İçeriğe atla

Orta Çağ'da savaş

Orta Çağ'da savaş, genellikle Orta Çağ Avrupası'nda kullanılan savaş tarzını anlatmak için kullanılır.

Orta Çağ Avrupası'ndaki teknolojik, kültürel ve sosyal gelişme askerî taktikleri, süvari ve topçuluğun görevlerini değiştirerek savaş tarzının çok önemli derecede bir dönüşüme uğramasına neden olmuştur. Dünya'nın diğer bölgelerinde benzer seyirler görülmüştür. Beşinci yüzyılda yoğun piyade kuvvetinden oluşan Çin orduları, kuzeydeki Türkler ve diğer göçebe halkları örnek alarak süvari ağırlıklı kuvvetlere dönüşmüştür. Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da Avrupa'ya benzer hatta bazen daha üstün teknolojiler kullanılmıştır. Japonya'da Orta Çağ savaş tarzı 19. yy.a kadar sürmüştür. Afrika'da da "Sahil" boyunca (Sahra çölünün güneyi, Senegal Irmağı havzası ile Kongo'nun kuzey bölümünü kapsayan bölge) ve Sennar Krallığı ile Fulani İmparatorluğu gibi Sudan devletlerinde 19. yy. boyunca Orta Çağ savaş taktikleri ve silahları kullanılmıştır.

Orta Çağda savaşın kökenleri

Belki de en önemli teknolojik değişiklik üzengi'nin bulunmasıdır. Çin'de ve Orta Doğu'da uzun zamandır kullanılan üzengi, 8 yy. da Avrupa'ya gelmiştir. At yetiştiriciliği, daha gelişmiş demir ve çelik işçiliği ile birlikte üzengi çok daha güçlü süvari birliklerinin gelişmesine olanak sağlamıştır. Romalılar gibi daha önceki imparatorluklar, atlı savaşçıları daha çok hafif silahlarla kuşatılmış izcilik ve destek faaliyetlerinde kullanmışlardır. Ancak üzenginin kullanılması, binicinin otururken silah taşıyabilmeye olanak vermesi sayesinde süvarileri savaş saflarının en önüne getirmiştir. Avrupa'da ağır zıhla donatılmış şövalyeler merkezî kuvvet olurken, Moğolistan'da da hafif zırhlarla donatılmış atlı okçular önem kazanmıştır. Çin'de ise asıl kuvvetler bu iki sınıfın arasına düşmekteydi.

Bir çokları Hadrianapolis (Edirne) Muharebesi'ni Roma İmparatorluğu döneminin sonu ve Orta Çağın başı olarak görmektedir. Bu savaş süvarinin geleneksel piyade üzerindeki üstünlüğünü göstermiş ve sonraki yüzyıllarda görülecek olan Orta Çağ savaş tarzının karakterini belirlemiştir.

Savaşlar daha çok az sayıda ve çok pahalı olan atlı savaşçıların etrafında geçmekteydi. Bu hem Orta Çağ'ın sosyal düzeninin bir ürünü hem de bu sosyal düzenin devam etmesini sağlayan bir durumdur. Atlı bir savaşçı olmak hem büyük bir yetenek hem de büyük bir eğitim gerektirdiğinden, daha önceki dönemlerdeki yurttaşlardan oluşan orduların aksine savaşçılık tam zamanlı bir meslek haline gelmişti. Bu toplumun soylular adı verilen üst sınıf ile çoğunluğu oluşturan alt sınıf olarak ayrılmasını kolaylaştırmıştır. Feodal soylular, merkezî olmayan devletler içinde çok büyük güç kazanmışlardır. Bu nedenle Roma lejyonları gibi büyük, örgütlü ve iyi eğitilmiş orduların bulundurulması zorlaşmıştır. Birliklerin çoğunluğunu bu derebeylerinin vasalları olan köylüler ya da paralı askerler oluşturmaktaydı.

Orta Çağ savaş tarzının sonu teknolojik ve sosyal değişiklerle olmuştur. Merkezî hükûmetlerin gücünün artması düzenli orduların ya da Fransız Compagnies d’Ordonnance gibi yarı düzenli orduların ortaya çıkmasını sağlamıştır.

Strateji ve taktik

Kuvvetlerin konuşlandırılmaları

Orta Çağ Avrupa orduları tipik olarak üç bölümden oluşurdu: Öncü birlik, merkez ve artçı birlik. Öncü birlik genelde okçular ve diğer uzun mesafe atış yapabilen sapancılar ve nadiren de basit ve hafif katapultlardan oluşurdu. Merkezde piyade birlikleri ve zırhlı süvariler (şövalyeler) bulunurdu. Artçı birlik olarak ise daha çevik atlı birlikler gelirdi. Normal intikal sırası öncü birlik, merkez ve artçı birlikti. Savaş alanında sağa öncü, ortaya merkez sola da artçı birlik yerleşirdi. Ordular büyüdükçe ise savaşalanına hangi sırayla geldiyseler o sırayla dizilmeye başladılar.

Her bölüm ya saf halinde ya da blok halinde dizilirdi. Saf halinde dizilmenin avantajı tüm askerlerin hemen hemen aynı anda çarpışmaya katılabilmesiydi. Yine de bir süvari hücumu saf halindeki bir dizilişi kolayca dağıtabilirdi. Blok halindeki diziliş daha sağlam olmasına rağmen Agincourt Savaşı’nda Fransızların başına geldiği gibi arka sıralardaki askerlerin çarpışmaya katılmasını geciktirebilirdi. Blok halindeki düzenin avantajı ön sıradaki bir askerin yaralanması halinde arkada yedek olması idi. Bu düzeni özellikle iyi eğitilmiş birlikler de dağıtmak çok zordu.

Süvari duruma göre değişik şekillerde dizilebilirdi. Bir avuç atlı bile etkili olabilse de süvari mızrağı taşıyan ve sık düzende hareket eden süvariler çok büyük ve etkili bir kuvvet olabiliyordu. En yaygın düzen saf düzeniydi. Genel olarak üç ya da dört sıra derinliğinde bir saf halinde sıralanan süvariler bu şekilde hücuma geçiyorlardı. Çok iyi eğitilmiş piyade birlikleri bu tarz bir saldırıya karşı koyabildiklerinden bazı birlikler üçgen dizilişle saldırabiliyordu. Bu tarz dizilişte en ağır zırhlılar üçgenin uç noktasında olacak şekilde bulunuyordu. Bu düzen piyade birliği ile karşı karşıya gelince safları yararak arkadan gelen piyade hücumuyla geride kalan kuvvetlerin dağıtılması sağlanıyordu.

Süvariler savaş alanında başat güç haline geldikçe onlara karşı çıkmanın yollarını da aramak gerekli hale geldi. Çok yaygın bir yöntem olarak altı metreye varan kargıları kullanmaktı. Süvari hücuma kalktığında bu kargıları taşıyan askerler çok sıkı bir kare ya da küre düzenine geçerek piyade hatlarının içlerine girilmesini engelliyorlardı. Atlar mızraklardan oluşan bir duvara doğru koşarak dalmıyorlardı. Arkayı ve yanları koruyan geniş kargı bloklarına sahip bir ordu, bozguna uğramadan etkili pozisyonlara girebiliyordu.

İngilizler tarafından bulunan bir başka yöntemde yoğun ok atışıdır. İngilizlerin kullandığı büyük yaylar bir uzmanın elinde yıkıcı silahlara dönüşüyordu. İngilizler, binlerce okçu aynı anda atış yaptığında çok az ordunun hücuma kalkabildiğini keşfetmişlerdi. 100 Yıl savaşları sırasında birçok Fransız şövalye “ yağmur gibi yağan oklar karşısında günün geceye döndüğünü" anlatmıştı. Düşman saflarına karşı yapılan birkaç salvo ok atışından sonra geri kalan düşman kuvvetini halletmek için İngiliz piyadesi ve süvarisi savaşalanına giriyordu.

Kuvvetlerin kullanılması

Bazı Orta Çağ orduları çok az eğitimliydi ve birliklerin birbiriyle bağı pek yoktu. Savaş öncesi çok sınırlı bir şekilde planlama yapılabiliyordu ve savaş alanında iletişim çok zordu. İletişimi sağlamak için genellikle müzik enstrümanları, sesli komutlar, kuryeler ya da görsel işaretler (flamalar, bayraklar, sancaklar, vb.) kullanılıyordu. Savaşların çoğu büyük çaplı arbedelerle devam ediyordu.

Öncü birliklerin saldırmasının amacı genelde düşmanın savunma hattında delik açmaktı. Okçular, piyadenin kalkanları üzerinden düşmana ok atarlardı düşman da karşılık vermek için hazırlanırdı.

Sonunda merkez hareket eder ve at üzerindeki şövalyelerle birlikte piyade de hücuma kalkardı.

Büyük toplar Orta Çağ'ın sonlarına doğru savaş alanlarına girdi. Çok yavaş olan atış hızları (savaş boyunca yalnız bir kere atış yapılıyordu) ve belirsiz atışları nedeniyle etkili bir anti-personel silah olmaktan çok psikolojik güç arttırıcıydılar.

Daha sonraları daha küçük toplar kullanılarak atış hızı belirsiz bir seviyede artsa da nişan almak daha kolaylaştı. Topları kullananlar rahatça korunabiliyordu çünkü toplar daha hafifti ve daha hızlı hareket ettirilebiliyordu.

Ricat (geri çekilme)

Orta Çağ'da aceleyle yapılan bir geri çekilme düzenli olarak yapılan bir geri çekilmeden çok daha fazla kayıp verdirebiliyordu. Kaybeden taraf geri çekilmeye başladığında artçı birliklerin hızlı süvarileri piyade baskısı altında kaçan düşmana yetişebiliyordu. Birçok Orta Çağ savaşında kaçarken öldürülen asker sayısı savaşırken öldürülenden fazladır. Atlı şövalyeler savaş esnasında kargılı askerler tarafından korunan okçuları ve piyadeleri çok kısa sürede ve kolaylıkla öldürebiliyorlardı.

Müstahkem mevkiler

Merkezî devletlerdeki çözülme ana geçim kaynağı olarak geniş çaplı yağmacılık yapan bir dizi grubun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bunların arasında en dikkate değer grup Vikinglerdi. Bu gruplar genellikle küçük olduklarından ve hızlı hareket etmek zorunda kaldıklarından bölgedeki zenginlikleri ve halkı korumak amacıyla müstahkem mevkiler yapmak faydalı olmaktaydı.

Orta Çağ boyunca bu müstahkem yerler de gelişmiştir. Bunlar arasında birçokları için Orta Çağ'ın simgesi haline gelmiş olan kale en önemlisiydi. Kaleler, yöredeki elit tabakasına korunaklı bir yerde olma olanağı sağlıyordu. Kale içinde iken yağmacıların baskınından korundukları gibi bölgeden yağmacıları çıkarmak için atlı savaşçıları üzerlerine gönderebiliyorlardı. Daha sonraları kaleler, yöredeki diğer elitlerden korunmak için de kullanılmıştır.

Orta Çağ dönemi boyunca müstahkem yerlerin birçok önemli yararı olmuştur. Orta Çağ'da süregelen yağmacılığa karşı korunak olmuşturlar. Ağır süvari'nin açık alanda yapılan savaştaki üstünlüğü, müstahkem yerlere karşı bir anlam ifade etmiyordu. İlkel yollar ya da yol olmaması kuşatma araçlarının taşınmasını zorlaştırıyor ve zaman kaybettiriyordu. Merkezî askerî örgütlenmenin genel olarak eksik olması da geniş çaplı ve uzun süren kuşatmaların yapılmasını güçleştiriyordu. Müstahkem yerler, elitlerin topraklarından çıkarılamamasını sağlamanın mükemmel bir yoluydu.

Orta Çağ kuşatma sanatı

Orta Çağ döneminde ordular kuşatma yaparken bir dizi kuşatma araçları kullanmışlardır: merdiven; koçbaşı; kuşatma kulesi ve çeşitli mancınıklar (mangonel, onager, balista ve trebuchet) gibi. Kuşatma teknikleri arasında lağımcılık da bulunur. Bu işi en iyi Osmanlı yapardı.


Ekipmanlar

Kişisel ekipmanlar

Silahlar



Kaynakça

  • Contamine, Philippe. War in the Middle Ages. Oxford: Basil Blackwell, 1984.
  • Keegan, John. The face of battle : a study of Agincourt, Waterloo, and the Somme. London : Barrie & Jenkins, 1988.
  • Keen, Maurice. Medieval Warfare: A History. Oxford University Press, 1999.
  • McNeill, William Hardy. The pursuit of power : technology, armed force, and society since A.D. 1000. Chicago: University of Chicago Press, 1982.
  • Nicholson, Helen. Medieval Warfare. New York: Palgrave Macmillan, 2004,
  • Oman, Charles William Chadwick. A history of the art of war in the Middle Ages. London: Greenhill Books ; Mechanicsburg, Pennsylvania: Stackpole Books, 1998.
  • De Re Militari: The Society for Medieval Military History6 Şubat 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Falanks</span>

Falanks, genellikle mızrak ve benzeri silahlar kullanan askerlerin birbirinden ayrılmadan art arda saflar halinde savaşmasını esas kabul eden bir savaş düzenidir. İlk uygulamaları Arkaik Yunanistan'da Hoplites adı verilen ağır piyadelerin savaş düzeni olarak ortaya çıkmıştır. Falanks düzeninden önce savaşlar, düzensiz gruplar arasında bire bir çatışmalar şeklinde yürütülmektedir. Falanks düzeni, kütlesel bir vuruş gücüyle son derece etkili bir savaş düzeni olarak ortaya çıkmıştır.

Askerî tarih, insanlık tarihi boyunca süregelen ve çatışma kategorisine giren olaylardan oluşur. Bunlar iki kabile arasındaki küçük çaplı dövüşmeden yeryüzündeki birey nüfusunun çoğunluğunu etkileyen düzenli ordular arasında geçen bir dünya savaşına kadar sıralanırlar. Bu olayları yazarak ya da diğer yollardan kaydeden kişilere de askerî tarihçi denir.

<span class="mw-page-title-main">Antik Çağ'da savaş</span> Antik Çağ Savaşları

Antik çağlarda savaş yazılı tarihin başlangıcından antik dönemin sonuna kadar geçen dönemdeki savaş tarzıdır. Avrupa'da Eski Çağ'ın sonu genellikle Batı Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasıyla (476) eş tutulur. Çin'de de aynı şekilde beşinci yüzyılın sonu sayılabilir.

Barutlu silahlarla savaş ya da daha yaygın kullanımla Ateşli Silahlarla Savaş, barutun bu patlayıcı maddenin kullanımına elverişli silahların kullanılması ve bu silah teknolojisinin geliştirilmesiyle zamanla savaşların ana silahları kategorisini oluşturmasıyla ortaya çıkan bir savaş tarzıdır. Avrupa ve Asya'da onbeşinci yüzyıldan itibaren sınırlı bir şekilde başlamış ve ondokuzuncu yüzyıl ortalarına kadar sürmüştür. 1792'den 1815'e kadar süren Napolyon Savaşları'nda doruk noktasına ulaşmıştır. Barutun Çinliler tarafından bulunduğunu belirten İngiliz felsefeci ve dinadamı Roger Bacon bu tarz savaşın ilk savunucularındandı.

<span class="mw-page-title-main">Cannae Muharebesi</span> Kartaca ile Roma arasında yapılan II. Pön Savaşının başlıca üç çatışmasından birisi

Cannae Muharebesi, Kartaca ile Roma arasında yapılan II. Pön Savaşı'nın başlıca dört çatışmasından biridir. Bu muharebe, MÖ 2 Ağustos 216 tarihinde, güneydoğu İtalya'nın Cannae kasabası yakınlarında gerçekleşmiştir. Muharebe sonunda konsül Lucius Aemilius Paullus ve Gaius Terentius Varro komutasındaki Roma ordusu, Hannibal komutasındaki Kartaca ordusu tarafından imha edilmiş ve başta Capua olmak üzere birkaç şehir devletinin Roma ile bağları kopmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Dorileon Muharebesi (1097)</span> I. Haçlı Seferi savaşı

Dorileon Muharebesi, 1 Temmuz 1097 tarihinde Birinci Haçlı Seferi'nin başlangıcında gerçekleşti. Eskişehir yakınında yapılan bu savaşta Haçlılar, I. Kılıçarslan'ın Anadolu Selçuklu ordusunu yenerek Anadolu'da ilerlemelerine devam ettiler.

<span class="mw-page-title-main">Sipahi</span> askeri sınıf

Sipahi, Osmanlı ordusunun ağır süvari sınıfı askeri. Tımar sahibi olan tımarlı sipahiler ve Kapıkulu Ocağı'na bağlı kapıkulu sipahileri olmak üzere ikiye ayrılır. "

<span class="mw-page-title-main">Süvari</span> At sırtında savaşan birlikler

Süvari, tekil bir atlı asker veya bu atlı askerlerin oluşturduğu birlikleri kapsayan askerî sınıf. Geçmişte daha çok ani baskınlarda ve vurucu saldırılarda kullanılırdı. Sözcüğün kökeni Farsça سوار suvâr = at kelimesinden gelir.

Askerî Devrim, Avrupa ordularında Erken Modern Dönem'de gözlemlenen köklü değişiklikleri ifade eder. Kavram, Michael Roberts tarafından 1955 yılının ocak ayında Belfast Queen's University'deki bir konferansın açılış konuşmasında ortaya sürdüğü teze dayanmaktadır. Gerçekte Askeri Devrim kavramını ilk ortaya atan Roberts değildi. İngiliz Orta Çağ savaş tarihçisi Charles Orman, 1924 yılındaki bir çalışmasında "16. yüzyıl askeri devrimi"nden sözetmiştir. Ancak, Askeri Devrim'in isim babası Roberts olarak kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Carrhae Muharebesi</span> roma-part savaşı

Carrhae Savaşı, MÖ 53 yılında, Carrhae şehri yakınlarında Roma Cumhuriyeti adına Romalı general Crassus ve Part İmparatorluğu adına spahbed ("General") Surena arasında yapılan ve Partlar adına mutlak bir zaferle sonuçlanan savaş.

<span class="mw-page-title-main">Stirling Köprüsü Muharebesi</span> İskoç Bağımsızlık Savaşında bir muharebe

Stirling Köprüsü Muharebesi, İskoçya Bağımsızlık Savaşı içinde 11 Eylül 1297 tarihinde Forth Nehri üzerindeki Stirling Köprüsü'nde William Wallace ve Andrew Moray komutasında 2.300 askerli İskoç ordusunun 6. Surrey Kontu John de Warrene ile Hugh de Cressingham komutasındaki 10.000 askerli İngiliz ordusuna karşı galip geldikleri bir muharebedir.

<span class="mw-page-title-main">Part atışı</span>

Part vuruşu tarihte, Orta Asyalı göçebeler tarafından kullanılan ünlü bir savaş taktiğidir. Taktiği Batılılara karşı ilk kez etkin biçimde kullanan kavim Partlar olduğu için Batı'da bu isimle anılır. Atlı okçulara özgüdür.

<span class="mw-page-title-main">Türk okçuluğu</span>

Türk okçuluğu, Türklerde okçuluğun ve özellikle atlı okçuluğun önemi tarih öncesi zamanlara kadar uzanır. Yaklaşık MÖ 5000'den itibaren Altay ve Tanrı Dağları çevresinde ortaya çıkan, daha sonra da İç Asya’ya tamamen egemen olan "Atlı Bozkır Kültüründe" atlara ve okçuluğa büyük önem verilmektedir. Tarihteki Türk atlı okçuları, dört nala giderken eyer üstünde dönüp arkaya ok atarak hedefe tam isabet ettirme ustalıklarıyla tanınmışlardır. Uluslararası literatürde "Part Vuruşu" olarak isimlendirilen at üzerinde geriye doğru yapılan ok atışının en başarılı ve en ünlü uygulayıcıları Türkler olmuşlardır. Türk kahramanı Tarkanların tolgalarına şahin tüyü takma hakkı yalnızca Part atışını başarılı bir şekilde uygulayabilenlerine verilmiştir. Vur-kaç, sahte geri çekilme ve düşmanın etrafını sarma gibi taktikler Türk atlı okçularının kullandığı ve birçok zaferde kilit rol oynayan taktiklerdir. Türk destanlarından Oğuz Kağan Destanı'nda ok ve yay, sembolik anlamlarla yer almaktadır. Türk kültürünün geçmişinde okçuluk geniş bir alanda öneme sahip olmuştur. Orta Asya'da geçim kaynağı ve askerî tatbikat niteliği olan sürek avları, Türk atlı okçuluğunun gelişmesini sağlamış; Türkler bu becerilerini Orta Asya'dan Anadolu'ya taşımışlardır. Savaşçılık, avcılık, sporculuk gibi alanların dışında sosyal alanda da okçuluk önem teşkil etmiştir. Örneğin askeri bayramlarda, dinsel törenlerde çeşitli sportif okçuluk yarışmaları toplumsal hayatta yer almıştır. Avrasya coğrafyasında göçebe yaşayan Türklerin ok ve yay yapımında kullanılan özel malzeme ve teknikleri gizli bir şekilde usta-çırak yoluyla nesilden nesle aktarması, teknolojik fark sayesinde yerleşik halklara karşı Türklere üstünlük sağlamış ve silah üreticisiyle ailesine sosyal yaşamda seçkinlik kazandırmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Hussit savaşları</span>

Hussit savaşları ya da Bohemya savaşları, Bohemya'da 1419'dan yaklaşık 1434'e süren ve önce Jan Hus'un taraftarlarına karşı, sonra Jan Hus taraftarları arasında gerçekleşen askeri çatışmalardır. Hussit savaşları elde taşınabilen ateşli silahların ilk olarak yoğun şekilde kullanılmış olması sebebiyle de önem taşır. Hussit savaşçıları genel olarak piyadeydi ve ağır silahlarla donanmış şövalyelerden oluşan büyük orduların Hussitler karşısında aldıkları çok sayıda yenilgi piyade devrimini etkiledi. Savaş sonuçsuz kalan bir savaş oldu.

<span class="mw-page-title-main">Legnica Muharebesi</span>

Legnica Muharebesi Moğol İmparatorluğu ile müttefik Polonya ordusu arasında 9 Nisan 1241 yılında yapılmış muharebedir. Savaş sonucunda Moğollar kendilerinden daha üstün Polonya ordusunu yenmişlerdir.

<span class="mw-page-title-main">Taginae Muharebesi</span> Gotlar Savaşı (535-554) sırasında Bizans İmparatorluğu ile Ostrogotlar Krallığı arasındaki muharebe

Taginae Muharebesi veya Busta Gallorum Muharebesi, Temmuz 552 meydana gelen Doğu Roma İmparatorluğu generali Narses İmparator I. Justinianus namına Ostrogotlar Krallığı'nın kralı Totila'yı mağlup etmiştir. Bu muharebede Ostrogotlar Krallığı Kralı Totila öldürülmüştür. Bu muharebe Gotlar Savaşı (535-554)'nın en sondan bir önceki büyük muharebesiydi.

<span class="mw-page-title-main">Arsuf Muharebesi</span> 1191, III. Haçlı Seferinde İngiltere Kralı I. Richardın zaferiyle sonuçlanan çarpışma

Arsuf Muharebesi, III. Haçlı Seferi sırasında Haçlı ordusuna kumandanlık eden I. Richard ile Müslüman kuvvetlere kumandanlık eden Selahaddin Eyyübi arasında geçen ve Haçlı ordusunun zaferi ile sonuçlanan çatışmadır. Bu savaşla birlikte Haçlı devletler doğuda yıkılma noktasına gelen Haçlı devletleri yüzyıl daha hayatta kalabilmişlerdir.

<span class="mw-page-title-main">Ramla Muharebesi (1105)</span> Orta Doğuda muharebe

Üçüncü Ramla Muharebesi 27 Ağustos 1105'te Haçlı Kudüs Krallığı ile Mısırlı Fâtımîler arasında gerçekleşti. Ramla kasabası, Ramla kasabası, Kudüs'ten Aşkelon'a giden yol üzerinde uzanıyordu, ikincisi Filistin'deki en büyük Fâtımî kalesiydi. Aşkelon'dan Fâtımî veziri El-Efdâl Şehinşâh, 1099'dan 1107'ye kadar yeni kurulan Haçlı krallığına neredeyse her yıl saldırılar düzenledi. İki ordunun Ramla'da karşılaşması üç kez oldu, üç savaştan üçüncüsü en kanlı olanıydı.

Hab Muharebesi , 14 Ağustos 1119'da Kudüs Kralı II. Baudouin'in komutasındaki bir Haçlı ordusu, Mardin'den İlgazi Bey liderliğindeki bir Müslüman ordusuna karşı tartışmalı bir zafer kazandı, çünkü Müslüman ordusu da bunu bir zafer olarak kabul etmiştir. Çatışma, sadece haftalar önce feci bir yenilgiye uğrayan Antakya Prensliği'ni istikrara kavuşturdu. II. Baudouin, İlgazi Bey tarafından fethedilen tüm kaleleri geri almayı başardı ve Antakya üzerine yürümesini engelledi.

<span class="mw-page-title-main">Benevento Muharebesi</span>

Benevento Muharebesi, 26 Şubat 1266'da günümüz Güney İtalya'sındaki Benevento yakınlarında, Charles d'Anjou ile Sicilya Kralı Manfredo'nun güçleri arasında yapılan büyük bir Orta Çağ savaşıdır. Manfredo'nun yenilgisi ve ölümü, Charles'ın Sicilya Krallığı'nı fethiyle sonuçlandı, İtalya Yarımadası'ndaki Hohenstaufen Hanedanı'nın yönetimini fiilen sona erdirdi ve kraliyet Anjou Hanedanı'nıın yükselişini işaret etti. Çatışma, Guelfolar Ghibellinolar ile karşı karşıya getiren çatışmanın bir parçasıydı.