İçeriğe atla

Reaktans (psikoloji)

Reaktans, Psikolojik Tepkisellik Kuramı veya Karşıt Tepki Kuramı, davranışsal özgürlüklerin teklifler, kişiler, kurallar ya da düzenlemeler yoluyla tehdit edilmesi veya ortadan kaldırılması durumunda ortaya çıkan motivasyonel uyarılmadır.[1] Reaktans, birilerinin veya bir şeyin seçeneklerini elinden aldığını veya alternatiflerin kapsamını sınırladığını hissettiğinde ortaya çıkar.

Reaktans, birisinin belirli bir görüşü veya tutumu kabul etmesi için ağır bir şekilde baskı altına alındığında ortaya çıkabilir. Reaktans, kişinin amaçlanana aykırı bir görüş veya tutumu benimsemesine veya güçlendirmesine neden olabilir, ayrıca ikna edilmeyi zorlaştırabilir.

Ters psikoloji, reaktans etkisine oynanarak, birilerinin istediklerinin tersini seçmesi için etkilemeye çalışıldığı durumlarda kullanılır.

Tanım ve teori

Psikolojik reaktans; insanların özgür davranışlarına yönelik bir tehdit veya kayıp yaşadıkları zamanda ortaya çıkan, hoş olmayan bir motivasyonel uyarılmadır.[2][3][4] Örnek vermek gerekirse, bir kişi, eylemin sağladığı fayda veya zarardan bağımsız olarak, onu yasaklayan otorite ile kasıtlı olarak alay etmek için yasaklanan eyleme karşı bir meyil gösterebilir.

Bir bireyin davranışını ne zaman ve nasıl gerçekleştireceğini seçme özgürlüğü ve ilgili özgürlüğün farkında olduğu düzey -ve bu özgürlüğü tatmin etmek için gerekli davranışları belirleyebilme- reaktansın oluşumunu etkiler.

Bireyin davranışsal özgürlükleri tehdit edilir, azaltılır ya da ortadan kaldırılırsa kişinin motivasyonel olarak uyarıldığı varsayılır.[5] Daha fazla özgürlüğü kaybetme korkusu bu uyarılmayı tetikleyebilir ve tehdit altındaki özgürlüğü yeniden tesis etmeleri için onları motive edebilir. Bu motivasyon durumu, kişinin hareket özgürlüğünün algılanan azalmasının bir sonucu olduğu için, bir karşı güç olarak kabul edilir ve bu nedenle "psikolojik tepki" olarak adlandırılır.

Reaktans ayrıca bağımlılık danışmanlığında karşılaşılan inkar problemini de açıklamaktadır. William R. Miller’in araştırmalarına göre;[6] “Bir danışmanın hastasına karşı almış olduğu tutum, hastanın direnç seviyesini yukarı ve aşağı çekebilmektedir.” Görüşme esnasında danışmanın argümantasyondan, inkâr etme suçlaması ve doğrudan yüzleştirmeler, ziyade motivasyon arttırma terapisi, “saygılı ve düşünceli” bir tutum, sergilemesi direnç ve inkârın tetiklenmemesini yani reaktansın oluşmamasını, hastanın bundan kaçınmasını sağlar.[7]

Reaktans teorisinin dört önemli aşaması vardır: var olan özgürlük, özgürlüğe yönelik tehdit, tepki verme (reaktans) ve özgürlüğün yeniden sağlanması.

Var olan özgürlük

Reaktans, bireylerin algıladığı ve herhangi bir zamanda katılabileceği özgür davranışlar, durumlar ve tutumlar olduğunu var sayar. Davranış, akla gelebilecek her türlü eylemi içerir. Birey, eylemini kontrol edebileceğini veya seçebileceğini inandığı durumlarda kendini özgür hisseder.[5][8]

Bir davranışın özgür olması için, bireyin ona katılacak ilgili fiziksel ve psikolojik yeteneğe sahip olması ve o anda veya yakın gelecekte bu davranışa katılabileceğini bilmesi gerekmektedir, zira birey özgürlüğün farkında değilse reaktans oluşmaz.[5] Bununla alakalı olarak, bireyler için belirli bir davranışa yeltenmeye dair özgür olup olmadıkları, gözlemci veya bireyin kendisi için her zaman açık değildir.

Özgürlüğe yönelik tehdit

Reaktans oluşumundaki tehdidin basit engellemelerden farkı, bireyin o davranışı seçip seçmediğinin öneminin yokluğudur. Bireyin “davranmakta” özgür oluşu, o davranışı gerçekleştirdiği anlamına değil, seçebileceği anlamına gelir ve bu seçilebilirlik ortadan kalktığı zaman reaktans oluşur.[8]

Özgürlüğe yönelik tehditler, iç tehdit ve dış tehdit olarak ikiye ayrılır. Bireyin seçenekler arasında seçim yapıyor oluşu seçmedikleri karşı bir iç tehdit yaratır. Dış tehdidin ise “kişisel” ve “kişisel olmayan” şeklinde iki boyutu vardır.[9]

Kişisel tehdit, tehdidin direkt olarak bireye yönelik olduğu durumlardır. Bu tip durumlarda tehdit açık ve nettir, birey tehdidi algılar ve reaktansın sonraki aşamasına geçer. Tehdidin ikinci boyutunda ise bireyin tehdidi algılayıp reaktans oluşturması kolay değildir, zira tehditler direkt bireye yönelik değildir. Bireyin içinde bulunduğu devlet ya da birlikte çalıştığı patron bireyin sürekli olarak özgürlüklerini tehdit etmekteyse de bunlar direkt olarak bireye yönelik olmadığından algılama ve reaktans oluşturma durumları zorlaşabilir, hatta gerçekleşmeyebilir.[10][11]

Tepki ve özgürlüğün yeniden sağlanması

Tepkinin boyutu konusunda; bireyin davranışsal özgürlükleri tehdit edilir, azaltılır ya da ortadan kaldırılırsa, o kişinin motivasyonel olarak uyarıldığı ve tepki vereceği varsayılır. reaktansın ortaya çıkışını etkileyen üç ana etken vardır:[12]

  • Tehdit edilen ya da ortadan kaldırılan davranışsal özgürlüğün birey için önemi. Davranışsal özgürlükler, birey için ne kadar önemliyse ortaya çıkan reaktans oranı da o kadar büyük olacaktır.
  • Tehdit edilen ya da ortadan kaldırılan davranışsal özgürlüğün oranı. Davranışsal özgürlüğün ne kadarının tehdit edildiği veya ortadan kaldırıldığı, reaktans oranını doğrudan etkileyecektir.
  • Davranışsal özgürlüğe gelen tehdidin büyüklüğü. Tehdit ne kadar büyükse reaktans oranı da o kadar büyük olacaktır.

Bunların yanında, tek bir davranışsal özgürlüğün ortadan kaldırılışı, başka özgürlüklerin şimdi ya da daha sonra ortadan kaldırılmasıyla bağlantılı olabilir ya da bireylerde böyle bir endişe doğmasını sağlayabilir. Benzer şekilde, başka birinin davranışsal özgürlüğünün tehdit edilmesi ya da ortadan kaldırılması durumunda, bireyin başına da aynısı gelebilir veya bireyde böyle bir endişe doğurabilir.[13] Bunun yanında özgürlüğün koşullandırılması, tehdidin “bunu yapmadan önce, şunu yapman gerekmekte” şeklinde oluşu, ortaya çıkacak reaktansın diğer durumlardan daha az olmasına sebebiyet verebilir.[9]

Birey, tehdit nedeniyle özgürlüğünü kaybettiğinde vereceği en basit tepki tehdidin tam tersi hareket etmek olacaktır. Bunun yanında birey, ortadan kalkan özgürlüğe erişmeye çabalamaktan ziyade diğer özgürlüklere yönelebilir.

Reaktans ile alakalı diğer kavramlar, rasyonalleştirme ve meşruiyettir. Belirli bir davranışın veya davranış kümesinin aldığı tehdidin azalması veya sınırlandırılması gerekçelendirmenin olası bir etkisidir. Bay Doe, acil bir durumdan dolayı Mrs. Smith'e müdahale ettiğini söylerse, bu, Bayan Smith'in Bay Doe'nun gelecekte tekrar müdahale edeceğine dair bir fikir oluşturmasını engeller. Aynı şekilde meşruiyet de bir kişinin özgürlüğüne dair uygunsuz bir müdahalenin olma olasılığını düşürdüğüne dair bir varsayım olacağından, bir dizi tehdit edilmiş davranışa işaret edebilir. Meşruiyet, kişinin özgürlüğünün belirsiz olduğuna dair bir algı oluşturabilir.

Kabullenilmiş Çaresizlik Sendromu

Bireyin tehdide karşı tepki vererek özgürlüğünü elde etmesi durumunun her zaman gerçekleşmemesinin nedenlerinden biri de, bireyin en başta özgürlüğü elde edemeyeceğine dair inancıdır. Bu tip durumlarda birey tehdit karşısında tepkisiz kalarak özgürlüğü yeniden elde etmeye uğraşmaz, tehdidi kabul eder.[14][15]

Deneysel kanıtlar

Rektans hakkında bir dizi çalışma, bize deneysel kanıtlar sunmaktadır:

Brehm'in 1981 tarihli "Psychological reactance and the attractiveness of unobtainable objects: sex differences in children's responses to an elimination of freedom" adlı çalışması, bir çocuğun elde edilen ve elde edilemeyen nesnelerin çekiciliğine karşı bakışının cinsiyet ve yaştaki farklılıklarını inceledi.[16]

Çalışma, çocukların bu durumlarda ne kadar iyi tepki verdiğini gözden geçirdi ve çocukların "diğer tarafta çimenlerin daha yeşil olduğunu" düşünüp düşünmediğini belirledi. Aynı zamanda, çocuğun sahip olamayacakları şeylerin değersizleşmesi durumunda dünya ile ne kadar iyi barış içinde yaşayacaklarını da belirledi. Bu çalışma, bir çocuk istediğini elde edemediğinde, onu alamamanın duygusal sonuçlarını yaşadığı sonucuna varmıştır.

Bu çalışmada sonuçlar, Hammock ve J. Brehm (1966) tarafından yapılan önceki bir çalışmadan kopyalanmıştır. Çalışma sonucunda erkek denekler elde edemediği şeyleri istediler, ancak kadın denekler reaktans teorisine uymadılar. Seçim özgürlükleri ellerinden alınmış olsa da, bu durumun tepkileri üzerinde genel bir etkisi olmadı.

Silvia'nın 2005 tarihli çalışması "Deflecting reactance: The role of similarity in increasing compliance and reducing resistance", tehdit altındaki bir özgürlüğün etkinliğini artırmanın bir yolunun onu sansürlemek veya etkinliğe karşı tehdit edici bir mesaj vermek olduğu sonucuna vardı. Buna çabaların karşılığında, insanların yasaklanmış alternatifleri seçtiği bir "bumerang etkisi" oluşur. Bu çalışma aynı zamanda sosyal etkinin kişinin temel özgürlüklerini tehdit etmediğinde daha iyi sonuçlara sahip olduğunu göstermektedir. Bu çalışmada ortaya çıkan iki kavram, bir iletişimcinin güvenilirliğini artırarak uyuma yönelik olumlu gücü artırabileceği ve eş zamanlı olarak olumlu iletişim gücünü artırıp olumsuz iletişim gücünü azaltmanın uyumu artırması gerektiğidir.[17]

Miller ve meslektaşları 2006 yılında yaptıkları "Identifying principal risk factors for the initiation of adolescent smoking behaviors: The significance of psychological reactance" adlı çalışmada, reaktansı ergenlik evresindeki birinin sigara içmeye başlamasında önemli bir gösterge olduğu sonucuna varmışlardır. Akran yakınlığı, akran bireyleşmesi ve kuşaklar arası bireyleşme, psikolojik reaktansın güçlü belirleyicileridir. Araştırmanın genel sonuçları, çocukların kendi sınırlamalarının farkında olmasalar da kendi kararlarını verebileceklerini düşündüklerini göstermektedir. Bu, ergenlerin otoriter kontrole, özellikle hedonik açıdan ilgili gördükleri yetişkin davranışlarının yasaklanmasına tepki göstereceklerinin bir göstergesidir.[18]

Ölçüm

Dillard ve Shen, teoriyi geliştiren Jack Brehm'in karşıt görüşünün aksine, psikolojik tepkinin ölçülebileceğine dair kanıtlar sağlamıştır.[19] Çalışmalarında, psikolojik tepkinin etkisini iki paralel çalışma ile ölçtüler: biri diş ipini savunuyor, diğeri öğrencileri alkol alımını sınırlamaya teşvik ediyordu.

Reaktans hakkında birkaç sonuç elde ettiler. Öncelikle reaktans çoğunlukla bilişseldir; bu, reaktansın kendini değerlendirme teknikleriyle ölçülebilmesini sağlar. Ayrıca, önceki araştırmaları desteklemek için, tepkinin kısmen öfke tepkisi ile ilgili olduğu sonucuna vardılar. Bu, Brehm'in reaktansın ortaya çıktığı esnada kişinin düşmanca veya saldırgan duygulara sahip olma eğiliminde olduğunu, bu duyguların genellikle tehdidin kendisinden ziyade tehdidin kaynağına yönelik olduğunu doğrular.

Son olarak, tepki içinde hem biliş hem de duygulanım iç içe geçmiştir; Dillard ve Shen, ikna üzerindeki etkilerinin birbirinden ayırt edilemeyecek kadar iç içe olduklarını öne sürmektedirler. Dillard ve Shen'in araştırması, reaktansın belirli kendini değerlendirme yöntemleri kullanılarak etkili bir şekilde incelenebileceğini gösteriyor. Ayrıca, Reaktans teorisinin ve ikna edici sağlık iletişimi ile ilişkisinin daha iyi anlaşılmasını sağladı.

Miller ve meslektaşlarının Oklahoma Üniversitesi'nde 2007 yılında yaptığı "Psychological reactance and promotional health messages: the effects of controlling language, lexical concreteness, and the restoration of freedom" adlı araştırmanın birincil amacı sağlık kampanyalarının mesajlarında dili kontrol etmenin etkilerini ölçmektir.

Araştırma, tanıtım amaçlı bir sağlık kampanyasının sonunda, kısa ve sonradan eklenmiş bir mesajın kullanımını inceleyerek özgürlüğü geri kazanma eğilimini yeniden ele aldı. Çalışmanın sonuçları, daha somut mesajların, daha az somut (daha soyut) mesajlardan daha fazla dikkat çektiğini gösterdi. Ayrıca, somut mesajların kaynağı, soyut mesajların kaynağından daha güvenilir olarak görülebilir. Daha somut, daha az kontrol edici bir dilin kullanılması ve seçimi vurgulayan sonradan eklenmiş mesajlar kullanarak özgürlüğün yeniden sağlanmasının, açık şekilde ikna edici sağlık kampanyalarının yarattığı belirsizliği ve tepkiyi azaltmak için en iyi çözümü sunabileceği sonucuna vardılar.[20]

Ayrıca Bakınız

  • Ters psikoloji; ayrıca Çifte-Ters psikoloji.
  • Streisand etkisi; bir bilginin saklanması ya da gizlenmesi sonucunda, genelde internet yoluyla istenenin tam aksine bir şekilde insanlara yayılmasına dair fenomen.

Kaynakça

Özel

  1. ^ T. Ağcan (2017). a.g.m, syf. 26.
  2. ^ Brehm, J.; Brehm, W. (2013). a.g.e, syf. 4.
  3. ^ Brehm, W. (1966).
  4. ^ Steindl, Christina. (2016). a.g.m, syf. 205.
  5. ^ a b c T. Ağcan (2017). a.g.m, syf. 27.
  6. ^ Miller, William R. (2000). a.g.m, syf. 104.
  7. ^ Miller, William R.; Rollnick, S. (1991). a.g.e, syf. ?.
  8. ^ a b Kaner, Sema (1988). a.g.m, syf. 203.
  9. ^ a b T. Ağcan (2017). a.g.m, syf. 28.
  10. ^ T. Ağcan (2017). a.g.m, syf. 29.
  11. ^ Brehm, J.; Brehm, W. (2013). a.g.e, syf. 33.
  12. ^ Kaner, Sema (1988). a.g.m, syf. 204.
  13. ^ Kaner, Sema (1988). a.g.m, syf. 204-205.
  14. ^ T. Ağcan (2017). a.g.m, syf. 30.
  15. ^ "Öğrenilmiş Çaresizlik: Nasıl Keşfedildi ve Anlamı Ne?". Evrim Ağacı. 2014. 23 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Aralık 2020. 
  16. ^ Brehm, Sharon S. (1981). a.g.m, syf. 937.
  17. ^ Silvia, Paul J. (2005). a.g.m, syf. 277.
  18. ^ Miller, Claude H. (2006). a.g.m, syf. 244.
  19. ^ Dillard, James; Lijiang, Shen. (2005). a.g.m, syf. 164.
  20. ^ Miller, Claude H. (2007). a.g.m, syf. 225.

Genel

İlgili Araştırma Makaleleri

Psikoloji veya Ruh bilimi, içgüdüsel davranışları ve zihni inceleyen bilimdir. Bilinçli ve bilinçsiz olayların yanı sıra daha çok duygu ve düşüncenin incelemesini içeren Psikoloji, çok kapsamlı bir bilimsel alandır. Bu alanda uzman olan ve aynı zamanda bilgi araştırması yapanlara psikolog denir. Psikologlar, beyinin ortaya çıkan özelliklerini ve ortaya çıkan özelliklerle bağlantılı tüm fenomenleri anlamaya çalışırlar ve bu şekilde daha geniş nöro-bilimsel araştırmacı grubuna katılırlar. Psikoloji bilimi, bir sosyal bilim olmasına rağmen aynı zamanda doğa bilimleri olarak da kategorize edilebilir. Özellikle beyin biyolojisi bilgisini oldukça kullanır ve geliştirir.

Psikoterapi, bireylerin duygusal ve davranışsal sorunlarının çözümünü, ruh sağlıklarının geliştirilmesi ve korunmasını amaçlayan tekniklerin genel adı. Psikoterapi her zaman sadece tek tek bireyleri konu almaz, zaman zaman incelenen tüm bir ailenin etkileşimsel meseleleri zaman zamansa incelenen bir çiftin birbiriyle olan ilişkisindeki bazı sorunların ruh sağlığı temelindeki kökleri olabilir. Ruh-zihin sağlığına dair sorunların psikolojik, sosyolojik veya somatik boyutları olabilir.

Davranışçılık veya behaviorizm, I. Dünya Savaşı sıralarında bir grup Amerikalı psikoloğun, yapısalcılığa ve işlevselciliğe karşı çıkmaları ve bilincin iç gözlem yöntemi ile incelenmesine kuşku ile bakmaları sonucu ortaya çıkan, bilinç hallerinin değil, davranışların, gözlenebilir durumların incelenmesi gerekliliğini savunan psikoloji kuramı akımıdır.

<span class="mw-page-title-main">Anksiyete</span> hoş olmayan bir iç karışıklık durumu ile karakterize edilen duygu

Kaygı, endişe ya da anksiyete, hoş olmayan bir iç çatışma durumu ile karakterize olan, sıklıkla ileri geri ilerleme gibi sinirsel davranışların eşlik ettiği bir duygudur. Bu durum, beklenen olaylar karşısında öznel olarak hoş olmayan dehşet duygularıdır.

Şiddet, bir kişi veya gruba yönelik; mağdurun bedensel bütünlüğüne, mallarına veya simgesel ve kültürel değerlerine zarar verecek şekildeki her türlü davranıştır.

<span class="mw-page-title-main">Sosyal psikoloji</span> toplumun insanların düşüncelerini ve davranışlarını nasıl etkilediğini araştıran bilim dalı

Sosyal psikoloji bireylerin düşüncelerinin, iç dünyalarının ve davranışlarının başkalarının gerçek, hayalî ve anlaşılan oluşundan nasıl etkilendiğine dair bir bilimsel çalışmadır. Bu alanda araştırma yapanlar genellikle psikolog veya sosyolog'lardan oluşmaktadır. Buna rağmen bütün sosyal psikologlar hem birey, hem de topluluk bazında çalışırlar. Benzerliklerine rağmen iki alan amaçları, yaklaşımları, yöntemleri ve terimlerinde farklılaşırlar. Biyofizik ve kavrama psikolojisi gibi sosyal psikoloji de disiplinlerarası bir alandır.

<span class="mw-page-title-main">Ebeveyn</span> biyolojik ya da manevi çocuğa sahip anne/baba

Ebeveyn kavramı, temel anlamda çocuğa bakım vermekle sorumlu olan biyolojik ya da evlat edinen anne ve/veya babayı kapsamaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Davranış</span> varlıkların (birey ya da grup) iç veya dış uyaranlara içtenlikle verdiği eşgüdümlü yanıtlar (eylemler ya da eylemsizlikler)

Davranış, psikolojik anlamda canlıların dış dünyaya karşı gösterdikleri her türlü bilişsel, duyuşsal ve psikomotor (bedensel-fiziksel) tepkilerin genel adıdır. Söz konusu bilişsel, duyuşsal ve psikomotor boyutlar birbiri ile etkileşim halindedir. Bunun sonucunda davranış ortaya çıkar.

Kişilik psikolojisi, bireylerin kendilerine özgü davranış, düşünce ve duygu biçimleriyle ilgilenir.

Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) veya posttravmatik stres bozukluğu (PTSD), travma yaratan bir olayın yaşanmasından sonra, o olayın günlük yaşamda veya rüyada tekrar yaşanması, o olayı hatırlatan durumlardan kaçınmaya yol açan bir aşırı uyarılmışlık, kaygı ve kolayca irkilmeyi içeren bir kaygı bozukluğudur.

<span class="mw-page-title-main">Kültürleşme</span>

Kültürleşme iki farklı kültürün karşılaşmasıyla başlayan ve uyum ile sonuçlanan kültürel ve psikolojik değişim sürecidir. Söz konusu değişikliklerin gerçekleşmesi yıllar hatta kuşaklar boyu süren zaman alıcı bir süreçtir. Bireylerin bu değişiklikleri yönetmesi ise uyum (adaptation) olarak ifade edilmektedir.

Psikolojide bir uyaran, bir organizmada duyusal veya davranışsal bir tepki ortaya çıkaran herhangi bir nesne veya olaydır.

Askerî psikoloji dost ve düşman kuvvetlerinde veya sivil topluluklardaki davranışları anlama, tahmin etme ve karşı koymaya yönelik psikolojik teorilerin ve ampirik verilerin araştırılması, tasarımı ve uygulanmasıdır. Askerî harekâtların yürütülmesi için istenmeyen, tehdit edici veya potansiyel olarak tehlikeli olabilecek davranışlara özel önem verilmektedir. Askerî psikoloji, askeri zaferler için askerî birlikler arasındaki dayanıklılığı teşvik etmek ve düşman güçlerine karşı koymak için psikolojinin çoklu alt disiplinlerini kullanır. Askerî psikoloji altında incelenen stres ve zihinsel hastalıklar askeriyeye özgü değildir. Ancak, askerler genellikle savaş ve savaş ortamlarında benzersiz stres kombinasyonlarıyla karşılaşırlar ve stresle ilişkili psikiyatrik bozukluklar yaşayabilirler. Askerî personelin karşılaştığı sorunların özel örnekleri arasında Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), suçluluk, aile ve partner zorlukları, kâbuslar ve geri dönüşler sayılabilir. Uygulamalı askerî psikoloji özellikle danışmanlık ve askerî personelin ve ailelerinin stres ve yorgunluğunun tedavisi üzerine odaklanmıştır.

Psikoloji temel bilimi, psikoloji alanında yapılan araştırmaların bazıları, uygulanan psikolojik disiplinlerde yapılan araştırmalardan daha "temel" dir ve doğrudan bir uygulaması yoktur. Psikoloji içerisindeki temel bilim yönelimini yansıttığı düşünülen alt disiplinler arasında biyolojik psikoloji, bilişsel psikoloji, nöropsikoloji vb. alt dallar sayılabilmektedir. Bu alt disiplinlerdeki araştırmalar, metodolojik titizlik ile karakterizedir. Psikolojinin temel bilim olarak kaygı, davranış, biliş ve duyguların altında yatan yasaları ve süreçleri anlamaktır. Temel bilim olarak psikoloji, uygulamalı psikoloji için bir temel sağlar. Uygulamalı psikoloji, aksine, temel psikolojik bilimlerin ortaya koyduğu psikolojik ilkelerin ve teorilerin uygulanmasını içerir; bu uygulamalar zihinsel ve fiziksel sağlık ayrıca eğitim gibi alanlarda sorunların üstesinden gelmeyi veya refahı artırmayı amaçlamaktadır.

Psikolojik şiddet, failin mağduru duygusal olarak sindirmek ve aşağılamak, ona yaptırım uygulamak veya cezalandırmak için toplumdan soyutlamak üzere baskı uyguladığı bir saldırganlık ve istismar biçimidir.

Premack ilkesi veya pekiştirmenin görelilik kuramı, daha çok istenen bir davranışı daha az istenen bir davranış ile pekiştirmektir.

Parafili, aşağıdaki anlamlara gelebilir:

<span class="mw-page-title-main">Terör sosyolojisi</span>

Terör sosyolojisi, terörizmi sosyal bir fenomen olarak anlamaya çalışan sosyolojinin bir alandır. Alan, terörizmi tanımlar, niçin gerçekleştiğini araştırır ve toplum üzerindeki etkisini değerlendirir. Terörizm sosyolojisi, siyaset bilimi, tarih, ekonomi ve psikoloji alanlarından meydana gelmektedir. Terörizm sosyolojisi, terörizmi meydana getiren sosyal koşullara vurgu yapması ile önemli terörizm araştırmalarından farklılık göstermektedir. Terörizm sosyolojisi ayrıca devletlerin böyle olaylara nasıl tepki gösterdiğini araştırır.

Özyeterlilik, bireyin belirli performans kazanımları elde etmek için gerekli davranışları gerçekleştirme kapasitesine olan inancını ifade eder, 1997. Bu kavram ilk olarak psikolog Albert Bandura tarafından ortaya atılmıştır.

Davranış genetiği, davranışlardaki bireysel farklılıkların doğasını ve kökenini araştırmak amacıyla genetik yöntemler kullanan bilimsel araştırma alanıdır. "Davranış genetiği" adı genetik etkilere odaklanmayı ifade ederken, bu alan genel olarak genetik ve çevresel faktörlerin bireysel farklılıkları ne ölçüde etkilediğini ve genlerin ve çevrenin karıştırılmasını ortadan kaldırabilecek araştırma tasarımları geliştirilmesini hedefler. Davranış genetikleri, 19. yüzyılın sonlarında Francis Galton tarafından bilimsel bir disiplin olarak kuruldu. 20. yüzyılın ikinci yarısında, bu alan, insanlarda davranış ve zihinsel hastalıkların miras yolu ile aktarılması üzerine yapılan araştırmalarla birlikte seçici çiftlik ve çaprazlık yoluyla yapılan bilgilendirici model organizmalar ile yeniden değerlendi. 20. yüzyılın sonlarında ve 21. yüzyılın başlarında moleküler genetikte teknolojik gelişmeler, genomu doğrudan ölçmeyi ve değiştirmeyi mümkün kıldı. Böylelikle model organizma araştırmalarında ve insan çalışmalarında büyük ilerlemelere ve yeni bilimsel keşiflere yol açtı.