İçeriğe atla

Piaget teorisi

Piaget Teorisi; bilme, anlama, yorumlama ve öğrenme eylemlerini gerçekleştirmeyi sağlayan zihinsel etkinliklerin genel adıdır.[1]

Biliş (cognition) insanın, kendini ve çevresini anlama/yorumlama ve öğrenme eylemlerini gerçekleştirmesini sağlayan zihinsel etkinlikleri gösteren bir kavramdır.[2] İnsan böylesi zihinsel etkinlikleri gerçekleştirebilen bir organizma olduğu için “düşünen” bir varlıktır.[3] Doğumundan ölümüne insanın geçirdiği fiziksel gelişimin benzeri bir biçimde, biliş de gelişim gösterir. Kısaca, bilişsel gelişim doğumundan başlayarak insanın anlama/yorumlama ve öğrenme biçiminde hem nitelik hem de içerik açısından giderek yetkinleştiği bir sürece işaret etmektedir.[4]

İnsanın zihinsel etkinlikleri bilişsel gelişim evrelerinin elverdiği ölçüde gelişir. Bilişsel gelişim, evrelere ayrılabilir ve insanın zihinsel etkinlikleri normal koşullar altında söz konusu evrelerin elverdiği ölçüde gelişir. Bu evreler Piaget (bkz. 1965,1976) Bruner (bkz. 1956, 2002), Vygotsky (1986) başta olmak üzere çeşitli araştırmacılar tarafından farklı açılardan yaklaşılarak, ancak açık benzerlikler taşır biçimde ele alınmış ve karakteristikleri tanımlanmıştır.

Anlama/yorumlama ve öğrenme eylemlerinin insan için nesnenin kendisinden bağımsızlaşması, yani kavramlaştırmanın başlaması gelişimdeki en büyük adımlardan biridir. Tanımların ortak yanını şöyle belirginleştirilebilir;

  • İnsanın kendisini ve çevresini anlama/yorumlama ve öğrenme eylemlerinde, başlangıçta yalnızca duyuşsal olarak algıladığı nesnelerle kurduğu ilişki varlık gösterir.
  • Anlama/yorumlama ve öğrenme eylemlerinin insan için nesnenin kendisinden bağımsızlaşması, yani kavramlaştırmanın başlaması gelişimdeki en büyük adımlardan biridir.
  • Önce somut kavramlar yoluyla ve giderek imgeler ve semboller bir diğer deyişle soyut kavramlar soyutlamalar yoluyla anlama/yorumlama ve öğrenme eylemlerinin gerçekleştirilmesi bilişsel gelişimin bütün araştırıcılar tarafından ortaya konmaya çalışılan içeriğinin en yalın sunumudur.
  • Böyle bir çerçeve çizdikten sonra, artık bilişsel gelişimin evrelerini temel ayrıntıları vererek açıklayıp dilin bu evrelerdeki rolünü vurgulayabiliriz.

Bilişsel gelişim teorisinin evreleri

Jean Piaget, bilişsel gelişimi 4 ana evrede incelemiştir.

  • Duyusal Motor Dönemi (0-2 Yaş)
  • İşlem Öncesi Dönem (3-6 yaş)
  • Somut İşlemler Dönemi (7-11 Yaş aralığı)
  • Soyut İşlem Dönemi (12-16 Yaş)

[5]

Duyusal Motor Dönemi

Bilişsel gelişim sürecinin 0-2 yaş aralığına denk düşen ilk evresinde insan, önce kendini diğer nesnelerden ayırt eder. Bu evrede henüz diğer nesneleri ancak kendi eylemleri aracılığıyla duyuşsal olarak algılayabilmektedir. 2 yaşının sonuna doğru nesne kalıcılığı kavramını edinir ve basit zihinsel etkinlikler göstermeye başlar. İnsanın bilişsel gelişimi kendini bir nesne olarak ayırt etmesiyle başlar, diğer nesnelerin varlığını kendi eylemleriyle tanımasıyla devam eder. Bu aşamada nesneleri yalnızca duyuşsal olarak algılamaktadır. Yani, örneğin nesneler başlangıçta onun için yalnızca onları gördüğü ya da elinde tutup dokunduğu zaman vardır. Bu nedenle, bir bebeğin oyuncak topunu saklarsanız henüz nerede olduğunu aranmaz. Nesneyi duyuşsal olarak algılayamadığı için onun varlığını kaybetmiştir. Bu evre insanın 0-2 yaş aralığına denk düşmektedir. Bu evrede dış dünya bebek için duyuşsal olarak algılanabildiği ölçüde varlık bulur.

İşlem Öncesi Dönemi

İkinci yaşının sonuna doğru nesnelerin varlığını, duyuşsal algılamalarından bağımsız olarak da fark etmeye başlar. Bir başka deyişle, nesneler onun için zihinsel kalıcılık kazanır. Çünkü bebek artık nesne kalıcılığı kavramını edinmiştir. Daha önce sakladığınızda unutup aranmadığı topunu aranmaya başlaması, nesne kalıcılığını edindiğinin bir göstergesidir. 0-2 yaş döneminin sonuna doğru basit zihinsel etkinlikler göstermeye başlar. Örneğin, basit sorunlarla karşı karşıya kaldığında ya da karşı karşıya bırakıldığında önceki deneyimlerinden yararlanarak, yahut başkalarından yardım isteyerek onları çözmeye çalışır. Deliği tıkandığı için süt akıtmayan biberonunu sallayarak sütün yeniden akmasını sağlamaya uğraşır. Başaramadığında da ağlayarak annesine beden dilinin eşliğinde çıkarabildiği birkaç ses dizisini de ekleyerek derdini aktarır. O artık düşünmeye başlamıştır.

İnsan dili de yavaş yavaş kullanmaya başladığı 2 yaş sonrasında, eylemler yoluyla öğrenmeden kavramlar yoluyla öğrenme evresine geçer. Çocuğun dili kullanmaya başlaması onun kavramlaştırarak düşünme, yani sembolik düşünme becerilerini geliştirir. 7 yaşa kadar uzanan 2 yaş sonrası evre, yaparak yaşayarak eylemler yoluyla öğrenmeden, kavramlar yoluyla öğrenmeye geçilen evredir. İşte anadilinin bireyin bilişsel gelişimi açısından önemi de tam bu noktadan itibaren belirginleşmeye başlar. Bilişsel olarak kavramlar yoluyla öğrenmeye geçiş evresi, dilin de yavaş yavaş kullanılmaya başladığı evredir.

Bu bağlamda, bu evrede, kavramların zihinde bütünüyle yapılandırıldığı söylenemez. Kavramların zihinde bütünüyle yapılandırılabilmesi bilişsel gelişimin sonraki evlerinde gerçekleşebilecektir. Bu durumun temel nedeni, bilişsel gelişimin bu aşamasında daha henüz somut nesneler ve olaylar arasındaki mantıksal ilişkilerin kavranamaması, soyut biçimde mantık yürütme, soyut önermeler arasında mantıksal ilişki kurma ve bu ilişkileri test etme eylemlerinin gerçekleştirilememesidir.

Somut İşlemler Dönemi

Somut nesneler ve olaylar arasındaki mantıksal ilişkiler, Piaget'nin somut işlemler evresi olarak adlandırdığı, bilişsel gelişimin 7-12 yaş aralığını kapsayan evresinde anlaşılır hale gelir.

Soyut İşlem Dönemi

Soyut biçimde mantık yürütme, soyut önermeler arasında mantıksal ilişki kurma ve bu ilişkileri test etme eylemleriyse normal olarak 12 yaş ve sonrasında ulaşılması beklenen ve yine Piaget'nin biçimsel/işlemsel evre olarak adlandırdığı evrenin karakteristik eylemleridir.

Piaget'in Dil Gelişimi

Bilişsel gelişim sürecinde anadilinin yüklendiği temel rol eylemsel öğrenmeden, kavramsal öğrenmeye geçiş açısından belirginleşir. Bilişsel gelişimi, yukarıda ana hatlarıyla betimlenen evreler açısından ele aldığımızda, anadilinin bu süreçteki rolü nedir ve hangi nedenle bu rolü yüklenebilmektedir soruları aklımıza gelecektir. Bilişsel gelişim açısından anadilinin yüklendiği temel rol, eylemsel öğrenmeden, kavramsal öğrenmeye geçiş olgusu üzerinde yoğunlaşmamıza neden olmaktadır. Kavramlarla öğrenme, doğal olarak kavram öğrenme eyleminin gerçekleştirilmesini gerektirir. Dil kavramların sembolik taşıyıcısıdır. Yani, kavramların adlandırılmasını ve dolayısıyla sembolleştirilerek zihinde depolanmasını sağlar. Bu özelliği nedeniyle, bireyin etkileşimde bulunduğu toplumsal çevrenin kendi ürettiği kültürel değerleri, düşünce, inanç ve duyuş özelliklerini kavramlaştırarak ona sunmasında temel araçtır. Bu durumda, dil ve elbette insanın daha ana karnında etkileşime girdiği anadili, kavramlarla öğrenme evresinde doğal bir bilişsel uyaran durumundadır.

Kısaca, kavramsal öğrenme bilişsel gelişimin bir göstergesidir ve anadili doğası gereği insanın normal koşullar altında bilişsel olarak bu gelişimi gösterebilmesini sağlayan temel araçlardan biridir. Anadili öğretimi ortamları yalnızca dil becerilerinin geliştirildiği ortamlar değildir. Bu ortamlar bireyin bilişsel gelişimi ile uyumlu olarak bu gelişimi destekleyici, güdüleyici donanımları dil malzemesi aracılığıyla ona sunan/sunması gereken planlı öğretim ortamlarıdır.

O halde, kavramlarla öğrenme, kavram öğrenme ve sonrasında kavramlaştırma eylemleri anadili öğretimi ortamlarının hedef davranışlarının çerçevesini çizen niteliktedir. Böyle yaklaşıldığında, anadili öğretimi ortamlarında temel hedef olarak kavram öğretimi hedefi belirginleşmektedir. Bu saptama bizi, anadili öğretimi ortamları için aşağıdaki düzlemlere yönlendirmektedir.

Kaynakça

  1. ^ "Cognitive Development - Encyclopedia of Special Education: A Reference for the Education of Children, Adolescents, and Adults with Disabilities and Other Exceptional Individuals - Credo Reference". search.credoreference.com. 14 Eylül 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  2. ^ Franzoi, Stephen. Essentials of Psychology. s. 119. ISBN 978-1-5178014-2-7. 
  3. ^ Piaget, Jean (1952), Boring, Edwin G.; Werner, Heinz; Langfeld, Herbert S.; Yerkes, Robert M. (Ed.), "Jean Piaget.", A History of Psychology in Autobiography, Vol IV. (İngilizce), Worcester: Clark University Press, ss. 237-256, doi:10.1037/11154-011, erişim tarihi: 28 Şubat 2021 
  4. ^ "JEAN PIAGET - Key Thinkers in Linguistics and the Philosophy of Language - Credo Reference". search.credoreference.com. 14 Eylül 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  5. ^ "Piaget'in bilişsel gelişim kuramı". Eğitim Sözlüğü. 9 Mayıs 2020. 2 Aralık 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Şubat 2021. 

Ayrıca bakınız

İlgili Araştırma Makaleleri

Oluşturmacılık ya da diğer adıyla yapılandırmacılık olarak bilinen öğrenme ve öğretme kuramıdır. Yapılandırmacılık kuramının öncülüğünü Piaget, Vygotsky ve Glasersfeld yapar. Eğitimde oluşturmacılık çocuğun konu hakkındaki kendi anlayışını oluşturmasına izin verilecek şekilde eğitilmesini söyleyen bir eğitim metodudur. Öğretmenin amacı materyali örtmek değil çocuğun konuyla ilgili gerçekleri ortaya çıkarmasına yardımcı olmaktır. Sanat ve mimaride oluşturmacılık endüstriden etkilenen tasarımlar ve endüstride kullanılan malzemeleri kullanan hiçbir sosyal fonksiyonu olmayan saf sanattan yana olan Rusya'da 1914 ve sonrasına ait bir sanatsal akımdı. Vladimir Tatlin ve daha sonra Antoine Pevsner ve Naum Gabo gibi oluşturmacılar tarafında kuruldu. Kasimir Malevich de oluşturmacı sayılabilecek parçalar yapsa da daha çok daha önceki süprematism çalışmaları ile tanınır. Hareket El Lissitzky'nin başını çektiği yeni grafik tasarım tekniklerinin gelişimini etkilemiştir.

Psikoloji veya Ruh bilimi, içgüdüsel davranışları ve zihni inceleyen bilimdir. Bilinçli ve bilinçsiz olayların yanı sıra daha çok duygu ve düşüncenin incelemesini içeren Psikoloji, çok kapsamlı bir bilimsel alandır. Bu alanda uzman olan ve aynı zamanda bilgi araştırması yapanlara psikolog denir. Psikologlar, beyinin ortaya çıkan özelliklerini ve ortaya çıkan özelliklerle bağlantılı tüm fenomenleri anlamaya çalışırlar ve bu şekilde daha geniş nöro-bilimsel araştırmacı grubuna katılırlar. Psikoloji bilimi, bir sosyal bilim olmasına rağmen aynı zamanda doğa bilimleri olarak da kategorize edilebilir. Özellikle beyin biyolojisi bilgisini oldukça kullanır ve geliştirir.

<span class="mw-page-title-main">Eğitim</span>

Eğitim; okullar, kurslar ve üniversiteler vasıtasıyla bireylere hayatta gerekli olan bilgi ve kabiliyetlerin sistematik bir şekilde verilmesi. Öğretmen, eğitmen, mentor, pedagoglar gerekli bilgileri öğrencilere verirler.

Gelişim psikolojisi, bireyin kronolojik yaşıyla onun davranışının türü arasındaki ilişkiyi inceler. Duyu organlarının yaşın ilerlemesine paralel olarak nasıl geliştiği, konuşma gibi oldukça karmaşık önemli bir davranışın, hangi yaş aşamalarında ne gibi gelişim basamakları gösterdiği gelişim psikologlarının üzerinde çalıştığı sorunlara birkaç örnek oluşturur. Gelişimsel psikolojinin diğer bir konusu da çocukların içinde büyüdüğü çevre özellikleriyle onun geliştirdiği davranış türleri arasındaki ilişkiyi incelemektir. Günümüzde gelişim psikolojisi; çocuğun gelişimi ile ilgilendiği kadar, yaşlılık konusuyla da ilgilenir.

<span class="mw-page-title-main">Kültür</span> toplumun antropoloji içindeki yaşam tarzı

Kültür veya ekin, toplumların kendilerine özgü olan ve gelecek nesillere aktardıkları maddi veya manevi her şey.

<span class="mw-page-title-main">Jean Piaget</span> İsviçreli psikolog

Jean Piaget, çocuk gelişimi alanında yaptığı çalışmalarla bilinen İsviçreli psikolog. Uluslararası Eğitim Bürosu Direktörü olarak, 1934'te "yalnızca eğitim, toplumlarımızı olası bir çöküşten kurtarabilir" diyen Piaget çocukların eğitimine büyük önem veriyordu. Onun Çocuk gelişimi hakkındaki teorileri okul öncesi eğitimi akademik programlarında önemli bir yer tutmaktadır.

Determinizm, belirlenircilik, gerekircilik veya belirlenimlilik evrenin işleyişinin, evrende gerçekleşen olayların çeşitli bilimsel yasalarla, örneğin fizik yasaları ile, belirlenmiş olduğunu ve bu belirlenmiş olayların gerçekleşmelerinin zorunlu olduğunu öne süren öğretidir. Yani öğretiye göre her şey belirlenmiştir ve değişmesi mümkün değildir. Bu görüş başta ahlak felsefesi olmak üzere felsefenin çeşitli dallarının uğraş ve çalışma alanına bir görüştür. Ahlak felsefesindeki "İnsan ahlaki eylemde bulunurken özgür müdür?" sorusunu yanıtlamaya çalışır.

Soyutlama, bir kavramın bilgi içeriğini azaltma veya indirgeme sürecine denir. Bu indirgeme, çoğunlukla belirli bir amaç için gerekli olan bilginin daha rahat elde edilebilmesi için yapılır.

<span class="mw-page-title-main">Nagarjuna</span>

Nagarjuna, M.S. 2. yüzyılda yaşamış ve değilleme mantığıyla ün kazanmış olan ünlü Budist düşünür. Dünyayı anlama, yorumlama ve varlığın gizini çözme girişimlerinin zorunlu olarak sınırlarla karşılaşacağını ve eşyanın boş olduğunu öne süren Nagarjuna, yalnızca bilge kişinin, varlıkla ilgili olarak var mı yok mu sorusuna takılmadan, "ne var, ne yok" diyeceğini, her şeye tepeden bakacağını ve tartışmadan susacağını savunmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Dil felsefesi</span>

Dil felsefesi, analitik felsefede dilin doğası ve dili; dil kullanıcıları ve dünya arasındaki ilişkileri araştırır. Dil ile felsefe arasındaki ilişki temelde filozofların dili kullanarak felsefe yapmalarından kaynaklanmaktadır. Özelde ise bu araştırmalar anlamın doğası, kasıtlılık, referans, cümlelerin yapısı, kavramlar, öğrenme ve düşünce içerir; dil felsefesi başlığı altında dilin özü, anlamı, kökeni ve yapısı felsefî açıdan sorgulanmaktadır.

Üstbiliş, en kısa tanımıyla, kişinin kendi düşünme süreçlerinin farkında olması ve bu süreçleri kontrol edebilmesi anlamına gelir. 1976 yılında çocukların ileri bellek yetenekleri konusunda yaptığı bir araştırmada ilk kez üstbellek terimini kullanmış ve bu kavramı literatüre kazandırmıştır. 1979 yılında çalışmalarını geliştiren Flavell, üstbilişi de içerecek biçimde, kuramını yeniden yapılandırmıştır. Üstbiliş, çeşitli kaynaklarda bireyin kendi bilişsel süreçlerini kontrol edebilme ve yönlendirebilme yeterliliği; bireyin problem çözmesinde planlama, izleme ve değerlendirmenin kullanıldığı yüksek düzeyde bir yönetsel süreç; bilişsel aktivitenin anlaşılması ve kontrol edilmesi; bilişi etkileyen faktörlerin anlaşılması ve küçük modeller eşliğinde bilişin izlenip kontrol edilmesi olarak tanımlanmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Sembol</span> bir fikri, süreci veya fiziksel bir varlığı temsil eden bir şey

Sembol veya simge, kavramın uzlaşımsal olarak betimlendiği gösterge türü. Bir düşüncenin, nesnenin, niteliğin, niceliğin vb. ruhbilimsel ve düşünbilimsel açıdan betimlenmesi simgesel anlam taşıyan yapay bir belirtidir. Tüm simgeler doğaları itibarıyla kavramsal olup, sözel, görsel ya da sayısal olabilirler.

<span class="mw-page-title-main">Düşünce</span> bireyin öznel bilincini içeren zihinsel aktivite

Düşünce ya da fikir, dünya modellerinin var oluşuna izin veren ve böylece etkin olarak onların amaçlarına, planlarına, sonlarına ve arzularına bağlı olan uğraştır. Kelimeler bilmeye, sezgiye, bilince, idealarına ve imgeleme içeren benzer kavramların ve süreçlerine başvurur.

Öğrenme, bireyin yaşantılar sonucu davranışlarda meydana gelen oldukça uzun süreli değişmelerdir. Bir bilgi ve becerinin, öğrenme sayılması için davranışta değişiklik yapması ve davranıştaki değişikliğin uzun süreli olması gerekmektedir. Yeni öğrenmeler ile kişinin kapasitesi gelişir, önceden yapamadığı bir şeyi yapabilir hale gelir. Daha geniş anlamda, öğrenme sonucu, birey içinde bulunduğu evrene yeni bir anlam yükler ve evrendeki konumunu yeniden tanımlar.

Kavram, nesnelerin ya da olayların ortak özelliklerini kapsayan ve bir ortak ad altında toplayan genel tasarımdır. Kavramlar, soyuttur ve gerçek dünyada yoktur. Benzer olan fikirleri, insanları, olayları vs gruplandırmak için kullanılan bir sınıflamadır. Kavram yanılgıları ise daha çok kişisel deneyimler sonucu oluşmuş, bilimsel gerçeklere ve düşüncelere aykırı, anlamlı öğrenmeyi engelleyici bilgilerdir.

<span class="mw-page-title-main">Görsel bellek</span>

Görsel bellek görüntü bilgisinin bellek süreçlerinden geçirilerek nöral temsillerinin zihinsel olarak hatırlanmasıdır. Zihin gözü olarak da ifade edilmektedir. Görsel hafıza görsel tecrübelerimizle ilgili duyularımızın bazı özelliklerini koruyan bir hafıza şeklidir. Bu sayede nesnelerin, yerlerin, hayvanların ya da insanların görsel bilgileri zihinsel bir görüntü olarak bellekte saklanır. Bu bellek türü insan belleğini oluşturmak için bir araya gelmiş birbirine bağlı bilişsel sistemlerden biridir.

Uygulamalı dilbilim, genel dilbilimin bir alanıdır. Dil öğrenimi araştırmaları, dil betimlemesi, ayrıca dilbilimsel görüş altında doğa bilimleri, kültür bilimi, bilgi bilimi, hukuk ve ruhbilimdeki sorunlarla disiplinlerarası olarak ilgilenmektedir. Diğer alanlardaki dille ilgili problemlerin çözümlenmesinde dilbilimsel teori, metot ve bilgilerin kullanımı da bu alanın konusunu oluşturmaktadır. Araştırma nesnesi olarak dille ilgili çok farklı görüşler ile farklı yaklaşımlar ve dilbilimin başka bilimlerden yararlanma özelliğinden dolayı genel dilbilim ve uygulamalı dilbilim arasında genel belirlenmiş bir sınırlama yoktur. "Uygulamalı dilbilim" kavramı altında ne anlaşıldığı tam olarak net değildir. Bir taraftan gerçek uygulamalı dilleri araştıran bir alt alan olarak anlaşılırken, diğer taraftan uygulama sonunda elde edilen araştırma sonuçlarının kullanılmasıyla ilgili bir alt alan olarak anlaşılmaktadır. Genel/teorik ve uygulamalı dilbilim arasındaki bu özel durum sorun yaratmaktadır. İngiliz dili ile ilgili bilimsel alanda "applied linguistics" mi yoksa "linguistics applied" kavramının kullanılacağı konusundaki adlandırma karşıtlığı tartışılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Nesne kalıcılığı</span>

Nesne kalıcılığı veya Nesne devamlılığı, nesnelerin hiçbir şekilde görülemediği, duyulmadığı, dokunulmadığı, koklanmadığı veya algılanmadığı durumlarda dahi var olmaya devam ettiği anlayışıdır. Bu, küçük çocukların sosyal ve zihinsel kapasitelerinin gelişimini ele alan psikolojinin alt alanı olan gelişim psikolojisi alanında incelenen temel bir kavramdır. Nesne kalıcılığı anlayışının insani gelişmede ne zaman ortaya çıktığı konusunda henüz bilimsel bir fikir birliği yoktur.

Psikomotor gelişme, fiziksel yapıdaki değişikliklerin (büyümenin) santral sinir sisteminin gelişimiyle koşut ve uyumlu olması olgusudur. Prenatal dönemden başlar ve yaşam boyu sürer. Büyürken öğrenme, öğrendikçe gelişme ve geliştikçe olgunlaşma olgusudur; son aşamada olgunlaşma ve öğrenme yaşla uyumlu bir düzeye gelir.

Psikolojide bilişselcilik, 1950'lerde itibar kazanan zihni anlamak için teorik bir çerçevedir. Akım, bilişselcilerin bilişi açıklamayı ihmal ettiğini söylediği davranışçılığa bir yanıttır. Bilişsel psikoloji, adını bilme ve bilgiye atıfta bulunan Latince cognoscere'den almıştır, bu nedenle bilişsel psikoloji, kısmen düşünce ve problem çözme araştırmalarının önceki geleneklerinden türetilen bir bilgi işleme psikolojisidir.