İçeriğe atla

Otopsi kimyası

Otopsi

Otopsi kimyası, nekrokimya veya ölüm kimyası, ölü bir organizmanın kimyasal yapılarının, reaksiyonlarının, süreçlerinin ve parametrelerinin araştırıldığı bir kimya alt disiplinidir. Ölüm sonrası kimya, adli patolojide önemli bir rol oynar. Camsı sıvı, beyin omurilik sıvısı, kan ve idrarın biyokimyasal analizleri ölüm nedeninin belirlenmesinde veya adli vakaların aydınlatılmasında önemlidir.[1]

Ölüm sonrası aralık

Otopsi aralığı, ölümden bu yana geçen süredir. Ölümden sonra vücut sıvılarının kimyasal ve biyokimyasal analizi, ölümden sonraki nedeni ve zamanı değerlendirmek için önemli bir kimyasal yaklaşımdan daha önemlidir. Ölüm sonrası aralığı tahmin etmek için kullanılabilecek birkaç farklı yöntem vardır.

Vitreus Humor (Camsı sıvı) Analizi

Camsı sıvı lens ve retina arasında bulunmaktadır.

Camsı sıvı, gözün camsı gövdesinde dört ila beş mililitre renksiz jeldir. Konumu ve camsı sıvının inert (kimyasal reaksiyona girmeyen) doğası nedeniyle, vücudun geri kalanında meydana gelen bazı ölüm sonrası değişikliklere karşı dirençlidir. Bu durum yaştan, cinsiyetten veya ölüm nedeninden etkilenmediği gerçeğiyle birlikte, ölümden sonraki süreyi belirlemede onu faydalı kılmaktadır.[2] Aynı zamanda bir DNA kaynağı olarak veya hastalıkların teşhisi için de faydalıdır. Camsı sıvı; sodyum, potasyum, klor, kalsiyum ve magnezyum dahil ancak bunlarla sınırlı olmamak üzere çeşitli elektrolitler içermektedir. Bu elektrolitlerin konsantrasyonları, analizörler ile ölçülebilmektedir ve çeşitli denklemlerle ölümden bu yana geçen süre ile ilişkilendirilebilmektedir.[2] Çeşitli denklemler vardır çünkü her çalışmanın farklı sonuçları vardır. Bu da farklı denklemlerle sonuçlanmaktadır. Bunun nedeni, deneylerde fazla faktör ve farklılığın olmasıdır. Tek bir denklemin diğerlerinden daha iyi olduğu belirlenememektedir. Bu faktörlerden biri sıcaklıktır. Daha yüksek sıcaklıklarda, konsantrasyonlar daha az kararlıdır buna bağlı olarak numunenin bozulması hızlanmaktadır.[3] Sıcaklık, numune laboratuvara girdikten sonra kontrol edilebilmektedir ancak o zamana kadar vücut, bulunduğu ortamla aynı sıcaklıkta olacaktır. Soğuk tutulmayan bir numune için aynı denklem kullanılırsa soğuk tutulan numuneler için ise sonuç doğru olmayacaktır. Farklı denklemler bulunmuş olsa da genel eğilimler uyum içindedir. Ölüm zamanı arttıkça camsı sıvıdaki potasyum konsantrasyonu yükselmektedir. Sodyum ve kalsiyum konsantrasyonları düşmektedir. Potasyumun sodyuma oranı zamanla doğrusal olarak azalmaktadır. Potasyum düzeylerinin ölümden sonra yükselmesinin nedeni, hücre zarında, konsantrasyonun kan plazmasındaki potasyum düzeyleriyle dengeye ulaşmasını sağlayan bir sızıntıdır. Bu yöntem kesin değildir ancak ölümden bu yana geçen süre için iyi bir tahmin elde edilebilmektedir.[2]

Beyin omurilik sıvı analizi

Beyin omurilik sıvısı beyin ve omurilikte bulunan berrak ve renksiz bir sıvıdır. Beyin omurilik sıvısının temel görevi mekanik ve immünolojik koruma sağlamaktır.[4]  Ayrıca, beyne patojenler girdiğinde bağışıklık hücrelerinin o bölgeye intikal etmesini kolaylaştırmaktadır.[4] Bir yandan da nöronlar arasındaki atıkları temizlemektedir.[4] Doğru yorumlanmış testler, beyin omurilik sıvısını (BOS) çeşitli hastalıkların teşhisinde önemli bir araç haline getirebilmektedir. BOS'un doğru değerlendirilmesi, hangi testlerin isteneceğini, hastanın yaşı için normal aralıkları ve testin sınırlamalarını bilmeye bağlıdır.[5] Beyin omurilik sıvısında üre, glikoz, potasyum, klorür, sodyum, protein, kreatinin, kalsiyum, alkalin fosfataz ve kortizol gibi ölçülebilen çeşitli maddeler vardır.[6] Bu maddelerin bazılarının konsantrasyonlarına bakılarak kişinin nasıl öldüğü hakkında farklı şeyler öğrenilebilmektedir. Örneğin, yüksek üre seviyeleri böbrek hasarını gösterebilmektedir. Stres altında salınan hormon olan yüksek kortizol seviyeleri, şiddetli bir ölüme işaret edebilmektedir. Sodyum ve Potasyum da ölümden bu yana geçen süreyi tahmin etmek için beyin omurilik sıvısında ölçülebilir,  ancak daha düşük bir korelasyona sahip olduğu için camsı sıvının kullanılması kadar doğru değildir.[3]

Toksikolojik analiz

Toksikoloji, toksik maddelerin kimyasal ve fiziksel özelliklerinin bilimini ifade etmektedir. Bir vücuttan alınan örnekler, uyuşturucu veya diğer toksik maddeler için analiz edilmektedir. Konsantrasyonlar ölçülerek maddenin ölüme katkısı belirlenebilmektedir. Bu işlem konsantrasyonları ölümcül sınırlarla karşılaştırarak yapılmaktadır. Analiz edilen en yaygın örnekler kan, idrar, böbrek, karaciğer ve beyindir. Kan örneklerinde madde genellikle bulunabilmektedir. Ancak karaciğer, böbrekler ve idrarda metabolit bulunabilen tek madde olabilir. Bir metabolit, orijinal maddenin sindirim ve/veya diğer biyolojik süreçlerden geçtikten sonra parçalanmış halidir. Maddelerin metabolize olması ve vücudu terk etmesi saatlerden haftalara kadar sürebilmektedir ve vücudun farklı bölgelerinde farklı alıkonma sürelerine sahip olabilmektedir.  Örneğin kokain kanda iki ila on gün arasında tespit edilebilirken, idrarda iki ila beş gün arasında tespit edilebilir. Adli toksikolojik analizlerde, doğru örnek seçimi, örnek alma yöntemi, örneğin saklanması, laboratuvara gönderilmesi ve analize hazırlanması belirli bir sistematik düzen içinde yapılmalıdır.[7] Örneği alan kişinin, analizi yapan ve sonuçlarını yorumlayan toksikoloğun/farmakoloğun, kimyasal maddenin bozulmasını, metabolitleri ve kontaminantlarının neler olabileceğini, analizi nasıl etkileyeceğini bilmesi gerekir.[7]

Kan tahlili

Toksikoloji testi için kan kullanıldığında, kötüye kullanılan ilaçlar analizin olağan hedefleridir. Aranabilecek diğer maddeler, kişiye reçete edildiği bilinen ilaçlar veya şüpheleniliyorsa zehirlerdir.[8] Benzer biçimde, ilaçlarını düzenli alması gereken bazı hastalarda, örneğin epilepsi hastalarında, kanda olması gereken ilaç konsantrasyonunun bulunmayışı, kişinin bir nöbet geçirerek öldüğü varsayımını güçlendirebilmektedir.[7]

Doku analizi

Ölüm nedenini belirlemeye yardımcı olmak için dokular analiz edilebilmektedir. En sık analiz edilen doku örnekleri karaciğer, böbrek, beyin ve akciğerlerdir.

Saç ve tırnak analizi

Birçok maddenin saçta uzun süre kalması nedeniyle uyuşturucu kullanımı veya zehirlenme öyküsü olup olmadığını belirlemek için saç örnekleri ölüm sonrası analiz edilebilmektedir. Saçlar bölümlere ayrılarak ay bazında analiz yapılabilmektedir. Tırnaklar ve saç kökleri de DNA kanıtı için analiz edilebilmektedir.

Mide içeriği

Mide içeriği de analiz edilebilmektedir. Bu, sindirim aşamasına bakarak ölüm sonrası aralık tanımlamasına yardımcı olabilmektedir. İçeriği eğer bilinmiyorsa bir ölüm nedeninin belirlenmesine yardımcı olmak için ilaçlar veya zehirler için de analiz edilebilmektedir.

Ölüm sonrası teşhis

Ölüm sonrası tanı, biri öldükten sonra bir hastalığı teşhis etmek için ölüm sonrası kimya analiz testlerinin kullanılmasıdır. Bazı hastalıklar ölüme kadar bilinememektedir ya da daha erken teşhis konulamamaktadır. Hastalıkların teşhis edilmesinin bir yolu, kandaki veya diğer numune türlerindeki belirli maddelerin konsantrasyonlarının incelenmesidir. Örneğin dehidrasyon, camsı sıvadaki normal kreatinin seviyeleri ile artan üre nitrojen, sodyum ve klorür seviyeleri aranarak teşhis edilebilmektedir. Aynı şekilde endokrin bozuklukları, hormon konsantrasyonlarına ve epinefrin ve insülin seviyelerine bakılarak teşhis edilebilmektedir.[9]

Ölüm sonrası biyokimya

Kan pH'ı ve çeşitli kimyasalların konsantrasyonları, ölüm sonrası aralık olarak da bilinen kurbanın ölüm zamanını belirlemeye yardımcı olmak için bir cesette test edilmektedir. Bu kimyasallar arasında laktik asit, hipoksantin, ürik asit, amonyak, NADH ve formik asit bulunmaktadır.[10]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ "Postmortem chemistry update part I" (PDF). DOI 10.1007/s00414-011-0625-y. 5 Mart 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. 
  2. ^ a b c Yang, Mingzhen; Li, Huijun; Yang, Tiantong; Ding, Zijiao; Wu, Shifan; Qiu, Xingang; Liu, Qian (2018). "A Study on the Estimation of Postmortem Interval Based on Environmental Temperature and Concentrations of Substance in Vitreous Humor". Journal of Forensic Sciences (İngilizce). 63 (3): 745-751. doi:10.1111/1556-4029.13615. ISSN 1556-4029. 11 Haziran 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Haziran 2021. 
  3. ^ a b "Estimation of post-mortem interval: A comparison between cerebrospinal fluid and vitreous humour chemistry". Journal of Forensic and Legal Medicine (İngilizce). 36: 144-148. 1 Kasım 2015. doi:10.1016/j.jflm.2015.09.017. ISSN 1752-928X. 11 Haziran 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Haziran 2021. 
  4. ^ a b c Taybaş, Çağlayan (14 Kasım 2018). "Beyin Omurilik Sıvısı Nedir ve Görevleri Nelerdir?". Sinirbilim. 6 Ağustos 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Haziran 2021. 
  5. ^ Seehusen, Dean A.; Reeves, Mark M.; Fomin, Demitri A. (15 Eylül 2003). "Cerebrospinal fluid analysis". American Family Physician. 68 (6): 1103-1108. ISSN 0002-838X. PMID 14524396. 6 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Haziran 2021. 
  6. ^ "Cerebrospinal fluid: postmortem biochemical study". Journal of Clinical Forensic Medicine (İngilizce). 12 (3): 153-156. 1 Haziran 2005. doi:10.1016/j.jcfm.2004.11.001. ISSN 1353-1131. 11 Haziran 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Haziran 2021. 
  7. ^ a b c "Adli toksikoloji analizlerinde biyolojik örnek ve analitik yöntem seçimleri" (PDF). 11 Haziran 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 11 Haziran 2021. 
  8. ^ "Blood Tests | NHLBI, NIH". www.nhlbi.nih.gov. 21 Aralık 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Haziran 2021. 
  9. ^ "Postmortem chemistry". www.pathologyoutlines.com. 10 Nisan 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Haziran 2021. 
  10. ^ Donaldson, Andrea E.; Lamont, Iain L. (21 Kasım 2013). Appanna, Vasu D. (Ed.). "Biochemistry Changes That Occur after Death: Potential Markers for Determining Post-Mortem Interval". PLoS ONE (İngilizce). 8 (11): e82011. doi:10.1371/journal.pone.0082011. ISSN 1932-6203. PMC 3836773 $2. PMID 24278469. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Toksikoloji</span> Canlı organizmalara zararlı olan maddelerin incelenmesi

Toksikoloji ya da ağı bilimi, kimyasallar ile biyolojik sistem arasındaki etkileşimleri, zararlı sonuçları yönünden inceleyen ya da kimyasalların zararsızlık limitlerini belirleyen bilim dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Su</span> H2O formülüne sahip kimyasal bileşik, yaşam kaynağı

Su, Dünya üzerinde bol miktarda bulunan ve tüm canlıların yaşaması için vazgeçilmez olan, kokusuz ve tatsız bir kimyasal bileşiktir. Sıklıkla renksiz olarak tanımlanmasına rağmen kızıl dalga boylarında ışığı hafifçe emmesi nedeniyle mavi bir renge sahiptir.

<span class="mw-page-title-main">Sodyum</span> atom numarası 11 olan kimyasal element

Sodyum, periyodik cetvelde Na simgesi ile gösterilen ve atom numarası 11 olan element. Sodyum yumuşak ve kaygan bir metal olup alkali metaller grubuna aittir. Doğal bileşiklerin içinde bol miktarda bulunur. Yüksek oranda reaktiftir, sarı bir alevle yanar, su ile şiddetli reaksiyon verir ve havada hızla oksitlenir. Dolayısıyla, vazelin, gazyağı gibi hava ve su ile temasını kesecek bir ortamda saklanması gerekir.

<span class="mw-page-title-main">Potasyum</span> sembolü K ve atom numarası 19 olan kimyasal element

Potasyum, bir kimyasal elementtir. Simgesi K ve atom numarası 19 dur. Potasyum adını izole edildiği Potas olarak da bilinen potasyum karbonattan almıştır. Potasyum yumuşak, gümüş-beyaz renkli alkali bir metaldir. Doğada deniz suyunda ve pek çok mineralde diğer elementlere bağlı olarak bulunur. Havada hızla oksitlenir ve suya karşı da çok aktiftir. Potasyum, pek çok açıdan sodyuma kimyasal olarak benzese de yaşayan organizmalarda, özellikle de hayvan hücrelerinde, sodyumdan farklı muamele görür. Kandaki seviyesinin düşük olmasına hipokalemi, yüksek olmasına hiperkalemi denir.

<span class="mw-page-title-main">Ödem</span>

Ödem, kan sıvısının damar dışına çıkması ve hücreler arasındaki sıvının artışı olgusudur. Ödemin yaygın biçimine anazarka (anasarca) denir. Ödem olgusunun temel ilkesi, kan sıvısı ile hücre dışı (ekstrasellüler) sıvı arasındaki dengenin yitirilmesidir. İnsan vücudunda ortalama 40 litre sıvı vardır. Bu sıvının yaklaşık ½ ‘si hücrelerin içindedir. Öteki yarısı ise kanı, lenf sıvısını ve hücreler arasındaki sıvıyı oluşturur. Kan ve lenf sıvılarının dengesini proteinler sağlar. Bunların dışındaki sıvı türlerinin dengesi elektrolitlere bağlıdır. Hücre içi sıvı dengesini potasyum, hücre dışı sıvı dengesini ise sodyum denetler.

<span class="mw-page-title-main">Zehirlenme</span> Kimyasal bir maddenin canlı üzerindeki patolojik etkisidir

Zehirlenme, kimyasal bir maddenin canlı organizma üzerindeki patolojik etkisidir. Görece küçük miktarlarda kimyasal ya da biyokimyasal etki gösteren zehir, süresi ve ağırlığı değişebilen bir hastalık haline ya da ölüme yol açar. Adli tıp uzmanları, zehirlenme olgularını 3 orijine ayırarak inceler:

  1. Kaza
  2. İntihar
  3. Cinayet
pH Sulu bir çözeltinin asitlik veya bazlık seviyesinin ölçümü

pH, bir çözeltinin asitlik veya bazlık derecesini tarif eden ölçü birimidir. pH'in açılımının ne olduğu kesin olarak bilinmese de genellikle "potential of hydrogen" veya "power of hydrogen" olduğu varsayılır.

<span class="mw-page-title-main">Albümin</span> İnsan ve diğer memeli hayvanların kan plazmasında bulunan en yaygın proteindir.

Kısaca albümin diye de bilinen serum albümini, insan ve diğer memeli hayvanların kan plazmasında bulunan en yaygın proteindir. Kanda bulunan proteinlerin %60'ını oluşturur. Ayrıca, doku sıvılarında, özellikle kas ve deride, az miktarda gözyaşı, ter, mide suları ve safrada da bulunur. Vücuttaki toplam albüminin %30-40'ı kandadır. Yağ asitleri ve çeşitli başka maddeleri kanda taşımasının yanı sıra en önemli işlevi, kan ile doku sıvıları arasında suyun dengelenmesini sağlamaktır.

<span class="mw-page-title-main">Aldosteron</span> Stereoid yapılı hormon

Aldosteron böbrek üstü bezlerinin kabuk katmanı Zona Glomerulosa'da üretilen, kanda sodyum ve potasyum dengesini düzenleyen bir mineralokortikoiddir.

<span class="mw-page-title-main">Diyaliz</span>

Böbrek diyalizi böbrekleri artık bu işlevleri doğal olarak yapamayan kişilerde fazla su, çözünen maddeler ve toksinlerin kandan uzaklaştırılması işlemidir. İlk başarılı diyaliz 1943 yılında gerçekleştirilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">İdrar</span>

İdrar, sidik veya çiş, insanda ve diğer pek çok hayvanda böbreklerde kanın filtrelenmesiyle oluşan sıvıdır. Böbreklerden üreter yoluyla idrar kesesine taşınan sıvı daha sonra üretra vasıtasıyla boşaltılır. İdrar oluşumu, vücutta mineral ve diğer maddelerin dengesinin sağlanmasında etkilidir. Vücutta olması gerekenden fazla olan veya vücuda zararlı olan maddeler idrar yolu ile dışarı atılır. İdrar, içinde erimiş ya da süspansiyon durumunda bulunan birçok maddeyi uzaklaştırır.

Hiponatremi bir elektrolit dengesizliği olup, Sodyum'un plazmadaki konsantrasyonunun 135 mEq/L'den daha az olmasıdır. Yetişkinlerde meydana gelen hiponatreminin ana sebebi, böbreklerden su emilimini sağlayan hormon olarak da bilinen Antidiüretik Hormon (ADH)'ın fazla olması veya etkisinin sonucudur.

<span class="mw-page-title-main">İdrar analizi</span>

İdrar tahlili, idrar analizi veya ürinaliz çeşitli kimyasal ve mikroskobik incelemeler sonucunda idrardaki normal veya anormal metabolitleri, bakterileri veya hücresel elemanları saptamak için kullanılan tıbbi testlerdir. Teşhis koymak için kullanılan en yaygın yöntemlerden biridir Rosenbach testi, idrar testi, Webster testi, ürodinamik test, üroskopi de idrar analizi yöntemleridir.

<span class="mw-page-title-main">Kimyasal tesisi</span>

Kimyasal tesisi, genellikle büyük ölçekte kimyasallar üreten bir endüstriyel proses tesisidir. Bir kimyasal tesisinin genel amacı, maddelerin kimyasal veya biyolojik dönüşümü ve birbirlerinden ayrılması yoluyla maddi zenginlik yaratmaktır. Kimyasal tesisleri üretim sürecinde özel ekipmanlar, üniteler ve teknolojiler kullanırlar. Polimer, ilaç, gıda, bazı içecek üretim tesisleri, enerji santralleri, petrol rafinerileri veya diğer rafineri çeşitleri, doğal gaz işleme ve biyokimya tesisleri, su ve atık su arıtım tesisleri, kirlilik kontrol ekipmanları gibi diğer tesis çeşitlerinin hepsi, akışkan sistemleri ve kimyasal reaktör sistemleri gibi kimyasal tesis teknolojilerine benzer teknolojiler kullanmaktadır. Bazı kaynaklar bir petrol rafinerisinin, bir ilaç veya bir polimer üreticisinin de bir kimyasal tesisi olarak kabul etmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Vücut sıvısı</span> yaşayan insanların vücutlarının içinden çıkan sıvılar; vücuttan atılan veya salgılanan sıvılarla normalde olmayan vücut suyunu içerir

Vücut sıvıları veya biyosıvılar, insan vücudunda bulunan sıvılardır. Yağsız sağlıklı yetişkin erkeklerde toplam vücut suyu, toplam vücut ağırlığının %60'ı (%60-67) civarıdır; bu oran kadınlarda genellikle biraz daha azdır. Vücut ağırlığıyla ilişkili sıvının tam yüzdesi, vücut yağı yüzdesiyle ters orantılıdır. Örneğin, 70 kg olan yağsız bir erkeğin vücudunda 42 litre civarında su bulunur.

<span class="mw-page-title-main">Islak kimya</span>

Islak kimya, materyalleri analiz etmek için gözlem gibi klasik yöntemleri kullanan bir analitik kimya biçimidir. Analizlerin çoğu sıvı fazda yapıldığından ıslak kimya olarak adlandırılır. Islak kimya, laboratuvar tezgâhlarında birçok test yapıldığından, tezgâh kimyası olarak da bilinir.

İnsan vücudu ve vücuttaki tüm sıvılar bile kavramsal olarak tam olarak anatomik kompartmanlar olmamalarına rağmen vücuttaki suyun, çözünmüş maddelerin ve asılı kalmış elementlerin nasıl kümelendiği anlamında gerçek bir dağılımı temsil eden çeşitli sıvı kompartmanlarına (bölüm) bölünebilir. Vücuttaki iki ana sıvı kompartmanı intraselüler ve ekstraselüler kompartmandır. İntraselüler kompartman, organizmanın hücrelerinin toplam hacmidir; ekstraselüler kompartmandan hücre zarlarıyla ayrılır.

<span class="mw-page-title-main">Sistinozis</span>

İlk olarak 1903 yılında Abderhalden tarafından tıbbi literatürde tanımlanan Sistinozis hastalığı, amino asit sistininin oksitlenmiş dimeri olan lizozomların içinde sistin birikimi ile oluşan bir lizozomal depo hastalığı olarak sınıflandırılır. Sistinoz, lizozomal depo hastalığı bozuklukları grubuna ait belgelenmiş ilk genetik hastalıktır. Sistinozis hastalığı; başta böbrekler ve gözlerde olmak üzere kaslar, karaciğer, pankreas ve beyin gibi farklı organ ve dokularda hasara neden olan metabolik bir hastalıktır.

<span class="mw-page-title-main">Tıbbi test</span> tıbbi işlem

Tıbbi test; hastalıkları, hastalık süreçlerini, kişinin duyarlılığını saptamak, teşhis ve muayene etmek, izlemek veya bir tedavi sürecini belirlemek için yapılan tıbbi prosedürdür. Biyokimya ve moleküler teşhisle ilgili fiziksel ve görsel muayeneler, tanısal görüntüleme, genetik testler, kimyasal testler ve hücresel analizler gibi tıbbi testler uygun ortam ve koşullarda gerçekleştirilmektedir. Testler tıbbi aletler ile tıbbi laboratuvarlarda yapılır.

Tıbbi toksikoloji, tıbbın bir yan dalıdır. Toksik maddelere kazayla veya kasıtlı olarak maruz kalma sonucu ortaya çıkan akut ve kronik zehirlenmelerin önlenmesi, izlenmesi, değerlendirilmesi ve tedavisini kapsayan bilim dalıdır. Tıbbi toksikologlar, akut veya kronik zehirlenme, advers ilaç reaksiyonları (ADR'ler), aşırı dozda uyuşturucular, zehirlenmeler, endüstriyel kazalar ve diğer kimyasal maruziyetler dahil olmak üzere çok çeşitli sorunların değerlendirilmesi ve tedavisi ile ilgilenmektedir.