İçeriğe atla

Rayleigh saçılması

Mavi gökyüzünün yansıması, su-hava ve sınır bölgelerinde oluşan görüntü ile suyun mavi olarak algılanmasını sağlıyor.

Rayleigh saçılımı, ışığın veya diğer elektromanyetik radyasyonun, ışığın dalga boyundan daha küçük tanecikler tarafından saçılımını ifade eder. Bu isim, İngiliz fizikçi Lord Rayleigh'ın adına ithafen verilmiştir.

Işık, saydam katı veya sıvıların içinden geçtiğinde de meydana gelse de en çok gazlarda gözlenir. Gökyüzünün mavi görünmesinin temel nedeni, açık atmosferde güneş ışığının Rayleigh saçılımına uğramasıdır.

Rayleigh saçılımını ortaya atan bilim insanı Lord Rayleigh ilk olarak gaz moleküllerini incelemiştir. Lord Rayleigh, Rayleigh saçılımında artı ve eksi yüklerin ışık dalgasından geçerek dağıldıklarını ve titreşmeye başladıklarını görmüş ve bu konuda araştırmalar yapmaya başlamıştır. Bu titreşmeler bir ışık kazanımıyla sonuçlanır. Titreşmeyi oluşturan dalga kendine has bir yolda yayılırsa da, molekülün saldığı ışık, hemen hemen bütün doğrultularda ışınlanmaya başlar.

Lord Rayleigh araştırmaları sonucunda, ışık saçılımının derecesinin ona çarpan ışık saçılımlarının dalga boylarına göre değiştiğini ortaya atmıştır. Buradan da uzun dalga boylu ışık kısa dalga boylu ışığa göre daha az saçılım gösterir.

Bu yasaya göre; dalga boyuna oranla küçük parçacıkların saçılıma uğrattığı ışığın şiddeti dalga boyunun dördüncü kuvveti ile arasında ters bir bağıntı vardır.

Işık dalgaları moleküllere çarptıklarında saçılırlar fakat hepsi aynı oranda saçılmaz. Mavi ışık diğer renklere göre daha fazla saçılım gösterir. Bu nedenle gündüzleri gökyüzü mavi görünür.[1]

Rayleigh dağılımı güneş battıktan sonra daha belirgindir. Bu resim 500 m yükseklikten, güneşin battığı ufuk çizgisine bakılarak gün batımından yaklaşık bir saat sonra çekilmiştir.
Şekilde mavi ışığın atmosferde kırmızı ışıktan daha büyük oranda dağıldığı görülüyor.

Güneş ışığı'nın atmosferdeki Rayleigh dağılımı, yayılmış gökyüzü radyasyonuna yol açar, bu da gökyüzünün mavi, güneşinse sarı olmasının sebebidir.

Işığın dalga boyuna yakın veya daha küçük parçacıklar tarafından dağılması, soyut dipol tahmini ve diğer bilişimsel teknikler ve Mie teorisi'nde işlenir. Rayleigh dağılımı, ışık dalga boyuna göre küçük ve optik olarak "zayıf" (diğer bir deyişle kırıcılık endeksi 1'e yakın) olan parçacıklar için geçerlidir. Diğer yandan, Anormal Sapma Teorisi optik olarak zayıf fakat daha büyük boyutta parçacıklarla ilgilenir.

Küçük boyutta parametre tahmini

Dağılan bir parçacığın ölçüsü karakteristik boyutu (r) ile dalga boyunun (λ) oranı ile parametrelendirilir.

Rayleigh dağılımı, küçük ölçüde parametre sisteminde saçılım olarak tanımlanabilir (x ≪ 1). Daha büyük ölçüde küresel parçacıklar tarafından dağılım ise rastgele ölçüde bir x parametresinde Mie teorisi ile açıklanır. Küçük x değerleri için Mie teorisi Rayleigh tahminine indirgenir.

Bir ışık ışını için gerçekleşen Rayleigh dağılımının miktarı ışığın dalga boyuna ve parçacık boyutuna bağlıdır. Dağılan ışığın yoğunluğu, parçacık boyutunun altıncı kuvveti ile doğru orantılı, dalga boyunun ise dördüncü kuvveti ile ters orantılı olarak değişir.[2] Tek bir küçük parçacık tarafından, dalga boyu λ ve yoğunluğu I0 olan polarize olmayan bir ışından saçılan ışığın yoğunluğu aşağıdaki gibi ifade edilir[2]:

[3]

R parçacıktan uzaklığı, θ dağılım açısını, n parçacığın kırıcılık endeksini, d ise parçacığın çapını göstermektedir.

Bir dağılım parçacıkları grubu için Rayleigh dağılımı katsayısı, birim hacimdeki parçacık sayısı N ile kesit alanı çarpımıdır. Tüm dalga efektlerinde olduğu gibi, tutarsız saçılımda saçılan kuvvetleri aritmetik olarak eklenir, tutarlı saçılımda ise parçacıkların birbirine çok yakın olması durumundaki gibi alanlar aritmetik olarak eklenir ve tüm dağılım kuvvetini bulmak için toplamın karesi alınır.

Moleküllerden

5mW luk bir lazerin ışını gece kısmen görülebilir çünkü havada Rayleigh dağılımına uğrayan parçacıklar ya da moleküller mevcuttur.

Rayleigh dağılımı aynı zamanda ayrı moleküller için de meydana gelir. Burada dağılım, molekül üzerindeki elektriksel yüklerin bir elektrik alanda ne kadar hareket ettiğini tanımlayan moleküler polarizasyon yeteneği α ya bağlıdır. Bu durumda tek bir parçacık için Rayleigh dağılım yoğunluğu aşağıdaki gibidir:[4]

Tek bir parçacıktan Rayleigh dağılımı miktarı aynı zamanda bir kesit alan σ olarak ifade edilebilir. Örneğin, atmosferin başlıca bileşeni nitrojen, 532 nm lik dalga boyunda 5.1×10−31 m² lik bir Rayleigh kesit alanına sahiptir.[5] Bu da atmosfer basıncında her bir metrelik ilerleyişte 10−5 lik bir kesitte ışığın saçılacağını gösterir.

Dağılımın dalga boyu ile olan güçlü bağlantısı (~λ−4) kısa (mavi) dalga boyunun uzun (kırmızı) dalga boyuna oranla daha fazla saçılacağını gösterir. Bu da gökyüzünün her bölgesinden direkt olmayan mavi ışık gelmesine sebep olur. Rayleigh dağılımı, parçacıkların küçük boyut parametresine sahip olduğu çeşitli ortamlarda ışık saçılımı için güzel bir yaklaşımdır.

Gökyüzünün mavi renginin sebebi

Güneşten gelen ışığın bir kısmı atmosferde moleküllerden ve diğer küçük parçacıklardan saçılır. Gökyüzüne parlaklığını ve rengini veren bu saçılan ışıktır. Daha önce açıklandığı gibi, Rayleigh dağılımı dalga boyunun dördüncü kuvvetiyle ters orantılıdır, bu yüzden kısa dalga boyunda olan mor ve mavi ışık uzun dalga boyundaki sarı ve özellikle kırmızı ışıktan daha fazla saçılır. Ortaya çıkan renk, soluk mavi, aslında tüm saçılan renklerin, temel olarak mavi ve yeşilin, bir ortalamasıdır. Mor ışık, yüksek oranda saçılsa da, solar spektrumun küçük bir bileşeni olduğundan insan gözüyle verimli olarak algılanamaz. Bunun tersine, güneşe direkt bakıldığında, dağılıma uğramayan renkler - uzun dalga boyundaki kırmızı ve sarı ışık – görülebilir, bu da güneşe sarımsı bir ton verir. Uzaydan bakıldığında ise gökyüzü siyah ve güneş beyazdır.

Güneş ufkun yakınındayken ışığının kırmızılaşması daha yoğundur, çünkü ışığın içinden geçmesi gereken havanın hacmi, güneşin tepede olduğu zamankinden daha çoktur. Bu yüzden Rayleigh efekti artar, gözlemciye ulaşırken tüm mavi ışık yok olur. Geriye kalan dağılıma uğramamış ışık ise daha çok uzun dalga boyunda olduğundan turuncu görünür.

Rayleigh dağılımı temel olarak ışığın havadaki moleküllerle etkileşimiyle olur. Tamamen ‘optik’ ve makroskobik bir açıdan söylersek, mavi gökyüzü mikroskobik yoğunluk dalgalanmalarından ileri gelir, bu dalgalanma ise havayı oluşturan moleküllerin rastgele hareketi ile meydana gelir. Daha yoğun veya daha az yoğun bir bölgenin kırıcılık endeksi çevresinden hafifçe farklıdır, bu yüzden ışığı rastgele yönlerde dağıtan kısa ömürlü bir parçacık gibi davranır. Daha küçük bölgeler büyük bölgelere göre daha fazla dalgalanma gösterdiğinden kısa dalga boyları uzun dalga boylarına göre daha çok etkilenir ve daha çok dağılıma uğrar.

Dağılımın bir kısmı sülfat parçacıkları tarafından gerçekleştirilebilir. Büyük Plinian patlamalarından (en:Plinian eruption) yıllar sonra gökyüzünün mavi rengi stratosferik gazların sülfat yüklenmesi sonucu bilhassa daha açık renk olmuştur.

Işık kirliliğinin az olduğu bölgelerde ayışığının olduğu gecelerde de gökyüzü mavidir, çünkü aydan gelen ışık, ayın kahverengimsi renginden dolayı biraz daha düşük renk sıcaklığı olan, güneş ışığının yansımasıdır. Fakat ayışığı olan gökyüzü mavi olarak algılanmaz, çünkü düşük ışık seviyesinde insan görüşü temel olarak çubuk hücrelerinden gelir ki bu da renk algısı yaratmaz.

Optik fiberlerde

Rayleigh dağılımı optik fiberlerde optik sinyallerin dağılımının önemli bir parçasıdır. Silica fiberleri düzensiz materyallerdir, bu yüzden mikroskobik ölçüde yoğunlukları değişir. Yoğunluk dalgalanmaları ışık saçılımından dolayı aşağıdaki katsayı ile enerji kaybına yol açar:[6]

Burada n kırıcılık endeksini, p camın fotoelastik katsayısını, k Boltzmann sabitini, β ise izotermal sıkıştırılabilirliği gösterir. Tf hayali sıcaklıktır, malzemede yoğunluk dalgalanmalarının durduğu sıcaklığı ifade eder.

Gözenekli materyallerde

Opalesan camda Rayleigh dağılımı: yandan mavi görünüyor, fakat içinden turuncu ışık geçiyor.[7]

λ−4 Rayleigh-tipi dağılım aynı zamanda gözenekli materyallerde görülür. Nanogözenekli materyallerde güçlü optik saçılma örnek olarak verilebilir.[8] Katılaştırılmış alüminyumdaki gözenek ve katı kısımlar arasındaki yüksek kırıcılık farkı, ışığın ortalama her 5 mikrometrede tamamen yön değiştirmesine yol açan çok yüksek bir saçılıma sebep olur. λ−4-tipi dağılım aluminyum tozunun katılaştırılmasıyla elde edilen nanogözenekli yapıdan (70 nm civarında dar gözenekli yapı) kaynaklanır.

Kaynakça

  1. ^ Bilim ve Yaşam Ansiklopedisi Gelişim Yayınları Cilt:5 Sayfa:151
  2. ^ Barnett, C.E. (1942). "Some application of wavelength turbidimetry in the infrared". J.Phys.Chem. 46 (1). ss. 69-75. 
  3. ^ Seinfeld and Pandis, Atmospheric Chemistry and Physics, 2nd Edition, John Wiley and Sons, New Jersey 2006, Chapter 15.1.1
  4. ^ "Rayleigh scattering at Hyperphysics". 2 Mayıs 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ocak 2007. 
  5. ^ Maarten Sneep and Wim Ubachs, Direct measurement of the Rayleigh scattering cross section in various gases 14 Mart 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Journal of Quantitative Spectroscopy and Radiative Transfer, 92, 293 (2005).
  6. ^ K.Rajagopal, Textbook on Engineering Physics, PHI, New Dehli 2008, part I, Chapt. 3
  7. ^ "Arşivlenmiş kopya". 5 Nisan 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Ocak 2012. 
  8. ^ T. Svensson & Z. Shen, "Laser spectroscopy of gas confined in nanoporous materials", Applied Physics Letters 96, 021107 (2010). [1] 12 Ocak 2013 tarihinde Archive.is sitesinde arşivlendi

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Foton</span>

Foton, Modern Fizik'te ışık, radyo dalgaları gibi elektromanyetik radyasyonu içeren Elektromanyetik Alan kuantumu yani ışığın temel birimidir. Ayrıca, Elektromanyetik Kuvvet'lerde kuvvet taşıyan, kütlesiz temel parçacıktır. Parçacık terimi; genelde kütlesi olan veya ne kadar küçük olursa olsun bir cismi var olan anlamıyla kullanılır. Ancak, fotonlar için kullanılırken "en küçük enerji yumağı"nı temsil eden bir birimi ifade eder. Fotonlar Bozon sınıfına aittir. Kütlesiz oldukları için boşluktaki hızı 299.792.458 m/s dir.

Planck sabiti (h), bir fizik sabitidir ve kuantum mekaniğindeki aksiyonum kuantumu için kullanılır. Değeri h= 6.62607015×10−34 J⋅s' dir. Planck sabiti daha önceleri bir Fotonun enerjisi (E) ile elektromanyetik dalgasının frekansı (ν) arasında bir orantı idi. Enerji ile frekans arasındaki bu ilişki Planck ilişkisi veya Planck formülü olarak adlandırılır:

<span class="mw-page-title-main">Gökyüzü</span> Dünya yüzeyinin üzerinde olan her şey

Gökyüzü ya da gökkubbe, çeşitli nedenlerden ötürü tanımlaması zor bir kavramdır. Kabaca kişinin açık alanda yukarı baktığında gördüğü, tüm gök cisimlerini çevrelediği gözlemlenen boşluk olarak nitelendirilebilir. Bu tanıma göre kuşların ve uçakların gökyüzünde uçtuğu, yağmur ve gökkuşağı gibi atmosferik olayların yanı sıra güneşin batışının veya yıldız kaymasının da gökyüzünde gerçekleştiği varsayılır.

Madde dalgaları veya de Broglie dalgaları, maddenin dalga-parçacık ikiliğini yansıtan kavramdır. Kuram 1924'te, Louis de Broglie tarafından doktora tezinde önerilmiştir. De Broglie denklemleri dalga boyunun parçacığın momentumuyla ters orantılı olduğunu gösterir ve ayrıca de Broglie dalga boyu diye isimlendirilir. Ayrıca madde dalgalarının tekrarsıklığı, de Broglie tarafından türetildiği gibi, parçacığın toplam enerjisi E'ye – kinetik enerjisinin ve potansiyel enerjisinin toplamı – doğru orantılıdır.

Spektrumun kızılötesi bölgesi, ışının 12800 ile 10 cm-1 dalga sayılı kısmını kapsar. Hem cihaz hem de uygulama açısından infrared spektrumu; yakın, orta ve uzak infrared ışınları olmak üzere üç bölgeye ayrılır. Titreşimsel spektroskopi spektrumun infrared bölgesinde oluşan moleküler titreşime bağlı olarak ışığın absorplanması ya da saçılmasını inceler. Bu incelemelerin en önemli uygulama alanları endüstriyel, zirai maddeler ve proses kontrolündeki kantitatif ve kalitatif analizlerdir. Işığın frekansı ; elektronların, rezonans frekansı civarında salınımlarına sebep olacak bir frekans değerinde olduğu vakit, genlik öylesine büyüktür ki, ortamın atomları birbirleriyle çarpışırlar ve ışık enerjisinin çoğu iç enerji halini alır ve böylece ortam tarafından emilir. Farklı maddelerin elektronları farklı rezonans frekanslarındadır. Bu ise saydam bir cisimden ya da ortamdan geçen görünür ışığı neden görebildiğinizi ve güneş yanıklarına sebep olan ultraviyole frekansların saydam bir cisimden neden geçemediklerini açıklar. bunun sonucunda, kapalı bir havada camdan bakarken güneş yanığınız olmadığı halde, açık havaya çıktığınızda güneş yanığı riskiyle karşı karşıya kalabilirsiniz.

Işık akısı bir fiziksel niceliktir ve insan gözünün algıladığı ışık gücünün miktarını ifade eder. Bu tariften de anlaşıldığı gibi, ışık akısı hem ışınım yapan kaynağın gücüne hem de insan gözünün özelliğine bağlıdır. SI birimi MKS sisteminde lumen dir.

de Broglie hipotezini doğrulayan fizik deneyi, Davisson-Germer deneyi, Amerikalı fizikçi olan Clinton Davisson ve Lester Germer tarafından 1923-1927 yılları arasında yapıldı. Bu hipotez Louis de Broglie tarafından 1924 yılında ortaya konulmuştur ve hipoteze göre elektron gibi maddenin parçacıklarında dalga tipi bir özellik vardır. Bu deney ise sadece de Broglie hipotezini onaylama ve dalga-parçacık ikilisini sunmakla kalmayıp aynı zamanda kuantum mekaniğine ve Schrödinger denklemi için önemli bir tarihi gelişmedir.

<span class="mw-page-title-main">Beer-Lambert yasası</span>

Optikte Beer–Lambert yasası ışığın soğurulmasını ışığın içinden geçtiği malzemenin özelliklerine bağlar.

Fizikte, Faraday etkisi ışığın ve manyetik alanın bir ortam içindeki ilişkisini ele alan bir manyeto-optik olgudur. Faraday etkisi, yayınım yönündeki manyetik alan bileşenine neredeyse dik olan bir polarize levhanın dönmesine neden olur.

<span class="mw-page-title-main">Tyndall etkisi</span>

Tyndall efekti, ışığın kolloid içindeki parçacıklardan ya da aerosollerdeki, süspansiyonlardaki ve emülsiyonlardaki küçük parçacıklardan saçılmasıdır. Adını 19. yüzyıl fizikçisi olan John Tyndall'dan alır. Dağılan ışık yoğunluğunun frekansın dördüncü kuvvetine bağlı olması ile Rayleigh dağılımına benzer. Bu yüzden mavi ışık kırmızı ışığa göre daha güçlü bir şekilde saçılıma uğrar. Günlük hayattan bir örnek, yanan motor yağının parçacıkları oluşturduğu motosikletlerden çıkan dumanın mavi renkte görülmesidir ayrıca CD'ler ya da sabun köpüklerinin ışığı kırıp renkli görülmesinin sebebi yine Tyndall efektidir.

Fraunhofer kırınımı ya da uzak-alan kırınımı dalganın uzak bölgelerde yayıldığı durumlarda uygulanan bir Kirchhoff-Fresnel kırınımı yaklaşımıdır.

<span class="mw-page-title-main">Çift yarık deneyi</span>

Young deneyi olarak da bilinen çift-yarık deneyi, ışığın dalga özelliği sergilediğini gösterir. Fotoelektrik etkisi ışığın dalga özelliğinin yanı sıra parçacık özelliği de sergilediğini gösterir. Deneyin basit versiyonunda lazer ışını gibi bağdaşık bir ışık kaynağı, iki paralel yarık açılmış ince bir levhayı aydınlatır ve yarıktan geçen ışık levhanın arkasındaki bir ekranda gözlemlenir. Işığın dalga doğası ışık dalgalarının iki yarıktan da geçerek girişim yapmasını ve ekranda aydınlık ile karanlık bantlar oluşturmasını sağlar ki bu sonuç ışık tamamen parçacıklı yapıda olsa beklenemez. Fakat, parçacıklardan veya fotonlardan oluşuyormuş gibi, ekranda her zaman ışığın soğurulduğu görülür. Bu durum dalga-parçacık ikiliği olarak bilinen prensibi ortaya koyar.

Compton dalgaboyu bir parçacığın kuantum mekaniği özelliğidir. Compton dalgaboyu Arthur Compton tarafından elektronların foton saçılması olayı izah edilirken gösterilmiştir. Bir parçacığın Compton dalga boyu; enerjisi parçacığın durgun kütle enerjisine eşit olan fotonun dalgaboyuna eşittir. Parçacığın Compton dalgaboyu ( λ) şuna eşittir:

<span class="mw-page-title-main">Grup hızı</span> dalga şiddetinin genel şekli ile boşlukta yayılan hızı

Bir dalganın grup hızı, dalga şiddetinin genel şekli ile boşlukta yayılan hızıdır. Örneğin, bir taşın, durgun bir su birikintisinin ortasına atıldığında ne olabileceğini düşünelim. Taş suyun yüzeyine geldiği anda, o bölgede dairesel dalgalanmalar meydana gelir. Kısa bir süre içinde, hareketsiz bir merkezden yayılan bu dalgalar dairesel halkalara dönüşür. Giderek genişleyen bu dairesel halkalar, farklı hızlarda yayılan ve farklı dalga boylarına sahip daha küçük dalgaları kendi içerisinde birbirinden ayırabilen bir dalga grubudur. Uzun dalgalar, tüm gruba kıyasla daha hızlı yol alabilirken; sona doğru yaklaştıkça kaybolurlar. Kısa dalgalar ise daha yavaş yol alırlar ve bir önceki dalga sınırına ulaştıklarında yok olurlar.

Isıl ışınım maddedeki yüklü parçacıkların ısıl hareketiyle meydana gelmiş elektromanyetik ışınımdır. Isısı mutlak sıfırdan büyük olan her madde ısıl ışınım yayar. Isısı mutlak sıfırdan büyük olan maddelerde atomlar arası çarpışmalar, atomların ya da moleküllerin kinetik enerjisinde değişime neden olur.

<span class="mw-page-title-main">Planck yasası</span> belirli bir sıcaklıkta termal denge durumunda bulunan bir kara cisim ışımasının yaydığı elektromanyetik radyasyonu ifade eden terim

Planck yasası belirli bir sıcaklıkta termal denge durumunda bulunan bir kara cisim ışımasının yaydığı elektromanyetik radyasyonu ifade eder. Yasa 1900 yılında Max Planck bu ismi önerdikten sonra isimlendirilmiştir. Planck yasası modern fiziğin ve kuantum teorisinin öncül bir sonucudur.

<span class="mw-page-title-main">Grigori Landsberg</span> Sovyet fizikçi

Grigori Samuiloviç Landsberg, Sovyet fizikçi. Grigori S. Landsberg şu an raman saçılmasında kullanılan esnek olmayan tümleşik foton saçılımının eş-kâşifidir. Asıl bilimsel katkıları optik ve spektroskopi alanlarındaydı.

Brillouin saçılması Leon Brillouin'den sonra isimlendirilmiştir. Işığın saydam bir cisimden geçmesiyle birlikte ve maddeyle etkileşime girmesiyle birlikte periyodik uzaysal ve zamansal farklılıkları maddenin yansıtıcı indeksinde oluşturmaktadır. Optikte de belirtildiği gibi, yansımanın indeksi saydam malzemede deformasyonla oluşmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Wien yasası</span>

Fizikte Wien yasası siyah cisim radyasyonunda sıcaklık ile ışık dalga boyu arasındaki ilişkiyi veren bir fizik yasasıdır. Yasa adını Alman bilim insanı Wilhelm Wien'den (1864-1928) alır.

<span class="mw-page-title-main">Dağılma</span>

Elektromanyetizmada ve optikte dağılma ya da dispersiyon, elektromanyetik dalganın ilerlediği ortamdaki faz hızının frekansına bağlı olması durumudur. Kırılma indisinin frekansa bağlılığı olarak da tanımlanabilmektedir. Bu özelliğe sahip ortamlar dağıtıcı ortamlar olarak bilinir. Faz hızı ile grup hızının eşit olması durumunda dağılma sıfırlanır; grup hızının daha büyük olması anormal dağılma olarak bilinir. İletim hatları ve optik fiberler gibi dalga kılavuzlarında dalga yayılımını büyük ölçüde etkileyen dağılma, dalga denkleminin geçerliği olduğu diğer sistemlerde de gözlemlenebilmektedir.