İçeriğe atla

Paranoya

Paranoya, aşırı endişe veya korkuyla karakterize edilen, sıkça mantıksız kuruntularla bilinen bir rahatsızlıktır. Kelime Yunancada, "παράνοια" (paranous) "düpedüz delilik" anlamına gelir (para = dışarıda; nous = akıl, aklını kaçırma) ve terim geçmişte kuruntu, delirme durumlarını ifade etmek için kullanılmıştır.

Paranoya çoğu zaman şizofreni gibi psikotik hastalıklarla iç içedir. Bununla birlikte seyrek olarak, paranoyak kişilik bozukluğu gibi psikotik olmayan diğer durumlarda da gözlenebilir.

Paranoya, bireyin herhangi bir olay karşısında olayın oluşumundan farklı olarak gelişebileceğini kendi içerisinde canlandırma yolu ile öne sürdüğü ve sınırsız sayıda çeşitlendirebileceği hayal ürünlerinin tümüdür.

Halk arasında paranoya deyimi, genellikle bir şahsın çevresindekiler hakkında aşırı şüpheciliğini tanımlamak için kullanılır. Böyle bir kişiye yapılan tavsiyeler, iyi niyetli bile olsa, o kişi tarafından kötü niyetle yapılmış olarak algılanır. Başkalarının kendisi hakkında komplo yaptığı kuruntusuna kapılabilir, kendilerine veya mülklerine karşı bir tehdit olduğu endişesi içine düşer. Bu düşünceler kişiye büyük rahatsızlık verir. Çevresindekiler de bu durumdan rahatsız olur.

Paranoya kişiye hiç ummadığı anda rahatsızlık vererek kuruntularının gerçekleşeceği düşüncesiyle daima sıkıntı yaşatır.

Belirtiler

Paranoyanın yaygın bir belirtisi, yükleme yanlılığıdır. Bu bireyler tipik olarak önyargılı bir gerçeklik algısına sahiptir ve genellikle daha düşmanca inançlar sergiler.[1]

Paranoyak bir kişi, bir başkasının tesadüfi davranışını kasıtlı veya tehditkarmış gibi görebilir. Klinik olmayan bir paranoyak popülasyon üzerinde yapılan bir araştırma, güçsüz ve depresif hissetmenin, kendini soyutlamanın ve aktivitelerden vazgeçmenin, daha sık paranoya sergileyenlerle ilişkilendirilebilecek özellikler olduğunu buldu.

Bazı bilim adamları, paranoyanın erotik, zulmedici, münakaşalı ve yüceltilmiş gibi çeşitli semptomları için farklı alt tipler oluşturmuşlardır. Paranoyanın şüpheli ve zahmetli kişilik özelliklerinden dolayı, paranoyası olan birinin kişilerarası ilişkilerde başarılı olması pek olası değildir. En yaygın olarak paranoyak bireyler tek bir statüye sahip olma eğilimindedir.

Bazı araştırmalara göre paranoya için bir hiyerarşi var. Hiyerarşinin en tepesindeki en az yaygın paranoya türleri, daha ciddi tehditler içerenler olacaktır. Sosyal kaygı, en sık görülen paranoya düzeyi olarak bu hiyerarşinin en altındadır.[2][3][4][5]

Tarihçe

Psikiyatrist Emil Kraepelin, en önemli veya yegâne belirtinin kuruntulu inançlar olduğu ruhsal hastalıkları tanımlamak için, "paranoya" terimini kullanmıştır. Terimin kati kullanımı zaman içinde değişmiştir. Kraepelin'in tanımlaması günümüzde genel olarak terkedilmiştir. Psikiyatristler tarafından günümüzdeki kullanımıyla paranoya; kişinin kendisine yönelik (benmerkezli) herhangi bir kuruntuyu işaret etmek için kullanılır. Daha belirli olarak, eziyet korkusuna yol açan bir kuruntuya işaret etmek için kullanılır. Bundan dolayı psikiyatrik kullanım değişebilir.

Kraeplin bu köke, kuruntusal inanışları da ekleyerek kendi tanımlamasını geliştirmiştir. Kraeplin'in yaptığı paranoya tanımlamasında kuruntulu inanışın ne olduğunun önemi yoktur, herhangi bir kuruntulu inanış paranoya olarak sınıflandırılabilir.

Psikiyatride paranoya

Emil Kraepelin akıl hastalıklarının değişik biçimlerini sınıflandırdığı çalışmasında, kuruntunun olduğu fakat akli yeteneklerde herhangi bir kötüye gidişin görülmediği durumu tanımlamak için tek paranoya terimini kullanmıştır. Bu tanımda diğer şizofrenik bulgular bulunmamaktadır.

Kuruntuların belirgin olduğu şizofreni biçimi için paranoyak şizofreni terimi kullanılır. Bu tanımlamada, kuruntuların hastaya rahatsızlık verip vermediği dikkate alınmaz. Yani hasta kuruntuları ile uyum içinde olsa bile paranoyak şizofreni tanısı alabilir.

Ancak son dönemlerde kişideki kuruntuların rahatsızlık verici olması kavramı tekrar önem kazanmıştır. Özellikle iki ana nokta üzerinde durulmaya başlanmıştır:

  1. Kişinin kuruntuları nedeniyle kendisine zarar verecek davranışlarda bulunması veya bulunma tehlikesinin olması,
  2. Kişinin kuruntuları nedeniyle başkalarına zarar verecek davranışlarda bulunması veya bulunma tehlikesinin olması.

Paranoyak kuruntular arasında; kişinin takip edildiği, elektronik araçlarla gözlendiği, yiyecek veya içeceklerinin zehirlendiği, önemli biri veya tanınmış bir kişilik tarafından uzaktan sevildiği (erotomani) gibi kuruntular bulunabilmektedir.

Kaynakça

  1. ^ Bentall and Taylor (2006), p. 289
  2. ^ Freeman et al. (2005)
  3. ^ Deutsch and Fishman p. 1414-1415
  4. ^ Deutch and Fishman (1963), p.1416
  5. ^ Freeman et al. (2005), p.433

Bibliyografya

İlgili Araştırma Makaleleri

Psikoloji veya Ruh bilimi, içgüdüsel davranışları ve zihni inceleyen bilimdir. Bilinçli ve bilinçsiz olayların yanı sıra daha çok duygu ve düşüncenin incelemesini içeren Psikoloji, çok kapsamlı bir bilimsel alandır. Bu alanda uzman olan ve aynı zamanda bilgi araştırması yapanlara psikolog denir. Psikologlar, beyinin ortaya çıkan özelliklerini ve ortaya çıkan özelliklerle bağlantılı tüm fenomenleri anlamaya çalışırlar ve bu şekilde daha geniş nöro-bilimsel araştırmacı grubuna katılırlar. Psikoloji bilimi, bir sosyal bilim olmasına rağmen aynı zamanda doğa bilimleri olarak da kategorize edilebilir. Özellikle beyin biyolojisi bilgisini oldukça kullanır ve geliştirir.

<span class="mw-page-title-main">Zekâ geriliği</span> nörogelişimsel bozukluk

Zihin yetersizliği veya mental retardasyon, zihinsel işlev kapasitesi, normal kabul edilen sınırların anlamlı ölçüde altında olan ve uyumsal davranışlarda yetersizlikleri olan bireyleri tanımlamak için kullanılır. Zihinsel işlevlerde görev alan beyin bölgelerinin, sinir hücrelerinin ve beyin ağında meydana gelen bir sapma veya zihinsel işlevlerde görev alan beyin bölgelerinde meydana gelebilecek bir zedelenme sonucu oluşan ve 18 yaşından önce gelişim dönemlerinde farklılık olarak kendisini gösteren Nörogelişimsel bir bozukluktur.

<span class="mw-page-title-main">Şizofreni</span> bir akıl hastalığı

Şizofreni, benzer belirtilere sahip birtakım ruhsal hastalıklardır.

Biseksüellik, hem erkeklere hem de kadınlara veya birden fazla cinsiyete yönelik romantik veya cinsel çekim ya da cinsel davranıştır.

<span class="mw-page-title-main">Transseksüellik</span> kişinin kendisini farklı bir cinsiyet kimliğinde hissetmesi veya cinsiyet değiştirmesi

Transseksüellik, kişinin, kendisini atanmış cinsiyetine ait hissetmeyerek farklı bir cinsiyet kimliğini benimsemesi durumudur. Transseksüellik, kişinin cinsiyet kimliğini belirtir, bu sebeple cinsel yönelim ile karıştırılmamalıdır. Transseksüel bir kişi heteroseksüel, homoseksüel, aseksüel ya da biseksüel gibi cinsel yönelimlere sahip olabilir.

Psikoz, düşünce ve duyunun ağır oranda bozulduğu zihin durumunu tanımlamakta kullanılan genel bir psikiyatri terimidir. Psikotik epizod geçiren hastalar halüsinasyonlar görüp, delüzyonel inançlar taşıyabilir, kişilik değişiklikleri ve düşünce bozukluğu gösterebilir. Bir psikotik epizod gerçek ile bağlatının kopması veya zarar görmesi ile karakterizedir denilebilir. Gençlerde daha sık görülen psikoz ağır bir zihinsel hastalığın belirtisi olabilir.

Sanrı, kanıtlar ışığında değiştirilemeyen yanlış ve sabit bir inançtır. Bir patoloji olarak, yanlış veya eksik bilgi, konfabulasyon, dogma, yanılsama, halüsinasyon veya algının diğer bazı yanıltıcı etkilerine dayanan bir inançtan farklıdır, çünkü bu inançlara sahip bireyler kanıtları gözden geçirdikten sonra inançlarını değiştirebilir veya yeniden ayarlayabilirler. Yine de:

<span class="mw-page-title-main">Bipolar bozukluk</span> Depresyon dönemlerine ve anormal derecede yüksek ruh haline neden olan zihinsel bozukluk

Bipolar bozukluk veya İki uçlu duygudurum bozukluğu, her biri günlerden haftalara kadar süren depresif ve manik periyotlar ile karakterize edilen, bireyin tamamıyla sağlıklı bir duygudurum (ötimik) vaziyetine de girebildiği, bir duygudurum bozukluğudur. Yaşanan bu iki dönemin ortak özelliği, kişilerin duygudurumunda olağan seyrinden farklı özellikte ve süreklilik arz eden bir yaşantısı olmasıdır. Bu farklılıklar depresif dönemde yaşanan hüzünlü, özgüveni düşük ruh halindeki artış (disfori) ve bununla birlikte manik dönem olarak nitelendirilen neşedeki artıştır (öfori).

Toplumsallaşma, sosyalizasyon ya da sosyalleşme, toplumun mevcut değer ve normlarının bireylere öğretilmesi süreci olarak tanımlanabilir. Bu süreç içerisinde birey ferdi olduğu toplum içerisinde nasıl davranacağını öğrenir. Aynı zamanda, bireyin sahip olduğu ya da toplum tarafından verilen rollerin ve sahip olunan statülerin gerektirdiği davranış biçimlerini, toplumun kendilerinden beklentilerini öğrenir. Toplumsallaşma sürecinde birey kendi toplumunun bir üyesi olmayı, toplumu tarafından kabul gören davranış örüntülerini, insanın davranışlarına yön veren, bunları belirleyip şekillendiren temel toplumsal ve kültürel değerleri (normları) öğrenir. Öğrenmekle de kalmayıp bunları içselleştirip kendisine mal eder ve bu değer ve normlar doğrultusunda davranmaya başlar. Daha öz bir anlatımla, birey toplumu ile bütünleşir ve toplumunun bir parçası haline gelir.

<span class="mw-page-title-main">Sosyal psikoloji</span> toplumun insanların düşüncelerini ve davranışlarını nasıl etkilediğini araştıran bilim dalı

Sosyal psikoloji bireylerin düşüncelerinin, iç dünyalarının ve davranışlarının başkalarının gerçek, hayalî ve anlaşılan oluşundan nasıl etkilendiğine dair bir bilimsel çalışmadır. Bu alanda araştırma yapanlar genellikle psikolog veya sosyolog'lardan oluşmaktadır. Buna rağmen bütün sosyal psikologlar hem birey, hem de topluluk bazında çalışırlar. Benzerliklerine rağmen iki alan amaçları, yaklaşımları, yöntemleri ve terimlerinde farklılaşırlar. Biyofizik ve kavrama psikolojisi gibi sosyal psikoloji de disiplinlerarası bir alandır.

<span class="mw-page-title-main">Engellilik</span> bozukluklar, aktivite kısıtlamaları ve katılım kısıtlamaları

Engelli, yaralanma ya da fiziksel veya zihinsel bir rahatsızlık nedeniyle bazı hareketleri, duyuları veya işlevleri kısıtlanan kişidir. Engeller doğuştan gelebilir veya sonradan geçirilen hastalıklar sonucu ortaya çıkabilir. Dünya Sağlık Örgütü'nün İşlevsellik, Yetiyitimi ve Sağlığın Uluslararası Sınıflandırması'na göre engelli olma hâli için yeti yitimi terimi kullanılır. Engelliler; vücudun duyusal, işlevsel, zihinsel ve ruhsal farklılıkları öne sürülerek; toplumsal veya yönetimsel tutum ve tercihler sonucu, yaşamın birçok alanında kısıtlama ve engellerle karşılaşabilirler. Birçok toplumlarda en yaygın ayrımcılık türlerinden biridir.

<span class="mw-page-title-main">Paranoid kişilik bozukluğu</span>

Paranoid kişilik bozukluğu (PPD), paranoya ve başkalarına karşı yaygın, uzun süreli şüphecilik ve genel güvensizlik ile karakterize edilen bir ruhsal bozukluktur. Bu kişilik bozukluğuna sahip kişiler aşırı duyarlı olabilir, kolayca hakarete uğrayabilir ve korkularını veya önyargılarını doğrulayabilecek ipuçları veya öneriler için çevreyi dikkatli bir şekilde tarayarak dünyayla ilişki kurmayı alışkanlık haline getirebilirler. Hevesli gözlemcilerdir ve sıklıkla tehlikede olduklarını düşünürler ve bu tehlikenin işaretlerini ve tehditlerini ararlar, potansiyel olarak diğer yorumları veya kanıtları takdir etmezler.

<span class="mw-page-title-main">Katatoni</span> Psikoloji

Katatoni, psikomotor belirtilerle karakterize bir klinik tablo. İlk kez 1874 yılında, Karl Ludwig Kahlbaum tarafından tanımlanmıştır. Psikiyatrik bozukluklar dışında başka çeşitli tıbbi nedenlerle de ortaya çıkabilir.

Hipervijilans, amacı tehditleri tespit etmek olan abartılı davranış yoğunluğu eşliğinde duyusal hassasiyetin geliştirilmiş halidir. Ayrıca hypervigilance artan kaygı durumu ile birlikte bitkinliğe de neden olabilir. Diğer belirtiler şunlardır: anormal derecede artmış uyarılma, uyaranlara karşı yüksek duyarlılık ve çevredeki tehditleri sürekli tarama… Hypervigilancede tehdit ya da travmayı hatırlatan herhangi bir şey, koku, yerler, insanlar, sesler ve davranışlar için çevre sürekli taranır. Birey tehlikenin yakınında olmamak için yüksek alarmdadır. Hypervigilance çeşitli obsesif davranış kalıplarının yanı sıra sosyal ilişkiler ve sosyal etkileşimde zorluklar üretir.

Dereceli maruz bırakma terapisi olarak da bilinen sistematik duyarsızlaştırma, Güney Afrikalı psikiyatrist Joseph Wolpe tarafından geliştirilen bir tür davranış terapisidir. Klinik psikoloji alanında, birçok insanın klasik koşullanmaya dayanan fobileri ve diğer anksiyete bozukluklarını etkili bir şekilde aşmasına yardımcı olmak için kullanılır ve hem bilişsel-davranışçı terapi hem de uygulamalı davranış analizinin aynı unsurlarını paylaşır. Davranış analistleri tarafından kullanıldığında, meditasyon ve nefes alma gibi karşı koşullandırma ilkelerini içerdiğinden, radikal davranışçılığa dayanır. Bununla birlikte, bilişsel psikoloji bakış açısından, bilişler ve duygular motor eylemleri tetikler.

<span class="mw-page-title-main">Erotomani</span> Mental rahatsızlık

Erotomani Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) tarafından yayınlanan taksonomik ve tanı aracı olan Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabına göre sanrısal bir bozukluğun alt tipi olarak listelenmiştir. Bu nispeten nadir görülen bir paranoid durumdur ve bir bireyin başka bir kişinin kendisine âşık olduğuna dair sanrılarıyla karakterize edilir. Bu bozukluk en çok utangaç, bağımlı ve cinsel açıdan deneyimsiz kadın hastalarda görülür. Sanrının amacı tipik olarak yüksek sosyal veya mali durum, evlilik veya ilgisizlik nedeniyle ulaşılamaz olan bir erkektir. Takıntı nesnesi ayrıca hayali, ölmüş veya hastanın hiç tanışmadığı biri olabilir. Referans sanrıları yaygındır, çünkü erotomanik birey, genellikle gizli hayranlarından mesajlar aldığını algılar ancak kanıtı yoktur. Genellikle, erotomaninin başlangıcı anidir ve seyri kroniktir.

<span class="mw-page-title-main">Sanrısal bozukluk</span> Akıl hastalığı

Sanrısal bozukluk, genellikle nadir görülen ruhsal hastalık, ancak sanrılara eşlik eden belirgin halüsinasyon, düşünce bozukluğu, duygu durum bozukluğu görülmez. Sanrılar psikozun spesifik bir belirtisidir. Yanılsamalar Bizarre veya Non-bizarre olabilir; Non-bizarre sanrılar, gerçek hayatta meydana gelen, zarar görme veya zehirlenme gibi durumlarda ortaya çıkar. Bu tarz sanrısal bozukluğu olan insanlar sosyalleşmeye devam edebilir ve işlev ve davranışlarında herhangi bir gariplik, aksaklık görünmez. Ancak sanrısal düşünceler hayatlarını meşgul edeceğinden ilişkilerinde bozulmalar görülebilir.

İlgisizlik, Apati, çevre ile ileri derecede ilgisizlik, kayıtsızlık ve duyarsızlık halidir. Sağlıklı bireyler yaşadığı veya hissettiği olumsuz veya olumlu tüm olaylara olumlu veya olumsuz bir tepki verir. Apati olan kişilerde bu durum tam tersine olmak üzere çevrede gelişen tüm olaylara karşı tepkisiz kalırlar. Şizofreni, Tükenmişlik sendromu, Alzheimer, Hebefrenikler, Pick hastalığı, Ataraksiya gibi psikolojik rahatsızlıklarda Apati sendromu görülür.

Dinsel bir yanılsama ya da dinsel hezeyan, dini temaları veya konuları içeren herhangi bir yanılsamadır.

Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri, bireyin kişisel ve toplumsal uyumunu objektif biçimde değerlendirme amacıyla uygulanan standart bir psikolojik testtir.