İçeriğe atla

Realizm (uluslararası ilişkiler)

Niccolo Machiavelli'nin bir portresi.

Realizm, uluslararası ilişkiler teorisi geleneklerinden biridir. Uluslararası anarşi ve güç politikası konularını merkeze alan Realizm felsefi olarak temelde Thomas Hobbes ve Niccolo Machiavelli’nin çalışmalarına dayanmaktadır.[1] Realizm bir uluslararası ilişkiler yaklaşımı olarak, 20. yüzyılda iki savaş arası dönemde ortaya çıkmıştır.[2]

Temel varsayımlar

Realizm temelde dört önermeye dayanan bir Uluslararası İlişkiler geleneğidir.[3]

  1. Realizme göre uluslararası sistem anarşiktir.
    • Devletler üzerinde, devletlerin davranış ve etkileşimlerini düzenleyebilecek herhangi bir aktör yoktur. Devletler diğer devletlerle ilişkilerini kendileri düzenler. Realizmin anarşi tasavvuruna göre uluslararası sistemdeki anarşi devletlerin kendi egemenliklerinin bir sonucudur. Buna göre anarşinin olmaması aynı zamanda devletin egemenliğinin olmaması anlamına gelecektir.
    • Uluslararası sistemde sürekli düşmanlık durumu vardır.
  2. Devletler Uluslararası İlişkilerin en önemli aktörleridir
  3. Uluslararası Sistemdeki her devlet rasyonel aktör olarak sistemin bir birimidir.
    • Devletler kendi çıkarlarını takip etme eğilimindedir.
    • Devletler mümkün olan en çok kaynağa ulaşmak için çalışırlar.
  4. Devletler için temel sorun var olmaktır.
    • Devletler varlıklarını sürdürmek için askeri güçlerini geliştirirler, bu durum aynı zamanda güvenlik ikilemine neden olur.

Realistler insanların doğuştan iyiliğe eğilimli olmadığını, daha ziyade bencil ve rekabetçi olduğunu düşünürler. Realistlerin bu bakış açısı insan doğasını “bencil” olmasa bile “ben-merkezli” ve, bir arada var olmanın şartları mümkün olana kadar, çatışmacı kabul eder.

Devletler anarşik bir yapıya sahip olan Uluslararası Sistemde güvenliklerini sağlamak için güç birikimine ağırlık vermeye bir çıkar olarak vurgu yaparlar. Güç, burada öncelikle diğer devletleri zorlamak ve engellemek için gereken materyal kaynaklar açısından düşünülen bir kavram olarak kullanılmaktadır. Gücün kullanımı bir ulusal çıkarı elde etmek ya da ulusal çıkarı tehdit eden herhangi bir şeyi engellemek için başvurulan zorlayıcı taktik ve davranışlara vurgu yapar.

Realizmde devlet Uluslararası Sistemin en önemli aktörüdür ve bir devletin gücü onun askerî kapasitesi açısından değerlendirilir. Realizmin anahtar kavramlarından biri de gücün uluslararası dağılımıdır. Bu dağılım sistemin kutupsal durumunu diğer bir deyişle kutbiyetini belirtir. Uluslararası Sistemin kutbiyeti, sistem içerisindeki devlet bloklarının sayısını belirten bir kavramdır. Çok kutuplu bir Uluslararası Sistem, üç ya da daha fazla güç bloğundan oluşmaktadır. İki kutuplu bir sistem iki kutuptan oluşurken tek kutuplu sistem tek bir gücün ya da hegemonun tahakkümü altındadır. Tek kutuplu sistemde, Realizm, diğer devletlerin sistemin hegemonu konumundaki devlete karşı bir araya gelerek güç dengesi politikası uygulayacağını varsayar. Realizme göre her bir devlet kendi güvenliğini kesin olarak temin etmenin bir yolu olarak hegemonya kurma arayışında olsa da, aynı zamanda Uluslararası Sistemde bir hegemonyanın ortaya çıkmasını ona karşı dengeleme yaparak önleme önleme eğilimindedir.

Devletler elde ettikleri ve doğru kabul edilen bilgilerle rasyonel karar alma modelini uygularlar. Devletin gücü onun ulusal çıkarını ve egemenliğini belirler. Uluslararası Sistemde anarşinin hakim olması nedeniyle herhangi bir uluslararası otorite yoktur ve uluslararası sistemde devletler kendi güvenliklerini sağlamak için kendi haline bırakılmış durumdadır.

Realistlere göre egemen devletler uluslararası sistemin ana aktörleridir, ancak büyük güçlere, uluslararası düzeydeki etkilerinin büyüklüğü nedeniyle özel bir dikkat çekilmektedir. Uluslararası kuruluşlar, sivil toplum örgütleri, çokuluslu şirketler, bireyler ve devlet-altı ya da devlet ötesi oluşumların çok az bağımsız etki kapasitesine sahip olduğu varsayılır.

Realizmin tarihi

Realizm formal bir gelenek olarak Uluslararası İlişkiler disipline 2. Dünya Savaşı dönemine kadar girmese de, realizmin temel varsayımları daha önceden tasvir edilmiştir.[4]

  • Thucydides, Peloponezya Savaşları'nı yazan Yunan tarihçi aynı zamanda realpolitiğin entelektüel atası kabul edilmektedir.
  • Niccolò Machiavelli, İtalyan siyaset filozofu, Prens adlı kitabında bir hükümdarın temel amacının gücünü artırmak olduğunu ve bu amaç için dini ya da etik ilkelere karşı kayıtsız olması gerektiğini yazmıştır.
  • Kardinal Richelieu, Fransız devlet adamı, iç karışıklık ve hizipçiliği bitirmiş ve Fransa'nın dış politikada etkili ve üstün bir pozisyon kazanmasını sağlamıştır.
  • Thomas Hobbes, Leviathan’ın yazarı İngiliz Filozof. Leviathan’da doğa durumunda yani insanlar devletleşmeden önce “herkesin herkese karşı savaş” halinde olduğunu söylemiştir.
  • Carl von Clausewitz, 18–19 yüzyılda yaşamış Prusyalı general askerî teorisyen, askerî stratejilerle ilgili “Savaş Üzerine” adlı eseriyle bilinir.
  • Otto von Bismarck, “güç dengesi” kavramını siyasi sahnede uygulayan Prusyalı devlet adamı. Güç dengesi kavramı silah yarışından uzak durarak barışı sağlama ve dikkatli realpolitik hamleler yapma politikalarıyla sergilemiştir.

20. yüzyılda realizme katkı sağlayanlar

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Goodin, Robert E. (2010). The Oxford Handbook of International Relations. Oxford: Oxford University Press. p. 133. ISBN 978-0-19-958558-8.
  2. ^ Goodin, Robert E. (2010). The Oxford Handbook of International Relations. Oxford: Oxford University Press. p. 132. ISBN 978-0-19-958558-8.
  3. ^ Jack Donnelly, "The Ethics of Realism", in Christian Reus-Smit, Duncan Snidal (eds.), The Oxford Handbook of International Relations, Oxford University Press, 2008, p. 150
  4. ^ Political Realism, Internet Encyclopedia of Philosophy

İlgili Araştırma Makaleleri

Uluslararası ilişkiler, siyaset biliminin bir dalıdır ve "uluslararası sistem" içindeki aktörlerin, özellikle de uluslararası ilişkilerin temel aktörü olarak kabul edilen devletlerin, diğer devletlerle, uluslararası/bölgesel/hükûmetler arası örgütler, çok uluslu şirketler, uluslararası normlar ve uluslararası toplumla olan ilişkilerini inceleyen disiplinlerarası bir disiplindir.

<i>Leviathan</i>

Leviathan ya da Bir Din ve Dünya Devletinin İçeriği, Biçimi ve Gücü, yaygın olarak Leviathan olarak bilinir, Thomas Hobbes (1588-1679) tarafından yazılmış ve 1651'de yayınlanan bir kitaptır. Kitabın adı Kitâb-ı Mukaddes'te geçen Leviathan isimli bir yaratıktan esinlenerek konulmuştur. Eser, toplumun ve meşru hükûmetin yapısıyla ilgilidir ve toplumsal sözleşme teorisinin en eski ve en etkili örneklerinden biri olarak görülür. Leviathan, Machiavelli'nin Prens kitabı ile devlet idaresi alanında karşılaştırılabilen batı felsefesinin klasik bir eseri olarak yer almaktadır. İngiliz İç Savaşı sırasında (1642-1651) yazılmış olan Leviathan, sosyal bir sözleşme ve mutlak bir egemen tarafından yönetilmeyi tartışmaktadır. Hobbes, iç savaşa ve doğa durumu yalnızca güçlü ve bölünmemiş hükûmetin engel olabileceğini iddia etti.

<span class="mw-page-title-main">Thomas Hobbes</span> İngiliz filozof (1588-1679)

Thomas Hobbes, felsefede materyalizmi, etikte haz ahlakını, siyasette monarşiyi benimseyen bir İngiliz filozoftur. En tanınmış eseri olan 1651 tarihli Leviathan, Batı siyaset felsefesinin izleyeceği yolu çizmiş ve baş ucu eseri olmuştur. Leviathan, Tevrat'ta geçen bir canavarın adıdır ve Hobbes'ta her şeye egemen olan devletin simgesidir. Bir siyaset felsefecisi olarak tanınsa da, tarih, geometri, etik ve genel felsefe gibi pek çok alanla ilgilenmiştir.

Uluslararası İlişkilerde Güç birkaç farklı şekilde tanımlanabilir. Siyaset Bilimciler, tarihçiler ve diplomatlar siyasi gücün aşağıdaki kavramlarını kullanırlar:

Toplumsal sözleşme veya sosyal sözleşme; bireylerin karşılıklı uzlaşma, bazı kurallara uymak üzerinde anlaşma ve birbirlerini şiddet, sahtekarlık veya dikkatsizlikten korumak için birleştirdiğini varsayan bir kavramdır. İnsanlar arasındaki kullanımı, insanların bir devlete ya da otoriteye bağımsızlıklarının bir kısmından hukukun üstünlüğü anlayışı ile vazgeçmeleridir. Yönetilenler tarafından, bir takım bazı kurallar ile yönetilme üzerine anlaşma olarak da düşünülebilir.

Uluslararası ilişkiler teorileri uluslararası ilişkilerin kuramsal perspektiften çalışma alanıdır. Analiz edilebilen uluslararası ilişkilere kavramsal çerçeveden bakılabilmeye olanak sağlar. Ole Holsti uluslararası ilişkiler teorilerini, yalnızca teoriyle alakalı göze çarpan olayları görmeye olanak sağlayan renkli bir güneş gözlüğüne benzeterek tanımlamaktadır. Örneğin realizmi savunan bir kimse, konstrüktivizmi savunan bir kimsenin çok önemli gördüğü bir olayı tam aksine hiç umursamayabilir. Uluslararası ilişkiler teorilerinde üç temel teori vardır: realizm, liberalizm ve inşacılıktır.

Neorealizm veya yapısal gerçekçilik, 1979'da Kenneth Waltz'un Uluslararası Politika Teorisi kitabının yayınlanmasıyla ilişkilendirilebilen uluslararası ilişkiler teorisinde bir eğilimdir. Waltz sistematik bir yaklaşımı savunuyor: uluslararası yapı devlet davranışında bir kısıtlama görevi görüyor, böylece sadece sonuçları beklenen eylem aralığına giren devletler hayatta kalıyor. Bu sistem, firmaların piyasaya dayalı bir dizi ürün ve miktar için fiyat belirledikleri bir mikroekonomik modele benzerdir.

Uluslararası sistem teorisi, siyaset bilimi ve uluslararası ilişkilerde yaygın olarak kullanılan yaklaşım. Sistem analizi, siyasette yaklaşımı siyasal olaylar arasındaki ilişkileri anlamak ve çözümlemek için bir uygulamadır. Uluslararası sistem siyasal, toplumsal ve ekonomik bir sistemdir. Uluslararası sistem teorisi, devletler arasındaki güç dağılımını, devletlerin birbiriyle ve çevreleri ile olan ilişkilerini, ulus devletlerin oluşturduğu yapıyı inceler.

Morton A. Kaplan ABD'li ekonomi dalında çalışmalar yapan bilim insanıdır.

Saldırgan realizm, uluslararası ilişkilerde neorealist düşünceye ait yapısal bir teoridir ve siyaset bilimci John Mearsheimer tarafından savunmacı realizme tepki olarak ortaya atılmıştır. Saldırgan realizm, uluslararası sistemin anarşik doğasının uluslararası politikada saldırgan devlet davranışlarının teşvik edilmesinden sorumlu olduğunu savunur. Teori, büyük güçleri, uluslararası sisteme hükmetme yönündeki tutarlı amaçları doğrultusunda dengeleme stratejileri yerine sorumluluk yükleme ve kendi reklamını yapmaya öncelik veren yani gücü maksimize eden revizyonistler olarak tasvir ederek savunmacı realizmden temelde ayrılır. Teori, uluslararası ilişkilerin incelenmesi ve anlaşılması için önemli alternatif katkılar getirmekte ancak bir eleştiri konusu olmaya devam etmektedir.

Savunmacı realizm ya da savunmacı neorealizm, uluslararası ilişkilerde neorealizm ekolünden yapısal bir teoridir. Teori, siyaset bilimci Kenneth Waltz’un Uluslararası Politika Teorisi’nde temellenmektedir. Waltz, uluslararası sistemin anarşik yapısının, devletleri millî güvenliklerini sağlamak için ılımlı ve çekingen politikalar izlemeye teşvik ettiğini ileri sürmektedir. Buna karşılık, saldırgan realizm ise devletlerin tahakküm ve hegemonya yoluyla güvenliklerini sağlamak için güçlerini ve etkilerini en üst düzeye çıkarmaya çalıştıklarını varsaymaktadır. Savunmacı neorealizm, saldırgan neorealistler tarafından teşvik edilen saldırgan politikaların devletlerin güç dengesi teorisine uyma eğilimini bozduğunu ve birincil hedef olarak iddia ettikleri güvenlik durumunu bozduğunu ileri sürer. Savunmacı realizm ne devletlerarası çatışmanın gerçekliğini ne de devlet genişlemesi için politikaların varlığını reddeder, ancak bu teşviklerin düzensiz olduğunu ileri sürerler. Savunmacı neorealizm, çatışmanın patlak vermesini açıklamak için güvenlik ikilemine, coğrafya gibi “yapısal değişkenlere” ve elitlerin inanç ve algılarına işaret eder.

Uluslararası ilişkilerde bölgesel hegemonya, bölgesel hegemon olarak adlandırılan, bağımsız olarak güçlü bir devletin diğer komşu ülkeler üzerindeki siyasi, ekonom,k veya askeri üstünlük, kontrol veya etkisi ile kurduğu hegemonyadır. Bölgesel hegemonlar ile etki alanlarındaki diğer devletler arasındaki ilişki, küresel bir hegemon ile uluslararası sistemdeki diğer devletler arasındaki ilişkiye benzer.

Uluslararası ilişkiler teorisinde anarşi kavramı, dünyanın herhangi bir üst otoriteden veya egemenden yoksun olduğu fikrine dayanır. Anarşik bir devlette anlaşmazlıkları çözebilecek, hukuku uygulayabilecek veya uluslararası politika sistemini düzenleyebilecek hiyerarşik olarak üstün, zor kullanma tekeline sahip bir güç yoktur. Uluslararası ilişkilerde de anarşi, teorinin başlangıç noktası olarak kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Güç dengesi (uluslararası ilişkiler)</span>

Uluslararası ilişkilerde güç dengesi teorisi, devletlerin herhangi bir devletin diğerlerine üstünlük kuracak kadar askerî güç kazanmasını önleyerek hayatta kalmalarını güvence altına alabileceğini öne süren teoridir. Teori, bir devlet çok daha güçlü hale gelirse daha zayıf komşularından yararlanacağını ve böylece onları savunma amaçlı bir koalisyona iteceğini öngörür. Bazı realistler, rakip koalisyonlar arasında güç dengesi olduğunda saldırganlığın karlı olmamasından dolayı güç dengesi sisteminin, baskın bir devletin olduğu bir sistemden daha istikrarlı olduğunu savunurlar.

Uluslararası Politika Teorisi, Kenneth Waltz’un uluslararası ilişkileri açıklamak için yapısal realist bir teori olan neorealizmi oluşturduğu 1979 tarihli uluslararası ilişkiler teorisi kitabıdır. Waltz, neoklasik ekonomi teorisini dikkate alarak uluslararası siyasi sistemin temel “düzenleyici ilkesinin” anarşi olduğunu ve bunun da “işlevsel olarak farklılaşmamış”, “üstlük ve astlık ilişkilerinden” yoksun, yalnızca farklı yetenekleriyle ayırt edilen bireysel devlet aktörlerinin varlığıyla tanımlandığını ileri sürmüştür.

Büyük Güç Siyasetinin Trajedisi, Amerikalı akademisyen John Mearsheimer’ın 2001 yılında yayınladığı uluslararası ilişkiler teorisi konulu kitabıdır. Mearsheimer, “saldırgan realizm” teorisini, temel varsayımlarını, erken dönem realist teoriden evrimini ve öngörü kabiliyetini belirterek açıklamakta ve savunmaktadır. Kitaptan uyarlanan bir makale daha önce Foreign Affairs dergisinde yayınlanmıştır.

Anarşik Toplum: Dünya Siyasetinde Düzen Üzerine Bir Çalışma, Hedley Bull'un 1977'de yayımlanan kitabıdır ve İngiliz Okulu uluslararası ilişkiler teorisi ekolünün kurucu metinlerinden biridir. Kitabın başlığı uluslararası sistemdeki anarşi varsayımına atıfta bulunmakta ve uluslararası bir toplumun varlığını savunmaktadır.

Uluslararası ilişkilerde konstrüktivizm ya da inşacılık, uluslararası ilişkilerin önemli yönlerinin düşünsel faktörler tarafından şekillendirildiğini ileri süren bir sosyal teoridir. En önemli düşünsel faktörler kolektif olarak sahip olunanlardır, kolektif olarak sahip olunan bu inançlar aktörlerin çıkarlarını ve kimliklerini inşa eder.

<span class="mw-page-title-main">Dengeleme (uluslararası ilişkiler)</span>

Dengeleme kavramı, realist düşünce ekolünün en etkili teorisi olan ve çok devletli bir sistemde hegemonya oluşumunun ulaşılamaz olduğunu çünkü hegemonyanın diğer devletler tarafından bir tehdit olarak algılandığını ve bunun da potansiyel bir hegemona karşı dengeleme yapmalarına neden olduğunu varsayan güç dengesi teorisinden türemiştir.

<span class="mw-page-title-main">Klasik realizm (uluslararası ilişkiler)</span>

Klasik realizm, realist düşünce okulundan bir uluslararası ilişkiler teorisidir. Realizm şu varsayımlarda bulunur: devletler uluslararası ilişkiler sisteminin ana aktörleridir, uluslararası bir uluslararası otorite yoktur, devletler kendi çıkarları doğrultusunda hareket eder ve devletler kendilerini korumak için güce ulaşmaya çalışır. Klasik realizm, devlet davranışını ve devletlerarası çatışmanın nedenlerini açıklamada insan doğasını ve iç politikayı özel bir vurgu yapmasından dolayı diğer realizm türlerinden ayrılır. Klasik realist teori, insan doğasına dair kötümser bir bakış açısını benimser ve insanların doğası gereği iyiliksever olmadığını ve bunun yerine çıkarcı olduklarını, korku ya da saldırganlıkla hareket ettiklerini savunur. Ayrıca, bu insan doğasının uluslararası anarşi nedeniyle devletler tarafından uluslararası politikaya yansıtıldığını vurgular.