İçeriğe atla

Ponza taşı

Tenerife'den (Kanarya Adaları) ponza taşı örneği. Örneğin yoğunluğu 0,25 g/cm³'tür. Cetvel cm seviyesindedir.

Ponza taşı (ya da pomza taşı), volkanik bir kayaç türüdür.[1]

Türkçede pomza taşı, sünger taşı, köpüktaşı, topuk taşı, hışırtaşı, nasırtaşı, küvek gibi adlarla bilinir. İngilizcede iri taneli olanlara “pumice”, ince taneli olanlara da “pumicite” denir.

Özellikleri

Ponza volkanik kökenli silikat esaslı camsı bir özelliğe ve gözenekli bir yapıya sahip olan hafif yapı elemandır. Genelde açık renkli olup beyazdan, kreme, mavi, griye kadar değişen renklerde olur, ancak yeşil, kahverengi ve siyah da olabilir.

Suyu emen bir özelliği olan ponza taşı, oldukça hafiftir. Yeryüzünde en yaygın olarak bulunan ve kullanılan türü asidik ponzadır. Bu tür beyaz, kirli renkte olanıdır. Oluşum esnasında ani soğuma ve gazların bünyeyi ani olarak terk etmesi sonucu oldukça gözenekli bir yapı kazanmıştır. Gözenekler birbirleri ile bağlantılı değildir.

Ponza; asidik ve bazik karakterli volkanik faaliyetler sonucu oluşur, gözenekli bünyesinde kristal suyu yoktur, genellikle riyolit kompozisyonu içerir. Asidik ponza; beyaz, kirli beyaz renkte olup, daha yaygın olarak bulunur ve yoğunluğu 0,5-1 gr/cm³ arasında değişir. Bazik ponza ise yabancıların “Scoria” dedikleri, Türkçede ise bazaltik ponza olarak bilinen kahverengi, siyahımsı renkte ponza türü olup, özgül ağırlığı 1-2 gr/cm³ dür.

  1. Renklilik: İyi kalite ponza beyaz olmalıdır.
  2. Kırılganlık: İyi bir ponza, sert bir yüzeye vurulduğunda ezilip toz olmalı fakat kırılmamalıdır.
  3. Kimyasal birleşim: Tekstil sanayiinde ponzanın kullanılabilmesi için, kimyevi birleşimindeki demir oksit, sodyum oksit ve potasyum oksit miktarlarının, kumaş boyası ve yıkamada kullanılan diğer kimyevi maddelerle reaksiyona girebileceği ve kumaşta renk değişikliği oluşturabileceği hususu dikkate alınmalıdır.
  4. Sertlik: Kırılmadan ezilme özelliği göstermelidir.
  5. Özgül ağırlığı: Sıfır nemde özgül ağırlığının 0.5-0.55 g/cm³ olması istenir.
  6. Su emme özelliği: Tekstil kalitesi için %50’den fazla olan su emme özelliği ideal kullanımı sağlar.
  7. İşlenme durumu: Tekstil kalitesi ponzanın keskin yüzeylerinin yuvarlatılmış olması istenir ki, temas ettiği kumaş yırtılmasın. Cam eşyaların işlenmesi, özel boyalarda dolgu maddesi olarak, tarım ilaçlarında kimyasal taşıyıcı olarak, sabun ve deterjan üretiminde pozzolana olarak kullanılması diğer kullanım alanlarından bazılarıdır. Son yıllardaki bir kullanım alanı da “barbekü” tabir edilen mangallarda, kömürün yerini almasıdır. Burada mangalın alttan fazla ısıtılması sonucunda akkor hale gelen ponza, kömür ateşi işlevini görür.

Tarihçe

Ponza madeninin ilk olarak Antik Yunan zamanında kullanıldığı tahmin ediliyor. MÖ 1. yüzyılda Vitruvio’ya ait mimari özette ponza taşından bahsedilmektedir. Vitruvio; yığınları sudan hafif, bu nedenle de yüzücü olarak tanımlar. Ayrıca suyu emmediğini ve hijyenik olduğunu da belirtir. Eski Romalılar zamanında ponza taşı çoğunlukla termal banyoların ve tapınakların yapımında kullanılmıştır. Bu eserlerin bazıları halen görülebilir. Bu dönemlere ait en belirgin örnekler Roma Pantheonu ve İstanbul’daki Ayasofya Kilisesi’dir. Almanya’da ise 1800'lü yıllarda Renanya bölgesinde kullanılmaya başlanmıştır. Avrupa genelinde ise ponza taşına ilgi gösterilmemiştir. ABD'de ise ponza taşının yapı malzemesi olarak kullanılması 18. yüzyılın ortalarında Kaliforniya’da başlamıştır. Son 30 yıl içerisinde ise teknolojinin gelişmesi ve çevre bilincinin artması ponza taşının kullanımını yaygınlaştırmıştır. Türkiye’de üretimine ilk olarak 1988 yılında başlandı.[2]

Oluşumu

Dünya kabuğunun derinliklerinde, bazaltın kısmi erimesiyle oluşan magma cepleri bulunmaktadır. Çok yüksek basınçta bu magma normal koşullarda sıvı ya da gaz olabilecek tüm maddeleri emer. (H2O, CO2, F) Zaman içerisinde, bu magma cepleri üzerindeki basınç, yer hareketlerinin etkisiyle azalır. Yer hareketleri meydana geldiğinde, volkanik bir patlama başlar ve bu gazlar magmanın içinden püskürür. Gazların serbest kalmasıyla magmanın yapışkanlığı çok hızlı şekilde artar ve katılaştırma ısısı yükselir. Böylece magma köpürür, parçalara ayrılır ve ponza taşı diye bildigimiz maddeyi oluşturur. Bu madde kraterden havaya çok büyük bir gaz patlamasıyla atılır ve çevreye dağılır. Ponza, çok ani soğumasından dolayı kristalize olmaya zaman bulamaz. Katılaştığında içinde çözünen buhar aniden salınır ve püskürerek gözenekli yapıyı oluşturur. Bu şartlar oluştuğunda her tür lav, ponza haline gelebilir.

Bulunduğu yerler ve üretimi

Ponza belirli koşullar altında volkanların patlamasıyla meydana gelir, bu nedenle volkanik olarak aktif olan her bölgede bulunur. 2011 yılında İtalya ve Türkiye sırasıyla 4 ve 3 milyon ton ponza madeni üretimine öncülük etmiştir. Bir milyonu aşan diğer üreticiler: Yunanistan, İran, Şili ve Suriye. Ponza üretimi 2011 yılında 17 milyon ton olarak tahmin edilmiştir. Ponza madeninin Türkiye’de üretimine ilk olarak 1988 yılında başlamıştır. Ponza taşı, Türkiye’de çoğunlukla Kayseri, Bitlis, Nevşehir, Van, Kars, Ağrı, Ankara ve Sivas dolaylarında bulunuyor.

Asya

Afganistan, Endonezya, Japonya, Suriye, İran ve Doğu Rusya dahil olmak üzere Asya ülkelerinde büyük ponza rezervleri bulunur. Rusya'nın doğusunda yer alan Kamçatka yarımadasında önemli miktarda ponza bulunmaktadır. Krakatoa yanardağında 1883’teki patlama sonucu çok fazla ponza taşı meydana gelmiştir.

Avrupa

İtalya, Türkiye, Yunanistan, İzlanda ve Almanya Avrupa’nın en büyük ponza üreticisidir. İtalya’nın Aeolian adalarında ponza taşının büyük kısmı bulunur.

Kuzey Amerika

Ponza Kuzey Amerika’nın Karayip Adaları'nda, ABD’de Nevada, Oregon, Idaho, Arizona, Kalifornia ve New Mexico bölgelerinde bulunur. 2011 yılında ABD’de ponza üretimi 380 bin ton olarak tahmin edildi.

Güney Amerika

Şili, dünyanın önde gelen ponza üreticilerinden biridir. Şili'de yer alan Puyehue-Cordon Caulle yanardağının 2011'de patlaması, yüzeyleri ve gölleri kül ve ponza taşıyla kaplayarak bölgede hasara yol açmıştır.

Afrika

Afrika’nın Kenya, Etiyopya ve Tanzanya bölgelerinde ponza yatakları bulunur.

Yeni Zelanda

Havre Seamount yanardağının Temmuz 2012’de patlaması sonucu ponza taşları meydana gelmiştir. Bu ponza taşları Yeni Zelanda’nın kuzeybatı kıyısında ve Polinezya adalarında birikmiştir.

Kullanım yerleri

Ponza, başta Almanya, İtalya, İsveç, ABD, Japonya gibi ülkeler olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde, daha çok ses ve ısı izolasyonu sağlamak amacıyla kullanılır. Ponzanın fazla gözenekliliği, ısı ve ses geçirgenliğini düşürür ve bu özelliği inşaat sektöründe kullanımını sağlar. Türkiye’de üretilen ponzanın %90 kadarı inşaat sektöründe tüketilir. Ponzanın ikinci büyük kullanım alanı abrazif (aşındırıcı) sanayiidir. Oldukça hafif aşındırıcı olarak sınıflandırılan ponza gerek doğal, gerek yapay madeni eşyaları ve yumuşak metalleri (gümüş gibi) cilalamakta kullanılır. Tekstil sanayiinde kullanılan ponzanın kimyevi ve fiziki özellikleri büyük önem taşır ve bu özellikler ancak derinlik ponzalarında bulunur.

Tıp

Ponza 2 bin yılı aşkın süredir tıbbı endüstride kullanılmaktadır. Eski Çin tıbbı, öğütülmüş ponza taşını kullanmıştır. Batı tıbbı, 18. yüzyıldan başlayarak, ponza tozunu diğer maddeler ile karıştırarak deri tedavisinde kullanmışlar. 1680 yılı yakınlarında bir İngiliz doğa bilimcisi ponza tozunu kullandığını belirtmiştir.

Kişisel bakım

Ponza, binlerce yıldır kişisel bakımda bir malzeme olarak kullanılmaktadır. Cilt temizliğinde de kullanılır. Antik Roma’da dişleri beyazlatmak için toz halinde ponza kullanılmıştır. Antik Çin’de tırnak bakımı için kullanılmıştır. Günümüzde ponza taşları pedikür işlemi sırasında güzellik salonlarında, ayağın altındaki kuru cildi çıkarmakta sıkça kullanılır. İnce öğütülmüş ponza taşı bazı diş macunlarında dişin beyaz görünüm kazanması için kullanılır. Bahçelik bitkilerin kökleri, karbondioksit ve oksijenin yüzeye sürekli taşınmasını gerektirir. Ponza, gözenekli özellikleri nedeniyle toprak kalitesini artırır, su ve gazlar gözeneklerden kolayca taşınabilir ve besinler deliklerde saklanabilir. Ponza kaya parçaları inorganiktir, bu nedenle ayrışma meydana gelmez. Bu inorganik kayaların bir başka avantajı, mantarları ve böcekleri çekmemesi ve barındırmamasıdır. Drenaj, bahçecilik gibi toprak işlerinde önemlidir. Ponza kullanımı aynı zamanda kaktüsler ve sulu meyveler gibi bitkilerin yetiştirilmesi için ideal koşullar yaratır, çünkü kumlu topraklarda su tutulmasını arttırır, gazların ve suyun daha fazla taşınmasını sağlamak için killi toprakların yoğunluğunu azaltır. 2011 yılında, ABD’de ponzanın %16’sı bahçecilik amaçlı kullanılmıştır.

İnşaat

Ponza beton yapımında yaygın olarak kullanılır. Pozzolan adlı ponzanın ince taneli bir versiyonu çimento ile karıştırılarak kullanılır. Pürüzsüz bir beton oluşturmak için kireç ile karıştırılır. Bu beton formu Roma zamanlarına kadar kullanılmıştır. Ponza, betonda çimentolu bir malzeme olabilir. Araştırmacılar %50’ye kadar ponza tozu ile yapılan betonun dayanıklılığı önemli ölçüde artırabileceğini, sera gazı emisyonlarını ve fosil yakıt tüketimini azaltabileceğini göstermiştir.

Kaynakça

  1. ^ "Pomza Nedir? Pomza Madeni Nedir? | Gençlik Haber Sitesi | On5yirmi5.Com". 31 Mart 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Mart 2021. 
  2. ^ "Pomza taşı dünya rezervinin yüzde 45'i Türkiye'de". 6 Temmuz 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Şubat 2010. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Yanardağ</span> Magmanın yer içinden yüzeye çıktığı veya geçmişte çıkmış olduğu, genellikle koni biçiminde, tepesinde bir püskürme ağzı bulunan dağ

Yanardağ ya da volkanik dağ, magmanın yeryüzünden dışarı püskürerek çıktığı coğrafi yer şekilleridir. Güneş Sistemi'nde bulunan kayalık gezegen ve uydularda birçok yanardağ olmasına rağmen, bu olgu, en azından Dünya'da, genellikle tektonik plaka sınırlarında görülür. Ne var ki, sıcak nokta yanardağlarında önemli istisnalar vardır. Yanardağların araştırıldığı bilim dalına volkanoloji denir.

<span class="mw-page-title-main">Beton</span> kompozit yapı malzemesi

Beton, çakıl, kum gibi "agrega" denilen maddelerin bir bağlayıcı madde ve su ile birleştirilmesinden meydana gelen inşaat yapı taşıdır.

<span class="mw-page-title-main">Hasandağı</span> Aksaray-Niğde sınırında eski bir Stratovolkan

Hasandağı ya da Hasan Dağı deniz seviyesinden 3268 metre yüksek olan tepesiyle bir volkanik dağdır. Büyük Hasan ve Küçük Hasan Dağı olmak üzere iki büyük krateri vardır. Melendiz dağının büyük kısmı, bu iki kraterden çıkan lavlardan meydana gelmiştir. Büyük Hasan dağında iyi muhafaza edilmiş bir ana krater ile onun etrafında parazit koniler bulunur. Küçük Hasan dağının zirvesi bir Somma durumundadır. Yani eski kalderanın sınırlarını teşkil eden dikliklerin artıkları vardır. Bunlar sayesinde ilk kraterin şeklini çıkarmak mümkündür. Adı geçen kraterden çıkan andezit ve bazalt lavları kuzeye doğru akarak geniş bir alana yayılmış, tüfler ise Kızılırmak'a kadar ulaşmıştır. Bu dağ Aksaray ve Niğde il sınırları içerisinde yer almaktadır. 1750 metresine kadar meşe ormanlarıyla kaplıdır. Dağın eteklerinde ve çevresinde çeşitli Türk boyları ve özellikle de Yörükler yaşarlar. Özellikle ana volkan konisini oluşturan Büyük Hasan Dağı ; kuzeybatısındaki Aksaray Ovası batısındaki Obruk Platosu ve güneyindeki Bor Ovası düzlüklerinden aniden yükselerek kasvetli bir doğal Abide görüntüsü sunmaktadır. Bu ana volkan konisinin doruğu tipik bir kraterden oluşmakta ve kraterin tabanında bir krater gölü bulunmaktadır. Ana koninin hemen güneydoğusundaki daha küçük boyutlu ve yükseltisi daha az olan ikiz koni ise Küçük Hasan Dağı olarak anılmaktadır. Bu volkan konisinin de doruğu tipik bir krater halindedir. Oldukça taze ve karakteristik volkan şekilleriyle Türkiye'nin en genç volkan dağları arasında bulunan Hasan Dağı volkanik ünitesi tarihi çağlardan bu yana daldığı uykusuna devam etmektedir. Dağın eteklerinde Antik Roma şehri Nora bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Perlit</span>

Perlit, petrografide soğumaya bağlı olarak meydana gelen uzamanın, gözle veya mikroskopla görülebilecek konsantrik yapı ya da kırılmasının meydana getirdiği özel bir volkanik camsı kayaç türünü ifade eder. Perlit aynı zamanda, doğal olarak oluşan silis esaslı volkanik kayaçlara verilen addır.

<span class="mw-page-title-main">Mermer</span> heykel ve yapı malzemesi olarak yaygın olarak kullanılan katmansız metamorfik kaya

Mermer, metomorfizma olayı sonucunda kalker ve dolomitik kalkerlerin yeniden kristalleşmesiyle meydana gelmiş bileşimdir. Bileşimlerinin %90-98'i CaCO3'ten (Kalsiyum karbonat) oluşmaktadır. Düşük oranda MgCO3 (Magnezyum karbonat) içermektedir. CaCO3 kristallerinden oluşan mermerlerde esas mineral “Kalsit” tir. Aynı zamanda az miktarda silis, silika, feldspat, demiroksit, mika, fluorin ve organik maddeler bulunabilir. Renkleri genellikle beyaz ve grimsidir. Fakat yabancı maddeler nedeniyle sarı, pembe, kırmızı, mavimtırak, esmerimsi ve siyah gibi renklerde de olabilirler. Mikroskop altında incelendiğinde, birbirine iyice kenetlenmiş "Kalsit Kristalleri"nden oluştuğu görülür.

<span class="mw-page-title-main">Bazalt</span>

Bazalt, volkanik kaya kütlelerinden biri. Siyah renkte ve kesif yığınlar halindedir. Doğada kütle, damar ve akıntı halinde bulunur. Başlıca özelliklerinden birisi, altıgen prizmalar biçiminde, büyük sütunlar meydana getirmesidir. Bu sütunlar, mağma akıntılarının soğuyup büzülmesinden ileri gelmiştir. Sert ve dayanıklı bir taş olduğundan kaldırım, yapı taş, demiryolu, köprü malzemesi olarak kullanılır. Yeryüzünde çok bol olan bazalt, bazı memleketlerde, binlerce kilometrekarelik yerleri örter. Birleşik Krallık'ın kuzeyi, İrlanda, Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri'nde büyük Hindistan'da Dekkan bölgesindeki bazalt yığınları 300.000 kilometrekarelik geniş bir bölgeyi kaplar.

<span class="mw-page-title-main">Stratovolkan</span> lav, tüf ve kül tabakasından oluşmuş, yüksek, konik biçimli bir volkan

Stratovolkan, pek çok sertleşmiş lav, tüf ve kül tabakasından oluşmuş, yüksek, konik biçimli bir volkandır. Bu volkanlar dik yamaçlarıyla ve periyodik patlamalarıyla tanınırlar. Bunlardan fışkıran lavın akışkanlığı azdır ve çok uzağa yayılmadan önce soğur ve sertleşir. Magmaları asidik ya da yüksek-orta düzeyde silika içeriklidir. Buna karşın bazik içerikli magmanın akışkanlığı yüksektir ve Hawaii'deki kalkan biçimli Mauna Loa dağı gibi yayvan dağları oluşturur. Pek çok stratovolkanın yüksekliği 2500 metreden fazladır. Türkiye'den Ağrı Dağı ve Nemrut Dağı birer stratovolkan tipindeki volkanlardır.

<span class="mw-page-title-main">Alçı taşı</span>

Alçı taşı, kalsiyum sülfat dihidrattan oluşan yumuşak bir sülfat mineralidir ve kimyasal formül CaSO4 · 2H2O'dur. Alçıtaşı ayrıca selenitin yarı saydam kristalleri olarak kristalleşir. Aynı zamanda bir evaporit minerali ve anhidritin hidrasyon ürünü olarak oluşur. İçinde su bulunan kalsiyum sülfat minerali, tek veya ikiz sütunlar hâlinde billûrlanır. Alçı billurlarına kil ve marn içinde veya tuzlu ve alçılı dağların boşluklarında rastlanır.

<span class="mw-page-title-main">Portland çimentosu</span>

Portland çimentosu çoğunlukla gri renklidir. Sanayide büyük çapta organik maddelerden üretilir.

<span class="mw-page-title-main">Nemrut Gölü</span> Türkiyede bir krater gölü

Nemrut Gölü, dünyanın ikinci, Türkiye'nin en büyük krater gölü olup, adını MÖ 2100'de yaşamış Babil Hükümdarı Nemrut'tan almıştır.

<span class="mw-page-title-main">Süper yanardağ</span> süper lav volcano

Süper yanardağlar bilinen en büyük volkanlar olup normal yanardağların hilâfına magma haznesinin büyüklüğünden dolayı patlamalardan sonra bir volkan konisi yerine yerde dev boyutlarda kalderalar (göçükler) oluştururlar.

<span class="mw-page-title-main">Magmatik kayaçlar</span> Magmanın yeryüzüne çıkarken soğumasıyla meydana gelen kayaçlardır.

Magmatik kayaçlar, magmanın yükselerek yer kabuğunun içerisine girip veya yeryüzüne ulaşıp soğuyarak katılaşması sonucu oluşan kayaç türüdür. Üç ana kaya türünden biridir, diğerleri tortul ve metamorfiktir. Magmatik kaya magma veya lavın soğutulması ve katılaşmasıyla oluşur. Magmatik kayaçlar çok çeşitli jeolojik ortamlarda meydana gelir: kalkanlar, platformlar, orojenler, havzalar, büyük magmatik bölgeler, genişletilmiş kabuk ve okyanus kabuğu. (Resim1) Magmatik kayaçlar temel olarak silikat minerallerinden oluşmuşlardır. Magmanın bileşimi temel bazı elementlerin dağılımını yansıtsa da oranları değişmekte ve bu da belli başlı magma tiplerinin oluşmasına neden olur.

<span class="mw-page-title-main">Andezit</span>

Andezit, porfiritik dokuya sahip ara bileşimin magmatik yüzey kayasıdır. Genel anlamda bazalt ve riyolit arasındaki ara tiptir ve TAS diyagramında gösterildiği gibi, silisyum dioksit (SİO2) oranı %57 ve %63 arasında değişmektedir. Kıtasal kabuğun ortalama bileşimi andeziktir. Bazaltlarla birlikte Mars kabuğunun da önemli bir bileşeni olduğu tahmin edilmektedir. Andezit adı Andes Dağı silsilesinden türetilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Volkanizma</span>

Volkanizma, erimiş kayalardan oluşan magmanın sırf gazdan oluşmayan bir gök cisminin yüzeyine magma ve gazın yüzeydeki çatlak ya da yanardağ ağzından yüzeye çıkması fenomenindir. Gök cisminin kabuğu veya mantosu magmadan kaynaklanan veya onu oluşturarak yüzeye çıkana kadar olan bütünü kapsar.

Volkanik tüf kayalar çok sayıda gözenek içeren bir volkanik kaya türüdür. Volkanik tüf, magma içerisinde çözülmüş gazlar bakımından çok zengin bir haldeyken yeryüzüne püskürmesi sırasında oluşur, yüzeye gelen magma düşük basınç altına girer ve çözünmüş durumdaki gazlar magma içerisinden baloncuklar oluşmasına neden olur, magma soğuyup katılaşmaya başladığı sırada bu baloncukların bir kısmı içeride hapsolur ve gözenek halini alır. Bu gözenekler çoğunlukla küçük, sferoid şeklinde, birbirini etkilemektense ufak biçim değişiklikleri ile birbirine açılan niteliktedir.Magma yapısı itibarıyla içerisinde silikatlar ve CO2 ve çözünmüş gazlar barındıran, yeryüzünün içinde bulunan eriyiktir. Yeryüzünün içinde bulunan ve volkan ağızlarından yükselen eriyik magma olarak isimlendirilirken, yanardağların püskürmesi ile yeryüzüne çıktığı zaman lav ismini almaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Tüf</span>

Tüf, bir volkanik patlama sonucu ortaya çıkan volkanik küllerden oluşan kaya türüdür. Tüf kimi zamanlarda inşaat malzemesi olarak kullanılan farklı bir kaya anlamına da gelir. %50’den daha fazla tüf içeren kayalar tüflü olarak kabul edilir. Tüf tortul veya magmatik kayaçlar olarak sınıflandırılabilir. Sedimantolojik terimler ile açıklanmasına rağmen magmatik petroloji bağlamında incelenmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Riyolit</span>

Riyolit, silis içeriği çok yüksek olan ekstrüzyonla üretilmiş magmatik bir kayaçtır. Riyolit, kuvarstan oluşur ve az miktarda hornblende ve biyotit içerir. Sıkıştırılmış gazlar genellikle kayada vig üretirler. Genellikle kristaller, opal veya camsı maddeler içerirler. Riyolit, plütonik granit kayaya göre eşdeğer olarak düşünülebilir ve sonuç olarak, riyolitin yüzeyleri de granite benzeyebilir.granitle kimyasal yapı yönünden aynı olan, serbest silisçe zengin, içinde mikrolitler bulunan kayaçtır. Riyolit, granitle aynı kimyasal yapıda olan camsı bir kütledir. İçinde mikrolitler olan kayaçtır.Mikrolit: Mezolitik Çağ'da insanların küçük boyuttaki aletlerinde kullandığı küçük taşlarla yapılmış aletlere minitaş anlamında mikrolit ismi verilmiştir. Eş anlamlısı Yüksek silika içeriği ve düşük demir ve magnezyum içeriği nedeniyle, riyolitik magmalar oldukça viskoz lavlar oluşturur. Granitin yüzey eşdeğeridir ve granit gibi başlıca açık renkli silikat minerallerinden oluşur. Bu mineralojik bileşim riyolitlerin boz ile pembe arasında, bazen de açık gri renkli olmasını sağlar. Riyolit ince taneli bir kayaçtır ve sıklıkla cam parçaları ve gaz boşlukları kapsar. Bu özellikler onun yüzey koşullarında hızlı soğuma ile oluştuklarına işaret etmektedir. Eğer riyolitler fenokristal içeriyorsa bunlar küçük boyutludur, kuvars veya potasyum feldispatlardan oluşur. Kabukta çok yaygın ve büyük magmatik gövdeler halinde bulunan granitlerin tersine riyolitler hem daha az yaygın hem de küçük hacimli kütleler halinde görülmektedir. Riyolit plütonik granit kaya ekstrüzyon eşdeğer olarak kabul edilebilir ve sonuç olarak, riyolit mostra granit bir benzerlik taşıyabilir. Yüksek silika içeriği ve düşük demir ve magnezyum içeriği nedeniyle, riyolitik magmalar oldukça viskoz lavlar oluşturur. Ayrıca breccias veya volkanik fişler ve pençeler olarak ortaya çıkar. Kristalleri büyütmek için çok hızlı soğuyan riyolitler, obsidyen olarak da adlandırılan doğal bir cam veya vitrophyre oluşturur. Daha yavaş soğutma, lavda mikroskobik kristaller oluşturur ve akış yaprakları, sferulitik, nodüler ve litofizal yapılar gibi dokularla sonuçlanır. Bazı riyolit oldukça veziküler pomza. Riyolitin birçok patlaması oldukça patlayıcıdır ve tortular serpinti tefra/tüf veya ıgnimbritlerden oluşabilir. Riyolit püskürmeleri, daha az felsik lavların püskürmelerine kıyasla nispeten nadirdir. 20.yüzyılın başından bu yana sadece üç riyolit patlaması kaydedildi: Papua Yeni Gine'deki St. Andrew Boğazı yanardağı, alaska'daki Novarupta yanardağı ve Güney Şili'deki Chaiten. Riyolit, karadan uzak adalarda bulunmuştur, ancak bu tür okyanus olayları nadirdir. Etimoloji ve tarih Riyolit Yunanca kelime ῤεῖν bir yenilikçilik, rheîn “akış” ve λίθος, líthos, “taş”dır. Kayanın bilimsel tanımı Baron Ferdinand von Richthofen tarafından 1860 yılında yapılmıştır. Mineral topluluğu genellikle kuvars, sanidin ve plajiyoklaz Bir riyolit başlıca kuvars ve feldispat oluşmaktadır. Kuvars içeriği muhtemelen Riyolitik eriyiğin kristalleşme ile meydana gelmeyecektir, sadece kaya takip eden zenginleştirme işlemlerinden ile % 50'den fazla bir kuvars paylarıyla, %20 ve %60 arasında değişmektedir. Kristal-fakir riyolitlerle için QAR ve kuvars-zengin tipleri, kısaltma QRR kısaltmasıdır. Kalan %40-80 ağırlıklı alkali feldspat %35-90,10 ve %65 plajiyoklaz ve tamamlayıcı arasındaki dar anlamda riyolit onlar için hesap feldspat oluşur. Daha fazla %65 plajiyoklaz riyodasit ile paylaşımın alkali riyolit, yani, fazla %90 alkali feldspat ile felsik volkanitler görülür. Buna ek olarak, bir riyolit küçük miktarlarda - genellikle en fazla %2, azami %15 - on mafik minerallerin. Riyodasitler tür hisselerin %20 fazla olabilir. Bu maddeler arasında sık sık biyotit oluşur, ancak ek olarak, aynı zamanda hornblendli veya ojit. Riyolit çok küçük miktarlarda gibi manyetit, hematit, kordiyerit, granat veya olivin gibi mineraller çoğunlukla hala içerirler. Kaldaklofsfjöll: Genellikle riyolit bir porfirik dokuya sahiptir. Bu çoğunlukla kuvars ve feldispat oluşmaktadır olan tek kristaller man fenokristalleri denilen dağınık büyük kristaller, sadece bir mikroskop altında görülebilen ve gömülü bir yoğun, ince taneli matrisi oluşur anlamına gelir ve boyutu birkaç santimetre birkaç milimetre. Ancak, Afirik veya felsitischen riyolitlerden sonra yani tamamen ince taneli herhangi Einsprengling olmadan riyolit, manspricht vardır. Kısmi de riyolit kayalar kolayca tanınabilir akış dokular gösterir. Genç jeolojik zamanda riyolit gaz kabarcıkları vardı. Bu boşluk kabarcıkları genellikle orada zaman içinde çökeldi. Bu boşluklar minerallerle dolduruldu. Obsidyenle aynı kimyasal bileşime sahip riyolit volkanik bir camdır.

<span class="mw-page-title-main">Volkanik kül</span> volkanik patlamalarla oluşan, 2 mm çapından küçük toz halindeki kayaç, mineraller ve volkanik cam parçaları

Volkanik kül, volkanik patlamalar sırasında meydana gelen 2 milimetre (0,079 in) çapından daha az olan toz halindeki kayaç, mineraller ve volkanik cam parçalarıdır. Volkanik kül terimi, genellikle, 2 mm'den büyük partiküller de dahil olmak üzere tüm patlayıcı maddeleri içine alabilecek şekilde kullanılır. Volkanik kül, magma içindeki çözünmüş gazlar genişlediğinde ve şiddetle atmosfere kaçtığında volkanik patlamalar sırasında oluşur. Sızan gazlar, magmayı parçalayarak volkanik kaya ve cam parçalarının katılaştığı atmosfere doğru iter. Kül aynı zamanda, freatomagmatik patlamalar sırasında magma suyla temasa girdiğinde ortaya çıkar ve suyun patlamayla buharlaşmasına neden olan magmanın parçalanmasına neden olur. Havaya çıktıktan sonra küller rüzgârla binlerce kilometre uzağa taşınır. Ayrıca yanardağ püskürmeleri sırasında, yanardağın üzerinde yer alan ince partiküller arasındaki sürtünmeden dolayı gök gürültüsü ve yıldırım da yaratabilir ya da yerden huni biçiminde yükselip atmosfere karışarak rüzgâr altında gittikçe büyüyen kül bulutları oluşabilir.

<span class="mw-page-title-main">Breş</span>

Breş, kırık çimentolu mineral parçalarından oluşan bir kaya veya ince taneli bir matris ile bir araya getirilmiş, kayaların bileşimine benzer veya bunlardan farklı olabilen bir kayadır.

<span class="mw-page-title-main">Skorya</span>

Skorya, kristaller (fenokristaller) içerebilen veya içermeyen oldukça veziküler, koyu renkli volkanik bir kayadır. Tipik olarak koyu renkli ve bileşimi bazaltik veya andezitiktir. Skorya, çok sayıdaki makroskopik elipsoidal veziküllerinin bir sonucu olarak nispeten düşük yoğunlukta olan bir yapıya sahiptir. Ancak süngertaşı'nın aksine, tüm skoryaların özgül ağırlığı 1 kilogramdan büyüktür ve suda batar. Delikler veya veziküller, magma içinde çözünen gazlar, erimiş kayada kabarcıklar oluşturarak çözeltiden çıktıklarında oluşur ve bunların bir kısmı kaya soğudukça ve katılaştıkça yerinde donar. Skorya, bir lav akışının bir parçası olarak, tipik olarak yüzeyinin yakınında veya parçalı ejekta olarak oluşabilir, örneğin dik kenarlı skorya konileri oluşturan Strombolian patlamalarında. Yemen'de bulunan çürüklerin kimyasal analizi, esas olarak birkaç zeolit içeren volkanik camdan oluştuğu görülmüştür. Cürufların çoğu camsı parçalardan oluşur ve fenokristaller içerebilir.