İçeriğe atla

Psikodilbilim

Psikodilbilim veya ruhdilbilim, psikolojik süreçlerle dilsel etkenler arasındaki iletişimi çalışan disiplindir.[1] Bu disiplin başat olarak dilin nasıl işlendiği (to process), zihin ve beyinde nasıl temsillendiği (to represent) ile ilgilenir; yani, insanların dili edinmesini, kullanmasını, anlamasını (to comprehend) ve üretmesini sağlayan psikolojik ve nörobiyolojik faktörlerle...[2]

Psikodilbilim dildeki gramatik yapıların (construction) üretimi için elzem olan bilişsel yeti (faculty) ve süreçlerle (process) ilgilenir. Ayrıca bu yapıların bir dinleyici tarafından algılanışını da inceler.

Psikodilbilim felsefi ve eğitsel alanlardan hareketle ortaya çıkmıştır. Modern araştırmalar, zihnin-beynin dili nasıl işlediğini incelemek için biyoloji, nörobilim, bilişsel bilim, dilbilim ve enformasyon biliminden yararlanır. Bunun yanı sıra sosyal bilimler, insan gelişimi, iletişim teorileri ve bebek gelişimi gibi kimi alanlarla da etkileşimi vardır.

Beynin nörolojik işleyişini incelemek için non-invazif tekniklere sahip birkaç alt disiplin vardır. Örneğin: nörolinguistik başlı başına bir alan haline geldi; gelişimsel psikodilbilim, psikodilbilimin bir dalı olarak, çocuğun dil öğrenme yeteneği ile ilgilenmektedir.

Çalışma alanları

Psikodilbilim, psikoloji, bilişsel bilim, dilbilim, konuşma ve dil patolojisi ve söylem analizi dahil olmak üzere çeşitli farklı arka planlara sahip araştırmacılardan oluşan disiplinlerarası bir çalışma alanıdır. Psikodilbilimciler, aşağıdaki ana alanlara göre insanların dili nasıl edindiklerini ve kullandıklarını inceler:

  1. dil edinimi: çocuklar dili nasıl edinir?
  2. dil anlayışı: insanlar dili nasıl anlar?
  3. dil üretimi: insanlar dili nasıl üretir?
  4. ikinci dil edinimi: Bir dili zaten bilen insanlar başka bir dili nasıl edinir?

Dili anlama ile ilgilenen bir araştırmacı, basılı metindeki örüntülerden ortografik, morfolojik, fonolojik ve anlamsal bilgilerin çıkarılmasıyla ilgili süreçleri incelemek için okuma sırasında kelime tanıma çalışabilir. Dil üretimiyle ilgilenen bir araştırmacı, kavramsal veya anlamsal düzeyden başlayarak sözcüklerin telaffuz edilmeye nasıl hazırlandığını inceleyebilir (bu aslında çağrışımla ilgili bir konudur ve muhtemelen anlamsal farklılıkla ilgili kavramsal bir çerçeve yoluyla incelenebilir). Bunların yanı sıra Gelişimsel Psikodilbilimciler, bebeklerin ve çocukların dili öğrenme ve işleme becerilerini inceler.[3]

Psikodilbilim, çalışmalarını, insan dilini oluşturan farklı bileşenlere göre daha da böler.

Dilbilim ile ilgili alanlar şunları içerir:

  • Fonetik ve fonoloji, konuşma seslerinin incelenmesidir. Psikodilbilimde araştırmalar, beynin bu sesleri nasıl işlediğine ve anladığına odaklanır.
  • Morfoloji, özellikle ilgili kelimeler (köpek ve köpekler gibi) arasındaki yapıların ve kurallara dayalı olarak yeni kelime (çoğul bir yapı oluşturmak gibi) oluşumunun incelenmesidir.
  • Sentaks, kelimelerin cümleler oluşturmak için nasıl birleştirildiğinin incelenmesidir.
  • Semantik, kelimelerin ve cümlelerin anlamlarıyla ilgilenir. Sentaks, cümlelerin biçimsel yapısıyla ilgiliyken semantik, cümlelerin asli anlamıyla ilgilenir.
  • Pragmatik, anlamın yorumlanmasında bağlamın rolü ile ilgilenir.

Tarihçe

Psikodilbilim dilin özelliklerinin nasıl edinildiğini araştırdığından dolayı doğuştanlığa karşı davranışın edinilmesi konusundaki tartışmalardan bir hayli etklieniyor. Bir süre için doğuştan özellik konsepti psikoloji çalışmalarında hiç dikkate alınmadı.[4] Fakat zaman geçtikçe doğuştanlığa yeni bir tanımın yapılır olması, doğuştan olarak ele alınabilecek davranışlar bir bireyin psikolojik olarak incelenmesinde de tekrar kullanılmaya başlandı. Davranışçı modelin popülaritesinin azalmasının ardından, etoloji, psikoloji içinde önde gelen bir düşünce olarak yeniden ortaya çıkmış ve doğuştan gelen bir insan davranışı olan dil konusunun bir kez daha psikoloji kapsamında incelenmesine olanak sağlamıştır.[4]

"Psikodilbilimin" in kökeni

Psikodilbilimin teorik çerçevesi, 19. yüzyılın sonlarında “Dilin Psikolojisi” olarak geliştirilmeye başlandı. Psikodilbilimin bir bilim olarak, 1936'da dönemin önde gelen psikologlarından Jacob Kantor'un An Objective Psychology of Grammar adlı kitabında "psikodilbilim" terimini kullanmasıyla başladığı kabul edilir.[5]

Bununla birlikte, "psikodilbilim" terimi, 1946'da Kantor'un öğrencisi Nicholas Pronko'nun "Psikodilbilim: Bir İnceleme" başlıklı bir makale yayınlamasıyla yaygın olarak kullanılmaya başlandı.[6] Pronko'nun arzusu, birbiriyle ilişkili sayısız teorik yaklaşımı tek bir isim altında birleştirmekti.[5][6] Böylece psikodilbilim ilk kez "tutarlı olabilecek" disiplinler arası bir bilimden bahsetmek için kullanılmış oldu[7] ve bunun yanı sıra Charles E. Osgood ve Thomas A. Sebeok'un 1954 tarihli bir kitabı olan Psikodilbilim: Teori ve Araştırma Sorunları Anketi'nin de başlığı olarak seçildi.[8]

Teoriler

Dil edinimi

Halen çok fazla tartışma sürmesine rağmen, çocukların dil edinimi üzerine iki temel teori vardır:

  • dilin bütününün çocuk tarafından öğrenilmesini gerektiğini savunan davranışçı bakış açısı; ve
  • soyut dil sisteminin öğrenilemeyeceğine, ancak insanların doğuştan gelen bir dil yetisine veya " evrensel dilbilgisi " olarak adlandırılan yapıya erişimi olduğunu savunan doğuştancı perspektif.

Doğuştancı bakış açısı 1959'da Noam Chomsky'nin BF Skinner'ın Verbal Behavior (1957) adlı kitabına yönelik son derece eleştirel bir inceleme yazmasıyla dikkat çekmeye başladı.[9] Bu inceleme, psikolojide bilişsel devrimi başlatan metinlerden biri olarak kabul edilir. Chomsky, insanların dile özel, doğuştan gelen bir yeteneğe sahip olduğunu ve özyineleme gibi karmaşık sentaktik özelliklerin beyinde "doğuştan geliştiğini" öne sürdü. Bu yeteneklerin, en zeki ve sosyal hayvanların bile kavrayışının ötesinde olduğunu düşünüyordu. Chomsky, bir dil edinen çocukların olası tüm insan gramerleri arasından seçmek için geniş bir arama uzamına sahip olduğunu iddia ettiğinde, çocukların dillerinin tüm kurallarını öğrenmek için yeterli girdi aldıklarına dair hiçbir kanıt yoktu. Bu nedenle, insanlara dil öğrenme yeteneği veren başka bir mekanizma olmalıydı ve bu ancak doğuştan geliyor olabilirdi. "Doğuştanlık hipotezine" göre, böylesi bir dil yetisi insan dilini belirleyen ve bu yetiyi hayvan iletişiminin en karmaşık biçimlerinden bile farklı kılan şeydir.

Dilbilim ve psikodilbilim alanı, o zamandan beri Chomsky'nin karşısında veya tarafında olan tepkilerle tanımlandı. Chomsky'nin lehindeki görüş, insanın dili kullanma yeteneğinin (özellikle özyinelemeyi kullanma yeteneğinin) her türlü hayvan yeteneğinden niteliksel olarak farklı olduğunu savunuyor.[10] Bu yetenek, uygun bir mutasyondan veya başlangıçta başka amaçlar için gelişen becerilerin adaptasyonundan kaynaklanmış olabilir. 

Dilin dışsal girdi ağırlıklı olarak öğrenilmesi gerektiği görüşü özellikle 1960'tan önce popülerdi ve Jean Piaget ve emprist Rudolf Carnap'ın mentalistik teorileri tarafından temsil ediliyordu. Benzer şekilde, davranışçı psikoloji ekolü, dilin koşullu tepkiyle şekillenen bir davranış olduğu görüşünü ortaya koyar; bu yüzden o da öğrenildiğini savunur. Dilin öğrenilebileceği görüşünde, yani yeterince dilsel veriye maruz kaldığımız görüşünde, belirimcilik esinlenen güncel bir canlanma yaşanmaktadır. Bu görüş doğuştancılığın yanlışlanamaz olduğunu, bilimsel olarak test edilebilir görüş olmadığını savunur. Benzer bir çizgiyi takip ederek, 1980'lerden bu yana bilgisayar teknolojisindeki artışla birlikte, araştırmacılar nöral ağ modellerini kullanarak dil edinimini simüle edebildiler.[11]

Dil anlama

Dilin yapıları ve kullanımları, ontolojik kavrayışların oluşumu ile ilişkilidir.[12] Bazıları bu sistemi, anlam ve bilgi alışverişinde bulunmak ve aynı zamanda dile anlam vermek için kavramsal ve semantik saygıyı kullanan, böylece bir "durdurma" kısıtlamasına bağlı semantik süreçleri inceleyen ve tanımlayan "dil kullanıcıları arasında yapılandırılmış işbirliği" olarak görür. Sıradan erteleme vakaları değildir. Erteleme normalde bir nedenle yapılır ve mantıklı bir kişi, iyi bir neden varsa her zaman ertelemeye eğilimlidir.[13]

Okuma

Dil anlama alanındaki bir soru da şudur: insanlar bir cümleyi okurken, o cümleyi anlama süreci (yani, cümle işleme) nasıl gerçekleşir? Şimdiye kadar deneysel çalışmalar, cümle anlamanın mimarisi ve mekanizmaları hakkında çeşitli teorilere yol açmıştır. Bu teoriler tipik olarak, cümlede yer alan, okuyucunun anlam oluşturmak için kullanabileceği bilgi türleri ve okumanın hangi noktasında bu bilgilerin okuyucu için erişilebilir hale geldiği ile ilgilidir. "Modüler" ve "interaktif" işleme gibi konular, sahada teorik ayrışmalara yol açmıştır.

Cümle işleme hakkındaki modüler görüş, bir cümleyi okumayla ilgili aşamaların bağımsız olarak ayrı ayrı modüllerden oluştuğunu, böylece işlev gördüğünü savunur. Bu modüllerin birbirleriyle sınırlı etkileşimi vardır. Örneğin, etkili bir cümle işleme teorisi olan "bahçe yolu teorisi (garden-path theory)", cümle işleme sırasında ilk olarak sentaktik analizin gerçekleştiğini belirtir. Bu teoriye göre, okuyucu bir cümleyi okurken, çabayı ve bilişsel yükü en aza indirmek için mümkün olan en basit yapı zihninde oluşur.[14] Bu, anlamsal analizden veya bağlama bağlı bilgilerden herhangi bir girdi olmadan yapılır. Dolayısıyla, "The evidence examined by the lawyer turned out to be unreliable" cümlesinde, okuyucu "examined" kelimesine geldiğinde, delilin bir şeyi incelediği gibi bir anlam ortaya çıkar çünkü bu, o sırada ulaşılabilen en basit yapıdır. Bu tarz bir anlamlandırma mantıksız şekilde sonuçlansa bile yapılır. Delil, bir şeyi inceleyemez çünkü canlı ve akıllı bir özne değildir örneğin. Bunun "önce sentaks" görüşünü benimseyen teorilere göre, anlamsal bilgi daha sonraki bir aşamada işlenir. Okuyucu ancak daha sonra, ilk ayrıştırmayı "delil"in incelendiği bir çözümleme olarak gözden geçirmesi gerektiğini anlayacaktır. Bu örnekte okuyucular, genellikle hatalarını "by the lawyer" kısmına ulaştıklarında anlarlar ve geri dönüp cümleyi yeniden değerlendirmeleri gerekir.[15] Bu yeniden analiz normalde olduğundan daha fazla efor gerektirir ve okumanın yavaşlamasına yol açabilir.

Modüler görüşün aksine, kısıtlamaya dayalı (constraint based) sözcüksel yaklaşım gibi interaktif bir cümle işleme teorisi, bir cümle içinde yer alan tüm mevcut bilgilerin herhangi bir zamanda işlenebileceğini varsayar.[16] İnteraktif görüşe göre, bir cümlenin semantiği (örneğin, cümlenin mantıklılığı gibi), bir cümlenin yapısını belirlemeye yardımcı olma işlevini de karşılayarak erkenden devreye giriyor olabilir. Dolayısıyla yukarıdaki cümlede okuyucu, baştan incelemeyi yapmak yerine bu mantıklılık bilgisinden hareketle "delilin" incelendiğini varsayabilecektir. Hem modüler hem de interaktif görüşleri destekleyecek veri mevcuttur; hangi görüşün doğru olduğu ise tartışmalıdır.

Okurken, göz hareketleri zihnin bazı kelimeleri atlamasına sebep olabilir. Bu dikkatle alakalıdır ve önemli olarak görülmeyen kelimeleri göz hızlıca geçer. Bu sırada bu kelimeyi tamamen gözden kaçırmak veya onun yerine yanlış bir kelime yerleştirmek mümkündür. Bu, "Paris in the the Spring".[17] cümlesinde görülebilir. Bu cümle oldukça yaygın, psikolojik bir testtir ve genellikle, özellikle de ikisinin arasında boşluk veya çizgi varsa ikinci "the"yı görmez.

Dil üretimi

Dil üretimi, insanların, yazılı veya sözlü biçimde, diğerlerine anlaşılır gelecek şekilde anlam iletebilmek için dili üretme süreçlerini ifade eder. İnsanların kurallara tabi dilleri kullanarak anlamları temsil etme şeklini açıklamanın en etkili yollarından biri, yanlış başlangıçlar, tekrarlama, yeniden formüle etme ve kelimeler veya cümleler arasında sürekli duraklamalar gibi konuşma hatalarını gözlemlemek ve analiz etmektir. Dil sürçmeleri, benzer karışımlar, ikameler, değiş tokuşlar (örn. Spoonerism ) ve çeşitli telaffuz hataları da bunlara dahildir.

Bu konuşma hatalarının, dilin nasıl üretildiğini anlamak için önemli ipuçları barındırır, çünkü şunları yansıtırlar:[18]

  1. Konuşma önceden planlanan bir aktivitedir: Bir öğenin yer değiştirmesi ve o öğedeki çeşitli değişiklikler gibi konuşma hataları, kişinin konuşmadan önce tüm cümlesini planlamadığını gösterir. Bunun yerine, konuşma üretim sürecinde dil becerileri sürekli olarak tetiktedir. Bu, çalışma belleğinin sınırlaması ile açıklanabilir. Özellikle, öğenin değişimiyle ilgili hatalar, kişinin cümlesini ileriye doğru, ancak yalnızca önemli fikirleri (örneğin, temel anlamı oluşturan kelimeler) açısından ve yalnızca belirli bir ölçüde planladığı ipucunu verir.
  2. Leksikon, semantik ve fonolojik olarak düzenlenir: ikame ve telaffuz hataları, leksikonun sadece anlamı ile değil aynı zamanda formuyla da düzenlendiğini gösterir.
  3. Morfolojik olarak karmaşık kelimeler bir araya getirilir: bir kelime içinde morfolojik öğelerin bir araya getirilişi sırasında yapılan hatalar, kelime üretiminde (ve muhtemelen zihinsel leksikonda) bu süreci yöneten bir yapının varlığına delalet edebilir. Başka bir deyişle, konuşmacılar morfolojik olarak karmaşık sözcükleri, morfemleri öbekler halinde almak yerine onları birleştirerek oluştururlar.

Bu noktada, dil üretiminin üç ayrı aşaması arasındaki farkları tespit etmek yararlı olacaktır:[19]

  1. kavramsallaştırma: "ne söyleneceğini belirleme";
  2. formülasyon: "bir şeyi söyleme niyetini dilsel forma çevirmek";
  3. yürütme: "telaffuzun ayrıntılı şekilde planlanması ve telaffuz etme sürecinin kendisi".

Psikodilbilim araştırmaları, büyük ölçüde formülasyon süreciyle ilgilendi çünkü kavramsallaştırma aşaması bilimsel açıdan çalışabilmek için oldukça güç bir konudur.[19]

Metodoloji

Davranışsal görevler

Psikodilbilimde, özellikle erken dönemlerde yürütülen deneylerin çoğu, doğası gereği davranışsaldır. Bu tür çalışmalarda deneklere dilsel uyaranlar sunulur ve yanıt vermeleri istenir. Örneğin, bir kelime hakkında bir yargıda bulunmaları (sözcüksel karar), uyarıcıyı yeniden üretmeleri veya görsel olarak sunulan bir kelimeyi yüksek sesle söylemeleri istenebilir. Uyaranlara tepki vermek için tepki süreleri (genellikle milisaniye düzeyinde) ve doğru tepkilerin oranı, davranışsal görevlerde en sık kullanılan performans ölçütleridir. Bu tür deneyler genellikle hazırlama etkilerinden (priming effect) yararlanır, bu sayede deneyde görünen bir "hazırlayıcı" sözcük veya tümcecik, daha sonra ilgili bir "hedef" sözcük için sözcüksel kararı hızlandırabilir.[20]

Psikodilbilim araştırmalarında davranışsal yöntemlerin nasıl kullanılabileceğine bir örnek olarak, Fischler (1977), sözcüksel karar görevini kullanarak, sözcük kodlama konusunu inceledi.[21] Katılımcılardan iki harf dizisinin İngilizce kelimeler olup olmadığı konusunda karar vermelerini istedi. Bazen dizeler "evet" yanıtı gerektiren gerçek İngilizce kelimeler oluyor ve bazense "hayır" yanıtı gerektiren gerçek bir kelime olmayan harf dizileri oluyordu. Düzgün kelimelerin bir alt kümesi anlamsal olarak ilişkiliyken (örneğin kedi-köpek), diğerleri ilgisizdi (örneğin ekmek-gövde). Fischler, ilişkili sözcük çiftlerine, ilişkisiz sözcük çiftlerine kıyasla daha hızlı yanıt verildiğini bulmuştur; bu, anlamsal ilişkinin sözcük kodlamayı kolaylaştırabileceğini düşündürmektedir.[21]

Göz hareketleri

Son zamanlarda, çevrimiçi dil işlemeyi incelemek için göz izleme kullanılmıştır. Rayner (1978) ile başlayarak, okuma sırasında göz hareketlerini anlamanın önemi ortaya konmuştur.[22] Daha sonra Tanenhaus ve ark. (1995), konuşulan dille ilgili bilişsel süreçleri incelemek için bir görsel dünya paradigması kullandı.[23] Göz hareketlerinin mevcut dikkat odağıyla yakından bağlantılı olduğu varsayılırsa, bir özne konuşulan dili dinlerken göz hareketlerini izleyerek dil işleme üzerinde çalışılabilir.

Dil üretim hataları

Dilin yazımı ve yazımının yanı sıra konuşmadaki sistematik hataların analizi, dilsel süreçlere dair çeşitli kanıtlar sağlayabilir. Özellikle konuşma sırasında yapılan hatalar, bir konuşmacı konuşmanın ortasındayken zihnin dili nasıl ürettiğine dair fikir verebilir. Konuşma hataları, hataların kendilerini gösterme yollarından görüldüğü gibi, dil üretiminin sözcüksel, morfem ve fonem kodlama adımlarında ayrı ayrı meydana gelebilir.[24]

Konuşma hataları genellikle sözcüksel, morfolojik veya fonem kodlamasını içeren aşamalarda meydana gelir ve genellikle anlamsal kodlamanın ilk adımında olmaz.[25] Bu durum konuşmakta olan kişinin hala hangi fikri ifade edeceğini düşünmesine atfedilebilir; ve fikrini değiştirmedikçe söylemek istediği şey dolayısıyla da hata yaptığı düşünülemez.

Nörogörüntüleme

İnvazif olmayan tıbbi tekniklerin yakın zamanda ortaya çıkışına kadar, beyin cerrahisi dil araştırmacılarının dilin beyni nasıl etkilediğini keşfetmeleri için tercih edilen yoldu. Örneğin, korpus kallozumun (beynin iki yarım küresini birbirine bağlayan sinir demeti) kesilmesi, bir zamanlar bazı epilepsi türlerinin tedavisiydi. Araştırmacılar böyle ameliyatlar sonrasında, dilin anlaşılmasının ve üretiminin bu tür şiddetli ameliyatlardan nasıl etkilendiğini inceleyebiliyorlardı. Bir hastalığın beyin ameliyatını gerekli kıldığı yerde, dil araştırmacıları araştırmalarını sürdürme fırsatı buluyorlardı.

Daha yeni, invazif olmayan teknikler arasında artık pozitron emisyon tomografisi (PET) ile beyin görüntüleme; fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI); elektroensefalografi (EEG) ve manyetoensefalografide (MEG) olaya bağlı potansiyeller (ERP'ler); ve transkraniyal manyetik stimülasyon (TMS) bulunuyor. Beyin görüntüleme teknikleri, uzamsal ve zamansal çözünürlüklerinde farklılık gösterir (fMRI, piksel başına birkaç bin nöron çözünürlüğüne sahiptir ve ERP'nin zamansal doğruluğu daha yüksektir). Her metodolojinin psikodilbilim çalışması için avantajları ve dezavantajları vardır.[26]

İşlemlemesel modelleme

Max Coltheart ve meslektaşları tarafından önerilen DRC okuma ve kelime tanıma modeli gibi işlemlemesel modelleme [27], yürütülebilir bilgisayar programları halinde bilişsel modeller kurma pratiğine atıfta bulunan başka bir metodolojidir. Bu tarz programlar oldukça kullanışlıdırlar çünkü teorisyenlerin hipotezlerini oldukça açık şekilde izah etmelerini zorunlu kılarlar. Bu zorunluluk söylemsel analizin işe yarayamayacağı karmaşık teorik modellere dair doğru öngörülerde bulunma ihtiyacından doğar. İşlemlemesel modellemenin diğer örnekleri, McClelland ve Elman'ın TRACE konuşma algısı modeli [28] ve Franklin Chang'in Çift-yolak cümle üretimi modelidir.[29]

İleri araştırma alanları

Psikodilbilim, beynin dili anlamak ve üretmek için geçirdiği süreçlerin doğasıyla ilgilenir. Örneğin, kohort modeli, bir kişi dilsel bir girdiyi duyduğunda veya gördüğünde kelimelerin zihin sözlüğünden (mental lexicon) nasıl çekildiğini açıklamaya çalışır.[20][30] Bu bağlamda yeni invazif olmayan görüntüleme tekniklerini kullanan son araştırmalar, beynin dil işlemeyle ilgili alanlarına ışık tutmayı amaçlıyor.

Psikodilbilimde cevaplanmamış bir başka soru, insanın sentaks kullanma yeteneğinin doğuştan gelen zihinsel yapılardan mı yoksa sosyal etkileşimden mi kaynaklandığı ve bazı hayvanlara insan dilinin sentaksının öğretilip öğretilemeyeceğidir.

Psikodilbilimin diğer iki ana alt alanı, birinci dil edinimini, yani bebeklerin dili edindiği süreci ve ikinci dil edinimini araştırır. Yetişkinlerin ikinci bir dili öğrenmeleri, bebeklerin ilk dillerini öğrenmesinden çok daha zordur (ayrıca bebekler birden fazla ana dili de kolayca öğrenebilirler). Bu nedenle, dilin kolayca öğrenilebileceği hassas dönemlerin varlığı söz konusu olabilir.[31] Psikodilbilimde çok sayıda araştırma, bu yeteneğin zaman içinde nasıl geliştiğine ve azaldığına odaklanır. Ayrıca, kişi ne kadar çok dil bilirse, o kadar kolay öğreniyor gibi görünüyor.[32]

Afaziyoloji alanı, beyin hasarı nedeniyle ortaya çıkan dil bozuklukları ile ilgilenir. Afaziyolojideki çalışmalar, hem afaziden muzdarip bireyler için terapi metotlarında ilerleme hem de beynin dili nasıl işlediğine dair daha fazla bilgi sağlayabilir.

Kaynakça

  1. ^ "An introduction to psycholinguistics" (PDF). ERIC:ED521774. June 2011. 21 Ocak 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. 
  2. ^ "Psycholinguistics definition and examples". ThoughtCo. 4 Kasım 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  3. ^ "The Role of Talker-Specific Information in Word Segmentation by Infants" (PDF). Journal of Experimental Psychology: Human Perception and Performance. 26 (5): 1570-1582. 2000. doi:10.1037/0096-1523.26.5.1570. 5 Ekim 2013 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Mart 2012. 
  4. ^ a b Zalta, Edward N., (Ed.) (2017), "The Distinction Between Innate and Acquired Characteristics", The Stanford Encyclopedia of Philosophy, Spring 2017, Metaphysics Research Lab, Stanford University, 31 Ekim 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 31 Ekim 2019 
  5. ^ a b A history of psycholinguistics: the pre-Chomskyan era. Oxford: Oxford University Press. 2013. ISBN 9780191627200. OCLC 824525524. 
  6. ^ a b Pronko (May 1946). "Language and psycholinguistics: a review". Psychological Bulletin. 43 (3): 189-239. doi:10.1037/h0056729. ISSN 1939-1455. PMID 21027277. 
  7. ^ A history of psycholinguistics: the pre-Chomskyan era. Oxford: Oxford University Press. 2013. ISBN 9780199653669. 
  8. ^ "Language and psychology: 19th-century developments outside the Germany: A Survey". Geschichte der Sprachwissenschaften (vol. 2 History of the Language Sciences: An International Handbook on the Evolution of the Study of Language from the Beginnings to the Present. Berlin: Walter de Gruyter. 2001. ss. 1679-1692. ISBN 3110167352. 
  9. ^ "A Review of B. F. Skinner's Verbal Behavior". Language. 35 (1): 26-58. 1959. doi:10.2307/411334. ISSN 0097-8507. 
  10. ^ "The faculty of language: what is it, who has it, and how did it evolve?". Science. 298 (5598): 1569-79. November 2002. doi:10.1126/science.298.5598.1569. PMID 12446899. 
  11. ^ Rethinking innateness: A connectionist perspective on development. The MIT Press. 1998. 
  12. ^ Mou (1999). "The Structure of the Chinese Language and Ontological Insights: A Collective-Noun Hypothesis". Philosophy East and West. 49 (1): 45-62. doi:10.2307/1400116. 
  13. ^ Woodfield (2000). "Reference and Deference". Mind and Language. 15 (4): 433-451. doi:10.1111/1468-0017.00143. 
  14. ^ "Making and correcting errors during sentence comprehension: Eye movements in the analysis of structurally ambiguous sentences". Cognitive Psychology. 14 (2): 178-210. 1982. doi:10.1016/0010-0285(82)90008-1. 
  15. ^ "The interaction of syntax and semantics during sentence processing: Eye movements in the analysis of semantically biased sentences". Journal of Verbal Learning and Verbal Behavior. 22 (3): 358-374. 1983. doi:10.1016/s0022-5371(83)90236-0. 
  16. ^ "Toward a lexical framework of constraint-based syntactic ambiguity resolution". Perspectives on Sentence Processing: 155-179. 1994. 
  17. ^ Drieghe, D., K. Rayner, and A. Pollatsek. 2005. "Eye movements and word skipping during reading revisited." Journal of Experimental Psychology: Human Perception and Performance 31(5). p. 954.
  18. ^ "Speech errors as linguistic evidence". 1973. 
  19. ^ a b Psycholinguistics. Los Angeles, Calif.: SAGE. 2011. ISBN 9781446263013. OCLC 846651282. 
  20. ^ a b "Chinese words and the lexicon". The Morphology of Chinese: A Linguistic and Cognitive Approach. Cambridge: Cambridge University Press. 2000. ss. 284-309. 
  21. ^ a b "Semantic facilitation without association in a lexical decision task". Memory & Cognition. 5 (3): 335-9. May 1977. doi:10.3758/bf03197580. PMID 24202904. 
  22. ^ "Eye movements in reading and information processing". Psychological Bulletin. 85 (3): 618-60. May 1978. doi:10.1037/0033-2909.85.3.618. PMID 353867. 
  23. ^ "Integration of visual and linguistic information in spoken language comprehension". Science. 268 (5217): 1632-4. June 1995. doi:10.1126/science.7777863. PMID 7777863. 
  24. ^ "Slips of the Tongue: Windows to the Mind | Linguistic Society of America". www.linguisticsociety.org. 16 Ekim 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Mayıs 2017. 
  25. ^ Speech Errors as Linguistic Evidence. The Netherlands: Mouton & Co. N. V. 1973. ss. 157-163. 
  26. ^ "Functional neuroimaging: technical, logical, and social perspectives". The Hastings Center Report. Spec No (s2): S8-18. 1 Mart 2014. doi:10.1002/hast.294. PMID 24634086. 22 Eylül 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Eylül 2021. 
  27. ^ "DRC: a dual route cascaded model of visual word recognition and reading aloud". Psychological Review. 108 (1): 204-56. January 2001. doi:10.1037/0033-295X.108.1.204. PMID 11212628. 
  28. ^ "The TRACE model of speech perception". Cognitive Psychology. 18 (1): 1-86. January 1986. doi:10.1016/0010-0285(86)90015-0. PMID 3753912. 
  29. ^ Chang (September 2002). "Symbolically speaking: a connectionist model of sentence production". Cognitive Science. 26 (5): 609-651. doi:10.1207/s15516709cog2605_3. ISSN 0364-0213. 
  30. ^ "Words, and how we (eventually) find them.". The Ascent of Babel: An Exploration of Language, Mind, and Understanding. Oxford: Oxford University Press. 1997. ss. 65-83. 
  31. ^ Ethnicity, Language, and Power from a Psycholinguistic Perspective. Bruxelles: Centre de recherche sur le pluralinguisme. 1982. ss. 4-7. 
  32. ^ Ethnicity, Language, and Power from a Psycholinguistic Perspective. Bruxelles: Centre de recherche sur le pluralinguisme. 1982. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Noam Chomsky</span> Amerikalı filozof ve dil bilimci

Avram Noam Chomsky (,

<span class="mw-page-title-main">Bilişsel bilim</span> zihin ve süreçleri hakkında disiplinlerarası bilimsel çalışma

Bilişsel bilim, zihin ve zekânın işleyişini ele alan, zeki sistemlerin dinamiklerini ve yapılarını araştıran disiplinler arası bir yaklaşımdır. Çok geniş bir alanı kapsamasından ötürü bilişsel bilim alanında çalışan araştırmacıların bilişsel psikoloji, dil bilimi, sinir bilimi, yapay zekâ, antropoloji ve felsefe gibi alanlarda temel bilgilere sahip olması beklenir.

<span class="mw-page-title-main">Yapay zekâ</span> insani zekaya sahip makine ve yazılım geliştiren bilgisayar bilimleri dalı

Yapay zekâ ya da kısaca YZ,, insanlar da dahil olmak üzere hayvanlar tarafından, doğal zekânın aksine makineler tarafından görüntülenen zekâ çeşididir. İlk ve ikinci kategoriler arasındaki ayrım genellikle seçilen kısaltmayla ortaya çıkar. Güçlü yapay zeka genellikle Yapay genel zekâ olarak etiketlenirken, doğal zekayı taklit etme girişimleri yapay biyolojik zekâ olarak adlandırılır. Önde gelen yapay zeka ders kitapları, alanı zeki etmenlerin çalışması olarak tanımlar: Çevresini algılayan ve hedeflerine başarıyla ulaşma şansını en üst düzeye çıkaran eylemleri gerçekleştiren herhangi bir cihaz. Halk arasında, yapay zekâ kavramı genellikle insanların insan zihni ile ilişkilendirdiği öğrenme ve problem çözme gibi bilişsel eylemleri taklit eden makineleri tanımlamak için kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Dilbilim</span> insan dilinin araştırılması

Dilbilim, dil bilimi, lengüistik ya da lisaniyat; dilleri dilbilgisi, söz dizimi (sentaks), ses bilgisi (fonetik), ses bilimi (fonoloji), biçimbilim (morfoloji) ve edimbilim (pragmatik) gibi çeşitli yönlerden yapısal, anlamsal ve bildirişimin çıkış bağlamını temel alarak sözlerin gönderimlerini ve iletişimde dilin yaptırım gücünü inceleyen bilim dalıdır.

Anlambilim, anlam bilimi, anlam bilgisi ya da semantik, anlamları inceleyen bilimdir. Anlam bilimi felsefî ya da mantıksal ve dilbilimsel olmak üzere iki farklı açıdan ele alınabilir. Felsefî ya da mantıksal yaklaşım, göstergeler ya da kelimeler ile bunların göndergeleri arasındaki bağlantıya ağırlık verir ve adlandırma, düz anlam, yan anlam, doğruluk gibi özellikleri inceler. Dilbilimsel yaklaşım ise zaman içinde anlam değişiklikleri ile dilin yapısı, düşünce ve anlam arasındaki karşılıklı bağlantı vb. konular üstünde durur.

<span class="mw-page-title-main">Doğal dil işleme</span> bilgisayar bilimi ve dil bilimi alanı

Doğal Dil İşleme, yaygın olarak NLP olarak bilinen yapay zekâ ve dilbilim alt kategorisidir. Türkçe, İngilizce, Almanca, Fransızca gibi doğal dillerin işlenmesi ve kullanılması amacı ile araştırma yapan bilim dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Temporal lob</span> İnsanların beyninde bulunan dört lobdan biri

Temporal lob, memelilerin beynindeki serebral korteksin dört ana lobundan biridir. Temporal lob, memeli beyninin her iki serebral hemisferindeki lateral fissürün altındadır.

Broca alanı veya Broca bölgesi insansı beynin ses üretimiyle bağlantılı işlevleri yürüten bir bölgesidir.

<span class="mw-page-title-main">Evrensel dilbilgisi</span>

Evrensel dilbilgisi kuramı Amerikalı dilbilimci ve filozof Noam Chomsky'ye atfedilen ve dilbilim çalışmalarını ilk ortaya atıldığı 1960'lardan bu yana ciddi biçimde etkilemiş bir kuramdır. En basit şekliyle ifade edilecek olursa evrensel dilbilgisi doğuştan getirilen ve bütün insan dillerinde ortak birtakım kuralların varlığını savunan bir kuramdır. Dolayısıyla evrensel dilbilgisi bütün özel dilbilgilerinin uyması gereken bir şema sağlar. Chomsky'ye göre evrensel dilbilgisi, hayvanların aksine insanın dil öğrenebilmesini sağlayan yetiyi açıklamak için öne sürülmüş ana kavramlardan biridir.

<span class="mw-page-title-main">Sinirdilbilim</span>

Sinirdilbilim, sinir dil bilimi, beyin dil bilimi ya da nörolinguistik; insan beyninde dil kavraması, üretimi ve edinilmesini denetleyen sinirsel mekanizmalara ilişkin çalışmaları kapsayan akademik alandır. Disiplinlerarası bir alan olarak sinir dil bilimi; sinir bilimi, dil bilimi, bilişsel bilim, iletişim bozuklukları ve nöropsikoloji gibi dallardan yöntemler ve teorilerden faydalanır. Birçok farklı geçmişi olan sinir dil bilimi araştırmacıları, bu alana çeşitli deneysel tekniklerin yanı sıra büyük oranda farklılık gösteren teorik bakış açıları getirmiştir. Sinir dil bilimi dalında yapılmış çalışmalar ağırlıklı olarak ruh dil bilimi (psikolinguistik) ve kuramsal dil biliminden kaynaklanan modellerin kullanımıyla şekillendirilmiş ve beynin ruh ile kuramsal dil bilimi dallarında dilin üretimi ve kavrayışı için şart olduğu önerilen işlemleri nasıl uyguladığını araştırmaya odaklanır. Sinir dil bilimcileri, beynin dil ile ilgili bilgileri işleme almak için kullandığı işlevbilimsel mekanizmaları araştırır ve afaziyoloji, beyin görüntüleme, elektrofizyoloji ve bilgisayar modellemesini kullanarak dilbilimsel ve ruhdilbilimsel teorileri değerlendirirler.

Bilişsel nöropsikoloji, beynin yapısı ve işlevinin belirli psikolojik süreçlerle nasıl ilişkili olduğunu anlamayı amaçlayan bilişsel psikolojinin bir dalıdır. Bilişsel psikoloji, zihinsel süreçlerin yeni anılar saklama ve üretme, dil üretme, insanları ve nesneleri tanıma, akıl ve problem çözme yeteneğimizin bilişsel yeteneklerimizden nasıl sorumlu olduğunu inceleyen bilimdir. Bilişsel nöropsikoloji, normal bilişsel işlevsellik modellerinin çıkarımını sağlamak amacıyla beyin hasarı veya nörolojik hastalığın bilişsel etkilerini incelemeye özel bir vurgu yapar. Kanıtlar, beyin bölgelerinde eksiklik gösteren ve çift ayrışma sergileyen hastaların beyin hasarlı bireysel vaka çalışmalarına dayanmaktadır. Çifte ayrışma iki hasta ve iki görevi içerir. Bir hasta bir görevde bozulmuş, diğerinde normal iken diğer hasta ilk görevde normal, diğerinde ise bozulmuştur. Örneğin, A hastası basılı sözcükleri okumada başarısız olmasına rağmen konuşulan sözcükleri normal şekilde anlıyor olabilir. Öte yandan B hastası yazılı sözcükler anlamada normal ve konuşulan sözcükleri anlamada başarısız olacaktır. Bilim insanları bu bilgiyi, sözcük anlama için nasıl tek bir bilişsel modülün olduğunu açıklamak için yorumlayabilirler. Bunun gibi çalışmalardan araştırmacılar, beynin farklı alanlarının son derece uzmanlaşmış olduğunu ortaya koyuyor. Bilişsel nöropsikoloji, beyin hasarlı hastalarla da ilgilenen bilişsel sinirbilimden ayırt edilebilir, ancak bilişsel süreçlerin altında yatan sinirsel mekanizmaları ortaya çıkarmaya odaklanmıştır.

Bilişsel dilbilim, dili anlama, dil üretimi ve dil ediniminin bilişsel yönleriyle ilgilenen bir bilişsel bilim dalıdır. Bilişsel dilbilimin ana araştırma alanları arasında doğal dillerde kategorizasyon, sözdizimi ve anlambilim arasındaki arayüz, dilin deneyim ve algıdaki temeli ve dil ile düşünce arasındaki ilişki yer almaktadır. Dilin bilişle nasıl etkileşime girdiğini, dilin düşünceleri nasıl oluşturduğunu ve dilin zaman içindeki ortak zihniyetteki değişime paralel olarak evrimini açıklar.

Bilişsel nöropsikoloji, beynin yapısı ve işlevinin belirli psikolojik süreçlerle nasıl ilişkili olduğunu anlamayı amaçlayan bilişsel psikolojinin bir dalıdır. Bilişsel psikoloji, zihinsel süreçlerin yeni anılar saklama ve üretme, dil üretme, insanları ve nesneleri tanıma, akıl ve problem çözme yeteneğimizin bilişsel yeteneklerimizden nasıl sorumlu olduğunu inceleyen bilimdir. Bilişsel nöropsikoloji, normal bilişsel işlevsellik modellerinin çıkarımını sağlamak amacıyla beyin hasarı veya nörolojik hastalığın bilişsel etkilerini incelemeye özel bir vurgu yapar. Kanıtlar, beyin bölgelerinde eksiklik gösteren ve çift ayrışma sergileyen hastaların beyin hasarlı bireysel vaka çalışmalarına dayanmaktadır. Çifte ayrışma iki hasta ve iki görevi içerir. Bir hasta bir görevde bozulmuş, diğerinde normal iken diğer hasta ilk görevde normal, diğerinde ise bozulmuştur. Örneğin, A hastası basılı sözcükleri okumada başarısız olmasına rağmen konuşulan sözcükleri normal şekilde anlıyor olabilir. Öte yandan B hastası yazılı sözcükler anlamada normal ve konuşulan sözcükleri anlamada başarısız olacaktır. Bilim insanları bu bilgiyi, sözcük anlama için nasıl tek bir bilişsel modülün olduğunu açıklamak için yorumlayabilirler. Bunun gibi çalışmalardan araştırmacılar, beynin farklı alanlarının son derece uzmanlaşmış olduğunu ortaya koyuyor. Bilişsel nöropsikoloji, beyin hasarlı hastalarla da ilgilenen bilişsel sinirbilimden ayırt edilebilir, ancak bilişsel süreçlerin altında yatan sinirsel mekanizmaları ortaya çıkarmaya odaklanmıştır.

Wernicke alanı, Wernike'nin konuşma alanı olarak da adlandırılır, serebral korteksin konuşmaya bağlı olan iki bölümünden biridir, diğeri Broca'nın alanıdır. Dilin üretiminde yer alan Broca'nın aksine, yazılı ve sözlü dilin anlaşılmasında rol oynar. Geleneksel olarak, sağ elini kullananların yaklaşık% 95'inde ve sol elini kullananların %60'ında sol yarıküre olan baskın serebral yarımkürede üstün temporal girusta yer alan Brodmann bölgesi 22'de bulunduğu düşünülmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Reseptif afazi</span>

Reseptif afazi, duyusal afazi veya arka afazi olarak da bilinen Wernicke afazisi, bireylerin yazılı ve sözlü dili anlamakta zorlandıkları bir afazi türüdür. Wernicke afazisi olan hastalar, tipik konuşma hızında, düzgün bir söz dizilimi olan ve zahmetsiz bir akıcı konuşma gösterirler. Yazma da tıpkı konuşma gibi içerik veya anlamdan yoksun olma eğilimindedir. Çoğu durumda, Wernicke afazisi olan bireylerde motor kusurlar (hemiparezi) oluşmaz. Bu nedenle, çok fazla anlamı olmayan büyük miktarda konuşma üretebilirler. Wernicke afazisi olan kişiler genel olarak konuşmalarındaki hatalarını ve anlamsızlığın farkında değildirler. Genellikle en belirgin dil eksikliklerinin bile farkına varmazlar.

<span class="mw-page-title-main">Angela D. Friederici</span>

Angela Friederici, Almanya, Leipzig'deki Max Planck İnsan Bilişi ve Beyin Bilimleri Enstitüsü'nde yönetici ve aynı zamanda nöropsikoloji ve dilbilim alanlarında dünyaca tanınmış bir uzman. 400'den fazla akademik makalenin ve kitap bölümünün yazarı olmakla birlikte, dilbilim, nörobilim, dil ve psikoloji gibi alanlarda 15 kitabın editörlüğünü de yapmış bulunuyor.

Hasta KC olarak da bilinen Kent Cochrane, 25 yıl boyunca 20'den fazla nöropsikoloji makalesinde vaka çalışması olarak kullanılan geniş çapta incelenmiş hafıza bozukluğuna sahip Kanadalı bir hastaydı. 1981 yılında Cochrane, kendisini ciddi anterograd amnezi ve ayrıca geçici olarak dereceli retrograd amnezi ile bırakan bir motosiklet kazası geçirdi. Diğer amnezik hastalar gibi, Cochrane'in anlamsal hafızası sağlamdı, ancak tüm geçmişine ilişkin epizodik hafızadan yoksundu. Bir vaka çalışması olarak, Cochrane, bireysel bir hafızanın beyindeki tek bir yere lokalize olduğunu belirten amnezi ile ilgili tek hafıza tek lokus hipotezinin çökmesiyle ilişkilendirilmiştir.

İkidillilikte sözcük erişimi, ikidilli insanlar için zihinsel sözlüğün etkinleştirilmesi veya geri alınması sürecini inceleyen bir psikodilbilim alanıdır.

<span class="mw-page-title-main">Jean Berko Gleason</span>

Jean Berko Gleason Amerikalı bir psikodilbilimci ve Boston Üniversitesi Psikoloji ve Beyin Bilimleri Bölümü'nde emerita profesördür ve çocuklarda dil edinimi, afazi, dil gelişiminde cinsiyet farklılıkları ve ebeveyn-çocuk etkileşimlerinin anlaşılmasına temel katkılarda bulunmuştur.

Dil edimi, dilin pratiğe dökülmesi ve uygulanması; edimsel hale gelmesidir. Kısacası bir dilde cümle üretme ve anlama yeteneğidir. Dil edimi, "dil yetisi" ile karşıt olarak tanımlanır; dil yetisi bir konuşmacı veya dinleyicinin dilin yapısı hakkında bilincinin isteği dışında sahip olduğu zihinsel bilgiyi tanımlar. Dil edimi ise konuşmacının bu bilgiyle gerçekte yaptığı, edimsel hale getirdiği performanstır.