İçeriğe atla

Orta Çağ İslam dünyasında fizik

Orta Çağ İslam dünyasında fizik, İslam'ın Altın Çağı (yaklaşık olarak 8. ve 13, 14 veya 15. yy. arası), Antik Yunan yeniliklerine (Aristoteles, Öklid, Yeni Platonculuk)[1] ek olarak doğa bilimlerinde birçok gelişmeler görüldü. Bu zaman aralığında İslam Teolojisi bilgiye ulaşmaya çalışan düşünürleri cesaretlendirirken, bilim etkisinin ya da gücünün dini inanç adına herhangi bir çelişkinin ya da sakıncanın olmadığı yargısına sahipti.[2] Bu dönemde sayabileceğimiz düşünürler arasında Farabi, Kindî, İbn-i Sina, İbn-i Heysem ve İbn Bacce yer alır.[3] Bu düşünürlerin önemli çalışmaları Orta Çağ Döneminin bilimsel kaynaklarıydı ve Lingua franca olarak kabul edilen Arapça esas alınarak yazılmıştı.

Antik Yunandan gelen Aristoteles Fiziği, Orta Çağ İslam dünyasında bilime bir miras olarak kalmış ve İslamiyet’in Altın Çağı kendisini daha ileriye bu sayede götürmüştü. Bununla birlikte, İslam dünyası deneysel gözlemle elde edinilmiş büyük bilgilere sahipti ve evrenin tek bir yasayla kontrol edildiğine inanıyordu. Kullandıkları deneysel gözlem bilimsel metodun[4] şimdiye göre kabataslak halini oluştururken dönemin fizik alanındaki önemli çalışmaları Irak ve Mısır’da[5] başlayarak, optik, mekanik (statik, dinamik, kinematik ve hareket dahil) ve astronomiyi kapsıyordu.

Fizik

Antik Yunandan gelen Aristoteles Fiziği, Orta Çağ İslam dünyasında bilime bir miras olarak kalmış ve İslamiyet’in Altın Çağı kendisini daha ileriye bu sayede götürmüştü ve özellikle gözlem yapmanın üzerinde durarak ve a priori düşünme, erken dönem bilimsel metodun gelişimine yol açılmıştır. Aristo Fiziği ile gelen düşünceye göre, fizik kanıtlanabilir olan matematik temelli bilimlerden daha az mühim fakat bilgi teorisine göre birçok fizik ve metafizik prensiplerinin çıkarımı yapıldığı astronomiden daha mühim olarak değerlendiriliyordu.[6] Fiziğin bu açıdan temel konusu, Aristo’ya göre, hareket veya bu hareketin içerdiği üç unsurdu; töz, yoksunluk ve biçim. Aristoteles Metafiziğinde, "Hareket etmeyen hareket ettirici (Aristo'ya göre hareketin kaynağı)" olarak adlandırılan şey sonradan Yeni Platoncuların sonsuz dedikleri evrenin içindeki hareketlerden sorumluydu.[1] Kindî, bu görüşe dünyaya ait sınırlı parçalara bakıp sonsuzluk çıkarımı yapılamayacağını söyleyerek, sonsuz evren tasarımına karşı çıkar. Kindî'ye göre evren geçici merkeze sahip olmalıydı çünkü sonsuz bir travers imkânsızdı. Aristo’nun Metafiziğine ilk yorum Farabi’den gelmiştir. “Aristo Metafiziğine Bakış” adlı kitabında metafiziğin sadece tabii canlılara özgü değil, aynı zamanda tümellik açısından daha üst düzey olduğunu vurgulamıştır.[1]

Optik

İbn Heysem'ın Optik Kitabı'nın kapak sayfası

Fiziğin bir dalı olarak, optik, bu dönemde hızlı bir şekilde ilerleme kaydetmiştir. 9. Yüzyılın başlarında, fizyolojik optikler yanı sıra yansıma, geometrik ve fiziksel optikler üzerinde çalışılmıştır.[7] 11. Yüzyılda, İbn-i Heysem ışığın farklı yüzeylerde farklı yönlere gittiğini ve böylece gördüğümüz belirli objelerin farklı ışık sinyallerine sahip olduğunu anlattığı “Optik Kitabı”’nı yayımlamıştır.[8][9] Bu yaklaşım önceki Yunan bilim düşüncesine karşılık farklılık göstermiştir. Örneğin Öklid ve Batlamyus gözden nesneye ışın yayıldığını ve geri göze döndüğüne inanıyordu. İbn-i Heysem optik konusundaki yeni teorisiyle birlikte fizyolojik olarak açıklama yapmadan geometrik koniler üzerinde çalışabildi.[7] Ayrıca İbn Heysem kitabında, optiği kavrayabilmek için mekanik üzerinde de çalışmıştır. Bir fırlatıcı kullanarak,hedefi dik olarak vurmanın, belirli bir açıyla vurmaktan daha fazla güç gerektirdiğini keşfetmiştir. İbn-i Helsem bu keşfiyle göze doğrudan gelen ışığın neden göz acıttığını ortaya koymuştur, çünkü doğrudan gelen ışık bir açıyla değil dik olarak göze yansır.[9] Takiyüddin yaygın olan gözden ışığın yansımasıyla nesnelerin algılandığı inancın aksini kanıtlamaya çalışmıştır. Kanıtı yıldızları görmenin üzerinden yapan Takiyüddin, eğer ışık bizim gözümüzden yansıyor olsaydı yıldızları göremezdik çünkü bu çok uzun zaman alırdı, dolayısıyla ışık yıldızlardan bize doğru geliyor olmalı argümanını ortaya koyar.[10]

Astronomi

İslamiyet’in bu dönemindeki astronomi çalışmaları Batlamyus’un astronomi modeli esas alınarak ilerlemiştir. Bununla birlikte birçok düşünür bu model üzerine düşünmüştür. Bu gökyüzü cisimlerin in hareketlerini anlayabilmek için matematiksel açıklamalar getirmeye çalıştılar zira kullanılan Batlamyus modelindeki tahminler her zaman doğru çıkmıyordu ve fazla karmaşıktı. İbn-i Heysem, “Batlamyus Üzerine Şüpheler” adlı kitabında bu modele birçok eleştiri getirmiştir. Kitap diğer gök bilimcilere gökyüzüyle ilgili hareketleri açıklamada yeni fikirler ortaya koymaya cesaret vermiştir.[11] Ayrıca İbn-i Helsem, Optik Kitabı’nda gökyüzünün sert maddeden oluşmadığını, fakat havadan daha yoğun olduğunu iddia etmiştir. İbn-i Heysem son olarak yıldızların da dünya gibi belirli bir kuralda hareket ettiklerine karar vermiştir. Bunun yanı sıra Hazini gibi bazı gökbilimciler, yerçekimi ile de alakalı bazı teoriler ortaya atmıştır. Hazini bütün cisimlerin evrenin merkeziyle alakalı bir çekime sahip olduğunu savunmuştur. Evrenin merkezi olarak kabul ettiği yer ise Dünya’dır.[12]

Mekanik

Eylemsizlik

John Philoponus Aristoteles’in hareket hakkında söylediklerini yanlışlayarak, cisimlerin devindirici güce sahip oldukları zaman, eğimle hareket kazandıklarını iddia etti. 11. Yüzyılın içerisinde İbni Sina kaba hatlarıyla bu görüşe destek çıkarak, cisimlerin hava direnci gibi dış etmenler sebebiyle harcanabilecek kuvvete sahip olduğu fikrini ortaya attı.[13] İbni Sina bunun yanı sıra kuvvet ile eğim (diğer bir adıyla “meyl”) arasındaki farkı belirlemiş olup, cismin doğal hareketi karşısında eğim kazandığını iddia etmiştir. İbni Sina süregelen hareketin hareket eden cismin eğimiyle alakası olduğunu ve bu cismin eğimi, diğer adıyla “meyl”’i tükenene kadar hareketin devam edeceğini söylemiştir. Ayrıca boşluğa atılan cismin etkinmediği sürece durmayacağını iddia etmiştir. Bu yaklaşım Newton’un eylemsizlik yasasına da uyar. Diğer bir deyişle hareket halindeki cisim etkilenene kadar harekete devam eder.[14] Bu görüş Aristoteles’in yaklaşımına karşı çıkmakla birlikte, sonraları İbni Sina’nın Kitabü'ş-Şifa kitabından etkilenen Jean Buridan’ın “güç” açıklamasıyla tamamen terkedilir.[13]

İvme

Birûni'nin Gölgeler adlı kitabında, düzensiz hareketin ivmeyle sonuçlandığını anlatır.[15] İbni Sina'nın eylemsizlik teorisi hız ve hareket halindeki cismin ağırlığıyla ilişki kurmaya çalışmıştır ve bu ilişki momentumla çok yakından benzerlikler taşımaktadır.[16] Aristoteles'in hareket teorisi sabit gücün ivme yarattığını iddia eder, Ebü'l-Berekat Bağdadi bu iddiaya karşı çıkmış ve kendi teorisini geliştirmiştir. Teorisinde hız ve ivme iki farklı şey olarak ele alınır ve güç ivme ile değil hız ile orantılıdır.[17]

Reaksiyon

İbn Bacce, her gücün başka bir güce tepki olarak var olduğunu iddia etmiştir. Bu gücü tam olarak belirlememekle birlikte diğer güç ile eşittir ve bu halen erken dönem hareket kuralının üçüncü yasasıdır, yani her etkiden oluşan tepkinin etkiye eşit olduğudur.[18]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ a b c Classical Arabic Philosophy An Anthology of Sources, Translated by Jon McGinnis and David C. Reisman. Indianapolis: Hackett Publishing Company, 2007. pg. xix
  2. ^ Bakar, Osman. The History and Philosophy of Islamic Science. Cambridge: Islamic Texts Society, 1999. pg. 2
  3. ^ Al-Khalili, Jim. "The 'first true scientist'". 26 Nisan 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Ocak 2009. 
  4. ^ I.A., Ahmad (1995). "The Impact of the Qur'anic Conception of Astronomical Phenomena on Islamic Civilization" (PDF). Vistas in Astronomy. ss. 395-403. 
  5. ^ Thiele, Rüdiger (Ağustos 2005), "In Memoriam: Matthias Schramm, 1928–2005", Historia Mathematica, 32 (3), ss. 271-274, doi:10.1016/j.hm.2005.05.002 
  6. ^ . Islam, Science, and the Challenge of History. New Haven:Yale University Press. pg 57
  7. ^ a b Dallal, Ahmad. Islam, Science, and the Challenge of History. New Haven: Yale University Press, 2010. pg. 38
  8. ^ Dallal, Ahmad. Islam, Science, and the Challenge of History. New Haven:Yale University Press. pg 39
  9. ^ a b Lindberg, David C. (1976). Theories of Vision from al-Kindi to Kepler. University of Chicago Press, Chicago. ISBN 0-226-48234-0. OCLC 1676198. 
  10. ^ Taqī al-Dīn. Kitāb Nūr, Book I, Chapter 5, MS ‘O', folio 14b; MS ‘S', folio 12a-b
  11. ^ Dallal, Ahmad (1999), "Science, Medicine and Technology", in Esposito, John, The Oxford History of Islam, Oxford University Press, New York
  12. ^ Mariam Rozhanskaya and I. S. Levinova (1996), "Statics", in Roshdi Rashed, ed., Encyclopedia of the History of Arabic Science, Vol. 2, p. 614-642 Routledge, London and New York
  13. ^ a b Sayili, Aydin. "Ibn Sina and Buridan on the Motion the Projectile". Annals of the New York Academy of Sciences vol. 500(1). p.477-482.
  14. ^ Espinoza, Fernando. "An Analysis of the Historical Development of Ideas About Motion and its Implications for Teaching". Physics Education. Vol. 40(2).
  15. ^ "Biography of Al-Biruni". University of St. Andrews, Scotland. 29 Mayıs 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Ocak 2015. 
  16. ^ Nasr S.H., Razavi M.A.. "The islamic Intellectual Tradition in Persia" (1996). Routledge
  17. ^ Pines, Shlomo (1986), Studies in Arabic versions of Greek texts and in mediaeval science, 2, Brill Publishers, s. 203, ISBN 965-223-626-8 
  18. ^ Franco, Abel B.. "Avempace, Projectile Motion, and Impetus Theory". Journal of the History of Ideas. Vol. 64(4): 543.

İlgili Araştırma Makaleleri

Fizik, maddeyi, maddenin uzay-zaman içinde hareketini, enerji ve kuvvetleri inceleyen doğa bilimi. Fizik, Temel Bilimler'den biridir. Temel amacı evrenin işleyişini araştırmaktır. Fizik en eski bilim dallarından biridir. 16. yüzyıldan bu yana kendi sınırlarını çizmiş modern bir bilim olmasına karşın, Bilimsel Devrim'den önce iki bin sene boyunca felsefe, kimya, matematik ve biyolojinin belirli alt dalları ile eş anlamlı olarak kullanılmıştır. Buna karşın, matematiksel fizik ve kuantum kimyası gibi alanlardan dolayı fiziğin sınırlarını net olarak belirlemek güçtür.

<span class="mw-page-title-main">Batlamyus</span> Yunan matematikçi, astronom ve coğrafyacı (100–170)

Klaudyos Batlamyus, İskenderiyeli Yunan matematikçi, coğrafyacı, astronom ve müzik teorisyeniydi ve üçü daha sonra Bizans, İslam ve Batı Avrupa bilimi için önemli olan yaklaşık bir düzine bilimsel tez yazmıştır. MS 100–170 yılları arasında yaşadığı tahmin edilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">İbn Rüşd</span> Arap filozof, bilim insanı ve yazar (1126–1198)

İbn Rüşd, Endülüslü-Arap felsefeci, hekim, fıkıhçı, matematikçi ve tıpçı. Tercüme ve yorumlamalarıyla Aristo'yu Avrupa'ya yeniden tanıtmıştır. İslam felsefesinde Aristocu akım olan meşşailiğin temsilcilerindendir.

<span class="mw-page-title-main">Mekanik</span> kuvvetlere veya yer değiştirmelere maruz kalan fiziksel cisimlerle ilgilenen bilim

Mekanik, fiziğin fiziksel nesnelerin hareketleriyle, özellikle kuvvet, madde ve hareket arasındaki ilişkilerle ilgili alanıdır. Nesnelere uygulanan kuvvetler yer değiştirmeler veya bir nesnenin çevresine göre konumunda değişikliklerle sonuçlanır. Fizik'in bu dalının kökenleri Antik Yunanistan'da Aristoteles ve Arşimet'in yazılarında bulunur.. Erken modern dönem sırasında, Galileo, Kepler ve Newton gibi bilim adamları şimdiki klasik mekaniğin temellerini attılar. Klasik mekanik, duran veya ışık hızından çok daha düşük hızlarla hareket eden cisimlerle ilgili klasik fizikin bir dalıdır. Kuantum aleminde olmayan cisimlerin hareketini ve üzerindeki kuvvetleri inceleyen bilim dalı olarak da tanımlanabilir. Alan bugün kuantum teorisi açısından daha az anlaşılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">İbn Sina</span> Fars tıp bilgini ve filozof (980–1037)

İbn Sînâ veya Ebu Ali Sînâ ya da Batılıların söyleyişiyle Avicenna, İslam'ın Altın Çağı döneminin en önemli doktorlarından, astronomlarından, düşünürlerinden, yazarlarından ve bilginlerinden biri olarak kabul edilen Fars polimat ve "polimerik erken tıbbın babası" olarak bilinen tabiptir.

<span class="mw-page-title-main">Aristoteles</span> Antik Yunan filozofu (MÖ 384–322)

Aristoteles veya kısaca Aristo, Antik Yunanistan'da klasik dönem aralığında yaşamını sürdürmüş olan Yunan filozof, polimat ve bilgedir.

<span class="mw-page-title-main">Fârâbî</span> Türk filozof, bilim adamı

Fârâbî, 8. ve 13. yüzyıllar arasındaki İslam'ın Altın Çağı'nda yaşamış ünlü filozof ve bilim insanıdır. Aynı zamanda gök bilimci, mantıkçı ve müzisyendir.

<span class="mw-page-title-main">İbnü'l-Heysem</span> Arap fizikçi, matematikçi ve astonom (965–1040)

İbn-i Heysem, Ḥasan Ibn el-Heysem, Batılıların söyleyişiyle Alhazen veya tam ismiyle Ebū ʿAlī el-Ḥasan ibn el-Ḥasan ibn el-Heysem, Arap matematikçi, astronom, ve İslam'ın Altın Çağının önemli fizikçilerinden biriydi. "Modern optiğin babası" olarak da anılır. Özellikle görsel algı dinamiklerine önemli katkılarda bulunmuştur. En etkili eseri, 1011–21 yılları arasında oluşturduğu ve Latince baskılar sayesinde günümüze kadar gelmiş Kitāb el-Manāzir olmuştur. Polimat, felsefe, teoloji ve tıp üzerine yaptığı birçok çalışmayı da kitaplarına kaydetmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Albertus Magnus</span> Alman aziz ve filozof

Albertus Magnus, Orta Çağ'da kendisine doktor üniversalis unvanı verilmiş olan 13. yüzyıl Alman skolastik filozofu ve tanrıbilimcisi. Albertus, Anselmus, Petrus Abelard, Saint Victor'dan Hugh, Petrus Lombard, Thomas Aquinas ve Duns Scotus en ünlü skolastikler arasındadır.

<span class="mw-page-title-main">Kindî</span> Müslüman Arap bilim insanı ve polimat (801–873)

Kindî veya tam adıyla Ebu Yusuf Yakub bin İshak el-Sebbah el-Kindî, felsefe, tıp, matematik astronomi, ilahiyat, psikoloji, fizik, kimya ve müziğe kadar pek çok bilim dalında eser yazan Arap bilim insanı.

<span class="mw-page-title-main">Kırmızıya kayma</span>

Fizik ve astronomide kırmızıya kayma diye tanımlanan fenomen, bir cisimden yayılan ışımanın dalga boyunun artmasıdır. Görülebilen ışık için bu ışığın renginin elektromanyetik tayfın kırmızı yöne doğru kaymasıdır. Tersine dalga uzunluğunun azalması, maviye kayma olarak bilinir. Kâinat'ta gözlenen galaksilerden gelen ışığın birkaç istisnaî durum dışında tayfın hep kırmızı bölgesine kaydığı gözlenir. Edwin Hubble, bu gözlemin sonucunda Kâinat'ın yönden bağımsız olarak genişlediğini söylemiştir.

<span class="mw-page-title-main">Fizik felsefesi</span>

Fizik felsefesi, klasik ve modern fiziğin içerisindeki teori ve yorumları inceleyen bir bilim felsefesi dalıdır. Fizik teorileri ve yorumlarından yola çıkarak sorduğu sorularla çeşitli cevaplara ulaşmayı amaçlamaktadır. Uzay ve zaman felsefesi, kuantum mekaniği felsefesi, termal ve istatistiksel felsefe gibi alt dallara ayrılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Doğa felsefesi</span> doğa ve fiziksel evrenin modern bilimin gelişmesinden önce baskın olan eski felsefi çalışması

Doğa felsefesi fiziğin, yani doğanın ve fiziksel evrenin felsefi çalışmasıdır. Modern bilimin gelişmesinden önce baskın bir alandı.

<span class="mw-page-title-main">İslam'ın Altın Çağı</span> 8. ilâ 15. yüzyıllar arasında İslam dünyasının bilimsel, teknolojik ve kültürel olarak zirvede olduğu dönem

İslam'ın Altın Çağı veya İslam Rönesansı, tarihsel olarak Orta Çağ'da, Abbâsîler döneminde 8. yüzyılın ortalarında başlayan ve 15. yüzyılın sonlarına kadar devam eden, İslâm dünyasının çoğunun bilimsel, ekonomik, kültürel, sanatsal, siyasi ve dinî yönlerden zirvede olduğu dönemi ifade eder. Abbâsîler devrinde, Hârûnürreşîd tarafından Bağdat'ta Beytülhikme adında büyük bir bilim merkezinin kurulması ile başlayan bu dönemin, Moğolların 1258'de Bağdat'ı kuşatıp yağmalaması ve böylelikle Abbâsî Hâlifeliği'nin yıkılması ile son bulduğu şeklinde genel bir kabul vardır. Ancak bazı kaynaklarda bu dönemin 14. yüzyıla kadar, bazı kaynaklarda da 15. yüzyıla, hatta 16. yüzyıla kadar sürdüğü ifade edilir.

<span class="mw-page-title-main">Orta Çağ İslam dünyasında bilim</span> 8. yüzyıl ile 15. yüzyıl arasında İslam dünyasında geliştirilen ve uygulanan bilimsel etkinlikler

Orta Çağ İslam dünyasında bilim, İslam'ın Altın Çağı adı verilen ve 8. yüzyıl ile 14. yüzyıl-15. yüzyıl arasında İslam dünyasında geliştirilen ve uygulanan bilim. Bu dönemde Hint, Fars, Sabii ve özellikle Yunan uygarlıklarına ait eserler Arapçaya tercüme edildi. Bu çeviriler tüm bir Orta Çağ boyunca İslam uygarlığında yaşayan bilim insanlarının bilimsel gelişmelerde bulunmalarına ve bu gelişmeleri sonraki yüzyıllara taşımalarına olanak sağladı.

<span class="mw-page-title-main">Fizik tarihi</span> fizik biliminin tarihi

Fizik, felsefe ürünü bir çalışma alanıdır ve bu yüzden 19. yüzyıla kadar doğa felsefesi diye adlandırıldı. Ünlü fizik bilgini Isaac Newton (1642-1726) bile temel yapıtını "Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri" olarak adlandırmış ve kendisini de bir doğa filozofu olarak görmüştür. Günümüzde ise fizik; madde, enerji ve bunların birbiri arasındaki ilişkiyi inceleyen bir bilim dalı olarak tanımlanır. Fizik bir bakıma en eski ve en temel kuramsal bilimdir; onun keşifleri doğa bilimleri'nin her alanı hakkındadır çünkü madde ve enerji; doğanın temel ögeleridir. Diğer bilim dalları genellikle kendi alanlarıyla sınırlıdır ve fizikten sonradan ayrılıp bir bilim dalı olmaya hak kazanmış diye düşünülebilinir. 16. yüzyılda fizik doğa bilimlerinden ayrılmış, Rönesans dönemi sonrasında hızla artan bilgi birikimi ile mekanik, optik, akustik, elektrik gibi alt bilim dalları ortaya çıkmıştır. Fizik günümüzde klasik fizik ve modern fizik olarak ikiye ayrılır.

Optik, Mısır ve Mezopotamyalılar tarafından geliştirilen lenslerle başlamış ve Yunan ve Hint filozofları tarafından geliştirilen ışık ve vizyon teorileri takip etmiştir.

Aristoteles fiziği veya Aristo fiziği, Yunan filozof Aristoteles'in eserlerinde tanımladığı doğa bilimlerin bir biçimidir. Fizik kitabında Aristoteles, fizikte değişimin genel prensiplerini belirler: yaşayan ve ölü, ilahi ve dünyevi, tüm hareketlilikleri içeren, mekana göre ve boyut ya da miktara göre değişen, bir türün niteliksel değişikliği; ve olmak ve yok olmak.

Bu maddede klasik mekanik tarihi anlatılmaktadır.

Fizik'te, yerçekimi teorileri kütleli cisimlerin hareket mekanizmalarını kapsayan etkileşimleri esas alır. Antik zamanlardan bu yana birçok Yerçekimi teorisi ortaya atılmıştır.