İçeriğe atla

Resveratrol

Resveratrol'un kimyasal yapısı

Resveratrol, trans-resveratrol (trans-3,5,4’-trihydroxystilbene) başta üzüm olmak üzere pek çok farklı bitkide var olan doğal bir fitoaleksindir (3, 4, 5). Fitoaleksinler, bitkilerde UV ışını, hasar ve infeksiyonlara karşı gelişen ikincil yapılardır.[1][2][3]

Resveratrol, bitkilerde özellikle kırmızı üzümde, yer fıstığında ve ananasta yüksek konsantrasyonda bulunmaktadır. Resveratrol, siyah üzümün soğuk hava koşulları, mantar enfeksiyonları gibi etkenlere bağlı olarak kendini korumak için ürettiği bir maddedir.[2][4]

Tarihçe

Resveratrolün ilk tespiti, Fransız mutfağının son derece yüksek miktarda doymuş yağ, kolesterol içerikli beslenmesi ve yoğun sigara tüketimine rağmen özellikle Bordeaux bölgesinde yaşayan kesiminde, kalp hastalıklarının yok denecek kadar az görülmesinin bilim adamları tarafından “Fransız paradoksu” olarak değerlendirilmesiyle başlamıştır. Bordeaux bölgesinin rutubetli havasında yetişen “cabernet sauvignon” cinsi üzümlerin kabuğunda oluşan küf mantarına karşı kabukta oluşan resveratrol adlı antioksidan maddenin, yüksek kalorili ve yüksek yağ oranlı yiyecekler tüketildiği halde, kalp hastalıklarına karşı koruyucu rolü olduğu yönünde sonuçlar elde edilmiştir. Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesinden, David A. Sinclair, bu buluşu “100 bin yıldan beri beklenen bir keşif” olarak nitelendirmiştir.[4][5][6]

Etkileri

  • Üzüm kabuğunda bulunan resveratrolün güçlü antioksidan özelliği E vitamininden 50 kat, C vitamininden ise 30 kat daha fazladır.
  • Diğer tüm fenolik bileşikler gibi, antioksidan aktivitesi olduğu düşünülür. Bu sayede, reaktif oksijen türevleri temizlenir, DNA hasarına engel olunur ve hücre membranına lipid peroksidasyonu önlenir.
  • Anti-aging etkilidir; yaşlanmayı yavaşlatıcı hatta yaşam süresini uzatıcı etkisi olduğu düşünülmektedir. Bu etkiyi, insülin sensitivitesini arttırması, sirtuin geninin (SIRT[1][7]) enzimatik aktivitesini arttırıcı etkisi, ayrıca mitokondri sayısını arttırıcı etkisi ve antioksidan etkisi ile gerçekleştirmektedir.
  • İnflamasyon karşıtı etkisi ile doku hasarı ve hücresel proliferasyonu baskılar. Cild yapısını korur.
  • Karaciğerden lipoprotein üretimi ve sekresyonunu baskılayıcı etkisi saptanmıştır. Kan yağlarını düşürücü etkisi saptanmıştır. Karaciğer hücre kültürü çalışmalarında, kırmızı üzümün hepatik LDL reseptör aktivitesini ve HMG-CoA redüktaz aktivitesini arttırdığı da saptanmıştır.
  • Anti-aterojenik (damar sertliğini önleyici) etkinin; artmış metabolik hız, antioksidan etkinlik, azalmış lipid peroksidasyonu sonucu olabileceği düşünülmektedir.
  • Vücut ağırlığının düzenlenmesine yardımcı olur.
  • Bir polifenol olan resveratrolün, vasküler tonus düzenleyici ve anti-platelet etkileri saptanmıştır.
  • Söz konusu etkileri ile resveratrolün yüksek vücut ağırlığının düzenlenmesi, kardiyovasküler, serebrovasküler hastalık, diyabet ve kanserle bağlantılı süreçlerde etkili olması söz konusudur.[1][8]

Kaynakça

  1. ^ a b c P. Aribal Kocaturk, G. Ozelci Kavas and D. Iren Buyukkagnici. "Pretreatment Effect Of Resveratrol On Streptozotocin-Induced Diabetes", Biol. Trace Elem. Res., 118(3): 244-249. (2007).
  2. ^ a b P. Aribal Kocaturk and G. Ozelci Kavas. "Resveratrol effects on streptozotcin-induced diabetes". Trace Elem Electrolytes 24 (2), 112-116 (2007)
  3. ^ G. Ozelci Kavas, P. Aribal Kocaturk and D. Iren Büyükkagnici. "Resveratrol: Is There Any Effect On Healthy Subject?". Biol. Trace Elem. Res.,118(3): 250-254 (2007).
  4. ^ a b 1. J A. Baur et al., "Resveratrol improves health and survival of mice on a high-calorie diet", Nature 444, 337-342 (2006).
  5. ^ S. Pal, et al., "Red Wine Polyphenolics Increase LDL Receptor Expression and Activity and Suppress the Secretion of ApoB100 from Human HepG2 Cells", J. Nutr. 133,700-706 (2003).
  6. ^ B. Olas, et al., "Protective effects of resveratrol against oxidative/nitrative modifications of plasma proteins and lipids exposed to peroxynitrite", J. Nutr. Biochem. 17, 96-102 (2006).
  7. ^ C. Plin, et al., "Resveratrol protects against cold ischemia-warm reoxygenation – induced damages to mitochondria and cells in rat liver", European J. Phismacol. 528, 162-168 (2005).
  8. ^ A.R. Martin, et al., "Resveratrol, apolyphenol found in grapes, suppresses oxidative damage and stimulates apoptosis during early colonic inflammation in rats", Biochem. Pharmacol. 67, 1399-1410 (2004).

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">C vitamini</span> turunçgillerde ve diğer gıdalarda bulunan besin maddesi

C vitamini veya askorbik asit, suda çözünebilen ve birçok görevi olan vitamin. Çoğu Hayvanlar ve bitkiler, kendi C vitaminlerini glukozdan üretebilirler. İnsanlar, bazı meyve yarasaları, hint domuzu ve insan benzeri primatlar C vitamini üretemediklerinden bunu besinlerden almak zorundadırlar.

<span class="mw-page-title-main">Ateroskleroz</span>

Ateroskleroz, atardamarları (arterleri) etkileyen bir hastalıktır. Yaygın olarak "damar sertleşmesi" olarak adlandırılan arteriosklerozun bir türüdür. Orta boy ve büyük arterlerde görülen "aterom" veya "plak" olarak adlandırılan yapısal bozukluklardan (lezyonlardan) oluşur. Aterom, hangi safhada olduğuna bağlı olarak çeşitli yapılar barındırabilir:

<span class="mw-page-title-main">Karayemiş</span>

Karayemiş (Prunus laurocerasus), gülgiller (Rosaceae) familyasından küçük beyaz renkli çiçekler açan, daha çok rutubetli ve gölgeli yerlerde yetişen 5–15 m boyunda, yaprak dökmeyen bir ağaç türü. Türkiye'de çeşitli yöresel adlarla bilinmektedir. Yaygın olarak "Karayemiş" adıyla bilinen bitki, "Gürcü kirazı", "Laz kirazı", "Laz üzümü", "Laz yemişi", "Tanal", "Tçkoo" adlarıyla da bilinmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Antioksidan</span>

Antioksidan veya yükseltgeme önleyici, yağların oksidasyonunu yavaşlatan madde. Canlılarda, kimyasal süreçler, özellikle oksitlenme, erkin radikallerin oluşmasına neden olur. Yüksek derecede ayıraç olan serbest radikaller farklı moleküller ile kolayca tepkimeye girebilir ve böylece hücrelere, canlıya zarar verebilir. Antioksidanlar serbest radikallerle tepkimeye girerek hücrelere zarar vermelerini önler. Bu özellikleriyle hücrelerin anormalleşme ve sonuç olarak tümör oluşturma risklerini azalttıkları gibi, hücre yıkımını da azalttıkları için, daha sağlıklı ve yaşlılık etkilerinin en az olduğu bir yaşam yaşama şansını yükseltir.

E vitamini, kimyasal yapı itibarı ile bir tokol olup antisterilite vitamin olarak da bilinir. E vitamini yağda çözünen önemli bir antioksidandır ve özellikle hücre zarları ve lipoproteinlerde önemli antioksidan işlevler görmektedir. Epidemiyolojik ve sınırlı ara çalışmalar, E vitamininin kardiyovasküler hastalıkların, bazı kanserlerin ve öteki kronik hastalıkların riskini azalttığını belirlemektedir. Bazı büyük klinik deneylerle E vitamininin sağlığa yararları daha derinlemesine değerlendirilmektedir. Tokollerin farklı bileşikleri E vitamini aktivitesi gösterir. En aktifi alfa-tokoferoldür. Geçmişte asıl olarak α-tokoferol üzerinde yoğunlaşılmışken, bugün öteki tokoferoller ve tokotrienoller daha fazla ilgi çekmektedir. İlk sonuçlara göre bunlar, α-tokoferolden farklı antioksidan ve diğer fonksiyonlara sahiptir.

<span class="mw-page-title-main">Kolesterol</span> kan plazmasında taşınan bir tür sterol

Kolesterol, hayvanların vücut dokularındaki hücre zarlarında bulunan ve kan plazmasında taşınan bir sterol, yani bir steroid ve alkol birleşimidir. Daha düşük miktarlarda bitkilerde de bulunur. İlk defa 1754'te safra taşlarında kolesterol bulunduğu için bu maddenin ismi Yunanca chole- (safra) ve steros (katı) sözcükleri ile kimyadaki -ol ekinden türetilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Tanen</span>

Tanen, tannik asit olarak da bilinir. Tanenler polifenolik bileşikler olup, kolza, bakla, çay ve sorgumda gibi bitkilerden elde edilen, açık sarı-kahverengi toz, pul ya da süngersi bir kütle halindeki biçimsiz (amorf) maddelere verilen addır.

<span class="mw-page-title-main">Üzüm</span> meyve, cins için Q191019 kullanın, türler için Q30046 kullanın

Üzüm, yaprak döken odunsu asmaların vitis cinsinden çiçekli bitki meyvesinin adıdır.

<span class="mw-page-title-main">Kortizon</span>

Kortizon, böbrek üstü bezinin kabuk bölgesince kolesterolden salgılanan, iltihaplanma önleyici özellikleri olan kortizol hormonunun yapay üretilmiş halidir.

<span class="mw-page-title-main">Elma</span> gülgillerden bir meyve

Elma, gülgiller (Rosaceae) familyasından kültürü yapılan bir meyve türü.

<span class="mw-page-title-main">Badem</span>

Badem, gülgiller (Rosaceae) familyasının Prunoideae alt familyasından meyvesi yenebilen küçük bir ağaç türüdür. Badem bu ağacın meyvesidir. Şeftali ile birlikte Prunus'un alt cinsi Amygdalusun içinde yer alır.

<span class="mw-page-title-main">Statinler</span> İlaç Grubu

Lipit düşürücü bir ilaçlar grubu olan statinler yüksek kan kolesterol düzeylerinden dolayı kardiyovasküler hastalık riski taşıyan kişilerde kolesterolu düşürmek için kullanılırlar.

Tokol, yağlı tohumlar ve yenen yağların minör bileşenleri olan tokoferol ve tokotrienollerin ikisine birden verilen addır. Yenen yağlar ve yağlı tohumlar, bozucu prosesleri önleyen veya bunların kontrolünde kullanılabilen aktif bileşenleri içeren sabunlaşmayan maddelerin zengin kaynaklarıdır. Trigliserid olmayan bileşenler öncelikli tokoller, fenolik ve flavonoidler, steroller, fosfolipidler, karotenoidler ve triterpenil alkoller ve fitik asit bileşikler ailesine aittir. Her bir yağ bu bileşiklerden birkaç sınıfı içerebilir. Triaçilgliseroller olmayan bileşikler gıda olarak işlem ve kullanım sırasında ayrılabilir ki en önemlileri tokoferoller ve tokotrienollerdir.

<span class="mw-page-title-main">Beta-glukan</span>

β-Glukanlar (beta-glukanlar) β-glikozidik bağlarla birbirine bağlanmış D-glukoz monomerlerinden oluşan polisakkaritlerdir. β-Glukanlar, moleküler kütleleri, çözünürlükleri, viskoziteleri ve üç boyutlu şekilleri bakımından büyük çeşitlilik gösterirler. En yaygın olarak bitkilerde selüloz, tahıl tohumlarında kepek, ekmek mayası'nın hücre duvarı, bazı fungus, mantar ve bakterilerde bulunur. Bazı beta-glukan türleri insan beslenmesi için faydalıdır, suda çözünür lif katkısı olarak ve kıvamlandırıcı olarak kullanılırlar. Ancak biracılıkta beta-glukanlar bir sorun sayılır.

Bu, gıda katkı maddelerinin listesidir.

<span class="mw-page-title-main">Şarapçılık</span>

Şarapçılık, şarap üretimine verilen addır. Şarabın yapılacağı üzüm veya başka bir meyvenin seçimiyle başlar, yapımı biten şarabın şişelenmesiyle sona erer. Çoğu şarap üzümden yapılsa da, diğer meyvelerden veya zehirli olmayan bitkilerden de yapılabilir. Bal şarabının sudan sonraki en önemli malzemesi baldır. Şarap yapımının tarihi bin yıldan fazladır. Şarap ve şarap yapımı bilimi önoloji olarak bilinir. Şarap üreticisine şarap tüccarı da denilebilir. Üzüm yetiştiriciliği bağcılıktır ve birçok üzüm çeşidi vardır.

Omega 7 ya da Palmitoleik asit, eski çağlardan bu yana özellikle Tibetliler ve Moğollar tarafından geleneksel ilaç olarak kullanılan, bazı eski tıp kaynaklarında akciğerler, mide, dalak, kan dolaşımı üzerinde farmakolojik etkileri olduğu belirtilen yabani iğdenin etken maddesidir. Yabani iğdenin ilk kez 1977 yılında, Çin Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen Farmakopeside* resmi olarak yer aldığı da bilinmektedir.

<i>Vitis vinifera</i>

Yaygın üzüm asması olan Vitis vinifera Akdeniz bölgesi, Orta Avrupa ve güneybatı Asya'da Fas ve Portekiz'den kuzey Almanya'ya ve doğudan kuzey İran'a kadar uzanan bir Vitis türüdür. Şu anda 5.000 ile 10.000 arasında Vitis vinifera üzüm çeşidi vardır ancak sadece birkaçının şarap ve sofralık üzüm üretimi için ticari önemi vardır.

<span class="mw-page-title-main">Şarabın sağlığa etkileri</span>

Şarabın sağlık üzerindeki etkileri esasen etken maddesi olan alkolü tarafından belirlenir. Alkol tüketen kişileri karşılaştırırken bazı araştırmalarda az miktarda alkol içmenin daha az kalp hastalığı, felç, diyabet mellitus, metabolik sendrom ve erken ölümü azalttığı bulundu. Ancak diğer çalışmalarda böyle bir etki bulunmadı.

İleri glikasyon son ürünleri (AGE'ler), şekerlere maruz kalmanın bir sonucu olarak glike hale gelen proteinler veya lipitlerdir. Yaşlanma ve diyabet, ateroskleroz, kronik böbrek hastalığı ve Alzheimer hastalığı gibi birçok dejeneratif hastalığın gelişiminde veya kötüleşmesinde rol oynayan bir biyolojik belirteçtir.