İçeriğe atla

Plevral efüzyon

Plevral efüzyon
Göğüs röntgeninde görülen plevral efüzyon.
UzmanlıkGöğüs hastalıkları Bunu Vikiveri'de düzenleyin

Plevral efüzyon plevral boşlukta sekresyon-absorpsiyon dengesinin bozulması sonucu sıvı birikimidir.

Tanım

Plevral efüzyon, paryetal ve visseral plevra arasındaki potansiyel boşluğa (plevral boşluk) sıvı birikimidir. Gelişmekte olan ülkelerde en sık sebepler konjestif kalp yetmezliği, kanserler ve pnömonidir.

Oluşum

Sağlıklı bir insan da paryetal plevra tarafından az miktarda sıvı salgılanır. Bu sıvı soluk alıp verme sırasında akciğerin sürtünmesini azaltmak ve kontraksiyonunu önlemek için gereklidir. Salgılanan sıvının fazlası ise visseral plevra tarafından emilir. Plevral boşluğa geçen sıvı miktarında artma veya sıvı emiliminde azalma plevral efüzyona neden olur. Efüzyon etkenine göre sıvı transüda ve eksüda şeklinde birikir.

Sebepler

Konjestif kalp yetmezliği gibi hidrostatik basıncın arttığı veya onkotik basıncın azaldığı(nefrotik sendrom) durumlarda protein içeriği az olan transuda vasfında mayi birikimi olur. Konjestif kalp yetmezliği en sık transuda nedeni iken, asitli siroz, periton diyalizi ve nefrotik sendrom daha az sebeplerdir.

Eksuda tipinde plevral effüzyon ise daha çok akciğerin hastalıklarına bağlı olarak protein içeriği zengin sıvı birikimidir. Kanserler,bakteriyel pnömoniler ve pulmoner emboli sıklıkla altta yatan nedendir. Bunlar dışında romatolojik hastalıklar (sistemik lupus eritromatozis, romatoid artrit), viral ve mantar kaynaklı pnömoniler, ilaçlar (amiadaron), radyoterapi,kalp cerrahisi daha nadir sebeplerdir. Kanser türleri içinde ise en sık akciğer ve meme kanseri plevral efüzyona sebeptir.

Çeşitler

Transuda ve eksuda ayrımını yapmak için Light kriterleri kullanılır. Bu yöntemin eksuda için duyarlılığı %98, özgüllüğü %65 civarındandır. Ayırım tedaviyi şekillendireceği için önemlidir. Pulmoner embolide ve diüretik kullanan kalp yetmezliği hastalarında bu ayrımı yapmak zordur.

Semptom

Plevral efüzyonu olan hastalar, sıklıkla nefes darlığı ve göğüs ağrısı şikayetiyle hastaneye başvururlar. Altta yatan hastalığa bağlı olarak semptomlar değişebilr, Göğüs ağrsı genellikle plöritik tipdedir. Sıvı birikiminin olduğu tarafta akciğer seslerinde azalma ve perküsyonla matite alınması tipik fizik bakı bulgularındandır.

Eğer hastada en az 100- 150 ml sıvı birikimi olmuşsa posterior anterior akciğer grafisinde görülebilir. Yatarak çekilen grafilerde ise arka plevral boşlukta bulanıklaşma oluşur. Thoraks tomografisi şüpheli olgularda ve sıvı miktarının az olduğu durumlarda oldukça kullanışlıdır. USG mayi birikimini saptamak için kullanılacak yöntemlerden biridir.

Tedavi

Hasta istirahat halindeyken nefes darlığı çekiyorsa, sıvının boşaltılması gereklidir. En fazla 1000-1500 cc sıvı, yavaş bir şekilde vücuttan uzaklaştırılmalıdır.Daha fazla miktarda veya hızlı yapılacak torasentez, akciğerde ödeme (pulmoner reakspansiyon ödemi) neden olur. Ampiyem veya antibiyotik dirençli pnömoni, anerobik bakteri infeksiyonu,akciğerde hava sıvı seviyesi görülmesi, akciğerin %50'sinden fazlasında infiltrasyon olması gibi durumlarda ise göğüs tüpü takılması önerilmektedir. Kalp yetmezliğine bağlı sıvı birikimlerinin %75 ise 2-3 günlük tedaviyle düzelir. 3 günü geçmesi durumunda yine torasentez yapılmalıdır.Hasta bölge için ekspansiyon egsersizleri verilmelidir.

Ayrıca bakınız

Sınıflandırma


Kaynakça

İlgili Araştırma Makaleleri

Zatürre, pnömoni ya da batar, akciğerde görülen yangılardır. Klasik pnömonilerde, akciğerlerin hava geçitlerindeki son bölüm ve hava kesecikleri (alveoller) etkilenir. İnterstisiyel pnömonilerde, hava kesecikleri (alveoller) arasındaki bölmeler yoğunlukla etkilenen alanlardır. Akciğerler günde 10.000 litre havayı süzer. Kan dolaşımına oksijen taşıyan solunum havasıyla birlikte çok sayıda katı ve sıvı partikül ile zararlı gazlar da akciğerlere ulaşır. Solunum havası içindeki zararlı etkilere verilen tepkilerin büyük bölümü canlı etkenlerden kökenli infeksiyon hastalıklarıdır. Toksik gazların ve sıvıların büyük bölümü “kimyasal pnömoniler” olarak nitelenir.

<span class="mw-page-title-main">Ödem</span>

Ödem, kan sıvısının damar dışına çıkması ve hücreler arasındaki sıvının artışı olgusudur. Ödemin yaygın biçimine anazarka (anasarca) denir. Ödem olgusunun temel ilkesi, kan sıvısı ile hücre dışı (ekstrasellüler) sıvı arasındaki dengenin yitirilmesidir. İnsan vücudunda ortalama 40 litre sıvı vardır. Bu sıvının yaklaşık ½ ‘si hücrelerin içindedir. Öteki yarısı ise kanı, lenf sıvısını ve hücreler arasındaki sıvıyı oluşturur. Kan ve lenf sıvılarının dengesini proteinler sağlar. Bunların dışındaki sıvı türlerinin dengesi elektrolitlere bağlıdır. Hücre içi sıvı dengesini potasyum, hücre dışı sıvı dengesini ise sodyum denetler.

Efüzyon veya effüzyon, plevra, periton, perikard gibi vücut kaviteleri içinde sıvı birikimi şeklindeki bir ödemdir. Normalde vücut kaviteleri içerisinde bulunan sıvı miktarı 50 mililitrenin altındadır. Bunun üzerindeki miktarlarda sıvı birikimi efüzyon olarak adlandırılır.

<span class="mw-page-title-main">Nefes darlığı</span>

Dispne ya da nefes darlığı kişinin güçlükle nefes alıp vermesi halidir, yani nefes almada zorlanma demektir. Birçok hastalıkta görülebilen yaygın bir semptomdur. En sık görüldüğü tıbbi durumlardan bazıları; Anemi, yoğun egzersiz, kardiovasküler hastalıklar, hipertiroidi, obezite.

<span class="mw-page-title-main">Akciğer embolisi</span> akciğer hastalığı

Akciğer embolisi veya akciğer embolizmi ya da bilimsel adıyla Pulmoner embolizm, genellikle venöz tromboemolizmin en önemli komplikasyonudur. Klinik acillerinde ve otopsilerde çok sık rastlanan bir olgudur. Postoperatif akciğer embolizmi özellikle 40 yaş üzeri hastalarda izlenir. Önceden bulunan bir vena patolojisi, şişmanlık, operasyon süresi, postoperatif infeksiyonlar, kanserler akciğer embolizmi riskini arttırırlar. Embolusların %90'ı alt ekstremitelerdeki derin ven trombozundan kökenlidir. Kalan %10'luk bölümünde pelvis venalarından, sağ kalpten ve damar yolu açılan venalardan kökenli emboluslar rol oynar. En tehlikeli olanlar kasık (iliofemoral), uterus ve prostat çevresi venalarından kopan emboluslardır. Klinik bulgular embolusun çapıyla ve olayın süresiyle ilgilidir. Akut akciğer embolizminde çok küçük çaplı bir embolus hiçbir belirti vermez (asemptomatik). Embolusun çapı büyüdükçe sonuçları da büyür:

<span class="mw-page-title-main">Pulmoner yüksek tansiyon</span> tıbbi durum

Pulmoner hipertansiyon (PH), prognozu son derece kötü olan, sebebi anlaşılamamış ve çaresi henüz olmayan, ancak hastaların yaşam kalitesini arttıran ve ömrünü uzatan tedavilerinin olduğu bir hastalıktır.

Plörezi veya Plöral efüzyon, akciğerleri çepeçevre saran zarların arasında sıvı toplanmasıyla sonuçlanan hastalıkların genel ismidir. Halk arasında zatülcenp adıyla bilinir. Her yaştan insanda görülebilir. Tüberkülozdan kansere, kalp yetersizliğinden romatizmal hastalıklara kadar 50'den fazla nedeni vardır. ABD'de yılda 1 milyon kişide plörezi tanısı konduğu istatistiklerle saptanmıştır. Türkiye'de de çok görülen akciğer hastalıklarından biri olan plörezinin nedenleri içinde gençlerde tüberküloz, yaşlılarda ise kanser ve kalp yetersizliği ilk sıralarda gelir. Zatürenin neden olduğu plörezilere ise her yaşta rastlanabilir.

<span class="mw-page-title-main">Atelektazi</span>

Atelektazi, akciğerin bir kısmının ya da akciğerlerden birinin tamamen büzüşmesi sonucu yeterince genişleyememesi ve böylece işlevini yitirmesidir. Atelektazi durumunda daha az hava içeren akciğer parankimi oluşur. Bu gelişme, oksijenlenmeyi azaltır ve enfeksiyona ortam oluşturur.

Akciğer kanserinde evrelendirme primer tümörün büyüklüğü ve yayımına (T), bölgesel lenf bezi tutulumuna (N), uzak metastaz varlığına (M) dayanan TNM evrelendirmesi kullanılır. Küçük hücreli akciğer kanserinde TNM sınıflaması kullanılabilmekle beraber, bu hastalarda genellikle TNM sistemi yerine VALG tarafından önerilen evreleme sistemi kullanılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Pulmoner ödem</span> akciğerlerin hava boşluklarında ve parankiminde sıvı birikmesi

Pulmoner ödem, pulmonary edema, akciğer ödemi, akciğer konjesyonu; çeşitli sebeplerden ötürü alveollerde transudat birikmesi sonucu meydana gelir. Akciğer ödemi bir hastalık değil polifaktöriyel kaynaklı bir semptomdur. Süngersi bir yapısı olan akciğeri ödem oluşmasından koruyan 3 önemli faktör vardır. Bu faktörlerin olumsuz etkilendiği her süreç akciğer ödemi ile sonlanır:

Paroksismal nokturnal dispne (PND), genellikle geceleri ortaya çıkan şiddetli nefes darlığı ve öksürük krizidir. Genellikle kişiyi uykudan uyandırır ve oldukça korkutucu olabilir. Basit ortopne, yatağın yan tarafında bacakları sallanarak dik oturarak rahatlatılsa da, PND hastalarında, öksürme ve hırıltılı solunum sıklıkla bu pozisyonda görülmeye devam eder.

<span class="mw-page-title-main">Embolizm</span> Atardamar, arteriyol ve kılcal damar hastalıkları

Embolizm, bir kütlenin kan akımıyla sürüklenerek damarları tıkamasına embolizm (embolism), bu cisme embolus denir. Kan akımıyla sürüklenen kütle maddenin her türden fiziksel niteliğini taşıyabilir. Bir embolizm sürecinin etkisi, embolusun kaynağı ve izlediği yol ile belirlenir. Trombuslardan kökenli emboluslar en sık görülen embolizm türünü oluşturur (tromboembolizm).

<span class="mw-page-title-main">Hemotoraks</span> Akciğeri saran zarların arasında kan birikmesi

Hemotoraks plevral boşluk içinde kan birikmesidir. Hemotoraksın belirtileri göğüs ağrısı ve nefes almada zorluk olabilirken, klinik bulgular etkilenen tarafta solunum seslerinin azalması ve kalp hızında artış olabilir. Hemotoraks genellikle bir yaralanmadan kaynaklanır, ancak plevral boşluğu işgal eden kanserlere bağlı, kan pıhtılaşma bozukluklarının bir sonucu olarak, endometriozisin sık görülmeyen bir klinik görünümü şeklinde, sönmüş bir akciğere bağlı veya nadiren başka durumlarla ilişkili gelişebilir.

Travmada sonografi ile odaklanmış değerlendirme, cerrahlar, acil tıp hekimleri ve paramedikler tarafından yapılabilen hızlı bir yatak başı ultrasonografi tekniğidir. Fiziksel travmalardan sonra kalbin ve karın içi organların çevresinde kan varlığı sorgulanır.

<span class="mw-page-title-main">Kardiyak tamponad</span> Kalbin etrafında sıvı birikmesi

Kardiyak tamponad veya perikardiyal tamponad, perikardiyumda sıvı birikmesi sonucu kalbin sıkışmasıdır. Başlangıcı ani veya kademeli olabilir. Bulgu olarak genellikle obstrüktif şokta görülen nefes darlığı, halsizlik, sersemlik ve öksürük görülür. Göğüs ağrısı görülebilir. Diğer görülen bulgular altta yatan sebebe bağlı olabilir.

<span class="mw-page-title-main">Hipervolemi</span>

Hipervolemi, fazla sıvı yüklenmesi olarak da bilinir, kanda çok fazla sıvının bulunduğu bir tıbbi durumdur. Bu durumun aksi ise hipovolemidir, hipovolemide kanda çok az sıvı bulunur. İntravasküler kompartmanda fazla sıvı bulunması, vücuttaki toplam sodyumun artması ve bunun sonucunda ekstraselüler vücut suyunda artış olması nedeniyle ortaya çıkar. Bu durum genellikle; konjestif kalp yetmezliği (KKY), böbrek yetmezliği ve karaciğer yetmezliğinde görülen sodyum dengesi düzenleyici mekanizmalardaki bozulmalar sonucunda ortaya çıkar. Hipervolemi; gıdalardan, intravenöz çözeltilerden, kan nakillerinden, ilaçlardan veya tanılayıcı kontrast boyalardan fazla sodyum alımı sonucunda da ortaya çıkabilir. Hipervolemi tedavisi temel olarak diüretik uygulamasını ve, su, sıvı, sodyum ve tuz alımını sınırlamayı içerir.

Kardiyovasküler muayenesi, dolaşım sistemin durumunun değerlendirilmesidir. Fizik muayenenin bir bölümü olan Kardiyovasküler muayene, şikayete bağlı farklılık içerse de, Kalp, akciğer, karın, damar bölümlerini içermektedir.

<span class="mw-page-title-main">Solunum yolu hastalığı</span> solunum sisteminin hastalığı

Solunum yolu hastalıkları, solunum sistemi hastalıkları veya akciğer hastalıkları, hava soluyan hayvanlarda gaz alışverişini zorlaştıran organ ve dokuları etkileyen patolojik durumlardır. Soluk borusu, bronşlar, bronşiyoller, alveoller, plevra, plevral boşluk, sinirler ve solunum kasları dahil olmak üzere solunum yollarının durumlarını içerir. Solunum yolu hastalıkları soğuk algınlığı, grip ve farenjit gibi hafif ve kendi kendini sınırlayan hastalıklardan bakteriyel pnömoni, pulmoner emboli, tüberküloz, akut astım, akciğer kanseri ve COVID-19 gibi ciddi akut solunum sendromları gibi hayatı tehdit eden hastalıklara kadar uzanır. Solunum yolu hastalıkları, ilgili organ veya doku, ilişkili belirti ve semptomların türü ve şekli veya hastalığın nedeni de dahil olmak üzere birçok farklı şekilde sınıflandırılabilir.

<span class="mw-page-title-main">Lober pnömoni</span>

Lober pnömoni, intra-alveolar boşluk içindeki inflamatuar eksuda ile karakterize edilen ve akciğer lobu’nun geniş ve sürekli bir alanını etkileyen konsolidasyonla sonuçlanan bir zatürre şeklidir.