İçeriğe atla

Rizamiyye


Rizâm’îyye; Rizâm bin Rezm'e mensup ama Râvend’îyye bünyesinde olduğu düşünülen Ebû Müslim Horasânî'ye karşı aşırı sevgi ve bağlılık gösteren bu fırkaya göre Ali bin Ebâ Talib Merkedî'den sonra İmâmet sırasıyla önce oğlu Muhammed bin el-Hânifîyye'ye, sonra Muhammed bin el-Hânifîyye'nin oğlu Ebû Hâşim Abdullah bin Muhammed'e, sonra Abdullah bin Abbas'ın oğlu Ali'ye, ondan sonra da sırasıyla önce Muhammed "el-İmâm" olarak tanınan Ali bin Abdullah'ın oğluna, daha sonra da Ebû Müslim Horasânî adına faaliyet gösteren Muhammed el-İmâm'ın kardeşi İbrahim bin Ali bin Abdullah'a ve en sonunda da Ebû Müslim Horasânî'ye geçti. İkinci bir rivayete göre ise Muhammed el-İmâm'dan sonra Ebû Müslim'e geçmeden evvel önce Ebû'l-Abbas Seffah'a ve daha sonra da Ebû Müslim Horasânî'ye geçmiştir.[1]

Kaynakça

  1. ^ Mustafa Öz, Mezhepler Tarihi ve Terimleri Sözlüğü, Ensar Yayıncılık, İstanbul, 2011. (Keysân’îyye (Muhtâr’îyye/Keysân’îyyet-ûl-Hullas, Hâşim’îyye (Harb’îyye, Muâv’îyye/Cennâh’îyye (Hâris’îyye), Beyân’îyye), Râvend’îyye (Rizâm’îyye (Ebu Müslim’îyye (Sinbâz’îyye, Berkûk’îyye, Havâl’îyye), Muhammira (Mukannaʿîyye, Hûrremdîn’îyye (Bâbek’îyye, Mazyâr’îyye, Kızılbaşlar), Kûl’îyye), İshâk et-Türk’îyye), Riyâh’îyye), Kerb’îyye) Mezhepleriyle alâkalı maddeler).

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Ebu Hanife</span> Hanefî mezhebinin öncüsü ve imamı olan din bilgini

Ebû Hanîfe veya tam adıyla Ebû Hanîfe Numân bin Sâbit bin Zûtâ bin Mâh İslam dininin dört fıkıh mezhebinden birisi olan Hanefi mezhebinin kurucusu ve Sünni fıkhının en büyük üstâdlarından biri sayılan İslam fıkıh ve hadis bilgini. Asıl adı "Nu’man bin Sâbit" olup sevenlerince ismi "İmâm-ı Â’zam" unvanıyla birlikte anılır.

Tâbiîn, Sahabeleri görmüş ve onlarla bir şekilde irtibat kurmuş olan Müslümanlara verilen bir İslâm dinî terimidir. Bu kavramdan hareketle Tabiinleri görmüş ve onlarla irtibat kurmuş Müslümanlara da Tebeut tabiin denir.

Şiilik veya Şia, Muhammed'den sonra devlet yönetiminin Ali'ye ve onun soyundan gelenlere ait olduğu fikrini savunan; Ali ile birlikte onun soyundan gelen imamların günahsızlığına, yanılmazlığına ve bizzat Allah tarafından imam olarak seçildiklerine dair inanışların ortak adıdır. İslam dünyası içerisinde Müslüman nüfusun yüzde 10-15'lik kısmını oluşturur. Siyasi saiklerle ortaya çıkan bu ayrılık, zaman içinde fıkhi ve itikadi bir alt yapı kazanarak mezhepleşmiştir.

<span class="mw-page-title-main">İslam'da siyasi mezhepler</span>

İslam'da siyasi mezhepler, İslam tarihi boyunca, siyasi tartışmalar ve görüş farklılıkları sonucu ortaya çıkan mezheplerdir. İslam'da Sünnilik, Şiilik ve Haricilik olmak üzere üç ana mezhep vardır. Bu mezhepler de çeşitli açılarından kendi içinde alt mezheplere sahiptir. En önemlilerinden biri ve ilk olarak şekilleneni, halifelik tartışmaları sonucu ortaya çıkan Şia'dır. Haricîler ve Vahhâbîler de sayılabilir. İslâm dünyası içerisinde Sünniler %83'lük kısmı, Şiiler %15'lik kısmı ve Hariciler ise %2'lik kısmı oluşturmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Hâşimoğulları (Hicaz)</span> Arap kraliyet ailesi

Hâşimoğulları veya Hâşimîler, Hüseyin bin Ali tarafından kurulan Arap ailesi. İslam peygamberi Muhammed'in mensup olduğu Benî Haşim ailesine bağlı bir Kureyş boyu olduğunu iddia etmektedirler. Ayrıca kan bağı ve kabile birlikteliği yoluyla Kızıl Deniz boyunca kurulan hanedanların sahibi olan boy. Sülale ismini İslam peygamberi Muhammed'in büyük-büyükbabası Haşim bin Abdimenaf'dan alır. I. Dünya Savaşı esnasında İngiliz desteğiyle Osmanlı Devleti'ne isyan etmiş, Arap Yarımadası'nın kontrolünü eline geçirmiş, fakat birkaç yıl sonra Suudi Hanedanlığı'na yine bir isyanla kaybetmişlerdir.

İmâmet ya da İmâmîlik İslam'ın bir kolu olan Şiiliğin temel ilkelerinden birisidir. Sünnilik imâmeti imanın esaslarından biri olarak saymaz.

Keysanîlik (Dörtçüler), Şiîlik'te Mehdî kavramını ortaya atarak ilk defa İmam unvanını kullanan; Ali bin Ebu Talib'den sonra sırası ile Hasan bin Ali, Hüseyin bin Ali ve dördüncü İmâm olarak da Ali bin Hüseyin (Zeyn el-Âb-ı Dîn)’in yerine Ali bin Ebu Talib’in Bânû Hânife Kâbilesi mensûbu Havlet bint Câ'fer’den olan oğlu Muhammed bin Hânifîyye'nin imâmlık ve Mehdiliğini kabullenen; temelleri "El-Muhtâr bin Ebû ‘Ubeyd'ûl-Lâh el-Sâkafî el-Thâifî" tarafından atılan ve daha sonra da kendi içlerinden Abbâsî Hâlifeliği’ni çıkaran ghulât (köktendinci) mezhep.

İmamîye Şiası, Şiîlik meşrebi içerisinde mevcut olan tüm tarikât ve mezheplerin ortak i'tikatlarını tanımlamak maksadıyla kullanılan bir fıkıh deyimi olup, Aşırı Ghulât (Radikal dinci fırkalar), Keysanîlik (Dörtçüler), Zeydîlik (Beşçiler), İsmailîlik (Yedicilik/Yedi İmamcılık) (Mustâlîlik ve Nizarîlik) ve İsnâaşerîyye (Onikicilik/On İki İmamcılık) (Câferiyye Şiîliği ve Anadolu Alevîliği) ile Arap Aleviliği'ni de kapsamı altına alan bir şekilde tanımlanmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Seffâh</span> İlk Abbasi halifesi

Seffah veya Ebü'l-Abbas Seffah, Emevî hanedanının yıkılmasına neden olup Abbâsîler devletinin kurulmasıyla 750-754 döneminde ilk Abbâsî hâlifesi olarak hüküm sürmüştür. "Seffah" kendine verilen bir lakap olup Arapçada "kan dökücü" anlamına gelmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Ebû Müslim Horasânî</span> Abbasi ihtilâlinin komutanı

Ebû Müslim Abdurrahman bin Müslim El-Horasanî, asıl adı Abdurrahman'dır. Ebû Müslim künyesi ile tanınmış bir Müslüman siyasetçidir. Ebu Müslim, 718 veya 719 yılında, Kürt Rewandi aşiretinin yerleşim alanlarından olup Azerbaycan tarafında kalan Mawit köyünde dünyaya gelmiştir. İbnul Esîr, Ebû Müslim'in nazik, cesur, ileri görüşlü, akıllı, tedbirli, mahir kişilikli biri olduğunu belirtmiştir. İran araştırmacılarından Hüseyin Yûsufî, Ebû Müslim'in fizîkî özelliklerini; kısa boylu, esmer tenli, uzun saçlı; mizacını ise iyiliksever, hiçbir zaman şaka yapmayan biri olarak anlatır. Ebû Müslim'e, Emevî Devleti’nin devrilmesinde ve Abbasîlerin hilafetinin başlanmasında oynadığı rol nedeniyle “Nâkilü’d-devle, Sâhibü’d-devle ve Nafizü’d-devle, ” unvanları verilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Mansûr</span> 2. Abbâsî hâlifesi (s. 754–775)

Mansûr ikinci Abbasi halifesidir. 754 ile 775 yılları arasında halifelik yaptı.

<span class="mw-page-title-main">Mehdî (Fâtımî halifesi)</span>

Ubeydullâh el-Mehdî veya sadece Mehdî, Fâtımîler Devleti'nin kurucusu ve ilk İsmâilî imamı.

Abbâsîler devrinde Alevîler Hicrî 129 / Milâdî 747 yılında Ebû Müslim Horasânî’nin İmâm İbrahim tarafından bütün bu kıt’alar ile Irak dâîlerinin fiilen riyasetine tâyin edilmesiyle artık Türkistan’ın tamamı Şîʿa-i Bâtın’îyye adına hazırlanmış oluyordu. Ebû Müslim Horasânî’nin komutasında Emevîler aleyhine başkaldıran ihtilâl fırkalarının çoğunluğunu oluşturan Türkler, Abbâsîler’in kazandıkları başarılarda da en büyük pay sahibi olmuşlardı. Sonunda hilâfet mâkamı Türkler’in sağlamış olduğu destek sayesinde Abbâsîler tarafından ele geçirilmiş oldu. Fakat Şîʿa’nın fedâ ettiği bu kadar canlar, Ehl-i Beyt’e ait bir hakkın elde edilmesi için nehirler gibi akıtılan kanlar ve Ehl-i Beyt nâmına yapılan onca büyük fedâkârlıkların dahi Alevîlerin hilâfeti ele geçirmeleri için yeterli olamaması gönüllerde kapanmaz yaralar açtı. Abbâsîler’in ikinci halifesi olan Hâlife El Mansûr’un Türkler’e karşı takındığı hasmane tavırlar ve bilhassa Ebû Müslim Horasânî’in katli üzerine ihtilâlciler derhal fa’aliyete geçmek suretiyle “Mübeyyize” (Beyazlar) fırkasını oluşturdular.

Safevî-Kızılbaş tarihi; Safevîler adlarını bir Sünnî olan Sultân’ûl-Halvetî Zahid Gilani’nin kızı “Bibi Fâtıma” ile evlenen ve böylece Gilani’nin vefâtından sonra da kendi adıyla anılan Safevî Tarikâtı kuran Safiyüddin Erdebilî’den almaktadır. Şeyh Cüneyd devrinde Şiîliğin “İmâmiye-i İsnâ‘aşer’îyye/Onikicilik” mezhebini resmen benimseyen Safevî’îyye Tarikâtı, Cüneyd’in torunu İsmâ‘il zamanında kurulan Safevî Devleti’nin de altyapısını oluşturdu.

Hattâb'îyye, İslâmiyet'e ilk defa hulûl bâtıl i'tikadının girmesine vesile olan "Cifr İlmî" mûcidi Ebû'l-Hattâb el-Esedî tarafından kurulan bir Ghulat-i Şîʿa fırkasıdır.

Hasan bin Zeyd'ûl-Alevî, Seyyid Zeyd bin Ali el-Alevî'nin oğlu İmam Ali Zeyn el-Âb’ı-Dîn’in torunudur. 785 yılında Taberistan'da başlattığı hûruç hareketiyle nâm salmıştır.

Gayba Şiîliğin bazı mezheplerindeki İmâmet i'tikadında mevcût olan bu kavrama göre, bu mezheplerin kabul ettiği imâmlar içerisinde, "Saklanan", "Gizlenen" ya da "Görülmez" hâldeki imâm.

Râvend'îyye; Abbâsî Ailesi'nin reisi ve Keysân’îyye imâmı sıfatıyla Muhammed bin Ali'nin dâ’îleri listesinde yer alan "'Abd Allâh el-Râvendî" tarafından oluşturulan ve Ghulat-i Şîʿa’dan olan bu fırka zaman içerisinde Horasan'da fa'aliyet gösteren tüm Abbâsî taraftarı ve Emevî aleyhtarı Keysân’îyye fırkalarını bünyesinde barındırır bir hâle gelmişti. Râvend’îyye'nin İmâmet i'tikadına göre Allâh’û-Celle-Celâle’hû kendi ruhunu önce peygambere, peygamberden sonra da sırasıyla önce peygamberin amcası Abbas bin Abdülmuttalib'e sonra onun oğlu Abdullah bin Abbas'a intikâl ettirdikten sonra, Abbâsî Ailesi fertlerinden olan Ali, Muhammed, İbrahim, Ebû’l Abbâs "es-Seffah" ve Ebû Câfer "el-Mansûr"'nin bedenlerine hulûl ederek onlar aracılığıyla yeryüzünde tecelli etmiştir. Daha sonraları ise "Râvend’îyye" mensuplarının Hâlife El-Mansûr'a uluhîyyet isnâd etmeğe başlamaları üzerine Mansûr tarafından aleyhlerinde şiddetli bir tâkibât başlatılarak mezhebin taraftarları ağır cezalara çarptırılınca, "Râvendîler" önce onun imâmlığını reddetmişler, sonra da imâmeti gasp etmekle ithâm ederek kendisine sûikâst tertip etmişler ama Hâlife El-Mansûr bu sûikâstten sağ olarak kurtulmuştu.

Muhammira, Kızıllar Mezhebî ya da Kızıl-Giyinenler Fırkası; “Muhammira (Kızıl-Giyinenler) Mezhebi”, El-Mukannaʿîyye, Hûrremdîn’îyye ve Kûl’îyye gibi aslen “Mazdekçî” olan fırkalar tarafından oluşturulan mezheplerin mensuplarını tanımlamada kullanılan bir ortak üst kimlik tâbiriydi. Hürremdîn’îyye Mezhebi ise aslen Azerî ve Türkmen boylarından oluşan “Bâbek’îyye” ve “Mazyâr’îyye” fırkalarından müteşekkildi. Bû’ Müslim’îyye, Muhammira, ve İshâk et-Türk’îyye gibi hep Türkler’den oluşan bu mezheplerin tamamı “Rizâm’îyye” mezhebinin uzantıları olup “Riyâh’îyye” fırkası ile birlikte Râvend’îyye’nin taraftarlarından müteşekkil olan mezheplerdi. Bu mezheplerin hepsinin ortak yanlarıysa i’tikaden Mücessime’den olmaları ve “Muhtâr’îyye”, “Hâşim’îyye”, “Kerb’îyye” mezhepleri gibi Ghulat-i Şîʿa’dan olan ve “Ali’nin oğullarından Muhammed bin el-Hânifîyye’nin ulûhiyyetini esas alarak Keysân’îyye” mezhebinden türeyen kollar” olmalarıydı. Abdülbaki Gölpınarlı'ya göre ise "Kızılbaşlar", Hûrremîler'in ruhânî torunlarndan başka bir şey değillerdi.

Kerb'îyye; Muhammed bin el-Hânifîyye'nin ölmediğine, fakat Medine'nin batısındaki Radva Dağı'nda yaşamakta olduğuna, yanında bulunan bir aslan ve bir de kaplan tarafından korunmakta olduğuna ve yiyeceğinin sabah akşam kendisine ulaştırılmakta olduğuna inanılan Ebû Kerb’ed-Darîr ve ona tâbi olanların oluşturduğu Keysân’îyye'nin kollarından ve Ghulat-i Şîʿa'dan olan bir fırka.