İçeriğe atla

Psödogen

Psödogenler işlevsel genlerin çalışmayan evrimsel akrabalarıdır, bunlar protein kodlama yeteneklerini kaybetmiş veya bir şekilde artık hücre içinde ifade edilmemektedir.[1] Bazılarının intron veya promotörleri yoksa da (bunlar mRNA'dan kopyalanıp kromozoma dahil edilmişlerdir ve bu yüzden işlenmiş psödogen olarak adlandırılarlar),[2] çoğunun gen-benzeri bazı özellikleri vardır (promotörler, CpG adaları ve uçbirleştirme noktaları gibi), bunlar, protein veya RNA kodlamalarına engel olan çeşitli tip mutasyonlardan dolayı işlevsizdir. Bu terim 1977'de Jacq ve çalışma arkadaşları tarafından türetilmiş, sahte anlamına gelen "psödo-" öneki ve "gen" sözcüğünden türetilmiştir.[3]

Psödogenler genomdan atılmakta olan genetik malzemenin son aşaması olduğu düşünüldüğü için[4] çöp DNA (İng junk DNA) olarak sayılır. Buna rağmen, psödogen dizileri içinde onların ilginç biyoloji ve evrimsel tarihlerini izlemek mümkündür. Bunun nedeni psödogenin işlevsel bir gen ile ortak bir soya sahip olmasıdır. Bir psödogen ve onunla ilişkili işlevsel gen ortak bir ataya sahiptir ve milyonlarca yıl boyunca farklılaşarak birbirlerinden uzaklaşmışlardır.

Psödogenlerin özellikleri

Psödogenler, bilinen bir gen ile homoloji ve işlevsizlik özllikleri ile tanımlanırlar. Yani, her psödogenin işlevsel bir geninkine benzer bir DNA dizisi varsa da, bunlar işlevsel bir son ürün üretemezler.[5] Genomdaki bir DNA dizisinin psödogen oluğunun anlaşılması kolay değildir çünkü homoloji ve işlevsizlik şartları biyolojik olarak kanıtlanmaz, dizi hizalamaları ve istatistik hesaplamalarla ima olur.

  1. Psödogen ve atasal gen arasındaki DNA dizi aynılığı bu genler arasında homoloji olduğunu imâ eder. İki dizi hizalandıktan sonra birbirinin aynı baz çiftlerinin yüzdesi hesaplanır. Yüksek bir aynılık (%40 ile yaklaşık %100 arası), bu iki dizinin ortak atasal bir diziden ıraksadığı (homolog oldukları) ve bu iki dizinin birbirlerinden bağımsız olarak meydana gelmedikleri anlamına gelir.
  2. İşlevsizlik kendini birkaç şekilde gösterebilir. Normalde bir gendeki bilgiden işlevsel bir proteinin oluşması birkaç aşamadan geçer: transkripsiyon, pre-mRNA işlemlenmesi, translasyon ve protein katlanması bu sürecin zorunlu adımlarındadır. Bu adımlardan herhangi biri bozulursa DNA dizisinin işlevsiz olduğu sonucuna varılabilir. Yüksek debili psödogen teşhisinde, en yaygın görülen bozulmalar dur kodonları ve çerçeve kayma mutasyonlarıdır, bunlar hemen her zaman proteinin işlevselliğini yok eder.
  3. RNA genlerinin psödogenlerinin keşfi genelde daha kolaydır. Çoğu RNA geni birden çok kopyalı genden oluşur, bunlardan psödogen olanlar dizi aynılığı ve diğer kopyalarla aynı bölgede olmalarından dolayı tanınırlar.

Psödogenlerin tip ve kökenleri

Psödogenlerin üç ana tipi vardır, her birinin ayrı oluşum mekanizması ve karakteristik özellikleri vardır. Psödogenlerin sınıflandırması şöyledir:

  1. İşlenmiş (veya retrotranspoze) psödogenler. Yüksek ökaryotlarda, özellikle mememlilerde, retrotranspozisyon genom yapısı üzerinde muazzam etki eden ve sık sık olan bir olaydır. Örneğin insan genomunun %30-40 dolayı, SINE ve LINE olarak adlandırılan tekrarlı elemanlardan oluşur (bkz. retrotranspozonlar).[6][7] Retranspozisyon sürecinde, mRNA ters transkripsiyon yoluyla DNA'ya çevriyazılır ve kromozom DNA'sının içine eklenir. Retrotranspozonlar genelde kendi kopyalarını yaratsalar dahi, deneylerle gösterilmiştir ki, kromozomdaki rastgele genlerin de ters transkripsiyonunu yapabilirler.[8] Bu psödogenler genomun içine eklendikten sonra genelde bir poli-A kuyruğuna sahip olurlar ve çoğunlukla intronları çıkartılmış olur; bunlar cDNA'nın tanımlayıcı özellikleridir. Ancak, bunlar olgun bir mRNA üründen türedikleri için, işlenmiş psödogenler normal genlerin sahip olduğu promotörlerden yoksundur; bu yüzden bunlar retrotranspozisyon sürecinin sonucu olarak işlevsiz psödogen haline gelmişlerdir.[9] İşlenmiş psödogenlerin bir diğer özelliği, asıl diziye kıyasla 5' ucun kesik olmasıdır, bunun nedeni retrotranspozisyon mekanizmasının yeterince süreçsel (İng. processive) olmamasıdır.[10]
  2. İşlenmemiş (veya ikilenmiş) psödogenler. Gen ikilenmesi, genomların evrimindeki bir diğer yaygın ve önemli süreçtir. İşlevsel bir genin bir kopyası gen ikilenmesinin bir sonucu olarak meydana gelebilir ve bunu takiben mutasyonlar edinerek işlevsiz hâle gelebilir. İkilenmiş psödogenler genelde genlerin tüm özelliklerine sahiptir, ekson-intron yapısı ve promotör dizileri dahil olmak üzere. İkilenmiş bir genin varlığının bir organizmanın evrimsel uygunluğu üzerinde genelde çok az bir etkisi vardır, çünkü zarar görmemiş işlevsel bir kopya hâlâ mevcuttur. Bazı evrimsel modellere göre, insan ve diğer primatlara ortak olan ikilenmiş psödogenler, onların evrimsel ilişkisine işaret eder.[11]
  3. Etkisizleşmiş veya tekil psödogenler. Çeşitli mutasyonlar bir genin başarılı bir şekilde okunması veya çevrlimesini durdurabilir, bu mutasyonlar bir toplulukta yerleşirse bir gen işlevsizleşebilir veya etkinsizleşebilir. İşlenmemiş genlerin çalışmaz hale gelmesi ile aynı mekanzimadır bu, ama aradaki fark, genin bozulmasından evvel ikilenmemesidir. Normalde bu tür gen etkinsizleşmelerinin toplulukta yerleşmesi olasısızdır ama, genetik sürüklenme, topluluk darboğazı ve bazen doğal seleksiyon, yerleşmeye yol açabilir. Tekil psödogen için klasik örnek, primatlarda muhtemelen L-gulono-γ-lakton oksidaz (GLO) enzimini kodlamış olan enzimin genidir. Primatlar dışında bütün memelilerde (kobaylar hariç), GLO askorbik asidin (C vitamininin) biyosentezine yardımcı olu ama insan ve diğer primatlarda bu gen etkisizleşmiş bir gen olarak bulunur.[12][13] Bir diğer ilginç ve daha yakın zamana ait bir örnek, bir anlamsız mutasyonun pozitif seçilim sonucu insanlarda bir kaspaz geninin etkizileşmesidir.[14]

Psödogenler moleküler genetik araştırmaları zorlaştırabilir. Örneğin, PCR yöntemi ile bir gen dizisini çoğaltmak isteyen bir araştırmacı, benzer diziler içeren bir psödogenin dizilerini de çoğaltabilir. Benzer şekilde, bazen bir genom dizisine açıklayıcı notlar eklenirken bir psödogen yanlışlıkla gerçek gen olarak kaydedilebilir.

İşlenmiş psödogenler çoğu zaman gen tahmin programları için de sorun yaatırlar, gerçek gen veya ekson olarak teşhis edilirler. İşlenmiş psödogenlerin doğru tanınmasının gen tahmin yöntemlerini iyileşmesini sağlayacağı öne sürülmüştür.[15]

İşlenmiş psödogen oluşmasına yol açan esas dizilerin, işlenmemiş psödogenlere kıyasla kodlama kapasitelerini kaybetme olasılığının daha yüksek olduğu gösterilmiştir.[4]

İşlevsel psödogenler?

Psödogenler, tanımları gereği, işlevsizdirler. Ancak psödogenlerin sınıflandırılması, genelde, genom dizilerinin karmaşık algoritmalarla hesapsal analizini gerektirir.[16] Bunun sonucu olarak, bazı DNA dizileri yanlış olarak psödogen teşhisi almışladır; örneğin Drosophila'da bulunan bir kimera gen olan jingwei 'nin bir zamanlar işlenmiş bir psödogen olduğu sanılırdı, sonradan onun işlevsel olduğu gösterildi.[17]

Pek çok psödogenin transkripsiyon sürecinden geçtiği gösterilmiştir, bunların ya kendi promotörleri hâlâ işlevseldir ya da yakında başka bir genin promotörünü kullanırlar; psödogenlerin bu şekilde ifadesi çoğu zaman dokuya özgüdür.[4] 2003'te Hirotsune ve çalışma arkadaşları retrotranspozisyona uğramış bir psödogen teşhis ettiler, bunun transkripti, kendi homoloğu olan genin (Makorin1) ifadesinde trans-düzenleyici bir etkiye sahip olduğunu gösterdiler ve bunu, gen ifadesinde psödogenlerin önemli biyolojik role sahip olduğu bir model olarak sundular.[18] O zamandan beri baika araştırmacılar başa psödogenler için benzer roller öne sürdüler.[19] Hirotsune'nin bulgusu iki moleküler biyoloğu psödogenler hakkındaki bilimsel yazını gözden geçirmeye sevketti. Psödogenlerin gen düzenlemesi ve ifadesine etki ettiği başka örnekler de buldular.[20], bunun sonucunda Hirotsune'nın grubu psödogenler için ilk defa bir işlev buldukları iddiasını geri aldı.[21] Üstelik Hirotsune'nin Makorin1 geni hakkındaki orijinal buluşu yakın zamanda itiraz gördü;[22]

2008'de Nature dergisinde çıkan bir makalede bazı endojen siRNA'ların psödogenlerden türediği, bazı psödogenlerin bu şekilde protein kodlayıcı RNA'ların ifadesini düzenlemekte rol oynadığı belirtilmektedir.[23]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Vanin EF (1985). "Processed pseudogenes: characteristics and evolution". Annu. Rev. Genet. Cilt 19. ss. 253-72. doi:10.1146/annurev.ge.19.120185.001345. PMID 3909943. 
  2. ^ Evolutionary Analysis Fourth Edition, Freeman Scott, Herron John C.
  3. ^ Jacq C, Miller JR, Brownlee GG (Eylül 1977). "A pseudogene structure in 5S DNA of Xenopus laevis". Cell. 12 (1). ss. 109-20. doi:10.1016/0092-8674(77)90189-1. PMID 561661. 
  4. ^ a b c Zheng D, Frankish A, Baertsch R, Kapranov P, Reymond A, Choo SW, Lu Y, Denoeud F, Antonarakis SE, Snyder M, Ruan Y, Wei CL, Gingeras TR, Guigó R, Harrow J, Gerstein MB (Haziran 2007). "Pseudogenes in the ENCODE regions: consensus annotation, analysis of transcription, and evolution". Genome Res. 17 (6). ss. 839-51. doi:10.1101/gr.5586307. PMC 1891343 $2. PMID 17568002. 
  5. ^ Mighell AJ, Smith NR, Robinson PA, Markham AF (Şubat 2000). "Vertebrate pseudogenes". FEBS Lett. 468 (2-3). ss. 109-114. doi:10.1016/S0014-5793(00)01199-6. PMID 10692568. 
  6. ^ Jurka J (Aralık 2004). "Evolutionary impact of human Alu repetitive elements". Curr. Opin. Genet. Dev. 14 (6). ss. 603-8. doi:10.1016/j.gde.2004.08.008. PMID 15531153. 
  7. ^ Dewannieux M, Heidmann T (2005). "LINEs, SINEs and processed pseudogenes: parasitic strategies for genome modeling". Cytogenet. Genome Res. 110 (1-4). ss. 35-48. doi:10.1159/000084936. PMID 16093656. 
  8. ^ Dewannieux M, Esnault C, Heidmann T (Eylül 2003). "LINE-mediated retrotransposition of marked Alu sequences". Nat. Genet. 35 (1). ss. 41-8. doi:10.1038/ng1223. PMID 12897783. 
  9. ^ Graur D, Shuali Y, Li WH (Nisan 1989). "Deletions in processed pseudogenes accumulate faster in rodents than in humans". J. Mol. Evol. 28 (4). ss. 279-85. doi:10.1007/BF02103423. PMID 2499684. 
  10. ^ Pavlícek A, Paces J, Zíka R, Hejnar J (Ekim 2002). "Length distribution of long interspersed nucleotide elements (LINEs) and processed pseudogenes of human endogenous retroviruses: implications for retrotransposition and pseudogene detection". Gene. 300 (1-2). ss. 189-94. doi:10.1016/S0378-1119(02)01047-8. PMID 12468100. 
  11. ^ Max EE (5 Mayıs 2003). "Plagiarized Errors and Molecular Genetics". Talk.origins. 11 Mayıs 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Temmuz 2008. 
  12. ^ Nishikimi M, Kawai T, Yagi K (Ekim 1992). "Guinea pigs possess a highly mutated gene for L-gulono-gamma-lactone oxidase, the key enzyme for L-ascorbic acid biosynthesis missing in this species". J. Biol. Chem. 267 (30). ss. 21967-72. PMID 1400507. 11 Mayıs 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ağustos 2009. 
  13. ^ Nishikimi M, Fukuyama R, Minoshima S, Shimizu N, Yagi K (Mayıs 1994). "Cloning and chromosomal mapping of the human nonfunctional gene for L-gulono-gamma-lactone oxidase, the enzyme for L-ascorbic acid biosynthesis missing in man". J. Biol. Chem. 269 (18). ss. 13685-8. PMID 8175804. 11 Mayıs 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ağustos 2009. 
  14. ^ Xue Y, Daly A, Yngvadottir B, Liu M, Coop G, Kim Y, Sabeti P, Chen Y, Stalker J, Huckle E, Burton J, Leonard S, Rogers J, Tyler-Smith C (Nisan 2006). "Spread of an inactive form of caspase-12 in humans is due to recent positive selection". Am. J. Hum. Genet. 78 (4). ss. 659-70. doi:10.1086/503116. PMC 1424700 $2. PMID 16532395. 
  15. ^ van Baren MJ, Brent MR (Mayıs 2006). "Iterative gene prediction and pseudogene removal improves genome annotation". Genome Res. 16 (5). ss. 678-85. doi:10.1101/gr.4766206. PMC 1457044 $2. PMID 16651666. 
  16. ^ Harrison PM, Milburn D, Zhang Z, Bertone P, Gerstein M (Şubat 2003). "Identification of pseudogenes in the Drosophila melanogaster genome". Nucleic Acids Res. 31 (3). ss. 1033-7. doi:10.1093/nar/gkg169. PMC 149191 $2. PMID 12560500. 
  17. ^ Long M, Langley CH (Nisan 1993). "Natural selection and the origin of jingwei, a chimeric processed functional gene in Drosophila". Science (journal). 260 (5104). ss. 91-5. doi:10.1126/science.7682012. PMID 7682012. 
  18. ^ Hirotsune S, Yoshida N, Chen A, Garrett L, Sugiyama F, Takahashi S, Yagami K, Wynshaw-Boris A, Yoshiki A (Mayıs 2003). "An expressed pseudogene regulates the messenger-RNA stability of its homologous coding gene". Nature. 423 (6935). ss. 91-6. doi:10.1038/nature01535. PMID 12721631. 
  19. ^ Svensson O, Arvestad L, Lagergren J (Mayıs 2006). "Genome-wide survey for biologically functional pseudogenes". PLoS Comput. Biol. 2 (5). ss. e46. doi:10.1371/journal.pcbi.0020046. PMC 1456316 $2. PMID 16680195. 
  20. ^ Balakirev ES, Ayala FJ (2003). "Pseudogenes: are they "junk" or functional DNA?". Annu. Rev. Genet. Cilt 37. ss. 123-51. doi:10.1146/annurev.genet.37.040103.103949. PMID 14616058. 
  21. ^ Hirotsune S, Yoshida N, Chen A, Garrett L, Sugiyama F, Takahashi S, Yagami K, Wynshaw-Boris A, Yoshiki A (Kasım 2003). "Addendum: An Expressed Pseudogene Regulates the messenger-RNA Stability of Its Homologous Coding Gene". Nature. 426 (100). s. 100. doi:10.1038/nature02094. PMID 12721631. 
  22. ^ Gray TA, Wilson A, Fortin PJ, Nicholls RD (Ağustos 2006). "The putatively functional Mkrn1-p1 pseudogene is neither expressed nor imprinted, nor does it regulate its source gene in trans". Proc. Natl. Acad. Sci. U.S.A. 103 (32). ss. 12039-44. doi:10.1073/pnas.0602216103. PMC 1567693 $2. PMID 16882727. 
  23. ^ Watanabe T, Totoki Y, Toyoda A, Kaneda M, Kuramochi-Miyagawa S, Obata Y, Chiba H, Kohara Y, Kono T, Nakano T, Surani MA, Sakaki Y, Sasaki H (Mayıs 2008). "Endogenous siRNAs from naturally formed dsRNAs regulate transcripts in mouse oocytes". Nature. 453 (7194). ss. 539-43. doi:10.1038/nature06908. PMID 18404146. 

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">DNA</span> Canlıların genetik bilgilerini barındıran molekül

Deoksiriboz nükleik asit veya kısaca DNA, tüm organizmaların ve bazı virüslerin canlılık işlevleri ve biyolojik gelişmeleri için gerekli olan genetik talimatları taşıyan bir nükleik asittir. DNA'nın başlıca rolü bilgiyi uzun süre saklamasıdır. Protein ve RNA gibi hücrenin diğer bileşenlerinin inşası için gerekli olan bilgileri içermesinden dolayı DNA; bir kalıp, şablon veya reçeteye benzetilir. Bu genetik bilgileri içeren DNA parçaları gen olarak adlandırılır. Bazı DNA dizilerinin yapısal işlevleri vardır, diğerleri ise bu genetik bilginin ne şekilde kullanılacağının düzenlenmesine yararlar.

<span class="mw-page-title-main">RNA</span> nükleotitlerden oluşan polimer

Ribonükleik asid (RNA), bir nükleik asittir, nükleotitlerden oluşan bir polimerdir. Her nükleotit bir azotlu baz, bir riboz şeker ve bir fosfattan oluşur. RNA pek çok önemli biyolojik rol oynar, DNA'da taşınan genetik bilginin proteine çevirisi (translasyon) ile ilişkili çeşitli süreçlerde de yer alır. RNA tiplerinden olan mesajcı RNA, DNA'daki bilgiyi protein sentez yeri olan ribozomlara taşır, ribozomal RNA ribozomun en önemli kısımlarını oluşturur, taşıyıcı RNA ise protein sentezinde kullanılmak üzere kullanılacak aminoasitlerin taşınmasında gereklidir. Ayrıca çeşitli RNA tipleri genlerin ne derece aktif olduğunu düzenlemeye yarar.

<span class="mw-page-title-main">Gen</span> içinde bulunduğu hücre veya organizmaya özel bir etkisi olan, kuşaktan kuşağa ve hücreden hücreye geçen kalıtımsal öge.

Gen, bir kalıtım birimidir. Bir DNA'nın belirli bir kısmını oluşturan nükleotid dizisidir. Popüler ve gayriresmî kullanımda gen sözcüğü, "ebeveynden çocuklarına geçen belirli bir karakteristiği taşıyan biyolojik birim" anlamında kullanılır. Kromozomun kesitleri olan genler birbirinden çok farklı işlevlerde ve büyüklüklerde (uzunluklarda) olabilirler. Genlerin büyüklükleri ve işlevleri her zaman doğru orantılı değildir.

Restriksiyon enzimi veya restriksiyon endonükleazı, çift zincirli DNA moleküllerindeki belli nükleotit dizilerini tanıyan ve her iki zinciri birlikte kesen bir enzim türüdür. Bu özel enzimler, bakteri ve arkelerde bulunurlar ve virüslere karşı bir savunma mekanizmasına aittirler. Konak bakteri hücresinde restriksiyon enzimleri seçici olarak yabancı DNA'ları keserler; konak DNA'yı restriksiyon enziminin etkinliğinden korunmak için bir değiştirme (modifikasyon) enzimi tarafından metillenir. Bu iki süreç toplu olarak restriksiyon modifikasyon sistemi olarak adlandırılır. Bir restriksiyon enzimi DNA'yı kesmek için DNA çift sarmalının her şeker-fosfat omurgasından birer kere olmak üzere iki kesme yapar.

<span class="mw-page-title-main">Ribozomal RNA</span> Ribozomun RNA bileşeni

Ribozomal RNA (rRNA), ribozomlarda bulunan bir RNA tipidir, ribozomun protein senteziyle ilişkili katalitik fonksiyonundan sorumludur. Ribozomal RNA'nın görevi, mRNA'daki bilginin translasyon süreci sırasında amino asit dizisine çevrilmesi için taşıyıcı RNA (tRNA) ile etkileşmek ve uzayan peptit zincirine amino asit takmaktır. Hücre sitoplazmasında serbest halde bulunan RNA'nın %80'i rRNA'dan oluşur.

<span class="mw-page-title-main">DNA dizileme</span> moleküler biyolojide bir teknik

DNA dizilemesi, bir DNA molekülündeki nükleotit bazlarının sırasının belirlenmesidir.

<span class="mw-page-title-main">Transpozon</span>

Transpozonlar bir hücrenin genomunda farklı yerlere, transpozisyon olarak adlandırılan bir süreçle hareket edebilen DNA dizileridir. Bu süreç ile mutasyonlara ve genomdaki DNA miktarının değişmesine neden olurlar. Çeşitli hareketli genetik elemanlar mevcuttur, bunlar transpozisyon mekanizmalarına göre sınıflandırılırlar. Retrotranspozonlar bir RNA ara ürün aracılığıyla kendilerini kopyalayarak hareket ederler. DNA transpozonları bir RNA ara ürün kullanmaz. Tranpozonların kimi kendini kopyalayarak, kimi kendini çevreleyen DNA'dan kesip çıkarıp başka bir yere taşıyarak hareket eder. Bu özelliklerinden dolayı, bilim insanları transpozonları canlılardaki DNA'yı değiştirmek için bir araç olarak kullanırlar.

Moleküler biyolojide bir transkripsiyon faktörü genlerin transkripsiyonunu düzenlemek için DNA üzerinde belli bir diziye bağlanabilen bir proteindir. Bunlar diziye-özgün DNA bağlanma proteini olarak da adlandırılır. Transkripsiyon faktörleri tek başına veya bir komplekste yer alan başka proteinlerle beraber, RNA polimeraz tarafından bir genin transkripsiyonunu ya kolaylaştırırlar veya engeller.

<span class="mw-page-title-main">Otizmin kalıtsallığı</span>

Otizmin kalıtsallığı, Otizm spektrum bozukluklarının nedenleri arasında en önemli yeri genetik faktörler tutmaktadır. İkizler üzerinde yapılan ilk çalışmalar otizmin kalıtsallığının %90'dan fazla olduğunu, bir başka deyişle genetik faktörlerin otizm vakalarının %90'ından fazlasını açıkladığını göstermiştir. Bu tahminin daha kesinleştirilmesi için ikizler üzerine yeni data ve yapısal genetik modeller gerekmektedir. Tek yumurta ikizlerinden yalnızca biri otistik olduğunda diğerinde genellikle öğrenme ve sosyal bozukluklar görülmektedir. Erişkin kardeşler için ise daha geniş olan otizm fenotipinin bir ya da birkaç özelliğine sahip olma riski %30'dur.

DNA metilasyonu DNA'nın bir kimyasal değişimdir, kalıtsal olup sonradan ilk dizi geri gelecek şekilde çıkartılabilir. Bu özelliği nedeniyle epigenetik koda aittir ve en iyi karakterize edilmiş epigenetik mekanizmadır. Metilasyon tüm virüslerde görülen, öz ile öz-başka ayrımına yarayan bir yetenek olduğu için epigenetik kodun, kadim viral enfeksiyon olaylarından kalma bir mekanizma olabileceği öne sürülmüştür.

<span class="mw-page-title-main">MikroRNA</span> yaklaşık 21-23 nükleotit uzunluğunda tek iplikli RNA molekülü türü

Genetikte, mikroRNA (miRNA) yaklaşık 21-23 nükleotit uzunluğunda tek iplikli RNA molekülü türüdür, gen ifadesinin düzenlenmesinde rol oynar. miRNA'lar kodlamayan RNA'lardandır, yani DNA'dan transkripsiyonu yapılan ama proteine çevirisi yapılmayan genler tarafından kodlanırlar. Pri-miRNA olarak adlandırılan primer transkriptler işlenerek, önce pre-miRNA adlı kısa sap-ilmik yapılarına, sonra da fonksiyonel miRNA'ya dönüşürler. Olgun miRNA moleküller bir veya daha çok mesajcı RNA (mRNA) ile kısmî tamamlayıcıdır ve başlıca işlevleri gen ifadesini aşağı ayarlamaktır. 1993'te Lee ve çalışma arkadaşları tarafından Victor Ambros laboratuvarında keşfedilmişlerdir, ancak mikroRNA terimi ilk 2001'de kullanıma girimiştir.

<span class="mw-page-title-main">Karboksilesteraz 1</span>

Karboksilesteraz 1, insanda CES1 geni tarafından kodlanan bir karboksilesteraz enzimidir. Bu enzim, ester, tiyoester veya amid bağları içeren çeşitli yabancı ve endojen bileşikleri hidroliz ederek vücuda zararlı maddeleri zararsız etmeye yarar. Bu enzim hücre içinde kolesterol esterifikasyonundan sorumludur.

Kimyada metilasyon veya metillenme, bir kimyasal bileşiğe bir metil grubunun bağlanması veya sübstitüsyonudur. Bu terim kimyada, biyokimyada, toprak bilimlerinde ve hayat bilimlerinde yaygınca kullanılır.

Genetikte kodlamayan DNA bir proteindeki amino asit dizisine karşılık gelen bilgi içermeyen DNA'dır. Çoğu ökaryotta genomun büyük bir kısmı kodlamayan DNA'dan oluşur. İnsanda genomun %5'i protein kodlayan dizilerden oluşur. Bazı kodlamayan DNA, kodlayan bölgenin etkinliğini düzenlemeye yarar. Yakın zamana kadar kodlamayan DNA'nın ne işe yaradığı bilinmemekteydi ve bu yüzden ona çöp DNA olarak değinilirdi.

<span class="mw-page-title-main">Gen duplikasyonu</span>

Gen duplikasyonu, içinde bir gen bulunan bir DNA bölgesinin herhangi şekilde ikilenmesidir; homolog rekombinasyon sırasında bir hata sonucu, retrotranspozisyon olayı veya tüm bir kromozomun ikilenmesi sonucu meydana gelebilir. Genin kopyası selektif baskıdan yoksun olduğu için, ondaki mutasyonların organizma üzerinde zararlı etkisi olmaz. Dolayısıyla, organizmanın nesilleri boyunca, işlevsel tek kopyalı bir gene kıyasla daha hızlı mutasyona uğrar.

<span class="mw-page-title-main">İnsan genomu</span>

İnsan genomu Homo sapiens'in genomudur. 23 kromozom çifti üzerinde bulunur, bunlardan 22 çifti otozomal kromozomdur, kalan çift ise cinsiyeti belirler. Haploit insan genomu toplam 3 milyar DNA baz çiftinden biraz fazla uzunluktadır. İnsan Genom Projesi ile elde edilen ökromatik insan genom referans dizisi biyomedikal bilimlerde kullanılmaktadır.

Kodlamayan RNA, proteine çevirisi yapılmayan işlevsel bir RNA molekülüdür. İngilizce literatürde non-coding RNA''nın kısaltması olan ncRNA olarak anılırlar, daha az sıklıkla kullanılan diğer adları non-protein-coding RNA, non-messenger RNA, small non-messenger RNA, functional RNA. Küçük RNA terimi bakterilerde kullanılır. Kodlamayan RNA'nın yazıldığı DNA dizileri RNA geni veya kodlamayan RNA geni olarak adlandırılır.

Gen bulma, genomik DNA'da biyolojik olarak işlevsel olan dizileri algoritmik olarak tespit etmekle ilgili hesaplamalı biyolojinin bir sahasıdır. İşlevsel dizilerden kastedilen genelde protein kodlayıcı genler olmakla beraber, RNA genleri ve düzenleyici bölgeler de dahil edilir. Bir organizmanın genomu dizilendikten sonra bu genomun anlaşılabilmesi için ilk ve en önemli adım gen bulmadır.

Mikrosatelitler, Basit dizi tekrarları veya Kısa Bitişik Tekrarlar DNA'da bulunan, 1-6 baz çifti uzunluğundaki tekrar eden dizilerdir.

<span class="mw-page-title-main">Phillip Allen Sharp</span> Amerikalı biyolog

Phillip Allen Sharp, Amerikan genetikçi ve moleküler biyolog. RNA bağlanmasının kaşiflerinden biridir. Richard J. Roberts ile birlikte ökaryot hücrelerinin DNA dizelerindeki genlerin bitişik sırada olmadığını, aralarda intron denilen okunmayan ve protein sentezine katılmayan bölümlerin olduğunu keşfettiler. Bu sayede mRNA'lar aynı DNA dizesinden bu bölümleri farklı şekilde silmeleri ile farklı proteinleri kodlayabilmektedir. İkili bu keşifleri ile 1993 Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülünü kazanmışlardır.