İçeriğe atla

Primer sklerozan kolanjit

Primer sklerozan kolanjit, intrahepatik ve ekstrahepatik safra yollarının darlık gibi yapısal bozukluklara yol açan enflamasyon, skleroz sonucu kronik ve ilerleyici bir safra yolu hastalığıdır. Sebebi ve patogenezi tam olarak aydınlatılmamış olsa da multifaktoriyel (genetik, çevresel vb.) etmenlerce tetiklenen otoimmun bir hastalık olduğu bilinmektedir. En sık ülseratif kolit olmak üzere başka otoimmun hastalıklarla da birlikte görülmektedir.[1][2] Nadir görülen bir hastalıktır, 30-45 yaş arasında ve erkeklerde daha sık görülür. Medikal ve cerrahi olarak pek çok tedavi uygulansa da kesin bir tedavisi yoktur.

Klinik

Primer sklerozan kolanjit (PSK) çoğunlukla safra yollarının tıkanması sonucu oluşan semptomlarla kendini belli eder. Bunlara sağ üst kadranda karın ağrısı, sarılık, yorgunluk, kaşıntı örnek verilebilir. Akut kolanjit durumunda ateş de görülebilir. Hastaların çoğuna semptomatik oldukları zaman tanı konsa da asemptomatik haldeyken başka sebeplerden karaciğer fonksiyon testlerinin incelenmesi sonucu tesadüfen de tanı konulabilir.[3]

Hastalığın ilerlemesine bağlı olarak kolestazın gelişmesi ve sirozun oluştuğu durumlarda belirtilere ve bulgulara siroza bağlı asit, ödem, özofagus kanaması, bilinç bozukluğu da eklenebilir. Hastaların %10-15'inde kolanjiyokarsinom gelişir.

Tanı

Semptomlara bağlı olarak ilk basamakta laboratuvarda karaciğer fonksiyon testleri ve görüntüleme yöntemi olarak ultrasonografi tercih edilir. Ancak, kesin tanı için kolanjiyografik yöntemler daha yararlıdır. Manyetik rezonans kolanjiyopankretografi (MRCP), girişimsel olmayışı ve radyasyon içermemesi açısından endoskopik retrograd kolanjiyopankretografi (ERCP) ve perkütan transhepatik kolanjiografiye (PTK) göre avantajlıdır. Bu yöntemlerde safra yollarında yer yer genişlemelerle giden darlıklar gözlenir. Bu görüntü sıralı boncuk ya da beading olarak tanımlanır. Bunun yanında skleroza bağlı kanallarda soğan zarı olarak tanımlanan kalınlaşmalar da görülebilir. Bu görüntüler %25 intrahepatik safra yollarında sınırlıdır.[3]

Tedavi

PSK'nin kesin bir tedavisi yoktur. Ancak hastalığın çeşitli bileşenlerini tedavi etmek amacıyla UDCA, kolestiramin, immunsupresanlar, immunmodülatörler kullanılmaktar. Bunun yanında darlıkların derecesine göre balon dilatasyon ya da stentleme gibi girişimsel yöntemlerle genişletme de yapılmaktadır. Cerrahi yöntemler arasında safra yollarının yeniden yapılandırılması ve karaciğer nakli vardır.[1]

Kaynakça

Özel
  1. ^ a b "Primer Sklerozan Kolanjit | turkcerrahi.com". www.turkcerrahi.com (İngilizce). 24 Eylül 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Aralık 2020. 
  2. ^ "Primer sklerozan kolanjit". Prof. Dr Ahmet DOBRUCALI. 13 Eylül 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Aralık 2020. 
  3. ^ a b "Primer Sklerozan Kolanjit: Patogenez, Tanı (ESGE, EASL Kriterleri) ve Tedavi" (PDF). İstanbul Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi. Eylül 2017. 19 Haziran 2018 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Aralık 2020. 
Genel
  • Greenberger, Norton J., and Gustav Paumgartner. “Diseases of the Gallbladder and Bile Ducts.” Harrison's Principles of Internal Medicine, by J. Larry Jameson et al., McGraw-Hill Education, 2018, pp. 2431–2433.
  • Haisley, Kelly R., and John G. Hunter. “Gallbladder and the Extrahepatic Biliary System.” Schwartz's Principles of Surgery, by F. Charles Brunicardi et al., McGraw-Hill, 2019, pp. 1417–1418.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Radyoloji</span> Tıp dalı

Radyoloji, x ışınları ve diğer görüntüleme yöntemlerinin tıpta tanı ve tedavi amacıyla kullanılmasıdır. Tanı ve tedavi amacıyla kullanılan yöntemlerden bazıları; radyografi, ultrason, bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans görüntüleme (MR), nükleer tıp yöntemleri, pozitron emisyon tomografi (PET), mamografi, floroskopi ve X ışını kullanan diğer bazı yöntemler olarak sıralanabilir. Bu yöntemlerin tanı amacıyla kullanımı, tıbbi görüntüleme ile elde edilen görüntülerden hastalıkların tespitinde yararlanılması şeklinde olurken, tedavi amacıyla kullanımı ise bazı radyolojik belirti ve cerrahi işlemlerin görüntüleme yöntemleri sayesinde daha az zararla yapılmasını sağlamalarıdır. Radyoloji iki ana başlığa ayrılır. Bunlar, "Diagnostik Radyoloji" ve "Radyoterapi" dir. Bazı radyolojik yöntemler aşağıda verilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Kardiyoloji</span> Kalp ve dolaşım sistemi hastalıklarını inceleyen bilim dalı

Kardiyoloji, kalp ve dolaşım sistemi hastalıklarını inceleyen bilim dalıdır. Bu alan, konjenital kalp kusurları, koroner arter hastalığı, kalp yetmezliği, kalp kapak hastalığı ve elektrofizyoloji'nin tıbbi teşhis ve tedavisini içerir. Tıbbın bu alanında uzmanlaşmış doktorlara dahiliye'nin bir uzmanlık alanı olan kardiyolog denir.

<span class="mw-page-title-main">Nöroloji</span> beyin, beyin sapı, omurilik ve çevresel sinir sistemiyle kasların hastalıklarını inceleyen tıp dalı

Nöroloji ya da sinir bilimi, genel olarak beyin, beyin sapı, omurilik ve çevresel sinir sistemiyle kasların hastalıklarını inceleyen, cerrahi dışındaki tedavi uygulamalarını içeren tıp bilimi dalıdır. Nöroloji zamanla içine kapalı ve sınırlı bir dal olmaktan çıkmış, epilepsi, hareket bozuklukları, beyin damar hastalıkları, bunamalar, uyku bozuklukları gibi ayrıca özelleşmişlik gerektiren alt disiplinlere bölünmüştür, bunun yanı sıra 19. yüzyılda ruh hastalıklarıyla birlikte ele alınırken, 20. yüzyıldan itibaren psikiyatri ayrı bir dal olarak ayrılmıştır. Tüm bu alanlardaki ciddi laboratuvar arka planının yanı sıra günümüze nöroloji pek çok başka tıp alanı ile multidisipliner bir ilişki içindedir.

<span class="mw-page-title-main">Sarılık</span> İnsan hastalığı

Sarılık (ikter; icterus), bir hastalık değil, çoğu karaciğerle ilgili olan bazı hastalıkların belirtisidir. İkter tablosunda gözakı (sklera), deri, mukozalar ve organlar sarıya boyanır. En önemli nedeni kandaki bilirubin düzeyinin artmasıdır. Normalde periferik kanın 100 ml’sinde 1 mg kadar bilirubin bulunur. Kandaki bilirubin düzeyinin 2.5 mg’ın üzerine çıkmasına “hiperbilirubinemi”, bunun neden olduğu klinik tabloya "sarılık; ikter (icterus)” adı verilir.

<span class="mw-page-title-main">Siroz</span> fibrozis ile karakterize kronik karaciğer hastalığı

Karaciğer sirozu veya kısaca siroz, uzun süreli karaciğer hasarının neden olduğu, karaciğer fonksiyonunun yaygın ve çoğu zaman geri dönüşümsüz olarak bozulmasıyla karakterize kronik ve ilerleyici bir hastalıktır. Karaciğerde meydana gelen hasar sonucu zamanla normal karaciğer dokusunun yerini fibröz skar dokusu alır ve bu da karaciğer fonksiyonlarının bozulmasına yol açar. Hastalık tipik olarak aylar veya yıllar içinde yavaşça gelişir. Erken belirtiler arasında yorgunluk, halsizlik, iştah kaybı, açıklanamayan kilo kaybı, bulantı, kusma ve karnın sağ üst kadranında ağrı olabilir. Hastalık ilerledikçe belirtiler arasında kaşıntı, alt bacaklarda şişme, karında sıvı birikmesi, sarılık, kolay morarma ve ciltte örümcek benzeri kan damarlarının gelişmesi yer alabilir. Karında biriken sıvı spontan enfeksiyonlara yol açabilir. Daha ciddi komplikasyonlar arasında hepatik ensefalopati, özofagus, mide veya bağırsaklardaki genişlemiş damarlardan kanama ve karaciğer kanseri yer alır. Sirozun evreleri arasında kompanse siroz ve dekompanse siroz yer almaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Bilirübin</span> Kimyasal bileşik

Bilirubin, çok büyük bölümü (%90) parçalanan alyuvarlardan (eritrosit) kökenlidir. Kan kökenli (hematojen) bir pigment olmasına karşın demir içermez. Safranın ana pigmentidir. Normal yaşam süresi olan 120 günü dolduran eritrositler dalak, kemik iliği ve karaciğerdeki fagositler tarafından dolaşımdan alınır ve parçalanırlar. Alyuvarların yıkımı sırasında hemoglobin moleküllerinin parçalanmasıyla açığa çıkan serbest bilirubin albumin aracılığıyla karaciğere taşınır ve burada işlenir. Bilirubin karaciğerde üretilir, safra kesesinde depolanır ve duodenumdaki Vater papillasına açılan safra kanalı aracılığıyla bağırsaklara akıtılır. Safradaki konjuge bilirubin bağırsaktaki bakterilerin etkisiyle “stercobilinogen”e dönüşür. Sterkobilinojenin büyük bölümü dışkıyla atılır. Kalanı bağırsaktan emilerek yeniden karaciğere gelir ve işlenerek konjuge bilirubine dönüştürülür. Kana geçen konjuge bilirubin ise idrarla atılır (urobilinogen). Bilirubin pigmentiyle ilgili olan en önemli patoloji "sarılık " tablosudur.

Akut pankreatit, üst abdominal ağrı ve yükselmiş pankreas enzimleriyle karakterize enflamatuvar bir rahatsızlıktır.

<span class="mw-page-title-main">Meloksikam</span> non steroidal antienflamatuar ilaç etken maddesi

Meloksikam primer dismenore, ameliyat sonrası ağrı, romatoid artrit ve osteoartrit semptomlarını azaltmak için kullanılan bir non steroidal antienflamatuar ilaç etken maddesidir. Piroksikamla çok benzeşmektedir. Bir selektif COX-2 inhibitörü bir olan non-streoid antienflamatuvar olan bir ilaçtır. COX-2 spesifik ürünler gibi miyokardiyal prostasiklini inhibe etmediği için hipertansiyona ve ödeme neden olmaz. Kardiyovasküler risk açısından oldukça güvenli bir alternatiftir. Meloksikam’ın, bazı klasik NSAİ ilaçlar tarafından indüklenen trombosit agregasyonu inhibisyonu sonucu oluşan kanama zamanının uzaması üzerine etkisi yoktur.

<span class="mw-page-title-main">Berlin Alman Kalp Merkezi</span>

Berlin Alman Kalp Merkezi, Berlin'de kâr amacı gütmeyen bir kamu vakfı olarak kurulmuş olan, bir tıp ve araştırma merkezidir. Merkez kardiyovasküler hastalıkların tedavisinin yanı sıra, kalp ve akciğer transplantasyonu alanında da uzmanlaşmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Ekinokokkoz</span>

Ekinokokkoz ya da diğer adlarıyla kist hidatik, hidatidoz veya halk arasında türüne bakılmaksızın bilinen adıyla kist hastalığı, Echinococcus türü şerit solucanlarının sebep olduğu bir paraziter hastalıktır. İnsanlarda bu hastalığın iki ana türü görülür: kistik ekinokokkoz ve alveolar ekinokokkoz. Daha seyrek görülen ve polikistik ekinokokkoz ve ünikistik ekinokokkoz adı verilen iki türü daha vardır. Bu hastalık çoğunlukla belirti vermeden başlar ve bu durum yıllarca sürebilir. Ortaya çıkan belirti ve işaretler kistlerin yerine ve büyüklüğüne bağlıdır. Alveolar hastalık genellikle karaciğerde başlar, ama akciğerler ve beyin gibi vücudun diğer kısımlarına da sıçrayabilir. Karaciğeri etkilenen kişilerde karın ağrısı, kilo kaybı ve renkte sararma görülebilir. Akciğer hastalığı ise göğüs ağrısına, nefes darlığına ve öksürüğe yol açabilir.

<span class="mw-page-title-main">Safra kesesi</span> İnsanda ve diğer omurgalılarda bulunan organ

Safra kesesi ya da öd kesesi, bazı omurgalı canlılarda safranın ince bağırsağa salınmadan önce depolandığı ve konsantre edildiği küçük ve içi boş bir organdır. İnsanlarda armut şeklindeki safra kesesi karaciğerin altında bulunur, ancak kesenin yapısı ve konumu hayvan türleri arasında önemli ölçüde farklılık gösterebilir. Safra kesesi karaciğer tarafından üretilen safrayı ortak hepatik kanal yoluyla alır ve depolar, safranın yağların sindirilmesine yardımcı olması için oniki parmak bağırsağına salınması ise koledok olarak da adlandırılan ana safra kanalı yoluyla gerçekleştirilir.

Safra yolu yaralanmaları, safra yollarında genellikle laparoskopik kolesistektomi sonucu meydana gelen iyatrojenik yaralanmalardır. Ana safra kanalı, sistik kanal ve ortak hepatik kanalı kapsayan ekstrahepatik safra yollarında gerçekleşen yaralanmalar yüksek morbidite ve mortalite oranlarına sahiptir. Laparoskopik kolesistektominin 1987'de uygulanmaya başlamasından sonra bu komplikasyonların görülme sıklığı artmış olup, deneyim elde edilmesi sonucunda bile hastaların %0.5'inde görülmeye devam etmektedir. Yaralanmalar intraoperatif ya da postoperatif olarak ayrılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Kolesistektomi</span>

Kolesistektomi, safra kesesinin cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Kolesistektomi, safra taşlarının neden olduğu biliyer kolik, kolesistit, pankreatit ve kolanjit gibi ağrı ve komplikasyonlar başta olmak üzere biliyer diskinezi ve safra kesesi kanseri durumlarında da tavsiye edilen bir tedavidir. 2011 yılında kolesistektomi, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki hastanelerde uygulanan en yaygın 8. ameliyathane prosedürü olmuştur. Kolesistektomi, bir video kamera kullanılarak laparoskopi yoluyla veya açık cerrahi teknikleri ile gerçekleştirilebilir.

<span class="mw-page-title-main">Safra kesesi polipi</span> safra kesesinin duvarında meydana gelen büyüme veya (polipoid) lezyonlar

Safra kesesi polipleri, safra kesesinin duvarında meydana gelen büyüme veya (polipoid) lezyonlardır. Safra kesesinin polipoid büyümesinin ana türleri arasında kolesterol polipleri (kolesterolozis), fibröz displazisi olan safra kesesinin kolesterolozis polipleri, adenomyomatoz, hiperplastik kolesistoz ve adenokarsinom yer alır.

<span class="mw-page-title-main">Safra kesesi kanseri</span>

Safra kesesi kanseri, nadir görülen bir kanser türüdür. Amerika Birleşik Devletleri'nde yılda 100.000 kişide 2 vakadan az görülmektedir. Özellikle Orta ve Güney Amerika, Orta ve Doğu Avrupa, Japonya ve Kuzey Hindistan'da yaygındır; Ayrıca Amerikan Yerlileri ve Hispaniklerin aralarında bulunduğu bazı etnik gruplarda da yaygındır. Yeterince erken teşhis edilirse, safra kesesi, karaciğerin bir kısmı ve ilgili lenf düğümleri çıkarılarak tedavi edilebilir, ancak en sık karın ağrısı, sarılık ve kusma gibi semptomlar ortaya çıktıktan sonra, yani kanser karaciğer gibi diğer organlara yayılınca teşhis edilir.

Hering kanalları veya intrahepatik safra kanalları, karaciğerde üretilen safranın akışında yer alan önemli yolaklardır.

Hepatektomi veya karaciğer rezeksiyonu karaciğerin cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Terim genellikle bir karaciğer nakli donöründen karaciğerin çıkarılması için kullanılırken, bu makale hepatik dokunun kısmi rezeksiyonlarına ve hepatoportoenterostomiye odaklanacaktır.

<span class="mw-page-title-main">Karın ağrısı</span> mide ağrıları

Karın ağrısı, ciddi ve ciddi olmayan tıbbi durumlarla ilişkili olabilen bir semptomdur.

Safra reflü gastriti veya alkalen reflü gastrit, karaciğerde üretilen safra ve duodenumda yer alan diğer bileşenlerin ince bağırsaklardan mideye sızarak mide mukozasında iltihaplanmaya yol açtığı bir gastrit türü.

Bir örtüşme sendromu, daha yaygın olarak tanınan en az iki bozukluğun özelliklerini paylaşan tıbbi bir durumdur. Örtüşme sendromlarının örnekleri, romatolojide örtüşen bağ dokusu bozuklukları ve kardiyolojide örtüşen genetik bozukluklar gibi birçok tıbbi uzmanlıkta bulunabilir.