İçeriğe atla

Osmanlı İmparatorluğu'nda sahne sanatları

Mınakyan Yönetiminde Osmanlı Tiyatrosu Kadrosu

Osmanlı'da sahne sanatları, Osmanlı Devleti bünyesindeki tiyatro, sinema, müzik, dans, opera, gölge oyunu gibi sahnede icra edilen sanat türlerinin genel adıdır. 18. yüzyıla kadar kukla, meddahlık, Karagöz ve Hacivat ve ortaoyunu gibi geleneksel Türk tiyatrosu olarak adlandırılan sahne sanatları egemendir. 18. yüzyılda başlayan batılılaşma çabaları ile çağdaş anlamdaki tiyatro, opera ve daha sonra sinema sergilenmeye başlanmıştır.

Batılı sahne sanatları Yirmisekiz Mehmet Çelebi gibi aydınların batıdaki sahne sanatlarını tasviri ile edebiyata giriş yapar. Tanzimat Dönemi 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren batılı değerlerle etkileşimi artırır. İbrahim Şinasi yerli imgeler taşıyan ilk özgün eser Şair Evlenmesi(1860)'ni yazdı. Güllü Agop ilk yerli tiyatro topluluğunu kurdu. Birinci Meşrutiyet ve İkinci Meşrutiyet ile gittikçe artan oranda batılı sahne sanatları Türk edebiyatına ve kültür hayatına girdi.

Gelenek ve Batılı Değerler

Osmanlı toplumunda dramatik yazın geleneği yoktur. Tanzimat Dönemi'nden önce dönemi kapsayan Geleneksel Türk Tiyatrosu yazılı metne dayanmaz. Geleneksel sahne sanatlarında şarkı, dans, söz oyunların oyun yapısı içerinde büyük öneme sahiptir. Karakterden çok tiplemeye yer verilmesi, açık biçim, göstermeci özellikler içermesi, taklit, doğaçlama ve güldürü, dans gibi öğeler içermesi geleneksel Türk tiyatrosunun özelliklerindendir. Osmanlı'nın düşünsel ve toplumsal yapısı itibarıyla anlatının çokça gülmece üzerinde şekillendiğini görülmektedir.[1]

Geleneksel tiyatro 19. yüzyılın ortalarından itibaren batılı karşılıklar ile yer değiştirir. Ancak toplumun geleneksel sanatları bir kültür değeri olarak saklamayı düşünmemesi de ayrı bir sorun oluşturmaktadır. Geleneksel Türk tiyatrosununun kaynak olarak değerlendirilip bir ulusal tiyatronun kurulabileceğini ilk kez ileri süren Ziya Paşa'nın görüşlerinin 28 Mayıs 1870 tarihli İnkılâp Gazetesi'nde, orta oyununun tiyatroya başlangıç sayılamayacağı ve sarayda her gece oynatılan karagözün kültür eğitimi için kullanılamayacağı belirtilerek eleştirilmiştir.[2]

Meddahlık

Meddahlık, bir konuyu oynayarak anlatma sanatıdır ve İslam ülkelerinde oldukça yaygın bir gelişme alanı bulmuştur. Öbür gösteri türlerinde güldürüye ağırlık verilmesine karşılık meddahlıkta acıklı, duygusal, dinsel ve kahramanlıkla ilgili konulara da rahatlıkla yer verilebiliyordu. Aynı zamanda kıssahan diye anılan meddahlar, sarayda olduğu gibi halk arasında da büyük ilgi görmüş, özellikle kahvehanelerde İstanbullular'ın eğlence gereksinimini yüzyıllar boyunca karşılamıştır. Fatih Sultan Mehmed'in sarayında Mustafa, Balaban Lâl ve Ömer adlı kıssahan ve nedimleri daha sonra, II. Selim döneminde Nakkaş Hasan, Çokeydi Reis, III. Murad döneminde ise Meddah Eğlence, Lâlin Kaba diye bilinen Bursalı Seyit Mustafa Çelebi ve Derviş Hasan gibi meddahlar izlemişlerdir.

Karagöz ve Hacivat

Karagöz ve Hacivat figürleri

Bir çeşit gölge oyunudur. Gölge oyununun kökeni konusunda değişik görüşler ileri sürülmektedir. Cava, Endonezya ya da Çin gibi Uzak Doğu ülkesinde ortaya çıkmış ve Hindistan üzerinden Orta Doğu'ya gelmiş olması akla yakındır. Bazı kaynaklar Karagöz'ün 14. yüzyılda Orhan Gazi zamanında Bursa'da ortaya çıktığını ileri sürüyorsa da, günümüzde daha yaygın bir görüşe göre Türkler gölge oyunu tekniğini 16. yüzyılda Mısır'dan almış ve bu oyun türüne Karagöz adı altında kesin biçimini 17. yüzyılda kazandırmışlardır.

Ortaoyunu

Geleneksel Türk tiyatrosunun birçok bakımlardan Karagöz'e benzeyen, ama canlı oyuncularla oynayan bir türü de orta oyunudur. 16. ve 17. yüzyıllardaki kol oyunu, taklit oyunu, meydan oyunu ve zuhuri gibi oyuncu kollarının gösterilerinden kaynaklanan bu gösteri türü kesin biçimini ve orta oyunu adını 19. yüzyılda almıştır. Karagöz'de ve İtalyanlar'ın commedia dell'arte'sinde olduğu gibi orta oyununda da yazılı bir oyun metni yoktur.

Tiyatro

Güllü Agop

Osmanlı Sarayı yabancı topluluklar vasıtasıyla batı tiyatrosunu Türk halkından daha önce benimsemiştir. Halkın tiyatro ile tanışması Tanzimat Dönemi'nde olumuştur. Tiyatro oyunları yabancı yazarlardan çevrilmiş, Türk yazarları da oyun yazmaya başlamıştır. Çağdaş Türk tiyatrosuna ilk öneli adım 1860'ta yapılan Gedikpaşa Tiyatrosu'dur. 1861'de bu mekanı kiralayan Güllü Agop, 1868'de Osmanlı Tiyatrosu adlı bir topluluk kurdu. 1870'te Sadrazam Ali Paşa İstanbul'un çeşitli bölgelerinde Türkçe oyunlar sergiletti. İbrahim Şinasi'nin yazdığı Şair Evlenmesi(1860) ilk özgün Türk oyunudur. Gelişme aşamasındaki milli tiyatro eserlerinin en ünlüsü Namık Kemal'in Vatan Yahut Silistre (1873) adlı yapıtıydı. Musahipzade Celal'in Osmanlı toplumunu eleştirdiği oyunlar da hâlen sergilenmekte olan önemli eserlerdi. İlk dönem tiyatrocuları olan Ermeni oyuncular yanında Ahmed Fehim gibi Müslüman Türk oyuncular da yetişti. Namık Kemal, Ahmed Mithat Efendi, Abdülhak Hamid, Recaizade Mahmut Ekrem, Ahmed Vefik Paşa önemli oyun metinleri yazdılar. Abdülmecid 1858'de Dolmabahçe Sarayı'nın etrafında bir saray tiyatrosu, II. Abdülhamid de 1889'da Yıldız Sarayı'nın bahçesinde bir tiyatro salonu yaptırdı. Mardiros Mınakyan ve Tomas Fasulyeciyan'ın katkılarıyla tiyatronun kurumsallaşması sağlandı. Bu dönemde tuluat adlı, batı tiyatrosunun konukları ve tipleriyle geleneksel tipleri birleştiren bir tür gelişti. Ortaoyunu ustalarından Kavuklu Hamdi'nin önderliğinde 1875'te kantoyla birlikte gelişti. 1914'te Darülbedayi kuruldu. İlk Türk-Müslüman kadın sanatçı Afife Jale'de sahneye 1920'de Darülbedayi'de çıktı.[3][4]

Ayrıca bakınız: Osmanlı Tiyatrosu Millî Osmanlı Tiyatrosu, Osmanlı Dram Kumpanyası

Opera

Naum Tiyatrosu 1870'te yanana dek, Osmanlı'daki en önemli opera sahnesiydi

Osmanlı'da opera sözcüğü ilk defa 1670 yılında Eremya Kömürcüyan'ın şiirlerinde geçer. 4. Mehmet döneminde, 1675'te bir saray düğünü için opera getirilmesi planlanır. Ancak gerçekleşmez.[5] Yirmisekiz Mehmet Çelebi 1720'de opera temsillerini eserlerinde tasvir eder. 18. yüzyıla kadar Osmanlı sefirleri Avrupa'da gördükleri bu sanatı eserlerinde anlatırlar. 1797'de 3. Selim sarayda bir opera gösterisi izler. Abdülmecid Beyoğlu'nda Avrupalıların oynadığı operaların Türk gençlerine de öğretilmesini isteyince Giuseppe Donizetti görevlendirilir.[6] Başlarda Fransız sanatçılar yoğunluktayken, 19. yüzyıldan 20. yüzyıla dek İtalyan operacılar çoğunluğa geçmiştir. 2. Mahmut İstanbul'da açılan özel tiyatroları desteklemiştir. Arşak Haçaduryan, Dikran Çuhacıyan, Milli Osmanlı Operet Kumpanyası gibi gayri müslim teşebbüslerle İstanbul'da opera etkinliği devam eder. Padişahlar arasında operayla en çok ilgilenen 2. Abdülhamit olmuştur. Yıldız Sarayı'nda İtalyan kumpanyalar ağırlamış, operaya alakasını sabit memurlar tutmakla göstermiştir.[7][8]

Kabare

Güncel konuların eleştirel biçimde sahnelenmesidir.

Sinema

Kaynakça

  1. ^ Türk Tiyatrosu’nda Oyun yazarlığının Gelişimine Yönelik Girişimler Üzerine Bir İnceleme, Mine Artu, Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, 2010 s.28-29
  2. ^ Türk Tiyatrosu’nda Oyun yazarlığının Gelişimine Yönelik Girişimler Üzerine Bir İnceleme, Mine Artu, Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, 2010 s.30
  3. ^ "Arşivlenmiş kopya". 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Aralık 2014. 
  4. ^ "Arşivlenmiş kopya". 15 Nisan 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Aralık 2014. 
  5. ^ http://www.dieweltdertuerken.org/index.php/ZfWT/article/view/234/s_yore 4 Şubat 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. s.5
  6. ^ http://www.dieweltdertuerken.org/index.php/ZfWT/article/view/234/s_yore 4 Şubat 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. s.10
  7. ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 22 Eylül 2015 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Aralık 2014. 
  8. ^ "Arşivlenmiş kopya". 29 Kasım 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Kasım 2014. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Tiyatro tarihi</span>

Tiyatro tarihi, tiyatronun tarih boyunca 2,500 yıllık gelişimidir. Performatif unsurlar her toplumda mevcut olmakla birlikte, bir sanat formu ve eğlence olarak tiyatro ile diğer faaliyetlerdeki teatral veya performatif unsurlar arasında bir ayrım olduğu kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Meddah</span> belirli zaman ve mekânlarda güldürü içerikli öykü anlatan anlatıcı

Meddah, kıssahan veya şehnâmehân. Meddahın sözcük anlamı çok öven olup ilk başlarda İslam Peygamberi Muhammed zamanını öven kişileri ifade ederken zamanla topluluk önünde halk hikâyesi anlatan kişi anlamına dönüşmüştür. Araplarda bu kimselere “kāss”, “kassâs, İranlılarda ve Osmanlı Türklerinde ise “kıssahân” ve “şehnâmehân” denmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Dram (tiyatro)</span>

Dram trajedi, komedi veya trajikomedi türünde tiyatro eseri. Dramatik, epik ve liriğin yanı sıra üçüncü esaslı edebi türdür.

<span class="mw-page-title-main">Metin And</span>

Metin And, Türk bilim insanı, akademisyen, yazar.

<span class="mw-page-title-main">Mardiros Mınakyan</span> Osmanlı Ermenisi tiyatro yönetmeni

Mardiros Mınakyan, Osmanlı Ermenisi tiyatro oyuncusu ve yönetmeni. Türk tiyatrosunun doğuş ve gelişme evrelerindeki katkılarıyla Batılı anlamda tiyatronun yerleşmesinde önemli rol oynamıştır.

Tanzimat edebiyatı, Tanzimat döneminin kültürel ve siyasi hareketlerinin sonucu olarak ortaya çıkmış edebiyat akımı. 3 Kasım 1839'da Mustafa Reşid Paşa tarafından ilan edilen Gülhane Hattı Hümayunu da denilen yenileşme beratının yürürlüğe konmuş olmasından doğmuştur. Bu olay daha sonraları Tanzimat Fermanı olarak adlandırılacak, gerek siyasi alanda gerek edebî ve gerekse toplumsal hayatta batıya yönelmenin resmi bir belgesi sayılacaktır. Şinasi ile Agah Efendi'nin birlikte çıkarmış olduğu Tercüman-ı Ahval bu edebiyatın başlangıcı olarak kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Karagöz ve Hacivat</span> Türk gölge tiyatrosu karakterleri

Karagöz ve Hacivat, taklide ve karşılıklı konuşmaya dayanan, iki boyutlu tasvirlerle bir perdede oynatılan gölge oyunudur. Karagöz oynatıcısına kurgusal, hayali denir. Yardımcıları çırak, yardak, dayrezen, sandıkkardır. Oyunda konuşmaların değişmesi baş hareketleriyle yapılır.

<span class="mw-page-title-main">Gölge oyunu</span>

Gölge oyunu, geleneksel olarak hayvan derilerinden kesilerek hazırlanmış insan, hayvan, eşya gibi figürlerin bir ışık kaynağı önünde oynatılarak, gölgelerinin gerdirilmiş, beyaz bir perdeye düşürüldüğü gösteri sanatıdır.

Türk tiyatrosu, Türkiye'de kırsal kesimlerdeki köy tiyatrosu ile kentlerdeki halk tiyatrosunu içeren geleneksel Türk tiyatrosu ve 19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Devleti'ndeki Batılılaşma hareketi ile ortaya çıkan batılı tarzdaki Türk tiyatrosunu ifade eder.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı Dram Kumpanyası</span>

Osmanlı Dram Kumpanyası, 19. yüzyıl sonunda İstanbul'da kurulmuş, tiyatro topluluğu.

<span class="mw-page-title-main">Mehmet Muhittin Sevilen</span> Türk gölge oyunu sanatçısı

Mehmet Muhittin Sevilen, bilinen adıyla Hayali Küçük Ali, Türk kukla ve gölge oyunu sanatçısı.

<span class="mw-page-title-main">Naum Tiyatrosu</span>

Naum Tiyatrosu, İstanbul Beyoğlu'nda, bugün Çiçek Pasajı'nın olduğu yerde bulunan 1844 - 1870 yılları arasında kullanılan tiyatro salonu.

Osmanlı İmparatorluğu kültürü, Osmanlı İmparatorluğu içinde yaşayanların ortak kültürüdür.

<span class="mw-page-title-main">Ali Köken</span>

Ali Köken, Türk tiyatro oyuncusu ve şairdir.

<span class="mw-page-title-main">Nurhan Tekerek</span>

Nurhan Tekerek, oyuncu, dramaturg ve yönetmendir.

<span class="mw-page-title-main">Orta oyunu</span> Türk halk tiyatro oyunu

Orta oyunu, ana karakterleri Kavuklu ve Pişekar olan, açık alanda halkın ortasında yazılı bir metne bağlı kalınmadan oynanan müzikli ve danslı Türk halk tiyatro oyunu.

Tulûat tiyatrosu, olay örgüsü bilinmekle birlikte bir metne dayanmayan ve doğaçlama olarak oynanan bir sahne sanatı. Tuluat tiyatrosu, geleneksel orta oyununun sahnelerde sergilenmesi ve Batılı anlamdaki tiyatro ile karışmasından meydana gelen bir tiyatro dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Türkiye'de opera</span>

Türkiye'de opera faaliyeti devlet tarafından 1940'larda başlatılmıştır. Halen de büyük oranda Devlet Opera ve Balesi tarafından yürütülmektedir. Türkiye coğrafyasında ise 18. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'na gelen yabancı kumpanyalar ile başlar.

Osmanlı İmparatorluğu'nda tiyatro Tanzimat devri sonrasında gelişim gösterdi ve II. Meşrutiyet sonrasında Batılı manada gelişimi hızlandı.

Tuluat tiyatrosu, 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında Osmanlı Devleti'nde ortaya çıkmış olan doğaçlama tekniklerine dayanan bir Türk tiyatro türüdür.