
Deoksiriboz nükleik asit veya kısaca DNA, tüm organizmaların ve bazı virüslerin canlılık işlevleri ve biyolojik gelişmeleri için gerekli olan genetik talimatları taşıyan bir nükleik asittir. DNA'nın başlıca rolü bilgiyi uzun süre saklamasıdır. Protein ve RNA gibi hücrenin diğer bileşenlerinin inşası için gerekli olan bilgileri içermesinden dolayı DNA; bir kalıp, şablon veya reçeteye benzetilir. Bu genetik bilgileri içeren DNA parçaları gen olarak adlandırılır. Bazı DNA dizilerinin yapısal işlevleri vardır, diğerleri ise bu genetik bilginin ne şekilde kullanılacağının düzenlenmesine yararlar.
Ortak ata, evrimsel süreçte, birden fazla canlı türünün ortak genetik öncülü olan canlı. Modern biyolojide, Dünya üzerinde yaşayan ya da soyu tükenmiş birçok canlının, diğer alt canlı türlerinin ortak atası olduğu kabul edilir. Ayrıca tüm canlıların "evrensel bir ortak ata"dan ya da "ortak gen havuzu"ndan geldiği kabul edilir. Evrensel ortak ata kavramı, ilk kez 1859'da Charles Darwin'in Türlerin Kökeni kitabında ortaya atılmıştır.
Dünyadaki yaşamın evrimsel tarihi, fosil ya da günümüz yaşayan canlı organizmaların evrildiği süreçlerin izlerini takip eder. Yaşamın evrimsel tarihi, yeryüzünde yaşamın kökeninden, günümüzden yaklaşık 4,5 milyar yıl önceki bir tarihten, günümüze kadar uzanmaktadır. Günümüz tüm canlı türleri arasındaki benzerlikler, bilinen tüm canlı türlerin, evrim süreçleri içinde giderek birbirlerinden ayrıldığı ortak bir ataya sahip olduklarına işaret etmektedir.

En son ortak ata (ESOA) veya en yakın ortak ata, genetik biliminde bir gruptaki tüm organizmaların doğrudan soyundan geldiği en son bireydir. Bu terim çoğunlukla insan soy biliminde kullanılır.

Frederick Sanger, İngiliz biyokimyager. 1958 ve 1980 yıllarında 2 kez Nobel Kimya Ödülü kazanmıştır. 1958 yılında "proteinlerin, özellikle de insülinin yapısı üzerine çalışmaları için" Nobel Kimya Ödülü kazanmıştır ve bu ödülü aynı kategoride 2 kez kazanan tek kişidir. 1980 yılında da "nükleik asitlerdeki baz dizilerinin belirlenmesiyle ilgili katkıları nedeniyle" Walter Gilbert ile birlikte bu ödülü kazanmıştır. Aynı yıl ayrıca Paul Berg, "nükleik asitlerin, özellikle de rekombinant DNA'nın biyokimyası üzerine temel çalışmaları için" ödülü kazanan diğer isim olmuştur.

Neognathae kuşlar sınıfının iki alt sınıfından birisidir. Yaklaşık 10.000 türü vardır. Geç Kretase'den beri fosilleri bilinmektedir.

Denisova Mağarası, Rusya, Sibirya'daki Altay Dağları'nda bulunan bir mağaradır. Mağara büyük paleoarkeolojik ve paleontolojik öneme sahiptir. Denisova insanının kemik parçaları ve yaklaşık GÖ 40.000'e tarihlenen kalıntılar mağarada bulunmuştur. Mağarada 32.000 yıllık bir tarih öncesi at türü de keşfedilmiştir.

Arkeogenetik, çeşitli moleküler genetik yöntemleri ve DNA kaynaklarını kullanarak antik DNA'yı inceleyen bir bilim dalıdır. Bu genetik analizler insan, hayvan ve bitki örnekleri üzerinde uygulanabilir. Antik DNA, kemikler, yumurta kabukları ve insan ile hayvan örneklerinde yapay olarak korunmuş dokular dahil olmak üzere çeşitli fosilleşmiş örneklerden elde edilebilir. Bitkilerde ise antik DNA, tohumlardan, dokulardan ve bazı durumlarda dışkıdan elde edilebilir. Arkeogenetik, eski nüfus grubu göçlerinin, evcilleştirmenin ve bitki ile hayvan evriminin genetik kanıtlarını sunar. Modern genetik popülasyonların DNA'sı ile antik DNA karşılaştırılabilir.

Sauropsida, büyük ölçüde Reptilia sınıfına eşdeğer olan bir amniyot grubudur. Sauropsida, memelileri içeren amniyotların kladı olan Synapsida'nın kardeş taksonudur. Erken sinapsidler tarihsel olarak "memeli benzeri sürüngenler" olarak anılsa da, tüm sinapsidler, herhangi bir modern sürüngenden çok memelilerle daha yakından ilişkilidir. Sauropsidler ise memelilerden çok modern sürüngenlerle daha yakından ilişkili tüm amniyotları içerir. Buna, Linnaean taksonomisinde başlangıçta ayrı bir sınıf olarak adlandırılmasına rağmen, şu anda arkosauriyen sürüngenlerinin bir alt grubu olarak tanınan Aves (kuşlar) dahildir.

Sauria, arkozorların ve lepidosaurların en son ortak atalarını ve tüm soyundan gelenleri içeren bir sürüngen kladıdır. Kaplumbağaların Sauria içinde bulunduğunu varsayarsak, grup diapsidlerin taç grubu veya genel olarak sürüngenler olarak düşünülebilir. Son genomik çalışmalar ve fosil kayıtlarındaki kapsamlı araştırmalar ile kaplumbağaların daha önce düşünüldüğü gibi Saurian öncesi parareptillerle değil, arkozorlarla yakından ilişkili olduğu öne sürülüyor. Sauria, tüm modern sürüngenleri ve çeşitli soyu tükenmiş grupları içerir. Sauria, sürüngenlere memelilerden daha yakın akraba olan çeşitli kök sürüngenleri de içeren Sauropsida grubu içinde yer alır.

Pantestudinler, kaplumbağalarla diğer Saurianlardan daha yakın akraba olan tüm tetrapodların grubudur. Grup, hem modern kaplumbağaları (Testudines) hem de soyu tükenmiş tüm akrabalarını içerir.
Kapi, Miyosen'de yaklaşık 13.8 ila 12.5 milyon yıl önce yaşamış bir maymun cinsidir. Tip türü K. ramnagarensis'tir ve tam bir alt azı dişinden bilinmektedir.

Juramaia, Çin'in batısındaki Liaoning'in Geç Jura yataklarından bilinen kök eteneli memelerin soyu tükenmiş bir cinsidir. Vücut uzunluğu yaklaşık 70–100 mm olan küçük fare benzeri bir memelidir, bu onun, modern De Winton'ın sivri faresine benzer boyutta olduğunu gösterir. Juramaia, tam dişlenme ile korunan tamamlanmamış kafatası da dahil olmak üzere, eklemli ve neredeyse eksiksiz bir iskelet olan BMNH PM1343 holotipinden bilinmektedir.

Crenarchaeota, Archaea âlemine bağlı ökaryotlarla ilişkili bir algae şubesidir. Başlangıçta, Crenarchaeota'nın kükürt bağımlı ekstremofiller olduğu düşünülüyordu, ancak son çalışmalar, organizmaların deniz ortamında en bol bulunan arke olabileceğini gösteren karakteristik Crenarchaeota çevresel rRNA'sını tanımladı. Başlangıçta, rRNA dizilerine dayalı olarak diğer arkelerden ayrılmışlardı; bazı crenarchaea'ların histonlara sahip olduğu tespit edilmesine rağmen, histon eksikliği gibi diğer fizyolojik özellikler bu bölünmeyi desteklemiştir. Yakın zamana kadar kültürlenmiş tüm Crenarchaealar, bazıları 113 °C'ye kadar büyüme yeteneğine sahip olan termofilik veya hipertermofilik organizmaların. Bu organizmalar gram negatif boyanır ve morfolojik olarak çeşitlidir; çubuk, kok, ipliksi ve tuhaf şekilli hücrelere sahiptir.

Moleküler biyolojinin santral (merkezi) dogması, biyolojik bir sistem içindeki genetik bilgi akışının bir açıklamasıdır. Orijinal anlamı bu olmasa da, genellikle "DNA RNA'yı, RNA proteini yapar" şeklinde ifade edilir İlk olarak 1957'de Francis Crick tarafından ifade edilmiş, 1958'de ise yayınlanmıştır.

Galloanserae anatomik ve moleküler özellikleri birbirine benzer olan Galliformes ve Anseriformes takımlarının oluşturduğu kladtır. İlk olarak Galloanseri olarak adlandırılan grubun adı Latince "horoz" anlamına gelen gallus ve "kaz" anlamına gelen ānser sözcüklerinden oluşturulmuştur. Bu klad morfolojik ve DNA dizileme verileri ile olduğu kadar retrotranspozon varlık/yokluk verisi ile de desteklenmektedir.

Yaban öküzü, Asya, Avrupa ve Kuzey Afrika'da yaşamış ve soyu tökünmiş bir vahşi sığır türü olup evcil sığırın atasıdır. Bos primigenius primigenius da dahil olmak üzere vahşi alt türlerin soyu tükenmiş olsa da, mevcut evcil sığırlar, yaban öküzünün alt türü olarak kabul edilir. Bu makalede "yaban öküzü" terimi aksi belirtilmedikçe yalnızca soyu tükenmiş vahşi alt türlere atıfta bulunacaktır. Bos primigenius primigenius, Polonya'daki Jaktorów Ormanı'nda kaydedilen son yaban öküzlerinin öldüğü 1627 yılına kadar Avrupa'da yaşamıştı.
Apidima Mağarası, Güney Yunanistan'da, Mani Yarımadası'nın batı kıyısında yer alan ve dört küçük mağaradan oluşan bir komplekstir. Mağaranın sistematik olarak incelenmesi sonucunda Paleolitik çağa ait Neandertal ve Homo sapiens fosilleri ortaya çıkarıldı.

Antik DNA (ADNA), antik örneklerden izole edilen DNA'dır. Bozunma süreçleri nedeniyle antik DNA, çağdaş genetik materyale kıyasla daha fazla bozulmuştur. En iyi koruma koşulları altında bile, bir örneğin sekanslama teknolojileri için yeterli DNA içermesi için 0.4-1.5 milyon yıllık bir üst sınır vardır. Şimdiye kadar dizilen en eski örneğin 1.65 milyon yaşında olduğu tahmin edilmektedir. Genetik materyal paleo/arkeolojik ve tarihsel iskelet materyali, mumyalanmış dokular, dondurulmuş tıbbi örneklerin arşiv koleksiyonları, korunmuş bitki kalıntıları, buz ve permafrost çekirdeklerinden, deniz ve göl sedimanlarından ve kazı kirlerinden geri kazanılmıştır. 7 Aralık 2022'de The New York Times, Grönland'da iki milyon yıllık genetik materyalin bulunduğunu ve şu anda şimdiye kadar keşfedilen en eski DNA olarak kabul edildiğini bildirdi.

Hayalet soy, herhangi bir bilinen fosil kanıtı olmayan ancak fosil kayıtlarındaki veya genomik kanıtlardaki boşluklar nedeniyle var olduğu çıkarımı yapılabilen, bir türün soy hattında yer alan varsayımsal atadır. Bir hayalet soyun belirlenmesi süreci, varsayılan soyun varlığından önce ve sonra yaşamış canlıların fosil kanıtlarına ve filogenetik analize dayalı olarak organizmalar arasındaki ilişkilerin tahmin edilmesine dayanır. Hayalet soylar, fosil kayıtlarında görülmeyen bir çeşitlilik olduğunu varsayar ve fosil kayıtlarının sonuçta ne sağlayacağına dair tahminlerde bulunmayı sağlar. Bu hipotezler yeni fosiller ortaya çıkarılarak veya filogenetik analizler yapılarak test edilebilir.