İçeriğe atla

Politik tiyatro

Politik tiyatro, Alman yönetmen Erwin Piscator'un göstermeci nitelikteki kendi anlayışını içeren Epik Tiyatro'nun siyasallaşmış hâlidir. Gösteri ve oyunlar, toplumu sahneye taşıyarak sürekli olarak siyasal iletişimin baş olgusunu oluşturmuş, kendine özgü başrolü oynamıştır.[1][2]

Siyasal gelişimleri konu edinerek insanların daha iyi yaşamalarını savunan, seyircinin duygusundan çok aklına yönelen tiyatro anlayışı olan politik tiyatro akımı, sinema filmi, diya, hareketli sahne zemini, yürüyen şerit gibi biçimsel özellikleri bünyesinde barındırır. Piscator, 1920 yılında oluşturduğu Proleter tiyatro ile politik tiyatroyu başlatmış oldu. Kavram üretenlerinin ve aktörlerin sanatsal gücü çoğu kez, köklü bir oyunun sanatsal güvenirliliği ve bir sunumun anlamı ile gösteri ve oyunlar bir kimliği, bir aidiyeti ve toplumsal bağı yaratmıştır. Tiyatro ilk ortaya çıktığı dönemden başlayarak, siyasetin çeşitli zamanlarda bir sunum aracı olmuştur. Daha sonraki dönemlerde ise, çok daha farklı bir siyasal tiyatro örneği ortaya çıkmıştır. Racine ve Shakespeare'in tasarlayıp biçimlendirdiği bu anlayış, Antik Yunan tiyatrosundaki siyasi konularla farklılıklar göstermiştir.[3]

Toplumsal gerçekçiliğin 19. yüzyılda belirginleşen tiyatro akımları içinde Bertolt Brecht, politik tiyatroyu Epik Tiyatro adlı eserinde şöyle belirtir: "Günümüzde politik bir karakter kazandığını gördüğümüz tiyatro eskiden de politik nitelikten yoksun değildi... Bir Ibsen bir Antoine bir Brohm bir Hauptman tiyatrosu düpedüz politik kurumlardır." Bu sözleriyle hiçbir tiyatro akımının kişisel olmadığını vurgulayan Brecht, Vsevold Meyerhold'un izinde yürüyen Piscator'u desteklemiştir.[] Siyasal tiyatronun en dikkat çeken yanı, siyasal aracılığın iki göz kamaştırıcı çağdaş anlatım özelliğine sahip olmasıdır: Bunlardan biri, bir topluluk önünde anlatım bulan, basit ve ortak bir olayla, ona kimlik ve varoluş bilinci aşılayan siyasal söylemdir. Diğeri de, rolleri ile bu söylemi dile getiren, bir anlamda herkesin kabul edip paylaştığı kendi kişiliği ve kimliğini bütünleştiren oyunculardır.[4]

Politik tiyatro, tarihi boyunca ağırlıklı olarak Marksist kuramın sahiplenmesi altında gelişmiş, zaman zaman durağan dönemler geçirmiş, zaman zaman da diğer tiyatro akımlarının içinde sivrilerek günümüze gelmiştir.

Kaynakça

  1. ^ Necdet Ekinci (2009). Siyasal İletişime Giriş, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Yayın. Bişkek. ISBN 978-9967-24-875-5, sf. 202-205
  2. ^ Bernard Lamizet (2003). CommunicationPolitique, Institut d’Etudes Politique de Lyon ( Les notes des cours inédites) Lyon (Chapitre 10
  3. ^ Erwin Piscator (2004). Politik Tiyatro, Metis Yayıncılık, İstanbul.
  4. ^ Jean Vilar (1986). Theatre Service Public, Gallimard, Paris. sf. 528-540

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Epik tiyatro</span>

Epik tiyatro, siyasal amaçlı bir tiyatro düşüncesidir. Bertolt Brecht’in doğrudan Marksizm-Leninizm etkilenimiyle oluşturduğu ve seslendiği seyirci kitlesini de emekçi sınıf olarak belirlemiş bir kuramdır. Epik kelime anlamıyla halk arasında söylenen destansılık anlamıyla epik kelimesi kullanılmamaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Başar Sabuncu</span> Türk yazar, yönetmen, çevirmen, sahne tasarımcısı ve oyuncu

Fuat Başar Sabuncu, Türk oyun ve senaryo yazarı, tiyatro ve sinema yönetmeni, çevirmen, sahne tasarımcısı, oyuncu.

<span class="mw-page-title-main">Bertolt Brecht</span> Alman şair, tiyatro yazarı ve yönetmeni (1898-1956)

Eugen Berthold Friedrich Brecht, kısaca Berthold ya da Bert Brecht,, Alman şair, tiyatro yazarı ve yönetmenidir.

<span class="mw-page-title-main">Dram (tiyatro)</span>

Dram trajedi, komedi veya trajikomedi türünde tiyatro eseri. Dramatik, epik ve liriğin yanı sıra üçüncü esaslı edebi türdür.

<span class="mw-page-title-main">Metin And</span>

Metin And, Türk bilim insanı, akademisyen, yazar.

<span class="mw-page-title-main">Tiyatro</span> sahnede, seyirciler önünde oyuncuların sergilenmesi amacıyla hazırlanmış gösteriler

Tiyatro, bir sahnede, seyirciler önünde oyuncuların sergilemesi amacıyla hazırlanmış gösterilerdir. Farklı bir şekilde duyguların ve olayların hareket (jest) ve konuşmalarla anlatılmasıdır. Genel olarak temsil edilen eser anlamında da kullanılır. Tiyatro eseri, olayları oluş yoluyla gösterir. Bu yönüyle konuşma ve eyleme dayanan bir gösteri sanatı olarak da tanımlanabilir. Yaygın bir deyişle tiyatro; insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatı olarak Shakespeare'in sözüyle de ifade edilir.

<span class="mw-page-title-main">Post-Marksizm</span>

Post-Marksizm'in iki ilişkili fakat farklı kullanımı vardır. İlk olarak, Post-Marksizm Doğu Avrupa ve Sovyetler Birliği'nde komünizmin çöküşü sonrasında ortaya çıkan duruma işaret edebilir.

<span class="mw-page-title-main">Üretim biçimi</span> Ekonomik Teori

Üretim biçimi ya da başka bir deyişle Üretim tarzı, Marksist teoride genel olarak belirli bir tarihsel dönemdeki üretimin niteliğini ya da üretimin karakteristik formunu ifade etmek anlamında kullanılır. Esas itibarıyla üretim sürecinin nihai sonucuyla üretim araçları arasındaki ilişkiyi belirtir. Bu kategori, Marks'ın şekillendirdiği tarih anlayışının temel kavramlarındandır. Kavramın içerimleri farklı şekillerde ele alınıp farklı vurgularla değerlendirilmekle birlikte, genel anlamda, tarihsel gelişmenin Marks'ın formüle ettiği anlamda Materyalist bir şekilde açıklanmasında bu kavram temel bir rol oynar. Ekonomi-politiğe ait bir kavram olmakla birlikte, Marks'ın kuramında bu terim çok daha genel bir kuramsal yapının ögesi durumundadır. Üretim ilişkileri ve üretici güçler kavramları, belirli bir tarihsel andaki ilişkileriyle üretim biçiminin niteliğini belirlerler.

Türk tiyatrosu, Türkiye'de kırsal kesimlerdeki köy tiyatrosu ile kentlerdeki halk tiyatrosunu içeren geleneksel Türk tiyatrosu ve 19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Devleti'ndeki Batılılaşma hareketi ile ortaya çıkan batılı tarzdaki Türk tiyatrosunu ifade eder.

Zeliha Berksoy, Türk tiyatro ve sinema oyuncusu, sanatçı.

<span class="mw-page-title-main">Vasıf Öngören</span> Sanatçı

Vasıf Öngören, Türk bir oyun yazarı, yönetmen ve oyuncuydu. Oyunlarında yabancılaşma, toplumsal değerler, sınıfsal çelişkiler, ekonomik ve siyasi sorunlar gibi konuları işledi. Epik tiyatro türünde yazdığı Asiye Nasıl Kurtulur? oyunu ile tanınırlık kazandı.

<span class="mw-page-title-main">Yılmaz Onay</span> Türk yazar

Yılmaz Onay,, Türk tiyatro yönetmeni, oyun yazarı, çevirmen.

Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde eğitim amacıyla Avrupa'ya, özellikle Fransa'ya giden gençler oradaki edebiyatta gördükleri yenilikleri ülkeye dönüşlerinde Türk edebiyatında uygulamaya başlamışlardır. Bu şekilde belli dönemler halinde günümüze kadar süren yeni bir edebiyat başlamıştır. Bu dönemlerden biri de Cumhuriyet dönemi edebiyatıdır.

Politik sinema ya da siyasal sinema, din, devlet, siyaset, birey başta olmak üzere bütün siyasi kavramları kullanır. Birçok filmde devletin işleyişi, bireyin devletle karşı karşıya gelmesi, ahlaki sorunlar, askerlik ve savaş, vatanseverlik, devlet içinde devlet, terör, totaliterlik, bağımsızlık mücadelesi işlenmiştir.

Politik psikoloji kavramı günümüzde algıladığımız şekilde ilk olarak Frankfurt Sosyal Araştırmalar Enstitüsü veya diğer adıyla Frankfurt Okulu’nun çalışmaları ile ortaya çıkmıştır. Theodor W. Adorno, Max Horkheimer, Herbert Marcuse ve Erich Fromm'un Marksist Felsefe ve Klasik Psikanaliz'e dayalı felsefeleri sonucu gelişmiştir. Özellikle Wilhelm Reich, Sovyet toplumunda demokrasinin gelişimi ve kitle davranışları, toplumların yönetime verdiği tepkiler hakkında çalışmalar yürütmüştür. Frankfurt Okulu felsefecileri, I. Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya'da demokrasinin işleyememesi nedeniyle ekonomi ve iletişim ile psikoloji arasındaki sınırları genişleterek çalışmalarını sürdürmüşlerdir. Daha sonra Jürgen Habermas'ın politik psikoloji alanında çalışmaları olmuştur.

Ankara Birlik Tiyatrosu, kısa adıyla (ABT) 10 Eylül 1971 tarihinde Zeki Göker ve arkadaşları tarafından kurulmuş olan tiyatro topluluğudur.

<span class="mw-page-title-main">Erwin Piscator</span>

Erwin Friedrich Maximilian Piscator,, Alman tiyatro yönetmeni, yazar ve yapımcı Sınıfsal temelli politik (Agit-Prop) Tiyatro türünün kurucusu ve çağdaş anlamda Epik ve Belgesel Tiyatro türlerinin Bertolt Brecht ile birlikte ilk temsilcilerindendir.

Önder Babat Politik Tiyatro Topluluğu veya diğer adıyla Önder Babat Kültür Merkezi, (ÖBKM)'nin 2008'de İstanbul'da kurduğu amatör tiyatro topluluğudur.

Seyirciyle Diyalog Kurmak Tiyatronun temel sorunlarından birisi de oyun(cu)-seyirci ilişkisi olarak görülür. Farklı tiyatro anlayışları, farklı ilişki biçimleri benimserler. “Oyuncu ile seyirci arasında canlı bir iletişim.”, “Bir kürsü olarak sahne.”, “Bir propaganda aracı olarak tiyatro.”… Aslında tiyatrocuların benimsedikleri ilişki biçimlerini teatral estetiğe dayanarak, hem de karşılaşmanın tek teatral zemini olan bir oyun gösterimi süresince ‘uygulayabilmesi’ mümkün değildir. Bunun iki nedeni var. Birincisi tiyatrocular ilişki modelini yalnız oluşturmayı yeğliyor; seyirciler bu süreçte doğrudan yer almaz. İkincisi tiyatro, algılama ve görme biçimlerini, seyircinin bakış açısını tek başına değiştirebilecek güçte değildir. Dolayısıyla herhangi bir estetik anlayış doğrultusunda, bu anlayışla uyum içinde bir ilişki biçiminin sağlanabilmesi tiyatrocuların ütopyasıdır. Ancak ironik olarak var olan ilişki biçiminin yeniden üretilmesinde tiyatronun pratik bir rolü vardır. Başka bir deyişle, tiyatrocular seyircileriyle karşılaştıkları alanı gösteri süresiyle sınırladıkları oranda var olan ilişki biçimine teslim oluyorlar. Öte yandan [[teati al]] buluşlar, bu ilişki biçiminin yeni birer öğesi olarak yeniden- üretime pratik bir malzeme oluşturuyor. Bunun temel nedeni oyuncu ve seyirci ilişkisinin ya da genel anlamda sahne ile seyirci arasındaki ilişkinin sistemli bir deneysel çalışma konusu olarak ele alınmasıdır. Şu an egemen olan ilişki biçiminin, hem oyuncunun, hem de seyircinin edilgin konumda kaldığı bir ilişki biçimi olduğu söylenebilir, Edilginlik, oyunla ilk karşılaştığı andan başlayarak, tiyatro binasını terk ettiği ana kadar seyircinin peşini bırakmaz, Oyun(cu) ile seyircinin karşılaştığı tek alan teatral alan ya da oyun gösterimi değil, Aralarındaki ilişkiyi de, yalnız, oyun sırasında sergilenen, teatral estetik, bu estetiğin ilişki modeli belirlemiyor. Ondan belki de daha fazla olmak üzene tiyatro dışı etmenler belirleyici oluyorlar. Böylelikle edilgini iğ in iki düzlemde tanımlanması gereği ortaya çıkarıyor. Teatral ve ateatral düzlemler. Seyircinin bir oyun ya da bir oyuncu hakkındaki yargıları, bu oyuna katılma biçimi daha oyunu izlemeden de oluşturulabilir. Basın, televizyon gibi iletişim araçları tarafından kolaylıkla biçimlendirilebilir. Oyunun tanıtımı da pekâlâ bu biçimlendirme sürecinin etkin bir öğesi olabilir. Dolayısıyla seyirci daha tiyatro binasına adını atmadan önce ilişki modelinin iskeleti ortaya çıkmıştır. Buna ek olarak ‘tiyatroya gitmek’ toplumsal bir edim olarak ele alındığında, seyircilerin toplumsal konumlarının bir kültürel etkinliği olarak oyunlara gittikleri de söylenebilir. Başka bir deyişle seyirciler, tiyatroya sadece ‘sanatsal ihtiyaçlarını gidermek’, bir sanatsal etkinliğe ‘katılmak’ için değil, aynı zamanda belli bir toplumsal edimi gerçekleştirmek üzere gidiyorlar. Toplumsal konum elde etmenin ve sürdürmenin bir aracı olarak tiyatro… Böylelikle bu edim, yalnız teatral nitelikleriyle değil, toplumsal konum elde etmenin ve sürdürmenin bir aracı olarak da ortaya çıkar. Sözgelimi [[Anton Çehov]], “Memurun Ölümü” adlı öyküsünde tiyatroya sınıf atlamanın bir aracı olarak gelen, yüksek tabakaya yakın olmak için ön sıralarda bir bilet alan, ama, hiç hesapta olmayan bir aksırıkla önde oturan amirini tükürüklere boğan bir memurun/seyircinin kendini yok edişini konu edinmiştir. Toplumsal edimini layığıyla yerine getiremediğini görmek onu deliliğe ve ölüme götürür. Özellikle kültürel geçmişlerinde tiyatroya gitme geleneği olmayan ya da henüz yerleşen ülkelerde bu olgu daha açık bir şekilde gözlemlenebilir. Burada seyircinin edilginliği bir ölçüde tiyatrodan çok, tiyatroya gitme eyleminin pratik kültürel ve toplumsal anlamından, gereklerinden kaynaklanır. Antik Yunan’dan bu yana iktidarların tiyatro binalarına özel bir önem vermeleri bu noktayı çok iyi gördüklerini ve değerlendirdiklerini gösterir. Binlerce kişilik anfitiyatrolardan kiliselere, kiliselerden yine binlerce kişilik ‘kültür merkezleri’ne… Tiyatro binalarının mimari özellikleri, iç tasarımlan bakımından uca çekildiğinde birer tapınak görünümünde olmaları bu nedenle rastlantı değildir. Tapınaklar, ziyarete gelenler ve ibadette bulunanlar üzerinde bıraktıkları etki itibarıyla tanrının ya da iktidarın gücünü temsil ederler.

Augusta Boal, Brezilyalı tiyatro insanı.