İçeriğe atla

Ruhsati

Ruhsati, asıl adı Mustafa olan köy şairi. Sivas'ın Deliktaş bucağında 1835 yılında doğmuş ve ömrünün hemen hemen tamamını burada geçirmiştir. Babasının adı Mehmet'tir. Eflatun Cem Güney, annesinin adının Safiye olduğunu savunur.

Ruhsati, 12 yaşında öksüz ve yetim kalmış, bu nedenle kuvvetli bir tahsil görememiştir. Şiirlerindeki ifadelerinde dört kez evlendiğini ve bu evliliklerinden 23 çocuğu olduğu anlaşılıyor. Ruhsati, uzun müddet Deliktaş ağalarından Ali Ağa'nın yanında azap durmuştur. Bazen değirmendeki su işlerinde, bazen rençberlik, çobanlık işlerinde çalışmıştır. Zaman zaman gurbete çıkan Ruhsati, ömrünün sonlarında köyünde imamlık yapmıştır. Bazı deyişleri nedeniyle tutuklanmıştır.

Ruhsati, badeli bir aşıktır. Şiirlerinde Ruhsat Baba, Aşık Ruhsat, Ruhsat ve çogunlukla Ruhsati mahlaslarını kullanmıştır. Ruhsati, saz çalamayan bir aşıktır. Ömrü boyunca birçok aşıkla karşılaşmış ve atışmıştır.

Ruhsati, şiirlerinin çoğunu hece vezni ile yazmıştır. Ömer, Dertli, Erzurumlu Emrah, Seyrani gibi aşıklara uyarak Aruz vezni ile yazdığı da olmuştur. Aruz vezni ile yazdığı şiirlerinde olaylara ve mistik düşüncelere yer vermiştir. Ancak Ruhsati asıl başarısını hece vezni ile göstermiştir. Şiirlerinde genellikle yarım kafiyeyi kullanmıştır.

Ruhsati'nin dili sadedir ve şiirlerinde zorlama yoktur. Hece, durak, kafiye ve rediflerde titiz davranmış, anlam bütünlüğüne dikkat ederek daha akıcı ve güçlü şiirler söylemiştir. Şiirinde aynı kelimeleri kullanmamaya özen göstermiş tekrara düşmemiştir. Sadece ifadeye kuvvet vermek isterken bu yolu kullanmıştır. Şiirlerinde tasvire oldukça fazla yer verir. Köy şairi olduğu için ağız özelliklerine oldukça bağlı kalmış fazlaca mahalli kelime kullanmıştır.

Şiirinin başlıca konuları; halkın duyguları, inançları, düşünceleri, dertleri, istekleri gibi toplumsal ve ferdi konulardır. Şiirleri genellikle köy hayatının özelliklerini yansıtmışlardır. Duygu ve düşünce alemi köydeki intibalarıyla doludur. Aşkı beşeri ve ilahi olmak üzere ikiye ayrılır. İki aşkı da konu alan şiirler yazmıştır. Taşlama ve tenkide dayalı şiirleri oldukça fazladır. Şiirlerinde tabiat da önemli bir yer tutar. Din ve ahlak konusunda da bir şeyler söylemeyi unutmamıştır.

Ruhsati'nin mezarı doğduğu yer olan Deliktaş'tadır. Yanında da kendisinde önce vefat eden oğlu Aşık Minhaci yatmaktadır.

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

Beş Hececiler, I. Meşrutiyet'ten sonra hece vezniyle ve konuşulan halk diliyle, Millî Edebiyat akımının görüşleri doğrultusunda şiir yazan beş şairin Türk edebiyatındaki genel adıdır.

Türklerin Anadolu'ya geldikten sonra edebiyatları iki gruba ayrılmıştır. Arapça ve Farsçayı çok iyi bilen aydınların oluşturduğu "Yüksek Zümre Edebiyatı" ve İslam öncesinden gelen sözlü bir "Halk Edebiyatı". Anadolu'ya göç eden Türkler arasında aynı ayrım devam etti. Medrese eğitimi gören aydın kesim Arap ve Fars edebiyatlarının tesirini devam ettirirken, halk yine saz şairleri aracılığıyla halk edebiyatını devam ettirdi. Dolayısı ile Anadolu Türk Edebiyatı iki grupta incelenmektedir. Bu gruplardan biri halk edebiyatıdır.

<span class="mw-page-title-main">Seyrânî</span> Taşlamalarıyla ünlü ozan

Âşık Seyrani, Türk halk ozanı.

<span class="mw-page-title-main">Koşma (edebiyat)</span>

Koşma, coşturucu duyguların dile getirildiği, İslamiyet öncesinde yazılan koşuk türünün bir devamı olan ladinî (dinî olmayan) Türk halk edebiyatı nazım biçimi. Koşmalar genellikle 11'li hece ölçüsü ile söylenir, en az 3 en çok 12 dörtlükten oluşur. Türk halk edebiyatının en çok kullanılan nazım şekli olan koşma, halk ozanları tarafından geliştirilmiş bir nazım şeklidir. Bu nazım biçimi Türk Dil Kurumu tarafından:

Âşık halk edebiyatı, halk diliyle ve hece vezniyle meydana getirilen, saz eşliğinde söylenen şiirlerden oluşan geleneksel Türk edebiyatı dalıdır. âşıkların oluşturduğu eserlerin bütününe verilen isimdir.Halk edebiyatı içerisinde yer alır. Anonim ürünlerin dışında kalan şiirlerin oluşturduğu edebi ürünler toplamıdır. Kimi âşıkların başından geçen ve yaygınlaşıp ünlenen hikâyeler de âşık edebiyatı içinde incelenir.

Bekir Sıtkı Erdoğan,, Türk şair.

Tasavvuf, kelime anlamıyla "sufi olmak, sufiye yolunu izlemek" demektir. Tasavvuf ehline mutasavvıf ya da sufi denir. Tasavvuf edebiyatı ise tasavvufla uğraşan kişilerin ortaya koyduğu ürünleri kapsayan edebiyat türüdür. Halk edebiyatının "tasavvufi halk edebiyatı" türü 12. yüzyılda Ahmed Yesevi ile başladı. Konusu Allah'a ulaşmanın yolları, ahlak ve nefsin terbiyesidir. Anadolu’nun bu alandaki ilk ve en ünlü şairi Yunus Emre’dir.

Bayburtlu Zihni, hem Divan hem de halk şiiri türündeki yapıtlarıyla tanınmış bir şairdir. Asıl adı Mehmed Emin’dir. Zihni onun takma adıdır ve Bayburt’ta doğduğu için Bayburtlu Zihni olarak anılır.

Tanzimat edebiyatı, Tanzimat döneminin kültürel ve siyasi hareketlerinin sonucu olarak ortaya çıkmış edebiyat akımı. 3 Kasım 1839'da Mustafa Reşid Paşa tarafından ilan edilen Gülhane Hattı Hümayunu da denilen yenileşme beratının yürürlüğe konmuş olmasından doğmuştur. Bu olay daha sonraları Tanzimat Fermanı olarak adlandırılacak, gerek siyasi alanda gerek edebî ve gerekse toplumsal hayatta batıya yönelmenin resmi bir belgesi sayılacaktır. Şinasi ile Agah Efendi'nin birlikte çıkarmış olduğu Tercüman-ı Ahval bu edebiyatın başlangıcı olarak kabul edilir.

Atabetü'l-Hakayık, Edip Ahmet Yükneki'nin 12. yüzyılda, Karahanlı beylerinden Muhammed Dâd Sipehsalar'a hediye ettiği, hadis ve Arapça beyitlere dayanarak yazdığı şiirlerle, ahlaklı insan olmanın yollarını, ahlak ilkelerini açıklamış, çeşitli ahlakî öğütlerde bulunmuş, İslamî düşünce ve görüşlere yol gösterici olmuş eserdir. Hakaniye lehçesi ile yazılmıştır. Eserin adı günümüzde "Hakikatlerin Eşiği" şeklinde aktarılabilir.

Erzurumlu Emrah, Türk halk şairi. Anadolu'da üzerinde geçici olarak Sivas ve Kastamonu'da uzun süre kaldığı, Dertli'yi koruyan Alişan Bey'e sığındığı, bir ara Sinop ve İstanbul'a gittiği söylenir. Medrese öğrenimi gördüğü için klasik şiire yönelmiş, Fuzûlî, Baki, Nedim gibi usta bildiklerini örnek almış, Nakşibendilik'in Halidi koluna bağlı olduğu için tasavvuf öğelerini şiirine katmış, koşmalarında Karacaoğlan'ı, kimi zaman da Aşık Ömer ve Gevheri'yi izlemiştir. Aşık geleneğine bağlı kaldığı koşmalarında ustaca bir söyleyişe ulaştığı, yerli zevki dile getirdiği görülür.

<span class="mw-page-title-main">Türk edebiyatı</span> Türkçe yazılmış edebî eserler

Türk edebiyatı, Türk yazını veya Türk literatürü; Türkçe olarak üretilmiş sözlü ve yazılı metinlerdir.

Karacaoğlan, şiirlerine 17. yüzyılda yazılmış mecmualardan beri rastlanan ünlü saz şairidir.

Türkiye'de genel olarak tüm alanlarda batılılaşma süreci, 1839 yılında ilân edilen Tanzimat Fermanı ile başlamıştır. 1838 - 1860 yılları arasında yetişmiş gençler 1860 yılında sonra Edebiyat alanında batılaşmayı sağlamışlardır. Bu dönem edebiyatına Tanzimat Edebiyatı denmektedir.

Gevherî, 17. yüzyılda yaşamış olduğu tahmin edilen bir Türk halk ozanıdır. 1998 yılında Prof. Dr. Şükrü Elçin tarafından yayımlanan Gevherî Divanı adlı eserde, ozanın cönklerde ve yazmalarda yer alan 945 şiiri bir araya getirilmiştir.

Aşık Yoksul Derviş, Türk Bektaşi şair ve halk ozanıdır.

Edirneli Nazmi, Türki-i basit akımı temsilcisi divan şairi. Edirne'de doğmuştur.

Narmanlı Sümmani veya Aşık Sümmani, Türk aşık asıl adı Hüseyin. Samikale köyünden Hasan Ağa'nın oğludur. Çobanlık yapmıştır, koşmaları ve hayali sevgilisi Gülperi'yi bulmak için yaşadığı maceraları anlattığı Sümmani ile Gülperi hikâyesiyle ünlüdür. Kendi adıyla anılan türkü ağzının sahibidir. 11 yaşında gördüğü rüya ile aşk ateşine düşmüş, ömrü boyunca rüyasında gördüğü sevgilisi Gülperi'yi aramıştır. 11 Yaşında yine dönemin büyük şairlerinden olan Âşık Erbabi ile karşılaşmış kendisini ustası olarak kabul etmiş, ilk eğitimini Âşık Erbabi'den almıştır. Şiirlerinde daha çok aşk, sevgi, tasavvuf ve nasihat konularını işlemiş olan şair, genellikle şiirlerini hece ölçüsüyle yazmıştır. Aruz vezni ile yazdığı çokça şiiri mevcuttur. Ancak 11'lik hece ölçüsü ile yazdığı şiirleri hafızalarda daha çok yer etmiştir. Birçok halk şairi ile karşılaşmıştır. Ancak Aşık Şenlik ile yaptığı karşılaşmalar Erzurum ve Kars'ta dillere pelesenk olmuş dizelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. 5 Şubat 1915 yılında vefat eden Sümmâni, Samikale köyündeki mütevazı türbesinde ebedi istirahatine devam etmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Kızılhisar, Kuluncak</span>

Kızılhisar, Malatya ilinin Kuluncak ilçesine bağlı bir mahalledir.