İçeriğe atla

Putperestlik

Šventoji, Litvanya'da pagan gözlemevi.

Putperestlik veya putataparlık, genel anlamda bir nesne, görüntü veya fikre tapım içeren bir dini uygulama, anlayış veya inançtır. Putperestlik farklı şekillerde tanımlandığı ve farklı çeşitleri olduğu gibi bazen politeizm benzeri monoteist olmayan inanç yapılarını kastetmek için de kullanılır.

Putperestlik, zaman zaman mutlak bir varlığa tapımın sadece bir şekli olarak ortaya çıkarken zaman zaman belirli bir inancın esasında, mutlak varlığın olmadığı durumlarda bir tür akide veya başlı başına bir inanç yapısı da olmuştur. Yahudilik ve İslam'da Tanrı'nın resmedilmesi ve ikonalar yasaklanmış iken Hristiyanlıkta böyle bir yasak bulunmamaktadır.

Etimoloji ve Tanımlar

Putperestlik, Farsça kökenli bir sözcük olan put sözcüğünden türemiştir. TDK'ye göre putperestlik sözcüğünün tanımı şöyledir:

"Puta tapma durumu, fetişizm."[1]

Yine TDK'ye göre put sözcüğünün tanımı şöyledir:

"Bazı ilkel toplumlarda doğaüstü güç ve etkisi olduğuna inanılan canlı veya cansız nesne, tapıncak, sanem, fetiş."[2]

TDK'nin bu tanımlarına göre, putperestlik teriminin açıklayıcı tanımı şöyle olabilir: Doğaüstü güç ve etkisi olduğuna inanılan canlı veya cansız nesne tapımı. Bu belki de putperestlik teriminin en genel ve yaygın tanımlarından birisi. Yine de putperestlik teriminin tanımı dinden dine göre değişiklik gösterir; özellikle her İbrahimi dinin yani Musevilik, Hristiyanlık ve İslam'ın farklı ve önemli putperestlik tanımları mevcuttur. Bunun dışında putperest toplum ve inançların araştırılması sonucunda putperestlik tanımına ilişkin birçok yeni şey keşfedildiği gibi, putperestlik konusunda birçok bilim insanı farklı bakış açılarından yola çıkarak yakın ama farklı tanımlar yapmıştır. Bir putperestlik tanımının temeli, put kavramının tanımına yatar. Bu açıdan put tanımları, putperestlik tanımlarını anlamada önemlidir. Örneğin Eugene Goblet d'Alviella put terimini "bilinçli ve canlı sayılan" görüntü veya heykeller olarak tanımlamıştır; buna göre putperestliği de "bir görüntüyü insanüstü kişilik olarak görmek" hali ve uygulaması.[3] J.Goetz'in put tanımı ise daha farklı bir putperestlik tanımına yol açmaktadır, bu put tanımı şöyledir: "az veya çok yapısal bir tür tapınımın yöneltildiği herhangi bir materyal nesne". Buna göre putperestlik de bu tapınım türü, şeklidir.[4]

Bir başka putperestlik tanımı ise, Dictionnaire des religions'daki tanım: "Putperestlik, ilahiliğin (veya ilahinin) yerine konan (veya temsil eden) bir puta tapınım olarak tanımlanabilir"[5]

İbrahimi dinler açısından putperestlik tahlili iki ana yöne sahiptir; belirli bir yaratıcıdan ziyade bir yaratığa tapınmak ve bu yaratığın insan yapımı yani suni oluşu. Bu açılardan putperestlik ile İbrahimi Dinler tapınım türleri ve şekillerinden ziyade, dini esaslar anlamında büyük farklılar içerir. Yine de, daha önce belirtildiği gibi, her İbrahimi dinin putperestlik tanımı farklılık gösterir. Ayrıca putperestlik içeren dinlerde de putperestliği yeri, şekli, önemi ve yapısı çok farklıdır.

İslam tarihi ve putperestlik

Arap Yarımadası'nda İslam öncesi dönemde ve İslam'ın yayıldığı ilk dönemde putperestlik yaygın biçimde dinin bir parçası ve en önemli etkinliği olarak devam etmekteydi. Putperestlik Arap mitolojisinde bir tür tapınma formuydu ve putlar mitolojideki çeşitli tanrı (ve tanrıçaları) sembolize ederdi. Bunların dışında dönemin yaygın inanışlarından birisi de ayrı ve diğer tanrılardan üstün bir Tanrı'nın var olduğu idi fakat daha önemsiz gördükleri tanrılara da taparlardı. Mekke kenti dönemin önemli ve kutsal bir dinî merkezi konumunda idi ve birçok puta ev sahipliği yapardı. Kur'an'da da yerici bir şekilde ismi geçen ve o zamanlar kişilerin taptığı üç büyük tanrı Lat, Uzza ve Menat'ın da Mekke'de putları bulunmaktaydı. Tanrıların adına bu putlara kurban kesmek yapılan adetlerden birisiydi.

Tapınaklardaki ve kamunun tapındığı büyük putların dışında kişilerin evlerinde sahip oldukları veya yanlarında taşıdıkları putları da olurdu. Ayrıca kabilelerin kendileriyle ilişkilendirdikleri özel tanrı imgeleri ve bunların putları da mevcuttu.

Arap Yarımadası'nda sürdürülen putperestlik, genel olarak Mezopotamya ve civarı olan bölgede var olan diğer putperest inançlardan ayrı değildir. Bu inançların temeli, Babil'den (Sümer bölgesinin kuzeyinden) türemiş olan güneş, ay ve yıldız tapınmasıdır. Bunların Babil'deki adları Şamaş (şems-güneş), Sin (ay-hilal) ve İştar (star-yıldız)'dı. Bunlarla ilgili tapınmanın içinde gökteki yıldızlar ve gezegenler burçlar olarak yer alır ve astrolojiyle ilgiliydiler.

İslamiyetten önce de Araplar tarafından kutsal sayılan Kabe’de 360 tane put bulunmaktaydı. Bunların en büyüğü en güçlüsü Hilal İlahı (Arap Yarımadası'nda Hilalilah'ın kısa söylenişi olan Alilah'tı)[] Güneş'le evliydi ve üç tane de kızları vardı (Al-Uzza, Al-Menat ve Al-Lat). Çeşitli Arap kabileleri aslında bu ay Tanrısına değişik adlar veriyordu bunlardan bazıları Sin, Hubal ve Al-İlahtı. Dilbilimciler Allah kelimesinin Al-ilahtan türediğini söylerler.[1]

Güneş sisteminin işleyişini ortaya koyan tapınmada, bir yıl eski takvime göre 360 gündü ve bu nedenle her gün için bir put olmak üzere, 360 put ortadaki güneş mabedinin etrafında yer alırdı. Güneş sisteminin işleyişine göre düzenlenen putperest tapınmalar, güneşin etrafında dönen gezegenleri simgeleyerek (Sema (Sufi)'da olduğu gibi), bu işleyişi taklit etmeye yönelik uygulamaları içerirdi. Bu şekilde güneşin etrafındaki gezegenlerin, en merkezde bulunan güneşin etrafında döndükleri gibi, güneş mabedinin etrafında dönülerek tavaf edilirdi. Bu özellikle tam çıplak olarak yapılması gereken dinsel bir ritüeldi, daha sonraları ise bu çıplaklık yerini az bir örtünme ile yarı çıplaklığa bıraktı. Bu tür tapınmalar eskiden yaşamış bazı kişi adlarında da görülür; örneğin, Abdulşems (güneşin kulu) ve Şems (güneş) gibi.

Merve ve Safâ tepelerinde İsaf ve Naile isimli putlar bulunuyordu, aynı şekilde bunlar putperestler tarafından ziyaret edilerek tapınılırdı.

Güneş mabedinin küp şekli (güneş gibi boşlukta durduğu düşünülerek) altı yüzeyden oluşur. Güneş mabedi yapısında, güneşle ilişkilendirilen bir tanrı olan Tammuz'un (Marduk-Baal) adının baş harfi olarak haç (T) şeklini içerir. Bu şekil yalnızca mabedin duvarları açıldığında görülebilir. Bunu görmek için, güneş mabedinin üç yan duvarı yere yatırılıp açılır ve dördüncü yan duvar ise tavanla bitişik şekilde açılır. Ortaya Tammuz'un adının baş harfi olan haç (T) şekli çıkar.

Kur'an'da putperestlik yerilir ve şirk taşıyan bir eylem olarak kabul edilir. İslamda şirk kişinin işleyebileceği günahların en büyüğü olarak geçer. Müslüman olduktan sonra puta tapan müşrik olur, İslam dininden çıkar ve şeriat yasalarına göre kendisine yaşam hakkı verilmez.

Orhan Gökdemir'e göre tek tanrılı dinlere gidiş bir dinde sadeleşme ve devrim hareketidir. Bu devrim eski dini anlayışları dümdüz ederek yıkar. Ancak başlangıçta görülen hızlı bir yıkım sonrasında devrim yavaşlar ve eski pagan inançlar yeni kimliklere bürünerek yeniden ortaya çıkarlar. Musevilik, İsevilik ve Muhammedilik kurucuları kadar bu karşılaşmanın da ürünü olan dinlerdir.[2] Tek tanrılı dinlerde eski ilahların bir kısmı melek, cin, şeytan, aziz ve peygamberlere dönüştürülmüşlerdir. Yeniden kurgulanan mitolojik anlatımlarda Sümerlilerin eski tanrılarının tek tanrılı dinlerde Hızır, İlyas gibi peygamberlere ya da azizlere, velilere ve hatta meleklere, cinlere dönüştüğü görülebilmektedir.[3] Allah'ın isimlerinden bir kısmı da eski ilahlara verilen isimlerle ortak köklere sahip isimlerden oluşur.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Islam Muhammed and his religion, Arthur Jeffery, 1958, p 85,Muhammad at Mecca, W. Montgomery Watt, 1953, p 23-29
  2. ^ Orhan Gökdemir, Din ve Devrim s 25-32
  3. ^ "Arşivlenmiş kopya". 20 Şubat 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Mart 2017. 

Notlar

İlgili Araştırma Makaleleri

Din, nadiren de olsa ilmet, genellikle doğaüstü, transandantal ve cansal unsurlarla ilişkilendirilmiş, çeşitli ayinler ve uygulamaları içeren, ahlak, dünya görüşleri, kutsal metinler ve yerler, kehanetler, etik kuruluşlarından oluşan bir sosyo-kültürel sistemdir.

<span class="mw-page-title-main">İlahiyat</span> din ile ilgilenen bilim dalı

İlahiyat, teoloji veya tanrıbilim, "tanrı" kavramı ve din olgusunun sistematik olarak ele alan disiplindir. Temel konusu doğaüstü güçlerdir ancak dini epistemoloji ve vahiy ile ilgilenir. Vahiy üzerinden tanrı ya da tanrıların varlığının kabulüne ulaşır. Bunların sadece, doğa ötesi varlıklar olması ile değil, dünya ile ilişki kurmak ve insanlara varlığını göstermeye istekli olduklarını ispat etmeye çalışır.

<span class="mw-page-title-main">Melek</span> dinler terminolojisindeki doğaüstü figür

Melek, dini bir terim. Melek, birçok dinde inanılan semavi verilen isimdir. Meleklerin görevleri Tanrı'ya hizmet etmektir. Meleklere inancın var olduğu her din ve inançta melek kavramına bakış farklıdır.

Tanrı ya da ilah, Klasik teistik inanç sistemlerinde Mutlak Varlık, Mutlak Benlik ve tüm varoluşun temel kaynağı olarak görülen varlık. Tek tanrılı inançlarda evrenin tek yaradanı ve yöneteni olarak kabul edilir. Çok tanrılı inançlarda genelde ilahların cinsiyeti bulunur ve eril olanlarına tanrı, dişi olanlarına tanrıça denir. Tektanrılı ve henoteistik inançlardaki Tanrı kavramını tanımlamak için ise sadece tanrı sözcüğü kullanılabilir.

Monoteizm veya tek tanrıcılık, tek bir tanrının varlığına ya da Tanrı'nın birliğine duyulan inanç olarak tanımlanır. Monoteizm sözcüğü, etimolojik açıdan Yunanca mono (tek) ve theoi (tanrı) sözcüklerinden türemiştir.

Çoktanrıcılık ya da Politeizm, politeizm sözlük anlamıyla birden çok tanrıya inanmak, tapınmak manalarına gelmektedir. Sözcük, etimolojik açıdan, Yunanca πολύς poly (çok) ve θεοί theoiz (tanrı) sözcüklerinden türemiştir.

<span class="mw-page-title-main">İlahi</span>

İlahi, Allah'ı veya çeşitli kutsal kişi ya da varlıkları övmek amacıyla bestelenen sözlü dinî şarkılar. İlahi kelimesi Arapça kökenli bir kelimedir ve "Ey Tanrım!" anlamına gelmektedir.

Uzza, İslâm öncesi Arabistan'daki bereket tanrıçası olup bu dönemde Mekke şehrinin üç baş tanrıçasından biriydi. O dönemlerde Uzza, Manat ve Lat, asıl ulaşılmak istenen ulu tanrı El-İlah'ın kızları olarak anılıyorlardı.

<span class="mw-page-title-main">Arap mitolojisi</span>

Arap mitolojisi, Arapların İslamiyet öncesi çoktanrıcı inanç ve söylencelerini konu almakla birlikte Hristiyan, Yahudi ve İran dinlerinin de etkisinde kalmıştır. Samilerin bir kolu olan Arapların mitolojisinin bir özelliği de Sümer ve Mezopotamya mitolojisiyle devamlılık konumunda olmasıdır. Toplumların yaşamlarında bir sonraki kültür öncekileri yok etmez, Kutsal anlatılar alındıkları kaynaktan birtakım değişimlerle gelecek nesillere aktarılır ve devam ettirilir. Ayrıca o dönemde çevre bölgelerde yaşayan toplulukların mitolojileri ve inançları da Arap mitolojisiyle büyük oranda etkileşim gösterir. Arapların inanç sistemlerini oluşturmada diğer semitik toplumlarla etkileşim çok önemli roller oynamıştır.

<span class="mw-page-title-main">Tanrıça</span> kadın tanrı

Tanrıça, dişi ya da dişil ilah anlamlarına gelebilir. Soyut bir ilahi varlıktır. Birçok kültürde tanrıçalardan bahsedilir. Bazen tek başına, ama çoğunlukla bir panteonun üyesi olarak tanrıça inanışı özellikle paganizmde yaygındır.

<span class="mw-page-title-main">Sekülerizm</span> Akıl ve mantığı esas alan örgütlü bir toplum yaratmayı amaçlayan düşünce akımı

Sekülarizm veya sekülerizm; toplumda ahiretten ve diğer dinî, ruhani meselelerden ziyade dünya hayatına odaklanılması yönündeki hareket. TDK, sekülerizm kavramına karşılık olarak dünyacılık sözcüğünü önermiştir. Sekülerizm, din merkezli veyahut dinî öğeleri sosyal, hukuki ve siyasi anlamda tayin edici kılan bir yaklaşımın tersine, bunları sosyal, hukuki ve siyasi kümeden ayıran bir yaklaşımı tanımlar. Çok geniş bir terim olan sekülerizm, içinde birçok farklı akım, tür ve teori barındırır. Seküler kelimesi, dünyevi veya çağa uygun olanı belirtir ve dünyanın nesnel hâlinin göz önünde tutulması demektir. Latince çağ anlamına gelen Saeculum sözcüğünden İngiliz dili için türetilen Secularism (Sekülerizm) Türkçeye laiklik, çağdaşlaşma veya dünyevileşme olarak üç farklı terimle çevrilebilmektedir. Fransa'da laiklik için Laïcité (Laicisme) terimi kullanılmaktadır. Bu terim, somut ve bilimsel olan ile soyut ve dinsel olanın birbirine karıştırılmamasını ifade etmektedirler.

<i>Da Vinci Şifresi</i> Dan Brown tarafından yazılan roman

Da Vinci Şifresi ya da özgün adıyla The Da Vinci Code, Dan Brown'un kaleme aldığı bir romandır.

Tevhit ya da tevhid, teizm tarifinin İslâm terminolojisindeki karşılığıdır.

Tarihte Yahudilik ile İslam arasındaki etkileşimin tarihi, İslamın Arap Yarımadası'nda doğup buradan yayılmaya başladığı 7. yüzyıla kadar uzanır. Gerek Yahudiliğin gerekse İslamın kökenleri Ortadoğu'da, İbrahim'e dayandığından, her ikisi de İbrahimi olarak kabul edilir. Yahudilik ile İslam'ın paylaştığı birçok ortak yön bulunmaktadır: temel dini görünümü, yapısı, hukuk felsefesi ve uygulaması ile İslam ile Yahudilik birbirine benzer. Gerek bu benzerliklerden ötürü, gerekse Müslüman kültürü ve felsefesinin İslam dünyası içinde yaşayan Yahudi cemaatleri üzerindeki etkisi yoluyla, geride kalan 1.400 yıl boyunca bu iki din arasında kesintisiz ve hatrı sayılır bir fiziki, teolojik ve siyasi örtüşme ortaya çıkmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Neopaganizm</span> İlkel paganizmden türeyerek modern dünyada var olan yeni nesil dinsel inanış

Çağdaş paganizm, modern paganizm veya neopaganizm, modern çağ öncesi Avrupa'daki pagan inanışları başta olmak üzere tarihi pagan inanışlarının devamı olduğunu ya da bu inanışlardan türediklerini iddia eden çağdaş dini hareketlere verilen genel ad. Kendi içlerinde birçok benzerlik barındırmalarına rağmen çağdaş Pagan inanışları tek bir inanç, ibadet şekli ya da kutsal metin etrafında toplanmayıp çeşitlilik gösterirler.

İlāh, "tanrı" ile aynı anlama gelen bir Arapça terimdir. Dişil hâli "ilaha"dır ve bu tanrıça ile eşanlamlıdır. Dinsel inanışlarca kutsal görülen ve tapınılan doğaötesi bir varlıktır. İlah kelimesi İslami ritüellerde sıkça kullanılır: ezan, kelime-i şehadet.

İran dinleri, Antik İran'da ortaya çıkan dinlerdir.

<span class="mw-page-title-main">Allah (Ay tanrısı)</span>

Allah'ın tarihsel olarak İslam öncesi Arabistan'da ay tanrısı olarak tapınılan bir tanrı olduğu varsayımı, 20. yüzyılın başlarında ortaya atıldı. İslam öncesi Araplar Kâbe'de 360 tane puta (tanrıya) tapıyordu; bunlardan en güçlüsü ve yükseğe koydukları tanrı, bu görüşe göre Allah'a eş değer olan ay tanrısı Hubal idi.

Dünyanın başlıca dinleri ve ruhani gelenekleri az sayıda ana grupta sınıflandırılabilir ancak bu tek tip bir uygulama değildir. Bu teori 18. yüzyılda farklı toplumlardaki göreceli nezaket seviyelerini tanımak amacıyla ortaya çıkmıştır ancak bu uygulama o zamandan beri pek çok çağdaş kültürde itibarını kaybetmiştir

<span class="mw-page-title-main">Bantu dini</span>

Bantu dini, Afrika'daki Bantu halkının inanç ve efsanelerine dayanmaktadır. Bantu halkları yüzlerce farklı etnik gruptan oluşsa da Bantu kültürleri ve geleneklerinde yüksek derecede bir homojenlik vardır. Bantu kültürlerinden pek çoğu geleneksel olarak adı Nyambe/Nzambe'nin bir çeşidi olan yüce bir tanrıya inanırdı.