İçeriğe atla

Otoriter kapitalizm

Xi Jinping ve Vladimir Putin, otoriter kapitalizmin son dönemde öne çıkan isimleri

Otoriter kapitalizm,[1] veya liberal olmayan kapitalizm,[2] otoriter bir hükümetin yanında kapitalist piyasa ekonomisinin var olduğu bir ekonomik sistemdir . Devletin ticari faaliyeti üstlendiği bir sistem olan devlet kapitalizmi ile bağlantılı ve örtüşen otoriter kapitalizm, özel mülkiyeti ve piyasa güçlerinin işleyişini muhalefetin baskılanması, ifade özgürlüğünün kısıtlanması ve seçimlerin olmaması ya da tek bir baskın siyasi partinin bulunduğu bir seçim sistemi ile birleştirmektedir.[1][2][3]

Otoriter kapitalist devletler olarak anılan ülkeler genellikle Soğuk Savaş sırasındaki diktatörlükler ve faşist rejimler yer almaktadır. Nazi Almanyası, özellikle 1930'lardaki özelleştirme politikası nedeniyle [4][5][6] otoriter kapitalist olarak da tanımlanmkatadır.[7]

Siyaset bilimciler otoriter kapitalizmin uzun vadede sürdürülebilirliği konusunda fikir ayrılığına düşmüşlerdir; kapitalist serbest piyasa ekonomik sisteminin yanı sıra siyasi baskının uzun vadede varlığını sürdürebileceğine dair hem lehte hem de aleyhte görüşler ileri sürmüşlerdir.[1][3]

Tarihi

Erken dönem

Politik bir ekonomik model olarak otoriter kapitalizm yeni bir olgu değildir. Tarih genelinde otoriter kapitalizmin örnekleri arasında Manuel Estrada Cabrera ve Jorge Ubico'nun Guatemala'daki hükümdarlıkları, Augusto Pinochet'nin Şili'deki hükümdarlığı, Suharto'nun Endonezya'daki Yeni Düzeni ve Halkın Hareketi Partisi'nin Singapur'daki ilk dönem yönetimi sayılabilir.[8] Birinci Dünya Savaşı sırasında, otoriter ve liberal rejimler arasındaki ideolojik ayrım, her ikisi de kapitalist ekonomik modellerle uyumlu olduğundan, önemli ölçüde daha az belirgindi. Ayrıca, II. Dünya Savaşı'nın Mihver güçleri, totaliter kapitalist ekonomik sistemlere sahip olarak nitelendirilmiş ve otoriter kapitalizmin ilk gelişmelerine örnek teşkil etmiştir. Dahası, kapitalist ekonomik sistemlere sahip olarak tanımlanmış ve otoriter kapitalizmin ilk gelişmelerinin örnekleri olarak hareket etmiştir.[4]

İkinci Dünya Savaşı'nın sonundan itibaren Doğu Asya, Güney Avrupa ve Latin Amerika'da çeşitli otoriter kapitalizm rejimleri ortaya çıkmış, geliştirilmiş ve liberal kapitalist modele dönüştürülmüştür. Bu ilk dönem rejimlerin değişiminin doğal bir geçişten ziyade, ağırlıklı olarak ABD gibi liberal kapitalist ülkelerin hakimiyetinden kaynaklandığı ileri sürülmüştür; bu da modern otoriter kapitalist rejimlerin bu sistemi daha da geliştirebileceğini düşündürmektedir.[4]

Son zamanlardaki önemi

Soğuk Savaş döneminde Birinci Dünya ülkelerinde otoriteriyenizmin başarısızlığı nedeniyle nispeten bilinmeyen bir sistem iken, Çin ve Rusya gibi otoriter ülkelerin kapitalist ekonomik modellere geçişiyle birlikte son dönemde otoriter kapitalizm ön plana çıkmıştır.[8] Başlangıçta kapitalist bir modele geçmenin otoriter ülkelerde liberal bir demokrasiye yol açacağı düşünülürken, otoriter kapitalist modellerin ısrarla sürdürülmesi bu görüşün popülaritesinin azalmasına neden olmuştur.[2] Ayrıca, bazıları otoriter hükûmetlerin kapitalist ekonomik modeller kullanarak vatandaşlarının yaşam kalitesini iyileştirmek suretiyle kendi rejimlerinin istikrarını artırdıklarını ileri sürmüştür.[8] Robert Kagan bu cazibeyi vurgulayarak şunları söylemiştir: "Çin'in, iktidar gücünü kaybetmeden ekonomik büyümeyi sürdürmek isteyen otoriterler için cazip bir model olduğuna şüphe yok".[2]

Dahası, otoriter kapitalist rejimler ekonomik üretimlerinde kayda değer bir büyüme yaşadılar; Uluslararası Para Fonu, otoriter kapitalist ülkelerin, liberal kapitalist ülkelerin %2,62'sine kıyasla ortalama %6,28'lik bir GSYİH büyüme oranı yaşadığını belirtti. Buna ek olarak, birçok kişi küresel mali kriz ve ABD hükûmetinin yavaş tepkisi ile liberal kapitalizmin daha fazla otoriter sistemlere kıyasla krize hızlı bir şekilde yanıt vermedeki yetersizliğini ön plana çıkarmıştır. Hatta pek çok kişi otoriter kapitalizm ile liberal kapitalizmin küresel sahnede rekabet ettiğini ya da edeceğini savunmaktadır.[1][8][9][10]

Devlet kapitalizmi

Örtüşmeler

Otoriter hükûmetler genellikle kendi sınırları içinde kontrol sağlamaya çalışırlar ve bu nedenle devlete ait şirketleri kullanırlar, bu nedenle otoriter kapitalizmi uygulayan ülkelerde devlet kapitalizmi bir dereceye kadar hakim otoritelerin kontrol sağlama isteğinden ortaya çıkacaktır.....Otoriter kapitalist rejimlerde kamu iktisadi teşebbüslerinin ve ulusal varlık fonlarının öne çıkan kullanımı bu tür bir eğilimi göstermektedir; Rusya, Vladimir Putin önderliğinde daha otoriter bir modele geçerken petroldeki özel mülkiyeti %90'dan %50'ye düşürmüştür.[10]

Richard W. Carney gibi kişiler de otoriter yönetimlerin, kamu iktisadi teşebbüsleri aracılığıyla ekonomilerine yoğun bir şekilde yatırım yaparak nüfuzlarını artırmak için ekonomilerini bir araç olarak kullanma yönünde güçlü bir eğilime sahip olduklarını belirtmiştir. Otoriter devletlerin müdahalesini Carney, devletin hissedarlar arasında faaliyet göstermesinin yanı sıra düzenlemeler, hükûmet sözleşmeleri ve korumacı politikalar da dahil olmak üzere hissedarlar üstü taktikler olarak nitelendirdiği yollarla da gerçekleştiğini belirtmektedir. Ayrıca, Khazanah Nasional'ın 2010 yılında Parkway Pantai'yi devralması gibi diğer ülkelerdeki temel varlıkların devralınması için devlete ait fonların kullanılmasına odaklanmaktadır.[11]

Farklılıklar

Otoriter kapitalizmi uygulayan ülkelerde genellikle devlet kapitalizmi de bir ölçüde mevcuttur ve bunun tersi de mümkündür. Bu nedenle, eski Avustralya Başbakanı Kevin Rudd gibi kişiler arasında zaman zaman eşanlamlı olarak ele alınan terimler konusunda yaygın bir kafa karışıklığı bulunmaktadır.[12] Ancak, devlet kapitalizminin devlete ait kuruluşların kâr amacı güden faaliyetlerde yer aldığı bir sistem olması yönünden otoriter kapitalizm ile farklılık göstermektedir. Otoriter Kapitalizmde otoriter bir yönetimin piyasa ekonomisi ile birlikte var olduğu ya da en azından piyasa ekonomisinin unsurlarını benimsemeye çalıştığı bir sistem olması temel bir farktır. Bu fark Macaristan gibi ülkelerde "Transnational Institute" tarafından ortaya konmuştur.[3]

Tartışmalar

Otoriter kapitalizm, hem kapitalizmin otoriterlikle etkin bir şekilde bir arada var olabilme yeteneği hem de otoriter yönetim biçimlerine yönelik daha genel eleştiriler çerçevesinde, doğası gereği çeşitli yönlerden eleştirilere maruz kalmış bir siyasi-ekonomik modeldir. Bazı uzmanlar otoriter kapitalist modelin istikrarsız olduğu ve eninde sonunda yerini liberal kapitalizme bırakacağı konusunda hemfikirdir; Daniel W. Drezner şöyle demektedir: "Karşılaştırmalı siyaset alanındaki geleneksel görüş, toplumlar daha zenginleştikçe [...] daha fazla siyasi hesap verebilirlik talep ettikleri yönündedir".[1] Buna karşı çıkanlar ise kapitalist ülkelerin zenginliğinin artmasının otoriter rejimlerin teknolojiyi kendi yönetimlerini sürdürmek için daha iyi kullanmalarını sağladığını savunmaktadır.[13]

Eleştiriler

Foreign Policy dergisi için yazan Daniel W. Drezner, toplumlar zenginleştikçe vatandaşlarının daha fazla siyasi hesap verebilirlik ve demokrasi talep etmeye başladıklarını savunuyor. Bu nedenle, ekonomik büyümeyi başarılı bir şekilde teşvik eden kapitalist ekonomi politikalarının, otoriter bir yönetimin devamı için doğal olarak sakıncalı olacaktır. İnsanlar yaşam kaliteleri ve iletişim kaynaklarına erişimleri arttıkça insan hakları üzerindeki kısıtlamaların azaltılmasını isteyeceklerdir, bu nedenle başarılı bir ekonomi vatandaşların kaçınılmaz olarak otoriter hükûmetlere karşı ayaklanmasına yol açacaktır. Buna uygun bir örnek olarak Şah Muhammed Rıza Pehlevi dönemindeki İran İmparatorluğu gösterilebilir; bu otoriter kapitalist devlet sistemi inanılmaz bir büyüme göstermiş ancak yine de devrime yol açmıştır.[1]

Foreign Policy'de yazan Yuen Yuen Ang, otoriter rejimlerde bulunan ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamaların vatandaşların inovasyon ve girişimciliğe katılma yeteneklerine zarar verdiğini,[14] ülkenin ekonomik büyümesinde azalmaya yol açtığını savunuyor. John Lee, Michael Witt ve Gordon Redding, otoriter kapitalist yönetimlerin meşruiyetlerini esas olarak ekonomik büyüme sağlama becerilerinden aldıklarını ve dolayısıyla ekonomik büyümeye getirilen bu doğal kısıtlamanın eninde sonunda bu yönetimlerin çökmesine yol açacağını öne sürmektedirler.[10][15]

Ayrıca, otoriter kapitalist yönetimler, otoriter özelliklerine karşı sivil itaatsizlikle karşı karşıya kalmaktadırlar. 2005 yılında 87.000 kitlesel ayaklanma vakası yaşayan Çin gibi ülkelerde bu durum açıkça görülmektedir.[10]

Lee Kuan Yew, Singapur'un ekonomik modelinin geliştirilmesinde önemli bir figürdür

Savunma

John Lee ve Brahma Chellaney, otoriter kapitalizmin liberal kapitalizme karşı potansiyel bir rakip olduğunu savunmuş ve Çin gibi otoriter kapitalist ülkelerin son dönemdeki başarılarını bu savlarının temeli olarak kullanmışlardır.[10][13] Chellaney ayrıca, kapitalizmin unsurlarını kullanarak yönetimlerin, Çin'de kullanılan Büyük Güvenlik Seddi gibi hükûmete yönelik muhalefeti bastırmak için modern teknolojileri daha etkili bir şekilde kullanabileceğini belirtti.[13] Niv Horesh ayrıca Çin'in sunduğu otoriter kapitalist modelin, daha etkin karar verme süreçleri ile liberal kapitalizme uygulanabilir bir alternatif olduğunu savunuyor.[9][16]

Ayrıca Niv Horesh, serbest piyasa politikalarının , Margaret Thatcher'ın izlediği gibi otoriter politikaların artmasına yol açtığını savunuyor.[9] BuBu iddianın özünde, liberal kapitalist ülkelerde artan ekonomik eşitsizlik ve otomasyonun baltaladığı maddi konforu hangi yönetim sağlarsa vatandaşların o yönetimi destekleyeceği görüşü yatmaktadır. Ayrıca, eski Avustralya Başbakanı Kevin Rudd'un "Demokrasiler tıpkı şirketler gibi artık hacklenebilir" ifadesinde özetlendiği üzere, teknolojideki ilerlemelerle yeterli şekilde başa çıkamamanın liberal kapitalizme getirdiği meydan okumalar da gündeme getirilmektedir.[12] Bu teknolojik zorlukların yanı sıra, Michael Witt ve Gordon Redding aynı zamanda stratejik taksimat gibi yapısal sorunların çözümünde görünen bir başarısızlığa da işaret etti.[12] Anders Corr, Çin'in büyümesini, otoriter kapitalist sisteminin başarısına dair ikna edici bir delil olarak tanımlamıştır.[16]

Sasakawa Barış Vakfı'ndan Aaron Friedberg, otoriter kapitalist ulusların, kendi yönetim sistemlerini kurmak amacıyla Batı dünyasını istismar ederek, uluslararası düzeni yeniden şekillendirerek ve uluslararası aktörleri dışlayarak kullandıklarını savundu. Ayrıca Soğuk Savaş döneminden farklı olarak günümüz otoriter güçlerinin muhtemelen kendi rejimlerini pekiştirme çabalarında işbirliği yapmaya yöneleceklerini belirtmiştir.[17]

İş dünyası üzerindeki etkisi

Son senelerde, otoriter kapitalist devletler Macaristan ve Polonya'nın İş Yapma Kolaylığı skorları ve dereceleri aynı seviyede seyrederken, Singapur dünyanın zirvesinde kalmaya devam etmiş ve Çin önemli ölçüde iyileşmiştir.[18] Çin'in Küresel İnovasyon Endeksi sıralaması da önemli ölçüde iyileşirken, Macaristan ve Polonya'nın sıralamaları sağ popülist yönetime rağmen aynı seviyede seyretmektedir. Bu kanıtlar, otoriter kapitalizmin iş dünyası için son derece iş dünyası dostu ve cazip olabileceğini göstermektedir; bu kanıtlar ışığında, birçoklarının iddia ettiği gibi liberal demokrasilerin iş dünyası açısından otoriter kapitalizmden hala önemli ölçüde daha cazip olup olmadığı net değildir.[19]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ a b c d e f Drezner, Daniel (12 Kasım 2013). "The Mother of All Experiments in Authoritarian Capitalism Is About to Begin". Foreign Policy. 29 Ekim 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Eylül 2018. 
  2. ^ a b c d "Illiberal capitalism". Financial Times. 17 Ocak 2008. 2 Haziran 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Ağustos 2018. 
  3. ^ a b c Scheiring, Gábor (23 Nisan 2018). "Hungary's regime is proof that capitalism can be deeply authoritarian". Transnational Institute. 23 Ekim 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Haziran 2019. 
  4. ^ a b c Gat, Azar (August 2007). "The Return of Authoritarian Great Powers". Foreign Affairs. Council on Foreign Relations. 86 (4): 59-69. 2 Nisan 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Ekim 2018. 
  5. ^ Fuchs, Christian (29 Haziran 2017). "The Relevance of Franz L. Neumann's Critical Theory in 2017: Anxiety and Politics in the New Age of Authoritarian Capitalism" (PDF). Media, Culture & Society. 40 (5): 779-791. doi:10.1177/0163443718772147. 13 Ekim 2019 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Temmuz 2020. 
  6. ^ Fuchs, Christian (27 Nisan 2018). "Authoritarian Capitalism, Authoritarian Movements, Authoritarian Communication" (PDF). TripleC. 15 (2): 637-650. doi:10.1177/0163443718772147. 13 Ekim 2019 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Temmuz 2020. 
  7. ^ Bel, Germà (April 2006). "Against the mainstream: Nazi privatization in 1930s Germany" (PDF). Economic History Review. University of Barcelona. 63 (1): 34-55. doi:10.1111/j.1468-0289.2009.00473.x. 28 Aralık 2019 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Temmuz 2020. 
  8. ^ a b c d Gat, Azar (14 Haziran 2007). "The return of Authoritarian Capitalists". The New York Times. 26 Kasım 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Ağustos 2018. 
  9. ^ a b c "The West is blind to the appeal of China's model of authoritarian capitalism". Business Insider. 19 Temmuz 2015. 23 Ekim 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Ağustos 2018. 
  10. ^ a b c d e Lee, John (18 Haziran 2009). "Western Vs. Authoritarian Capitalism". The Diplomat. 23 Ekim 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Eylül 2018. 
  11. ^ Carney, Richard (2018). Authoritarian Capitalism. Cambridge University Press. ISBN 9781108186797. 
  12. ^ a b c Rudd, Kevin (16 Eylül 2018). "The Rise of Authoritarian Capitalism". The New York Times. 27 Nisan 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Haziran 2019. 
  13. ^ a b c "The Challenge from Authoritarian Capitalism to Liberal Democracy". China-US Focus. 4 Ağustos 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Ekim 2018. 
  14. ^ Ang, Yuen Yuen (16 Nisan 2018). "Autocracy With Chinese Characteristics Beijing's Behind-the-Scenes Reforms". Foreign Affairs. 29 Ekim 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Ekim 2018. 
  15. ^ Witt, Michael A.; Redding, Gordon (December 2013). China: Authoritarian Capitalism. The Oxford Handbook of Asian Business Systems. doi:10.1093/oxfordhb/9780199654925.001.0001. ISBN 9780199654925. 
  16. ^ a b Corr, Anders (16 Mart 2016). "The Tipping Point Of China's Authoritarian Capitalism". Forbes. 10 Nisan 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Haziran 2019. 
  17. ^ Friedberg, Aaron (August 2017). "The Authoritarian Challenge" (PDF). The Sasakawa Peace Foundation. 20 Mayıs 2019 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Kasım 2018. 
  18. ^ Kinderman, Daniel (2021). "Authoritarian Capitalism and Its Impact on Business". IIIT (İngilizce). doi:10.47816/02.001.23. 1 Eylül 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Aralık 2023. 
  19. ^ Kinderman, Daniel P. (30 Aralık 2020). "Authoritarian Capitalism and its Impact on Business" (İngilizce). Rochester, NY. 

İlgili Araştırma Makaleleri

Sosyalizm, sosyal ve ekonomik olarak toplumsal refahın, katılımcı bir demokrasiyle gerçekleşeceğini ve üretim araçlarının hakimiyetinin topluma ait olduğunu savunan, işçi sınıfının yönetime katılmalarına ağırlık veren, özel üretim yerine kamu bazlı üretimi destekleyen, telkin ve propagandalarını eğitim, tarım ve vergi reformları üzerinde yoğunlaştıran ekonomik ve siyasi bir teoridir. Siyasi yelpazede ve dünyanın çoğu ülkesinde sosyalizm, standart sol ideoloji olarak kabul edilir. Sosyalizm türleri, kaynak tahsisinde piyasaların ve planlamanın rolüne ve kuruluşlardaki yönetim yapısına göre değişir.

<span class="mw-page-title-main">Anarko-kapitalizm</span> ekonomik teori ve politik felsefe

Anarko kapitalizm özel mülkiyet hakkına, iktidar müdahalesinin reddine ve temel toplumsal etkileşim mekanizması olarak rekabete dayalı serbest piyasanın savunusuna dayanan siyasal düşüncedir. Anarko-kapitalizm, özel mülkiyeti şu şartlarda meşru görür: bir emek ürünü ise, ticaret etkinliğinin bir sonucu ise veya hediye olarak elde edilmiş ise. Ekole göre, anarko kapitalist toplumda; serbest piyasa işleyişini, toplumsal kurumları, yasa uygulamalarını, güvenliği ve altyapıyı, devlet yerine kâr amaçlı rekabete dayalı şirketlerin, yardım derneklerinin veya gönüllülüğe dayanan birliklerin düzenlemesi öngörülür.

Kapitalizm ya da diğer adlarıyla sermayecilik ve anamalcılık, üretim araçlarının özel mülkiyetine ve kâr amacıyla işletilmesine dayanan ekonomik sistemdir. Kapitalizmin tanımlayıcı özellikleri arasında sermaye birikimi, rekabetçi piyasalar, fiyat sistemleri, özel mülkiyet, mülkiyet haklarının tanınması, kişisel çıkar, ekonomik özgürlük, meritokrasi, iş ahlakı, tüketici egemenliği, ekonomik verimlilik, hükûmetin sınırlı rolü, kâr güdüsü, kredi ve borcu mümkün kılan finansal bir para ve yatırım altyapısı, girişimcilik, metalaşma, gönüllü değişim, ücretli emek, mal ve hizmet üretimi, inovasyon ve ekonomik büyümeye güçlü bir vurgu yer alır. Bir piyasa ekonomisinde kararlar ve yatırımlar, servet, mülk veya sermaye ya da üretim kapasitesini yönlendirme yeteneğine sahip kişiler tarafından belirlenir. Fiyatlar, mal ve hizmetlerin dağıtımı ise büyük ölçüde mal ve hizmet pazarlarındaki rekabet tarafından şekillendirilir.

Demokratik sosyalizm, sosyalist piyasa ekonomisi içinde ekonomik demokrasi, işyeri demokrasisi ve işçilerin öz yönetimine veya alternatif bir merkeziyetçi planlı sosyalist ekonomi biçimine özel bir vurgu yaparak, siyasi demokrasiyi ve bir tür sosyal sermayeli ekonomiyi destekleyen solcu bir siyaset felsefesidir. Demokratik sosyalistler, kapitalizmin doğası gereği özgürlük, eşitlik ve dayanışma değerleriyle bağdaşmadığını ve bu ideallerin ancak sosyalist bir toplumun gerçekleştirilmesiyle elde edilebileceğini savunuyorlar. Çoğu demokratik sosyalist, sosyalizme kademeli bir geçiş arayışında olsa da, demokratik sosyalizm, sosyalizmi kurmanın aracı olarak devrimci veya reformist siyaseti destekleyebilir. Demokratik sosyalizm, 20. yüzyılda Sovyetler Birliği'nde ve diğer ülkelerde tek parti devletine doğru gerilemeye karşı çıkan sosyalistler tarafından popülerleştirildi.

<span class="mw-page-title-main">Antikapitalizm</span>

Antikapitalizm ya da kapitalizm karşıtlığı, bugüne kadar genel veya özel bir isim almamışsa da, genellikle sosyalist ya da anarşist politik görüşlü insanların istediği düzen biçiminin bir parçasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Liberal demokrasi</span> Siyasi ideoloji ve hükûmet biçimi

Liberal demokrasi veya Batı demokrasisi, temsilci demokratik bir hükûmet biçimi altında işleyen liberal siyasi bir ideolojinin birleşimidir. Birden fazla ayrı siyasi partinin katıldığı seçimler, hükûmetin farklı kollarına güçler ayrılığı, günlük yaşamda açık bir toplumun bir parçası olarak hukukun üstünlüğü, özel mülkiyetle piyasa ekonomisi, insan haklarının, medeni hakların, medeni özgürlüklerin ve siyasi özgürlüklerin eşit şekilde korunması gibi özelliklere sahiptir. Uygulamada sistemini tanımlamak için liberal demokrasiler genellikle hükûmetin yetkilerini belirleyen ve toplumsal sözleşmeyi güvence altına alan bir anayasaya başvururlar, bu anayasa ya kodifiye edilmiş ya da kodifiye edilmemiş olabilir. 20. yüzyılın ikinci yarısında genişleme döneminden sonra liberal demokrasi, dünyadaki yaygın bir siyasi sistem haline geldi.

Karma ekonomi, kamu hizmetleri, güvenlik, askeriye, refah ve eğitim gibi hem özel işletmeleri hem de kamulaştırılmış devlet hizmetlerini kabul eden bir ekonomik sistemdir. Karma ekonomi aynı zamanda halkı, çevreyi veya devletin çıkarlarını korumaya yönelik bir tür düzenlemeyi de teşvik eder.

<span class="mw-page-title-main">Avrupa'nın ekonomik tarihi</span>

Avrupa'nın ekonomik tarihi, Avrupanın geçmişte yaşadığı ekonomik olguların nasıl geliştiği ve bunun dönemlerini açıklar.

Sosyal piyasa ekonomisi, rekabet ekonomisi temeline dayalı olan; özgür girişimi, piyasa ekonomisi içinde genellikle bir sosyal devlet hedefleyen, sosyal politikaların yanı sıra regülasyoncu serbest piyasa kapitalist ekonomik sistemini birleştiren bir sosyoekonomik modeldir.

Otoriteryanizm veya otoriterlik, siyasi çoğulculuğun reddedildiği, siyasi statükonun ve müesses nizamın korunması için güçlü merkezi otoritenin kullanıldığı ve hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, demokratik oy kullanma hakkı gibi unsurların azaltıldığı bir siyasi sistemdir. Siyasi bilimciler, otoriter hükûmet biçimlerinin çeşitliliklerini tanımlayan birçok tipoloji oluşturmuşlardır. Otoriter rejimler, otokratik veya oligarşik olabilir ve bir parti veya askerî güç üzerine kurulabilir. Demokrasi ile otoriterlik arasında belirsiz bir sınırı olan devletler bazen "karma demokrasiler", "hibrit rejimler" veya "rekabetçi otoriter" devletler olarak nitelendirilmiştir.

Devlet kapitalizmi, ticari birimlerin ücretli emeğin sisteme dahili ve merkezi yönetim anlayışıyla devlet tarafından kapitalist bir şekilde yönetildiği ve üretim araçlarının organize edildiği ekonomik sistemleri ifade eden bir kavramdır.

Refah kapitalizmi, kapsamlı refah politikalarının dahil edildiği kapitalist ekonomileri ifade eder. Başka bir anlatımla refah kapitalizmi, bir refah devletinin yasa ve uygumalarıyla geleneksel serbest piyasa ilkelerinin birleşimidir.

Ekonomik sistem, bir toplumda mal ve hizmetlerin üretimini, ticaretini, dağıtımını ve kaynakların üretime tahsis edilmesini düzenleyen, ayrıca üretimi kimlerin yapacağına karar veren uygulama ve ilkeler bütünüdür.

<span class="mw-page-title-main">Küreselleşme karşıtlığı</span>

Küreselleşme karşıtlığı, kurumsal kapitalizmin küreselleşmesine karşı eleştirel ve toplumsal bir harekettir.Bu hareket aynı zamanda küresel adalet hareketi, alternatif küreselleşme, anti kurumsal küreselleşme hareketi ve neoliberal küreselleşme karşıtı hareket olarak da bilinir.

Yeni Demokrasi ya da Yeni Demokratik Devrim, Mao Zedong'un "dört sınıf bloku" teorisi kapsamında, Çin Devrimi sonrasında kurulan Çin'deki demokrasi anlayışı ifade eden terim. Bu teoriye göre; devrim sonrası Çin'de gelişecek demokrasi farklı bir yol izleyecek, batılı devletlerde yer alan parlamenter sistem ve liberal ekonomiden farklı olarak, Sovyet türünde bir örgütlenme modeli ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ekonomisi türüne adapte olmuş bir demokrasi türü oluşacaktı. Bu kavramın literatüre girmesinin ardından geçen sürede, Yeni Demokrasi kavramı benzer gerekçeleri ile diğer ülke ve bölgelerde uyarlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Gulaş Komünizmi</span>

Gulaş Komünizmi veya Macar siyasetçi János Kádár'dan esinlenerek konulan ismiyle Kadarizm, Macaristan Halk Cumhuriyeti'nde, 1960'lı yıllardan, Orta Avrupa'da komünist rejimlerin çöktüğü 1980'lerin sonuna kadar uygulanmaya devam eden rejime verilen ad. Ekonomisinde barındırdığı serbest piyasa unsurları ve diğer Doğu Bloku ülkelerine nısbeten insan hakları karnesinin müspet görünümüyle, Macaristan'daki sosyalist uygulama, Sovyet Bloku ülkelerinden oldukça farklı tezahür ediyordu.

Sosyalist piyasa ekonomisi, Çin Halk Cumhuriyeti'nde uygulanan ekonomik model. Deng Şiaoping'in getirdiği ekonomik reformlardan ortaya çıkan açık piyasa ekonomisi çerçevisinde ekonominin büyük oranda Kamu İktisadi Teşebbüsleri'nden oluşmasına dayanır. İdeolojik açıdan bu sistemin esas mantığı, Çin'in sosyalist üretim biçiminin erken bir evresini oluşturan sosyalizmin birincil evresinde bulunması ve bu nedenle küresel bir pazar sistemi kapsamında kapitalist teknikler benimsemesi gerekmesidir. Buna rağmen, bu sistem yaygın olarak devlet kapitalizminin bir türü olduğu belirtilmiştir.

Gözetim kapitalizmi temelinde kar elde etmeyi amaçlayan, kişisel verilerin metalaştırılması üzerine yoğunlaşmış bir ekonomik sistemdir. Kişisel veriler işlenerek alınıp satılacak bir meta haline geldiğinden beri dünyadaki en değerli kaynaklardan biri olmuştur. Gözetim kapitalizminin konsepti, Shoshana Zuboff’un tanımlamasına göre, GoogleAdWords’un liderliğinde yükselen reklam şirketlerinin müşterileri daha net olarak hedef alabilmek için kişisel verilerin kullanımının yaratacağı imkanları görmesi ile ortaya çıkmıştır.

Topluluk kapitalizmi veya komüno-kapitalizm, bir bütün olarak topluluğun refahına ve sürdürülebilirliğine öncelik veren bir kapitalizm yaklaşımıdır. Topluluk bir metropolitan alan, bölge veya bütün bir ülke olabilir.

Kapitalizm, üretim araçlarının özel mülkiyetine dayalı bir ekonomik sistemdir. Genellikle kârın, serbest ticaretin, sermaye birikiminin, gönüllü mübadelenin, ücretli emeğin vb. ahlaki açıdan meşru olduğu anlamına gelir. Ortaya çıkışı, gelişimi ve yayılması kapsamlı araştırma ve tartışmaların konusudur. Tartışmalar bazen temel tarihsel verilerin başlıca sorulara nasıl dayanacağı üzerine odaklanmaktadır. Temel tartışma parametreleri arasında şunlar yer almaktır: kapitalizmin ne ölçüde doğal olduğu, ne ölçüde belirli tarihsel koşullardan kaynaklandığı; kökenlerinin kentlerde ve ticarette mi yoksa kırsal mülkiyet ilişkilerinde mi yattığı; sınıf çatışmasının rolü; devletin rolü; kapitalizmin ne ölçüde Avrupa'ya özgü bir yenilik olduğu; Avrupa emperyalizme ilişkisi; teknolojik değişimin kapitalizmin itici gücü mü yoksa yalnızca ikincil bir yan ürünü mü olduğu; ve insan toplumlarını örgütlemenin en faydalı yolu olup olmadığı mı?