İçeriğe atla

Optik saydamlık ve yarı saydamlık

Optiksel açıdan saydam maddeler kullanılarak oluşturulan Dichroic filtreler

Fiziğin optik alanında, geçirgenlik (aynı zamanda bu terim için kolay geçirebilen ve saydam anlamları da kullanılmaktadır ) ışığın bir materyal üzerinden dağılmadan geçebilmesine olanak sağlayan fiziksel bir özelliktir. Makroskopik (büyük) ölçeklerde (boyutların, fotonların sahip oldukları dalga boyundan çok daha fazla olduğu ), fotonların Snell kanununa göre hareket ettikleri söylenebilir. Yarı saydamlık (yine makroskopik ölçeklerde ), geçirgenliğin içinde bulunan bir üst kümedir ve ışığın geçmesine izin verir ancak Snell kanununu takip etmek zorunda değildir. Fotonlar, kırınım işaretleri içinde herhangi bir değişim meydana geldiğinde her iki arayüzde de dağınım gösterebilirler. Diğer bir deyişle, yarı saydam bir ortam ışığın ulaşım yapmasına olanak sağlarken saydam olan bir ortam sadece ışığın geçişini onaylamakla kalmaz aynı zamanda görüntü oluşumuna da izin verir. Yarı saydamlığın karşıtı olan kavram opaklıktır (ışık geçirmezlik). Saydam yani geçirgen olan maddeler oldukça net görülen, tamamının tek bir renge sahip olduğu ya da her rengi içeren bir spekturumu meydana getiren herhangi bir kombinasyona sahip olabilir.

Işık ile herhangi bir madde karşılaştığında, bu madde ile ışık arasında birkaç olasılığa sahip birbirinden farklı etkileşimler gerçekleşebilir. Bu etkileşimler ışığın dalga boyuna ve karşılaştığı maddenin doğal yapısına göre değişebilir. Fotonlar bir madde ile karşılaştıklarında yansıma, soğurma (emme ) ve yayılma kombinasyonlarından bazılarını gösterirler. Bazı maddeler, ince bir tabakaya sahip cam ya da temiz su, kendileri üstüne düşen ışığın büyük bir kısmını iletir ve az bir kısmını da yansıtır. Bu türden maddelere optik açıdan geçirgen maddeler denir. Birçok sıvı ve sulu çözeltiler oldukça yüksek değerlerde bulunan bir geçirgenliğe sahiptir. Bazı yapısal bozuklukların (boşluklar, çatlaklar vb.) bulunmayışı ve birçok sıvının moleküler yapılarının optik alanında gerçekleşen iletimlerde önemli sorumluluklara sahip olduğu belirtilmiştir.

Işığın geçmesine izin vermeyen maddelere opak (saydam olmayan) maddeler denir. Bu türden maddelerin çoğu soğurma merkezleri olarak adlandırılan özellikleri içeren kimyasal kompozisyona sahiplerdir. Maddelerin çoğu, beyaz ışık frekanslarını soğurma konusunda oldukça seçicidirler. Bunlar, görülebilen spektrumda yer alanların belirli bir kısmını soğurabilirken geriye kalan kısımları yansıtır. Soğurulmayan spektrum frekansları ya geri yansıtılıyordur ya da bizim fiziksel gözlem yapabilmemiz için iletiliyordur. Bu olay renk oluşumlarına neden olan olaydır. Bütün frekans ve dalga boyundaki ışıkların güçsüzleşmesi soğurma ve dağılma mekanizmalarının birleştirilmesine bağlı olarak gerçekleşir.

Saydamlık, bu yapıya sahip olmayı başaran hayvanlar için kamuflaj sağlar. Bu durum, aydınlatmanın iyi olduğu ortamlardan çok loş ışık ve yoğun (bulanık) deniz suyunda daha kolay gerçekleşir. Birçok suda yaşamını sürdüren canlı, örnek olarak denizanaları, oldukça saydamdır.

1. opaklık, 2. yarı saydamlık ve 3. saydamlık karşılaştırmaları

Katılardaki ışık dağınımı

dağınık yansımanın genel mekanizması

Dağınık yansıma olayı genellikle ışığın metalik ya da cam gibi özelliklere sahip olmayan katı maddelerin yüzeylerine çarptıktan sonra, maddenin içinde bulunan mikroskopik düzensizliklerin ortaya çıkardığı çoklu yansımalar ve pürüzlü durumda olan yüzeyi nedeni ile bütün yönlerde dağılım göstermesi sonucu oluşur (örnekleri: polikristalin maddelerin tanecik sınırları ya da organik maddelerin hücre veya fiber sınırları verilebilir ). Dağınık yansıma, her yönde yansıyabilen açılar sayesinde karakterize olmaktadır. Çıplak gözle görülebilen nesnelerin çoğunun kimliği dağınık yansıma kullanılarak tespit edilebilir. Bu kavram için kullanılan bir başka adlandırma ise ışığın dağılımıdır. Nesnelerin yüzeyinde gerçekleşen ışık dağılımı, bizlerin başlıca fiziksel gözlem mekanizmasıdır.[1][2]

Sıvılarda ve katılarda gerçekleşen ışık dağılımı, dağılan ışığın dalga boyuna bağlı olarak meydana gelir. Beyaz ışık kullanılarak oluşturulan uzaysal görünürlük ölçeğinin sınırları, ışık dalgasının frekansına ve dağınım merkezinin fiziksel boyutlarına (ya da uzaysal ölçeğine ) bağlı olarak meydana gelmekteydi. Görünür ışık yarım bir mikrometre (küçük ölçek, bir metrenin milyonda biri ) üzerindeki ölçek düzenindeki değerlerde bulunan herhangi bir dalga boyuna sahip olabilir. Dağınım merkezleri (ya da parçacıkları ) ışık mikroskobunda doğrudan gözlemlenebilecek, yaklaşık bir mikrometre kadar küçük, bir yapıya sahiptir (örnek: Brownian hareketi )[3][4]

Katılarda ışığın soğurulması

Işık bir nesneye çarptığı zaman genelde tek bir frekansa (ya da dalga boyuna ) değil de birçok frekansa sahiptir. Nesneler belirli frekanslarda bulunan ışıkları soğurmak, yansıtmak veya iletmek için seçici olarak görülen bir eğilime sahiptirler. Buna örnek olarak, bir objenin diğer tüm görülebilen ışık frekanslarındakileri soğururken sadece yeşil ışığı yansıtması gösterilebilir. Başka bir nesne ise görünür ışık frekanslarındaki diğer tüm ışıkları soğururken sadece mavi ışığın iletilmesini sağlayabilir. Bu davranış biçimini, görünür ışıkların bir nesne ile olan etkileşimlerinde ışığın frekansına, nesne içinde bulunan atomların doğasına ve genellikle de nesnenin atomlarında bulunan elektronların doğasına bağlayabiliriz. Bazı maddeler üzerlerine düşen ışığın büyük bir kısmının yansıtılmadan, madde boyunca iletilmesine izin verebilir. Işık dalgalarının kendileri üstünden iletilmesine izin veren maddelere optiksel olarak geçirgen maddeler denir. Kimyasal olarak saf bir halde bulunan (katkısız ) pencere camı ve temiz nehir ya da kaynak suyu bu türe örnek olarak verilebilir.

Ultraviyole: Elektronik geçişler

Elektronik soğurmada, gelen ışık dalgasının sahip olduğu frekansın maddeyi oluşturan atomlar içindeki elektronların enerji seviyelerinde veya bu enerji seviyelerine yakın seviyelerde bulunması gerekir. Bu durumda, elektronlar ışık dalgasının enerjisini soğuracak ve kendi enerji seviyelerini artıracaktır.

Herhangi bir maddenin moleküllerini oluşturmak için birbirine bağlanan atomlar (periyodik tabloda belirtilen atom numarasına sahip ) belirli sayılarda bulunan elektronlar içerir. Burada şunu hatırlamamız gerekir ki bütün ışık dalgaları kökenlerinde elektromanyetik özelliktedir. Bu yüzden de madde içindeki negatif yüklü elektronlarla iletişime geçileceği sırada son derece güçlü bir şekilde etkilenirler. Fotonların (ışık enerjisinin tekli paketleri ) değerlik elektronlarla karşılaşmasından sonra şu sonuçlardan bazıları meydana gelecektir: foton bir molekül tarafından soğurulduğunda enerjinin bir kısmı ışıma, fluoresans ışıma ve fosforesans (fosfor ışıma ) sayesinde kaybedilebilir; foton bir molekül tarafından yansıma ya da dağılma olayları sonucu soğurulabilir; molekül fotonun enerjisini soğuramaz ve foton kendi yolunda gitmeye devam eder. Bu durum iletimle sonuçlanır. (başka hiçbir soğurma mekanizmasının aktif durumda olmadığı düşünülmüştür.)

Çoğu zaman, bir maddeye çarpan ışıkta yukarıda verilen örneklerden bazı kombinasyonlar meydana gelir. Farklı maddelerdeki durumlar soğurabilecekleri enerjinin sahip olduğu değerlerde değişiklik gösterir. Örnek olarak, kullanılan birçok gözlüğün ultraviyole (UV ) ışınları engellemesi verilebilir.

Kızılötesi: Bağ dağılımı

Kristalin katılardaki normal titreşim modları

Yoğunlaştırılmış maddelerdeki hareketin mekanik enerjisini depolayabilmek için kullanılan başlıca fiziksel mekanizma doğrudan ısı ya da termal enerjidir. Termal enerji kendini hareket enerjisi olarak gösterir. Bu yüzden ısı, atomik ve moleküler seviyelerdeki harekettir. Kristalin maddelerdeki başlıca hareket şekli titreşimdir. Verilen yakınlarında bulunan komşular tarafından etrafı çevrilmiş herhangi bir atom, kristalin yapı içindeki ortalama ya da kesin pozisyonda titreyecektir. İki boyutlu gerçekleşen bu titreme hareketi, bir saat pendulumunun salınım hareketiyle eşit değerdedir.

Verilen frekansta bulunan bir ışık dalgası aynı titreşimsel frekanslara sahip parçacıklar ile birlikte bir maddeye çarptığı zaman, bu parçacıklar ışık dalgasının sahip olduğu enerjiyi soğurup titreşim hareketinden kaynaklanan termal enerjiye dönüştürür.

Yalıtkan maddelerdeki geçirgenlik

Bir nesne gelen ışığı yansıttığı ya da gelen ışığı soğurduğu gerekçesiyle geçirgen olarak görülmeyebilir. Neredeyse bütün katılar gelen ışığın bir kısmını yansıtırken diğer bir kısmını ise soğurur.

Yalıtkan maddelerin (dielektrik madde ) çoğu birbirine iyonik bağlarla bağlanmıştır. Bu yüzden, bu maddeler etkileşmek için bekleyen serbest elektronlara sahip değildir ve ayrıca bağ elektronları gelen dalganın yalnızca küçük bir kısmını yansıtabilir. Geri kalan bütün frekanslar ya da dalga boyları yayılma gerçekleştirmekte (ya da iletilme de ) serbesttirler. Bu sınıfa dahil olan maddeler bütün seramikleri ve camları içerir. Eğer yalıtkan bir madde ışık soğurucu ekleyici moleküller (pigmentler, boyalar, renklendiriciler ) içermiyorsa, bu madde genellikle görünür ışık spektrumuna karşı geçirgendir. Yalıtkan bir madde içinde bulunan renk merkezleri (ya da boya molekülleri veya “dopant” olarak bilinen maddeler ) gelen ışık dalgasının bir kısmını soğurabilir. Geriye kalan frekanstakiler yansıtılmakta ya da iletilmekte özgürdürler. Bu durum renkli camların nasıl elde edildiğini anlatmaktadır.

Optik frekans yönlendiriciler

Çoklu modda bulunan optik fiberdeki ışık yayılımı

Optik açıdan geçirgen olan maddeler, belirli değerlerde dalga boyuna sahip gelen ışık dalgalarına bu madde tarafından verilen karşılığa odaklanır. Optik fiber, silindirik bir biçimde bulunan ve içe doğru gerçekleşen toplam yansıma süreci tarafından ışığın sahip olduğu eksen boyunca ışığı ileten dielektrik bir frekans yönlendiricidir.

Işık yoğun bir ortamda hareket ederken engele dik açılarla çarptığında, çarpan ışık tamamen yansıtılır. Bu etki, içe yönelik toplam yansıma olarak adlandırılan, optik fiberlerde çekirdek içinde bulunan ışığı kısıtlamak amacıyla kullanılır.

Kamuflaj olarak

Açık denizlerde bulunan birçok hayvan, Aurelia labiata denizanası gibi, oldukça saydamdır.

Yüzeye yakın alanlarda suya batmadan yüzebilen deniz hayvanlarının çoğu oldukça saydamdır ve bu durum onlara mükemmel bir kamuflaj yapma olanağı sağlar.[5] Ancak saydamlık, deniz suyundan kaynaklanan farklı kırıcılık endekslerine sahip maddelerden meydana gelen bedenler için çok zordur. Bazı deniz hayvanları, denizanası gibi, çoğu sudan meydana gelen jelatinden oluşmuş vücutlara sahiptir ve hücresiz bir vücut parçası olan kalın mesoglia'ları oldukça saydamdır. Ve bu özellik onlara batmayan uygun bir yapı kazandırır. Ancak bu durum bazı dezavantajlara da yol açar ve bunlardan biri de bu hayvanları kendi kas kütlelerinin taşıyabileceğinden daha ağır yapar, bu durum da onların yavaş yüzmelerine sebep olur. Sahip olunan bu büyük kamuflaj özelliği için hareket yeteneklerinden ödün vermeleri gerekmiştir.[5] Karada, atmosfer ortamında saydam bir yapıya sahip olmak ise çok daha zordur ancak bunun bir örneği Güney Amerika'nın yağmur ormanlarında görülebilir. Burada yaşamlarını sürdüren cam kurbağaları saydam bir deriye ve solgun yeşilimsi uzuvlara sahiptir.[6]

Ayrıca

Dış bağlantılar

Kaynakça

  1. ^ Kerker, M. (1969). The Scattering of Light. Academic, New York. 
  2. ^ Mandelstam, L.I. (1926). "Light Scattering by Inhomogeneous Media". Zh. Russ. Fiz-Khim. Ova. Cilt 58. s. 381. 
  3. ^ van de Hulst, H.C. (1981). Light scattering by small particles. New York: Dover. ISBN 0-486-64228-3. 
  4. ^ Bohren, C.F. and Huffmann, D.R. (1983). Absorption and scattering of light by small particles. New York: Wiley. 
  5. ^ a b Herring, Peter (2002). The Biology of the Deep Ocean. Oxford University Press. ISBN 978-0-19-854956-7. pp. 190–191.
  6. ^ Naish, D. "Green-boned glass frogs, monkey frogs, toothless toads". Tetrapod zoology. scienceblogs.com. 3 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Şubat 2013. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Optik</span> fizik biliminin bir alt dalı

Optik, ışık hareketlerini, özelliklerini, ışığın diğer maddelerle etkileşimini inceleyen; fiziğin ışığın ölçümünü ve sınıflandırması ile uğraşan bir alt dalı. Optik, genellikle gözle görülebilen ışık dalgalarının ve gözle görülemeyen morötesi ve kızılötesi ışık dalgalarının hareketini inceler. Çünkü ışık bir elektromanyetik dalgadır ve diğer elektromanyetik dalga türleri ile benzer özellikler gösterir.

<span class="mw-page-title-main">Elektromanyetik radyasyon</span>

Elektromanyetik radyasyon, elektromanyetik ışınım, elektromanyetik dalga ya da elektromıknatıssal ışın bir vakum veya maddede kendi kendine yayılan dalgalar formunu alan bir olgudur. Elektromanyetik dalgalar, yüklü bir parçacığın ivmeli hareketi sonucu oluşan, birbirine dik elektrik ve manyetik alan bileşeni bulunan ve bu iki alanın oluşturduğu düzleme dik doğrultuda yayılan, yayılmaları için ortam gerekmeyen, boşlukta c ile yayılan enine dalgalardır. Elektromanyetik dalgalar, frekansına göre değişik tiplerde sınıflandırılmıştır. Bu tipler sırasıyla :

Dalga-parçacık ikililiği teorisi tüm maddelerin yalnızca kütlesi olan bir parçacık değil aynı zamanda da enerji transferi yapan bir dalga olduğunu gösterir. Kuantum mekaniğinin temel konsepti, kuantum düzeyindeki objelerin davranışlarında ‘’parçaçık’’ ve ‘’dalga’’ gibi klasik konseptlerin yetersiz kalmasından dolayı bu teoriyi işaret eder. Standart kuantum yorumları bu paradoksu evrenin temel özelliği olarak açıklarken, alternatif yorumlar bu ikililiği gelişmekte olan, gözlemci üzerinde bulunan çeşitli sınırlamalardan dolayı kaynaklanan ikinci dereceden bir sonuç olarak açıklar. Bu yargı sıkça kullanılan, dalga-parçacık ikililiğinin tamamlayıcılık görüşüne hizmet ettiğini, birinin bu fenomeni bir veya başka bir yoldan görebileceğini ama ikisinin de aynı anda olamayacağını söyleyen Kopenhag yorumu ile açıklamayı hedefler.

<span class="mw-page-title-main">Işık</span> elektromanyetik spektrumun insan gözü tarafından algılanabilen kısmı içindeki elektromanyetik radyasyon

Işık veya görünür ışık, elektromanyetik spektrumun insan gözü tarafından algılanabilen kısmı içindeki elektromanyetik radyasyon. Görünür ışık genellikle 400-700 nanometre (nm) aralığında ya da kızılötesi ve morötesi arasında 4.00 × 10−7 ile 7.00 × 10−7 m dalga boyları olarak tanımlanır. Bu dalga boyu yaklaşık 430-750 terahertz (THz) frekans aralığı anlamına gelir.

<span class="mw-page-title-main">Mazer</span>

Mazer ya da maser, atomların, dışarıdan uyarılması neticesinde dışarıya salınan radyasyon yardımı ile elde edilen, genliği yükseltilmiş elektromanyetik dalga. Mazer, önceleri ilk mazerin mikrodalga frekansında çalışması sebebiyle İngilizce cümlesindeki kelimelerin baş harflerinin alınmasından türetilmiştir. Bugünse işitme frekansından itibaren, görünen ve morötesi frekanslı elektromanyetik bölgelerde dahi aynı prensip tatbik edildiğinden mazer, Molecular amplification by Stimulated Emission of Radiation olarak tarif edilmektedir. Mazer, uyarılmış radyasyon yayılımıyla mikrodalga veya moleküler dalga kuvvetlendirilmesi demektir. Cihaz, hassas olarak tayin edilmiş frekansta mikrodalga osilasyonları (titreşimleri) ve düşük gürültü seviyeli amplifikasyon (kuvvetlendirme) elde etmeyi sağlar. Bu maksatla atomların ve moleküllerin iç enerjisinden faydalanan bir amplifikatör ve osilatör grubu kullanılır. Aletin çalışmasının temel prensibi olan uyarılmış emisyon, uyarılmış haldeki bir atoma, dışarıdan eşit enerjili bir fotonun çarpması sonucu atomun aynı özellikli bir foton yayması şeklinde meydana gelir. Böylece atoma çarpan foton veya dalgalar çarptıkları uyarılmış atomlar tarafından yayılan fotonlarla kuvvetlenir. Bir mazer, gaz veya katı halde aktif bir ortamdan ibarettir. Sistem çeşitli frekanslar halinde elektromanyetik bir radyasyona maruz bırakılır. İçerideki atomların çoğu bu tesirle yüksek enerjili (uyarılmış) hale gelir. Böylece uyarılmış bir frekans meydana gelir. Aktif ortam, rezonans sağlayan bir boşlukla çevrili olduğundan, tek bir çıkış frekansına eşdeğer osilasyon modlu paralel dalgalar meydana gelir. Çok fazla çeşitli, koherent ve tek renk ışık elde etmek amacıyla oluşturulan optik düzenekler mazerdir. Bunların optik frekanslarda çalışanlarına optik mazer veya lazer adı verilir. Birkaç milimetreden daha uzun dalga boyları için rezonatör olarak metal bir kutu kullanılır.Bu kutunun boyutu titreşim modlarından yalnızca biri atomların yaymış oldukları ışınımların frekanslarıyla çalışacak biçimde belirlenir, kutuda yalnızca bir ses frekansında rezonansa uğramış gibi belirli bir mikro dalga frekansında rezonansa gelir.

<span class="mw-page-title-main">Rayleigh saçılması</span>

Rayleigh saçılımı, ışığın veya diğer elektromanyetik radyasyonun, ışığın dalga boyundan daha küçük tanecikler tarafından saçılımını ifade eder. Bu isim, İngiliz fizikçi Lord Rayleigh'ın adına ithafen verilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Spektroskopi</span>

Spektroskopi elektromanyetik radyasyon ile maddenin etkileşiminin radyasyonun dalga boyu veya frekansının bir fonksiyonu olarak ortaya çıkan elektromanyetik spektrumu (tayf) ölçen ve yorumlayan bir çalışma alanıdır. Başka bir deyişle, elektromanyetik spektrumun tüm bantlarında görünür ışıktan kaynaklı olarak meydana gelen bir kesin renk çalışmasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Floresans</span> ışığı soğuran bir madde tarafından ışığın yayılması

Floresans, soğuk cisimlerde moleküler fotonun yutulmasının daha uzun bir dalga boyunda diğer bir fotonun yayılmasını tetiklemesiyle gerçekleşen ışık verme (ışıma) olayıdır. Yutulan ve yayılan fotonlar arasındaki enerji farkı moleküler titreşimler ya da ısı olarak ortaya çıkar.

Yansıma, homojen bir ortam içerisinde dalgaların yansıtıcı bir yüzeye çarparak yön ve doğrultu değiştirip geldiği ortama geri dönmesi olayına denir. Yansımanın genel örnekleri ışık, ses ve su dalgalarıdır. Düzlem aynalarda yansıma, saydam ortamda hareket eden ışığın herhangi bir yüzeye çarpıp geri dönmesi olayıdır. Yansıma olayında ışığın hızı, frekansı, rengi yani hiçbir özelliği değişmez. Sadece hareket yönü değişir.

<span class="mw-page-title-main">Polarizasyon</span>

Polarizasyon dalganın hareket yönüne dik gelen düzlemdeki salınımların yönünü tanımlayan yansıyan dalgaların bir özelliğidir. Bu kavram dalga yayılımı ile ilgilenen optik, deprembilim ve uziletişim gibi bilim ve teknoloji sahalarında kullanılmaktadır. Elektrodinamikte polarizasyon, ışık gibi elektromanyetik dalgaların elektrik alanının yönünü belirten özelliğini ifade eder. Sıvılarda ve gazlarda ses dalgaları gibi boyuna dalgalar polarizasyon özelliği göstermez çünkü bu dalgaların salınım yönü uzunlamasınadır yani yönü dalganın hareketinin yönü tarafından belirlenmektedir. Tersine elektromanyetik dalgalarda salınımın yönü sadece yayılımın yönü ile belirlenmemektedir. Benzer şekilde katı bir maddede yansıyan ses dalgasında paralel stres yayılım yönüne dik gelen bir düzlemde her türlü yönlendirmeye tabi olabilir.

Spektrumun kızılötesi bölgesi, ışının 12800 ile 10 cm-1 dalga sayılı kısmını kapsar. Hem cihaz hem de uygulama açısından infrared spektrumu; yakın, orta ve uzak infrared ışınları olmak üzere üç bölgeye ayrılır. Titreşimsel spektroskopi spektrumun infrared bölgesinde oluşan moleküler titreşime bağlı olarak ışığın absorplanması ya da saçılmasını inceler. Bu incelemelerin en önemli uygulama alanları endüstriyel, zirai maddeler ve proses kontrolündeki kantitatif ve kalitatif analizlerdir. Işığın frekansı ; elektronların, rezonans frekansı civarında salınımlarına sebep olacak bir frekans değerinde olduğu vakit, genlik öylesine büyüktür ki, ortamın atomları birbirleriyle çarpışırlar ve ışık enerjisinin çoğu iç enerji halini alır ve böylece ortam tarafından emilir. Farklı maddelerin elektronları farklı rezonans frekanslarındadır. Bu ise saydam bir cisimden ya da ortamdan geçen görünür ışığı neden görebildiğinizi ve güneş yanıklarına sebep olan ultraviyole frekansların saydam bir cisimden neden geçemediklerini açıklar. bunun sonucunda, kapalı bir havada camdan bakarken güneş yanığınız olmadığı halde, açık havaya çıktığınızda güneş yanığı riskiyle karşı karşıya kalabilirsiniz.

Düzlemsel lazerle uyarılmış floresan metodu, (İngilizce: Planar laser-induced fluorescence ) akış ve akışkanı "optik yöntemler" ya da "lazerle algılama", görüntüleme ve görselleştirme metotlarından biridir. Niceliksel bir yöntem olan PLIF ile hız, sıcaklık, basınç gibi çoklukları ölçmek teorik olarak mümkündür.

<span class="mw-page-title-main">Kemilüminesans</span>

Kemilüminesans ya da kimyasal ışıldama, madde içinde gerçekleşen kimyasal reaksiyon sonucu çok az miktarda ısıl ışıma ve ışık ışıması durumudur. Kimya da pek çok uygulaması görülür. Gündelik hayatta ise en çok yanma reaksiyonları sonucu gözlemlenir. Işığın bir yüzeyden yayımlanmasından farklı olarak burada ışığın yayımlanma nedeni kimyasal reaksiyondur. Kimyasal reaksiyon sonucu ortaya çıkan enerji, reaksiyonda görev alan her bir molekülün ve hatta ara ürünler olan radikallerin enerji seviyelerinde değişime neden olurlar ve bu bahsi geçen molekül ve radikallerin karakterlerine uygun olarak belirli bir dalgaboyunda foton yayımlarlar. Absorbsiyon spektroskopisi kuralları doğrultusun da yayımlanan fotonlar reaksiyona giren maddelerin karakterini ve türünü ortaya koyan renklerde görülmelerinin sebebidir.

<span class="mw-page-title-main">Dağınık yansıma</span>

Dağınık yansıma, gelen ışığın yüzeye geldiği açıyla yansıması yerine birçok açıyla yansıması durumudur. İdeal dağınık yansıma yüzeyinde, yüzeyi çevreyen yarım küre içerisinde her doğrultuda eşit aydınlanma şiddeti görülür.

<span class="mw-page-title-main">Işık hızı</span> elektromanyetik dalgaların boşluktaki hızı

Işığın boşluktaki hızı, fiziğin birçok alanında kullanılan önemli bir fiziksel sabittir. Genellikle c sembolüyle gösterilir. Tam değeri saniyede 299.792.458 metredir. Metrenin uzunluğu bu sabitten ve uluslararası zaman standardından hesaplanmıştır. Özel göreliliğe göre c, evrendeki bütün madde ve bilgilerin hareket edebileceği maksimum hızdır. Bütün kütlesiz parçacıkların ve ilgili alanlardaki değişimlerin boşluktaki hareket hızıdır. Bu parçacıklar ve dalgalar gözlemcinin eylemsiz referans çerçevesi ya da kaynağın hareketi ne olursa olsun c'de hareket ederler. Görelilik teorisi'nde c, uzay-zaman arasındaki ilişkiyi kurar; aynı zamanda meşhur kütle-enerji eşdeğerliliği formülünde de gözükür E = mc2. Işığın hava veya cam gibi şeffaf maddelerdeki ilerleyiş hızı c'den azdır. Benzer şekilde radyo dalgalarının tel kablolardaki ilerleyişi de c'den yavaştır. Işığın madde içindeki hızı v ile c arasındaki orana o maddenin kırılma endeksi denir. Örneğin, görülebilir ışık için camın kırılma endeksi genellikle 1,5 civarındadır. Yani ışık camın içinde c / 1,5 ≈ 200.000 km/s ile hareket eder. Hangi açıdan bakılırsa bakılsın ışık ve öteki elektromanyetik dalgalar anında yayılıyormuş gibi gözükür ancak, ölçülebilir hızlarının uzun mesafeler ve hassas ölçümlerle ölçülebilir sonuçları vardır. Uzaydaki keşif araçlarıyla iletişim kurarken mesajların Dünya'dan uzay aracına ya da uzay aracından Dünya'ya ulaşması dakikalar ya da saatler alabilir. Yıldızlardan gelen ışık onları yıllar önce terk etmiştir ve bu sayede uzaktaki nesnelere bakarak evrenin tarihini çalışma şansı verir. Işığın ölçülebilir hızı aynı zamanda bilgisayardaki bilgilerin çipler arasında aktarılması gerektiği için bilgisayarların teorik hızını da sınırlar. Işık hızı, uzak mesafeleri yüksek isabetle ölçebilmek için uçuş zamanı ölçümlerinde de kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">İyonlaştırıcı olmayan radyasyon</span> Düşük frekanslı radyasyon

İyonlaştırıcı olmayan radyasyon, bir atomdan veya molekülden bir elektronu tamamen koparabilmek için atomları veya molekülleri iyonlaştırabilecek yeterli enerji taşıyan kuantumlara sahip olmayan herhangi bir elektromanyetik radyasyon türüdür. Elektromanyetik radyasyon, maddenin içinden geçerken yüklü iyonlar üretmez. Yalnızca, bir elektronu daha yüksek enerji seviyesine çıkaran uyarım için yeterli enerjiye sahiptir. İyonlaştırıcı olmayan radyasyondan daha yüksek bir frekansa ve daha kısa dalga boyuna sahip olan iyonlaştırıcı radyasyon birçok kullanım alanına sahiptir, ancak sağlık için bir tehdit olabilir. İyonlaştırıcı radyasyona maruz kalmak yanıklara, radyasyon hastalıklarına, kansere ve genetik hastalıklara sebep olabilir. İyonlaştırıcı radyasyon kullanmak, iyonlaştırıcı olmayan radyasyon kullanılırken genelde gerekli olmayan dikkatli ve özenle alınmış radyolojik korunma önlemleri gerektirir.

<span class="mw-page-title-main">Optik lif</span>

Optik lif(optical fiber) veya bilinen diğer adıyla ışıklifi(fiberoptic), yüksek kaliteli püskürtülmüş cam veya plastikten yapılmış olan esnek ve şeffaf bir lifdir. Kabaca insan saçından daha kalındır. Işığı lifin iki ucuna iletmek için bir ışık kılavuzluğu veya ışık borusu görevini görür. Işıkliflerin dizayn ve uygulaması ile ilgilenen uygulamalı bilim ve mühendislik dalı “fiber optik” olarak bilinir. Optik lifler, iletişimin diğer formlarına göre iletimin daha uzun mesafelerde ve daha geniş bant genişliği ile olmasına imkân veren “ışıklifi iletişim” alanında yaygın olarak kullanılır. Liflerin metal kablolar yerine kullanılmasının nedeni sinyallerin lifler üzerinde daha az kayıpla ilerlemesi ve aynı zamanda elektromanyetik engellerden etkilenmemesidir. Lifler aynı zamanda ışıklandırma için de kullanılır ve yığınlar halinde sarılır. Bu şekilde sınırlı alanlarda görüntülemeye imkân verecek şekilde görüntü taşımak için kullanılabilirler. Işıklifleri özel tasarlanmış lifli sensörler ve lifli lazerler dâhil, birçok değişik uygulama içinde de kullanılırlar.

Isıl ışınım maddedeki yüklü parçacıkların ısıl hareketiyle meydana gelmiş elektromanyetik ışınımdır. Isısı mutlak sıfırdan büyük olan her madde ısıl ışınım yayar. Isısı mutlak sıfırdan büyük olan maddelerde atomlar arası çarpışmalar, atomların ya da moleküllerin kinetik enerjisinde değişime neden olur.

Kimyasal elementlerin ya da kimyasal bileşiklerin emisyon spektrumu atom ya da moleküllerin yüksek enerji seviyesinden düşük enerji seviyesine geçişinden elde edilen elektromanyetik radyasyonun frekans spektrumudur. Yayılmış fotonun enerjisi iki enerji düzeyi arasındaki farka eşittir. Her atom için birçok mümkün geçişler vardır ve enerji düzeyleri arasındaki her geçiş spesifik enerji farkına sahiptir. Bu farklı geçişlerin toplamı, farklı ışınlar halinde gönderilmiş dalga boylarına ve emisyon spektrumunun düzenlenmesine neden olur. Her elementin emisyon spektrumu özeldir. Dahası, spektroskopi elementlerin madde içindeki bilinmeyen kompozisyonunu tespit etmek için kullanılabilir. Buna benzer olarak, moleküllerin emisyon spektrumları maddelerin kimyasal analizlerinde kullanılabilir.

Brillouin saçılması Leon Brillouin'den sonra isimlendirilmiştir. Işığın saydam bir cisimden geçmesiyle birlikte ve maddeyle etkileşime girmesiyle birlikte periyodik uzaysal ve zamansal farklılıkları maddenin yansıtıcı indeksinde oluşturmaktadır. Optikte de belirtildiği gibi, yansımanın indeksi saydam malzemede deformasyonla oluşmaktadır.