Osmanlı savaş suçlularının yargılanması
Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Osmanlı savaş suçlularını yargılama çabası, Paris Barış Konferansı (1919) tarafından ele alındı ve nihayetinde Osmanlı İmparatorluğu ile yapılan Sevr Antlaşması'na (1920) dahil edildi.
Osmanlı, İtilaf Devletleri baskısı ve İttihat ve Terakki Cemiyeti karşıtlarının intikam duygusu ile İstanbul'da bir dizi askeri mahkeme kurdu.[1] Bundan alınan sonuçlar istenildiği gibi olamayınca işgalciler Malta'da sözde uluslararası bir mahkeme kurmaya giriştiler ama başaramadılar. Mahkeme gerçekleşmedi, sanıklar kendilerine hiçbir suçlama yapılmadan soruşturulup, savaş esiri edildiler.
Sürgün hakkında
Askerî mahkeme
Mondros Mütarekesi'nden sonra İstanbul'un işgal edilmesi sırasında işgalciler, İttihat ve Terakki Cemiyeti üyesi komutanları ve idarecileri tutuklamaya başladılar. 145 Osmanlı komutanı, idarecisi ve aydını tutuklandı.[2] Osmanlı'nın kurduğu askerî mahkemelerde birçok komutan çeşitli savaş suçlarından yargılandı. Enver, Talat, Cemal paşalar ve daha birçok yetkili idam cezası aldı. (Paşalar ülkeden kaçtığı için cezaları uygulanmadı.)[3]
Malta sürgünleri
Malta sürgünleri (Mart 1919 - Ekim 1920 arası), Mondros Ateşkesi'nden sonra İstanbul hapishanelerinden seçilip Malta Kolonisi'ne, sürgüne gönderilen Osmanlı İmparatorluğu'nun savaş suçluları (yüksek rütbeli askerler, siyasi şahsiyetler ve yöneticiler dahil) için Türkiye tarafından kullanılan terimdir. İtilaf Kuvvetleri tarafından İstanbul'un İşgali sırasında meydana gelen başarısız bir yargılama girişimidir. Mayıs 1919'da İzmir'in Yunan kuvvetleri tarafından işgal edilmesinin ardından, Anadolu anakarasında askeri mahkemeler üzerinde baskı yaratan büyük protesto gösterileri meydana geldi. Yargıçlar daha sonra durumu sakinleştirmek için 41 zanlının serbest bırakılmasına karar verdi. Serbest bırakma, İtilaf Kuvvetleri'nin düşündüğü gibi değildi ve hapishanenin protestocular tarafından ele geçirilebileceğini ve serbest bırakılan mahkûmların olabileceğini çok iyi bildikleri için Bekirağa askeri cezaevinden daha iyi bir gözaltı tesisi düşünmelerine neden oldu.
Suçlanan 120 kişi, Britanya Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe nezaretinde HMS Benbow gemisi ile Malta adasına götürüldü.[2] Ermeni Kırımı ile ilgili gerek İttihat ve Terakki rejimi gerek İstanbul'da ve Malta'da tutuklu bulunan kişiler hakkında suç kanıtlarının bulunabilmesi için İngilizler tarafından Osmanlı arşivlerinde geniş çaplı araştırmalar yapıldı. Ancak ne zamanın İstanbul Hükûmeti, ne de Malta'daki tutuklular hakkındaki suçlamaları ispat edebilecek nitelikte hiçbir delil mahkemeye sunulamamıştır.
Hatta o dönemde ABD'den suçlamalara dair ellerindeki bilgilerin mahkemeye gönderilmesi istenmiştir. ABD tarafından da ellerinde bu konunun soykırım olduğunu gösterir hiçbir belge olmadığı bildirilmiştir. (ABD o dönemde bölgede konuyla ilgili gözlemciler bulunduruyordu.)[4] ABD arşiv raporlarında; Washington'daki İngiliz Büyükelçisi R.C Craigie, Lord Curzon'a 13 Temmuz 1921'de çektiği telgrafta şöyle demektedir:
"Malta'da tutuklu bulunan Türkler aleyhine delil olarak kullanılabilecek hiçbir şey olmadığını bildirmekten üzüntü duyuyorum... Yeterli delil oluşturabilecek hiçbir sorun vakit mevcut değildir. Söz konusu raporlar, hiçbir şiddetle, Türkler hakkında Majesteleri Hükümeti'nin hâlen elinde bulunan bilgilerin takviyesinde yararlı olabilecek delilleri bile ihtiva eder görünmemektedir."[5]
İstanbul'daki yargılamalar
Osmanlı'nın tutumu
Osmanlı, Kasım 1918'den itibaren tehcir ile yaşadıkları yerlerden olmuş Ermenilerin yurtlarına dönmesi için net adımlar atmıştır. Ermenilerin güvenle dönmesi için yapılan çalışmalar, bölgedeki kuraklıktan dolayı dönecek Ermenilere erzak verilmesi ve o dönemde hükûmetin başındaki isim olan Sadrazam Ahmet İzzet Paşa'nın meclisteki konuşmaları; Osmanlı'nın Ermenilere verdiği değeri gösterir niteliktedir.[6][7]
Ayrıca Ermeniler döndüklerinde onlara evler ve erzak temin edilmiş, bölgedeki resmî kurumlar açılmıştır.[8]
Ermeni meselesi yüzünden tutuklu İttihatçıların nerede ve nasıl yargılanacağı mecliste gündeme gelmişti. Yargılanacak kişilerin suçları ve verilmesi gereken cezalar farklılık gösteriyordu. Bu yüzden Kanun-i Esasi'de araştırmalar ve değişiklikler yapılması gerekiyordu. İtilaf baskısı altında kalan ve İttihatçılardan bir an önce kurtulmak isteyen hükûmet, Ermeni meselesine devletin iyiliği için hemen çözüme kavuşması gereken bir konu olarak bakıyordu. Bu yüzden işin içinden çıkmaları fazla uzun sürmedi.[9]
Aynı dönemde baskı altında kalan padişah Altıncı Mehmed de yargılama prosedürünün hızlanması için olağanüstü bir mahkeme kurulmasını talep etmiştir. Bu da mağlup Osmanlı'nın o dönemki durumunu gözler önüne serer.[6]
Yurt içinde yargılamalar için mahkemelerin kurulması
16 Aralık 1918'de Meclis-i Vükelâ kararı ile ilk Divan-ı Harb-i Örfi İstanbul'da kuruldu ve heyeti atandı. Heyetin görevi Osmanlı savaş suçları ve Ermeni sevkiyatı sırasındaki usulsüzlükleri yargılamaktı. Heyetin reisi Ferik Mahmut Hayret Paşa idi.[10] Daha sonra taşrada (İzmir, Bursa, Tekfurdağı, Edirne, Samsun ve Antep'te olmak üzere) altı adet mahkeme daha kuruldu.[6]
Basında sürekli mahkemeler kurulsa bile Türk heyetlerin doğru karar vermeyebileceği tekrarlanıyordu. Tevfik Paşa hükûmeti, Hariciye Müsteşarı Hikmet Bey vasıtasıyla Avrupa’dan tarafsız yargıçlar getirtmek istedi. Bu amaçla, 13 Şubat 1919 tarihinde tehciri araştırmak ve meseleyi barış yoluyla çözmek üzere, kurulacak komisyona katılmaları için İsveç, Hollanda, İspanya ve Danimarka hükümetlerine teklif gönderildi.Fakat İngilizler Osmanlı Devleti’nin bu girişimini engelledi. Tarihçi Prof. Dr. Feridun Ata'ya göre: "Çünkü tarafsız ülkelerin yargıçları, Ermenilerin iddialarının aksini ispat edebilirdi."[11]
İstanbul'daki yargılamalarda verilen kararlar
Duruşmalar sırasında sanıklara kendilerini savunmak için fazla fırsat verilmemiş ancak sanıkların aleyhine birçok şahit çıkmıştı. Örneğin: Kemal Bey'in yargılanması sırasında çok fazla şahit çıkmış, farklı şahitler onun Keller Köyü'ne gelip katliamları izlediğini, kendisinin üç kişiyi hayatını kaybettirdüğünü, hatta bir Ermeni'nin parmağından yüzük çaldığını iddia etmişlerdir. Kemal Bey ise tüm suçlamaları reddetmiş ve söz konusu köye gelmediğini, emredildiği gibi Ermenileri Kayseri üzerinden Deyrizor'a sevkettiğini söylemiştir. Ayrıca kimsenin bu suçları işleyecek kadar kötü olamayacağını belirtmiştir. Daha sonradan şahitlerin gerçeği söylemediği ve bunların kendilerine ezberletilmiş olduğu ortaya çıkarıldı. Şahitlerden birinin ise Tetkik-i Seyyiât Komisyonuna verdiği ifade ile duruşmada verdiği ifadenin çeliştiği görüldü.[12]
Hafız Abdullah Avni, yargılama sonucu idam cezasına çarptırıldı ve soruşturmasındaki usulsüzlükler ancak hayatını kaybettikten sonra anlaşıldı.[]
Kaynakça
- ^ "1919-1920 Ermeni Tehciri Yargılamaları, Doç. Dr. Feridun Ata". Marmara Üniversitesi Türkler ve Ermeniler projesi. 10 Haziran 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Temmuz 2021.
- ^ a b Malta Sürgünleri, Bilâl Şimşir, Bilgi Yayınevi, 1985.
- ^ "İttihatçı Paşaların Yurttan Kaçışı, Mehmed Mazlum Çelik, Independent Türkçe". 13 Ekim 2019. 19 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Temmuz 2021.
- ^ Konuyla ilgili TBMM tutanağı: http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tutanak_b_sd.birlesim_baslangic?P4=11665&P5=B&page1=10&page2=10 31 Aralık 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- ^ PRO.FO. 13 Temmuz 1921, 371 / 6504 / E.8519 2) Foreign Office, 29 Temmuz 1921. 371 / 6504 / E.8745
- ^ a b c İşgal İstanbul'unda Tehcir Yargılamaları, Feridun Ata, Türk Tarih Kurumu, 2005, Ankara.
- ^ Dr. Selçuk Ural (2005). "Ahmet İzzet Paşa Hükümetinin Programı ve Mebusan Meclisindeki Yankıları". Türkiyat Araştırmaları, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi 27. Sayı. Atatürk Üniversitesi. Erişim tarihi: 9 Temmuz 2021.[]
- ^ İşgal İstanbul'unda Tehcir Yargılamaları, Feridun Ata, Türk Tarih Kurumu, s. 50-55, 2005, Ankara.
- ^ T.C. Başbakanlık Osmanlı Arşivi, 340742.
- ^ Divan-ı Harb-i Örfilerin kuruluşu ile ilgili padişahın İrade-i Seniyyesi, Takvim-i Vekayi, 21 Kanûn-u Evvel 1334
- ^ İşgal İstanbul'unda Tehcir Yargılamaları, Feridun Ata, Türk Tarih Kurumu, s.79-80, Ankara, 2005.
- ^ İşgal İstanbul'unda Tehcir Yargılamalar, Feridun Ata, Türk Tarih Kurumu, s.151-155, 2005.