünbül" lakabı ona şeyhi Cemâl-i Halvetî tarafından verilmiştir. Babasının adı (Kayabeyoğlu Ali) dışında ailesi hakkında bilgi yoktur.[1]

Hayatına dair bilinenlerin önemli bir kısmı, halifelerinden Yâkub Efendi’nin oğlu Şeyh Yûsuf Sinâneddin’in "Menâkıb-ı Şerîf ve Tarîkatnâme-i Pîrân" adlı eserinde babasından naklen verdiği bilgilere dayanmaktadır. Sünbül Sinan, ilk öğrenimini memleketinde yaptıktan sonra İstanbul’a giderek medrese tahsiline başladı. Devrin tanınmış âlimlerinden Efdalzâde Hamîdüddin’in talebesi ve ardından mülâzımı oldu. Medrese tahsili sırasında tasavvuf aleyhtarı olarak bilinen Sünbül Sinan, bir arkadaşı vasıtasıyla tanıştığı Halvetiyye tarikatının ana kollarından Cemâliyye’nin pîri Cemâl-i Halvetî’ye intisap ederek tasavvuf yoluna girdi. Üç yıl süren seyrü sülûk döneminden sonra hilâfet aldı ve irşad göreviyle Mısır’a gönderildi. Koca Mustafa Paşa Dergâhı’nda irşad faaliyetini sürdüren Cemâl-i Halvetî hacca gitmek amacıyla İstanbul’dan ayrılırken Sünbül Sinan’a haber gönderip kendisinin de hacca gelmesini istediğini bildirdi. Cemâl-i Halvetî yolda vefat edince (899/1494) bu buluşma gerçekleşmedi. Sünbül Sinan, hac dönüşü şeyhinin vasiyeti gereği İstanbul’a dönerek kızı Safiye Hatun’la evlendi ve Koca Mustafa Paşa Dergâhı’nda postnişin oldu. Bir rivayete göre Cemâl-i Halvetî hacca giderken onu İstanbul’a çağırıp kızıyla evlendirmiş, postuna oturttuktan sonra hacca gitmek için yola çıkmıştır. 899 (1494) yılından ölümüne kadar, kendi adıyla anılacak olan Koca Mustafa Paşa Dergâhı’nda irşad faaliyetini sürdüren Sünbül Efendi cuma günleri Ayasofya ve Fâtih camilerinde vaaz verdi, vaazların ardından dervişleriyle Halvetî devranı icra etti. Yavuz Sultan Selim Han, yaptırdığı caminin açılış merasimi sırasında vaaz etme görevini ona verdi. Hulvî, Sünbül Sinan’ın Yavuz Sultan Selim’le ilişkileri konusunda ayrıntılı bazı rivayetleri nakletmektedir.

II. Bayezid, Yavuz Sultan Selim ve Kanûnî Sultan Süleyman dönemlerini idrak eden Sünbül Efendi, Muharrem 936’da (Eylül 1529) öldü. Cenaze namazı Fâtih Camii’nde Kemalpaşazâde tarafından kıldırıldı ve dergâhının hazîresine defnedildi. Türbesi İstanbul’un en önemli ziyaretgâhlarından biridir. Ölümüne düşürülen birçok tarihten bazıları şunlardır: “Eyledi bostân-ı zühdün sünbülü me’vâya azm”; “Cânına Sünbül Sinân’ın Fâtiha”; “Üstâd-ı aşk.” Hüseyin Vassâf, Şeyhülislâm Kemalpaşazâde’nin onun vefatı dolayısıyla söylediği tarih manzumesinin çini üzerine yazdırılıp türbeye konulduğunu belirtir ve, “Nûr ola Sünbül Sinân’ın kabri hep” tarih mısraıyla biten sekiz beyitlik bu manzumeyi eserine kaydeder (Sefîne-i Evliyâ, III, 375). Sünbül Efendi’nin vefatından sonra yerine Merkez Efendi postnişin olmuş, Sünbül Efendi’ye nisbet edilen Sünbüliyye, Merkez Efendi ve diğer halifeleri tarafından yaygınlaştırılmıştır. Yâkub Germiyânî, Cem Şah Efendi, Akşehirli Cemal Efendi, Maksud Dede, Kefeli Alâeddin Ali, Çavdarlı Şeyh Ahmed Dede onun halifeleri arasında zikredilebilir.[2]

Sünbül Efendi’nin vefâtından sonra yerine Merkez Efendi postnişîn olmuş, Sünbül Efendi’ye nisbet edilen Sünbüliyye, Merkez Efendi ve diğer halifeleri tarafından yaygınlaştırılmıştır. Yâkub Germiyânî, Cem Şah Efendi, Akşehirli Cemal Efendi, Maksud Dede, Kefeli Alâeddin Ali, Çavdarlı Şeyh Ahmed Dede onun halifeleri arasında zikredilebilir.[3]

"Zikr" ve "devran" uygulaması ile ilgili görüşleri

Sünbül Efendi’nin devran uygulaması ulemâ ve meşâyih arasında tartışmalara sebep oldu. İstanbul kadısı Sarıgörez Nûreddin Efendi’nin, devran zikir yapan dervişlerin yakalanıp cezalandırılması için bir şikâyetnâme yazarak tasdik için Şeyhülislâm Kemalpaşazâde’ye gönderdiği, şeyhülislâmın Sarıgörez’in şikâyetnâmesini tasdik ettiği, Sünbül Sinan’ın bu fetvayı önlemek için Kemalpaşazâde’nin inanıp güvendiği Şeyh Yavsî Zâviyesi şeyhi Mehmed Efendi’yi devreye sokması üzerine şeyhülislâmın fetvayı uygulamaktan vazgeçtiği kaydedilmektedir. Bu olaydan önce Sarıgörez ile Sünbül Efendi arasında bir münazara cereyan ettiği, şeyhin ilmî dirayeti ve mânevî nüfuzu karşısında Sarıgörez’in yenilgiye uğradığı belirtilmektedir.[4]

Eserleri

1. Risâletü’t-taĥķīķiyye. Sünbül Sinan bu eserinde devranın kâfir oyununa benzetilmesine, ona raks denilmesine şiddetle karşı çıkmakta, câhil ve mutaassıp kişilerin Arapça ve Türkçe risâleler kaleme alarak raksın haram olduğunu iddia etmelerinin yanlış kanaatlerinin neticesi olduğunu belirtmektedir (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 1761). Müellifin bu eserin birer nüshasını devrin ulemâsına gönderdiği kaydedilmektedir.

2. Risâle Der Hakk-ı Zikr ü Devrân. Bir önceki eserin Türkçe özetidir. İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulunan bir nüshasının sonunda (TY, nr. 3868) Zenbilli Ali Efendi’nin risâlede anlatılan konuların doğruluğuna dair bir fetvası yer almaktadır.

3. Risâletü eŧvâri’s-seb'a. Seyrü sülûk mertebelerinden bahseder (Süleymaniye Ktp., Bağdatlı Vehbi Efendi, nr. 2073/ 2).

4. Tarîkatnâme (İÜ Ktp., İbnülemin, nr. 2956).

5. Risâle fî deverâni’s-sûfiyye (Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 3602). Bursalı Mehmed Tâhir, Sünbül Sinan’ın bazı ârifâne ilâhileri bulunduğunu kaydeder. Şiirlerinden iki örnek Sefîne’de yer almaktadır (III, 376-377). “Gel ey sâlik diyem bir söz ki haktır” mısraıyla başlayan on beyitlik bir ilâhisi bestelenmiş ve tekkelerde âyin sırasında okunagelmiştir. Bu ilâhi, Cebbarzâde Ârif Bey tarafından "Miftâh-ı Hısn-ı Hazâin-i Rahmâniyye" adıyla şerhedilmiştir.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ "Sefîne-i Evliyâ", Hüseyin Vassâf (haz. Mehmet Akkuş - Ali Yılmaz), İstanbul 2006
  2. ^ "Sümbüliye Tarikatı ve Kocamustafapaşa Külliyesi", Nazif Velikâhyaoğlu, İstanbul 1999
  3. ^ “Fetihten Sonra İstanbul’da İlk Halvetî Şeyhleri: Çelebi Muhammed Cemâleddîn, Sünbül Sinân ve Merkez Efendi”, Tahsin Yazıcı, İstanbul Enstitüsü Dergisi, Sayı: 2, İstanbul 1956
  4. ^ "Osmanlılar’da Tasavvuf", Reşat Öngören, İstanbul 2000

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Abdülkâdir Geylânî</span> Alim, mutasavvıf

Muhyiddin Ebû Muhammed Abdülkādir b. Ebî Sâlih Mûsâ Zengîdost el-Geylânî ya da daha bilinen adıyla Abdülkādir Geylânî, Büyük Selçuklu Devleti döneminde, günümüz İran'ının Hazar Denizi kıyısındaki Gilan Eyaleti'nde doğan âlim ve mutasavvıf olan Kadiriye tarikatının kurucusu ve İslam filozofu. Türbesi Bağdat'tadır.

<span class="mw-page-title-main">Şeyh Edebali</span> İslam bilgini ve Ahî şeyhi (1206–1326)

Şeyh Edebali (1206-1326), Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarında yaşamış bir Ahi şeyhi.

İsmâil Hakkı Bursevî,, mutasavvıf, Celvetî şeyhi, müfessir, şâir.

Halvetilik, cehri zikir adı verilen ve ilahi isimlerin yüksek sesle tekrar edilmesi anlamına gelen zikir yöntemini kullanan bir tarîkattır. Tarikat 14. yüzyılda yaşamış olan Ömer el-Halvetî'ye nisbet edilir. Pîr Ömer Halvetî'nin bir ağaç kovuğunda uzun süre halvet çıkarması ve ardından gelen müridlerin de tenhada kalmayı tercih etmeleri üzerine tarikat bu isimle anılmaya başlamıştır.

Niyâzî-i Mısrî,, Halvetiye tarikatının Mısriyye kolunun kurucusu olan mutasavvıf ve şair.

<span class="mw-page-title-main">Merkez Efendi Camii</span>

Merkez Efendi Camii, İstanbul'un Zeytinburnu ilinde Merkez Efendi Türbesi'nde bulunan cami.

<span class="mw-page-title-main">Osman Selahaddin Dede Efendi</span>

Osman Selâhaddin Dede Mevlevî şeyhi, mutasavvıf.

Taha Hakkârî son devir İslam âlimidir. Oğlu Şeyh Ubeydullah Nehri, devrin önde gelen siyasi figürlerinden biri olmuş; torunu Seyyid Abdülkadir ise siyasete girerek, 1908 âyân meclisi (senato) ve Şûrâ-yı Devlet (Danıştay) başkanlığı yapmıştır.

Muhammed Nur'ül Arabi, Son dönem melamiliğin piri. 1813-1887 arasında yaşamış sufi. Çeşitli sufi üstadlarından ders almış olan ve hayatının büyük kısmını Anadolu ve Rumeli topraklarında geçiren Seyyid Muhammed Nur, Abdülbaki Gölpınarlı tarafından Üçüncü Devir Melamiliği şeklindeki tanımlanan dönemin de öncüsü kabul edilmektedir.

Köstendilli Süleyman, eserlerinde Şeyhî mahlasını kullanan 18. yüzyıl sufi ve yazarı. Tam adı Mollazâde Süleyman Şeyhî-i Köstendilî-i Nakşibendî Efendi'nin adı Süleyman, Nakşibendî tarikatına intisab etmiş olması nedeniyle “Nakşibendî”, şeyh olması nedeniyle de “Şeyhî” unvanıyla anılır. “Mollazâde” ailesinden gelen bir isimdir.

Osmanlı döneminde yaşamış sufi, şair, hattat ve mesnevihan.

Cemal Halveti, Osmanlı devrinde yaşamış mutasavvıf, divan şairi ve müfessir.

Ali Rıza Şengel yahut Eyyubî Ali Rıza Bey, Klasik Türk müziği bestekârı ve hocası, nevbezen.

'Mehmed Emin Tokadî, tam adı Mehmed Emin b. Derviş Hasan b. Ömer en-Nakkaş et-Tokadî, aslen Tokatlı, lakabı Cemaleddin, künyesi Ebul Emâne ve Ebu Mansur, mahlâsı Âriftir. Dedesi Ömer en-Nakkaş aslen Diyarbakırlı idi. Şeyhi Aziz Mahmud Ermevî'nin ölümü üzerine Tokat'a yerleşmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Gavsî Ahmed Dede</span>

Gavsî Ahmed Dede, Türk Mevlevi şeyhi ve mutasavvıf. Galata Mevlevihanesi şeyhliği yapmıştı.

Germiyanzâde Şeyh Yakub Efendi veya Yakub-ı Germiyani Halvetî tarikatı şeyhi.

<span class="mw-page-title-main">Hamdullah Hamdi</span> Türk divan şairi, mutasavvıf (1449 - 1503)

Hamdullah Hamdi (doğumu: 1449, Göynük - ölümü: 1503, Göynük) Türk divan şairi, mutasavvıf. Mesnevileri ile tanınmıştır.

Muhammed Esad Erbilî veya Şeyh Esad Erbilî, Nakşibendi şeyhi.

Seyyid Ahmed el-Kürdî Şeyh Ali Septî'nin halifelerinden, Nakşibendi şeyhi.

<span class="mw-page-title-main">İbrahim Halil Soğukoğlu</span> İslam âlimi, yazar ve Mürid Hareketinin kurucusu

İbrahim Halil Soğukoğlu, Türkiye Gürcüsü İslam âlimi, yazar, din adamı, gazi, vâiz, Nakşibendi şeyhi, Mürid Hareketi'nin lideri.