Reform (tarih)
Makale serilerinden |
Hristiyanlık |
---|
Reform veya Yenilikçi Devrim 16. yüzyılda başlatılarak tüm Avrupa’yı etkilemiş ve Katolik Kilisesi’ne karşı yapılmış dinsel bir harekettir. Bu hareket Avrupa'nın değişim ve dönüşümüne sebep olmuştur.
Katolik Kilisesi’nin aşırı zenginleşmesi ve yozlaşması, siyasetle ve dünyasal etkinliklerle daha fazla ilgilenmeye başlaması birçok din adamının tepkisini çekmiş ve reform hareketlerine yol açmıştır. Reform hareketleri önce Almanya’da, sonrasında ise Fransa, İngiltere ve Kuzey Avrupa ülkelerinde de etkili olur.[1] Bu reform hareketi Hristiyanlığın yeni ve büyük üç mezhebinden Protestanlığın oluşmasını sağlamıştır.
Reform hareketinin önderi Cermen kökenli teolog ve filozof Martin Luther’dir. Luther’in kaderi kendinden önce ortaya çıkan ve sapkın olarak ilan edilip yakılan reformcular gibi olmamıştır. Büyük bir başarı yakalamış ve Avrupa tarihinin akışını değiştirmiştir. Bu dönemde Almanya Papalık tarafından sömürülüyordu. Bundan dolayı İtalya’ya büyük bir nefret duyuluyordu. Martin Luther de bu durumdan fazlasıyla yararlanmıştır. Martin Luther Roma’ya yaptığı bir ziyaret sırasında Papa’nın Hristiyanları kandırdığını, haksız olarak zevk ve lüks içinde bir hayat yaşadığını fark etti. Luther bu durumu gördükten sonra Hristiyanlığın amacına dönmesi gerektiğini söylemiş ve Roma Kilisesi’ne (Katolikliğe) karşı oluşacak büyük bir hareketin temellerini atmıştır. Böylece Luther on yıl içinde kendisini ilk “Protestan”[2] isyanının başında bulmuştur.
Bir rahibin Almanya'da affedilme sertifikaları (Endüljans) satmaya başlaması ise bardağı taşıran son damla olmuştu. Bu sistem Papalığın kasasına büyük gelir sağlıyordu. Bu duruma Luther'in yanı sıra Saksonya Elektörü[3] de büyük tepki göstermiştir. Affedilme sertifikalarını satan rahip bölgeden sürülmüştür. Luther, ilk kez bir eylemle Katoliklere meydan okuyarak hükümdarının izlediği siyaseti destekliyordu.[4]
Martin Luther, 31 Ekim 1517'de Wittenberg Kalesi Kilisesi'nin kapısına bu affedilme sertifikalarına karşı fikirlerini içeren; 95 maddeden oluşan bildiriyi asarak Protestan Reformu hareketini resmen başlattı. Luther bu metni hazırlarken daha önce reform hareketine girişmiş isimlerin görüşlerinden etkilenmişti. Kitâb-ı Mukaddes'in farklı dillere çevrilmesi ve matbaanın bulunup halk tarafından da okunabilir hale gelmesiyle, insanlar kilisenin doktrinlerinin yanlış ve yobaz olduğunu düşünmeye başlamıştı. Martin Luther astığı protesto metninde özellikle endüljans a karşı çıkar. Bu bildiri Papalık tarafından hiç de hoş karşılanmamıştı. Luther, sonuçta aforoz edilmesine kadar ilerleyecek olan bu süreçte birçok tartışmayla yüz yüze kalmıştı. Almanya'da Luther'i savunanlar olduğu gibi ona karşı çıkanlar da vardı. Böylelikle Almanya ikiye bölünmüştü. Bu bölünmenin beraberinde de 1522-1525 yılları arasında Şövalyeler Kavgası ve Köylüler Savaşı adı altında iki büyük olay meydana gelecekti.
Böylelikle Hristiyanlığın Katoliklik ve Ortodoksluk olarak ayrılmasına Protestanlık dahil olmuştur. Luther ise Protestanlık mezhebinin kurucusu olarak tarihe geçmiştir.
Dinin yanı sıra Martin Luther eğitimin de laikleşmesini istemiştir. Martin Luther, eğitimin yararlarını hararetle savunurken "iyi okullar hayattaki tüm doğru davranışların çiçek açtığı bir ağaçtır ve ağaçların çürümesi durumunda dinde ve tüm sanat kollarında körelme kaçınılmazdır"[5] ifadesiyle okulların ve okumanın sivil hayatta büyük bir aydınlık kaynağı olduğu düşüncesini yaymaya çalışmıştır.
Augsburg Antlaşması
Augsburg Barış Antlaşması, 1555 yılında Luther'in Protestanlık mezhebinin dolaylı olarak, Katolik mezhebinden ayrıldığı antlaşmadır. Barış Antlaşması, Kutsal Roma İmparatoru V. Charles ve Schmalkaldik Ligi güçleri arasında 25 Eylül 1555 tarihinde Almanya'nın Augsburg şehrinde imzalandı. Bu antlaşmayla Fransa ve Kutsal Roma İmparatorluğu arasında sürmekte olan Schmalkaldik Savaşları sona erdi. Alman prenslerinin Lutheranizm ve Katoliklik arasında istediklerini seçmelerine olanak tanındı. Ayrıca isteyen ailelerin istedikleri dinin hakim olduğu bölgeye yerleşme hakları olduğu bir dönem başlamış oldu. Protestanlık, imparatorun hakimiyetine taraftar olmayan prensler arasında ve bilhassa Almanya, İsviçre, Danimarka, Baltık kıyıları ve kısmen de Fransa'da yaygınlaştı. Bu bölgelerde Katolik kilisesinin mallarına el kondu, prensler zenginleşti.
Reform’un Yayılması
Reform'un etkisi 16. yüzyıldan itibaren Avrupa'nın birçok yerinde görülmeye başlamıştır. İsviçre'de Huldriych Zwiingli adlı rahip halkı örgütlemiş ve Roma Kilisesi'ne karşı çıkmıştır. Sertifikayla değil, inançla bağışlanma kavramını işleyerek, piskoposların otoritesini şiddetle reddetmiştir.
Yine Almanya'nın bir eyaleti olan Saksonya'da çocukların vaftiz edilmesini reddeden “yeniden vaftizciler” adıyla (Anabaptistler) bir mezhep daha doğmuştur.[4]
İngiliz kralı VIII. Henry (1529) İngiliz Kilisesi'ni papalık 'tan (Roma'dan) ayırmak için harekete geçti. Bunun sebebi ise, İngiliz kralının eşinden boşanmak istemesi ve Roma'nın buna karşı çıkmasıydı. Boşanma olayından önce de, iki taraf arasında anlaşmazlıklar yaşanmıştı. Kral, Temyiz Kanunu'nu çıkartarak Roma'ya yapılan maddi yardımı kesmiş ve egemenliğini önlemişti. Ayrıca Üstünlük Yasası'yla da Papa'nın otoritesini ortadan kaldırmıştı. İki taraf arasındaki ilişki, az önce bahsettiğimiz, boşanma olayıyla da tamamen koptu. Çünkü Katolikliğe göre boşanmak yasaktı. İngiltere kralı her ne kadar Papalıktan kopmuş olsa da, Katoliklik mezhebine bağlı kalmıştır. Fakat İngiltere'de Lutherci ve calvinci inançların yayılmaya başlamasıyla, İngiltere'de Anglikanizm mezhebi doğmuştur. (Protestan-Katolik)
Fransa'da ise Jean Calvin, reform hareketinin öncüsü olarak karşımıza çıkmaktadır. Calvin, kilise ve devlet ilişkileri, kişisel ahlak ve ilahiyat konularında yeni fikirler ortaya sürmüştür. Calvin'in düşüncesi dini basit bir şekilde yaşamaktı. Yani insanların zevk ve gösterişli hayat yaşamasından çok basit ve düzenli bir hayatı seçmeleri gerektiğini vurgulamıştır. Bu görüşleriyle de kentli burjuva ve soyluların dikkatini çekmiştir.
Calvin'in yanı sıra Fransa kralı IV. Henry de, dinin özgürlüğü adına büyük çaba göstermiştir. Nantes Fermanı'nı yayımlayarak Kalvenizm mezhebinin resmîleşmesini sağlamıştır.
Reform’un Getirdiği Savaşlar
Reform'un etkileri Avrupa'daki diğer devletlerde görülmeye başladığı zaman, beraberinde kanlı mücadeleleri de getirmiştir. Krallıkla prensler arasında yaşanan Otuz Yıl Savaşları (1618-1648) bu durumun en büyük örneğidir. Katoliklerle Protestanlar arasındaki dini savaşların alevlenmesini sağlamıştır.
O dönemlerde Avusturya'ya ait olan Bohemya'da başlayan olaylar, Avrupa'nın birçok yerine yayılmıştır. İsyancılar, 1619 yılında Viyana'yı yağmalamış ve ardından Avusturya'da bir ayaklanma başlatmıştır. Bunların amacı kralı tahttan indirmek ve yerine Kalvinist bir prensi geçirmekti. Bu olayların sonucunda kral karşı bir harekete geçmiş ve Bohemya ordusunu Prag yakınlarında yenilgiye uğratmıştır. (1620)
Korkunç bir intikamla Bohemya'nın yerli soylu sınıfı idamlarla susturuldu. Çek toplumu başsız kaldı. Ülke sistematik olarak Katolikleştirildi ve Almanlaştırıldı. Kalvinistler ülke dışına sürüldüler.[4]
Bu olaylardan sonra daha da şiddetlenen savaş, 1625-1629 yılları arasında Danimarka'da da etkisini gösterdi. Protestanlar acımasızca katledildiler. Buna benzer olaylar İspanya'da da meydana geldi. 1635-1648 yılları arasında Fransa, İsveçlilerin de desteğini alarak; İspanya'ya savaş açtı. Bu savaşlar neticesinde İspanya büyük kayıplar yaşadı.
30 yıl boyunca süren ve Avrupa'yı kasıp kavuran bu savaşlar, 1648 yılında yapılan Westphalia Anlaşması'yla sona erdi. Bu durum, Papa X. Innocentius'u oldukça sinirlendirmişti ve Papa bu antlaşmayı tanımadığını bildirmişti. Bu yeni gelişme her ne kadar Papalık tarafından son derece rahatsız edici karşılansa da, Hristiyanlığın yerini Avrupalılık almaya başlayacaktır.[4]
Reform ve yarattığı etki, Almanya'yı birçok farklı alanda etkilediği gibi; nüfus bakımından da son derece olumsuz etkilemiştir. Reform savaşlarından önce yaklaşık 21 milyon olan ülke nüfusu, savaşlardan sonra 13 milyona kadar düşmüştür. Ayrıca bazı önemli kentler de yıkılmıştır. Böylesine kötü ve kargaşa dolu bir ortamda önemli sorunlar meydana gelmiştir. Açlık ve buna bağlı olarak yapılan yağmalar, ticaretin tamamen durması, ortaya çıkan salgın hastalıklar; Almanya'yı her yönden felakete sürüklemiştir. Yoksullaşan halk, Avrupalı devletler tarafından aşağılanan bir ırk olma kaderiyle karşı karşıya kalmıştır.
İçeride bu sıkıntıları yaşayan Almanya, dışarıda da Danimarka, Hollanda, İsveç ve Fransa gibi devletlerle mücadele etmek zorunda kalmıştır. 17. yüzyılın başında büyük bir güç olarak varlık gösteren Avusturya, Reform savaşlarından sonra bu gücünü büyük ölçüde yitirmiş ve sıradan bir devlet konumuna gelmiştir. Bu sıkıntıları sadece Almanlar değil, diğer Avrupalı devletler de yaşamıştır.
İspanya, ülke içinde Katolonya ve Portekiz isyanlarıyla uğraşmak zorunda kalmıştır.
İngiltere, bir taraftan din savaşlarının içerideki etkileriyle boğuşurken; diğer taraftan da İrlanda ve İskoçya'yı denetimi altında tutmaya çaba göstermiştir.
Polonya ve Litvanya ise, Rusya tarafından darmadağın edilmiştir.
Sonuç itibarıyla neredeyse tüm Avrupa, 17. yüzyılda yaşanan ve oldukça kanlı geçen bu dini çatışmaların faturasını çok ağır ödemek zorunda kalmıştır.
Reform’un Nedenleri
- Katolik Kilisesi'nin bozulduğu iddiası ve ıslahat fikrinin yayılması.
- Hümanizm sayesinde Hristiyanlığın kaynaklarına inilmesi, Kitâb-ı Mukaddes'in millî dillere çevrilerek temel ilkelerin ortaya konması.
- Matbaacılığın yaygınlaşması ile okuma-yazma bilenlerin artması üzerine Katolik mezhebinin sorgulanmaya başlaması.
- Endüljans sorununun ortaya çıkması, para karşılığında Katolik Kilise'nin günahları affetmesi.
Reform hareketlerinin Almanya'da baş göstermesinin sebepleri:
- Reform hareketlerinin ilk defa başladığı Almanya'da siyasal birlik olmaması ve Almanya'daki prenslerin dinde yenilik isteyenleri desteklemesi
- Mevcut mezhepleri ve onların kurallarını eleştiren bilim adamlarının varlığı
- Kağıt ve matbaanın kullanılması
- Kilise'nin görevinin dışına çıkarak halkı dini ve ekonomik açıdan zorlaması
Sonuçları
- Avrupa'da mezhep birliği bozuldu. Katolik ve Ortodoks mezhepleri yanında Protestanlık, Kalvenizm ve Anglikanizm mezhepleri ortaya çıktı, mezhepler arasında çatışmalar başladı.
- Din adamları ve Kilise, eski itibarını kaybetti.
- Katolik Kilisesi, kendisini yenilemek ve düzenlemek zorunda kaldı.
- Eğitim-öğretim faaliyetleri Kilise'den alınarak laik bir eğitim sistemi kuruldu.
- Katolik Kilisesi'nden ayrılan ülkelerde Kilise'nin mallarına ve topraklarına el kondu.
- Papa ve Kilise'nin Avrupa ülkelerinin kralları üzerindeki etkisi sona erdi ve Avrupa'da siyasal bölünmeler yaşandı. Çünkü Orta Çağ'da Papa, Avrupa krallarına taç giydirerek onların krallıklarını onaylıyor ve yönlendirebiliyordu. Papa'nın bu gücü kaybetmesi, Haçlı Seferleri'nin düzenlenmesini engellemiştir.
- Katolik kalan ülkelerde yeni mezheplerle mücadele etmek amacıyla Engizisyon mahkemeleri kuruldu.
- Protestan krallar ve prensler, din işlerinin mutlak hakimi oldular.
- Reform hareketleri, Avrupa'yı siyasi yönden zarara uğratmıştır. Şarlken'in Osmanlı İmparatorluğu üzerine yapmayı planladığı Haçlı Seferi bölünmelerden dolayı gerçekleşmemiştir.
Kaynakça
- ^ Kaya, Murat (29 Şubat 2020). "PROTESTAN REFORMUNUN ALMANYA'DA ORTAYA ÇIKIŞ SÜRECİ". Anasay (11): 171-188. doi:10.33404/anasay.671267. ISSN 2587-2001.
- ^ Alman İmparatoru Şarlken 1529’da Diyet’i (meclis) toplar. Siyasi işlerin görüşüldüğü bu mecliste alınan karara göre; Lutherciliğe ancak yayıldığı yerlerde müsaade edilecek, buradan başka yerlere yayılmasına izin verilmeyecekti. Bu kararı Lutherci prensler protesto ettiler. Bunlara Protestan adı verildi.
- ^ Kutsal Roma-Germen İmparatorluğunda imparator seçimine katılma hakkına sahip olan prens/prenslere Elektör adı verilir.
- ^ a b c d A. Kürşat Gökkaya ve Cemal Cahit Yeşilbursa, "Yeni ve Yakın Çağ Tarihi", 1. baskı, Siyasal yayınevi, 2008, s. 70.
- ^ Preserved Smith, "Rönesans ve Reform Çağı", Türkiye İş Bankası yayınları, çeviren: Serpil Çağlayan, s. 218.