Ben, Freud’un ruhsal cihazla ilgili ikinci kuramında es ve über-ich ile birlikte ruhsal cihazın üç beliriminden biridir. Ben'in kaynağı ve muhtevaları, bilinçli, bilinçöncesi veya bilinçdışı olabilir. Ben'in yapısı gerçeklik ilkesinin baskısı altındadır. 'Ben'in fonksiyonu ise, kişiliğin korunması, gerçeğe uyum ve çatışmaların çözümlenmesidir.
Carol Dweck, Amerikalı Psikolog, profesör.
Benlik kaynaklarının tükenmesi, öz-kontrol ya da özgür irade gücünün kullanılabilecek sınırlı kaynaklara dayandığı düşüncesini ifade etmektedir. Zihinsel aktivite için enerji düşük olduğunda, öz kontrol zayıflar ve bu durum benlik kaynaklarının tükenmesi olarak adlandırılır. Özellikle, benlik kaynaklarının tükenmesi durumunun deneyimlenmesi, kişinin daha sonraki aktivitelerde kendini kontrol etme becerisini zayıflatır. Öz-kontrol gerektiren benlik kaynaklarını tüketici bir görev, sonrasında gelen öz-kontrol görevi için, her ne kadar görevler birbiriyle ilişkisiz görünse de, engelleyici bir etki yaratır. Öz-kontrol benliğin hem birey hem de bireylerarası düzeyindeki işlevinde önemli bir role sahiptir. Bu nedenle, benlik kaynaklarının tükenmesi, deneysel psikolojide ve spesifik olarak sosyal psikolojide önemli bir konudur, çünkü mekanizması, insanın öz-kontrol süreçlerinin anlaşılmasına katkıda bulunmaktadır.
Öz sunum (kendini sunma ya da benlik sunumu) bireylerin, etkileşim içinde bulundukları kişilerdeki izlenimlerini kontrol etme çabası olarak tanımlanır. İzlenim yönetimi bazı kaynaklarda öz sunum ile aynı anlamda kullanılmasına rağmen tanım olarak öz sunumu içinde barındıran, daha kapsayıcı bir kavramdır. Kısaca, izlenim yönetimi bireyin bir eşya, grup, olay veya kendisi hakkında başkalarının izlenimini şekillendirme çabası olarak tanımlanmaktadır.
Ayna benlik, bireylerin benlik görüşlerinin başkalarının kendilerini nasıl gördüğü algısı yoluyla etkilendiği süreçlerdir. Ayna benlik hem "kişinin kendi hakkındaki görüşlerini" hem de "başkalarının kendisi ile ilgili görüşlerine yönelik algısını" kapsamaktadır. Yansıtılmış değerlendirme, yansıyan benlik gibi kavramlarla da eş anlamlıdır.
Kendini tanıma psikolojide kullanılan bir terimdir ve bireyin “Ben neye benziyorum?” sorusuna cevap verirken kullandığı bilgiyi tanımlar. Bu sorunun cevabına yönelik kendini tanıma süreci, öz farkındalık ve öz bilinç gerektirir.
Kendini tanıma benliğin, daha doğrusu benlik kavramının, bir bileşenidir. Kişinin kendisinin veya özelliklerinin bir bilgisidir ve benlik kavramının gelişimine rehberlik eden bilgiyi aramak için bir arzudur. Kendini tanıma, benzersiz şekilde bizi kendimizle eşleştiren nitelikleri ve bu niteliklerin dinamik olup olmadığı üzerine teorileri içeren şekilde, zihinsel temsillerimiz hakkında bizi bilgilendirir.
Benlik kavramının üç ana yönü olduğu düşünülmektedir:
- Bilişsel benlik
- Yönetici benlik
- Duygusal benlik
Çoklu benlik Yaklaşımı, genel olarak kişilik kavramını, bir çoklu benlik durumlarının toplamı olarak ele alan yaklaşımdır. Kişilik, bağlama göre aktif olan ve her birinde farklı duygusal, bilişsel, davranışsal özellikler barındıran benliklerin bir toplamıdır. Pek çok araştırmacı kabul etmektedir ki, günümüzde benliğin tek ve farklılaşmamış açıklamaları bir yanlışı yansıtmaktadır. Benliği görece birbirinden ayrışık ve birbirinden farklı kimliklerden(her bir kimlik kendi benlik bilgisine sahiptir) oluşmuş bir repertuvar olarak görmek daha doğru bir yaklaşımdır. Bu kimlikler benlik yönü olarak adlandırılabilir ve her benlik yönünün kendine ait davranışsal, duygusal, bilişsel özellikleri vardır. Her benlik yönünü, bireyin önemli ihtiyaçlarını, hedeflerini ve motivasyonlarını yansıtan psikolojik bir tuval olarak değerlendirmek mümkündür. Örneğin kişinin sporcu benlik yönü, her gün spor yaptığı fitness salonuna girdiği anda aktif olacaktır ve spor yaparak geçirdiği süre boyunca da bu benlik yönü ile ilgili bilişsel, davranışsal, duygusal özellikler aktif kalmaya devam edecektir. Ancak kişi spor yaptıktan sonra eve gelip çocuklarına yemek hazırlamaya başladığı anda ise kişinin annelik-babalık benlik yönü aktif olacak ve bu benlik yönünün özellikleri bu süre boyunca sergilenecektir.
Sosyal karşılaştırma teorisi, 1954 yılında sosyal psikolog Leon Festinger tarafından geliştirilmiş bir sosyal psikoloji kuramı.
Nepotizm, kayırmacılık veya akraba kayırma, öznel ve adil olmayan şekilde yapılan ayrımcılık.
Öz belirleme teorisi, kişilik gelişiminin ve davranışların örgütlenmesinin arkasında yatan içsel süreçlere odaklanan bir motivasyon ve kişilik kuramı olarak Edward Deci ve Richard Ryan tarafından geliştirilmiştir. Öz belirleme teorisi davranış düzenlemesi ile ilgili motivasyonları ve kaynakları açıklayan kapsayıcı bir kuramdır. Bu kurama göre, bireyin sosyal etkileşim sürecinde karşılaştığı tutum ve davranışları değerlendirip benimsemesi, güdülenme mekanizmaları aracılığıyla gerçekleşmektedir.
Diyalektik davranış terapisi (DBT), borderline kişilik bozukluğundan (BPD) muzdarip insanlara yardım etmek için tasarlanmış kanıta dayalı psikoterapidir. Ayrıca, duygudurum bozukluklarının yanı sıra kendini yaralama, intihar düşüncesi ve madde bağımlılığı gibi yardımcı olmayan davranış kalıplarını değiştirmesi gerekenleri tedavi etmek için de kullanılmıştır. Bu yaklaşım, insanların, reaktif durumlara yol açan tetikleyicileri öğrenerek ve istenmeyen reaksiyonlardan kaçınmaya yardımcı olmak için olayların, düşüncelerin, duyguların ve davranışların sırasındaki hangi başa çıkma becerilerinin uygulanacağının değerlendirilmesine yardımcı olarak duygusal ve bilişsel düzenlemelerini arttırmalarına yardımcı olmak için tasarlanmıştır.
Sosyal sinirbilim, biyolojik sistemlerin sosyal süreçleri ve davranışları nasıl gerçekleştirdiklerini anlamaya ve sosyal süreçler ve davranış teorilerini bilgilendirmek ve düzeltmek için biyolojik kavram ve yöntemleri kullanmaya adanmış disiplinlerarası bir alandır. İnsanlar temelde bireyciden ziyade sosyal bir türdür. Bu sebeple Homo sapiens bireyin ötesinde çiftler, aileler ve gruplardan şehirler, medeniyetler ve kültürlere kadar çeşitli organizasyonlar oluşturabilir. Bu ortaya çıkan yapılar, onları desteklemek için nöral ve hormonal mekanizmalarla birlikte gelişmiştir çünkü sonuçta ortaya çıkan sosyal davranışlar, bu organizmaların çoğalmayacak kadar uzun süre yavruların hayatta kalmasına, çoğalmasına ve bakımını sağlamasına yardımcı olmuştur. "Sosyal sinirbilim" terimi, üç ayda bir 1988-1994 yılları arasında yayınlanan "Sosyal Sinirbilim Bülteni" adlı bir yayında ilk olarak ortaya kondu. Terim daha sonra John Cacioppo ve Gary Berntson tarafından 1992'de Amerikalı Psikolog'da yayınlanan bir makalede popüler hale getirildi. Cacioppo ve Berntson, sosyal sinirbilimin meşru babaları olarak kabul edilir. Halen genç bir alan olan sosyal sinirbilim, beynin sosyal etkileşimlere nasıl aracılık ettiğine odaklanarak duyuşsal sinirbilim ve bilişsel sinirbilim ile yakından ilgilidir. Sosyal bilişin biyolojik temelleri sosyal bilişsel sinirbilimde incelenir
Benlik saygısı, bireyin kendi değerine dair yapıyor olduğu öznel değerlendirmedir. Benlik saygısı, bireyin kendi hakkındaki inançlarını ve zafer kazanma, umutsuzluk, gurur ve utanç duyma gibi duygusal durumları kapsar. Benlik saygısı, kişinin kendi hakkındaki düşünceleri anlamına gelmekte olan benlik kavramından farklı olarak, bireyin kendisi hakkındaki olumlu ve olumsuz değerlendirmelerini ve bu değerlendirmelerin ortaya çıkardığı duygulanımları kapsamaktadır.
Sosyoloji ve sosyal psikolojide, iç gruplar, bir kişinin kendisini psikolojik olarak özdeşleştirdiği toplumsal gruplardır. Dış gruplar ise tersine, bireyin kendini özdeşleştirmediği toplumsal gruplardır. İnsanlar; akran grupları, aileler, spor takımları, siyasi partiler, cinsiyetler, dinler veya milletlerle kendini özdeşleştirebilir. Toplumsal gruplarla ve kategorilerle psikolojik olarak özdeşleşme ile çeşitli olgular arasında ilişkiler bulgulanmıştır.
Öz-şefkat, Budist psikolojisinden hareketle psikolog Kristin Neff tarafından kişinin kendisiyle olan pozitif ilişkisi ve kendisine karşı sağlıklı tutumu olarak tanımlanmış bir kavramdır.
Jnana yoga, Hinduizm'de Moksha'ya götüren üç klasik yoldan (margas) biridir. Jnana yoga "bilginin yolu" veya "kendini gerçekleştirme yolu" olarak bilinir. Diğer ikisi karma yoga ve bhakti yogadır. Daha sonra Hinduizm içindeki yeni hareketler, dördüncü bir manevi yol olarak raja yogayı ekledi, ancak diğer üçünden farklı olarak raja yoga evrensel olarak kabul görmüş değildir.
Benlik felsefesi bir deneyim öznesini diğer deneyimlerden farklı kılan birçok kimlik koşulunun incelenmesidir. Benlik bazen temelde bilinç, farkındalık ve failliğe bağlı birleşik bir varlık olarak anlaşılır.
Öz-referans etkisi, insanların kendilerinin olayın içinde yer alıp almadıklarına bağlı olarak bilgiyi farklı şekilde kodlama eğilimidir. İnsanlardan kendileriyle ilgili olan bilgileri hatırlamaları istendiğinde, hatırlama ihtimalleri daha yüksektir.
George Herbert Mead, öncelikle birkaç seçkin pragmatistten biri olduğu Chicago Üniversitesi'ne bağlı Amerikalı bir filozof, sosyolog ve psikologdur. Simgesel etkileşimciliğin ve Chicago sosyolojik geleneğinin kurucularından biri olarak kabul edilir.
Kendine hizmet eden önyargı, benlik saygısını koruma ve geliştirme ihtiyacı duymak nedeniyle oluşturulan çarpık herhangi bir bilişsel veya algısal süreçtir. Bir diğer deyişle bireylerin başarıyı kendi yeteneklerine ve çabalarına atfetme eğiliminde oldukları, ancak başarısızlığı dış faktörlere atfettikleri inançlardır. Örneğin, bir sınavda iyi not almasını kendi zekasına ve hazırlığına bağlayan, ancak düşük not almasını öğretmeninin zayıf öğretme becerisine veya adil olmayan sınav sorularına bağlayan bir öğrenci, kendi kendine hizmet eden bir önyargı sergiliyor olabilir. Yapılan araştırmalar, işyeri, kişilerarası ilişkiler, spor ve tüketici kararları gibi çeşitli durumlarda benzer atıfların yapıldığını göstermiştir.