Arkeoloji, arkeolojik yöntemlerle ortaya çıkarılmış kültürleri, sosyoloji, coğrafya, tarih, etnoloji, antropoloji, nümizmatik, filoloji, gibi birçok bilim dalından yararlanarak araştıran ve inceleyen bilim dalıdır. Türkçeye yanlış bir şekilde "kazıbilim" olarak çevrilmiş olsa da kazı, arkeolojik araştırma yöntemlerinden sadece bir tanesidir. Arkeoloji asıl olarak insanlığın kültürel geçmişini, kültürlerin değişimini ve birbirleriyle ilişkilerini inceler.
Doğal çevre veya doğal dünya, yalnızca doğal yollarla meydana gelmiş canlı ve cansız tüm varlıkları kapsar. Doğal çevre terimi çoğunlukla Dünya ve Dünya'nın bazı bölgeleri için kullanılır. Bu kavram, insanlığın hayatta kalmasını ve ekonomik faaliyetlerini etkileyen tüm canlı türlerinin, iklimin, hava durumunun ve doğal kaynakların etkileşimini kapsamaktadır. Doğal çevre kavramı, aşağıdaki bileşenlerine göre incelenebilir:
- Bitki örtüsü, mikroorganizmalar, toprak, kayalar, atmosfer ve sınırları içinde gerçekleşen bütün doğa olayları dahil olmak üzere, modern kitlesel insan müdahalesi olmaksızın kendi başına birer doğal sistem olarak varlığını sürdürebilen ekolojik birimler.
- Hava, su ve iklim gibi kesin sınırları olmayan; enerji, radyasyon, elektrik yükü ve manyetizma gibi modern insan faaliyetlerinden kaynaklanmayan evrensel doğal kaynaklar ve fiziksel olaylar.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi (İÜEF), 1933 yılında İstanbul Üniversitesi bünyesinde Edebiyat Fakültesi adı ile kurulan fakülte. Türkiye'nin ilk edebiyat yüksek okuludur.
Kültepe, Kayseri'de bulunan ve Kaniş (Kanesh) harabelerinin bulunduğu bir antik kent ve ören yeridir. 2014 yılından bu yana Türkiye'deki Dünya Mirası Alanları Geçici listesindedir. Ayrıca Hitit dilinin en erken izleri ile birlikte, MÖ 20. yüzyıla tarihlenen yazılı buluntularla, Hint-Avrupa dil ailesinin en eski izleri keşfedilmiştir.
Sualtı arkeolojisi, su altındaki kalıntıları inceleyen arkeoloji dalı.
Arif Müfid Mansel Türk arkeolog ve akademisyen.
Bahçe, çeşitli çim türleri, yerörtücü bitkiler, çiçekler, çalılar, ağaççıklar, yaprak döken veya dökmeyen ağaçlar, süs bitkileri veya doğal bitki örtüsüyle oluşturulmuş, insanların doğa ve temel ihtiyaçlarını karşılayan, aile yapısına, isteklerine, kullanım alışkanlıklarına göre estetik tasarlanırken doğanın yapısının bozulmadan, ekolojik ölçütlerin göz önünde bulundurulduğu, bitkilerin birbirleriyle etkileşimlerinin incelendiği, ekosistemin devamlılığının sağlandığı, flora-fauna ilişkisinin göz önünde bulundurulmasının yanında birçok faktörü, yerel, bölgesel, ülkesel boyutlarda göz önüne alındığı yapı dışında kalan ve yakın çevresine ait açık alan mekanlardır.
Peyzaj mimarlığı, doğal ve kültürel kaynakları ve fiziksel çevreyi insan yararı, mutluluğu, güvenliği, sağlığı ve konforu için estetik ve bilimsel ilkeler çerçevesinde ele alan, mekan ve yaşam ortamı oluşturan, biyoçeşitliliği destekleyen arazi planlaması, tasarımı, yönetimi, korunması, onarılması ve denetlenmesi konularını kapsayan eğitim, araştırmalar yapan ve ülkesel, bölgesel, kentsel ve kırsal ölçekte fiziksel planlar içerisinde yer alarak kültürel ve doğal değerlerin korunması ve sürdürülebilirlik adına ekolojik öncelikli projeler üretilmesini sağlayan bir planlama ve tasarım dalıdır.
Nimet Özgüç, Türk akademisyen, arkeolog.
Peyzaj, insanlar tarafından algılandığı şekliyle, doğal veya insani unsurların eyleminin ve etkileşiminin sonucu olan bir alanı ifade eder. Bu tanım Avrupa Peyzaj Sözleşmesine göre belirlenmiştir.
Peyzaj mühendisliği, ekolojik ölçütler doğrultusunda araziyi ve suyu şekillendirmek için matematik ve bilimin uygulamasıdır. Ayrıca yeşil mühendislik diye tariflenebilir ama peyzaj mühendisliği için bilinen en iyi tasarım profesyonelleri peyzaj mimarıdır. Peyzaj mühendisliği, antropojenik peyzajın yaratılması ve tasarlanması için mühendislik ve diğer bilimlerin disiplinler arası uygulamasıdır. Bu farklılık geleneksel olarak alanın, arazinin yeniden ıslahı, iyileştirilmesi, yeniden kullanımını ve geri kazanımını kapsamaktadır. Bunu yaparken Peyzaj mühendisliği;
Gözlükule Höyüğü, Mersin İl merkezinin 30 km. doğusunda Tarsus İlçesi'nin güneybatısında, günümüzde İlçe'nin bir parkı olarak kullanılan bir höyüktür. Tepe, 300 metre çapında olup 25 metre yüksekliktedir. Bir Klasik Çağ kenti olan Tarsu ya da Tarse, hem tepede hem de günümüz Tarsus İlçesi'nin altındadır. Günümüz Tarsus'unu oluşturan ilk yerleşimin, Toroslar'dan gelen bir akarsuyun kıyısında, MÖ 7. binyılda bir köy olarak kurulduğu belirtilmektedir.Höyük, Orta Anadolu'dan Akdeniz kıyılarına doğal bir geçiş olan Gülek Boğazı çıkışında, Antik Kilikya ovasında yer almaktadır. Diğer yandan Gülek Boğazı çıkışından Amik Ovası yoluyla Kuzey Suriye'ye ulaşımın da kavşağındadır.
Arkeoloji ve Etnoqrafiya Enstitüsü - Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi yapısına dahil olan bilimsel kuruluş. Müdür: tarih bilimleri doktoru, Maisə Nurbala kızı Rəhimova.
Urs Peschlow, Hristiyan arkeolojisi ve Bizans sanatı tarihi konusunda uzman Alman bilim insanı.
Denizcilik arkeolojisi insanların deniz, nehir ya da göller ile kurduğu ilişkiyi araştıran, bunu yaparken fiziki kalıntılar, kargo adı verilen gemi yükü, batık olarak bulunan geminin kendisi, antik gemilerin inşa edilme teknikleri, amforalar, insan kemikleri, liman yerleşimleri ve benzeri faktörleri gözönünde bulunduran ve değerlendiren arkeolojinin sualtı arkeolojisi alanı ile sıkı bağlantılı alt dallarından biridir. Denizcilik arkeolojisinin yalnızca gemi ve teknelerin inşa metodları ile ilgilenen alanına gemicilik arkeolojisi adı verilir.
Nevzat Çevik ; bilim insanı, arkeolog, müzeci, küratör ve yazar.
Çevresel arkeoloji, 1970'lerde ortaya çıkan, geçmiş toplumlar ile içinde yaşadıkları ortamlar arasındaki ilişkileri inceleyen arkeolojinin bir alt dalıdır. Bu alan, paleo-çevreyi anlamak üzere arkeolojik-paleoekolojik bir yaklaşımı benimsemektedir. Geçmiş çevreleri ve insanların içinde yaşadıkları doğa ile ilişki ve etkileşimlerini ortaya çıkarmak, arkeologlara antropojenik ortamların kökeni ve evrimi ile tarih öncesi uyum süreçleri hakkında fikir vermektedir.
Kitâb-ı Mukaddes arkeolojisi akademik bir ekol ve Kitâb-ı Mukaddes çalışmaları ve Levanten arkeolojisinin bir alt kümesidir. Kitâb-ı Mukaddes arkeolojisi, Eski Yakın Doğu ve özellikle Kutsal Topraklar, Kitâb-ı Mukaddes zamanlarından itibaren arkeolojik alanları inceler.
Çoğu akademik disiplinde olduğu gibi, tipik olarak belirli bir yöntem veya malzeme türüne, coğrafi veya kronolojik odağa veya diğer tematik kaygılara odaklanarak betimlenen bir dizi arkeolojik alt disiplin vardır.
Orta Çağ arkeolojisi, Avrupa Orta çağ döneminde uzmanlaşan, maddi kültür aracılığıyla insanoğlunun incelenmesidir. En geniş anlamıyla bu dönem 5. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar uzanır ve Roma sonrası ancak modern öncesi kalıntıları ifade eder. Dönem, Batı Roma İmparatorluğu'nun Çöküşü ve Vikingler, Saksonlar ve Franklar gibi kültürlerin neden olduğu kargaşayı kapsar. Birçok proje ve profesyonel bu kronolojik sınırları aşsa da Arkeologlar genellikle Erken Orta Çağ ya da Yüksek Orta Çağ ve Geç Orta Çağ dönemlerini incelemekte uzmanlaşmıştır. Orta Çağ yazılı kayıtlarının zengin doğası, özellikle Geç Orta Çağ'da arkeolojinin sıklıkla "tarihin hizmetçisi" olarak görüldüğü anlamına gelir. Maddi kültürün analizi Orta Çağ dönemine ait yazılı kanıtları zenginleştirebilir ya da sorgulanmasına neden olabilir ve bu iki kanıt kaynağının birlikte kullanılması gerekir. Orta Çağ arkeolojisi, Orta Çağ yerleşimlerinin, özellikle de Orta Çağ kasabalarının, manastırlarının ve Orta çağ kalelerinin gelişimini incelemiştir. Orta Çağ döneminde Hristiyan manastırcılığının yayılması ve gelişmesinin anlaşılmasına da katkıda bulunmuştur.