İçeriğe atla

Richard Rorty

Richard McKay Rorty
Doğumu4 Ekim 1931(1931-10-04)
New York, New York, ABD
Ölümü8 Haziran 2007 (75 yaşında)
Palo Alto, Kaliforniya, ABD
Çağı20. yüzyıl felsefesi
BölgesiBatı felsefesi
OkuluPragmatizm, Postanalitik
İlgi alanlarıEpistemoloji, dil felsefesi, zihin felsefesi, etik, metafelsefe, liberalizm, Metaepistemoloji
Önemli fikirleriPostanalitik felsefe, ironizm, final vocabulary, epistemolojik davranışçılık
Etkilendikleri
Etkiledikleri
  • Brandom · Posner · McDowell · Williams · Vattimo · West · Fraser · Harris · BonJour · Conant · Menand

Richard McKay Rorty, (4 Kasım 1931, New York, ABD - 8 Haziran 2007, Palo Alto, Kaliforniya, ABD) Amerikalı düşünür. Postyapısalcılık 'ı Amerika'da geçerli kılmış, Pragmatizm olarak bilinen felsefe ögretisini yeniden yorumlayarak kullanan ve bir tür Relativizm yaklaşımıyla postyapısalcılığı değerlendiren bir düşünürdür.

Analitik felsefe geleneğinde yetişmiş biri olmakla birlikte zaman içinde Kıta felsefesine eğilim göstermiş ve özgül bir edinimle bu felsefeye katkıda bulunmuştur. Kıta felsefesinin teorik sorunlarını ve sorularını üstlenen Rorty, analitik ve pragmatik felsefenin olanaklarından yararlanarak önemli kuramsal açılımlar ortaya koyar.

Genel anlamda söylenecek olursa, teorik düzlemde genelgeçer formülasyonları ve evrensel ilkeleri reddeden görelikci postmodern yaklaşımı ve siyasal olarak da liberal bir eğilimi benimsediği söylenebilir. Daha yakından bakıldığında ise, hem postyapısalcılığı hem de liberalizm i kendine özgü bir şekilde değerlendirip tanımladığı görülür. Rorty'nin yapıtları, ele aldığı konular bağlamında oldukça derinlikli ve çok katmanlıdır. Pragmatizmi yeniden değerlendirir ve bu felsefeye oldukça önemli bir teorik satatü kazandırır yeniden. Disiplinlerarası ve düşüncelerarası iletişimle çalışır Rorty ve yapıtları bunun örneklerini veriri.

Postmodern liberalizm anlayışının en özgün ve yetkin temsilcilerinden biridir Rorty. Postmodern toplumun üç ayağı olarak olumsallık, ironi ve dayanışma kavramlarını öne sürer. Olumsallık, İroni ve Toplumsal Dayanışma adlı kitabında bu nosyonları ayrıntılı olarak irdeler, içerimlerini yan anlamlarıyla birlikte soruşturur ve kendi anlayışını ortaya koymak üzere değerlendirir. Buna göre bir yanda demokratik özgürlükler bir yanda bireysel yetenekler desteklenmeli, her iki alan birbirine indirgenmemeli, hükmedici kesin ve mutlak yargılardan kaçınılmalı, tarihsel olumsallık bilinci yaygınlaştırılmalıdır. Rorty, bir tür özel alan ile kamusal alan ayrımını kullanır liberal siyasal felsefesinde. Özel alan, bireyselin yetkinleştirilmesi gereken alanını gösterir; ve kamusal alan başkalarıyla birlikte yaşama alanı olarak toplumsal dayanışma fikriyle ilgilidir.

Olumsallık, ironi ve dayanışma

Rorty’e göre bireyler ancak olumsallıklarının bilincine varmakla metafizik-mutlak doğrulardan ve baskıcı değer yargılarından arınabilirler. Rorty bu bağlamda tarihselcilik eğilimde durmaktadır. Tarihselcilik, tarihsel-toplumsal gelişme bağlamında süreçlere bakar.Öte yandan Hakikati görelileştiren bir yönelim söz konusudur burada. Doğruluk ancak toplumdaki özgür bireyler arasındaki iletişim ile olanaklı olabilir ve bu da ancak olumsallıklarının bilincindeki bireylerin yapabilecekleri bir şeydir.

İroni kavramı ise bireyin mükemmelleşmesine dogru giden yolu gösterir. İronik birey bununla birlikte kendi zihnine mesafe koyabilen ve başkalarını da zihin sahibi bireyler olarak görebilen, eleştirel mesafesini kendine karşı da kaybetmeyen bireydir. Olumsallığının farkında biri olarak, ironik birey, kendi felsefesinin ötekilerden daha üstün olduğu vehmine kapılmayan, çevresindeki öteki düşünce ve fikirlerin farkında olup kendi gerçekliğini yeniden tanımlaya açık olabilen bireydir.

Dayanışma kavramı ise Rorty'nin kamusal alan için önerdiği bir kavramdır. Onun liberalizmi, özel alanda, bireyin bireysel olarak mükemmelleşmesini talep ederken, toplumsal alanda da ortak bir dayanışma duyarlılığını talep eder. Buna göre, eğitim, sağlık ve benzeri sosyal konularda hak eşitliğiyle adalet ve güven sağlanabilecek, böylece siyasete etkin katılımın da yolları açılacaktır. Kamusal alanda dayanışma, özel alanda ironi. Böylece, Rorty, her ikisini de dengelemeye çalışır. Toplumsal dayanışma, metafizik bir insan özü keşfetme çabası değil, başka insanların acılarını ve ızdıraplarını anlayabilme, onlarla duygudaşlık kurabilme ve onları olumsallıkları içinde farklılıklarıyla kendi gibi biri olarak görebilme yeteneğidir. Böylece, ancak, olumsallıklarının bilincinde olan bireylerin yetkinleştirilmesi ve dayanışma halinde bir toplumsallığın oluşturulması mümkün olabilecektir.

Bazı kitapları

  • Olumsallık,İroni ve Dayanışma, Ayrıntı yayınları, çev:Alev Türker, Mehmet Küçük; 1995; ISBN 975-539-113-4
  • Felsefe ve Doğanın Aynası, Paradigma yayınları, çev:Funda Günsoy Kaya; 2005; ISBN 975-98217-1-0
  • Richard Rorty -Pragmatizm ve Politik Liberalizm-*, yazar: Michael Bacon, Sitare Yayınları, çev:Banu Özdemir; 2010; ISBN 978-605-4232-90-1

İlgili Araştırma Makaleleri

Etik veya ahlak felsefesi, doğru davranışlarda bulunmak, iyi bir insan olmak ve insani değerler hakkında düşünme pratiğidir. Etik sözcüğü Yunanca "kişilik, karakter" anlamına gelen "ethos" sözcüğünden türemiştir.

<span class="mw-page-title-main">Jürgen Habermas</span> Alman felsefeci/felsefe profesörü, sosyolog ve siyaset bilimci

Jürgen Habermas, Alman felsefeci/felsefe profesörü, sosyolog ve siyaset bilimci. Müzakereci demokrasinin babası olarak bilinir.

Postmodernizm, modernizmin sonrası ve ötesi anlamında bir tanımlama olarak kullanılmaktadır ve modern düşünceye ve kültüre ait temel kavram ve perspektiflerin sorunsallaştırılmasıyla ve hatta bunların yadsınmasıyla birlikte yürütülmektedir. 20. yüzyılın ortalarında ortaya çıkan postmodernizm; mimari, felsefe, edebiyat, resim gibi alanlarda kendini göstermiştir.

<span class="mw-page-title-main">Baruch Spinoza</span> Hollandalı filozof

Baruch Spinoza, Yahudi kökenli Hollandalı filozof. Aydınlanmanın erken dönem düşünürlerinden olan Spinoza, evren ve insan hakkında modern fikirler ileri sürerek öncü ahit eleştirileri yapmış ve zamanla 17. yüzyıl felsefesinin en önde gelen rasyonalistlerinden biri olarak kabul edilmiştir. Descartes'ın fikirlerinden etkilenen Spinoza, Hollanda Altın Çağının önde gelen filozofu olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Fenomenoloji</span> Kurucusu Edmund Husserl olan bir felsefe akımı

Fenomenoloji veya görüngü bilimi, kurucusu Edmund Husserl olan bir felsefe akımı. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde görülen bilimlerdeki ve düşüncedeki genel bunalım içinde doğup gelişen bir felsefe akımıdır. Husserlci fenomenoloji, bu bağlamda, Metafiziği sona erdirerek somut yaşantıya dönmek ve böylece tıkanmış olan felsefeye yeni bir başlangıç yapmak iddiasıyla ortaya çıkmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Postmodern felsefe</span> Felsefi akım

Postmodern felsefe, 20. yüzyılın ikinci yarısında, 18. yüzyıl Aydınlanması sırasında geliştirilen kültür, kimlik, tarih veya dil ile ilgili modernist felsefi fikirlerde var olduğu iddia edilen varsayımlara eleştirel bir yanıt olarak ortaya çıkan felsefi bir harekettir.

<span class="mw-page-title-main">Martin Heidegger</span> Alman filozof

Martin Heidegger, varoluşçu felsefenin isimlerinden biri olarak bilinen Alman filozof.

<span class="mw-page-title-main">Jacques Derrida</span> Edebiyat eleştirmeni ve yapısökümcülük olarak bilinen eleştirel düşünce yönteminin kurucusu

Jacques Derrida, Fransız filozof, edebiyat eleştirmeni ve yapısökümcülük olarak bilinen eleştirel düşünce yönteminin kurucusudur.

Postyapısalcı felsefe, yapısalcılık sonrası denilen dönem içinde ortaya çıkmış ve kendisini en temelde yapısalcılığı sorunsallaştırmakla temellendirmiş olan düşünce biçimi. Yapısalcılığın kendi mantıksal sonuçlarına doğru geliştirilmesinin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır.

İdeoloji kuramı ya da teorisi, bir bilinç formasyonu olarak ideolojinin yapısı, işleyiş mekanizmaları, ideolojinin fonksiyonları ve öteki (toplumsal) bilinç biçimleriyle ilişkileri ve ayrımlarını konu edinen ve kuramsal olarak bu alanı açıklamaya çalışan teorik çabaların toplamını ifade eder. Tek tek ideolojilerle ilgilenmektense, genel olarak ideoloji denilen şey ile ilgilenmektedir.

Alman felsefesi, 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl başlarından itibaren belirgin bir ağırlık kazanan, bir bakıma felsefenin yurdu hâline gelen Alman felsefe geleneğini ya da başka bir açıdan farklı felsefi eğilimlere sahip olan Alman felsefecilerinin bütünlüğünü ifade etmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Post-Marksizm</span>

Post-Marksizm'in iki ilişkili fakat farklı kullanımı vardır. İlk olarak, Post-Marksizm Doğu Avrupa ve Sovyetler Birliği'nde komünizmin çöküşü sonrasında ortaya çıkan duruma işaret edebilir.

<span class="mw-page-title-main">19. yüzyıl felsefesi</span>

19. yüzyıl felsefesi öncelikli olarak Alman felsefesinde romantizmin ve idealizmin zirveye ulaştığı bir dönemdir. Aynı şekilde materyalizmin de yeni bir derinlik kazandığı ve öne çıktığı görülür. Fransız felsefesinde bir yanda Charles Fourrier, Pierre-Joseph Proudhon, Claude Henri de Saint-Simon gibi reformcu düşünürler; öte yanda da August Comte ile pozitivizmin belirginleştiği görülür. Tarihçi Tocqueville ile sosyolog ve düşünür olan Emile Durkheim'ı da buraya eklemek gerekir.

<span class="mw-page-title-main">20. yüzyıl felsefesi</span>

20. yüzyıl felsefesi, 19. yüzyıl sonlarından başlayıp günümüze kadar gelen ve devam eden düşünce geleneklerini ve felsefi akımları kapsar. Her çağın felsefesinin kendi toplumsal, kültürel ve siyasal koşullarıyla etkileşimli olduğu gibi, 20. yüzyıl felsefesi de kendi siyasal ve toplumsal gelişmelerinden etkilenmiştir. Çağın siyasal olayları, kültürel ve teknolojik gelişmeler, bilimsel alandaki yeni sonuçlar, ortaya çıkan yeni düşünce eğilimlerinin hepsi 20. yüzyıl felsefesinde görülen bilime yönelik sorgulayıcı yaklaşımların, aklın sorgulanması girişimlerinin, dile yönelik ilginin, özne kavramı üzerinde yürütülen tartışmaların, zihin problemlerinin, yeni bir boyut kazanan bilgi sorununun, cinsellik soruşturmasının, yabancılaşma ve iktidar sorunsalının arka planını oluşturmaktadır. Bu çağın düşünürlerinin çoğunluğu bir şekilde çalışmalarında çağın kuramsal sorunlarını dillendirmiş ve yanıt arayışında olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Mantıksal pozitivizm</span>

Mantıksal pozitivizm, Viyana Çevresi olarak adlandırılan filozofların felsefi düşünüş sistemlerini adlandırır. Başlıca temsilcileri Moritz Schlick, Rudolph Carnap ve Otto Neurath olan bu çevre, yeni pozitivistler ya da mantıkçı empiristler olarak da adlandırılır. Bu çevrenin oluşumunda önemli etkisi olan isim Ernst Mach'tır ki Mach'ın Viyana'da belirli dönemlerde mantık, fizik ve felsefe profesörlüğü yaptığı bilinmektedir. Mantıksal pozitivizmin çok farklı konumlardaki ve disiplinlerdeki filozofları bir araya getirir. Söz konusu akımın içinde sayılan ya da sayılmış olan belli başlı filozoflar şöyledir: Ernest Nagel, Hans Hahn, Kurt Gödel, Felix Kaufmann, Philipp Frank, Bertrand Russell, Whitehead, A. J. Ayer, Wittgenstein.

<span class="mw-page-title-main">17. yüzyıl felsefesi</span>

17. yüzyıl felsefesi, Rönesans'ın etkisiyle ortaya çıkan gelişmelere dayanarak, Yeni Çağ düşüncesinin temellerini atmak üzere ortaya çıkan felsefe eğilimidir. Rönesansın ortaya koyduğu düşünsel gelişmeleri ve belirsiz kavram içeriklerini kullanan 17. yüzyıl düşünürleri, felsefi formüllerini tam bir sağlamlık ve kesinlik içinde ortaya koyma arayışı içinde olmuşlar ve ortaya koydukları çalışmalarla sistematik felsefeyi yeni bir derinlikle temellendirmişlerdir. Aydınlanma çağı düşüncesinin ilkeleri ve temel kavramları büyük ölçüde 17. yüzyıl felsefesinde hazırlanmıştır.

Vicdan ya da duyunç, kişinin kendi niyeti veya davranışları hakkında kendi ahlaki değerlerini temel alarak yaptıklarını veya yapacaklarını ölçüp biçtiği bir kişilik özelliğidir. Vicdan, birçok dinde, birçok felsefi akımda, mistisizmde önem verilmiş bir kavramdır. Günümüzde kimileri "kamusal vicdan" ifadesini kullanmaktaysa da, dinsel, mistik vb. alanlarda böyle bir kavram bulunmaz, vicdan kavramı bu alanlarda hep bireysel vicdan anlamında kullanılmıştır. Felsefeye göre, iç huzuru veya iç sıkıntısı vererek kişiyi uyaran vicdan bir kavram değil, kişinin bir yeteneğidir. Felsefede metafizik anlayış, bu yeteneğin doğuştan var olduğunu ileri sürer, seküler anlayış ise insanın içinde bulunduğu toplumsal koşullarla belirlenmiş görgü ve bilgisinin sonucunda oluştuğunu ileri sürer. Friedrich Nietzsche'ye göre vicdan, borçlanma ahlakına bağlı olarak gelişmiş, "söz verebilen bir hayvan yetiştirme" amacıyla icat edilmiş bir kavramdır.

“Das Unbehagen der Geschlechter” kitabının yazarı Judith Butler’ın öncülüğünde eşitlik feminizmi üzerine kurulmuş; ancak bir adım daha da ileriye giderek “toplum cinsiyeti” ve “biyolojik cinsiyet” olmak üzere iki cinsiyetten bahsetmiştir. Cinsiyet kimliklerinin ortak kabul edilebilmesi, cinsiyetler arasındaki farklılıkların daha az güçlü olmasıyla bağlantılıdır.

Olumsallık, modal mantık ve ontolojide kullanılan felsefî bir terimdir.

Norm kelimesi Latince erese/çekül sicimi, kural ve talimat anlamlarına gelen norma kelimesinden gelir ve Yunanca κανόνας kelimesinin mukabili olarak kullanılan ve mimari alanından ödünç alınan kavram ilk dönemlerden itibaren soyut ve manevi bağlamada taşınmıştır. Cicero, hukuk felsefesinde kural kavramını ifade etmek için regula yanında norma kavramını da kullanmıştır.