Parafili
Parafili, aşağıdaki anlamlara gelebilir:
- Parafili, psikoloji terimi
- Parafili, filogenetik terimi
Parafili, aşağıdaki anlamlara gelebilir:
Transfobi, transgender veya transseksüel kişilere ya da direkt olarak transseksüelliğe karşı duyulan hoşnutsuzluğu ve olumsuz tutumu kapsamaktadır. Transfobi, toplumun cinsiyet normlarına uymayan insanlara karşı duyulan korkuyu, tiksintiyi, nefreti veya rahatsızlığı ve bunlara bağlı olarak şiddeti kapsayabilir. Genellikle homofobik görüşlerle birlikte ifade edilir ve bu nedenle sıklıkla homofobinin bir türü olarak kabul edilir. Transfobinin mağdurlarından olan çocuklar tacize, okulda zorbalığa ve/veya okul içinde şiddete, koruyucu aileleri tarafından şiddete maruz kalmaktadırlar. Yetişkin mağdurlarsa kamuoyunda alaya, tacize, sataşılmaya, şiddet ile tehdide, soyguna uğramaya ve yanlış tutuklamaya maruz kalmaktadır ve bu yüzden birçoğu toplumda güvensiz hissetmektedir. Bazıları; trans olduğu için kovulacağından veya muhafazakâr politikaların, onları korumak için yasalara karşı çıkan dindar grupların etraflarını kuşatmasının baskısından dolayı sağlık hizmetini reddediyor veya işyeri ayrımcılığıyla mücadele ediyor. Kurbanların yüksek bir oranının cinsel şiddete maruz kaldığı rapor edilmektedir.
Obsesif-kompulsif bozukluk (OKB), bireyin rahatsız edici düşüncelere sahip olduğu ve/veya belirli rutinleri, sıkıntıya yol açacak veya genel işlevi bozacak ölçüde tekrar tekrar yapma ihtiyacı hissettiği zihinsel ve davranışsal bir bozukluktur. Adından da anlaşılacağı gibi, OKB'nin birincil belirtileri obsesyonlar ve kompulsiyonlardır. Obsesyonlar, endişe, iğrenme veya rahatsızlık duyguları yaratan, kalıcı, istenmeyen düşünceler, zihinsel görüntüler veya dürtülerdir. Yaygın obsesyonlar arasında bulaşma korkusu, simetri takıntısı, din, cinsiyet ve zarar hakkında zorlayıcı düşünceler yer alır. Kompulsiyonlar, obsesyonlara yanıt olarak ortaya çıkan, tekrarlayan eylem veya rutinlerdir. Yaygın kompulsiyonlar arasında aşırı el yıkama, temizlik, bir şeyleri düzenleme, sayma, güvence arama ve bir şeyleri kontrol etme sayılabilir. OKB'li birçok yetişkin, kompulsiyonlarının bir anlam ifade etmediğinin farkındadır, ancak obsesyonların neden olduğu sıkıntıyı gidermek için yine de bunları gerçekleştirirler. Kompulsiyonlar o kadar sık meydana gelir ki, tipik olarak günde en az bir saat sürer ve kişinin yaşam kalitesini bozar.
Cinsel yönelim kişilerin karşı cinsiyete, hemcins veya cinsiyete veya birden fazla cinsiyete karşı romantik veya Cinsel çekim hissetmeye yönlendiren kalıcı kişisel bir niteliktir. Bu çekimler genellikle karşıcinsellik (heteroseksüellik), eşcinsellik (homoseksüellik), biseksüellik, altında toplanır; bununla beraber aseksüellik de bazen dördüncü kategori olarak tanımlanır. Bu kategoriler cinsel kimliklerin daha ayrıntılı dünyasını yönleridir. Örneğin, insanlar panseksüel veya poliseksüel, veya hiçbirinden olmak gibi diğer etiketleri de kullanabilir. Amerikan Psikologlar Derneği'ne göre, cinsel yönelim "aynı zamanda bir kişinin bu çekimlere dayanan, davranışlarla ilişkili kimlik hissi ve bu çekimleri paylaşan diğer kişilerden oluşan topluluğa olan üyeliğini de tanımlar".
Ussallaştırma, diğer bir adıyla rasyonalizasyon, şahsın gerçek sebeplerini bilmediği kimi davranış, düşünce ve duygularını mantık açısından tutarlı ya da ahlak yönünden benimsenebilir ve anlayabileceği bir nedene bağlamasıdır.
El yanlılık ve cinsel yönelim arasında bir ilişki olduğu ortaya atılmış ama birkaç araştırmacı tarafından doğrulanmamıştır. Araştırmacılar heteroseksüel kişilerin sağ yanlı olma ihtimalinin eşcinsel kişilere göre bir parça daha fazla olduğunu rapor etmiştir. El yanlılığı ve cinsel yönelim arasındaki ilişki her iki cinsiyet içinde rapor edilmiştir. Bu ilişki aynı zamanda eşcinselliğin biyolojik etiyolojisinide ifade edebilir. Ray Blanchard tarafından yapılan son araştırmalar bu ilişkiyle bir erkeğin büyük erkek kardeşlere sahip olmasıyla eşcinsel olma ihtimalinin arttığını öne süren doğum sırası efekti arasında bir bağlantı kurmuştur.
Çevre ve cinsel yönelim insanların cinsel yöneliminin gelişimindeki olası çevresel faktörleri konu alır. Bazı araştırmacılar çevresel faktörleri hormonal faktörlerden ayırırken diğerleri doğum öncesi hormonlar gibi biyolojik faktörleri çevresel faktörlerin bir parçası olarak görür.
Hiperseksüalite, cinsel dürtüleri çok artmış ya da cinsel aktivitesi son derece sık veya aniden beliren kişileri nitelendirmek için kullanılan terimdir. Hiperseksüaliteye bazı tıbbi durum ve uygulamalar neden olabilmesine rağmen, çoğu durumda nedeni bilinmemektedir. Bipolar bozukluklar gibi ruhsal sağlık sorunları hiperseksüalitenin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Ayrıca alkol ve bazı ilaçlar kişilerdeki sosyal ve cinsel çekingenlikleri etkileyebilir. Bir dizi hiperseksüaliteyi açıklamak veya tedavi etmek amacıyla bazı teorik modeller kullanılmıştır. Özellikle popüler medyada en yaygın olan kanı, bu kişilerin cinsel bağımlı olduklarına dair yaklaşımdır fakat bu kanı üzerinde seksolojistler herhangi bir görüş birliğinde bulunmamaktadır. Bu durum için yapılan açıklamalar genel olarak, eylemin kompulsif davranışlar ve dürtüsel davranış modelleri olduğu yönündeki teorileri içerir.
Akran baskısı, akranları tarafından insanlar üzerinde uygulanan doğrudan etki veya etkilenen kişinin tutum, değer veya davranışlarını etkisi altında kaldıkları akranlara uyacak şekilde düzenlemesini teşvik eden etkidir. Bu baskı olumlu veya olumsuz bir etkiye veya her ikisine neden olabilir. Etkilenen toplumsal gruplar bireylerin resmi bire üye olduğu üyelik gruplarını veya üyeliğin açıkça tanımlanmış olmadığı klikleri içerebilir. Ancak, bir kişinin akran baskısından etkilenmek için üye olması veya bir gruba üye olması gerekmez. Akran baskısı kişinin güvenini azaltabilir.
Kinsey ölçeği ya da diğer adıyla Heteroseksüel-Homoseksüel Derecelendirme Ölçeği, bir kişinin cinsel yönelimini belirli bir deneyime veya bir uyarıcıya verdiği reaksiyona göre tanımlamak için kullanılan ölçek. Ölçek 0 ila 6 arasındadır; 0 sadece heteroseksüel, 6 sadece homoseksüel anlamına gelir. Kinsey Raporlarının hem erkek hem de kadın versiyonlarında "X" olarak nitelendirilen, "sosyo-cinsel temas veya tepki yok" anlamına gelen bir ölçüt daha vardır. Raporlar ilk olarak Sexual Behavior in the Human Male (1948) adlı kitapta Alfred Kinsey, Wardell Pomeroy ve diğerleri tarafından yayımlandı. İnsan Erkeğinde Cinsel Davranış'ta (1948) yayınlandı. Daha sonra kitabın kadın versiyonu olan Sexual Behavior in the Human Female (1953) kitabında da yer aldı.
Cinsiyet kimliği, kişinin kendi cinsiyetine ilişkin kişisel duygusudur. Cinsiyet kimliği, bir kişinin atanmış cinsiyetiyle ilişkili olabilir veya ondan farklı olabilir. Çoğu bireyde, cinsiyetin çeşitli biyolojik belirleyicileri, bireyin cinsiyet kimliğiyle uyumludur ve tutarlıdır. Cinsiyet ifadesi tipik olarak bir kişinin cinsiyet kimliğini yansıtır, ancak bu her zaman böyle değildir. Bir kişi, belirli bir toplumsal cinsiyet rolüyle tutarlı davranışlar, tutumlar ve görünümler ifade etse de, bu tür ifadeler mutlaka cinsiyet kimliklerini yansıtmayabilir. Cinsiyet kimliği terimi, 1964 yılında psikiyatri profesörü Robert J. Stoller tarafından icat edildi ve psikolog John Money tarafından popüler hale getirildi.
Bebek bezi fetişizmi, bir tür giysi fetiş veya paraphilic infantilism. Bebek bezi fetişi olan bir kişi, bebek bezinden ve / veya kullanımından zevk alır. DSM-IV'e göre çocuk bezi giymeyi bir aşağılama biçimi olarak zorlamak bazen cinsel mazoşizmde karşılaşılan bir davranıştır. Ancak bebek bezi fetişizmi ile ilgili herhangi bir atıf DSM-5'te kaldırılmıştır. Eylül 2015 itibarıyla, Huffington Post Arts & Culture, toplum içinde bilgilendirici olarak kabul edilen bebek bezi fetişleri hakkında bir röportaj yayınladı. Bu giyim fetişi karanlık olsa da, bebek bezi fetişistleri özel olarak veya fetişe ortak bir ilgi paylaşan bir ortakla davranırlar.
Translara olan cinsel çekim, bilimsel araştırmaların ve sosyal çalışmaların konusu olmuştur. Psikologlar trans kadınlara, çapraz giyimlilere, non-binary kişilere yönelen çekimi araştırdılar. Ciserkekler, kendini çoğunlukla heteroseksüel, bazen biseksüel olarak ve nadiren eşcinsel olarak tanımlayan transseksüel kadınları cezbeder. Cinsel uyarılma araştırmaları, onların uyarılmalarının eşcinsel erkeklerinkinden farklı olduğunu, heteroseksüel erkeklerinkine benzediğini doğruladı fakat transkadınlara ek olarak ciskadınlar tarafından da uyarıldılar. Transseksüel kadınlara ilgi duyan ciserkeklerin önemli bir kısmı otojinefili yani kendilerini kadın olarak yansıtmalarına tepki olarak cinsel uyarılma yaşadıklarını bildiriyor. Transerkeklere yönelik bazı çekim tartışmaları oldu ancak bu henüz bilimsel çalışmanın konusu olmadı.
Hetero-esnek, birincil olarak heteroseksüel yönelimde minimal eşcinsel aktivite ile karakterize edilen bir cinsel yönelim veya durumsal cinsel davranıştır ve onu biseksüellikten ayırabilir veya ayırmayabilir. "Çoğunlukla düz" olarak nitelendirilmiştir. Bazen heteroseksüellik ve biseksüellik arasındaki geniş bir cinsel yönelim sürekliliğini tarif etmek için iki bi-meraklı da eş tutulsa da, diğer yazarlar hetero-esneği, iki bi-meraklının ima ettiği "cinselliği denemek arzusu"ndan ayırıyorlar. Eşcinselliğin baskın olduğu buna karşılık gelen durum da homo-esnek olarak adlandırılmıştır.
Cinsel işlev bozukluğu, fiziksel zevk, arzu, tercih, uyarılma veya orgazm dahil olmak üzere normal cinsel aktivitenin herhangi bir aşamasında bir birey veya partnerler tarafından yaşanan zorluktur. Dünya Sağlık Örgütü cinsel işlev bozukluğunu "kişinin cinsel ilişkiye istediği gibi katılamaması" olarak tanımlamaktadır. Bu tanım geniştir ve birçok yoruma tabidir. DSM-5 kapsamında cinsel işlev bozukluğu tanısı, bir kişinin en az altı ay boyunca aşırı sıkıntı ve kişilerarası gerginlik hissetmesini gerektirir. Cinsel işlev bozukluğu, bireyin algılanan cinsel yaşam kalitesi üzerinde derin bir etkiye sahip olabilir. Cinsel bozukluk terimi yalnızca fiziksel cinsel işlev bozukluğunu değil, aynı zamanda parafilileri de ifade edebilir; bu bazen cinsel tercih bozukluğu olarak adlandırılır.
Otonepiofili ve yetişkin bebek olarak da bilinen parafilik çocukçuluk, yetişkin bir insanın bebek gibi rol yapmasını içeren bir cinsel fetiştir. Parafilik çocukçuluk bir ageplay biçimidir. Parafilik çocukçuluk uygulayan kişiler genellikle halk arasında "yetişkin bebekler" olarak anılır.
Parasomniler uykuya dalarken, uyurken, uyku aşamaları arasında veya uykudan uyanma sırasında ortaya çıkan anormal hareketler, davranışlar, duygular, algılar ve rüyaları içeren bir uyku bozuklukları kategorisidir. Parasomniler uyanıklık, NREM uykusu ve REM uykusu arasındaki geçişler ve bunların kombinasyonları sırasında kısmi uyarılmalar olan uyku durumlarıdır.
Cinsel sadizm bozukluğu, diğer insanların acı, ızdırap veya aşağılanmasına tepki olarak cinsel uyarılma yaşama durumudur. Bu bozukluk, rızaya dayalı olarak bireylerin cinsel heyecan için acıyı taklit ederek veya aşağılayıcı kelimeler kullandığı durumdan farklı olarak rıza olmadan gerçekleşir. Sadizm ve sadist kelimeleri, cinselleştirilmiş işkence ve şiddet olarak Fransız yazar Marquis de Sade öncülüğünde türetilmiştir.
Psikoseksüel bozukluk, psikolojik kökenli bir cinsel bozukluktur. "Psikoseksüel bozukluk" terimi ilk kez Freudyen psikolojide kullanılmıştır. " Psikoseksüel bozukluk " terimi, TSK tarafından LGBT bireylerin askerlik hizmetinden men edilme gerekçesi olarak kullanılmıştır.
Kronofili, belirli yaş aralığındaki bireylere karşı duyulan romantik ve/veya cinsel çekim biçimleridir. Ergenlik öncesi veya yaşlı bireylere duyulan cinsel ve romantik çekim daha çok parafili olarak adlandırılır. Terim John Money tarafından ortaya atılmış olmasına rağmen seksologlar tarafından kullanılmayarak yerine söz konusu yaş aralığını ifade eden terimler kullanılmıştır. Bir diğer adlandırılmalarından biri ise Richard von Krafft-Ebing tarafından öne atılan "yaş fetişizmi" kavramıydı. Kronofili teknik olarak yaşa göre değil, vücut tipi, ikincil cinsel özellikler ve özellikle Tanner ölçeğinin aşamalarıyla ölçülen diğer görünür özellikler gibi cinsel olgunluk aşamalarına göre belirlenir.
Kompulsif cinsel davranış bozukluğu, bir dürtü kontrol bozukluğudur. Kişinin cinsel fantezilerle yoğun şekilde meşgul olduğu ve davranışlarının psikolojik strese sebep olmasıyla birlikte önlenemeyen ve kendine veya başkalarına zarar verme riski taşıyan bir davranış örüntüsü olarak ortaya çıkar. Bu bozukluk sosyal, mesleki, kişisel veya diğer önemli işlevler üzerinde kötü etkiye neden olabilir.