İçeriğe atla

Osmanlı hukuku

Osmanlı'da bir mahkeme görünümü
Fransa'nın İzmir konsolosu, İzmir kadısının önünde. 1699 tarihli seyahatnamede yer alan bir Jean Du Mont gravürü
Osmanlı İmparatorluğu'nda 1908'deki Jön Türk devrimini ve anayasal düzenin yeniden ilân edilmesini kutlayan bir Yunan taş baskısı

Osmanlı İmparatorluğu idaresindeki hukuki yapıya Osmanlı hukuku denir. Genelde çok kültürlülüğe uygun yargılama usulüyle öne çıkar.[1] Hukuk anlayışı şer'i ve örfi olmak üzere iki temelde incelenmektedir.

Kanun

Kanun-ı Esasi Osmanlı'nın ilk anayasasıdır.

Osmanlı İmparatorluğu varlığı süresince birçok hukuk düzenini sentezlemiş ve Osmanlı hukukunu oluşturmuştur. Hükumdarın koyduğu kurallara kanun denirdi. Kanun, şeriatle, yani dini hukukla beraber yürütülmekteydi.[2] Hukuk kuralları yerel özelliklere göre de esneklik gösteriyordu. Toprakların yönetimi ve sivil düzen konusunda yerel idareye haklar tanınıyordu. Böylelikle imparatorluk içindeki birçok unsurun adalet anlayışına cevap veriliyordu.[3] Osmanlı İmparatorluğu'nun kompleks yapısı yeni kültürlerin uyumuna yönelik kanun hareketlerini gerektirmişti. Kültürel ve dini farklılıklar "millet" anlayışıyla imparatorluğa uygun hale getirildi.[3]

Tanzimat Fermanı'yla (1839) tüm vatandaşların temel hakları güvence altına alınmıştır. 1850'de Fransa'dan esinlenilen yeni bir ticaret kanunu oluşturulmuştur.[4] 1856 Islahat Fermanı ile karma mahkemelerin kurulması kabul edilmiştir. 1860 yılında devletin ve tüccarların seçtiği üyelerden oluşan nizamiyye mahkemeleri kurulmuştur. Kadılık yetkilerinin bir kısmı taşra meclislerine aktarılırken, şeriatın borç ve vazife konuları da laik nizamiyye mahkemelerine aktarılmıştır.[4] 1868-1876 tarihlerinde yapılan çalışmalarla batılı tarzda ilk medeni hukuk olan ve hem şer'i hem de laik mahkemelerde kullanılan Mecelle ilan edilmiştir.[4] Abdülaziz döneminde Divan-ı Ahkam-ı Adliye (Yargıtay) adlı bir yüksek mahkeme kurulmuştur. 1878'de de hukuk alanında uzman ihtiyacını karşılamak amacı ile Mekteb-i Hukuk-i Şahane (Hukuk Fakültesi) kurulmuştur.

Şer'i Hukuk

İslam'a göre düzenlenen kanunlardır. Kaynağı Kur’an, sünnet, icma ve kıyastır. Din ve yasama işleri Şeyhülislam’a aittir. Ancak Şeyhülislam’ın yargılama yetkisi yoktu. Yürütme ve yasama fetvalarla sağlanmaktaydı. Temeli İslamiyet’in Hanefi mezhebine dayandırılmıştır. Kazasker ve kadılar adli işlerden sorumluydu. Şer’i hukukun işleyişini sağlayan en önemli kurum Kazaskerliktir. Kazasker, Osmanlı yargı sistemini oluşturan kadıların tayin ve terfi işlerini yapardı.“İstanbul Efendisi” olarak anılan İstanbul Kadısı, Osmanlı sınırları içindeki en yüksek rütbeli yargıçtı. Eyalet, sancak ve kazalardaki mahkemelerde “hakim” olarak “Kadı” bulunurdu. Kadılar doğrudan Kazaskere bağlıydı. Kadılar devletten maaş almaz, davalardan aldıkları harçlarla geçimlerini sağlarlardı. Kadı'nın verdiği karardan şüphe duyanlar üst mahkeme olarak Dîvân-ı Hümâyun’a başvurabilirdi.

Örfi Hukuk

İslamiyet öncesinden bu yana devam eden töre kurallarının İslamiyet’e aykırı olmayacak şekilde düzenlenmesiyle oluşan kurallardır.[5] Örfi hukuka padişahın yönetim, maliye ve ceza gibi konularda çıkarttığı kanunnameler de dahildir. Örfi kanunlar hazırlanırken İslam hukukuna aykırı olmamasına dikkat edilirdi. Bu hukuk sisteminde yasama yetkisi padişaha aittir. Örfi konularla ilgili padişah buyrukları “Ferman” olarak Nişancı tarafından kaleme alınırdı. Daha sonra da yine Nişancı tarafından, çıkartılan fermana padişah tuğrası işlenir ve fermanın resmiyet kazanması sağlanırdı.

Osman Gazi'nin bağımsızlığını ilan ettikten sonra koyduğu kanunlar, Fatih Sultan Mehmet'in halk ve devlet için çıkardığı iki kanunname ve Kanuni Sultan Süleyman'ın kanunnamesi sultan iradesine dayanır ve şeriatla ilgili değildir.[5]

Mahkeme

Osmanlı Devleti’nde adalet işleri: Şer-i mahkemeler, Cemaat mahkemeleri, Konsolosluk mahkemeleri ve 19. yüzyıldan itibaren Batılı tarzda mahkemeler tarafından yürütülmüştür. Davalara kadı bakardı. Mahkeme binası kadının evi olabildiği gibi kentin camisi yanındaki bir mekan da olabilirdi. 19. yüzyıl ortalarına kadar İstanbul kadısının belli bir mahkeme binası yoktu. Kadı'nın hususi konağı mahkeme olarak kullanılmaktaydı.[6] Ancak 1837'de Bab-ı Meşihat ya da Şeylülislam Kapısı olarak anılacak Etmeydanı'ndaki bir bina ile kadı anonim bir nitelik kazanmıştır.[7]

Mahkeme[8]Yargılama YetkisiAlanıEn Yüksek Otorite
İslami MahkemelerMüslümanlarSivil/ticari/cezaŞeyhülislam
Topluluk MahkemeleriGayrimüslim milletlerSivil/ticari/cezaHer topluluğun en yüksek dini memuru
Konsolosluk MahkemeleriYabancılarSivil/ticari/cezaElçilikler
Karma(ticari) Mahkemeler(1840)karışıkTicariTicaret Nazırlığı
Laik Mahkemeler(1870)MüslümanlarTicari/cezaAdliye Nazırlığı

Kanunname

Osmanlı Devleti'nde gerek idari, gerek mali, gerekse de cezai hukuk alanlarında, Osmanlı padişahlarının emirleri ve fermanları ile duyurulmuş ka­nunların, yasakların, yönetim esaslarının, cezaların ve daha birçok konuda toplum ve devlet düzenini belirleyen, sınırları koyan kanunların bir araya getirilmesiyle hazırlanan eserlere kanunname ya da yasakname denirdi.

Günümüzde Akkoyunlular, Anadolu beylikleri ve Memlüklerden gelmiş kimi ka­nunnameler var olmakla birlikte, düzenlenmiş en eski kanun­namelerden günümüze gelmiş olanları Osmanlılara aittir. Ve bu kanunnamelerden ilki Fatih Sultan Mehmet döneminde düzenlenmişti. bkz. (Fatih Kanunnamesi[9]) Fatih Sultan Mehmet'ten sonra Kanuni Sultan Süleyman, ardından onun oğlu Sarı Selim, I. Ahmet ve IV. Murad dönemlerinde düzenlenmiş olan kanunnameler birbirini takip etmişti.

Buna ek olarak IV. Mehmet ve Abdulmecid dönemlerindeki ceza kanunları da günümüze kadar gelmiştir.

Padişahlarının çıkarmış oldukları kanunlarının uygunluğu ve güvenilirliği o dönemin konjonktürel şartları incelendiği vakit İslam dininin yöneticilere vermiş olduğu yetkiye dayanmaktadır. Bu kanunlar, Kur'an'daki "sizden olan ulu'l-emre itaat edin"[10] diyen ayet üzerine temellendirilmişti, ancak bu itaati de şarta bağlamış ve onun, Allah ile Muhammed'e itaatin önüne geçmesine izin vermemişti.

İşte tüm bu esaslar çerçevesinde Dört Halife döneminden başlayarak yöneticiler, ictihad ve istişaryle sınırlanan ve belirlenen temel ilkelerin değinmediği konuları açıklığa kavuşturmuşlardır.

Böylece İslam kamu hukuku oluşturulmuş, Genel olarak kanunlar ta­rih ve fıkıh gibi kaynaklardan yararlanılarak düzenlenmişti Osmanlı Kanunnameleri de bunların bir devamı niteliğindeydi.

Bu kanunnamelerin laik düzenle çatıştığı, İslam'daki fıkıh ve fetvayla alakası olmayan geleneksel kanunlar olduğu yönünde kimi görüşler de mevcuttur.[11] Bu kanunlar hakkında Alman Profesör Joseph Schacht ‘ Hükümlerine karşı gelmemek yürürlükte bulunan kanunları bozmamak şartıyla dini hukukun eksiklerini tamamlamaya çalışan özel konu ya da içerikten bağımsız olarak geçerli olan, yalnızca mantıksal bir anlamı bulunan kanunlardır.‘ demiştir. (4)[12]  Bu kanunlar hazırlanırken Osmanlı padişahları, Divan'da bulunan diğer devlet idarecileriyle birlikte hareket etmişlerdi. Bu idarecilerin arasında da her zaman din alimlerinden kişiler bulunmuştu. Bir fetva verileceği zaman da, verilecek olan fetva daha önceden halihazırda verildikten sonra, din adamlarının bu fetvayı fikir beyan etmeksizin onayladıklarına dair bazı örnekler vardır.  (5)[13]

Yargılama

İslam hukukuna göre mahkeme tek hakimden oluşmalıydı. Birden çok hakim yasaktı. Kadı yargılama esnasında tek başına görev yapmaktaydı.[14] Kadının bir "danışma meclisi" bulunabilirdi. Jüri olarak orada bulunan kişilere konu hakkında danışabilirdi. Buna "maşveret" adı verilirdi. Yargılama ve hüküm yetkisi yalnızca kadı ile sınırlı kalmaktaydı. Genel temayüllere göre yargılama esnasında her zaman bağımsız kişiler bulundurulurdu. Açıkça görülmeyen duruşmalar şaibeli sayılırdı.[15] Davacı farklı bir mezhebe ya da dine mensupsa kendi kurallarına göre yargılanabilirdi. Kadı yakınları hakkında karar veremez ve hasta ya da bitkin değilse davaları görmekten kaçınamazdı. Davanın tatil veya gece vakitlerine denk gelmesi bu durumu değiştirmezdi. Dava sırasında kadının dava ile ilgili kişilerle münasebette bulunması yasaktı.[16]

Konuyla ilgili yayınlar

  • State University of New York Press State Society and Law in Islam, Ottoman Law in Comparative Perspective (1994)
  • Cambridge University Press Studies in Old Ottoman Criminal Law (1973)
  • University of California Press In the House of the Law, Gender and Islamic Law in Ottoman Syria and Palestine (1998)
  • University of California Press Morality Tales, Law and Gender in the Ottoman Court of Aintab (2003)
  • Cambridge University Press Legal Imperialism, Sovereignty and Extraterritoriality in Japan the Ottoman Empire and China (2010)

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ "Arşivlenmiş kopya". 16 Ekim 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Ekim 2013. 
  2. ^ "Arşivlenmiş kopya". 9 Ekim 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Ekim 2013. 
  3. ^ a b "Arşivlenmiş kopya". 13 Ekim 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Ekim 2013. 
  4. ^ a b c İnalcık, Halil. "Batılılaşma ve Laikleşmenin Tarihi Kökenleri". Kuruluş ve imparatorluk sürecinde Osmanlı : [devlet, kanun, diplomasi] (1. baskı bas.). Timaş Yayınları. ss. 27-36. ISBN 9786051143996. 
  5. ^ a b İnalcık, Halil. "Türk Tarihinde Türe ve Yasa Geleneği". Kuruluş ve imparatorluk sürecinde Osmanlı : [devlet, kanun, diplomasi] (1. baskı bas.). Timaş Yayınları. ss. 37-63. ISBN 9786051143996. 
  6. ^ Akdağ, T. İkt. İçt. Tarihi, C. II, s. 76.
  7. ^ İlber Ortaylı, Osmanlı Devleti'nde Kadı, s.60
  8. ^ Cambridge University Press Legal Imperialism, Sovereignty and Extraterritoriality in Japan the Ottoman Empire and China (2010) s.118
  9. ^ "Fatih Kanunnamesi". 15 Eylül 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  10. ^ Nisa Suresi 59. ayet. 
  11. ^ Osmanlı Hukukuna Giriş 13. Cilt yıl 1958 (Halil İnalcık). Osmanlı Hukuku. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi. ss. 102-126. 
  12. ^ İslam Ansiklopedisi Mahkeme Maddesi. 
  13. ^ Mehmet Tayyip Gökbilgin İslam Ansiklopedisi (1. Süleyman) Kitabı Maddesi. Kronik Kitap. ss. 150-152. 22 Haziran 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  14. ^ Osman Nuri, Muhtasar Mecelle-i Umur-u Belediyye ikinci bölüm, istanbul 1341, s. 7-9
  15. ^ İlber Ortaylı, Osmanlı Devleti'nde Kadı, s.62
  16. ^ Halil İnalcık, "Mahkeme, İslâm Ans. C. VIII.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Mecelle</span> İslami medeni hukuk kuralları kodeksi

Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye veya kısaca Mecelle, 1868-1876 yılları arasında Ahmet Cevdet Paşa başkanlığındaki bir komisyon tarafından derlenen İslami özel hukuk kuralları kodeksidir. Osmanlı İmparatorluğu'nun son yarım yüzyılında şer'i mahkemelerde hukuki dayanak olarak kullanılmıştır. Bir giriş 16 bölümden oluşur ve 1851 madde içerir.

<span class="mw-page-title-main">Yargı</span> hukuku yorumlayan ve uygulayan mahkemeler sistemi

Yargı, yasal anlaşmazlıkları/uyuşmazlıkları karara bağlayan ve yasal davalarda yasayı yorumlayan, savunan ve uygulayan mahkemeler sistemidir.

<span class="mw-page-title-main">Dîvân-ı Hümâyun</span> Osmanlı Devletinde bakanlar kurulu

Dîvân-ı Hümâyun, Osmanlı İmparatorluğu'nda 15. yüzyıl ortalarından 17. yüzyılın yarısına kadar en önemli yüksek karar organı. İmparatorluğun yıkılışına kadar varlığını korusa da 17. yüzyıldan sonra önemini kaybetmiş ve 19. yüzyılda II. Mahmud'un teşkilat reformuyla kabine sistemine geçilerek Divan-ı Hümayun sembolik hale gelmiştir. Sadrazam, kubbealtı vezirleri, Rumeli beylerbeyi, Rumeli ve Anadolu kazaskerleri, Rumeli ve Anadolu defterdarları, nişancı ve vezirlik rütbesine sahip olan yeniçeri ağası ve kaptan-ı derya'da divanın asli üyeleri arasında yer alırdı.

<span class="mw-page-title-main">Hüma Hatun</span> II. Muradın eşi ve  Fatih Sultan Mehmedin validesi. Valide Hatun (1444 -1446)

Hüma Hatun, Osmanlı padişahı II. Murat'ın eşi ve Fatih Sultan Mehmed’in annesi.

<span class="mw-page-title-main">Halil İnalcık</span> Türk tarih profesörü (1916–2016)

Halil İbrahim İnalcık, Türk tarihçidir.

Bac, bir çeşit vergidir. Farsça baj kelimesinin Arapça ve Türkçede aldığı şekil olup, Gazneli, Selçuklu, İlhanlı, Akkoyunlu ve Osmanlılarda vergi manasında kullanılmıştır. Bu vergi; pazarlarda, panayırlarda alınıp satılan hayvandan, her cins maldan, ithal edilen ve Osmanlı topraklarından transit olarak geçirilen mallardan alınırdı. Önceleri bağlı oldukları hükümdara vermeleri gereken para ve armağanlara baj denilmekteydi. 13. yüzyılda tekalif-i örfiye nevinden bir vergi oldu.

<span class="mw-page-title-main">Şeyhülislam</span> Dini konularda yetkili devlet memuru

Şeyhülislam ya da Şeyh'ül-İslam, dini konularda en yüksek derecede bilgi ve yetkiye sahip olan kimse.

Kadı, Osmanlı Devleti'nde kaza adı verilen yerleşim yerlerine belli bir süre için merkezi yönetim tarafından atamış, görev bölgesindeki şer'i ve idari yargıdan tek başına sorumlu olan ayrıca mülki idare amiri, yerel yönetici ve emniyet müdürlüğü görevlerini yerine getiren bir kamu görevlisidir.

<span class="mw-page-title-main">Kazasker</span>

Kazasker ya da kadıasker, Osmanlı Devleti'nde şeri davalara bakan askeri hakim. Yetkileri arasında kadı, müderris ve din görevlisi atamaları, kadı kararlarını bozma, değiştirme ve yeni kararlar oluşturma gibi maddeler vardır. Yani kadı kararlarına itiraz kazaskerliğe yapılırdı. Yetkilerinin çoğunu 16. yüzyıl'dan itibaren şeyhülislamlığa devretmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Ortak hukuk</span> Birleşik Krallık sömürgesi olan birçok ülkenin hukuki temelini kuran hukuk sistemi

Anglo-Sakson sistemi,, özellikle tarihinde Birleşik Krallık sömürgesi olan birçok ülkenin hukuki temellerini oluşturur. Emsal kararlar yansıtan, kapsamlı yasallaşmamış kanunları dikkat çeken özellikleri arasında yer alır. Bu emsal kararlar yüzyıllarca yargıçlar tarafından gerçek davalarda verilen hükümlerden elde edilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">İlmiye</span>

İlmiye, Osmanlı Devleti'ndeki başlıca dört enstitüden biri. Diğer üçü ise seyfiye, mülkiye ve kalemiyedir. Devlet kontrolünde örgütlü bir sınıf olan ve tepesinde Şeyhülislam'ın bulunduğu ilmiyenin başlıca görevleri dini eğitim ve şeriatin doğru bir şekilde uygulanmasıdır.

<span class="mw-page-title-main">II. Mehmed</span> 7. Osmanlı padişahı (1444–1446; 1451–1481)

II. Mehmed veya bilinen adıyla Fatih Sultan Mehmed ya da kısaca Fatih, Osmanlı İmparatorluğu'nun 7. padişahıdır. İlk olarak 1444–1446 yılları arasında kısa bir dönem, daha sonra 1451'den 1481 yılındaki ölümüne kadar 30 yıl boyunca hüküm sürdü. 29 Mayıs 1453 tarihinde İstanbul'u fethetti ve yaklaşık bin yıllık Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu'na son verdi. Fetihten sonra "Fâtih" ünvanıyla anılmaya başladı. Bu olay, birçok uzman kişi tarafından Orta Çağ'ın sonu ve Yeni Çağ'ın başlangıcına neden olan tarihî olaylardan biri olarak görülmektedir. Ayrıca bu vesileyle İslam peygamberi Muhammed'in konuyla ilgili "Konstantiniyye elbet fetholunacaktır. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden ordu ne güzel ordudur." hadisine nâil olduğu için günümüzde Müslüman dünyasının bir kesiminde "kahraman" olarak görülmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Fatih Kanunnâmesi</span> Osmanlı Kültür Ve Medeniyeti

Fatih Kanunnâmesi, Osmanlı İmparatorluğu'nun devlet örgütü ile örgüt yapısının işleyişi hakkında düzenleyici nitelikteki temel kanun. II. Mehmed döneminde oluşturulması nedeniyle padişahın lakabı olan "Fatih" adıyla anılmakta olup o zamana dek yürürlükte olan ancak derlenmemiş olan örfi ve şeri kurallar dayanak alınarak oluşturulmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı İmparatorluğu'nun ekonomik tarihi</span>

Osmanlı İmparatorluğu'nun ekonomik tarihi, iki alt döneme ayrılır. Birincisi, oluşturulan kapalı tarım ekonomisinin imparatorluk içinde bölgesel fark gösterdiği klasik çağ (genişleme); ikincisi ise devlet ve kamu işlevleri üzerine, idari ve politik düzenlemeler ile başlayan devlet örgütlü reformları kapsayan reform dönemidir. Askerî reformlar ile başlayan değişim; kamu ve zanaatkar loncalarına uzanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı İmparatorluğu</span> Güneydoğu Avrupa, Güneybatı Asya ve Kuzey Afrikada hüküm sürmüş eski bir imparatorluk (1299–1922)

Osmanlı İmparatorluğu ya da Osmanlı Devleti, resmî olarak Devlet-i Aliyye ve yine resmî olarak antlaşmalarda ve uluslararası kullanımlarda Türkiye, Batı kroniklerindeki kullanımlarda ise Türk İmparatorluğu, 1299 yılında Oğuz Türklerinden Osman Gazi'nin kurduğu Osmanoğlu Hanedanı'nın hükümdarlığında Orta Çağ'dan Yakın Çağ'a kadar varlığını sürdürmüş bir imparatorluktur.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı toplumu</span> Osmanlı İmparatorluğu bünyesinde yaşamış halkların sosyal yapısı

Osmanlı toplumu, Osmanlı İmparatorluğu bünyesinde yaşamış halkların bütününü ifade eder. Toplum, Müslüman ve Müslüman olmayan (gayrimüslim) milletlerden oluşuyordu. Gayrimüslimler, "cizye" vergisi ödemek dışında toplumdan bir ayrıma tâbi değildi. Müslüman toplumun yaşantısı şeriat ile şekillenirken, farklı milletlerin din ve örflerine göre mahalli yaşam tarzlarını koruma imkânı da vardı. Toplumu "yönetenler" ve "yönetilenler" olarak, art zamanlı şekilde, iki sınıfa ayırmak mümkündür. Sınıflar arası geçiş yasak değildir, ancak sınırlı tutulmuştur.

Kadı defterleri , Osmanlı Devleti'nde kaza kadılarının her türlü davalarda verdikleri kararları ve merkezden gelen emirleri kaydettirdikleri mahkeme kayıtlarıdır.

Osmanlı İmparatorluğu'nda Batılılaşma, Osmanlı İmparatorluğu'nda meydana gelmiş Avrupa'yı esas alan yapısal reform sürecini kapsar.

<span class="mw-page-title-main">Suriye yargı sistemi</span> Suriyenin yargı sistemi

Suriye'nin yargı sistemi Osmanlı, Fransız ve İslam hukukunun bir sentezidir. Medeni, ticari ve ceza kanunları öncelikle Fransız hukuk uygulamalarına dayanmaktadır. 1949'da ilan edilen bu kanunlar, bedeviler ve dini azınlıklar arasında örf ve adet hukukunun uygulanmasını sınırlamak için onaylanmış özel hükümlere sahiptir. İslam dini mahkemeleri ülkenin bazı bölgelerinde işlemeye devam ediyor, ancak yargı yetkisi evlilik, boşanma, babalık, çocukların velayeti ve miras gibi kişisel statü meseleleriyle sınırlı. Bununla birlikte, 1955'te kişisel statünün birçok yönüne ilişkin bir kişisel kod geliştirildi. Bu kanun, kadının statüsünü iyileştirerek ve miras kanunlarını netleştirerek şeriatı değiştirdi ve modernize etti.

Uzun Hasan Kanunları veya Uzun Hasan Kanunnamesi veya Hasan Padişah Kanunları, 15. yüzyılda Akkoyunlu padişahı Uzun Hasan tarafından düzenlenen kanunlardır. Bu kanunlar sadece Azerbaycan'da değil, Uzun Hasan'ın idaresi altında bulunan tüm bölgelerde geçerliydi.