İçeriğe atla

Poliamori

San Francisco Pride 2004'te çok eşlilik birliği

Poliamori, bireylerin birden çok sevgiliye sahip olabildikleri, söz konusu ilişkiye dahil olan herkesin bu durumun bilincinde olup bunu onayladığı, monogaminin (tekeşliliğin) ya da monamorinin tersi niteliğinde, insanlar arası ilişki türü.

Etimoloji

“Poliamori” sözcüğünün kökü Yunanca ve Latinceye dayanır. Yunancada poli “çok”, Latincede amor “aşk” anlamına gelir. Bu anlamda poliamori sözcüğünü “çoklu aşk” olarak çevirmek mümkündür. Çoklu aşk, hem tek eşli ilişkilerde karşılaşılan ve çoğunlukla bir ilişkinin bitip diğerinin başlamasıyla sonuçlanan "aldatma" pratiğini, hem duygusal süreklilikten koparılmış rastgele-geçici cinsel ilişkileri, hem de 60'lı yılların cinsel devrim kuram ve pratiklerinin aşırılıklarını ve açmazlarını sorgulayarak daha gerçekçi, sağlıklı ve temkinli bir bakış açısı geliştirme çabasına dayanır. Kavramın tarihi 60'lı yıllara uzanır. 60'lı yılların “serbest aşk” kavramından çıkarılan derslerle, 70'li yıllarda “sorumlu tekeşlilik-dışı ilişkiler” (responsible non-monogamy) kavramı ortaya çıkmıştır. 80'li yılların başından itibaren kısaca “poliamori” kavramı kullanılmaya başlamış ve bu kavram 90'lı yılların ortasında yaygınlaşarak özellikle Kuzey Amerika ve Avrupa'da gündelik dilin bir parçası haline gelmiştir.

Tanım

Poliamori ya da çoklu aşk, “sorumlu, açık, dürüst ve uzun vadeli” duygusal birliktelikleri içerir. Bu tanıma dayanarak çoklu aşkın üç ayırt edici özelliğinden söz etmek mümkündür. Birincisi, çoklu aşk ilişkiye taraf olan herkesin bilgisi ve onayı ile yürür. Bu anlamda “radikal dürüstlüğe” dayanır ve “aldatma” pratiklerinden ayrılır. İkincisi, uzun vadeli duygusal yakınlıkları temel alır ve bu anlamda “çapkınlık”, “tek gecelik ilişki”, “poligami” gibi cinsellik üzerinden tanımlanan ilişki biçimlerinden ayrılır. Üçüncüsü, çoklu aşkta temel sorun bağlanma-bağlanmama ya da özgürlük-güvenlik ikilemi değil, birden fazla sevgi ilişkisinin nasıl sürdürülebileceği sorusudur. Hem özgürlüğün hem de güvenlik duygusunun insanın temel gereksinimleri olduğu ve günümüzde bu gereksinimleri hala “aile” kurumunun karşıladığı kabul edilir. Bu anlamda, 60'lı yılların aile-karşıtı söyleminden farklı olarak sorun “aile” kavramının kendisinde değil, içeriğinin doldurulma biçiminde görülür. Aile kurumu ile karşılanan insani gereksinimlerin (çocukların bakımından gündelik yaşamın yeniden üretimine dek), alternatif yaşam tarzlarının inkâr etmesi gereken değil, tam tersine başka biçimlerde karşılaması gereken gereksinimler olduğu vurgulanır. Bu gereksinimleri karşılamak için de kuralsız bir serbesti yerine, açıkça tanımlanmış kuralları olan alternatif düzenlemeler yapılması önerilir.

Türleri

Çoklu aşkın pek çok değişik biçimi vardır. Aslında her ilişki kendi dinamiklerine özgü bir biçim yaratır. Yine de birkaç ana eğilimden söz etmek mümkündür. “Açık ilişki” (open relationship) olarak tanımlanan modelde, bir çift birlikteliklerini sürdürürken, başka yakın ilişkiler kurarlar. Bu modelin kendine özgü terimleri de vardır. Aynı evde yaşamayı sürdüren çiftin arasındaki ilişki “birincil” (primary), sürekli ilişki içinde oldukları sevgiliyle ya da sevgililerle kurdukları ilişki ise “ikincil” (secondary) olarak adlandırılır. (Burada birincil-ikincil ayrımında ölçütün genellikle duygusal bağın gücü değil, gündelik pratiğin gerekleri olduğu vurgulanır). “Yakınlık ağı” (intimacy network) denilen ikinci bir model, birbirleriyle farklı düzeylerde yakınlıkları olan tekil insanlar için kullanılır. Bu modelde birbirini seven bir ikilinin başka sevdikleri genellikle birbirleriyle aynı ölçüde yakınlık ya da ilişki kurmaz, böylece ilişkiler farklı boyutlarda yakınlıklar ağı biçimini alır. “Çoklu sadakat” (polyfidelity) denen üçüncü modelde ise, hepsi birbirini seven üç ya da daha çok kişi birlikte yaşar. Bu tarzı seçenler, ilişkilerini başkalarına açabildikleri gibi, kapalı da tutabilirler.

Olumlulukları ve zorlukları

Çoklu aşkı seçenler, bunun tekeşliliğe üstün bir yaşam tarzı olmadığını ısrarla vurgularlar. Çoklu aşkı, propagandası yapılacak bir düşünsel akım olarak değil, yalnızca duygusal-cinsel bir yönelim olarak görürler. Tek-eşlilik gibi çoklu aşkın da kendine özgü olumlulukları ve zorlukları vardır. Olumlulukların başında, sevgi ilişkilerinin sürekliliği, bir başka deyişle, bir başkasını sevdiğinde var olan sevgi ilişkisini sonlandırmak zorunda kalmamak gelir. Ancak bu her zaman kolay bir süreç olmaz. En büyük sorunların başında kıskançlıkla nasıl baş edileceği gelir. Kıskançlığın çoklu aşk ilişkilerinde tekeşli ilişkilerde yaşandığından daha az yaşanacağına dair hiçbir güvence yoktur. Tam tersine, bilinen kalıpların var olmadığı bir durumda kıskançlıkla nasıl baş edileceği daha can yakıcı bir sorun halini alır. Bu konuda 90'lı yılların başında geliştirilen ilginç bir kavram da vardır: compersion. “Sevilen kişinin bir başka kişi ile yaşadığı sevgi ilişkisinden zevk almak” anlamına gelen bu kavram, temelde sevilen kişinin kendi yaşamında güzel bir duygu yaşadığını hissetme anlamında bir tür empatiye dayanır. Çoklu aşkı seçenler, kıskançlık ve yanlış anlamalarla baş etmek için bir şeyin daha çok önemli olduğunu vurgularlar: konuşmak. Sürekli iletişim, her türlü yanlış anlamaya karşı tek çözüm olarak görünür. Zaten kamusal alanda kullandıkları sembol de bunu yansıtır: papağan.

Poliamori kimliği

Çoklu aşkı seçenler tekeşliliği mücadele edilmesi gereken bir şey olarak değil, meşru bir duygusal-cinsel yönelim olarak görürler. Tek talepleri, kendi yönelimlerinin de meşru bir tercih olarak görülmesi ya da “farklarının tanınması”dır. Bu konuda eşcinsel hareketinin talepleri ve tarzları ile büyük paralellikler gösterirler. Nasıl eşcinsel hareketi, eşcinselliğin heteroseksüelliğe bir üstünlüğü olmadığını ama heteroseksüellik karşısında bir “sapkınlık” da olmadığını, yalnızca farklı bir duygusal-cinsel bir yönelim olduğunu anlatmaya çalıştıysa, çoklu aşkı seçenler de tek eşliliğe üstünlük iddiaları olmadığını, ama bir sapkınlık ya da hastalık olarak da görülmemeleri gerektiğini anlatmaya çalışmaktadır. Ve yine eşcinsel hareketinde olduğu gibi, mücadelelerini yavaş yavaş hukuksal düzleme de taşıyarak, yasal metinlerde kullanılan dili dönüştürme çabası içindedirler. Bu anlamda çoklu aşkı seçenler henüz yolun çok başındadır ve uzun bir mücadele süreci onları beklemektedir. Ancak yine eşcinsel hareketinde olduğu gibi, kendi kimlik mücadelelerinde ortaya attıkları sorulardan ve kavramlardan herkes bir şeyler öğrenmektedir.

Kaynakça

  1. www.polyamory.org
  2. Deborah N. Anapol, Polyamory: The New Love without Limits: Secrets of Sustainable Intimate Relationships.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Lezbiyen</span> homoseksüel kız veya kadın

Lezbiyen, başka bir kadına fiziksel ve/veya duygusal çekim hisseden kadındır. Lezbiyen, eşcinsel kadın anlamına gelmektedir. Hem kadınlara hem de erkeklere çekim hisseden kadınlar ise biseksüeldirler. Kişinin kendini tanımlaması veya kendine biçtiği cinsel kimlik, davranışlarıyla örtüşmüyor olabilir.

Biseksüellik, hem erkeklere hem de kadınlara veya birden fazla cinsiyete yönelik romantik veya cinsel çekim ya da cinsel davranıştır.

Platonik/Eflâtûnî aşk, maddeyle ilgisi olmayan, maddî tatmin aramayan, hayalde yaşatılan aşk, sevgi demektir. Bir başka ifade ile seksüellikten arındırılmış, derin sevgi.

<span class="mw-page-title-main">Cinsel istismar</span>

Cinsel istismar, kişinin başkaları tarafından cinsel olarak kötüye kullanılması, suistimal edilmesi, istemediği halde başkalarının cinsel yönelimlerine hedef olması durumudur. Her cinsiyetten, her sosyal sınıftan ve meslek grubundan kişiler cinsel istismara uğrayabilmektedir ancak genel olarak kadınların ve çocukların cinsel istismara daha çok maruz kaldıkları söylenebilir.

<span class="mw-page-title-main">Aşk</span> aşırı sevgi ve bağlılık duygusu

Aşk, kişilerarası ilişki veya bir başka varlığa duyulan derin sevgidir. Bunun daha derini ise TDK sözlüğüne göre "güçlü sevgi, güçlü aşk" veya aşırı ve güçlü tutku, istek anlamına gelen hem ruhen hem de bedenen aşık olmayı kapsadığı düşünülen "sevda"dır. Bunun umutsuz, güçlü ve insanı hasta edecek derecede saplantılı haline ise "kara sevda" adı verilmektedir. Çeşitli kültürlerde aşk, en yüce erdem veya iyi alışkanlıktan, en derin kişiler arası sevgiden en basit zevke kadar bir dizi güçlü, olumlu duygusal ve zihinsel durumları kapsar. Cinsel veya romantik bir ilişki olursa, partnerlere aşıklar/sevgililer de denir. Bununla birlikte aşk ile ilgili tam bir evrensel tanıma kültürel farklılıklar nedeniyle ulaşılamakta zorlanılmaktadır. En yaygın olarak aşk, güçlü bir çekim ve duygusal bağlanma hissi anlamına gelir.

<span class="mw-page-title-main">LGBT</span> Lezbiyen, gey, biseksüel ve trans bireyler için kullanılan kısaltma

LGBT veya GLBT ya da LGBTQ+, 1990'larda LGB kısaltmasından sonra ortaya çıktı ve 1980'lerin ortaları ile sonlarından bu yana gey sözcüğü yerine kullanılarak LGBT topluluğunu temsil etmeye başladı. Birçok etkinci, gey topluluğu kullanımının eksik bir tanımlama olduğunu düşünerek LGBT topluluğu kullanımına geçti.

Panseksüellik, kişilere cinsel, romantik veya duygusal boyutta cinsiyet kimliklerinden bağımsız bir çekim hissedildiği bir yönelimdir. Panseksüel bireyler, kişilere karşı çekimlerinde cinsiyetin bir rol oynamamasından ötürü kimi zaman kendilerini "cinsiyet körü" olarak da tanımlamaktadır. Panseksüellik, "pan" kökünden türemiştir.

Kuir veya Queer, heteroseksüel veya cisseksüel olmayan insanlar için kullanılan bir şemsiye tabirdir.

Türk sinemasında, LGBT temaları, ilk kez 1962 yılından çekilen Ver Elini İstanbul ile başlamakta ve bu filmde, ilk defa iki kadının öpüşmesi yer almaktadır. 1960'lı yıllarda Yeşilçam sinemasında LGBT bireylerin içine dahil olunduğu on dokuz film vardır ve bunlardan on altısı lezbiyenlik, ikisi erkek eşcinselliği, biri ise trans bireyleri konu almıştır. Erkek eşcinselliği ise lezbiyen ilişkiyen ilişkilerin anlatılmasından yirmi dört yıl sonra gerçekleşmiştir ve bu döneme kadar yan karakterlerde genellikle bir güldürü unsuru olarak efemine erkeklere yer verilmiştir. 1970'ler itibaren trans bireyler filmlerde cinsel kimlikleri gizlenerek yer almıştır.

<span class="mw-page-title-main">Hayvanlarda eşcinsel davranışlar</span> insan türü dışındaki hayvanlarda gözlemlenen ve belgelenmiş eşcinsel, biseksüel ve transeksüel davranışlar

Hayvanlarda eşcinsel davranışlar, insan türü dışındaki hayvanlarda gözlemlenen ve belgelenmiş eşcinsel ve biseksüel davranışlardır. Bu davranışlar cinsellik, kur yapma, etkilenme, duygusal bağ kurma, eş olma ve ebeveynliği içerir. Bruce Bagemihl'in 1999 yılına ait makalesinde, içlerinde primatlardan bağırsak solucanlarına kadar birçok canlının yer aldığı 500'ü belgelenmiş, yaklaşık 1500 türden bahsedilmektedir. Hayvanların cinsel davranışları aynı tür içerisinde bile çok çeşitlilik gösterebilmektedir. Bunun nedenleri, birçok türün üzerinde çalışma yapılmadığı için henüz yeteri kadar anlaşılmamıştır. Bagemihl, "hayvanlardaki cinsel çeşitliliğin -buna eşcinsellik, biseksüellik ve çoğalmaya dayanmayan cinsellik de dahil olmak üzere-bilim çevrelerinin daha önceleri kabul etmek istediğinden daha çok olduğunu iddia etmektedir. Güncel araştırmalar ışığında, hayvanlar aleminin genelinde, aynı cinsiyetteki canlılar arasında birçok cinsel davranışın bulunduğunu belgelemektedir. 2009 yılında yayımlanan bir makaleye göre; aynı cinsiyetteki hayvanlar arasındaki cinsel ilişkilerin hayvanlar aleminde evrensel bir olgu olduğu ve türler arasında da yaygın bir şekilde görüldüğünü göstermiştir.

<span class="mw-page-title-main">Ergenlikte eşcinsellik</span>

Ergenlikte eşcinsellik, ergenlik süresi içerisinde keşfettiği eşcinsel kimliği ya da ergenlikte çocuğun yaşadığı homoseksüellik benzeri eğilim taşıyan davranışlar bütünü. Çocukluk ve ergenlik çağında çocuğun başından geçen eşcinsel dürtü ve eğilimler bütünü olarak adlandırılır. Bu cinsel dürtüler bireyin cinsel yönelimi, cinsel kimlik arayışı sürecinde kendini bulmasında önemli bir yere sahiptir.

<i>Ölüm Hastalığı</i> Margauerite Durasın Kitabı

Ölüm Hastalığı, Fransız yazar Marguerite Duras'nın yazdığı ve 1982'de yayınlanan novella.

<span class="mw-page-title-main">Flört</span>

Çıkma ya da flört; evlilik, nişanlılık ya da buna benzer başka bir birliktelik içinde olmayan iki birey arasında arkadaşlığın ötesinde duygusal, romantik ve/veya cinsel yakınlık içeren ilişkidir.

<span class="mw-page-title-main">Romantik aşk</span> başkalarına karşı duygusal bir sevgi veya güçlü bir çekicilik hissetme durumu

Romantik aşk veya Romantizm, başkalarına karşı duygusal bir sevgi veya güçlü bir çekicilik. Bireyin genel duygularını ve ortaya çıkan duyguları ifade etmek için gerçekleştirdiği davranışlar. Romantik aşk duyguları ve davranışları yaygın olarak cinsel çekicilikle ilişkilendirilse de, romantik duygular fiziksel beklentiler olmadan da gerçekleşebilir.

Flört şiddeti, flört ilişkisinde eşlerden birinden diğerine beraberlikleri sırasında veya beraberlikleri bittikten sonra yönelen duygusal, fiziksel ve cinsel saldırganlık eylemleri.

<span class="mw-page-title-main">Serbest aşk</span>

Serbest aşk, evlilik veya uzun süreli ilişkiler tarafından kısıtlanmadan, seçime göre cinsel ilişki kurma düşüncesi veya uygulaması. Serbest aşka inanç, genellikle aynı anda birkaç ilişki içerisinde cinsel ilişkilerin kabul edilebilir ve iyi olduğu inancıdır.

<span class="mw-page-title-main">Takıntılı aşk</span> Psikolojik durum

Takıntılı aşk veya obsesif sevgi, Psikiyatri tanımında yanlış olduğunun fark edilmesi durumunda bile kaldırılamayan, mantık ve muhakeme ile uzaklaştırılamayan, arzu edilmeyen saplantı halindeki aşk duygusudur. Mükemmelleştirme veya idealleştirme ile takıntı durumu daha da artabilir. Aşık olunan kişi hakkında aşırı miktarda zaman harcama eylemlerinde bulunmayı içerir.

<span class="mw-page-title-main">Irak'ta LGBT hakları</span>

Irak'ta lezbiyen, gey, biseksüel ve trans (LGBT) bireyler yoğun oranda ayrımcılığa uğramaktadır. Açık eşcinsel erkeklerin Irak Silahlı Kuvvetleri'nde askerlik hizmetinde bulunmalarına izin verilmemektedir ve hem hemcins evlilikleri hem de medenî birliktelikler kanunen yasaktır. Cinsel yönelim veya cinsiyet kimliği temelinde yapılan ayrımcılığı yasaklayan hiçbir yasa yoktur ve LGBT bireyleri sürekli olarak vigilantist şiddete veya namus cinayetlerine maruz kalmaktadır.

Üçgen aşk teorisi, Robert Sternberg tarafından geliştirilen bir aşk teorisidir. Kişilerarası ilişkiler bağlamında, "üçgen teorisine göre aşkın üç bileşeni vardır: birincisi yakınlık (arkadaşlık), ikincisi tutku ve üçüncüsü bağlılık (sadakat) bileşenidir." Sternberg, yakınlığın (arkadaşlık/samimiyet) "sevgi dolu ilişkilerde yakınlık, bağlılık ve bağlılık duyguları" anlamına geldiğini, tutkunun "sevgi dolu ilişkilerde romantizm, fiziksel çekim, cinsel birleşme ve ilgili olgulara yol açan dürtüler" anlamına geldiğini ve karar/bağlılığın (sadakatin) kısa ve uzun vadede farklı şeyler ifade ettiğini söylüyor. Bağlılık (sadakat) kısa vadede, "belirli bir kişinin diğer kişiyi sevme kararını", uzun vadede ise "kişinin bu sevgisini sürdürme taahhüdünü" ifade eder."

<span class="mw-page-title-main">Aşkın renk çarkı teorisi</span>

İngilizcesi "The colour wheel of love" olan Aşkın renk çarkı teorisi veya Aşkın renk tekerleği teorisi Kanadalı psikolog John Alan Lee tarafından oluşturulan ve aşk için kullanılan çeşitli Latince ve Aşkı tanımlayan Yunanca kelimeleri kullanarak altı aşk stilini tanımlayan, bir kuramdır. İlk olarak ''Colours of Love: An Exploration of the Ways of Loving (1973) adlı kitabında tanıtılmıştır: Lee, geleneksel renk çarkında, üç birincil, üç ikincil ve dokuz üçüncül aşk stilini tanımlayarak anlatmıştır. Üç birincil tip Eros, Ludus ve Storge, üç ikincil tip ise Mania, Pragma ve Agape'dir.