Meteoroit, dış uzayda bulunan küçük bir kaya veya metal cisimdir. Meteoroitler, asteroitlerden önemli ölçüde daha küçük ve boyutları taneciklerden bir metreye kadar değişen nesneler olarak ayırt edilirler. Meteoroitlerden daha küçük nesneler, mikrometeoroit veya uzay tozu olarak sınıflandırılır. Pek çoğu kuyruklu yıldızlardan veya asteroitlerden gelen parçalardır, diğerleri ise Ay veya Mars gibi gök cisimlerinden çarpma etkisiyle fırlatılmış olan uzay enkazıdır.
Silüriyen, Paleozoyik Zaman'ın en kısa süren jeolojik dönemi olarak bilinir. 443,8 milyon yıl önce başlayıp 419,2 milyon yıl önce sona ermiştir. Bu dönem, adını Galler'deki Silures kabilesinden alır. Silüriyen'in başlangıcı ve sonu için belirlenen kayaç tabakaları kesin olarak tanımlanmıştır ancak tam tarihler birkaç milyon yıl kadar hata payına sahiptir. Silüriyen Dönemi, Ordovisiyen-Silüriyen yok oluşu ile başlar; bu olay sırasında deniz canlılarının yaklaşık %60'ının nesli tükenmiştir.
Kambriyen, yaklaşık 538,8 milyon yıl önce başlayıp 485,4 milyon yıl öncesine kadar devam eden jeolojik dönemi ifade eder. Bu dönem, Farklı hayvan gruplarının karmaşıklaştığı, hayvanların çeşitlendiği bir dönemdir. Adını Galler'in Latince karşılığı olan Cambria'dan alan Kambriyen Dönem, yer kabuğundaki dikkate değer değişimler, deniz seviyelerinin yükselmesi ve iklim değişiklikleri gibi etkilerle şekillendi.
Ordovisiyen, Paleozoyik Zaman'ın ikinci dönemi olarak kabul edilir ve 485,4 milyon yıl önce başlamış ve 443,8 milyon yıl önce sona ermiştir. Ordovisiyen, jeolojik zaman cetvelindeki dönemlerden biridir. Bu dönem boyunca yerküre tarihindeki bazı kayda değer evrimsel olaylar görülmüştür.
Kondrit, ait oldukları ana cismin erimesi veya farklılaşması sonucu değişime uğramamış taşsı bir meteorittir. Yapısındaki çeşitli boyutlarda, kondrül adı verilen küreciklerden dolayı bu ismi almışlardır. Güneş Sistemi'nin ilk dönemlerinde çeşitli toz ve küçük tanelerin birikerek ilkel asteroitleri oluşturmasıyla meydana gelmişlerdir. Bu tür cisimlerden bazıları bir gezegenin çekim kuyusuna yakalandığında gezegenin yüzeyine doğru bir yörüngeye girerek en yaygın meteorit türü haline gelir. Kondritlerin toplam meteorit popülasyonuna katkıları için tahminler, %85,7 ila %86,2 aralığında değişmektedir.
Murchison meteoriti, 28 Eylül 1969 tarihinde Avustralya'da adını aldığı yere düşen bir meteorittir. Organik bileşikleri bolca içeren meteoritler grubunda ve CM karbonlu kondirit grubunda sınıflanır. Ocak 2020'de kozmokimyacılar, Yerküre'de bugüne kadar bulunan en eski maddenin, 7 milyar yaşında olduğu belirlenen ve Yerküre'nin 4,54 milyar yıllık yaşından yaklaşık 2,5 -Güneş'ten 2.4- milyar yıl daha yaşlı olduğu belirlenen Murchison meteoritinden gelen silisyum karbür parçacıkları olduğunu bildirdi.
Meteorit; kuyruklu yıldız, asteroit veya meteoroit gibi dış uzay kaynaklı bir cismin, bir gezegen veya uydunun yüzeyine ulaşmak üzere atmosferden geçişinde sağlam kalabilmiş katı bir enkaz parçasıdır. Orijinal nesne atmosfere girdiğinde, sürtünme, basınç ve atmosfer gazlarıyla kimyasal etkileşim gibi çeşitli faktörler, ısınmasına ve enerji yaymasına neden olur. Daha sonra bir meteor haline gelir ve kayan yıldız olarak da bilinen bir ateş topu oluşturur. Gök bilimciler en parlak örneklerine "bolit" adını verirler. Meteor, daha büyük olan cismin yüzeyine ulaştıktan sonra meteorit haline gelir. Meteoritlerin boyutları büyüklük açısından farklılıklar gösterir. Jeologlara göre bolit, bir çarpma krateri oluşturacak kadar büyük bir meteorittir.
Çarpma olayları veya kozmik çarpışma, büyük bir gök taşının, asteroit, kuyruklu yıldız ya da diğer astronomik nesnelerin, Dünya'ya veya başka bir gezegene çarpması olayı olarak tanımlanır. Yazılı tarih boyunca, bazıları ölümlere, yaralanmalara, maddi hasarlara veya diğer önemli bölgesel sonuçlara yol açan, yüzlerce küçük çarpma olayının olduğu kayıtlarda bildirilmiştir. Okyanus veya denizde oluşan bir çarpma olayı, hem denizde hem de kıyı şeridi boyunca yıkımlara yol açan dev tsunami dalgalarına yol açabilirler.
243 Ida, asteroit kuşağında Koronis ailesinden bir asteroittir, 29 Eylül 1884 tarihinde Avusturyalı astronom Johann Palisa tarafından keşfedildi. Daha sonraki teleskobik araştırmalar sonucunda Ida S-tipi asteroit olarak kategorilendirilmiştir. 28 Ağustos 1993 tarihinde Jüpiter'e gitmekte olan Galileo uzay aracı Ida'nın fotoğraflarını çekmiştir. Bu, bir uzay aracı tarafından ziyaret edilen ikinci asteroittir ve doğal bir uyduya sahip olduğu tespit edilen ilk asteroittir. Adını Yunan mitolojisindeki bir su perisinden almıştır.
Lutetia, ana asteroit kuşağında yer alan bir M-tipi asteroitdir. 1852 yılında Hermann Goldschmidt tarafından keşfedildi. Adı, Paris'in Latincesi olan Lutetia'dan gelmektedir.
Artemis, 16 Eylül 1868'de Ann Arbor, Michigan'da James Craig Watson tarafından keşfedilen bir asteroit kuşağı asteroitidir. Adını Yunan mitolojisindeki av ve Ay tanrıçası Artemis'ten almıştır.
Johann Palisa Avusturya Silezyası, (günümüzde Çekya Troppau'da doğmuş Avusturyalı bir astronomdur. 1874'te 136 Austria'dan 1923'te 1073 Gellivara'ya kadar toplam 122 asteroit keşfeden üretken bir asteroit kaşifidir.. Önemli keşiflerinden bazıları arasında 153 Hilda, 216 Kleopatra, 243 Ida, 253 Mathilde, 324 Bamberga ve Dünya'ya yakın asteroid 719 Albert yer almaktadır. Palisa, keşiflerini fotoğrafçılığın yardımı olmadan yaptı ve tüm zamanların en başarılı görsel asteroit kaşifi olmaya devam etmektedir. 1906'da Fransız Bilimler Akademisi'nden Valz Ödülü'ne layık görüldü. 1919'da Max Wolf tarafından keşfedilen asteroit 914 Palisana ve ay krateri Palisa onun onuruna isimlendirilmiştir.
Kambriyen-Ordovisiyen yok oluşu yaklaşık 488 milyon yıl önce (myö) meydana geldi. Bu erken Fanerozoyik Üst Zaman yok oluşu, birçok brakiyopod ve konodontu ortadan kaldırdı ve trilobit türlerinin sayısını ciddi şekilde azalttı. Kambriyen yok oluşunda en fazla canlının neslinin tükendiği dönem Caerfai Dönemi'dir.
V tipi asteroit veya Vestoid, spektral tipi 4 Vesta'nınki ile aynı olan asteroitlerin sınıflandırıldığı bir asteroit tayf tipidir. Ana kuşak asteroitlerinin yaklaşık %6'sı vestoidlerden oluşmaktadır. Bunların içinde 4 Vesta açık ara en büyüğüdür. Bu sınıfta bulunan asteroitler nispeten parlaktır ve aynı zamanda taşlı demirlerden ve sıradan kondritlerden oluşan daha yaygın S-tipi asteroitlere oldukça benzemektedirler. Ancak, V-tipleri S-tiplerinden daha fazla piroksen içermektedir.
Göktaşı bilimi (Meteoritik), meteorlar, göktaşları ve meteoroidlerle ilgilenen bilim dalıdır. Kozmokimya, mineraloji ve jeokimya ile yakından ilintilidir.
Göktaşı biliminde, bir meteorit sınıflandırması benzer meteoritleri gruplandırmaya çalışır ve bilim insanlarının tartışmalarında standart bir terim kullanmalarına olanak tanır. Meteoritler özellikle mineralojik, petrolojik, kimyasal ve izotopik özellikler olmak üzere çeşitli özelliklere göre sınıflandırılır.
HED meteoritleri, akondrit meteoritlerin bir alt grubu olan bir klanı temsil eder. HED, "howardit–eukrit–diyojenit" kelimelerinin baş harflerinden oluşur. Bu akondritler, farklılaşmış bir ana cisimden gelmiş ve Dünya'da bulunan magmatik kayaçlardan çok da farklı olmayan yoğun bir volkanik süreç geçirmişlerdir. Bu nedenle Dünya'daki magmatik kayaçlara çok benzerler.
Meteorit aşınması, bir meteoritin karasal değişimi anlamına gelir. Çoğu meteorit, Güneş Sistemi'nin en eski dönemlerine tarihlenir ve gezegenimizde bulunan en eski malzemelerdir. Yaşlarına rağmen karasal çevre etkilerine karşı dayanıksızdırlar. Su, klor ve oksijen, meteoritler yere ulaştıkları anda saldırırlar.
Mikrometeorit, Dünya atmosferinden geçerek hayatta kalmayı başarmış bir mikrometeoroittir. Dünya yüzeyinde bulunan mikrometeoritler genellikle, daha küçük boyutları, daha fazla sayıda olmaları ve bileşimlerinin farklı olması bakımından meteoritlerden ayrılırlar. Uluslararası Astronomi Birliği (IAU) meteoroitleri resmi olarak 30 mikrometre ile 1 metre arasında tanımlar; mikrometeoritler bu aralığın alt ucunu oluşturur. Bunlar, daha küçük gezegenler arası toz parçacıklarını da (IDP) içeren kozmik tozun bir alt kümesidir.
Uzay aşındırması veya uzay ayrıştırması, dış uzayın zorlu ortamına maruz kalmış herhangi bir nesnede meydana gelen bir ayrışma türüdür. Atmosferi bulunmayan cisimler çok çeşitli çevresel koşullara maruz kalmaktadır:
- galaktik kozmik ışınların ve güneş kozmik ışınlarının cisim yüzeyine çarpması,
- Güneş rüzgarı partikülleri kaynaklı irradyasyon, implantasyon ve püskürme,
- farklı boyutlardaki meteorlar ve mikrometeorit çarpmaları.