İçeriğe atla

Rastgele sarım

Düzensiz sarım veya rastgele sarım (İngilizce random coil), monomerlerin rastgele doğrultulu olup buna rağmen bitişik olanların birbirine bağlı oldukları bir polimer konformasyonudur. Belli bir şekil değil, bir makromolekül topluluğundaki tüm şekillerin istatistik bir dağılımıdır. Bu konformasyonun adının arkasında yatan kavram, spesifik, stabilize edici bir etkileşim olmayınca, polimer omurgasının tüm konformasyonları rastgele "örnekleyeceğidir". Çözelti halinde veya ergime sıcaklığının üzerinde olan, çoğu doğrusal, dalsız homopolimer, (yaklaşık) rastgele sarım şeklini alır. Birbirine eşit uzunlukta olmayan monomerlere sahip kopolimerler dahi rastgele sarım dağılımı gösterir, eğer altbirimler arasında spesifik etkileşim yoksa. Dallı polimerlerin parçaları da rastgele sargı şekli alabilir.

Ergime sıcaklığının altında çoğu termoplastik polimer (polietilen, naylon, vs.), zincirlerin yaklaşık rastgele sargı oldukları amorf bölgeleri vardır, bu bölgeler arasında kristalin bölgeler yer alır. Amorf bölgeler elastiklik sağlar, kristalin bölgeler dayanıklılık ve sertlik sağlar.

Protein gibi daha karmaşık polimerlerde omurgaya bağlı ve birbiri ile etkileşen çeşitli kimyasal gruplar vardır. Proteinler iyi tanımlı yapılar hâlinde özbirleşir. Ancak proteinlerin bazı kısımlarının ve ikincil yapıdan mahrum polipeptitlerin rastgele sarım konformasyonuna sahip olduğu varsayılır, yani birbirine bitişik amino asit kalıntıları arasındaki tek sabit ilişki, bunların birbirlerine bir peptit bağı ile bağlı olmasıdır. Gerçekte durum böyle değildir, çünkü amino asit yan zincirleri arassındaki etkileşimler toplulukta enerji ağırlıklı bir dağılım yaratacktır, düşük enerjili konformasyonlar daha sık mevcut olacaktır. Ayrıca, rastgele amino asit dizileri dahi bir miktar hidrojen bağlanması ve ikincil yapı gösterir. Bu nedenle, "istatistik sarım" terimi bazen tercih edilir. Rastgele sarım hâli ile ilişkili olan konformasyonal entropi onun enerji stabilizasyonuna önemli derecede katkıda bulunur ve protein katlanmasına engel teşkil eden enerji bariyerinin büyük bölümünden sorumludur.

Proteinlerdeki rastgele sarım konformasyonu spektroskopik yöntemlerle tespit edilebilir. Düzlemsel amit bağının düzeni, dairesel dikroizmde ayırdedici bir sinyale neden olur. Rastgele sarım konformasyonundaki amino asit kalınıtılarının kimyasal kayması nükleer manyetik rezonansta iyi bilinir. Bu tanımlayıcı sinyallerden sapma olması genelde bir miktar ikincil yapı olduğunun işareti sayılır. Ayrıca, çok boyutlu NMR deneyleriyle gözlemlenebilen, birbirine komşu amino olmayan amino asitler arasındaki etkileşimler, rastgele sarım konformasyonuna sahip peptitlerde görülmez. Benzer şekilde, kristalografi deneylerinde rastgele sarım parçaları "elektron yoğunluğu" veya kontrastta azalmaya neden olur. Bir polipeptit zinciri için rastgele sarım hâli, sistemin denatürasyonu ile elde edilebilir. Ancak, denatüre olsalar dahi, proteinlerin hiçbir zaman gerçek anlamda rastgele sargı olmadıklarına dair kanıtlar mevcuttur (Shortle & Ackerman).

Rastgele yürüme modeli: Gauss zinciri

Kısa rastgele zincir

Bir zincirin nispeten kompakt şekilde sarılabileceği muazzam sayıda, ama az veya çok gergin olduğu nispeten az sayıda farklı yol vardır. Her konformasyonun eşit olasılığı veya istatistik ağırlığı varsa, zincirlerin yumak şekilli olma olasılığı uzamış durumda olmalarından çok daha muhtemeldir. Dolayısıyla, bir zincirler topluluğundaki zincirlerin çoğu gevşek bir yumak top gibi olacaktır. Onlardan herhangi birinin çoğu zaman sahip olacağı şekil bu olacaktır.

Doğrusal bir polimerin, N altbirimli ve özgür eklemli bir zincir olduğunu varsayalım, her altbirim uzunlukta ve zero hacimli olsun, öyle ki zincirin hiçbir bölümü bir diğerini herhangi bir konumdan dışlayamasın. Böylesi bir zincirin parçalarının üç boyut içinde bir rastgele yürüyüş (daha doğrusu "rastgele uçuş") yapıyor olarak düşünebiliriz. Bu ideal zincir matematik modelidir. Zincirin iki ucu arasındaki en büyük uzaklık L, 'dir. Her zincir konformasyonun eşit istatistiksel ağırlığı olduğunu varsayarsak, uçlar arasındaki uzaklığın r olma olasılığı P(r)'nin

denklemi ile tarif edilen bir karakteristik bir dağılıma uyacağı gösterilebilir. Zincirin uçları arasındaki ortalama ortalama karekök uzaklık, , çarpı  N 'nin kareköküdür. Bir diğer deyişle, ortalama uzaklık N0.5 ile ölçeklenir.

Bu modelin "Gauss zinciri" olarak adlandırılmasına rağmen, dağılım fonksiyonu bir gauss (normal( dağılım değildir. Bir Gauss zinciri için uçtan uca uzaklık olasılık dağılım fonksiyonu sadece r > 0 için sıfırdan farklıdır.[1]

Gerçek polimerler

Gerçek bir polimer özgür eklemli değildir. Bir -C-C- bağının 109,5 derecelik sabit bir tetrahedral açısı vardır. L değeri tamamen uzatılmış bir polietilen veya naylon için iyice tanımlıdır ama N x l 'den daha kısadır, omurganın zigzag şeklinden dolayı. Ancak pek çok zincir bağı etrafında serbest rotasyon vardır. Yukarıdaki model geliştirilebilir. Daha uzun, "efektif" bir birim uzunluk ve daha küçük bir N tanımlanabilir, öyle ki, zincir özgür eklemli gibi değerlendiirlebilir ve L = N x l kısıtı geçerliliğini korumaktadır. Bu zincir de Gauss dağılımı gösterir. Ancak, özel durumlar da hatasız olarak hesaplanabilir. Özgür rotasyonlu (özgür eklemli değil) polietilen (her -C-C-'nin bir altbirim sayıldığı polimer) için ortalama uçtan uca uzaklık l çarpı 2N 'nin kareköküdür, yani 1,4 kat bir artmadır. Rastgele yürüme hesaplamasında varsayılan sıfır hacimden farklı olarak, tüm gerçek polimerlerin parçaları uzayda yer işgal ederler, atomlarının van der Waals yarıçapları ve bağ rotasyonuna engel olan cüsseli fonksiyonel gruplar nedeniyle. Hesaplamalarda bunlar da göz önüne alınabilir. Bu etkilerin hepsi uçlar arası ortalama mesafeyi artırır.

Polimerizasyon rassal (stokastik) olarak ilerlediği için, gerçek bir sentetik polimer topluluğundaki zincir uzunlukları istatistik dağılım gösterir. Bu durumda N değerini ortalama bir değer olarak saymalıyız. Ayrıca, çoğu polimerden rastgele oluşan dallanmalar olur.

Rastgele yürüyüş modeli, yerel kısıtlar için düzeltmeler ile dahi, zincirler arasındaki ve aynı zincirin uzak kısımları arasındaki, enterferans olgusunu göz ardı eder. Bir zincir çoğu zaman belli bir konformasyondan ona çok benzer başka bir konformasyona geçiş yapamaz çünkü zincirin bir kısmının başka bir kısmının içinden veya komuşu bir zincirin içinden geçmesi gerekir. Bu yetersizliklerine rağmen, ideal-zincir, rastegele-sarım modeli, çözelti içindeki ve amorf hâldeki gerçek polimerlerin şekil ve büyüklüklerinin hiç olmazsa nitel bir göstergesi olduğu kabul edilebilir, zinciri oluşturan monomerler arasındaki fizikokimyasal etkileşimler zayıf oldukça. Bu model ve Flory-Huggins Çözelti Theorisi,[2][3] (Paul Flory 1974'te bunun için Nobel Kimya Ödülü'nü almıştır) sözde sadece ideal, derişik çözeltiler için geçerlidir. Ama dışlanmış hacim etkilerinin birbirini götürüyor olabileceğine dair bulgular vardır (örneğin, nötron kırınımı çalışmalarından), öyle ki, bazı şartlarda, amorf polimerlerdeki zincir boyutları yaklaşık ideal, hesaplanmış boyutlara sahip olabilir.[4] Farklı zincirler kooperatif olarak etkileştiğinde, örneğin katı termoplastiklerin kristalin bölgelerinin oluşumunda, farklı bir matematiksel model kullanılmalıdır.

Sert polimerler, sarmal peptitler, Kevlar ve çift iplikli DNA gibi, solucan benzeri zincir modeli ile değerlendirilebilir.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Aslında, gerşek zincirler için Gauss zincirinin dağılım fonksiyonu fiziksel değildir, çünkü uzatılmış zincirden daha büyük uzunluklar için dahi sıfır olmayan olasılıkları vardır. Bunun nedeni, bu formülün ancak sonsuz uzunlukta zincir durumu için geçerli olmasıdır. Ancak bu olasılıklar çok küçük olduğu için pratikte bu sorun yaratmaz.
  2. ^ Flory, P.J. (1953) Principles of Polymer Chemistry, Cornell Univ. Press, ISBN 0-8014-0134-8
  3. ^ Flory, P.J. (1969) Statistical Mechanics of Chain Molecules, Wiley, ISBN 0-470-26495-0; reissued 1989, ISBN 1-56990-019-1
  4. ^ "Conformations, Solutions, and Molecular Weight" from "Polymer Science & Technology" courtesy of Prentice Hall Professional publications [1] 9 Mart 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Protein</span> polipeptitlerin işlevsellik kazanması sonucu oluşan canlıların temel yapı birimi

Proteinler, bir veya daha fazla uzun amino asit artık zincirini içeren büyük biyomoleküller ve makromolekül'lerdir. Proteinler organizmalar içinde, hücrelere yapı ve organizmalar sağlayarak ve molekülleri bir konumdan diğerine taşıyarak metabolik reaksiyonları katalizleme, DNA kopyalama, uyaranlara yanıt verme dahil olmak üzere çok çeşitli işlevler gerçekleştirir. Proteinler, genlerinin nükleotit dizisi tarafından dikte edilen ve genellikle faaliyetini belirleyen özel 3D yapıya protein katlanmasıyla sonuçlanan amino asit dizilimlerinde birbirlerinden farklıdır.

<span class="mw-page-title-main">Amino asit</span> Proteinlerin temel yapı taşı

Amino asitler, proteinleri oluşturan temel yapı taşlarıdır.

<span class="mw-page-title-main">Protein biyosentezi</span>

Protein biyosentezi, hücrenin protein sentezlenmesi için gereken bir biyokimyasal süreçtir. Bu terim bazen sadece protein translasyonu anlamında kullanılsa da transkripsiyon ile başlayıp translasyonla biten çok aşamalı bir süreçtir. Prokaryotlarda ve ökaryotlarda ribozom yapısı ve yardımcı proteinler bakımından farklılık göstermesine karşın, temel mekanizma korunmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Translasyon</span> Protein sentezine ilişkin hücresel süreç

Translasyon, transkripsiyon sonucu oluşan mRNA'lardaki koda uygun olarak ribozomlarda gerçekleştirilen amino asit zinciri veya polipeptit sentezi sürecidir, daha sonra üretilen amino asit zinciri veya polipeptit uygun bir şekilde katlanarak etkin bir protein haline gelmektedir. Translasyon, protein biyosentezinin ilk aşamasıdır. 4 harfli DNA dilindeki mesajın 20 harfli amino asid diline çevrilmesinden ötürü, İngilizce terminolojide "çeviri" anlamına gelen translation sözcüğü kullanılmaktadır. Bu terim Türkçeye translasyon olarak geçmiştir. Translasyon hücrenin sitoplazmasında gerçekleşir. Sitoplazmada bulunan iki ribozom alt birimi translasyon sırasında mRNA zincirinin 5' ucuna bağlanır. Ribozom üzerindeki bağlanma bölgelerinde, mRNA'daki baz üçlülerini (kodon) tRNA'daki tamamlayıcıları olan antikodonlara bağlar. mRNA'daki kodonlara karşılık gelen antikodonu bulunduran tRNA'ların art arda eklenmesi sırasında tRNA'nın 3' ucuna bağlanmış olan amino asitler birbirine bağlanarak polipeptit zincirini oluşturur.

<span class="mw-page-title-main">Normal dağılım</span> sürekli olasılık dağılım ailesi

Normal dağılım, aynı zamanda Gauss dağılımı veya Gauss tipi dağılım olarak isimlendirilen, birçok alanda pratik uygulaması olan, çok önemli bir sürekli olasılık dağılım ailesidir.

Peptitler tanımlanmış bir düzende, α-amino asitlerin birbirine bağlanmasıyla oluşan kısa polimerlerdir. Bir amino asit kalıntısı ile diğeri arasındaki bağ bir "amit bağ" veya peptit bağı olarak bilinir.

Monomer, diğer monomer molekülleri ile birlikte reaksiyona girerek daha büyük bir polimer zinciri veya üç boyutlu bir ağ oluşturabilen bir moleküldür, bu sürece polimerizasyon adı verilir.

Ribozom tarafından protein sentezlenirken; bir amino asidin amino grubuyla, diğerinin karboksilik asit grubunun bir su çekilme tepkimesiyle birbirine bağlanması ile oluşan kimyasal bağ.

<span class="mw-page-title-main">Denatürasyon</span>

Denatürasyon, protein veya nükleik asitlerin doğal yapısında mevcut olan sekonder, tersiyer ve kuaterner yapılarının bazı fiziksel ve kimyasal dış etkilerle bozularak primer yapılarına dönüşmeleri sürecidir. Canlı bir hücredeki proteinlerin denatüre olması, hücresel aktivitelerde bozulma ve belki de hücrenin ölümüyle sonuçlanır.

<span class="mw-page-title-main">Alfa sarmal</span>

Protein ikincil yapısında yaygın bir motif olan alfa sarmal (α-sarmal), sağ-elli burgulu bir biçimdir, omurgadaki her bir N-H grubu, kendinden dört amino asit kalıntısı gerideki omurgadaki C=O grubuna bir hidrojen bağı verir. Bu ikincil yapı bazen klasik Pauling-Corey-Branson alfa sarmalı olarak da adlandırılır. Proteinlerin lokal yapı tipleri arasında α-sarmal, en düzenli olan, diziden öngörüsü yapılması en kolay olan ve ayrıca en yaygın olandır.

<span class="mw-page-title-main">Beta yaprak</span>

Proteinlerin ikincil yapısında β yaprak, alfa sarmaldan sonra en sık görülen biçimdir. Beta yapraklar birbirine en az iki veya üç hidrojen bağı ile yatay bağlanmış beta ipliklerden oluşur, bunlardan plili ve burkulmuş bir yaprak meydana getirir. Bir beta iplik 3 ila 10 amino asit uzunluğunda bir polipeptit zincirinden oluşur, polipeptir omurga neredeyse tamamen uzanık bir konformasyondadır. β yaprakların birleşmesinden kaynaklanan protein yığışımları (agregatlar) ve telcikler (fibriller), çeşitli hastalıkların oluşumunda rol oynar, bunların arasında Alzheimer gibi amiloidoz hastalıkları kayda değerdir.

Proteinler her organizmada bulunan önemli bir makromolekül sınıfıdır. Proteinler, 20 farklı tip L-α-amino asitten meydana gelen polimerlerdir. Amino asitler birbiriyle reaksiyona girdikten sonra meydana gelen polimerde bu amino asitlerden arta kalan birimlere amino asit kalıntısı denir. 40 kalıntıdan daha kısa olan zincirler için protein yerine genelde peptit terimi kullanılır. Biyolojik fonksiyonlarını yerine getirebilmek için proteinler uzay içinde belli bir biçim alacak şekilde katlanırlar. Bu katlanmayı yönlendiren güçler, protein atomları arasındaki hidrojen bağı, iyonik etkileşimler, van der Waals kuvvetleri ve hidrofobik istiflenme gibi, kovalent olmayan etkleşimlerdir. Proteinlerin işlevlerini moleküler düzeyde anlayabilmek için genelde onları üç boyutlu yapısının çözülmesi gerekir. Protein yapısını çözmek için X-ışını kristalografisi ve NMR spektroskopisi kullanılır, bunlar yapısal biyolojinin başlıca yöntemleri arasında yer alır.

<span class="mw-page-title-main">Protein birincil yapısı</span>

Peptit ve proteinlerin birincil yapısı, bu moleküllerin yapı birimleri olan amino asitlerin doğrusal sırası veya daha genel olarak, bir proteini oluşturan atomlar arasındaki kovalent bağların spesifikasyonudur.

<span class="mw-page-title-main">Protein ikincil yapısı</span>

Biyokimya ve yapısal biyolojide ikincil yapı, protein veya nükleik asit (DNA/RNA) gibi biyopolimerlerin yerel parçalarının genel, üç boyutlu biçimleridir. Buna karşın, atomlarının üç boyutlu uzaydaki konumları üçüncül yapı tanımlamasına girer.

<span class="mw-page-title-main">Kollajen heliks</span>

Kollajen heliks, üçüncü yapısal motif; kollajen heliksidir.

Polimer fiziği, sırasıyla polimerleri, onların dalgalanmalarını, mekanik özelliklerini ve ek olarak polimer ve monomerlerin bozulma ve polimerleşme gibi kinetik reaksiyonlarını inceleyen fizik dalıdır. Yoğun madde fiziği perspektifine odaklanmış olsa da polimer fiziği aslen istatistiki fiziğin bir dalıdır. Polimer fiziği ve polimer kimyası da polimerlerin uygulanabilir bölümlerini inceleyen polimer biliminde birbirleriyle alakalıdır. Polimerler büyük moleküller oldukları için deterministik metot kullanarak çözümü oldukça karmaşıktır. Fakat istatistiki yaklaşımlar sıklıkla geçerli sonuçlar verebilir çünkü büyük polimerler sonsuz sayıdaki monomerlerin termodinamik limitiyle verimli bir şekilde tarif edilebilir Termal dalgalanmalar sıvı çözeltinin içindeki polimerlerin şekline sürekli etki eder ve bu etkiyi modellemek istatistiki mekanik ve termodinamiğin yardımını gerektirir. Doğal olarak, sıcaklık faz değişimleri erime ve başka birçok şeye neden olarak çözelti içindeki polimerlerin fiziksel davranışlarına güçlü bir şekilde etki eder Polimer fiziği için istatistiksel yaklaşım bir polimerle Brown Devinimi ya da tesadüfi hareket, öz-kaçınmalı hareket tiplerinden birinin benzerliği üzerine kuruludur. En basit polimer zincir modeli tesadüfi harekete denk gelen ideal zincir şeklinde sunulmaktadır. Polimerleri karakterize etmek için deneysel yaklaşımlar ayrıca yaygındır. Büyüklük dışlanımlı kromatografi, viskometri, dinamik ışık saçılımı ve polimerleşme reaksiyonlarını otomatik sürekli çevrimiçi gözetleme metotlarını kullanan polimer karaktarizasyon metotları polimerlerin kimyasal fiziksel ve maddesel özelliklerinin tayini için kullanılabilir. Bu deneysel metotlar ayrıca polimerlerin matematiksel olarak modellenmesine yardımcı olur daha fazlasıyla polimerlerin özelliklerinin daha iyi anlaşılmasını sağlar.

<span class="mw-page-title-main">Tuz köprüsü (protein ve supramoleküler)</span>

Kimyada, bir tuz köprüsü iki kovalent olmayan etkileşimin bir kombinasyonudur. İyon eşleştirme, kimyada, biyolojik sistemlerde, farklı materyallerde ve iyon çifti kromatografisi gibi birçok uygulamada en önemli kovalent olmayan kuvvetlerden biridir. Proteinlerin entropik olarak elverişsiz katlanmış konformasyonuna kararlılık sağlayan en yaygın faktördür. Kovalent olmayan etkileşimlerin nispeten zayıf etkileşimler olduğu bilinmesine rağmen, küçük stabilize edici etkileşimler bir araya geldiğinde konformer kararlılığına büyük derece bir atkı gerçekleştirebilirler. Sadece proteinlerde değil, tuz köprüleri aynı zamanda supramoleküler kimyada da bulunabilirler.

<span class="mw-page-title-main">Protein agregasyonu</span>

Protein agregasyonu, yanlış katlanmış proteinlerin hücre içinde veya dışında toplandığı biyolojik bir fenomendir. Bu protein agregatları genellikle hastalıklar ile ilişkilidir. Aslında, protein agregatları, ALS, Alzheimer, Parkinson ve prion hastalıkları dahil olmak çok çeşitli hastalıklarda rol oynamaktadır.

Polimer kimyası, polimerlerin ve makromoleküllerin kimyasal sentezine, yapısına ve kimyasal ve fiziksel özelliklerine odaklanan bir kimya alt disiplinidir. Polimer kimyasında kullanılan ilkeler ve yöntemler, organik kimya, analitik kimya ve fiziksel kimya gibi çok çeşitli diğer kimya alt disiplinleri aracılığıyla da uygulanabilir. Pek çok malzeme tamamen inorganik metaller ve seramiklerden DNA ve diğer biyolojik moleküllere kadar polimerik yapılara sahiptir, ancak polimer kimyası tipik olarak sentetik, organik bileşimler bağlamında anılır. Sentetik polimerler, genellikle plastik ve kauçuk olarak adlandırılan, günlük kullanımdaki ticari malzemeler ve ürünlerde her yerde bulunur ve kompozit malzemelerin ana bileşenleridir. Polimer kimyası, her ikisi de polimer fiziği ve polimer mühendisliğini kapsayacak şekilde tanımlanabilen daha geniş polimer bilimi veya hatta nanoteknoloji alanlarına da dahil edilebilir.

Polimerlerin kristalizasyonu, moleküler zincirlerinin kısmi hizalanmasıyla ilişkili bir işlemdir. Bu zincirler birlikte katlanır ve sferülit adı verilen daha büyük küresel yapılar oluşturan lamel adı verilen düzenli bölgeler oluşturmaktadır. Polimerler, erime, mekanik gerdirme veya çözücü buharlaşmasından soğutma üzerine kristalleşebilmektedir. Kristalleşme, polimerin optik, mekanik, termal ve kimyasal özelliklerini etkilemektedir. Kristallik derecesi farklı analitik yöntemlerle tahmin edilmektedir ve genellikle "yarı kristal" olarak adlandırılan kristalize polimerlerle tipik olarak %10 ile %80 arasında değişmektedir. Yarı kristalli polimerlerin özellikleri, sadece kristallik derecesi ile değil, aynı zamanda moleküler zincirlerin boyutu ve yönü ile de belirlenmektedir.