İçeriğe atla

Pauli dışarlama ilkesi

Genç yaşta Wolfgang Pauli.

Pauli dışarlama ilkesi ya da Pauli dışlama ilkesi, iki ya da daha çok özdeş fermiyonun (yarım spine sahip parçacıklar) aynı kuantum durumda olamayacağını belirten bir kuantum mekaniği yasasıdır. Bu yasa, kuramsal fizikçi Wolfgang Pauli tarafından 1925 yılında bulunmuştur. İlk bulunuşunda yasa yalnızca elektronlar için geçerliyken, 1940 yılında Spin-istatistik teoreminin bulunmasıyla birlikte bütün fermiyonları kapsayacak biçimde genişletilmiştir.

Atomlardaki elektronlar için yasa kısaca, çok elektronlu bir atomun iki veya daha çok elektronunun dört kuantum değerinin dördünün de aynı olmasının imkansız olduğunu belirtir. Bu kuantum değerleri: n, baş kuantum sayısı, ℓ, açısal momentum kuantum sayısı, mℓ., manyetik kuantum sayısı ve ms, spin kuantum sayısı. Örneğin eş orbitaldeki iki elektronun baş kauntum sayısı, açısal momemtum kuantum sayısı ve manyetik kuantum sayısı özdeştir, bu nedenle spin kuantum sayıları -1/2 ve +1/2 olacak biçimde ayrı olmak zorundadırlar.

Bozonlar gibi tek sayılı spinlere sahip parçacıklar için Pauli dışarlama ilkesi geçerli değildir, herhangi sayıda özdeş bozonlar özdeş kuantum durumuna sahip olabilirler.

Pauli dışarlama ilkesinin daha kapsamlı açıklaması, dalga fonksiyonundan türetilir. Parçacık değişimi yapıldığında dalga fonksiyonu bozonlar için simetrikken fermiyonlar için antisimetriktir. Bu iki parçacığın uzay ve spin koordinatlarının değiş tokuşu durumunda dalga fonksiyonunun işaretinin fermiyonlar için değişmesi gerektiği anlamına gelir. Eğer bu mümkün olsaydı tamamıyla özdeş kuantum durumunda sahip iki fermiyonun değiş tokuşunun dalga fonksiyonunda hiçbir değişim yapmaması anlamında gelirdi, ancak dalga fonksiyonunun işaretinin değişmeyeceği tek durum kuantum durumunun 0 olduğu durumdur; kısacası böyle bir şeyin olanaklı olabileceği tek durum, var olmayan bir durumdur.

Genel bakış

Pauli dışarlama ilkesi bütün fermiyonların davranışlarını açıklamak için kullanılan bir yasadır. Fakat bu yasa Bozonlar için geçerli değildir ve onların davranışları farklı yasalar tarafından belirlenir. Elektronlar, kuarklar ve nötrinolar gibi temel parçacıklar Fermiyon kategorisine girer ve yarım Spin'e sahiptirler. Bununla beraber proton ve nötron gibi baryonlar (üç kuarktan oluşan atom-altı parçacıklar) da fermiyon olarak kabul edilirler ve bu nedenle pauli dışarlama ilkesine uymak zorunadırlar. Ayrıca atomlar da genel bir spin sayısında sahip olabilirler ve bu fermiyon olup olmadıklarına karar verir. Örneğin Helyum-3 atomu 1/2 gibi bir spine sahiptir ve bu onu bir fermiyon yapar, fakat Helyum-4'ün spini 0 olmak zorundadır yani bir bozondur.[1] Buradan anlaşılacağı üzere bazı atomlar fermiyon olabileceklerinden Pauli dışarlama ilkesi kimyasal reaksyonları bile etkileyebilen bir ilkedir.

Bir parçacığın yarım tam sayılı Spine sahip olması demek açısal momentumunun (kısaltılmış Plank sabiti) çarpı bir yarım tam sayı (1/2, 3/2, 5/2) olması demektir. Kuantum mekaniği teorisinde fermiyonlar antisimetrik durumlar olarak belirtilirler. Bunun aksine tam sayılı spine sahip parçacıklar (Bozonlar) simetrik dalga fonksiyonlarına sahiptirler, yani fermiyonların aksine aynı kuantum durumuna sahip olabilirler. Fotonlar, Cooper Çiftleri ve W ile Z bozonları bozonlara örnek olarak gösterilebilirler. Bozonlar isimlerini Bose-Einstein dağılımdan alırken fermiyonlar isimlerini Fermi-Dirac dağılımından alır.

Tarihçe

20. yüzyılın başında çift sayıda elektrona sahip atomların ve moleküllerin tek sayılı elektronu olanlara kıyasla kimyasal açıdan daha kararlı olduğu ortaya çıktı. Örneğin, Gilbert N. Lewis'in 1916'da yayımlanan "The Atom and the Molecule" isimli makalesindeki kimyasal davranışlar hakkındaki altı postülattan üçüncüsü, atomların çift sayıda elektron bulundurma eğiliminden ve özellikle de normalde simetrik bir şekilde, bir kübün sekiz köşesine dizilmiş olan sekiz elektrondan bahseder. (bkz: Kübik atom)[2] 1919 yılında kimyager Irving Langmuir, atomdaki elektronların bağlı veya kümelenmiş olmaları halinde periyodik tablonun açıklanabileceğini önerdi.[3] Elektron gruplarının, çekirdeğin etrafında bir dizi elektron kabukluğunu kapladığı düşünülüyordu. 1922'de Niels Bohr, atom modelini bazı elektronların (örneğin 2, 8 ve 18) stabil "kapalı kabuk"lara karşılık geldiğini kabul ederek düzenledi.[4]

Pauli, başta sadece empirik olan bu sayılar için bir açıklama aradı. Aynı zamanda Zeeman Etkisi'nin ferromanyetizma ve atomik spektroskopideki deneysel sonuçlarını açıklamaya çalışıyordu. 1924 yılında, Edmund C. Stoner'ın yazdığı bir makale sayesinde önemli bir ipucuna ulaştı. Makale, baş kuantum sayısına (n) bir değer verildiği ve tüm dejenere enerji seviyelerinin ayrıştırıldığı kabul edildiği zaman dış manyetik alanın içindeki alkali metal spektrumun içindeki tek bir elektronun enerji seviyelerinin sayısının aynı n değeri için bir soy gazın kapalı bir kabuğundaki elektron sayısına eşit olduğunu iddia ediyordu. Bu, Pauli'nin elektronların kapalı kabuklarındaki komplike değerlerin, elektron durumlarının dört kuantum sayıyla tanımlanması durumunda her duruma bir elektron gibi basit bir kuralla azaltılabileceğini fark etmesine yol açtı. Bunun için Samuel Goudsmit ve George Uhlenbeck tarafından elektronun manyetik momenti olarak tanımlanan yeni bir iki-değerli kuantum sayı oluşturdu.[5][6]

Sonuçlar

Atomlar

Pauli dışarlama ilkesi, çok sayıda fiziksel fenomeni açıklamaya yardımcı olur. İlkenin özellikle önemli olan sonuçlarından bir tanesi, ayrıntılı elektron kabuğu yapısı ve atomların elektronlarını paylaşma biçimini anlaşılır kılmasıdır, böylelikle çeşitli elementlerin ve bu elementlerin oluşturduğu bileşikler açıklanılabilir. Elektriksel olarak nötr bir atom, çekirdekteki protonlara eşit sayıda bağlı elektron içerir. Fermiyon olan elektronlar, aynı anda, aynı kuantum halinde bulunamazlar, bu nedenle de atomun içinde "istiflenmelidirler", yani aşağıda açıklandığı gibi aynı elektron orbitalindeyken farklı Spin'lere sahip olmalıdırlar.

Buna bir örnek en düşük enerjiye sahip (1s) orbitalinde farklı Spin'lerle bulunabilen iki bağlı elektronu olan helyum atomudur. Spin, elektronun kuantum durumunun bir parçasıdır ve iki elektron farklı kuantum durumlarda oldukları için Pauli yasasını çiğnemezler. Fakat Spin, iki farklı değere (Özdeğer, özvektör, özuzay) sahip olabilir. Üç bağlı elektrona sahip lityum atomunda üçüncü elektron 1s orbitalinde bulunamaz ve daha yüksek enerjiye sahip olan 2s orbitallerinde bulunması gerekir. Benzer biçimde, atom yarıçapı daha büyük olan elementler daha yüksek enerjiedeki kabuklara sahip olmalıdırlar. Bir elementin kimyasal özellikleri en dıştaki kabuğundaki elektron sayısına bağlıdırlar. Farklı miktarda kabuğa sahip olan fakat en dıştaki kabuğundaki elektron sayısı aynı olan atomların kimyasal özellikleri benzerdir.[7]

Katı Halin Özellikleri

İletken ve yarı-iletken maddelerde çok sayıda moleküler orbitalleri vardır ve bunlar enerji seviyelerinde sürekli olan bir bant yapısı oluşturur. Güçlü iletkenlerde (metaller) elektronların o kadar dejeneredir ki, bir metalin ısı sığası çok katkı sağlayamazlar. Katıların çoğu mekanik, elektriksel, manyetik, optik ve kimyasal özelliği Pauli dışlama ilkesinin doğrudan sonucudur.[8]

Maddenin Kararlılığı

Atomdaki her bir elektron durumunun kararlılığı, atomun kuantum teorisi ile açıklanmıştır ve bu teori elektronun atomun çekirdeğine yakınlığı elektronun kinetik enerjisini arttırması gerektirdiğini gösterir ve bu Heisenberg'in belirsizlik ilkesinin bir uygulamasıdır. Ancak, birden fazla elektron ve nükleon içeren sistemlerin kararlılığı ayrı bir durumdur ve anlaşılması Pauli'nin dışarlama ilkesini gerektirir.[9]

Pauli dışlarama ilkesinin sıradan maddenin stabil olmasının ve hacim kaplamasının da sorumlusudur. Bu önerme ilk olarak 1931'de Paul Ehrenfest tarafından yapılmıştır. Ehrenfest, bir atomun elektronlarının tamamının en düşük enerji seviyesinde bulunamadığını, daha yüksek enerjiye sahip kabuklarda bulunmaları gerektiğini söyleyip, bunun atomların bir hacime sahip olduklarına ve sıkıştırılamadıklarına dair kanıt olarak göstermiştir.[10]

Daha kesin bir kanıt 1967'de Freeman Dyson ve Andrew Lenard tarafından tedarik edilmiştir. Dyson ve Lenard, çekici (elektron-nükleer) ve itici (elektron-elektron ve nükleer-nükleer) güçlerin dengesini göz önünde bulundurarak sıradan maddenin Pauli ilkesi olmadan çökeceğini ve çok daha küçük bir hacim kaplayacağını iddia etmiştirler.

Bu alanda Pauli ilkesinin sonucu aynı Spin'e sahip elektronların kısa menzilli bir etkiye sahip itici değişim etkileşimler ve uzun menzilli Coulombic kuvveti tarafından ayrı tutulmalarıdır. Bu etki aynı zamanda makroskopik uzayda gözlemlenebilen, iki katı maddenin aynı zamanda aynı yerde olamayacağı gerçeğinden de kısmen sorumludur.

Astrofizik

Freeman Dyson ve Andrew Lenard, bazı astronomik cisimlerde oluşabilen aşırı magnetik veya kütleçekimsel kuvvetleri göz önünde bulundurmadılar. 1995'te Elliot Lieb ve iş arkadaşları Pauli ilkesinin nötron yıldızları gibi normal maddelerden çok daha yoğun, aşırı manyetik alanlarda bile stabilliğe ulaştığını kanıtladılar.[11] Yeterli kütlesel çekim gücü olan alanlarda maddenin yıkılıp bir kara delik oluşturması genel göreliliğin bir sonucudur.

Astronomi alanında incelenen beyaz cüceler ve nötron yıldızları Pauli dışarlama ilkesinin en önemli kanıtlarından bazılarına sahiptir. Her iki nesne atomik düzeyde çok büyük basınç altında sıkıştırılmalarına rağmen dejenere basıncı (Fermi basıncı) sayesinde hidrostatik dengelerini koruyabilmektedirler. Bu durumdaki maddelere dejenere madde adı verilir. Yıldızlardaki dev kütleçekimsel basınç genelde çekirdeklerindeki termonükleer füzyon reaksyonlarından çıkan termal basınçla dengelenir. Fakat çekirdeklerinde artık termonükleer füzyon gerçekleşmeyen beyaz cüceler gibi astronomik objelerde kütleçekimsel basınca karşı koyan ve hidrostatik dengeyi koruyan basınç elektron dejenere basıncıdır.

Daha da kütleli olan ve bu nedenle kütleçekimsel basıncı daha da şiddetli olan nötron yıldızlarında ise çekirdeklerdeki elektronlar protonlarla birleşip nötronlara dönüşürler ve bu nötronların sebep olduğu nötron dejenere basıncı daha bile güçlüdür ve nötron yıldızlarının hidrostatik dengelerini korumalarını sağlar. Fakat nötron dejenere basıncı ne kada güçlü olursa olsun kütlesi Tolman–Oppenheimer–Volkoff limitini aşan bir nötron yıldızının kütleçekimi nötron dejenere basıncını aşacağı için bu yıldız bir kara deliğe dönüşmeye başlar.[12]

Kaynakça

  1. ^ Krane, Kenneth S. (1988). Introductory nuclear physics. Halliday, David, 1916-2010. New York: Wiley. ISBN 0-471-80553-X. OCLC 15628946. 
  2. ^ "Linus Pauling and The Nature of the Chemical Bond: A Documentary History - Special Collections & Archives Research Center - Oregon State University". scarc.library.oregonstate.edu. 3 Kasım 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Ekim 2020. 
  3. ^ "WebCite query result" (PDF). www.webcitation.org. 3 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Ekim 2020. 
  4. ^ Shaviv, Giora, 1937- (2009). The life of stars : the controversial inception and emergence of the theory of stellar structure. Heidelberg: Springer. ISBN 978-3-642-02088-9. OCLC 567353146. 
  5. ^ Straumann, Norbert (1 Mart 2004). "The Role of the Exclusion Principle for Atoms to Stars: A Historical Account". Invited Talk at the 12th Workshop on Nuclear Astrophysics. arXiv :quant-ph/0403199. Bibcode:2004quant.ph..3199S. 14 Kasım 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. CiteSeerX 10.1.1.251.9585. 16 Eylül 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  6. ^ Pauli, W. (1 Şubat 1925). "Über den Zusammenhang des Abschlusses der Elektronengruppen im Atom mit der Komplexstruktur der Spektren". Zeitschrift für Physik (Almanca). 31 (1): 765-783. doi:10.1007/BF02980631. ISSN 0044-3328. 
  7. ^ Griffiths, David J. (David Jeffery), 1942- (2005). Introduction to quantum mechanics. 2nd ed. Upper Saddle River, NJ: Pearson Prentice Hall. ISBN 0-13-111892-7. OCLC 53926857. 
  8. ^ Kittel, Charles. (2005). Introduction to solid state physics. 8th ed. Hoboken, NJ: Wiley. ISBN 0-471-41526-X. OCLC 55228781. 18 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Kasım 2020. 
  9. ^ Sewell, Geoffrey L. (2002). Quantum mechanics and its emergent macrophysics. Princeton: Princeton University Press. ISBN 0-691-05832-6. OCLC 50594057. 
  10. ^ Hagedoorn, A. (1970). "Address to Professor Ashton on the Occasion of the Donders' Medal Award". Ophthalmologica. 160 (1-2): 72-74. doi:10.1159/000305970. ISSN 1423-0267. 
  11. ^ Lieb, Elliott H.; Loss, Michael; Solovej, Jan Philip (2001), "Stability of Matter in Magnetic Fields", The Stability of Matter: From Atoms to Stars, Berlin, Heidelberg: Springer Berlin Heidelberg, ss. 437-441, ISBN 978-3-662-04362-2, erişim tarihi: 13 Kasım 2020 
  12. ^ Bojowald, Martin,. The universe : a view from classical and quantum gravity. Weinheim, Germany. ISBN 978-3-527-66768-0. OCLC 827944747. 

İlgili Araştırma Makaleleri

Parçacık fiziğinde, bozonlar Bose-Einstein yoğunlaşmasına uyan parçacıklardır; Satyendra Nath Bose ve Einstein'a atfen isimlendirilmişlerdir. Fermi-Dirac istatistiklerine uyan fermiyonların tersine, farklı bozonlar aynı kuantum konumunu işgal eder. Böylece, aynı enerjiye sahip bozonlar uzayda aynı mekânı işgal edebilirler. Bu nedenle her ne kadar parçacık fiziğinde her iki kavram arasındaki ayrım kesin belirgin değilse de, fermiyonlar genelde madde ile bileşikken, bozonlar sıklıkla güç taşıyıcı parçacıklardır.

<span class="mw-page-title-main">Atom</span> tüm maddelerin kimyasal ve fiziksel özelliklerini taşıyan en küçük yapıtaşı

Atom veya ögecik, bilinen evrendeki tüm maddenin kimyasal ve fiziksel niteliklerini taşıyan en küçük yapı taşıdır. Atom Yunancada "bölünemez" anlamına gelen "atomos"tan türemiştir. Atomus sözcüğünü ortaya atan ilk kişi MÖ 440'lı yıllarda yaşamış Demokritos'tur. Gözle görülmesi imkânsız, çok küçük bir parçacıktır ve sadece taramalı tünelleme mikroskobu vb. ile incelenebilir. Bir atomda, çekirdeği saran negatif yüklü bir elektron bulutu vardır. Çekirdek ise pozitif yüklü protonlar ve yüksüz nötronlardan oluşur. Atomdaki proton sayısı elektron sayısına eşit olduğunda atom elektriksel olarak yüksüzdür. Elektron ve proton sayıları eşit değilse bu parçacık iyon olarak adlandırılır. İyonlar oldukça kararsız yapılardır ve yüksek enerjilerinden kurtulmak için ortamdaki başka iyon ve atomlarla etkileşime girerler.

Fermiyon, parçacık fiziğinde, Fermi-Dirac istatistiğine uyan parçacıktır. Başka bir deyişle, Enrico Fermi ve Paul Dirac'ın gösterdiği üzere, Bose-Einstein istatistiğine sahip bozonların aksine fermiyonlar, belirtilen zamanda sadece bir kuantum durumuna karşılık gelebilen parçacıklardır. Eğer iki ayrı fermiyon uzayda aynı yerde tanımlanmışsa her bir fermiyonun özelliği birbirinden farklı olmak zorundadır. Örnek olarak, iki elektron bir çekirdeğin etrafında aynı orbitalde bulunacaklarsa, bu kez aynı spin durumunda olamazlar ve her orbitalde elektronun biri yukarı diğeri aşağı spin durumundadır.

<span class="mw-page-title-main">Elektron</span> Temel elektrik yüküne sahip atomaltı parçacık

Elektron, eksi bir temel elektrik yüküne sahip bir atomaltı parçacıktır. Lepton parçacık ailesinin ilk nesline aittir ve bileşenleri ya da bilinen bir alt yapıları olmadığından genellikle temel parçacıklar olarak düşünülürler. Kütleleri, protonların yaklaşık olarak 1/1836'sı kadardır. Kuantum mekaniği özellikleri arasında, indirgenmiş Planck sabiti (ħ) biriminde ifade edilen, yarım tam sayı değerinde içsel bir açısal momentum (spin) vardır. Fermiyon olmasından ötürü, Pauli dışarlama ilkesi gereğince iki elektron aynı kuantum durumunda bulunamaz. Temel parçacıkların tamamı gibi hem parçacık hem dalga özelliklerini gösterir ve bu sayede diğer parçacıklarla çarpışabilir ya da kırınabilirler.

<span class="mw-page-title-main">Elektron dizilimi</span>

Elektron dizilimi, atom fiziği ve kuantum kimyasında, bir atom ya da molekülün elektronlarının atomik ya da moleküler orbitallerdeki dağılımıdır. Örneğin Neon atomunun elektron dizilimi 1s2 2s2 2p6 olarak gösterilir.

Spin ya da dönü, temel parçacıklar ve dolayısıyla bileşik parçacıklar (hadronlar) ve atom çekirdeklerince taşınan korunan bir niceliktir.

<span class="mw-page-title-main">Parçacık fiziği</span>

Parçacık fiziği, maddeyi ve ışınımı oluşturan parçacıkların doğasını araştıran bir fizik dalıdır. Parçacık kelimesi birçok küçük nesneyi andırsa da, parçacık fiziği genellikle gözlemlenebilen, indirgenemez en küçük parçacıkları ve onların davranışlarını anlamak için gerekli temel etkileşimleri araştırır. Şu anki anlayışımıza göre bu temel parçacıklar, onların etkileşimlerini de açıklayan kuantum alanlarının uyarımlarıdırlar. Günümüzde, bu temel parçacıkları ve alanları dinamikleriyle birlikte açıklayan en etkin teori Standart Model olarak adlandırılmaktadır. Bu yüzden günümüz parçacık fiziği genellikle Standart Modeli ve onun olası uzantılarını inceler.

<span class="mw-page-title-main">Atomaltı parçacık</span> Atomdan küçük, atomu da oluşturan maddeler.

Atomdan küçük, atomu da oluşturan maddeler. En çok bilinenleri, alt parçacıklardan (kuarklardan) oluşan proton ve nötron; lepton olan elektrondur. Yapısı tamamen keşfedilmemiş atomaltı parçacıklara örnek olarak foton (ışık), bozon, mezon, fermiyon, baryon ve graviton verilebilir.

<span class="mw-page-title-main">Atom çekirdeği</span> Atomun çekim kuvvetinin etkisiyle, çevresinde elektronlar dolaşan, proton ve nötronlardan oluşan pozitif elektron yüklü merkez bölümü

Atom çekirdeği, atomun merkezinde yer alan, proton ve nötronlardan oluşan küçük ve yoğun bir bölgedir. Atom çekirdeği 1911 yılında Ernest Rutherford tarafından keşfedildi. Bu keşif, 1909 yılında gerçekleştirilen Geiger-Marsden deneyine dayanmaktadır. Nötronun James Chadwick aracılığıyla 1932 yılında keşfinden sonra, çekirdeğin proton ve nötronlardan oluştuğu modeli Dmitri Ivanenko ve Werner Heisenberg tarafından çabucak geliştirildi. Atomun kütlesinin neredeyse tamamı çekirdek içerisindedir, elektron bulutunun atom kütlesine katkısı oldukça azdır. Proton ve nötronlar çekirdek kuvveti tarafından çekirdeği oluşturmak için birbirlerine bağlanmıştır. 

<span class="mw-page-title-main">Manyetizma</span> class of physical phenomena

Manyetizma, manyetik alan tarafından oluşturulan fiziksel bir olgudur. Elektrik akımı ya da temel bir parçacık herhangi bir manyetik alan yaratabilir. Bu manyetik alan aynı zamanda diğer akımları ve manyetik momentleri de etkiler. Manyetik alan her maddeyi belli bir ölçüde etkiler. Kalıcı mıknatıslar üzerindeki etkisi en çok bilinen bir durumdur. Kalıcı mıknatıslar ferromanyetizmadan dolayı kalıcı manyetik momente sahiptir. Ferromanyetizma kelimesinde yer alan “ferro” ön eki demir elementinin isminden türetilmiştir. Çünkü kalıcı mıknatıs ilk olarak “manyetit – Fe3O4” adı verilen demir elementinin doğal bir formu olarak gözlemlenmiştir. Çoğu madde kalıcı momente sahip değildir. Bazıları manyetik alan tarafından çekilirken (paramanyetizm); bazıları manyetik alan tarafından itilir (diyamanyetizm). Bazıları ise herhangi bir manyetik alana maruz kaldığında daha karmaşık durumlara sevk olur. Manyetik alan tarafından ihmal edilecek ölçüde etkilenen maddeler ise manyetik olmayan maddeler olarak bilinir. Bunlar bakır, alüminyum, gazlar ve plastiktir. Ayrıca, saf oksijen sıvı hale kadar soğutulduğunda manyetik özellikler gösterir.

<span class="mw-page-title-main">Enerji seviyesi</span>

Enerji seviyesi, atom çekirdeğinin etrafında katman katman biçiminde bulunan kısımların her biridir. Bu yörüngelerde elektronlar bulunur. Yörüngenin numarası; 1, 2, 3, 4, ... gibi sayı değerlerini alabilir. Yörünge numarasına baş kuantum sayısı da denir ve "n" ile gösterilir. Yörünge numarası ile yörüngenin çekirdeğe uzaklığı doğru orantılıdır.

<span class="mw-page-title-main">Nükleer fizik</span> atom çekirdeğinin yapısı ve davranışı ile uğraşan fizik alanı

Nükleer fizik veya çekirdek fiziği, atom çekirdeklerinin etkileşimlerini ve parçalarını inceleyen bir fizik alanıdır. Nükleer enerji üretimi ve nükleer silah teknolojisi nükleer fiziğin en çok bilinen uygulamalarıdır fakat nükleer tıp, manyetik rezonans görüntüleme, malzeme mühendisliğinde iyon implantasyonu, jeoloji ve arkeolojide radyo karbon tarihleme gibi birçok araştırma da nükleer fiziğin uygulama alanıdır.

Parçacık fiziğinde şu anda bilinen ve kuramsal olan temel parçacıkları ve bu parçacıklarla oluşturulabilen bileşik parçacıkları içeren listedir.

<span class="mw-page-title-main">Temel parçacık</span> Başka parçacıklardan oluştuğu bilinmeyen parçacıklar.

Temel parçacıklar, bilinen hiçbir alt yapısı olmayan parçacıklardır. Bu parçacıklar evreni oluşturan maddelerin temel yapıtaşıdır. Standart Model'de kuarklar, leptonlar ve ayar bozonları temel taneciklerdir.

Dejenere elektron basıncı, kuantum elektron basıncı olgusundan daha genel olan bir basınçtır. Pauli dışlama ilkesi, bir atomda iki fermiyonun aynı anda tamamen aynı kuantum sayılarına sahip olmasına izin vermemektedir. Sonuçta aniden ortaya çıkan basınç, maddenin daha küçük hacimlerde sıkıştırılmasına karşı koyar. Dejenere elektron basıncı, saf bir maddenin elektron yörünge yapısı olarak tanımlanan, aynı temel mekanizmadan kaynaklanmaktadır. Freeman Dyson, katı maddelerin geçirmezliğinin önceden kabul edilmiş olan elektrostatik iteleme yerine, dejenere kuantum basıncından kaynaklandığını göstermiştir. Ayrıca, dejenere elektron basıncı yıldızların nükleer füzyonu dindiğinde kendi ağırlığı altında çökmesini engellemektedir. Yeterli büyüklükteki yıldızların çöküşünü engellemek için dejenere elektron basıncı yetersiz kalmaktadır ve nötron yıldızı oluşmaktadır. Bu durumda ise, dejenere nötron basıncı yıldızların daha fazla çökmesini engeller.

Kuantum mekaniğinde fermi enerjisi, genelde mutlak sıfır sıcaklığında etkileşimde olmayan fermiyonlardan oluşan bir kuantum sistemi içerisinde, en yüksek ve en düşük seviyede dolu vaziyetteki tek parçacık durumları arasındaki enerji farkını temsil eden bir konsepttir. Bir metalde en düşük dolu durum genelde iletken bandın altı olarak alınırken, bir fermi gazında bu durumun sıfır kinetik enerjisi olduğu kabul edilir.

Fizikte sanal parçacık, sıradan parçacıkların özelliklerini sergileyen fakat sınırlı bir süreliğine var olan geçici dalgalanma olarak tanımlanır. Sanal parçacık kavramı sıradan parçacıklar arasındaki etkileşimi sanal parçacıklar arasındaki değiş tokuş olarak tanımlayan kuantum alan teorisinin Pertürbasyon teorisi kısmında ortaya çıkar. Sanal parçacıkları içeren herhangi bir süreç sanal parçacıkları iç çizgilerle temsil eden ve Feynman diyagramı olarak bilinen şematik tasarımı doğrular.

<span class="mw-page-title-main">Elektron çifti</span>

Elektron çifti ya da Lewis çifti, aynı moleküler orbitale fakat zıt spinlere sahip olan elektronlardır. Elektron çifti konseptinden ilk defa, Gilbert Lewis'in 1916 yılında yayımlanan bir çalışmasında bahsedilmiştir. Elektronlar, fermiyon olduklarından ötürü Pauli dışarlama ilkesi gereğince aynı kuantum sayısına sahip olamazlar. Bu nedenle iki elektronun aynı orbitali paylaşmasının tek yolu, spin kuantum sayılarının farklı olmasıdır. Bu da, aynı orbitaldeki elektron sayısının ikide kalmasına yol açar.

Özdeş parçacıklar, hiçbir şekilde birbirinden ayırt edilmesi mümkün olmayan parçacıklardır. Temel parçacıklar ile atomaltı parçacıkların yanı sıra atomlar ve moleküller de özdeş olabilirler. Sanki parçacıklar da bu şekilde davranabilmektedirler. Kuantum durumlarını paylaşan bozonlar ile Pauli dışarlama ilkesi gereğince kuantum durumlarını paylaşmayan fermiyonlar olmak üzere iki ana özdeş parçacık kategorisi vardır.

Yoz madde veya dejenere madde Pauli dışlama ilkesinin termal basınca ek olarak veya termal basınç yerine önemli bir basınç uyguladığı oldukça yoğun bir fermiyonik madde halidir. Tanım; elektronlar, protonlar, nötronlar veya diğer fermiyonlardan oluşan maddeler için geçerlidir. Terim esas olarak astrofizikte, yerçekimi basıncının kuantum mekanik etkilerinin önemli olduğu kadar aşırı olduğu yoğun yıldız nesnelerine atıfta bulunmak için kullanılır. Bu tür madde, termal basıncın tek başına yerçekimi çökmesini önlemek için yeterli olmadığı beyaz cüceler ve nötron yıldızları gibi son yıldız evrim hallerinde yıldızlarda doğal olarak bulunur.