İçeriğe atla

Süleymaniye Kürsüsünde

Süleymaniye Kürsüsünde, Mehmet Akif Ersoy’un şiir külliyatı Safahat’ın bir tek uzun manzumeden oluşan ikinci kitabının ve bu kitapta yer alan uzun manzumenin adıdır. Eser, ilk defa 1912’de Sebilürreşad’da dokuz bölüm hâlinde tefrika edilmiş, aynı yılın eylül ayında kitap olarak basılmıştır.

Eser, 1.002 mısradan ibarettir. Safahat'ın 1950'de yapılan üçüncü baskısından itibaren, bu uzun şiire 24 ara başlık konmuştur.[1] Mehmet Akif, eseri "kardeşim" dediği arkadaşı Fatin Hoca'ya (Gökmen) ithaf etmiştir.[2]

Doğu İslam âlemine bir seyahat ederken bir yolcu olarak İstanbul'a da uğrayıp çeşitli camilerde vaazler veren ve şairin dostu olan Abdürreşid İbrahim'in ağzından yazılan eser, yaşadığı dönemi ayrıntıları ile anlatan bir manzum romana benzetilir.[1] Şiir, şairin Haliç’ten Süleymaniye Camii’ne doğru yolculuğunda gördüğü manzaraların ve Süleymaniye Camii’nin dış ve iç mekanların şiirsel bir dil ile tasviriyle başlar. Ardından, dostunun ağzından dönemin Osmanlı toplumu ve diğer İslam diyarlarının o dönemdeki dinî, sosyal ve siyasal durumlarından bahseder.[3] Abdürreşid İbrahim’in "Âlem-i İslâm" ve “Japonya’da İntişâr-ı İslamiyet” adlı eserleri, Mehmet Akif’in bu eserine ilham olmuştur.[3]

Eserde caminin tasvirinden sonra vaizin ağzından İstanbul’un askerî, siyasi, bilimsel açıdan durumu (geri kalmışlığı); Rusya ile ilgili izlenimler, oradaki Türk ve Müslümanlara uygulanan baskılar, bu baskıların medeni Avrupa tarafından görülmemesi; Orta Asya ve Türkistan’ın genel durumu; Çin’deki Müslümanlara dair izlenimler, bu memlekette Müslümanların içinde bulunduğu kötü durum ve Osmanlı’ya duydukları sevgi; Japonya’ya ilişkin olumlu izlenimler; Hindistan izlenimleri; seyahatinin sonunda İstanbul’a gelen vaizin II. Meşrutiyet sonrasındaki İstanbul’a dair izlenimleri ve hayal kırıklığı anlatılmaktadır.[3]

Tevfik Fikret ile polemik

Süleymaniye Kürsüsünde” adlı manzumede Akif, Şair Tevfik Fikret’e para karşılığı inançlarını sattığı suçlamasını yöneltmiştir.[4] Bu suçlamanın nedeni Fikret'in yedi yıl önce (1905) yazdığı ve kopya edilerek çoğaltılmış olan (İçeriği nedeniyle o yıllarda basılması mümkün değildi.) “Târih-i Kadîm” adlı şiirindeki tanrının varlığını sorgulayan dizelerdir. Böylece iki ünlü şair arasında “zangoç-molla sırat” polemiği başlamış, Tevfik Fikret iki yıl sonra (Kasım 1914) yazdığı “Târih-i Kadîme Zeyl” adlı şirinde Mehmet Akif’in şiirindeki “zangoç” yakıştırmasına “Molla Sırat” yakıştırması ile cevap vermiştir.

Kaynakça

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">İstiklâl Marşı</span> Türkiye ve Kuzey Kıbrısın ulusal marşı

İstiklâl Marşı, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin millî marşı.

<span class="mw-page-title-main">Tevfik Fikret</span> Türk şair, öğretmen, yayıncı

Tevfik Fikret, Osmanlı Türkü şair ve öğretmen. Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılma sürecinde Servet-i Fünûn topluluğunun lideri olan Tevfik Fikret, devrimci ve idealist fikirleriyle Mustafa Kemal başta olmak üzere dönemin pek çok aydınını etkiledi. Türk edebiyatının Batılılaşmasında öne çıkan isimlerden birisi oldu. Farsçada "kuş yuvası" anlamına gelen Aşiyan ismini verdiği semt, yaşamının son yıllarını geçirdiği ve eserlerini kaleme aldığı yerdir.

Tevhit ya da Tevhid, Türk ve İslam edebiyatında Allah'ı, yaratılış ve kainatın aslı gibi unsurları bir arada yorumlayan manzum –mensur edebî tür.

Didaktik (öğretici) şiir, belli bir düşünceyi aşılamak veya belli bir konuda öğüt, bilgi vermek, bir ahlak dersi çıkarmak amacıyla öğretici nitelikte yazılan, duygu yönü az olan şiir türüdür. Yusuf Has Hacip'in Kutadgu Bilig, Aşık Paşa'nın Garibname, Nabi'nin Hayriye adlı eserleri bu türün ünlü örnekleridir. Tanzimat'tan sonraki Türk Edebiyatında Ziya Paşa'nın Terkib-i Bend; Tevfik Fikret'in Haluk'un Defteri ve Şermin; Mehmet Akif'in Süleymaniye Kürsüsünde, Asım adlı eserleri de bu tarzda yazılmış ünlü eserlerdir. Fabl türündeki eserler de örnek olarak gösterilebilir.

<span class="mw-page-title-main">Mehmet Âkif Ersoy</span> Türk şair, veteriner hekim, öğretmen ve siyasetçi

Mehmed Ragîf, daha sonra Mehmet Âkif Ersoy, Türk şair, veteriner hekim, öğretmen ve siyasetçidir.

<span class="mw-page-title-main">Mehmet Akif Ersoy Müze Evi</span> Mehmet Âkif Ersoyun Kurtuluş Savaşı yıllarında Ankarada oturduğu, günümüzde müzeleştirilmiş ev

Mehmet Âkif Ersoy Müze Evi, Ankara'nın Altındağ ilçesinde bulunmaktadır. Mehmet Âkif Ersoy'un Türk Kurtuluş Savaşı yıllarında Ankara'da ikamet ettiği ve İstiklâl Marşı başta olmak üzere çok sayıda şiirini yazdığı müzeye dönüştürülmüş Ankara evidir. Hacettepe Üniversitesi Merkez Kampüsü'nün sınırları içinde yer alır.

<span class="mw-page-title-main">Mithat Cemal Kuntay</span> Türk yazar, şair ve hukukçu

Mithat Cemal Kuntay, Türk yazar, şair ve hukukçu. Yazdığı vatanseverlik şiirleri onu Türk edebiyatının en tanınmış hamaset şairlerinden birisi yaptı. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılış dönemini konu edinen, Üç İstanbul (1938) adlı ilk ve tek romanı ile ünlendi. Biyografi yazarlığı yönüyle de tanındı.

Mehmet Kaplan,, Türk edebiyat kuramcısı, eleştirmen, edebiyat tarihçisi, yazardır.

<span class="mw-page-title-main">Neyzen Tevfik</span> Türk neyzen ve şair

Tevfik Kolaylı [24 Mart 1879 ; Bodrum, Muğla - 28 Ocak 1953; İstanbul] ya da yaygın bilinen adıyla Neyzen Tevfik, taşlamalarıyla tanınan Türk neyzen ve şairdir. Taşlama kitaplarının yanı sıra, çeşitli taksimler ve saz semailerinin bestecisi olarak da bilinir.

Manzum hikâye, Nazım şeklinde yazılan hikâyelere denir. Manzum hikâyelerin öykülerden tek farkı şiir biçiminde yazılmış olmalarıdır. Bu tür hikâyelerde didaktik şiir özelliği görülür. Hikâyede bulunan bütün özellikler manzum hikâyede de bulunur.

Safahat , Mehmet Âkif Ersoy'un 1911-1933 yılları arasında yayımladığı yedi şiir kitabındaki şiirleri bir araya getiren eserdir.

<span class="mw-page-title-main">Abdürreşid İbrahim</span> Tatar gazeteci, seyyah ve yazar

Abdürreşid İbrahim Efendi , Türk fikir adamı, gazeteci, seyyah ve yazar.

Abbas Halim Paşa, Osmanlı Devlet adamı, Mısır prensi.

Safahat, milli şair Mehmet Akif Ersoy’un ilk şiir kitabının adıdır.

Asım, Mehmet Akif Ersoy’un şiir külliyatı Safahat’ın altıncı kitabının adıdır. 1924 yılında basılmıştır.

Fatih Kürsüsünde, Mehmet Akif Ersoy’un şiir külliyatı Safahat’ın dördüncü kitabının adıdır. 1692 dizelik tek bir manzumeden oluşan eser, 27 Haziran 1913 - 10 Temmuz 1914 tarihleri arasında Sebilürreşad dergisinde tefrika edildikten sonra 1914 yılında kitap olarak basılmıştır.

Çanakkale Şehitlerine, Mehmet Âkif Ersoy'un Çanakkale Savaşı'nda hayatını kaybeden askerlere seslenme şeklinde yazdığı şiiri.

<i>Hakkın Sesleri</i> Safahatı oluşturan kitaplardan üçüncüsü

Hakkın Sesleri şair Mehmet Âkif Ersoy'un Safahatını oluşturan kitaplardan üçüncüsüdür. 1913 yılının ilk aylarında Balkan Harbi yenilgisi günleri içerisinde kaleme alınan ve 10 şiirden ibaret olan Hakkın Sesleri aynı yılın Haziran ayında İstanbul'da Sebilürreşad Kütüphanesi'nin 7 nolu kitabı olarak yayımlanmıştır. Hakkın Sesleri Akif'in bazı ayetlere manzum yorumunu yaptığı şiirlerden meydana gelir. Balkan Savaşı yıllarında yazılan bu şiirlerde Akif umutsuzlukla çırpınır, öfkeyle haykırır, çaresizlikle ağlar. Fakat umudunu kaybetmez; halkın silkinerek üzerindeki ölü toprağı atacağına dair inancını korumaya başlar.10 şiir, 482 mısra.Sekiz ayet ve bir hadisin açıklaması ile milletin düştüğü felaketlerden kurtulma yollarını göstermeye çalıştı. Ayetlerden ve bir hadisten hareket eden Akif coşkulandırmaya, umutlandırmaya çalışmıştır.Nurettin Topçu'nun Akif'in şiirinde bulduğu isyan ve iman en yoğun şekilde görüldüğü eser Hakkın Sesleri'dir.


Safahat'ın 5.kitabı olan Hatıralar Birinci Dünya Savaşı sırasında Mehmet Âkif Ersoy'un yaptığı seyahatlerdeki gözlemleri anlatılmaktadır. 10 şiir, 1314 mısra olmak üzere yayınlanmıştır. Tamamı 10 şiirden meydana gelen Hatıralar'daki şiirlerden dördü bazı ayet ve hadislerin manzum yorumudur. Bu yönüyle Safahat'ın üçüncü kitabı olan Hakkın Sesleri'ndeki şiirlere benzer. Kitap'daki en önemli ve bir bakıma kitaba adını veren şiir Berlin Hatıraları'dır. Âkif'in Birinci Dünya Savaşı sırasında yaptığı Berlin seyahati'nin izlenimlerini yansıtan bu şiir, onun İslâm dünyası ile Batı'yı gözlemlerine dayanarak karşılaştırmış olması dolayısıyla önemlidir.. Kitaptaki Necid Çöllerinden Medineye ve El-Uskur'da şiirleri de Âkif'in Arabistan ve Mısır seyahat izlenimlerinin ürünüdür. Bu şiirlerin tamamın ortak noktası, bizim için bir felaketle sonuçlanan Birinci Dünya savaşı yıllarında kaleme alınmış olmaları ve bu yüzden Balkan Savaşı'nın acılarını yansıtan Hakkın Sesleri'ndeki şiirler gibi hüzün ve karamsarlığın şiirlerde egemen olmasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Bülbül (şiir)</span>

Bülbül, Mehmet Âkif Ersoy'un Bursa'nın 1920 yılı Temmuz ayında işgal edilmesi üzerine yazdığı mesnevi düzenindeki şiir.