Otoriter kapitalizm
Otoriter kapitalizm,[1] veya liberal olmayan kapitalizm,[2] otoriter bir hükümetin yanında kapitalist piyasa ekonomisinin var olduğu bir ekonomik sistemdir . Devletin ticari faaliyeti üstlendiği bir sistem olan devlet kapitalizmi ile bağlantılı ve örtüşen otoriter kapitalizm, özel mülkiyeti ve piyasa güçlerinin işleyişini muhalefetin baskılanması, ifade özgürlüğünün kısıtlanması ve seçimlerin olmaması ya da tek bir baskın siyasi partinin bulunduğu bir seçim sistemi ile birleştirmektedir.[1][2][3]
Otoriter kapitalist devletler olarak anılan ülkeler genellikle Soğuk Savaş sırasındaki diktatörlükler ve faşist rejimler yer almaktadır. Nazi Almanyası, özellikle 1930'lardaki özelleştirme politikası nedeniyle [4][5][6] otoriter kapitalist olarak da tanımlanmkatadır.[7]
Siyaset bilimciler otoriter kapitalizmin uzun vadede sürdürülebilirliği konusunda fikir ayrılığına düşmüşlerdir; kapitalist serbest piyasa ekonomik sisteminin yanı sıra siyasi baskının uzun vadede varlığını sürdürebileceğine dair hem lehte hem de aleyhte görüşler ileri sürmüşlerdir.[1][3]
Makale serilerinden |
Kapitalizm |
---|
Tarihi
Erken dönem
Politik bir ekonomik model olarak otoriter kapitalizm yeni bir olgu değildir. Tarih genelinde otoriter kapitalizmin örnekleri arasında Manuel Estrada Cabrera ve Jorge Ubico'nun Guatemala'daki hükümdarlıkları, Augusto Pinochet'nin Şili'deki hükümdarlığı, Suharto'nun Endonezya'daki Yeni Düzeni ve Halkın Hareketi Partisi'nin Singapur'daki ilk dönem yönetimi sayılabilir.[8] Birinci Dünya Savaşı sırasında, otoriter ve liberal rejimler arasındaki ideolojik ayrım, her ikisi de kapitalist ekonomik modellerle uyumlu olduğundan, önemli ölçüde daha az belirgindi. Ayrıca, II. Dünya Savaşı'nın Mihver güçleri, totaliter kapitalist ekonomik sistemlere sahip olarak nitelendirilmiş ve otoriter kapitalizmin ilk gelişmelerine örnek teşkil etmiştir. Dahası, kapitalist ekonomik sistemlere sahip olarak tanımlanmış ve otoriter kapitalizmin ilk gelişmelerinin örnekleri olarak hareket etmiştir.[4]
İkinci Dünya Savaşı'nın sonundan itibaren Doğu Asya, Güney Avrupa ve Latin Amerika'da çeşitli otoriter kapitalizm rejimleri ortaya çıkmış, geliştirilmiş ve liberal kapitalist modele dönüştürülmüştür. Bu ilk dönem rejimlerin değişiminin doğal bir geçişten ziyade, ağırlıklı olarak ABD gibi liberal kapitalist ülkelerin hakimiyetinden kaynaklandığı ileri sürülmüştür; bu da modern otoriter kapitalist rejimlerin bu sistemi daha da geliştirebileceğini düşündürmektedir.[4]
Son zamanlardaki önemi
Soğuk Savaş döneminde Birinci Dünya ülkelerinde otoriteriyenizmin başarısızlığı nedeniyle nispeten bilinmeyen bir sistem iken, Çin ve Rusya gibi otoriter ülkelerin kapitalist ekonomik modellere geçişiyle birlikte son dönemde otoriter kapitalizm ön plana çıkmıştır.[8] Başlangıçta kapitalist bir modele geçmenin otoriter ülkelerde liberal bir demokrasiye yol açacağı düşünülürken, otoriter kapitalist modellerin ısrarla sürdürülmesi bu görüşün popülaritesinin azalmasına neden olmuştur.[2] Ayrıca, bazıları otoriter hükûmetlerin kapitalist ekonomik modeller kullanarak vatandaşlarının yaşam kalitesini iyileştirmek suretiyle kendi rejimlerinin istikrarını artırdıklarını ileri sürmüştür.[8] Robert Kagan bu cazibeyi vurgulayarak şunları söylemiştir: "Çin'in, iktidar gücünü kaybetmeden ekonomik büyümeyi sürdürmek isteyen otoriterler için cazip bir model olduğuna şüphe yok".[2]
Dahası, otoriter kapitalist rejimler ekonomik üretimlerinde kayda değer bir büyüme yaşadılar; Uluslararası Para Fonu, otoriter kapitalist ülkelerin, liberal kapitalist ülkelerin %2,62'sine kıyasla ortalama %6,28'lik bir GSYİH büyüme oranı yaşadığını belirtti. Buna ek olarak, birçok kişi küresel mali kriz ve ABD hükûmetinin yavaş tepkisi ile liberal kapitalizmin daha fazla otoriter sistemlere kıyasla krize hızlı bir şekilde yanıt vermedeki yetersizliğini ön plana çıkarmıştır. Hatta pek çok kişi otoriter kapitalizm ile liberal kapitalizmin küresel sahnede rekabet ettiğini ya da edeceğini savunmaktadır.[1][8][9][10]
Devlet kapitalizmi
Örtüşmeler
Otoriter hükûmetler genellikle kendi sınırları içinde kontrol sağlamaya çalışırlar ve bu nedenle devlete ait şirketleri kullanırlar, bu nedenle otoriter kapitalizmi uygulayan ülkelerde devlet kapitalizmi bir dereceye kadar hakim otoritelerin kontrol sağlama isteğinden ortaya çıkacaktır.....Otoriter kapitalist rejimlerde kamu iktisadi teşebbüslerinin ve ulusal varlık fonlarının öne çıkan kullanımı bu tür bir eğilimi göstermektedir; Rusya, Vladimir Putin önderliğinde daha otoriter bir modele geçerken petroldeki özel mülkiyeti %90'dan %50'ye düşürmüştür.[10]
Richard W. Carney gibi kişiler de otoriter yönetimlerin, kamu iktisadi teşebbüsleri aracılığıyla ekonomilerine yoğun bir şekilde yatırım yaparak nüfuzlarını artırmak için ekonomilerini bir araç olarak kullanma yönünde güçlü bir eğilime sahip olduklarını belirtmiştir. Otoriter devletlerin müdahalesini Carney, devletin hissedarlar arasında faaliyet göstermesinin yanı sıra düzenlemeler, hükûmet sözleşmeleri ve korumacı politikalar da dahil olmak üzere hissedarlar üstü taktikler olarak nitelendirdiği yollarla da gerçekleştiğini belirtmektedir. Ayrıca, Khazanah Nasional'ın 2010 yılında Parkway Pantai'yi devralması gibi diğer ülkelerdeki temel varlıkların devralınması için devlete ait fonların kullanılmasına odaklanmaktadır.[11]
Farklılıklar
Otoriter kapitalizmi uygulayan ülkelerde genellikle devlet kapitalizmi de bir ölçüde mevcuttur ve bunun tersi de mümkündür. Bu nedenle, eski Avustralya Başbakanı Kevin Rudd gibi kişiler arasında zaman zaman eşanlamlı olarak ele alınan terimler konusunda yaygın bir kafa karışıklığı bulunmaktadır.[12] Ancak, devlet kapitalizminin devlete ait kuruluşların kâr amacı güden faaliyetlerde yer aldığı bir sistem olması yönünden otoriter kapitalizm ile farklılık göstermektedir. Otoriter Kapitalizmde otoriter bir yönetimin piyasa ekonomisi ile birlikte var olduğu ya da en azından piyasa ekonomisinin unsurlarını benimsemeye çalıştığı bir sistem olması temel bir farktır. Bu fark Macaristan gibi ülkelerde "Transnational Institute" tarafından ortaya konmuştur.[3]
Tartışmalar
Otoriter kapitalizm, hem kapitalizmin otoriterlikle etkin bir şekilde bir arada var olabilme yeteneği hem de otoriter yönetim biçimlerine yönelik daha genel eleştiriler çerçevesinde, doğası gereği çeşitli yönlerden eleştirilere maruz kalmış bir siyasi-ekonomik modeldir. Bazı uzmanlar otoriter kapitalist modelin istikrarsız olduğu ve eninde sonunda yerini liberal kapitalizme bırakacağı konusunda hemfikirdir; Daniel W. Drezner şöyle demektedir: "Karşılaştırmalı siyaset alanındaki geleneksel görüş, toplumlar daha zenginleştikçe [...] daha fazla siyasi hesap verebilirlik talep ettikleri yönündedir".[1] Buna karşı çıkanlar ise kapitalist ülkelerin zenginliğinin artmasının otoriter rejimlerin teknolojiyi kendi yönetimlerini sürdürmek için daha iyi kullanmalarını sağladığını savunmaktadır.[13]
Eleştiriler
Foreign Policy dergisi için yazan Daniel W. Drezner, toplumlar zenginleştikçe vatandaşlarının daha fazla siyasi hesap verebilirlik ve demokrasi talep etmeye başladıklarını savunuyor. Bu nedenle, ekonomik büyümeyi başarılı bir şekilde teşvik eden kapitalist ekonomi politikalarının, otoriter bir yönetimin devamı için doğal olarak sakıncalı olacaktır. İnsanlar yaşam kaliteleri ve iletişim kaynaklarına erişimleri arttıkça insan hakları üzerindeki kısıtlamaların azaltılmasını isteyeceklerdir, bu nedenle başarılı bir ekonomi vatandaşların kaçınılmaz olarak otoriter hükûmetlere karşı ayaklanmasına yol açacaktır. Buna uygun bir örnek olarak Şah Muhammed Rıza Pehlevi dönemindeki İran İmparatorluğu gösterilebilir; bu otoriter kapitalist devlet sistemi inanılmaz bir büyüme göstermiş ancak yine de devrime yol açmıştır.[1]
Foreign Policy'de yazan Yuen Yuen Ang, otoriter rejimlerde bulunan ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamaların vatandaşların inovasyon ve girişimciliğe katılma yeteneklerine zarar verdiğini,[14] ülkenin ekonomik büyümesinde azalmaya yol açtığını savunuyor. John Lee, Michael Witt ve Gordon Redding, otoriter kapitalist yönetimlerin meşruiyetlerini esas olarak ekonomik büyüme sağlama becerilerinden aldıklarını ve dolayısıyla ekonomik büyümeye getirilen bu doğal kısıtlamanın eninde sonunda bu yönetimlerin çökmesine yol açacağını öne sürmektedirler.[10][15]
Ayrıca, otoriter kapitalist yönetimler, otoriter özelliklerine karşı sivil itaatsizlikle karşı karşıya kalmaktadırlar. 2005 yılında 87.000 kitlesel ayaklanma vakası yaşayan Çin gibi ülkelerde bu durum açıkça görülmektedir.[10]
Savunma
John Lee ve Brahma Chellaney, otoriter kapitalizmin liberal kapitalizme karşı potansiyel bir rakip olduğunu savunmuş ve Çin gibi otoriter kapitalist ülkelerin son dönemdeki başarılarını bu savlarının temeli olarak kullanmışlardır.[10][13] Chellaney ayrıca, kapitalizmin unsurlarını kullanarak yönetimlerin, Çin'de kullanılan Büyük Güvenlik Seddi gibi hükûmete yönelik muhalefeti bastırmak için modern teknolojileri daha etkili bir şekilde kullanabileceğini belirtti.[13] Niv Horesh ayrıca Çin'in sunduğu otoriter kapitalist modelin, daha etkin karar verme süreçleri ile liberal kapitalizme uygulanabilir bir alternatif olduğunu savunuyor.[9][16]
Ayrıca Niv Horesh, serbest piyasa politikalarının , Margaret Thatcher'ın izlediği gibi otoriter politikaların artmasına yol açtığını savunuyor.[9] BuBu iddianın özünde, liberal kapitalist ülkelerde artan ekonomik eşitsizlik ve otomasyonun baltaladığı maddi konforu hangi yönetim sağlarsa vatandaşların o yönetimi destekleyeceği görüşü yatmaktadır. Ayrıca, eski Avustralya Başbakanı Kevin Rudd'un "Demokrasiler tıpkı şirketler gibi artık hacklenebilir" ifadesinde özetlendiği üzere, teknolojideki ilerlemelerle yeterli şekilde başa çıkamamanın liberal kapitalizme getirdiği meydan okumalar da gündeme getirilmektedir.[12] Bu teknolojik zorlukların yanı sıra, Michael Witt ve Gordon Redding aynı zamanda stratejik taksimat gibi yapısal sorunların çözümünde görünen bir başarısızlığa da işaret etti.[12] Anders Corr, Çin'in büyümesini, otoriter kapitalist sisteminin başarısına dair ikna edici bir delil olarak tanımlamıştır.[16]
Sasakawa Barış Vakfı'ndan Aaron Friedberg, otoriter kapitalist ulusların, kendi yönetim sistemlerini kurmak amacıyla Batı dünyasını istismar ederek, uluslararası düzeni yeniden şekillendirerek ve uluslararası aktörleri dışlayarak kullandıklarını savundu. Ayrıca Soğuk Savaş döneminden farklı olarak günümüz otoriter güçlerinin muhtemelen kendi rejimlerini pekiştirme çabalarında işbirliği yapmaya yöneleceklerini belirtmiştir.[17]
İş dünyası üzerindeki etkisi
Son senelerde, otoriter kapitalist devletler Macaristan ve Polonya'nın İş Yapma Kolaylığı skorları ve dereceleri aynı seviyede seyrederken, Singapur dünyanın zirvesinde kalmaya devam etmiş ve Çin önemli ölçüde iyileşmiştir.[18] Çin'in Küresel İnovasyon Endeksi sıralaması da önemli ölçüde iyileşirken, Macaristan ve Polonya'nın sıralamaları sağ popülist yönetime rağmen aynı seviyede seyretmektedir. Bu kanıtlar, otoriter kapitalizmin iş dünyası için son derece iş dünyası dostu ve cazip olabileceğini göstermektedir; bu kanıtlar ışığında, birçoklarının iddia ettiği gibi liberal demokrasilerin iş dünyası açısından otoriter kapitalizmden hala önemli ölçüde daha cazip olup olmadığı net değildir.[19]
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- ^ a b c d e f Drezner, Daniel (12 Kasım 2013). "The Mother of All Experiments in Authoritarian Capitalism Is About to Begin". Foreign Policy. 29 Ekim 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Eylül 2018.
- ^ a b c d "Illiberal capitalism". Financial Times. 17 Ocak 2008. 2 Haziran 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Ağustos 2018.
- ^ a b c Scheiring, Gábor (23 Nisan 2018). "Hungary's regime is proof that capitalism can be deeply authoritarian". Transnational Institute. 23 Ekim 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Haziran 2019.
- ^ a b c Gat, Azar (August 2007). "The Return of Authoritarian Great Powers". Foreign Affairs. Council on Foreign Relations. 86 (4): 59-69. 2 Nisan 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Ekim 2018.
- ^ Fuchs, Christian (29 Haziran 2017). "The Relevance of Franz L. Neumann's Critical Theory in 2017: Anxiety and Politics in the New Age of Authoritarian Capitalism" (PDF). Media, Culture & Society. 40 (5): 779-791. doi:10.1177/0163443718772147. 13 Ekim 2019 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Temmuz 2020.
- ^ Fuchs, Christian (27 Nisan 2018). "Authoritarian Capitalism, Authoritarian Movements, Authoritarian Communication" (PDF). TripleC. 15 (2): 637-650. doi:10.1177/0163443718772147. 13 Ekim 2019 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Temmuz 2020.
- ^ Bel, Germà (April 2006). "Against the mainstream: Nazi privatization in 1930s Germany" (PDF). Economic History Review. University of Barcelona. 63 (1): 34-55. doi:10.1111/j.1468-0289.2009.00473.x. 28 Aralık 2019 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Temmuz 2020.
- ^ a b c d Gat, Azar (14 Haziran 2007). "The return of Authoritarian Capitalists". The New York Times. 26 Kasım 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Ağustos 2018.
- ^ a b c "The West is blind to the appeal of China's model of authoritarian capitalism". Business Insider. 19 Temmuz 2015. 23 Ekim 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Ağustos 2018.
- ^ a b c d e Lee, John (18 Haziran 2009). "Western Vs. Authoritarian Capitalism". The Diplomat. 23 Ekim 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Eylül 2018.
- ^ Carney, Richard (2018). Authoritarian Capitalism. Cambridge University Press. ISBN 9781108186797.
- ^ a b c Rudd, Kevin (16 Eylül 2018). "The Rise of Authoritarian Capitalism". The New York Times. 27 Nisan 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Haziran 2019.
- ^ a b c "The Challenge from Authoritarian Capitalism to Liberal Democracy". China-US Focus. 4 Ağustos 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Ekim 2018.
- ^ Ang, Yuen Yuen (16 Nisan 2018). "Autocracy With Chinese Characteristics Beijing's Behind-the-Scenes Reforms". Foreign Affairs. 29 Ekim 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Ekim 2018.
- ^ Witt, Michael A.; Redding, Gordon (December 2013). China: Authoritarian Capitalism. The Oxford Handbook of Asian Business Systems. doi:10.1093/oxfordhb/9780199654925.001.0001. ISBN 9780199654925.
- ^ a b Corr, Anders (16 Mart 2016). "The Tipping Point Of China's Authoritarian Capitalism". Forbes. 10 Nisan 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Haziran 2019.
- ^ Friedberg, Aaron (August 2017). "The Authoritarian Challenge" (PDF). The Sasakawa Peace Foundation. 20 Mayıs 2019 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Kasım 2018.
- ^ Kinderman, Daniel (2021). "Authoritarian Capitalism and Its Impact on Business". IIIT (İngilizce). doi:10.47816/02.001.23. 1 Eylül 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Aralık 2023.
- ^ Kinderman, Daniel P. (30 Aralık 2020). "Authoritarian Capitalism and its Impact on Business" (İngilizce). Rochester, NY.