İçeriğe atla

René Girard

René Girard
René Girard (2007)
Doğum25 Aralık 1923
Avignon, Fransa
Ölüm4 Kasım 2015 (91 yaşında)
Stanford, Kaliforniya ABD
Mezun olduğu okul(lar)Master: École Nationale des Chartes
Doktora: Indiana University
EvliliklerMartha Girard
Çocuk(lar)3
Kariyeri
Çalıştığı kurumlarDuke University, Bryn Mawr College, Johns Hopkins University, State University of New York at Buffalo, Stanford University
EtkilendikleriClaude Lévi-Strauss
İmza
Taklit Arzu
Günah keçisi

René Girard (25 Aralık 1923, Avignon - 4 Kasım 2015, Stanford), Fransız edebiyat eleştirmeni, antropolog, filozof. Eserleri antropolojik felsefe içinde değerlendirilmektedir. Sayısı 30'u bulan eserleriyle edebiyat eleştirisi, eleştirel teori, antropoloji, teoloji, mitoloji, sosyoloji, iktisat, kültürel çalışmalar ve felsefe gibi birçok akademik alanda etkili olmuştur. Eserlerinin farklı alanlardaki alımlanması farklı olsa da, hakkında her geçen gün yeni çalışmalar yapılmaktadır.

Özel Hayatı

René Girard'ın eşi Martha (kızlık soyadı McCullough) Amerikalıydı; 1952'den ölümüne kadar evli kaldılar. Martin Girard (d. 1955) ve Daniel Girard (d. 1957) adında iki oğulları ve Mary Brown-Girard (d. 1960) adında bir kızları olmuştur.[1]

1981'de Girard,1995'teki emekliliğine kadar kalacağı Stanford Universitesi'nde Andrew B. Hammond Fransız Dili, Edebiyatı ve Medeniyeti Profesörü olmuştur. Bu dönemde FransızcaLe Bouc émissaire (1982), FransızcaLa route antique des hommes pervers (1985), A Theatre of Envy: William Shakespeare (1991) ve FransızcaQuand ces choses commenceront ... (1994) isimli eserlerini yayımlamıştır.

İlk kitabını yayınlamadan önce Girard, kendini agnostik olarak tanımlamıştı; ancak daha sonraları Katolikliği benimsemiştir. Katolikliği benimsedikten sonra, "Girard kendini adamış ve uygulayan bir Roma Katoliği olmuştur."[2]

Girard, 4 Kasım 2015 tarihinde Stanford, Kaliforniya'daki evinde 91 yaşında hayatını kaybetmiştir.[3]

Felsefesi

Girard'ın asıl katkısı arzu psikolojisi alanında gerçekleşmiştir. Girard, insan arzusunun, teorik psikolojinin genellikle kabul ettiğinin aksine, insan bireyselliğinin sıradan bir ürünü olarak değil, taklitçi bir şekilde çalışan bir süreç olduğunu öne sürmüştür. İnsan gelişiminin, bir arzu nesnesini arzulayarak onu arzulanan bir hale getiren bir arzu modelinden üçgen şeklinde ilerlediğini ileri sürmüştür. Modelin nesnesine yönelik bu arzu, kopyalanır ve çoğu zaman bu arzunun kaynağının taklitçi arzu üçgenini tamamlayan, farkında olmadan kendimize mal ettiğimiz bir başkasından geldiğini fark ettiğimizdeye kadar kendimize aitmiş gibi görünür. Bu arzuyu sahiplenme süreci, kimlik oluşumu, bilgi ve sosyal normların iletilmesi ve maddi arzuları içerir (ancak bunlarla sınırlı değildir); Girard'a göre, tüm bunların kökeni, bilinçli veya bilinçsiz şekilde arzu için model aldığımız başkalarının arzularını kopyalamaya dayanmaktadır.[4]

Mimetik teorinin ikinci büyük keşfi, insan kökenleri ve antropolojiyle ilgili olarak arzunun taklitçi doğasının sonuçlarını göz önünde bulundurmasıyla ortaya çıkmıştır. Arzunun bu taklitçi yapısı, insanoğlunun sosyal öğrenme yoluyla antropolojik başarısına imkan verirken aynı zamanda şiddetin tırmanma potansiyelini de beraberinde getirir. Eğer bir özne, bir nesneyi sadece başka bir özne tarafından arzulandığı için istiyorsa, o zaman arzuları aynı nesneler üzerinde birleşmek zorundadır. Ancak bu nesneler kolayca paylaşılamıyorsa (örneğin yiyecek, eş, toprak, prestij ve statü gibi), özneler bu nesneler etrafında taklitçi bir şekilde yoğunlaşan çatışmalara sürüklenebilirler. İlk insan toplulukları için bu şiddet sorununa bulunabilecek en basit çözüm, suçu ve düşmanlığı bir grubun üyesi üzerinde yoğunlaştırmak, bu kişiyi hedef alarak onu grup içindeki çatışmanın ve düşmanlığın kaynağı olarak görmek oldu. Herkesin herkese karşı şiddetli çatışmasından kaçınılması amacıyla, bir kişinin dışında herkesin birleştirici ve yatıştırıcı bir şiddete yönelmesi gerekti. Bu düzenlemeyi sağlamak adına, düzensizliğin sebebi olarak gösterilen ve suçlu ilan edilen birey daha sonra topluluğun düzen ve anlamını temsil eden bir figür olarak saygı görmeye ve hatta bir tanrı olarak kabul edilmeye başlandı. İnsan topluluklarını oluşturan ve sürdüren bu süreç, mimetik teoride "günah keçisi mekanizması" olarak adlandırılır.[5]

Nihayetinde günah keçisi mekanizması, İlahiyatın konumunu zulmeden topluluğun aksine kurbanın yanında olacak şekilde kategorik olarak yeniden yönlendiren İncil metinlerinde açığa çıkmıştır. Örneğin Romulus ve Remus gibi diğer tüm mitler, birleşik bir topluluk olarak bir araya gelebilmek için meşruiyetleri kurbanın suçluluğuna bağlı olan topluluğun bakış açısından yazılmış ve inşa edilmiştir. Günah keçisi mekanizması kurbanın görece masumiyetini ifşa ederek artık birlik ve barış üretme aracı olarak işlev göremez hale getirilmiştir.[6]

Mimetik Arzu

Amerika Birleşik Devletleri'nde yaklaşık on yıl Fransız edebiyatı dersleri verdikten sonra Girard, edebi metinler hakkında yeni bir konuşma biçimi geliştirmeye başladı. Tek tek eserlerin "benzersizliğinin" ötesinde, ortak yapısal özelliklerini aradı; büyük kurgu eserlerdeki karakterlerin, romanların geneline yayılmış bir ilişkiler sistemi içinde geliştiğini gözlemledi. Ancak yapılması gereken bir ayrım vardı:

Sadece büyük yazarlar bu mekanizmaları tahrif etmeden aslına sadık bir şekilde resmetmeyi başarır: Burada paradoksal bir şekilde, daha doğrusu hiç de paradoksal olmayan bir şekilde, bir yazar ne kadar büyükse o kadar az değişkenliğe sahip olan bir ilişkiler sistemine sahibiz.[7]

Yani Proust'un deyimiyle gerçekten de "psikolojik yasalar" vardı.[8] Bu yasalar ve bu sistem, Girard'ın mimetik arzu, "arzunun mimetik karakteri" olarak adlandırdığı, romancılar tarafından kavranan temel bir gerçekliğin sonuçlarıdır. Bu Girard'ın ilk kitabı olan Aldatma, Arzu ve Roman'ın (1961) içeriğidir. Arzularımızı başkalarından ödünç alırız. Özerk olmak bir yana, belli bir nesneye yönelik arzumuz her zaman başka bir kişinin -modelin- aynı nesneye yönelik arzusu tarafından kışkırtılır. Bu, Girard'ın dolayımlayıcı olarak adlandırdığı özne ve nesne arasındaki ilişkinin doğrudan olmadığı, özne, model ve nesneden oluşan üçgen bir ilişki içinde geliştiği anlamına gelir. Nesne aracılığıyla kişi modele çekilir.

Aslında aranan modeldir, arabulucudur. Bu arayışa "arabuluculuk" denir.

Girard arzuyu "metafizik" olarak adlandırır, çünkü arzu basit bir ihtiyaç ya da istekten daha fazlası olduğunda "her arzu bir olma arzusudur", bir özlem halini alır, dolayımlayıcıya atfedilen bir tatmin hayalidir.

Arzunun aracısı toplumsal olarak öznenin erişiminin ötesinde olduğunda ya da örneğin Amadis de Gaula ve Don Kişot örneğinde olduğu gibi kurgusal bir karakter olduğunda aracılık "dışsal" olarak adlandırılır. Kahraman, yine de iyimser kalan bir tür çılgınlık yaşar.

Arabulucu özne ile aynı seviyede olduğunda, arabuluculuk "içsel" olarak adlandırılır. Dolayımlayıcı daha sonra bir rakibe ve nesnenin elde edilmesinin önünde bir engel haline gelir ve rekabet büyüdükçe değeri artar.

Bu kitapta özellikle incelenen Stendhal, Flaubert, Proust ve Dostoyevski'nin romanlarının evreni budur.

Onların karakterleri aracılığıyla kendi davranışlarımız sergilenir. Her birey, kendi arzularının gerçekliği yanılsamasına sıkıca sarılır; romancılar ise, Proust'un kahramanları aracılığıyla tüm yalanların, ikiyüzlülüklerin, manevraların ve züppeliklerin acımasızca açığa çıkarılmasını sağlarlar; tüm bunlar, kişinin gerçekle yüzleşmesini engelleyen "arzu hileleri"nden başka bir şey değildir: kıskançlık ve haset. Arabulucunun varlığını arzulayan bu karakterler, ona insanüstü erdemler yüklerken aynı zamanda kendilerini değersizleştirirler; arabulucu, onlara engel olduğu ölçüde, kendilerini köleleştirirken onu bir tanrı gibi yüceltirler. Bazıları bu mantığı izleyerek, arzuladıkları idealin yaklaştığına dair işaretleri olan başarısızlıkları aramaya başlarlar. Bu, ulaşılamayanı aramanın doğasında var olan evrensel sözde mazoşizmin yüksek bir deneyimi olarak ortaya çıkabilir; elbette aktör bu rolü tersine çevirerek sadizme dönüştürebilir.

Mimetik arzu üzerine bu temel odaklanma Girard tarafından kariyerinin geri kalanı boyunca sürdürülmüştür. Girard teorilerini geliştirdiğinde insanlarda taklit vurgusu popüler bir konu değildi, ancak bugün iddiaları dair psikoloji ve sinirbilimdeki ampirik araştırmalardan gelen bir destek vardır. (Farneti, 2013)[9] Farneti (2013) de İsrail-Filistin çatışması örneğini kullanarak ve Girard'ın teorisine atıfta bulunarak mimetik arzunun inatçı çatışmalardaki rolünü tartışmıştır. Yoğunlaşan çatışmanın İsrailliler ve Filistinlilerin taklitçi davranışlarının bir ürünü olduğunu öne sürmekte ve onları "Siyam ikizleri" olarak adlandırmıştır.[10]

Sonsuz maddi zenginliğe duyulan arzunun toplum için zararlı olduğu fikri yeni bir görüş değildir. Para sevgisinin her türlü kötülüğün kaynağı olduğuna dair Yeni Ahit ayetlerinden, maddi zenginlik ve sermayeyi insanın hem kendi insanlığına hem de içinde yaşadığı topluma yabancılaşmasının mekanizması olarak gören Hegelci ve Marksist eleştiriye, Bertrand Russell'ın 1950'de Nobel Edebiyat Ödülü'nü kabul ederken yaptığı ünlü konuşmaya kadar, arzu tüm edebiyatta yıkıcı bir güç olarak anlaşılmıştır - Paris'in Helen'i çalması Girard'ın sıkça tartıştığı bir konu olmuştur.

Girard'ın bu kavrama katkıda bulunduğu şey, temelde arzulanan şeyin nesnenin kendisi değil, ona sahip olan öznenin ontolojik durumu olduğu fikridir; burada taklit, rekabetin amacıdır o halde Paris'in istediği Helen değil, Agamemnon gibi büyük bir kral olmaktır.

Arzu eden kişi, taklit ettiği kişinin sahip olduğu nesne aracılığıyla, taklit ettiği özne gibi olmaya çalışır. Girard şöyle der:

"Dünyaya egemen olan farklılık değil, farklılığın mimetik karşılıklılık tarafından yok edilmesidir; bu karşılıklılığın kendisi, gerçekten evrensel olarak, sürekli farklılığın göreceliliğinin bir yanılsama olduğunu gösterir."[11]

Bu, insan yaşamına dair kötümser bir bakış açısıydı ve hâlâ öyle; çünkü insanlar arasındaki farklılıkların taklit yoluyla silinmesi çatışmayı doğuran şeydir, farklılaşmanın kendisi değil.

Türkçeye çevrilen eserleri

  • Romantik Yalan ve Romansal Hakikat, Metis y. 2001
  • Şiddet ve Kutsal, Kanat y. 2003
  • Günah Keçisi, Kanat y. 2005
  • Kültürün Kökenleri, Dost y. 2011
  • Clausewitz’i Tamamlamak, Alakarga Yayınları, çevirmen:Lale Özcan, 2020
  • Dünyanın Kuruluşundan Beri Gizli Kalmış Sırlar,Alfa y. 2020
  • Yeraltı İnsanı, Everest Y. 2020

Ayrıca Bakınız

Kaynakça

  1. ^ Société des amis de Joseph & René Girard tarafından sağlanan hayat hikayesi özetinden 1 Nisan 2023 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. alınmıştır.
  2. ^ "Andrade, Gabriel. "René Girard," Internet Encyclopedia of Philosophy". 27 Kasım 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Aralık 2023. 
  3. ^ Haven, Cynthia (4 Kasım 2015). "Stanford professor and eminent French theorist René Girard, member of the Académie Française, dies at 91". Stanford University. 23 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Kasım 2015. 
  4. ^ "What is Mimetic Theory?" (İngilizce). 2017. 29 Mayıs 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Mayıs 2020. 
  5. ^ Thomas Ryba (ed.), René Girard and Creative Reconciliation, Lexington Books, 2014, p. 19.
  6. ^ "A Very Brief Introduction". IMITATIO (İngilizce). 4 Aralık 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Mayıs 2020. 
  7. ^ Girard 1994, s. 32.
  8. ^ Mesela Time Regained (FransızcaLe Temps retrouvé, Remembrance of Things Past volüm 7): "Bir sanat eserine uygun malzemeyi genelliğinden dolayı seçen, bir potansiyel yazarın hissettiği genellik duygusudur. Ne kadar sıkıcı ve yorucu olursa olsun, yalnızca diğerlerine dikkat ederler; papağanlar gibi kendi türlerinin söylediklerini tekrarladıklarında, tam da bu sebepten psikolojik bir yasanın sözcüsü olan kehanet yapan kuşlar olurlar." Fransızca"... c'est le sentiment du général qui dans l'écrivain futur choisit lui-même ce qui est général et pourra entrer dans l'œuvre d'art. Car il n'a écouté les autres que quand, si bêtes ou si fous qu'ils fussent, répétant comme des perroquets ce que disent les gens de caractère semblable, ils s'étaient faits par là même les oiseaux prophètes, les porte-paroles d'une loi psychologique."
  9. ^ Farneti, Roberto (12 Şubat 2013). "Bipolarity redux: the mimetic context of the 'new wars'". Cambridge Review of International Affairs. 26 (1): 181-202. doi:10.1080/09557571.2012.737305. Erişim tarihi: 25 Ocak 2022. 
  10. ^ Roberto Farneti, Mimetic politics (Michigan State University Press 2015), pp. 34–38, 58–65, 69–71.
  11. ^ Girard, René, 1923–2015. (January 2014). The one by whom scandal comes. Michigan State University Press. ISBN 978-1-61186-109-9. OCLC 843010034. 

İlgili Araştırma Makaleleri

1967 bir yıldır.

<span class="mw-page-title-main">Meddah</span> belirli zaman ve mekânlarda güldürü içerikli öykü anlatan anlatıcı

Meddah, kıssahan veya şehnâmehân. Meddahın sözcük anlamı çok öven olup ilk başlarda İslam Peygamberi Muhammed zamanını öven kişileri ifade ederken zamanla topluluk önünde halk hikâyesi anlatan kişi anlamına dönüşmüştür. Araplarda bu kimselere “kāss”, “kassâs, İranlılarda ve Osmanlı Türklerinde ise “kıssahân” ve “şehnâmehân” denmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Michel Foucault</span> Fransız filozof (1926 – 1984)

Michel Foucault, Fransız filozof, sosyal teorist, tarihçi, edebiyat eleştirmeni, antropolog, psikolog ve sosyolog.

<span class="mw-page-title-main">Platon</span> Antik Yunan filozofu

Platon veya Eflatun, Antik Yunan filozofu ve bilgesi.

<span class="mw-page-title-main">Sanat</span> duygusal veya estetik çekicilik yoluyla dışsal değerler yaratma sürecine denir

Sanat, en genel anlamıyla yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesi olarak anlaşılır. Tarih boyunca neyin sanat olarak adlandırılacağına dair fikirler sürekli değişmiş, bu geniş anlama zaman içinde değişik kısıtlamalar getirilip yeni tanımlar yaratılmıştır. Bu tanımlardan en yaygın kabul göreni sanatın edebiyat, resim, müzik, tiyatro, sinema, mimari ve heykel alt türlerinden oluştuğu görüşüdür. Bugün sanat terimi birçok kişi tarafından çok basit ve net gözüken bir kavram gibi kullanılabildiği gibi akademik çevrelerde sanatın ne şekilde tanımlanabileceği, hatta tanımlanabilir olup olmadığı bile hararetli bir tartışma konusudur.

<span class="mw-page-title-main">Augustinus</span> Filozof, yazar ve doktor

Augustinus ya da Aurelius Augustinus, Aziz Augustinus ya da Hippo'lu Augustinus olarak da bilinen Hristiyan filozof ve tanrıbilimci.

<span class="mw-page-title-main">Harold Pinter</span> İngiliz oyun yazarı (1930-2008)

Harold Pinter, 2005 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi İngiliz oyun yazarı, senarist, şair, tiyatro yönetmeni, aktör. İngiliz Tiyatrosunun 20. yüzyılın ikinci yarısındaki temsilcisi olarak görülür.

<span class="mw-page-title-main">Doğal dil işleme</span> bilgisayar bilimi ve dil bilimi alanı

Doğal Dil İşleme, yaygın olarak NLP olarak bilinen yapay zekâ ve dilbilim alt kategorisidir. Türkçe, İngilizce, Almanca, Fransızca gibi doğal dillerin işlenmesi ve kullanılması amacı ile araştırma yapan bilim dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Hikâye</span> gerçek ya da tasarlanmış olayları ilgiyi çekecek bir biçimde anlatan, genellikle beş on sayfadan oluşan düzyazı türü

Hikâye ya da öykü, gerçek ya da gerçeğe yakın bir olayı aktaran kısa, düzyazı şeklindeki anlatıdır. Kısa oluşu, yalın bir olay örgüsüne sahip olması, genellikle önemli bir olay ya da sahne aracılığıyla tek ve yoğun bir etki uyandırması ve az sayıda karaktere yer vermesiyle roman ve diğer anlatım türlerinden ayrılır.

<span class="mw-page-title-main">Friedrich Schiller</span> Alman şair, filozof, tarihçi ve piyes yazarı (1759-1805)

Johann Christoph Friedrich von Schiller, 1802 yılında soyluluk unvanı almış bir şair, filozof, tarihçi ve en önemli Alman dram yazarıdır. Yazdığı çoğu tiyatro eseri Alman tiyatrosunda başyapıt niteliğindedir. Schiller doğa tasvirli şiirlerin şairi olarak da gayet başarılı olmuştur, ancak asıl alanı düşünsel/didaktik şiirdir, çoğu yazara ilham olmuştur ve dramatik şiirleri en sevilen Alman balatları arasındadır.

<span class="mw-page-title-main">Max Stirner</span> Alman filozof

Max Stirner ya da gerçek adıyla Johann Kaspar Schmidt,, Alman filozoftur. Özellikle Hegel'in toplumsal yabancılaşma ve öz bilinç kavramlarıyla ilgilenmiştir. Stirner, genellikle nihilizmin, varoluşçuluğun, psikanalitik teorinin, postmodernizmin ve bireyci anarşizmin öncülerinden biri olarak kabul edilir. Birçok bireyci filozofu düşünceleriyle etkilemiştir.

Fransız edebiyatı, Fransızca kullanılarak ortaya çıkan edebiyat ürünlerini kapsar. Dünyanın en zengin ve en etkileyici edebiyatlarından biridir. Fransız yazarlar başta epik şiir, lirik şiir, drama ve kurgu olmak üzere edebi yazınların tümüne katkıda bulunmuşlardır.

<i>İnce Memed I</i> Yaşar Kemalin romanı

İnce Memed I, Yaşar Kemal'in İnce Memed serisinin ilk kitabıdır. 1955 yılında yayımlandı. Yaşar Kemal’in baş yapıtı olarak değerlendirilen eser, Çukurova köylüsünün ağalığa karşı mücadelesini anlatır. Yazarın ilk romanıdır. 1953-1954’te Cumhuriyet gazetesinde tefrika edilmiş; 1955’te Çağlayan Yayınları tarafından iki cilt olarak kitap halinde basılmıştır. Eser, Varlık dergisinin düzenlediği 1956 yılı Varlık Roman Armağanı ile ödüllendirdi.

<span class="mw-page-title-main">Jacques Lacan</span> Fransız ruh hekimi (1901-1981)

Jacques Marie Émile Lacan, "Freud'dan bu yana en tartışmalı psikanalist" olarak anılan Fransız psikanalist ve psikiyatr.

<span class="mw-page-title-main">İd, ego ve süperego</span> Sigmund Freudun bilinç tanımı

Psikanalizde id, ego ve süper-ego, insan zihninde etkileşime giren üç katman kümesidir. İlk defa Sigmund Freud tarafından, yapısal psişe modellemesiyle tanımlandı. Bu üç katman, bir kişinin zihinsel yaşamının faaliyetlerini ve etkileşimlerini tanımlayan teorik yapılardır. Psişenin ego psikolojisi modelinde id, koordine edilmemiş, zevk temelli içgüdüsel arzular kümesidir—temel ve en ilkel benliktir, ana kaynağı cinsellik ve açlık gibi ihtiyaçların en bencilce doyurulmasıdır; süper-ego eleştirel ve ahlaki rolü oynar; ve ego, idin içgüdüsel arzuları ile eleştirel süper-egonun arasında aracılık eden gerçekçi bir katmandır—id, bu hayali istekleri gerçeklikle ölçüp mümkünatını değerlendiren katmandır. Freud, ego hakkında şunu dedi:

Ego, şahlanmış bir at üzerindeki şövalye gibidir. [Ego] İd ve süperegonun isteklerini uzlaştırmaya çalışan hakemdir.

Édouard Manet, Fransız ressam. 19. yüzyılda modern hayatı konu alan resimler yapmaya başlamış ilk ressamlardandır. Manet, gerçekçilik akımından izlenimciliğe geçişte önemli bir rol oynadı. İlk dönem başyapıtlarından Kırda Öğle Yemeği ve Olympia, kendisinden genç ressamlara esin kaynağı oldu. Daha sonraki yıllarda ise o ressamlar izlenimciliğin en önemli isimleri oldular. Günümüzde, bu iki resim, modern sanatın başlangıcı kabul edilir.

17. yüzyıl Fransız edebiyatı, Fransa'da 1598-1715 yılları arasında yaşanan siyasi, entelektüel ve sanatsal değişimlere bağlı olarak biçimlenen edebiyat dönemidir. Bu tarihler IV. Henri'nin Nantes Buyruğu'nu yayınlayarak 16. yüzyıla damgasını vuran din savaşlarını sona erdirmesi ve Fransa'ya mutlak monarşi rejimini getiren Güneş Kral XIV. Louis'nin ölümü arasındaki döneme denk düşmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Arjantin edebiyatı</span>

Arjantin edebiyatı, Arjantin'deki yazarların ürettiği edebi eserler kümesidir. Jorge Luis Borges, Julio Cortázar, Leopoldo Lugones ve Ernesto Sabato gibi ünlü yazarlarla birlikte İspanyolca konuşulan dünyanın en üretken, ilgili ve etkili edebiyatından biridir.

Işık Ergüden, Türk çevirmen, yazar.

<span class="mw-page-title-main">Maria Török</span> Fransız psikolog (1925-1998)

Maria Torok, Macar asıllı Fransız psikanalist.