Uluslararası ilişkiler, siyaset biliminin bir dalıdır ve "uluslararası sistem" içindeki aktörlerin, özellikle de uluslararası ilişkilerin temel aktörü olarak kabul edilen devletlerin, diğer devletlerle, uluslararası/bölgesel/hükûmetler arası örgütler, çok uluslu şirketler, uluslararası normlar ve uluslararası toplumla olan ilişkilerini inceleyen disiplinlerarası bir disiplindir.
Uluslararası politik ekonomi, uluslararası ilişkileri, politik ekonomiden faydalanarak inceleyen, sosyal bilimlere ve tarihe bir bakış açısıdır. Kısaca, uluslararası politik ekonomi, devlet politikalarının ve pazar ekonomisinin birbirleriyle olan ilişkilerinin sonuçlarını uluslararası düzeyde incelemekle görevlidir.

Siyasi iktisat aslen üretim, alım-satım ve bunların kanun, gümrük ve devlet ile ilişkilerinin incelenmesine verilen addır. Siyasi iktisat kavramı ahlak felsefesinde ortaya çıkmıştır. 18. yüzyılda devletlerin ("polities") iktisatlarının çalışılması olarak gelişmiş dolayısıyla da "siyasi" iktisat (ekonomi) adını almıştır.
Uluslararası İlişkilerde Güç birkaç farklı şekilde tanımlanabilir. Siyaset Bilimciler, tarihçiler ve diplomatlar siyasi gücün aşağıdaki kavramlarını kullanırlar:
- Devletlerin veya liderlerin bir amacı olarak güç
- Sonuçlar, olaylar, aktörler ve meseleler üzerinde nüfuz veya kontrol ölçüsü olarak güç
- Çatışmada galibiyeti yansıtması ve güvenliğin erişimini sağlaması açısından güç
- Kaynaklar ve imkânlar-kabiliyetler üzerinde kontrol olarak güç

Realizm, uluslararası ilişkiler teorisi geleneklerinden biridir. Uluslararası anarşi ve güç politikası konularını merkeze alan Realizm felsefi olarak temelde Thomas Hobbes ve Niccolo Machiavelli’nin çalışmalarına dayanmaktadır. Realizm bir uluslararası ilişkiler yaklaşımı olarak, 20. yüzyılda iki savaş arası dönemde ortaya çıkmıştır.
Yalnızcılık ya da izolasyonizm daha çok politik bir terim olarak, kendini diğer ülkelerin sorunlarından ve dünya politikasından uzak tutan devletlerin stratejik politikalarını tanımlamak için kullanılır. Bu, bir ülkeyle ilişki kurmanın doğuracağı olumsuzları önleme düşüncesine dayanmaktadır. Devletlerin hiçbir ticari sözleşmeye taraf olmaması gerektiğini savunan siyasetçiler de mevcuttur.
Uluslararası ilişkiler teorileri uluslararası ilişkilerin kuramsal perspektiften çalışma alanıdır. Analiz edilebilen uluslararası ilişkilere kavramsal çerçeveden bakılabilmeye olanak sağlar. Ole Holsti uluslararası ilişkiler teorilerini, yalnızca teoriyle alakalı göze çarpan olayları görmeye olanak sağlayan renkli bir güneş gözlüğüne benzeterek tanımlamaktadır. Örneğin realizmi savunan bir kimse, konstrüktivizmi savunan bir kimsenin çok önemli gördüğü bir olayı tam aksine hiç umursamayabilir. Uluslararası ilişkiler teorilerinde üç temel teori vardır: realizm, liberalizm ve inşacılıktır.
Neorealizm veya yapısal gerçekçilik, 1979'da Kenneth Waltz'un Uluslararası Politika Teorisi kitabının yayınlanmasıyla ilişkilendirilebilen uluslararası ilişkiler teorisinde bir eğilimdir. Waltz sistematik bir yaklaşımı savunuyor: uluslararası yapı devlet davranışında bir kısıtlama görevi görüyor, böylece sadece sonuçları beklenen eylem aralığına giren devletler hayatta kalıyor. Bu sistem, firmaların piyasaya dayalı bir dizi ürün ve miktar için fiyat belirledikleri bir mikroekonomik modele benzerdir.
Uluslararası sistem teorisi, siyaset bilimi ve uluslararası ilişkilerde yaygın olarak kullanılan yaklaşım. Sistem analizi, siyasette yaklaşımı siyasal olaylar arasındaki ilişkileri anlamak ve çözümlemek için bir uygulamadır. Uluslararası sistem siyasal, toplumsal ve ekonomik bir sistemdir. Uluslararası sistem teorisi, devletler arasındaki güç dağılımını, devletlerin birbiriyle ve çevreleri ile olan ilişkilerini, ulus devletlerin oluşturduğu yapıyı inceler.
Uluslararası siyasal sistem, uluslararası ilişkileri ve uluslararası ağları oluşturan, çok boyutlu bir ağda bir araya gelen egemen devletlerin ve egemen olmayan aktörlerin takımyıldızıdır. Uluslararası siyaset karmaşık bir ilişkiler ağı olduğu için bu çok daha karmaşık bir sistemdir. Uluslararası ilişkilerdeki kutupluluk, iktidarın uluslararası sistem içindeki düzenini ifade eder. Kavram, Soğuk Savaş sırasında iki kutupluluktan doğmuş; uluslararası sistem iki süper güç arasındaki çatışmanın egemenliğinde, teorisyenler tarafından geriye dönük olarak uygulanmıştır. Uluslararası ilişkiler alanındaki sistemci yazarlar, genellikle tarihsel bir yaklaşım benimsemekle beraber uluslararası ilişkileri devletlerin yapıları, sayıları, örgütleniş biçimleri, davranış kuralları ve ilişkileri gibi faktörleri dikkate alarak, farklı sistem modelleri ve türleri geliştirmiştir. Sistemlerin temel özelliği denge arayışı içinde olmasıdır. Fonksiyonel ve coğrafi olmak üzere iki çeşit alt sistem mevcuttur. Fonksiyonel sistemde daha çok örgütler ön planda olmasına rağmen, coğrafi sistem daha çok bölge ile ilgilidir.
Morton A. Kaplan ABD'li ekonomi dalında çalışmalar yapan bilim insanıdır.
Birim-veto sistemi uluslararası sistem ve bir politika teorisidir. Bu teori ilk olarak Morton A. Kaplan tarafından 20. yüzyılın ortalarında (1950-1960) ortaya atılmıştır. Teorisinde sisteme dâhil olan bütün ülkelerin nükleer güce sahip olması gerektiğine, bu durumun iki kutuplu sistemi değiştireceğine ve silahlanma yarışını farklı bir boyuta taşıyıp daha çok ülkenin savaş ve barışta söz sahibi olacağını söylemiştir. Sistemdeki bütün ülkelerin kendini koruyacak, düşmanlarını caydıracak kadar veya nükleer bir savaş başlatacak kadar nükleer silahlara sahip olacaklardır. Bu durum iki veya tek kutuplu sistemi ortadan kaldırıp; çok kutuplu sistem ile dengelenmesine ve genel bir barış ya da savaşa yaşanacağını söyler. Nükleer silahların uluslararası sistem üzerindeki bazı etkilerini dikkate almak için büyük ölçüde zihin germe egzersizi olarak geliştirilmiştir. Günümüz de birim-veto sistemi henüz gerçekleşmese de bütün dünya ülkeleri silahlanma ve ekonomik olarak bu sisteme doğru ilerlemektedir. Birim-veto oldukça entegre olmayan bir sistemdir. Formülasyon nükleer stratejinin güvence altına alınmış bir imha anlayışına dayanırken, daha sonraki sürüm daha gelişmiş nükleer stratejik kavramlarla tutarlıdır. Sistemin yapısı belki de yirmi küsur nükleer yetenekli aktörleri içerir. Bu aktörler inanılmaz bir vuruş yeteneğine sahip değiller. Bu aktörler rakibini yok etmek için kesin bir kabiliyete sahip olmayacakları, ancak bir rakibin kuvvetlerini büyük bir ölçüde azaltmak için yeterli kabiliyete sahip olabileceği anlamına gelir. Bu nedenle bir savaş başlatmak düşünülebilir. Hizalamalar bu sistemde çok değerli olmayacak ve temel aktörler olma eğiliminde olacaklardır. Meydana gelen herhangi bir rol değişimi, aktörlerin yeteneklerine dayana bilecektir. Güvenilir ikinci vuruş yeteneklerine sahip büyük nükleer güçler, muhtemelen nükleer yetenekli aktörlerin bir alt kümesi olacaktır. En azından önemli sayıda nükleer yetenekli aktör için, savaş sırasında kesintisiz bilgi sağlamak için yeterli komuta ve kontrol kaynakları olmalıdır. Ancak bu tür aktörlerin önemi 1945 sonrası Bi-polar sistemde olduğundan daha sınırlı olacaktır. Şekillendikçe bunlar ideolojik olmalı ve saldırganlara karşı misilleme yapmaya kararlı olmalı. Bir anlaşmazlık doğrudan karışmayan aktörler, anlaşmaya aracılık etmeye çalışmalıdır. Ancak başarıları zayıf olabilir. Öte yandan, tehlike muhtemelen müdahale ölçeğine toleransı arttıracaktır. Sistem bir liderlik rolü için herhangi bir aktörü atar çünkü büyük nükleer güçler tehdit olma eğilimindedir. Büyük nükleer güçlerin uzaklığı, küçük aktörler arasında sınırlı savaşları teşvik etme eğiliminde olacaktır. Büyük nükleer güçler, küçük güçleri de kendine çekebilir veya tehdit edebilir. Aktörlerin sayısı azaldıysa veya sınırlı satın almalar bazı ülkeler arasındaki tampon bölgeyi azalttıysa, düşman potansiyeli olacaktır. Dahası sistem inanılmaz bir ilk vuruş kabiliyetinin eşiği üzerinde değil, güvenilir veya görkemli çok sayıda nükleer gücün varlığına dayanıyor. Tabii ki bu sistemin istikrarından bağımsız olarak, ampirik olarak istenmeyen olmasına rağmen teorik olarak ilginçtir. Gerginlik derecesi o kadar büyük olabilir ki sistem Kavacık hale gelir veya gerilim aktörlerin evrensel veya hiyerarşik bir uluslararası sistemin oluşumunu kabul etmelerine izin veren değer değişiklikler üretebilir. Böyle yüksek gerginlik yaratacak kadar rasyonel bir çözüm üretmek için olası değildir. Bu nedenle de birim veto sistemi son derece ilginç olmasına rağmen son derece kararsız olduğunu kanıtlayacak tır. Hiçbir varsa varyasyon birim veto sistemi oluşturursa önlemek, imha, misilleme imkânı verir. ortak anlaşmazlıklar misillemeye karşı herhangi bir oyuncu bir saldırılar gerçekleştirebilir. Bu tüm hava üstlerinin bir sürpriz darbe ile nakavt edilebileceği riskine karşı sigortalanır. Bu durumda bipolar sistemin bazı unsurları birim veto sistemine eklenebilir. Ancak bir tür koşullar stratejik koşullar kadar çok blog üretecektir, tansiyon Garanti gibi gözüküyor.

Siyaset sosyolojisi, devlet ve sivil toplumdan aileye kadar uzanan politik fenomenlerin sosyolojik analizi, araştırması vatandaşlık, toplumsal hareketler ve sosyal güç kaynakları gibi konuları araştırmakla ilgilenen bir bilim disiplinidir. Siyaset sosyolojisinin konusu toplumsal bağlamı içinde iktidardır. 19. yüzyıl ile beraber genel olarak toplumsal ve özel olarak siyasal düşüncenin bilimselleşmeye başladığı görülmüştür. Teknoloji, sanayileşme gibi unsurlar kalabalıklaşmayı beraberinde getirmiş, kalabalıklaşma ise siyasal düşünceye yönelim sağlamıştır.
Saldırgan realizm, uluslararası ilişkilerde neorealist düşünceye ait yapısal bir teoridir ve siyaset bilimci John Mearsheimer tarafından savunmacı realizme tepki olarak ortaya atılmıştır. Saldırgan realizm, uluslararası sistemin anarşik doğasının uluslararası politikada saldırgan devlet davranışlarının teşvik edilmesinden sorumlu olduğunu savunur. Teori, büyük güçleri, uluslararası sisteme hükmetme yönündeki tutarlı amaçları doğrultusunda dengeleme stratejileri yerine sorumluluk yükleme ve kendi reklamını yapmaya öncelik veren yani gücü maksimize eden revizyonistler olarak tasvir ederek savunmacı realizmden temelde ayrılır. Teori, uluslararası ilişkilerin incelenmesi ve anlaşılması için önemli alternatif katkılar getirmekte ancak bir eleştiri konusu olmaya devam etmektedir.
Savunmacı realizm ya da savunmacı neorealizm, uluslararası ilişkilerde neorealizm ekolünden yapısal bir teoridir. Teori, siyaset bilimci Kenneth Waltz’un Uluslararası Politika Teorisi’nde temellenmektedir. Waltz, uluslararası sistemin anarşik yapısının, devletleri millî güvenliklerini sağlamak için ılımlı ve çekingen politikalar izlemeye teşvik ettiğini ileri sürmektedir. Buna karşılık, saldırgan realizm ise devletlerin tahakküm ve hegemonya yoluyla güvenliklerini sağlamak için güçlerini ve etkilerini en üst düzeye çıkarmaya çalıştıklarını varsaymaktadır. Savunmacı neorealizm, saldırgan neorealistler tarafından teşvik edilen saldırgan politikaların devletlerin güç dengesi teorisine uyma eğilimini bozduğunu ve birincil hedef olarak iddia ettikleri güvenlik durumunu bozduğunu ileri sürer. Savunmacı realizm ne devletlerarası çatışmanın gerçekliğini ne de devlet genişlemesi için politikaların varlığını reddeder, ancak bu teşviklerin düzensiz olduğunu ileri sürerler. Savunmacı neorealizm, çatışmanın patlak vermesini açıklamak için güvenlik ikilemine, coğrafya gibi “yapısal değişkenlere” ve elitlerin inanç ve algılarına işaret eder.
Uluslararası ilişkiler teorisinde anarşi kavramı, dünyanın herhangi bir üst otoriteden veya egemenden yoksun olduğu fikrine dayanır. Anarşik bir devlette anlaşmazlıkları çözebilecek, hukuku uygulayabilecek veya uluslararası politika sistemini düzenleyebilecek hiyerarşik olarak üstün, zor kullanma tekeline sahip bir güç yoktur. Uluslararası ilişkilerde de anarşi, teorinin başlangıç noktası olarak kabul edilir.
Mutlak kazanç, uluslararası ilişkilerin liberal teorisine göre uluslararası aktörlerin çıkarlarını belirlerken baktıkları, bir kararın devlet veya örgüt üzerindeki toplam etkilerini tarttıkları ve buna göre hareket ettikleri şeydir. Uluslararası aktörün çıkarları sadece gücü içermez, aynı zamanda bir eylemin ekonomik ve kültürel etkilerini de kapsar. Teori aynı zamanda, karşılaştırmalı üstünlüğü kullanarak barışçıl ilişkiler ve ticaret yapan tüm devletlerin refahı arttırabileceğini öne süren sıfır toplamlı olmayan bir oyunla da ilişkilidir.
Uluslararası ilişkilerde konstrüktivizm ya da inşacılık, uluslararası ilişkilerin önemli yönlerinin düşünsel faktörler tarafından şekillendirildiğini ileri süren bir sosyal teoridir. En önemli düşünsel faktörler kolektif olarak sahip olunanlardır, kolektif olarak sahip olunan bu inançlar aktörlerin çıkarlarını ve kimliklerini inşa eder.

Klasik realizm, realist düşünce okulundan bir uluslararası ilişkiler teorisidir. Realizm şu varsayımlarda bulunur: devletler uluslararası ilişkiler sisteminin ana aktörleridir, uluslararası bir uluslararası otorite yoktur, devletler kendi çıkarları doğrultusunda hareket eder ve devletler kendilerini korumak için güce ulaşmaya çalışır. Klasik realizm, devlet davranışını ve devletlerarası çatışmanın nedenlerini açıklamada insan doğasını ve iç politikayı özel bir vurgu yapmasından dolayı diğer realizm türlerinden ayrılır. Klasik realist teori, insan doğasına dair kötümser bir bakış açısını benimser ve insanların doğası gereği iyiliksever olmadığını ve bunun yerine çıkarcı olduklarını, korku ya da saldırganlıkla hareket ettiklerini savunur. Ayrıca, bu insan doğasının uluslararası anarşi nedeniyle devletler tarafından uluslararası politikaya yansıtıldığını vurgular.
Yirmi Yıl Krizi: 1919-1939: Uluslararası İlişkiler Çalışmalarına Giriş, E. H. Carr tarafından uluslararası ilişkiler üzerine yazılmış bir kitaptır. Kitap 1930'larda Avrupa'da İkinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesinden kısa bir süre önce yazılmış ve ilk baskısı savaşın patlamk vermesinden kısa bir süre sonra, Eylül 1939'da yapılmıştır; ikinci baskısı ise 1945 yılında yapılmıştır. Gözden geçirilmiş baskıda Carr, "olayların sonraki seyri tarafından bir şekilde değiştirilen her pasajı yeniden yazmamış", bunun yerine "birkaç cümleyi değiştirmeye" ve eserin anlaşılırlığını artırmak başka küçük çabalar göstermeye karar vermiştir.