İçeriğe atla

Paleosol

Paleosol Serisi, Tuscany, İtalya

Yer bilimlerinde, paleosol veya fosil toprak, (İngiltere ve Avustralya’da ) iki anlama gelmektedir. Jeoloji ve Paleontolojide yaygın olan birinci anlamı alüvyal veya lös gibi tortullar ya da volkanik depozitlerin altında gömülerek muhafaza edilen eski bir toprak manasına gelmektedir. Toprak biliminde, paleosoller uzun dönemler önce oluşmuş ve kimyasal ve fiziksel özellikleriyle bugünkü iklim ve bitki örtüsü arasında ilişki olmayan topraklardır. Bu topraklar oldukça eski kıta kratonları üzerinde ve eski kayanın çevresindeki küçük dağınık yerlerde oluşmuştur. Paleosoller Yunanca "eski" anlamındaki "paleo" kelimesinden gelmektedir. Paleosoller genellikle gömülü haldedir ve bugünkü toprağın altında ayrı tabakalar olarak bilinir. Kuaterner jeolojisinde, genelde Sedimantoloji, Paleoklimatoloji ve Jeolojide Rettallack (2001) ile Kraus (1999) tarafından ve sayısız diğer yayınlanmış makale ve kitaplarda tanımlandığı gibi tüm kıt'alardaki açığa çıkmış haldeki volkanik depozitler veya çökeller içerisinde gömülü bulunan bu "fosil" toprakların belirtilmesinde "paleosol" teriminin kullanılması kabul görmektedir.

Paleosollerin mikroskobik analizi toprak oluşum süresi boyunca işleyen süreçler üzerine önemli bigi sağlamaktadır. Fotoğraf topraktaki mineral ve kaya parçalarının tabakalaşmasını göstermektedir.Bu tip tabakalrın kalınlığı toprağın yaşının bir göstergesidir.

Türleri

Paleosollerin üç türü vardır bunlar; Gömülü olanlar, aşınmayla ortaya çıkanlar ve relikt olanlar. Paleosol çeşitleri arazinin yüzeyiyle ilişkili olarak bulunduğu yere göre tanımlanmaktadır. Ruhe (1965, 1975) bu terimleri şu şekilde tanımlamaktadır: Relikt paleosoller, daha önceden var olan yer şekilleri üzerinde oluşmuş fakat genç çökeller tarafından gömülmemiş topraklardır. Bunların oluşumu orijinal yer şekillerinin oluşum zamanından başlar ve günümüze kadar devam eder. Gömülü paleosoller ayrıca daha önceden var olan yer şekilleri üzerinde oluşmuş ve daha sonrasında daha genç çökel veya kaya tarafından gömülmüştür. Aşınmayla ortaya çıkan topraklar ise gömülmüş fakat üzerini örten kabuğun erozyonu sonucu yer yüzeyinin tekrar açığa çıkmasıyla oluşmuştur.

Paleosollerin karmaşıklığı büyüyen sınıf sayılarına karşın tartışma konusudur çünkü günümüz inceleme teknikleri paleosollerin daha detaylı ayırt edilmesi için yetersizdir. Relikt ve aşınmayla ortaya çıkan paleosollerin çoğu özellikleri ayrıca günümüz çevre koşullarına uyum sağlamamış ve günümüz çevre koşulları tarafından değiştirilmiştir. Böylece, onların oluşum çevresi kısmen anlaşılabilmektedir. Ancak onların kil, silt ve kum mineralojisi, tuzdaki majör elementlerin miktarı, serbest karbonat fraksiyonları ve toprak mikrofiberleri gibi daha dayanıklı özellikleri onların geçmişteki çevre veya çevrelerini daha iyi yansıtmaktadır. Relikt paleosoller günümüzden farklı bir veya daha fazla iklim döngülerine direnmiştir. Gömülü paleosoller günümüz ikliminden oldukça az etkilenmiştir çünkü gelişimleri gömülme yoluyla kısıtlanmıştır.

Paleosol, diğer bir deyişle fosil toprak, geçmişteki bir yer şekli üzerinde oluşmuş toprak veya eski bir toprağın kalıntısıdır bu yüzden oluşum zamanının çevresel koşullarını temsil eder. İlk bakışta özelliksiz göründüğü için paleosolleri sahada ayırt etmek ve tanımlamak kesin olarak zordur. Bu çoğunlukla onların kompleks yapısından kaynaklanmaktadır. Sahada ve laboratuvarda belirlenen paleosollerle en büyük tanılayıcı özellikler kök izlerinin varlığı, toprak horizonları ve toprak strüktürüdür. Kök izleri paleosollerin en tanılayıcı kanıtıdır ve bazen çökelmiş ve erozyona dayanıklı oldukları için belirgindir. Çökel yatakları günler içerisinde depolanırken toprak horizonları binlerce yılda gelişir. Genellikle keskin diplere ve de tepelere sahip çökel yataklarının aksine, paleosoller eski arazi yüzeylerini temsil eden bir keskin tepeye fakat dereceli alçalan bağlantılara sahiptir (Retallack 2001a). Paleosoller ayrıca toprak horizonları toprak profil yapısı ve kök izlerinin yanı sıra yüzey şekilleri, mineral yüzeylerinin kırmızılaşma derecesi gibi mikroskobik detay özellikleri, toprak kil miktarları, relikt özellikleri ve demirden zengin nodüllerin belirlenmesiyle teşhis edilir. Bu relikt özelliklerin günümüzdekilerle kıyaslanması bilim insanlarının geçmiş çevreleri anlamasına izin vermektedir.

Paleosoller tüm dünyada bulunabilmektedir. Kuzey Kutup Dairesi bölgesinde son Buzul Çağ etkileri hala telaffuz edilmektedir. Buzullar tüm buzul öncesi toprak gelişimini ortadan kaldırmıştır. Buna rağmen, buzul sonrası toprakları Holosen iklim dalgalanmalarının kaydını tutmaktadır. Buzullaşmanın etkilediği bölgelerde, paleosoller buzul depoların altında gömülü bulunur. Bu durumda demir oksit birikimi ve demir nodülleri (orstein) şeklinde ikincil gleyleşme özelliklerine sahip toprak kütlesi bolca bulunur. Bu özellikler özellikle toprak profilinin üst bölümlerinde iyi gözlemlenir.

Kuaterner jeologları uzun süre paleosol birimlerini stratigrafik işaretler olarak Kuaterner çökellerini bölümlere ayırmak ve yerel ve bölgesel ilişkileri belirlemek için kullandılar. Paleosoller eski topraklara ve toprak evrimine detaylı bir kavrayış sağlamakta çünkü farklı paleosollerin farklı mekânsal dağılımları eski arazilerde meydana gelen jeomorfik süreçleri ve üzerinde oluştukları belirli yer şekillerini yansıtmaktadır.

Paleosollerin Paleoklimatik önemi, iklim gibi toprak oluşum faktörleriyle önemli miktarda ilişkili olan aynı pedojenik özellikler gösteren Kuaterner toprak gelişimi çalışmalardan ileri gelmektedir. Paleosoller ayrıca jeolojik zaman boyunca eski atmosfer ve atmosferik değişikliklerin niteliklerini daha iyi anlamada yardımcı olmaktadır. Paleosoller yalnızca eski iklim rejimlerini yorumlamada kullanılmaz bazı durumlarda paleo-yağış ve paleo-sıcaklık tahmininde de kullanılır. Paleosoller en yaygın olarak alüvyal kayıtlardan tanımlanmaktadır. Çoğu Kuaterner lös gelişim süreci pedojenik olarak değişime uğramamış çökeller ve buna kıyasla daha iyi gelişmiş paleosoller arasında dikey bir değişim gösterir. Aslında bu değişiklikler bir lös- paleosol stratigrafisi sağlamaktadır. Paleosollerin daha nemli iklimlerle ilişkili olarak azalan çökel girdisi süreçleri boyunca oluştuğuna inanılmaktadır (Şekilde görülebilir).

Çoğu paleosoller çökel kayalar içerisinde bulunmaktadır ve ilk olarak Kuaterner kayıtlarında geçmiş olmasına rağmen, şimdi yaygın olarak Prekambrien kadar eski tabakalarda tespit edilmiştir. Paleosoller ayrıca büyük deniz tabakalarında bulunmaktadır ve eğer deniz seviyesi düşmesi denizel çökelleri açığa çıkarmışsa denizel tabakalarda da görülebilir. Akarsu sistemlerinde, iklim değişikliği ayrıca taşkın yarığı ve teras gelişimine sebep olabilir. Paleosoller özellikle eski yarık ve teras oluşumlarını tespit etmek için yararlı olabilmektedir.

Amasya Suluova'da akarsu çökelleri ile örtülen bir paleosol seviyesi

Paleosoller dünya üzerinde yaygın olarak bulunmaktadırlar. Türkiye'de Şanlıurfa ili Birecik ilçe merkezinin 2 km batısında ve Diyarbakır'ın 10 km güneyinde gömülü paleosollere rastlanmaktadır.

Ayrıca bakınız

  • Paleopedoloji
  • Pedojenez
  • Pedoloji (toprak çalışması)

Kaynakça

  • Mary J. Kraus, Paleosols in clastic sedimentary rocks: their geologic applications, Earth-Science Reviews, Volume 47, 41–70, 1999, USA
  • Nettleton, W.D., Olson, C.G., Wysocki, D.A., Paleosol classification: Problems and solutions, Catena 41,61–92, 2000,USA
  • Identification of paleosol Types and their Applicability for Paleoclimatic Reconstructions, Geojournal 36.2/3 199-205, 1995,Jun/july by Kluwer Academic publishers, Russia
  • Retallack, G., Paleosols, Handbook of Paleoantropology, Volume I, Principles, Methods and Approaches
  • http://eusoils.jrc.ec.europa.eu/library/Maps/Circumpolar/Download/125.pdf 22 Aralık 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  • http://www.marmaracografya.com/pdf/19.6.pdf[]

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Demirci, Manisa</span> Manisanın ilçesi

Demirci, Türkiye'nin Batı Anadolu kısmında yer alan Manisa ilinin ilçelerinden biridir.

<span class="mw-page-title-main">Stratigrafi</span> Kaya katmanlarının ve oluşumlarının incelenmesi

Stratigrafi, katmanbilim ya da tabakabilim. Yerkabuğunun kısımları olarak ele alınan tabakalı kayaların formasyonlardan, bileşimlerden, istiflenmelerden ve korelasyonlarından söz açan jeoloji koludur. Bir alan veya bölgedeki kayaların nitelik, kalınlık, istiflenme, yaş ve korelasyon yönlerinden ele alan tasvirci jeoloji bölümüdür.

<span class="mw-page-title-main">Erozyon</span> toprağı bir yerden başka bir yere taşıyan dışsal süreçler

Erozyon, diğer adıyla aşınım, yer kabuğunun üzerindeki toprakların, başta akarsular olmak üzere türlü dış etkenlerle aşındırılıp, yerinden koparılması, bir yerden başka bir yere taşınması ve biriktirilmesi olayına denir.

<span class="mw-page-title-main">Hasandağı</span> Aksaray-Niğde sınırında eski bir Stratovolkan

Hasandağı ya da Hasan Dağı deniz seviyesinden 3268 metre yüksek olan tepesiyle bir volkanik dağdır. Büyük Hasan ve Küçük Hasan Dağı olmak üzere iki büyük krateri vardır. Melendiz dağının büyük kısmı, bu iki kraterden çıkan lavlardan meydana gelmiştir. Büyük Hasan dağında iyi muhafaza edilmiş bir ana krater ile onun etrafında parazit koniler bulunur. Küçük Hasan dağının zirvesi bir Somma durumundadır. Yani eski kalderanın sınırlarını teşkil eden dikliklerin artıkları vardır. Bunlar sayesinde ilk kraterin şeklini çıkarmak mümkündür. Adı geçen kraterden çıkan andezit ve bazalt lavları kuzeye doğru akarak geniş bir alana yayılmış, tüfler ise Kızılırmak'a kadar ulaşmıştır. Bu dağ Aksaray ve Niğde il sınırları içerisinde yer almaktadır. 1750 metresine kadar meşe ormanlarıyla kaplıdır. Dağın eteklerinde ve çevresinde çeşitli Türk boyları ve özellikle de Yörükler yaşarlar. Özellikle ana volkan konisini oluşturan Büyük Hasan Dağı ; kuzeybatısındaki Aksaray Ovası batısındaki Obruk Platosu ve güneyindeki Bor Ovası düzlüklerinden aniden yükselerek kasvetli bir doğal Abide görüntüsü sunmaktadır. Bu ana volkan konisinin doruğu tipik bir kraterden oluşmakta ve kraterin tabanında bir krater gölü bulunmaktadır. Ana koninin hemen güneydoğusundaki daha küçük boyutlu ve yükseltisi daha az olan ikiz koni ise Küçük Hasan Dağı olarak anılmaktadır. Bu volkan konisinin de doruğu tipik bir krater halindedir. Oldukça taze ve karakteristik volkan şekilleriyle Türkiye'nin en genç volkan dağları arasında bulunan Hasan Dağı volkanik ünitesi tarihi çağlardan bu yana daldığı uykusuna devam etmektedir. Dağın eteklerinde Antik Roma şehri Nora bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Buzul</span> büyük kar ve buz kütlesi

Buzul, dağ zirvelerinde yaz kış erimeyen ve yer çekiminin etkisiyle yer değiştiren büyük kar ve buz kütlesidir. Eğimli arazilerde yıllar boyunca biriken kar kütlesinin önce buzkar, sonra da buza dönüşmesiyle oluşur. Buzullar okyanuslardan sonra dünya üzerindeki ikinci büyük su deposu ve en büyük tatlı su deposudur, tatlı suyun % 98,5'ini oluştururlar. Hemen hemen her kıtada buzullara rastlanır. Dünya'nın belirli bölgeleri, bütün yıl erimeyen ve "buzul" adını alan buzlarla kaplıdır. Bunlar kutup bölgeleriyle yüksek dağların tepeleridir. Buzul oluşabilecek bölgenin deniz yüzeyinden yüksekliği, enlemin artmasıyla azalır. Ekvator yakınlarında 0° enlem çevresinde buzullara rastlamak için Runewenzorilerin 4.400 m yüksekliğine çıkmak gerekirken, Alplerde (45°) 2500 m'ye, Norveç'te (60°) 1500 m'ye çıkmak yeterlidir. Kutupta buzullara deniz yüzeyinde rastlanır.

Neojen, Üçüncü Zaman'ın bölündüğü dört büyük devirden son ikisi olan pliyosen ile miyoseni birden kavrayan sistem. Uluslararası Stratigrafi Komisyonu'nun (ICS) jeolojik zaman cetveline göre 23,03 milyon sene evvel başlar ve 2,58 milyon sene evvel biter. Senozoik Zaman'daki ikinci periyot, Paleojen Periyot'tan sonra gelir ve Kuaterner Periyodu onu takip eder. Neojen, iki zamana bölünmüştür: evvela Miyosen, sonra Pliosen.

<span class="mw-page-title-main">Fiziki coğrafya</span> coğrafyanın iki önemli alt alanından biri

Fiziki coğrafya coğrafyanın büyük alanlarından biridir. Fiziki coğrafya; insan coğrafyasının alanı olan kültürel çevre aksine, atmosfer, hidrosfer, biyosfer ve jeosfer gibi doğal çevrelerin süreç ve değişimlerini inceleyen doğa bilimi dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Esker</span>

Esker, Avrupa ve Kuzey Amerika'nın geçmişte buzullarla kaplı olan bölgelerinde bulunan kum, çakıl ve buzultaş katmanlardan oluşan uzun, yılankavi çökelti yığınlarına verilen addır. İrlandaca eiscir kelimesinden gelmektedir. Çok uzun olabilen eskerler Demiryolu setlerine benzer.

<span class="mw-page-title-main">Karelya Cumhuriyeti</span>

Karelya Rusya'nın Avrupa topraklarının kuzeybatısında yer alan bir özerk cumhuriyettir. Kuzeyde Kandalakşa Körfezi, doğuda Beyaz Deniz, güneyde Ladoga Gölü, batıda Finlandiya ile çevrelidir. Başkenti Petrozavodsk'dur. Yüzölçümü 180.520 km²'dir.

<span class="mw-page-title-main">Sera etkisi</span> üreteç devrede kullanılan pil piller ve güç kaynakları gibi güç kaynakları

Sera etkisi, bir gezegenin atmosferinden gelen radyasyonun, gezegenin yüzeyini normalden daha yüksek bir sıcaklığa ulaştırarak ısıtması sürecine denir.

<span class="mw-page-title-main">Fosil</span> Geçmiş bir jeolojik çağa ait organizmaların korunmuş kalıntıları veya izleri

Fosil veya taşıl, yer kabuğunun en üst bölümünü oluşturan tortul kayaçların çoğunda, bazen iyi korunmuş, bazen de erozyon ve sedimantasyon sırasında tahrip olmuş, ölü organizma kalıntılarıdır.

<span class="mw-page-title-main">Obruk Platosu</span>

Konya iline bağlı Karapınar ilçesi sınırlarında bulunan, Tuz Gölü havzası (950m) ile Konya Ovasını (1000m) birbirinden ayıran Obruk Platosu, doğu-batı yönünde yaklaşık 75–80 km uzunluğa, kuzey-güney yönünde 35–65 km genişliğe sahiptir.

Paleoklimatoloji, doğrudan ölçümlerin alınmadığı iklimlerin incelenmesidir. Araçsal kayıtlar Dünya tarihinin yalnızca küçük bir bölümünü kapsadığından, eski iklimin yeniden inşası, doğal çeşitliliği ve mevcut iklimin evrimini anlamak için önemlidir. Paleoklimatoloji, kayalar, tortular, sondaj delikleri, buz tabakaları, ağaç halkaları, içinde korunmuş verileri elde etmek için Dünya ve yaşam bilimlerinden çeşitli PROXY yöntemlerini kullanır. Vekilleri tarihlendirme teknikleriyle birleştirilen bu paleoiklim kayıtları, Dünya atmosferinin geçmiş durumlarını belirlemek için kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Lösler</span>

Köşeli kuvars taneleri, feldispat, mikalar ve kalsitten oluşan silt ve kil boyutundaki rüzgâr çökelleri lös olarak bilinir. Lösler rüzgârlarla taşınan ince unsurlu malzemenin bir örtü halinde yarı kurak alanlarda birikmesiyle oluşur. Böyle bir oluşumun meydana gelebilmesi; ince unsurlu malzemenin bol bulunmasına, rüzgârın şiddetli esmesine ve bitki örtüsünün fakir veya yoksun olmasına bağlıdır.

<span class="mw-page-title-main">Kuvaterner'de iklim değişimleri</span>

Kuvaterner'de İklim Değişmeleri'ne ve Kuaterner'de görülen iklim bilgilerine paleoklimatoloji verilerini kullanarak ulaşalır. Kuaterner, içinde bulunduğumuz zamandan 2.58 milyon yıl önce başlamış olan ve hala devam eden jeolojik devirdir. Paleoklimatoloji; tüm dünya tarihi ölçeğinde yapılan iklim değişiklikleri çalışmasıdır. Öncelikle kaya tortuları, buz tabakaları, mercan kabukları ve fosillerin içinde korunmuş verileri elde etmek için dünya ve yaşam bilimleri çeşitli yöntemler kullanır; daha sonra bu verileri dünyanın çeşitli iklim bölgelerinde atmosferik sistemin son durumlarını belirlemek için kullanır.

<span class="mw-page-title-main">Kuvaterner bilimi</span>

Kuvaterner bilimi; son 2,6 milyon yıl olan Kuvaterner dönemini inceleyen bilimdir. Bu alan son buz çağını Holosen dönemi inceleyerek geçmişteki çevreyi ve iklimsel değişimleri anlamaya çalışır.

Tarihlendirme yöntemleri özellikle sağladığı yüksek doğruluk derecesi ve güvenilir sonuçlar veriyor olması nedeniyle başta yerbilimleri olmak üzere birçok disiplin tarafından, çok çeşitli amaçlar için kullanılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Dış kuvvetler</span>

Dış kuvvetler; akarsular, rüzgârlar, yer altı suları, buzullar, dalgalar ve akıntılar gibi çeşitli etmenlerin Dünya'yı şekillendirmesidir. Bu etmenler atmosfer kökenli olup enerjilerini güneşten alırlar. Dış kuvvetler, iç kuvvetlerin etkisiyle oluşan yüksek yerleri aşındırarak deniz seviyesine indirmeye çalışır. Dünyanın şekillenmesinde iç ve dış kuvvetler değişim halindedir, bu değişim uzun bir zaman aralığını kapsadığından insanlar tarafından gözlenme şansı yoktur.

<span class="mw-page-title-main">Oksijen izotopu</span> 8 protonu olan izotop türü

Oksijen izotopu, oksijeninin iki izotopu arasındaki oranın hassas ölçümü üzerine kuruludur. Bu izotoplar; en yaygın olan O16 ile bu izotoptan daha ağır olan O18 izotopudur. Daha hafif olan O16 izotopu okyanuslarda daha kolay buharlaşır. Bu nedenle yağış, (böylelikle oluşturabileceği buzullar) O16 bakımından zenginleşir. Bu durum daha ağır olan O18 izotopunun, okyanus sularında daha büyük konsantrasyonlarda kalmasına neden olmaktadır. Böylece, buzulların geniş alanları kapladığı dönemlerde daha hafif olan O16 izotopu daha fazla miktar buzullarda bulunur ve bu nedenle de deniz suyundaki O18 konsantrasyonu artar. Tam tersi durumlarda ise; buzul çağı buzullarının önemli ölçüde azaldığı daha sıcak olan buzul çağları arası dönemlerde ise daha fazla O16 denize döner ve bu nedenle okyanus suyundaki O18 oranı O16'ya kıyasla düşer.

<span class="mw-page-title-main">İklim jeomorfolojisi</span>

İklimsel jeomorfoloji, iklimin yer şekillerini ve dünya-yüzey süreçlerini şekillendirmedeki rolü üzerine yapılan çalışmadır. İklimsel jeomorfolojide kullanılan bir yaklaşım, eski iklimleri anlamak için yer şekillerini yeniden incelemektir. iklim, pek çok jeolojik süreç üzerinde derin bir etkiye sahiptir.Kayaların bozunması bariz iklim ile ilişkilidir. Aynı şekilde, kurak, tropikal ve buzul ortamlarında işleyen süreçler de iklimle bağlantılıdır.Moloz akıntısı ve nehir taşkınları gibi olaylar daha çok olağandışı yağmur dönemleri gibi atmosferik oluşumlar tarafından tetiklenir.Açıkça belirtmek gerekirse atmosfer su döngüsünde temel bağlantıdır.Diğer iklim-jeomorfoloji bağlantıları iç süreçlerin atmosfer üzerindeki etkisini gösterir.Örneğin, yanardağlardan salınan parçacık ve gazlar atmosferin bileşimini değiştirebilir ve dağ oluşumu bölgesel sıcaklık, yağış ve rüzgarlar üzerinde önemli bir etkiye sahip olmaktadır.