İçeriğe atla

Otokinetik etki deneyi

Otokinetik etki deneyi, algısal bir etki olan otokinetik etkiden faydalanarak grup içi sosyal normların oluşumunun incelemek üzere Muzaffer Şerif Başoğlu tarafından 1935 yılında gerçekleştirilmiş bir araştırmadır.[1]

Otokinetik Etki, karanlık veya uyaranlardan yoksun bir arka planda sabit bir ışığın hareket ediyor gibi algılandığı bir görsel algı yanılsamasıdır.[2] Bu nedenle, herhangi bir algı dayanağı olmayan belirsiz durumlarda grup normu oluşumunu araştırmak için otokinetik etkinin kullanılması uygun görülmüştür. Deney, aynı zamanda belirsizlik durumunda bireyin tek başına ve grup içinde belirlediği normların karşılaştırılması da amaçlanmıştır.[3]

Prosedür

Deney, Columbia Üniversitesi Psikoloji laboratuvarında tamamen karanlık odalarda gerçekleştirilmiştir. Deneyin yürütüldüğü bina içindeki deney odasının koordinatını bilmeyen katılımcılar, ışık ve ses geçirmeyen deney odasında arkalıksız bir iskemleye oturtulmuştur. Odanın sonundaki Işık uyaranı kapıdan 85 cm uzağa ve katılımcının oturduğu iskemleden 5 metre uzaklığa yerleştirilmiştir. Deneğin çalışma başlamadan önce herhangi bir ipucu edinme olasılığı göz önünde bulundurulduğundan, oda karartıldığında kaldırılmak üzere, düzeneğin önüne 4 bölmeli taşınabilir bir ekran konulmuştur. Deneyde 7–5 cm x 25 cm uzunluğundaki metal kutuda yer alan 1 mm boyutundaki delikten sızan ışık uyaran olarak kullanılmıştır.

Oda karartılmadan önce deneklere “Oda tamamen karanlık olunca size HAZIROL işareti vereceğim (Kalem vurma sesi) ve siz ışık noktasını göstereceksiniz. Kısa bir süre sonra ışık oynamaya başlayacak. Işığı görür görmez düğmeye basınız. Birkaç saniye sonra ışık kaybolacaktır. Işığın kat ettiği mesafeyi bana bildiriniz. Tahminlerinizi mümkün olduğu kadar doğru yapmaya çalışınız” yazılı bir not verilmiştir.[4]

Deneklere hareket edeceği bildirilen ışık, tüm deney boyunca sabit tutulmuştur. Deneklerin hareket mesafesi için bildirdikleri inç türünden değerler araştırmacı tarafından not edilmiştir. Katılımcının 30 saniye içinde cevap vermediği durumlarda ışık kapatılmış ve mesafe sıfır olarak not edilmiştir. Aynı uyaran arka arkaya 100 kere sunulmuş ve katılımcılardan toplamda 100 adet mesafe yargısı alınmıştır.

Metod

Katılımcılar

19-30 arası erkek katılımcılar, Columbia ve New York Üniversitesi ile Öğretmen Koleji (Teachers College) mezun ve öğrencilerinden oluşmuştur. Katılımcıların otokinetik etki hakkında bilgi sahibi olmadıklarından emin olunmuştur. Bireysel deneyler 19 kişi, grup deneyleri ise 40 kişi ile gerçekleştirilmiştir.

Deneyde iki koşul bulunmaktadır: Deneğin tek başına olduğu bireysel deney koşulu ve Deneğin grup içinde olduğu grup deneyi koşulu. Bu koşullar farklı iki şekilde değişimlenmiştir. Deneklerin bir kısmı önce tek başına daha sonra grup içerisinde test edilmiştir. Bu durum bireyin kendi normunu belirledikten sonra grubun bu norm üzerindeki etkisini belirlemek amacıyla oluşturulmuştur. Diğer denekler ise önce tanımadıkları bir grup ile daha sonra bireysel olarak deneye alınmıştır. Bu durumun amacı ise, grupla oluşturulan normun kişi tek başına iken sürekliliğini incelemektir.

Bireysel Deneyler

Bireysel deney koşulunda kişiler odaya tek tek alınmıştır. Kişilerin, fiziksel referans noktalarının olmadığı durumlarda yineleyen uyaranın göreli durumlarını referans alarak bir ölçüt oluşturabildikleri görülmüştür. Bireysel deneylerin diğer günlerde yapılan 2. ve 3. denemelerde kişiler, ilk deneyde oluşturdukları dayanak noktasını korumuştur. Ayrıca deney sonunda deneklerden alınan öz bildirimler de deneklerin bir referans noktası yokluğunda ışığın mesafesini belirlemede oldukça zorlandıklarını ve deney içindeki diğer yargılarını da belirledikleri ilk ölçütlere göre oluşturduklarını ortaya koymuştur.

Grup deneyleri

Grup deneylerinde her biri 2’şer ve 3’er kişiden oluşan 8 grup bulunmaktadır. Her iki grup kategorisinden de 4’er grup önce bireysel, daha sonra grup deneyine katılmıştır. Diğer 4 grup ise, önce grup deneyine daha sonra bireysel deney koşuluna katılmıştır. Deneyde katılımcılardan hareket mesafesi hakkındaki yargılarını sesli olarak söyledikten sonra deneycinin sesin kime ait olduğunu anlamasını sağlayacak şekilde önceden belirlenmiş renkteki tuşlara basması istenmiştir. Bireysel olarak varılan mesafe yargısı ile gruptaki bireylerin yargıları birbirine yaklaşmaya başlamıştır. Ancak önce bireysel deneye alınan katılımcılar, grup deneyinden önce kendi mesafe yargılarını oluşturmadıkları için grup normu ile çok fazla yakınlık göstermemiştir. Aynı zamanda önce grupla deneye alınan bireylerin, sonrasında katıldıkları bireysel deneydeki mesafe yargılarında grup normunu sürdürme eğiliminde olduğu görülmüştür.

Tartışma

Deneyin, sadece laboratuvar koşullarında norm oluşumunu gösterdiğini vurgulayan Şerif (1935), toplumsal olarak oluşturulmuş olan kalıp-yargı, gelenek, moda, değer ve ritüellerin o toplum içinde oluşturulduğu ve birey tarafından özümsenmesi ile de bireyin toplumsal olan veya olmayan çeşitli durumlarda tepkilerinin yönünü belirlemede önemli etkenler olabileceğini dile getirmiştir. Deneyin günlük hayatın açlık, cinsellik gibi durumlarını içermediğini, bahsedilen kalıp yargı gelenek gibi durumların da bir algı dayanağı özelliği taşıdıklarını vurgulayarak çalışma sonuçlarının bu gibi durumları içermemesine ve dayanak noktasına sahip olmamasına rağmen günlük yaşamdaki norm oluşumuna benzer özellikler ortaya koyduğunu belirtmiştir. Kişiler belirgin olmayan durumlarda kendi yargıları ile diğerlerinin yargılarını karşılaştırarak ortak bir yargıda buluşmaya çalışmaktadır. Burada grup tarafından kabul görme, sevilme gibi motivasyonlar dışında belirsiz bir olayı doğru tahmin etme güdüsü yatmaktadır.[5]

Kaynakça

  1. ^ Hortaçsu, N. (2012). En Güzel Psikoloji Sosyal Psikoloji. Ankara: İmge Kitabevi Yayıncılık.
  2. ^ Muzaffer Şerif, Carolyn W. Şerif (1996) Sosyal Psikolojiye Giriş I-II, Çevirenler: Mustafa Atakay, Aysun Yavuz, Sosyal Yayınlar, İstanbul
  3. ^ Sherif, M. (1935). A study of some social factors in perception. Archives of Psychology, 27(187)[1] 10 Haziran 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  4. ^ ŞERİF, Muzaffer (1985), Toplumsal Kuralların Psikolojisi (Çev. İsmail Sandıkçıoğlu), Alan Yayıncılık, İstanbul.
  5. ^ Sakallı, N. (2006) “Sosyal etkiler: Kim kimi nasıl etkiler” 2. Baskı, Ankara: Imge Kitabevi.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Kültür</span> toplumun antropoloji içindeki yaşam tarzı

Kültür veya ekin, toplumların kendilerine özgü olan ve gelecek nesillere aktardıkları maddi veya manevi her şey.

Toplumsal grup, üyeleri arasında etkileşim olan, ortak amaç ve çıkarlara sahip, belirlenen değer ve normları paylaşan insanların birlikteliğini ifade etmektedir. Toplumsal grup, hem sosyal psikolojinin hem de sosyolojinin çalışma konularından biridir. Bununla birlikte, psikologların ve sosyologların toplumsal grubu ele alış biçimleri farklılık göstermektedir.

<span class="mw-page-title-main">Telepati</span> bireyler arasında duyulardışı algılama yoluyla düşünce, fikir, duyum veya görüntünün aktarılması

Telepati ya da uzaduyum, bireyler arasında bilinen beş duyunun yardımı olmaksızın gerçekleştiği ileri sürülen bilgi aktarımıdır. Bir başka deyişle, telepati parapsikolojide incelenen paranormal bir yetenek olup, bireyler arasında duyular-dışı algılama yoluyla düşünce, fikir, duyum veya imajların aktarılmasını sağladığı ileri sürülen tesir irtibatıdır. Terim eski Yunancadaki “uzak” anlamına gelen tele (τηλε) sözcüğü ile “etkilenme, tesir almış olma, hissetme” anlamlarına gelen patheia (πάθεια) sözcüğünün birleştirilmesiyle elde edilmiş olup önceden kullanılan “düşünce aktarımı” teriminin yerini almak üzere SPR’nin kurucularından Fredric W. H. Myers tarafından 1882’de ortaya atılmıştır. Birçok Doğu Bloğu ülkesinde telepati yerine "bio enformasyon" terimi kullanılmıştır.

Toplumsallaşma, sosyalizasyon ya da sosyalleşme, toplumun mevcut değer ve normlarının bireylere öğretilmesi süreci olarak tanımlanabilir. Bu süreç içerisinde birey ferdi olduğu toplum içerisinde nasıl davranacağını öğrenir. Aynı zamanda, bireyin sahip olduğu ya da toplum tarafından verilen rollerin ve sahip olunan statülerin gerektirdiği davranış biçimlerini, toplumun kendilerinden beklentilerini öğrenir. Toplumsallaşma sürecinde birey kendi toplumunun bir üyesi olmayı, toplumu tarafından kabul gören davranış örüntülerini, insanın davranışlarına yön veren, bunları belirleyip şekillendiren temel toplumsal ve kültürel değerleri (normları) öğrenir. Öğrenmekle de kalmayıp bunları içselleştirip kendisine mal eder ve bu değer ve normlar doğrultusunda davranmaya başlar. Daha öz bir anlatımla, birey toplumu ile bütünleşir ve toplumunun bir parçası haline gelir.

Bellek ya da hafıza, yaşananları, öğrenilen konuları, bunların geçmişle ilişkisini bilinçli olarak zihinde saklama gücüdür.

<span class="mw-page-title-main">Sosyal psikoloji</span> toplumun insanların düşüncelerini ve davranışlarını nasıl etkilediğini araştıran bilim dalı

Sosyal psikoloji bireylerin düşüncelerinin, iç dünyalarının ve davranışlarının başkalarının gerçek, hayalî ve anlaşılan oluşundan nasıl etkilendiğine dair bir bilimsel çalışmadır. Bu alanda araştırma yapanlar genellikle psikolog veya sosyolog'lardan oluşmaktadır. Buna rağmen bütün sosyal psikologlar hem birey, hem de topluluk bazında çalışırlar. Benzerliklerine rağmen iki alan amaçları, yaklaşımları, yöntemleri ve terimlerinde farklılaşırlar. Biyofizik ve kavrama psikolojisi gibi sosyal psikoloji de disiplinlerarası bir alandır.

<span class="mw-page-title-main">Milgram deneyi</span>

Milgram deneyi, insanların otorite sahibi bir kişi veya kurumun isteklerine, kendi vicdani değerleriyle çelişmesine rağmen itaat etmeye ne ölçüde istekli olduklarını ölçme amacını güden bir deneyler dizisinin genel adıdır.

<span class="mw-page-title-main">Asch deneyi</span>

Asch deneyi, 1953'te yayımlanan ve insanın karar verme sürecinde çevresinin etkisinin ne denli önemli olduğunu anlamaya çalışan bir deneydir. ''Uyma deneyi'' olarak da bilinir. Deneyi Polonya asıllı Amerikalı sosyal psikolog Solomon Asch yürütmüştür.

Hawthorne etkisi, Elton Mayo, Fritz J. Roethlisberger ve William J. Dickson adlı endüstri psikologları tarafından 1927 ile 1932 yılları arasında, Hawthorne'da (ABD) bulunan Western Electric Şirketi'nde yapılan ve grup dinamiklerinde "gözlenmenin", "birey olarak algılanıp, sayılmanın" önemine dikkat çeken ünlü bir çalışma ile keşfedilen grup psikolojisi kavramıdır.

<i>Deney</i> (film, 2001)

Deney ya da Almanca adıyla Das Experiment, Oliver Hirschbiegel tarafından yönetilen ve Stanford hapishane deneyini konu alan 2001 yapımı Alman filmidir. Alman yazar Mario Giordano'ya ait Philip Zimbardo'nun 1971'de yaptığı Stanford hapishane deneyini anlatan Das Experiment Black Box adlı kitaptan esinlenmiştir. Filmin senaryo yazarlığını Mario Giordano'nun dışında Don Bohlinger ile Christoper Darnstadt da üstlenmiştir. Filmde başrolleri Moritz Bleibtreu, Christian Berkel ve Andrea Sawatzki paylaşmıştır. Film, 21 Haziran 2002'de Türkiye'de vizyona girmiştir.

Psikofizik nicelik bakımından, fiziksel uyaranın ve etkilediği algı ve hislerin arasındaki ilişkiyi inceler. Psikofizik, "uyarıcı ile algının arasındaki ilişkinin bilimsel çalışmasıdır ya da tam olarak "anlayış sürecinin, öznenin deneyimlerinin veya davranışlarının değişken özelliklerinin bir veya birden fazla fiziksel boyutların uyarıcılığındaki analizidir." diye tanımlanmıştır." Psikofizik, ruhi olanla fiziki olan arasındaki münasebetleri, deneysiz olarak inceler. Psikofiziğe göre, beden ve zihin iki farklı ama birbiri ile etkileşim içinde olan; birbirini değiştiren/dönüştüren, bir yapıda hareket etmektedir.

Doğrulama yanlılığı ya da teyit yanlılığı, kişilerin kendi inançlarını, düşüncelerini ve varsayımlarını destekleyen ya da teyit eden bilgileri kayırma, dikkate alma ve öne çıkarma eğilimidir. Bu yanlılığa sahip kişiler inançlarına, düşüncelerine ve varsayımlarına ters düşen, karşı duran, onlarla çelişen bilgileri ihmal etme, yok sayma eğilimi gösterir. Bilişsel eğilimin bir çeşidi ve tümevarımın sistematik hatasıdır. İnsanlar bilgiyi seçici olarak topladıklarında veya anımsadıklarında ya da belirli bir eğilime göre bu bilgiyi yorumladıklarında doğrulama yanlılığına eğilim gösterirler. Etkisi, duygusallıkla yaklaşılan konularla, iyice yerleşmiş ve değişmesi zor inanışlarla ilgili olduğu takdirde çok daha güçlüdür. İnsanlar aynı zamanda müphem ve belirsiz kanıtları da kendi görüşlerini destekleyici yönde yorumlamaya eğilimlidir. Yanlı araştırma, yorumlama ve bellek karşı tarafların aynı kanıtlara ulaşması durumunda bile anlaşmazlığın daha keskinleşmesi olan tutum kutuplaşmasını, doğru olmadığının kanıtları gösterilmesine rağmen inançlarda ısrar, ilk olarak edinilen bilgiye daha fazla güvenme olan irrasyonel öncüllük etkisi ve iki olay ya da durum arasında bir bağlantı olduğuna dair yanlış algılama olan yanılsama korelasyonunu açıklamak için kullanılır.

Anomi, suç ve suçluluk konularında araştırmalar üzerine kurulmuş bir teori olup toplumun bireylerinin az kültürel ve ahlaki rehberlik almasını tarif eder. Toplumun bireyle olan sosyal bağının kopması tanımıdır. Örnek olarak haksız yönetim sonucunda sosyal kimliğin bireysel düzeye inerek ufak parçalara indirgenmesi ve bireyin toplum değerlerine karşı gelmesi verilebilir.

Belleksel uydumculuk, sosyal yayılma teorisi olarak da bilinir, bir insanın bir anıyla ilgili anlatısının diğer bir insanın aynı anıyla ilgili anlatısını etkilemesi durumunu ifade eder. Bu karıştırma genellikle bireylerin gördükleri ya da deneyimledikleri şeyleri tartışmasıyla ortaya çıkar ve diğer bir insanın anlatısından etkilenmiş anıların ortaya çıkmasına sebep olabilir. Belleksel uydumculuk hakkındaki çalışmalar telkine açıklığın önemli yasal ve sosyal çıkarımlarla birlikte birçok sonucu olduğunu gösterir. Bu, hafıza üstündeki pek çok sosyal etkileşimden biridir.

<span class="mw-page-title-main">Otokinetik etki</span>

Otokinetik etki, durağan, küçük bir ışık noktasının karanlık veya özellik barındırmayan bir arka planda hareket ediyor gibi göründüğü bir görsel algı fenomenidir. Bu etki muhtemelen hareket algısı bazı dayanak noktalarına göreli olarak gerçekleştiği için oluşmaktadır. Karanlık veya özellik barındırmayan çevrede herhangi bir dayanak noktası bulunmamaktadır, bu nedenle tek bir noktanın hareketi tarif edilebilir değildir. Hareketin yönü, istemsiz göz hareketleri ile ilişkili görülememektedir, ancak belki göz pozisyonu ve eferent kopya tarafından belirlenen ve göz yuvarlağı kasına gönderilen hareket sinyali arasındaki hatalar tarafından saptanabilir. Richard Gregory' nin de aralarında bulunduğu birtakım araştırmacılar, kaydedilen herhangi bir göz hareketinin olmadığı durumlarda da otokinesis etkisinin ortaya çıktığını göstermişlerdir. [6] Gregory kas yorgunluğundan dolayı göz hareketlerini önleyen çevresel bilgi düzeltici hareketlerden yoksun olmanın ışığın hareket ediyor gibi yanlış yorumlanmasına yol açtığını öne sürmektedir. [7] 3 Haziran 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.

Sosyal kimlik kuramı, grup olgusunun analizinde iç grup dinamikleri, gruplar arası ilişkiler ve kolektif benliğe yönelik açıklamalar getiren bir sosyal psikoloji kuramıdır. Sosyal psikologlar Henri Tajfel ve John Turner tarafından geliştirilmiştir. Kişisel bilişsel süreçleri, kişiler arası etkileşimleri ve sosyolojik süreçleri bir arada ele alarak sosyal kimlik kavramının farklı analiz düzeylerinden incelenmesini mümkün kılmaktadır.

Sosyal dışlanma, toplumsal dışlanma ya da sosyal marjinalizasyon, toplum içinde karşılaşılan engeller ve toplumun dışına itilme durumlarını anlatan bir terimdir. Avrupa'da yaygın olan bu terim ilk olarak Fransa'da kullanılmıştır. Eğitim, sosyoloji, psikoloji, siyaset ve ekonomi gibi çeşitli disiplinlerde kullanılır.

Muzaffer Şerif Başoğlu, Türk-Amerikalı sosyal psikolog. Sosyal Yargı Kuramının ve Gerçekçi Çatışma Teorisinin geliştirilmesine yardımcı olmuştur. Sosyal psikolojinin kurucu öncüleri arasında yer almış ve özellikle sosyal çatışma ve sosyal normlar gibi sosyal süreçleri anlamak için bazı benzersiz ve güçlü teknikler geliştirmiştir.

Akran baskısı, akranları tarafından insanlar üzerinde uygulanan doğrudan etki veya etkilenen kişinin tutum, değer veya davranışlarını etkisi altında kaldıkları akranlara uyacak şekilde düzenlemesini teşvik eden etkidir. Bu baskı olumlu veya olumsuz bir etkiye veya her ikisine neden olabilir. Etkilenen toplumsal gruplar bireylerin resmi bire üye olduğu üyelik gruplarını veya üyeliğin açıkça tanımlanmış olmadığı klikleri içerebilir. Ancak, bir kişinin akran baskısından etkilenmek için üye olması veya bir gruba üye olması gerekmez. Akran baskısı kişinin güvenini azaltabilir.

Serbest hatırlama, belleğin psikolojik açıdan çalışılmasında kullanılan temel bir paradigmadır. Bu modelde, katılımcılar her bir denemedeki ögelerin bir listesini inceler ve ardından onlardan ögeleri herhangi bir sırada hatırlamaları istenir. Ögeler kişilere genellikle birer birer, kısa süreli olarak sunulur ve bu ögeler adlandırılabilen herhangi bir materyal grubundan seçilebilir. Hatırlama süresi tipik olarak birkaç dakika sürer ve sözlü veya yazılı hatırlamayı içerir. Standart model, listedeki son ögeden hemen sonra başlayan hatırlama süresini içerir; bu, gecikmiş serbest hatırlama (DFR) 'dan ayırt etmek için anında serbest hatırlama (IFR) olarak adlandırılabilir. Gecikmeli serbest hatırlama işleminde, listedeki son öge ile hatırlama sürecinin başlangıcı arasında dikkat dağıtıcı kısa bir süre yer alır. Bu bağlamda hem anında serbest hatırlama hem de gecikmeli serbest hatırlama, hatırlama testleri sırasında ortaya çıkan ilklik etkisi ve sonluk etkisi gibi belirli etkileri test etmek için kullanılmıştır.