İçeriğe atla

Rubu tahtası

Bir rubu tahtası örneği

Rubu tahtası ya da sinüs kadranı (Arapça: Rub‘ul mujayyab, الربع المجيب), Batlamyus’un yüksekliklerin ölçülmesi için öngördüğü büyük çaplı duvar kadranlarından ilham alınarak İslâm astronomları tarafından geliştirilmiş ve asırlarca kullanılmış bir araçtır. İslâm dünyasında bilinen en eski duvar kadranı 5 m. yarıçapında olup milâttan sonra IX. yüzyılda Şam'da kullanılmıştır. X. yüzyılda Rey şehrinde Hâmid b. Hıdır el-Hucendî tarafından yapılan ve “es-Südüsü’l-fahrî” adı verilen 20 m. çapındaki duvar kadranı bilinmektedir. Uluğ Bey’in XV. yüzyılın ilk yarısında yaptırmış olduğu 40 m. çapındaki kadran Semerkant’taki gözlem evinde kullanılmıştır. Rubu tahtası olarak adlandırılan taşınabilir kadranlar ilk defa XI veya XII. yüzyıllarda adı bilinmeyen Müslüman bir astronom tarafından muhtemelen Mısır’da gerçekleştirilmiştir.

Arapça adı, Arapça "çeyrek" anlamına gelen "rub" ve "sinüsle işaretlenmiş" anlamındaki "mujayyab" kelimelerinden gelmektedir.[1] King'e döre rubu tahtası, Harezmi tarafından 9. yüzyıl Bağdat'ında tarif edilmiştir.[2]

Tanımı ve kullanılması

Rubu tahtasının bir gök cisminin yüksekliğini tayin için kullanılması. Sol elin işaret parmağı, yıldız net bir şekilde tespit edildiği an ibreyi kadrana sabitlemek için hazır bekler.
Yıldız yüksekliği alındıktan sonra ölçek okunur.
Rubu tahtasıyla Güneş'in yüksekliği tespit edilir. Merceğin gölgesinden geçen güneş ışığı, gözlemcinin işaret parmağına çarpar.

Usturlaptan esinlenerek yapılan astrolobik rubu tahtası XIV. yüzyıla ait olup Mısırlı astronom Muhammed b. Ahmed el-Mizzî tarafından geliştirilmiştir. Bu tipin, arkasında trigonometrik hesaplamalar yapılabilen cinsleri Osmanlı Devleti’nde muvakkithanelerde namaz vakitlerini tayin eden muvakkitler ve camilerin kıble yönünü belirlemek isteyenlerin yanında, uzaklık, açı, yükseklik ve eğim ölçmek isteyen mimarlar tarafından da kullanılmıştır.[3] Daha önceki müslüman müelliflerin bahsetmediği bu küçük çaplı Rubu tahtaları Osmanlılar tarafından geliştirilmiş ve genellikle usturlabın yerine kullanılmıştır. Avrupa’da ise ancak 1600’lü yıllardan itibaren astronomların rubu tahtası kullandığı bilinmektedir.

Stereometrik izdüşüm kurallarına göre geç Helenistik dönemde geliştirilen ve erken Ortaçağ’da mükemmel hale gelen düzlemküresel (planisferik) usturlap XIII. yüzyılda ilkin ikiye, daha sonra dörde katlanarak “dörtte bir” anlamına gelen rubu tahtası haline dönüştü (şekil 1). Bu dönüşümle birlikte dairesel usturlabın yapı, fonksiyon ve uygulanış biçimi değiştiği gibi özgün bünyesine yeni unsurlar katılmış oldu. Rubu tahtası Osmanlı devrinde zaman ve yön sorunlarının çözümünde başarıyla uygulandı. Aletin XIX. yüzyılın sonuna kadar Osmanlı hâkimiyetindeki yerlerde kullanıldığı günümüzde mevcut örneklerden anlaşılmaktadır. Modern teknolojinin bir sonucu olarak Cumhuriyet döneminde unutulmuş olan bu alet dairesel usturlabın aksine yeterince incelenmemiştir.

Usturlap yüzeyinin dörde katlanması neticesinde yer tasarrufu sağlanır, ayrıca çok katlı ve yoğun bir ölçü aleti de elde edilmiş olur. Rubu tahtasında kadran geleneksel usturlapta olduğu gibi madenî bir levha yerine üzeri kâğıt kaplı sert tahtadan imal edilir. Aşınmaması ve üzerindeki çizimlerin bozulmaması için kâğıdın yüzeyine lak sürülür. Rubu tahtasının ön yüzeyine “rubul-mukantarat”, arka yüzeyine “rubul-müceyyeb” adı verilir.

A) Rubu tahtasının rubul-mukantarat yüzeyi ve kullanımı. Dairesel usturlabın çevresinde yer alan 360° açı ve zaman taksimatı çeyrek dairesel kadran yüzeyinin dış kenarında, ufkun altındaki saatlere ilişkin zaman eğrileri ise rubu tahtası kadranının merkezindeki bölgede yer alır (şekil 2). Rubu tahtasında dairesel usturlapta güneşin hareketini belirleyen “örümceğin (ankebût) yerini, kadranın dik noktasına açılan bir delikten geçerek aletin her iki yüzeyinde işlem yapabilmeyi sağlayan bir ipin üzerinde serbest kayarak marka görevini üstlenen bir boncuk alır. Geleneksel usturlapta örümcek üzerinde temsil edilen güneşin burçlar çemberi, rubu tahtasında kadrana iki parça şeklinde çizilen ve her bir noktası iki farklı tarihi belirten sabit bir tutulum çemberiyle ifade edilir. Buna karşılık usturlapta çeşitli sabit yıldızların konumunu işaret eden noktalar rubu tahtasında ayrıca belirtilmez. Rubu tahtasının mukantarat yüzünde aşağıda belirtilen astronomik ölçüm ve hesaplar yapılabilir:

a) Güneş tutulum boylam açısı (zâviye-i tûl-i şems-i husûf) λ’nın belirlenmesi.

Rubu tahtasında ikisi çakışık dört yay parçası ile temsil edilen tutulum dairesi üzerinde on iki burcun yeri bellidir (şekil 3). Her burca 30° ve her güne 1° karşı düşürüldüğüne göre burçlar dairesinde bir yıl 12 × 30 = 360 gün olarak değerlendirilir. Bu yaklaşıklık sebebiyle güneş tutulum boylam açısının belirlenmesinde en çok beş günlük bir hata yapılmış olur. Güneş Koç burcuna Mart ayının 20-21 gecesinde (Rumi takvimde 7-8 Mart) girdiğine göre ölçüm yapılacak takvim günüyle bu tarih arasındaki gün farkı alınır ve fark otuza bölünerek hangi günde bulunulduğu tespit edilir. Bulunan tarihe göre tutulum dairesi üzerindeki λ açısı belirlenerek ipin üzerindeki marka bu noktaya getirilir. Böylece bir boncukla ifade edilen güneşin rubu tahtasında gün boyunca (ipin merkez noktası etrafında) izleyeceği dairesel yörüngeyle ifade edilmiş olur.

b) Yükselim açısı (zâviye-i irtifâ-ı şems) δ, güneşin doruk yüksekliği H ve bulunulan yerin boylam açısı ϕ’nin belirlenmesi.

Şekil 4’te görüldüğü gibi yükselim (deklinasyon) δ, güneş doruk yüksekliği H ve boylam ϕ açıları arasında

H = 90° - ϕ + δ (1)

ilişkisi geçerlidir.

Buna göre şekil 5’te olduğu gibi ip gergin tutularak, 1.a’da belirlenen λ güneş tutulum boylam açısına göre ayarlanan marka ile birlikte öğle doğrusu yönüne doğru çevrilir. Öğle doğrusunda eşlek (ekvator, hatt-ı üstüvâ) yayı ile marka arasındaki yükseklik farkı δ yükselim açısını, markanın altından geçen yükseklik yayı ise güneşin H doruk yüksekliğini belirler. Bu değerler kadranın öğle doğrusu boyunca uzanan göstergeden doğrudan doğruya okunabilir. Rubu tahtalarında genellikle Yengeç Dönencesi yayının hemen üzerinde bir de yükselim yayı mevcuttur. Eğer şekil 6’daki SNM dik üçgenine sinüs teoremi uygulanırsa SN yayı λ tutulum boylam açısına, SM yayı δ yükselim açısına ve SNM açısının ε tutulum yüzeyinin eğiklik açısına eşit olduğundan

sin δ = sin λ . sin ε (2)

ilişkisi elde edilir. Yükselim yayı bu ilişkiye göre ölçeklendirilmiştir. 1.a’da λ açısının ayarlanması ile birlikte sin ε sabit olduğundan δ açısı anında ipin altında yükselim yayından okunabilir. Okunan açı 0° < λ < 180° için pozitif, 180° < λ < 360° için negatif olarak alınır. δ ve H belirlenince bulunulan yerin ϕ boylam açısı da (1) ilişkisinden hesaplanır. Örneğin İstanbul’da δ = 0° için H = 49° okunur ve ϕ = 90° - H = 41° hesaplanır.

c) Zaman ölçümleri. Usturlaplarda zaman ölçümleri açı ölçümlerine dayanır. Usturlap ekranında 360° ≡ 24 saat ≡ 1440 dakikaya karşı düştüğüne göre 1° ≡ 4 dakika anlamına gelir. Rubu tahtası üzerinde zaman belirleme işlemleri aşağıda belirtilen işlemlerle gerçekleştirilir:

1. Yarı gün farkı F’nin belirlenmesi. Senede iki defa gece ve gündüz süreleri eşit ve gündüz süresi T° = 180° = 12 saate eşittir. Yaz günlerinde gündüz süresi 2 (T°/2-90°) kadar uzar, kış günlerinde ise 2 (90°-T/2) kadar kısalır (şekil 7). Bu farkın yarısı F°= ± (T°/2-90°) yarı gün farkı olarak adlandırılır ve λ güneş tutulum boylam açısının belirlenmesiyle ufuk yayı ile doğu-batı doğrusu arasındaki açıdan kolaylıkla elde edilir.

2. Güneş yüksekliği h’nın belirlenmesi. Bunun için rubu tahtasının sol kenarındaki iki çıkıntı güneşe doğru yönlendirilir. Kadran avuç içinde çevrilirken serbest bırakılan ip çekül ağırlığı ile gergin sarkıtılır. İlk çıkıntının gölgesi ikinci çıkıntıyı gölgelediği an güneş yüksekliğine karşı düşen h° açısı ipin üzerindeki boncuğun altındaki yükseklik yayından okunur (bk. şekil 8).

3. Bulunulan t zamanının belirlenmesi. İpin üzerindeki boncuk, 1.a’da belirlenen λ güneş tutulum boylam açısı üzerinde bulunmak üzere gergin tutularak 2’de okunan h yükseklik dairesinin üzerine gelinceye kadar çevrilir. Bu noktada yükseklik yayında ölçülen açı t zamanını belirler (şekil 8). Ancak rubu tahtasının şekil 9 gereği dörde katlanmış bir dairesel usturlap olduğu göz önünde bulundurularak t zamanı yükseklik yayında ölçülür. Günümüzde kullanılan standart saat sistemi şekil 9’da usturlap çevresinde iç sıradaki kırmızı rakamlarla ifade edilmiştir. Ancak burada ölçülen değer güneş saatlerinde ölçülen görünür güneş zamanı olduğuna göre bulunan değere boylam farkını ve zaman düzeltisini işaretiyle ilâve etmek gerekir.

Güneşin batışını günün başlangıcı kabul eden ezânî saatlerin tespitinde hangi k kadranında ölçüm yapıldığı göz önünde bulundurularak

ezânî zaman açısı = t° - F° ± k . 90° (3)

ilişkisiyle belirlenir. Bu arada ezânî saatlerin 2 × 12 saatten oluştuğunu unutmamak gerekir. Şekil 9’da, yılın belirli bir günü için ezânî saatler dış sıradaki siyah rakamlarla ifade edilmiştir.

Ayrıca gün ve gecenin ayrı ayrı on iki saate bölünerek elde edilen zamânî saatler tanımlanır. Dairesel usturlapta ufkun altındaki gece süresi on iki eşit parçaya ayrılmış olduğundan zamânî saatler kolaylıkla belirlenir (bk. şekil 9). Rubu tahtasında bu bölge dörde katlanma sebebiyle çizilemediğinden onun yerine dik açının bulunduğu köşede yer alan altı adet yaydan yararlanılır.

Zamânî saatlerin güneş yüksekliğini elde etmek için ilkin güneş tutulum boylam açısı λ’ya ilişkin güneş doruk yüksekliği H bulunur (bk. 1b). İp yükseklik yayından H yükseklik açısına ve boncuk KU yarı çaplı dairenin üzerinde D noktasına gelecek şekilde ayarlanır (şekil 10). Bunun neticesinde ip gergin çevrilirken boncuk merkezdeki 1-6 daireleri üzerinden geçer ve yükseklik yayında zamânî saatlere ilişkin h güneş yükseklikleri doğrudan okunabilir. Ara saatler ara kestirimle (interpolasyon) belirlenir.

Bazı rubu tahtalarında güne bağlı olarak zamânî saatlerin kaç dereceye karşı düştüğünü veren bir eğri bulunur. Boncuk λ’ya göre ayarlandıktan sonra zamânî saat eğrisi üzerine getirilir ve bu açı doğrudan yükseklik yayından okunur.

4. Namaz vakitlerinin belirlenmesi. Öğle namazı (zuhr). Güneş, H doruk yüksekliğine eriştiği ya da güneş saatinde gölgenin en kısa olduğu anda kılınır. Bu da rubu tahtasında güneşin boylam ya da öğle doğrusu üzerinden geçtiği zamana karşı düşer.

İkindi namazı (asr). Asr-ı evvel ve asr-ı sânî olarak tanımlanan iki zaman aralığında kılınır. Güneş doruk yüksekliği H’nin bilinmesi halinde h1 asr-ı evvel güneş yüksekliği öğle çubuk gölgesine bir ve h2 asr-ı sânî güneş yüksekliği iki çubuk boyu eklenerek

cot h1 = 1 + cot H (4)
cot h2 = 2 + cot H (5)

ilişkilerinden hesaplanır.

Rubu tahtasında genellikle H güneş doruk yüksekliğinin ayarlanması halinde h1 ve h2 açıları (4) ve (5) ilişkileri gereği yükseklik yayına eş odaklı iki yay üzerinde doğrudan okunabilir.

Akşam namazı (mağrib). Güneş ufukta kaybolduktan sonra kılınır. Ezânî saate göre güneşin batması ile saat 12 ya da 0 olur ve yeni bir gün başlar. Rubu tahtasında bu zaman ufuk eğrisiyle belirlenir. Ancak güneşin battığından emin olmak için belirlenen değere genellikle 1°’lik zaman süresi eklenir.

Yatsı namazı (şafak). “Güneşin ufkun altına 17° indiği zaman” olarak tanımlanır. Bu zaman rubu tahtasında genellikle çizili olan ve λ açısına bağlı olarak ölçülen şafak eğrisinden yararlanılarak belirlenir.

Sabah namazı (subh). Güneş doğduğu anda sona erecek şekilde başlatılır. Bu zamanı belirlemede şafak eğrisinde olduğu gibi özel bir eğriden yararlanılır.

Yukarıda tanımlanan zamanların dışında rubu tahtasında imsak zamanı ve bayram namazıyla ilgili iki eğri daha bulunur. İmsak, “ramazanda güneşin sabah doğmadan ufka 19° yaklaştığı zaman” olarak tanımlanır. Bayram namazı ise güneş ufkun üzerine 5° yükselince başlatılır. İlki imsak eğrisi, ikincisi 5°’lik yükseklik yayı ile belirlenir.

5. Kıble yönünün belirlenmesi. Rubu tahtasının İstanbul için çizildiğini var sayalım. İstanbul ve Mekke’den geçen büyük daire güneye doğru α1 = 29°, doğuya doğru 90° - α1 = 61°’lik bir açı yapar (şekil 11). Buna göre güneş 61°’lik genişlik dairesini (azimut) kestiği noktada Mekke yönüne yöneliktir.

B) Rubu tahtasının rubul-müceyyeb yüzeyi ve kullanımı. Rubu tahtasının arka yüzünde bir çeyrek daire parçası ile bu daire parçasının dik kenarları çap alınarak çizilen iki yarım dairede yer alan, rub‘u’l-müceyyeb adı verilen bir çizim bulunur (şekil 12). İslâm astronomları ve bilim adamları, bu çizimin geometrik özelliklerinden yararlanarak açıların trigonometrik değerlerini ve trigonometrik değerlerden açıları elde edebiliyor ve bazı trigonometrik denklemlerin nümerik çözümlerini bulabiliyorlardı. Ayrıca bu çizim yardımıyla iki veya daha fazla sayıyı çarpma, bölme, kare ve karekök alma, küp ve küpkök alma gibi işlemleri de kolaylıkla gerçekleştirebiliyorlardı.

Geometrik özellikleri göz önünde bulundurarak rub‘u’l-müceyyeb yukarıda belirtilen hesapların yapılmasında şu şekilde kullanılır:

a) Açıların sinüs ve kosinüs değerlerinin belirlenmesi ya da verilen trigonometrik değerlerden açıların bulunması. Çeyrek dairenin kenarı 0,5°’lik 180 adet küçük, 1°’lik 90 adet orta ve 5°’lik 18 adet büyük taksimata, çeyrek dairenin kenarları ise her birinin 5 alt taksimatı bulunan 12 taksimata ayrılmıştır. Buna göre yarıçap 5 × 12 = 60 taksimata bölünmüştür. Burada 60 sayısı 2, 3, 5 ve katlarına bölünebildiğinden sadece 2 ve 5’in katlarına bölünen 100 sayısına tercih edilmiştir.

Rubu tahtasının her iki tarafındaki ölçümlerde kullanılan, her iki ucunda birer çekül bulunan ip çeyrek dairenin merkezindeki delikten geçer. Şekil 13’te görüldüğü gibi ip gergin biçimde tutulur ve yarım daire üzerinde trigonometrik fonksiyon değeri aranan α açısına karşı düşen H noktasına getirilirse trigonometrik ilişkilerden kolayca gösterilebileceği gibi, H noktasından OS ve OC çeyrek daire kenarlarına çizilen paralel HC1 ve HS1 doğrularının belirlediği OC1 ve OS1 mesafeleri cos2α ve sinα değerlerini, OH ipinin OC çaplı daireyi kestiği N noktasından OS ve OC doğrularına çizilen paralellerin belirlediği OC2 ve OS2 mesafeleri cos2α ve sinα.cosα değerlerini, OH ipinin OS çaplı yarı daireyi kestiği M noktasından OS ve OC doğrularına çizilen paralellerin belirlediği OC3 ve OS3 mesafeleri sinα.cosα ve sin2α değerlerini verir. Aynı şekilde OC ve OS kenarlarından ayarlanan trigonometrik ifadelere karşı düşen α açıları ters işlemlerle belirlenebilir.

b) Çarpma ve bölme işlemleri. İpin herhangi bir H konumu ve OH üzerindeki M noktası için benzer üçgenlerden (şekil 14) OM/OH = OM'/OH' oranı yazılabileceğine göre OH = 1, OH' = x ve OM = y için OM' = x.y çarpımı elde edilir. Buna göre OS üzerinde x değeri OH' mesafesi olarak alınır ve OC' ne paralel H'H doğrusunun SC yayını kestiği H noktası belirlenirse ipin üzerinde alınacak olan OM = y mesafesinin OS kenarına izdüşümü aranan x.y çarpımını verir. Bu hesap yönteminde x ve y değerleri 0,1 ile 1 arasında seçilir ve sayıların üsleri ayrıca değerlendirilir.

Bölme işlemlerinde OH = 1, OH' = y ve OM' = x alınarak (bk. şekil 15) OM = x/y oranı elde edilir. Bunun için x < y olmak üzere OS üzerinde x ve y mesafeleri alınır OC’ye paralel HH' doğrusunun belirlediği OM mesafesi aranan x/y oranını verir. Eğer x > y ise oran 1’den küçük olacak, x ve y değerleri 0,1 ile 1 arasında değişecek şekilde 10’un katlarıyla çarpılır ve sonuçta bu çarpılan değerler göz önünde bulundurulur.

Çarpma ve bölme işlemlerinin trigonometrik ifadelere uygulanması tanjant, kotanjant, sekant ve kosekant türü trigonometrik değerlerin hesaplanmasını mümkün kılar.

c) Kare ve karekök alma işlemleri. Kosinüs dairesi içindeki OMC dik üçgeni için geçerli OM2 = OM'' OC ilişkisinden (şekil 16) OM = x ve OC = 1 için OM'' = x2 olarak bulunur. Buna göre eğer OS üzerinde x değeri alınır ve bu değer gergin iple kosinüs dairesi üzerine taşınırsa OS’ye paralel MM'' doğrusu OC kenarında aranan x2 değerini verir.

Bu işlem ters yönde gerçekleşirse OC üzerinde ayarlanan sayının karekökü bulunur. Bu işlemler için şekil 16’da görüldüğü gibi sinüs dairesi de kullanılabilir. Burada da karesi veya karekökü aranan sayının değerinin 0,1 ile 1 arasında bulunmaması halinde sayı 10’un katlarıyla çarpılır ve işlem bu katlara uygulanarak elde edilen sonuca aksettirilir.

d) Küp ve küpkök alma işlemleri. Kare alma işleminde olduğu gibi küpü alınacak olan değer OS kenarında ayarlanır. Şekil 16’da görüldüğü gibi OS kenarına paralel MM'' doğrusunun belirlediği H ve N noktaları için benzer üçgenlerden NN'/HH' = ON/OH oranı yazılabilir. HH' = x2, ON = x, OH = 1 alındığında NN' = ON'' = x3 bulunur.

Küpkök alma işlemi ters işlem olarak doğrudan doğruya gerçekleşemez. Küpkökü alınacak olan x sayısı OC üzerinde ayarlanır (şekil 17). Küpkökün yaklaşık değeri OS üzerinde alınarak küp alma işlemindeki işlemler M''M doğrusuna göre gerçekleşir ve gerçek küpkökten daha büyük ve küçük değerlerde olduğu gibi OS’ye paralel olmayan 1 ve 2 doğruları elde edilir. Ara kestirim sonucu OS’ye paralel HNN'' doğrusu belirlenerek x2/3 ve x1/3 değerleri bulunur.

e) Asr-ı evvel, asr-ı sânî zamanlarının belirlenmesi. Bunun için rub‘u’l-müceyyebde iki eğri bulunur. İkindi namazı başlığı altında gösterildiği gibi asr-ı evvel ve asr-ı sânî zamanlarındaki güneş yükseklikleri öğle güneş yüksekliği cinsinden (4) ve (5) ilişkileriyle ifade edilebilir.

Eğer h1 ve h2 açılarının bilindiği ve OS1 = M1H1, 2 OS2 = M2H2 olduğu farzedilirse, şekil 18’den

(6)
(7)

ifadeleri yazılabilir. Buna göre M1 ve M2 noktalarının H açısı cinsinden yer eğrisi

(asr-ı evvel) (8)
(asr-ı sânî) (9)

olarak elde edilir. Bu eğriler kadrana çizilmiş olduğundan ip H açısına ayarlanır ve ipin eğrileri kestiği M1 ve M2 noktalarından OC kenarına M1H1 ve M2H2 paralelleri çizilirse OH1 ve OH2 yönleri h1 ve h2 açılarını belirler.

Rub‘u’l-müceyyeb ile özellikle h güneş yüksekliği bulunulan yerin ϕ enlemi, δ yükselim (deklinasyon) ve t zaman açısı cinsinden veren

sinh = sinϕ.sinδ + cosϕ.cost (10)

ilişkisi; δ yükselim açısının λ güneş derecesi ve ε tutulum düzlemi (ekliptik) açısı cinsinden veren (10) türü ifadeler kolaylıkla hesaplanabilir. Bu hesapları kolaylaştırmak için rub‘u’l-müceyyeblerde genellikle 23,5°’lik ε tutulum ve örneğin İstanbul için ϕ = 41°’lik enlem yayı kadrana önceden işlenir. Böylece bu ifadelerle ilgili çarpma ve bölme işlemlerinde kolaylık sağlanır. Rubu tahtası zaman ve yön tayininde kullanılmış sağlam, hassas ve güvenli bir gözlem, ölçü ve hesap aletidir.[4]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ "Arşivlenmiş kopya". 17 Temmuz 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Temmuz 2020. 
  2. ^ David A. King, "Islamic Astronomy", in Christopher Walker (1999), ed., Astronomy before the telescope, p. 167-168. British Museum Press. 0-7141-2733-7.
  3. ^ Paylaş Rubu Tahtası ve Rubu Dairenin Suret-i İsti'mali Kitabı 14 Temmuz 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. - Pera Müzesi
  4. ^ "rubu-tahtasi". İSLAM ANSİKLOPEDİSİ. TDV. 14 Temmuz 2020. 14 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Temmuz 2020. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Tutulum</span>

Tutulum, ekliptik veya tutulum düzlemi ya da ekliptik düzlem, Dünya'nın Güneş etrafındaki yörünge düzlemidir. Dünya'da bulunan bir gözlemcinin bakış açısından, Güneş'in bir yıl boyunca gök küre etrafındaki hareketi, yıldızların arka planına karşı ekliptik boyunca bir yol izler. Ekliptik önemli bir referans düzlemidir ve ekliptik koordinat sisteminin temelidir.

Altın oran, matematikte iki miktardan büyük olanın küçüğe oranı, miktarların toplamının miktarları büyük olanına oranı ile aynı ise altın orandır. Altın oran aynı zamanda antik çağdan bu yana sanat ve mimaride en iyi uyum ve oranları veren düzen bağıntısı olarak kabul edilmekteydi.

Sekstant, yerküre üzerinde bulunulan yerin enlemini ve boylamını belirlemek amacıyla, bir gök cismiyle ufuk düzlemi arasındaki açısal mesafeyi ölçmekte kullanılan optik seyir cihazı. 60 derecelik yaya sahip olduğu için Latincedeki sextus kelimesinden hareketle sextant adı verilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Enlem</span> (Paralel)

Enlem, Ekvator'un kuzeyindeki veya güneyindeki herhangi bir noktanın Ekvator'a olan açısal mesafesi. Enlemler, kuzey ve güney enlemleri olmak üzere ikiye ayrılırlar; derece, dakika ve saniye cinsinden ifade edilirler. Dünya üzerindeki aynı enleme sahip noktaların birleşmesi ile oluşan varsayımsal çemberlere ise paralel denir.

<span class="mw-page-title-main">Sinüs (matematik)</span>

Matematikte sinüs, trigonometrik bir fonksiyon. Sin kısaltmasıyla ifade edilir.

<span class="mw-page-title-main">Radyan</span>

Radyan, bir dairede yarıçap uzunluğundaki yay parçasını gören merkez açıya eşit açı ölçme birimidir. 1 radyan 180/π ya da yaklaşık 57,2958 derecedir (57°17′45″).

<span class="mw-page-title-main">Ceva teoremi</span> Öklid düzlem geometrisinde bir üçgenin kenar doğru parçası çiftlerinin çarpımlarının oranının bire eşit olduğunu belirten teorem

Ceva Teoremi, herhangi bir ABC üçgeni verildiğinde, A, B ve C'den üçgenin zıt kenarlarına doğru olan doğru parçalarının üçgenin her iki kenarında oluşan doğru parçası çiftlerinin oranlarının çarpımı 1'e eşit olduğunda tek noktada kesiştiğini belirtir. Teorem adını İtalyan matematikçi Giovanni Ceva'dan alır.

<span class="mw-page-title-main">Ampermetre</span> elektrik akımının şiddetini ölçen alet

Ampermetre, bir elektrik devresinden geçen elektrik akımının şiddetini ölçen alet. Gösterge açısından, soldan sıfırlı ve orta sıfırlı olmak üzere başlıca iki tür ampermetre vardır. Soldan sıfırlı ampermetre sadece çıkışı gösterdiği için yükmetre olarak da bilinir.

<span class="mw-page-title-main">Trigonometri tarihi</span>

Üçgenlerle ilgili erken çalışmalar, Mısır matematiği ve Babil matematiğinde MÖ 2. binyıla kadar izlenebilir. Trigonometri, Kushite matematiğinde de yaygındı. Trigonometrik fonksiyonların sistematik çalışması Helenistik matematikte başladı ve Helenistik astronominin bir parçası olarak Hindistan'a ulaştı. Hint astronomisinde trigonometrik fonksiyonların incelenmesi, özellikle sinüs fonksiyonunu keşfeden Aryabhata nedeniyle Gupta döneminde gelişti. Orta Çağ boyunca, trigonometri çalışmaları İslam matematiğinde El-Hârizmî ve Ebu'l-Vefâ el-Bûzcânî gibi matematikçiler tarafından sürdürüldü. Altı trigonometrik fonksiyonun da bilindiği İslam dünyasında trigonometri bağımsız bir disiplin haline geldi. Arapça ve Yunanca metinlerin tercümeleri trigonometrinin Latin Batı'da Regiomontanus ile birlikte Rönesans'tan itibaren bir konu olarak benimsenmesine yol açtı. Modern trigonometrinin gelişimi, 17. yüzyıl matematiği ile başlayan ve Leonhard Euler (1748) ile modern biçimine ulaşan Batı Aydınlanma Çağı boyunca değişti.

Gökyüzü koordinat sistemi, gökyüzü konum haritası için kullanılan koordinat sistemidir.

<span class="mw-page-title-main">Pergel ve çizgilik çizimleri</span>

Pergel ve çizgilik çizimi, belli uzunlukta doğrular, belli büyüklükte açılar ve diğer geometrik şekilleri çizmek için sadece ideal bir çizgilik ve pergel kullanılmasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Birim çember</span> trigonometri ve mampo da çok işlemi olmuş bir çemberdi ve çok kolay bir yönetimi vardır birim çemberi matematiğin temelini olustur bu yüzden çok önemli bir cemberdir

Birim çember Matematikte, yarıçapı bir birim olan çembere birim çember denir. Çoğunlukla, özellikle trigonometride, Öklid düzlemine göre Kartezyen koordinat sisteminde, merkezi orijin üzerinde (0,0) olan ve yarıçapı bir birim olan çemberdir. n birim çember sıklıkla S1; olarak ifade edilir. Genellikle daha büyük boyutları ise birim küredir. (x, y) birim çember üzerinde bir nokta olduğunda, |x| ve |y|, dik olan ve hipotenüsü bir olan üçgenin diğer kenar uzunluklarıdır. Bu nedenle, Pisagor teoremine göre, x ve y bu denklemi karşılamaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Thales teoremi</span>

Geometride, Thales teoremi, A, B ve C, AC çizgisinin bir çap olduğu bir daire üzerinde farklı noktalar ise, ∠ABC açısının bir dik açı olduğunu belirtir. Thales teoremi, çevre açı teoreminin özel bir durumudur ve Öklid'in Elemanlar adlı eserinin üçüncü kitabında 31. önermenin bir parçası olarak bahsedilmiş ve kanıtlanmıştır. Genellikle, teoremin keşif için şükran kurbanı olarak bir öküz sunduğu söylenen Miletli Thales'e atfedilir, ancak bazen Pisagor'a da atfedilir.

<span class="mw-page-title-main">Meridyen çemberi</span>

Meridyen çemberi, yerel meridyenden geçen transit olarak bilenen, yıldız geçidi zamanlaması için kullanılan bir alettir, aynı anda nadir'den açısal uzaklıklarını da ölçer. Bunlar meridyende ufkun kuzey noktasından(zenit) ve ufkun güney noktasından(nadir) geçen büyük daireyi işaretleme imkânı versin diye yapılmıştır. Meridyen teleskopları objeleri görüş alanına getirmek için dünyanın rotasına dayanır ve doğru batı ekseninde yatay olarak sabitlenmiştir. Benzer transit aleti, transit dairesi veya transit teleskobu aynı şekilde yatay eksende konuşlanmıştır ama eksen doğu-batı ekseninde sabitlenmek zorunda değildir. Örneğin ölçü teodoliti eğer teleskobu yatay eksen hakkındaki devrimlere hakimse transit aleti olarak iş görebilir. Daha az spesifik olmalarına rağmen, meridyen daireleri bu isimlerle bilinirler. Yıllarca transit zamanlaması göksel cisimlerin konumlarını belirlemede en doğru yöntemdi ve meridyen aletleri bu itinalı işi uygulamaya dayanır. Spektroskopi, fotografi ve yansıtmalı teleskopun mükemmelliğinden önce, konumları belirlemek gözlem evlerinin en önemli göreviydi.

<span class="mw-page-title-main">Tutulma</span>

Tutulma, bir astronomik objenin geçici olarak önüne engel gelerek kapanması sonucu oluşur ki bu ya önüne başka bir cisim gelmesi ya da gözlemci ve objenin arasına başka bir cisim gelmesi ile olur.

<span class="mw-page-title-main">Göksel navigasyon</span>

Göksel navigasyon, açık denizlerde ve okyanuslarda gök cisimlerinin konumlarına bakarak deniz araçlarının konumunu saptamak ve böylece rotasını belirlemek için uygulanır.

Thales teoremi veya temel orantı teoremi olarak da bilinen kesişme teoremi, kesişen iki çizginin bir çift paralelle kesilmesi durumunda oluşturulan çeşitli çizgi parçalarının oranları hakkındaki temel geometride önemli bir teoremdir. Benzer üçgenlerdeki oranlarla ilgili teoreme eşdeğerdir. Geleneksel olarak Yunan matematikçi Thales'e atfedilir.

<span class="mw-page-title-main">Çevre açı</span>

Geometride, çevre açı, çember üzerinde iki sekant (kesen) çizgisi kesiştiğinde bir çember üzerinde oluşan açıdır. Çember üzerindeki bir nokta ile çember üzerinde verilen diğer iki noktanın oluşturduğu açı olarak da tanımlanabilir.

Edmund Gunter, Galli bir İngiliz din adamı, matematikçi, geometrici ve astronomdur. Gunter zincirinin icadı, Gunter kadranı ve Gunter çeyreği gibi matematiksel katkılarıyla tanınır. 1620'de logaritmik tanjantları hesaplamak için geliştirdiği ilk başarılı analog cihazı icat etmiştir.

Astronomide, bir gök cismi için geometrik albedo, ışık kaynağından görüldüğü şekliyle gerçek parlaklığının, aynı kesite sahip idealleştirilmiş düz, tam yansıtıcı, dağınık saçılımlı (Lambertian) diskinkine oranıdır.