
Vilfredo Frederico Damaso Pareto, İtalyan iktisatçı ve sosyolog.
Monarşi ya da tek erklik, bir hükümdarın devlet başkanı olduğu bir yönetim biçimidir. Saltanatın bir başka adıdır. Genellikle seçim dışı yöntemler kullanılır. Bu hükümdar, Türkçede kral, imparator, şah, padişah, prens, emir, kağan, hakan, han gibi çeşitli adlar alabilir. Monarşiyi diğer yönetim biçimlerinden ayıran en önemli özellik, devlet başkanının bu yetkiyi yaşamı boyunca elinde bulundurmasıdır. Hükümdar öldükten sonra onun soyundan biri gelir. Yani yetki genellikle babadan oğula geçer. Demokrasilerde ise devlet başkanı seçimle işbaşına gelir. “Monarşi” sözcüğü Türkçeye Fransızcadan (Monarchie) geçmiştir. Cezalandırma ve bağışlama yetkileri sadece hükümdarın elindedir. Otoritenin bir kralın veya bir imparatorun elinde olduğu yönetim türüdür.

Anayasa, ülke üzerindeki egemenlik haklarının kullanım yetkisinin içeriğinde belirtildiği şekliyle devlete verildiğini belirleyen toplumsal sözleşmelerdir. Hans Kelsen'in normlar hiyerarşisine göre diğer bütün hukuki kurallardan ve yapılardan üstündür ve hiçbir kanun ve yapı anayasaya aykırı olamaz. Devletin temel örgüt yapısını kuran, önemli organlarını ve işleyişlerini belirleyen; ayrıca temel hak ve özgürlükleri tespit edip, sınırlarını çizen hukuk metinleridir. Toplumsal bir sözleşme niteliği taşır. Devlet faaliyetlerini ve oluşum biçimini düzenleyen yasa metnidir.

Demir, simgesi Fe ve atom numarası 26 olan kimyasal bir elementtir.

Oligarşi veya takım erki, küçük ve ayrıcalıklı bir grubun iktidarda olduğu yönetim şeklidir. Oligarşinin üyesi ya da destekçisi olan kişi ya da grupları tanımlamak için oligark terimi kullanılır.
Siyaset veya politika, gruplar arasında kararların alındığı veya bireyler arasındaki güç ilişkilerinin, kaynakların dağıtımı veya statü gibi diğer etkileşim biçimlerinin ilişkilendirildiği bir dizi faaliyeti ifade eder. Siyaset ve hükümeti inceleyen sosyal bilim dalı ise siyaset bilimi olarak adlandırılır.
Bilim kanunları, bir hipotez ya da prensip hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde teyit edilir ve herkes tarafından kabul edilirse kanun haline gelir.

Siyaset felsefesi, devlet, hükûmet, siyaset, özgürlük, mülkiyet, meşruiyet, haklar, hukuk gibi konular hakkındaki, bu kavramlar nedir, neden ihtiyaç vardır, bir hükûmeti ne meşru kılar, devlet hangi özgürlükleri ve hakları neden korumalıdır, hangi biçimde kurumsallaşmalıdır, kanun nedir, vatandaşın devlete karşı yükümlülükleri nelerdir, bir hükûmet yasal olarak neden ve nasıl görevden çekilmelidir gibi temel sorulara cevap arayan ve bu konuları felsefeden faydalanarak inceleyen sosyal bilim dalıdır.

Hükûmet, genellikle bir devlet olan düzenli bir topluluğu yöneten sistem veya insan grubudur.
“Das Unbehagen der Geschlechter” kitabının yazarı Judith Butler’ın öncülüğünde eşitlik feminizmi üzerine kurulmuş; ancak bir adım daha da ileriye giderek “toplum cinsiyeti” ve “biyolojik cinsiyet” olmak üzere iki cinsiyetten bahsetmiştir. Cinsiyet kimliklerinin ortak kabul edilebilmesi, cinsiyetler arasındaki farklılıkların daha az güçlü olmasıyla bağlantılıdır.

Hipólito Yrigoyen, Irigoyen olarak da yazılır, Arjantinli devlet adamı. Ülkenin genel oyla seçilen ilk başkanı olmuş, ikinci başkanlık dönemi 1930'da bir askeri darbeyle sona ermiştir.
Kuruluş, kurum, organizasyon veya teşkilat; ortak bir amaç çerçevesinde kurulmuş, ortak bir çalışma düzenine sahip, kendi verimini yönetebilen toplumsal bir düzendir. Organizasyonlar sosyoloji, iktisat, işletme, siyaset bilimi ve psikoloji gibi birçok sosyal bilim dalının araştırma konusudur.

Meiji Restorasyonu, Meiji Ishin, Islah, Devrim, Reform ya da Meiji Yenilenmesi olarak da bilinen, 1868 yılında İmparator Meiji idaresi altındaki Japonya'nın imparatorluk yönetimini yenileyen bir olaylar zinciridir. Yeni Meiji hükümdarları, iktidarı o zamanlarda Güneş Tanrıçası Amaterasu'nun soyundan geldiğine inanılan İmparator Meiji'ye iade etmişlerdir. Meiji Restorasyonu'ndan önce de imparatorlar başa gelmiş olsa da bu olaylar uygulamadaki kabiliyetini yenilemiş ve politik sistemi Japonya İmparatorluğu altında birleştirmiştir.
Barış içinde bir arada yaşama, Soğuk Savaş döneminde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği tarafından geliştirilmiş teoridir. Buna göre nükleer silahlara sahip Sovyetler Birliği ve sosyalist ülkeler ile kapitalist devletler bir arada barışçıl bir şekilde varlıklarını devam ettirebilirler. Bu teori sosyalizm ile kapitalizmin uzlaşmaz çelişki içinde olduklarından bir arada yaşayamayacaklarını söyleyen marksizmin genel söylemiyle çelişmektedir. Teori Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı ülkeleri tarafından ABD ve NATO örgütüne üye ülkeleriyle olan ilişkilerinde bir dönem hakim olmuştur.

Eleştirel teori; Immanuel Kant, Georg Wilhelm Friedrich Hegel, Max Weber, Karl Marx ve Sigmund Freud'un düşüncelerinin etkisi temelinde; sosyal ve beşeri bilimler bilgisiyle toplum ile kültür inceleme ve eleştirisine dayanan sosyal teori. Eleştirel teori, epistemolojik olarak; nesnelleştirici değil, düşünsel olduğu için doğabilimsel teorilerden farklıdır.

Siyaset sosyolojisi, devlet ve sivil toplumdan aileye kadar uzanan politik fenomenlerin sosyolojik analizi, araştırması vatandaşlık, toplumsal hareketler ve sosyal güç kaynakları gibi konuları araştırmakla ilgilenen bir bilim disiplinidir. Siyaset sosyolojisinin konusu toplumsal bağlamı içinde iktidardır. 19. yüzyıl ile beraber genel olarak toplumsal ve özel olarak siyasal düşüncenin bilimselleşmeye başladığı görülmüştür. Teknoloji, sanayileşme gibi unsurlar kalabalıklaşmayı beraberinde getirmiş, kalabalıklaşma ise siyasal düşünceye yönelim sağlamıştır.

Aşağıdakiler, sosyoloji disiplinine genel bakış ve güncel bir rehber olarak sunulmaktadır:
Oligark genellikle ulusal siyaseti etkilemek için yeterli kaynakları kontrol eden bir memur veya iş adamıdır. Oligarklar bir sektöre hakim olmak için tekelci taktikler kullanır, kendi çıkarlarını desteklemek için yeterli siyasi güce sahiptir, faaliyetlerini yoğun bir şekilde koordine eden birden fazla işletmeyi kontrol eder.
Kitle hareketi, bir nüfusun geniş kesimleri tarafından desteklenen bir siyasi parti veya hareketi tanımlar. Genellikle bir kitle hareketinin yaratılmasını savunan siyasi hareketler arasında komünizm, faşizm ve liberalizm fikirleri yer alır. Komünistler ve faşistler genelde bir iktidarı devirmek ve kendi iktidarlarını kurmak için kitlesel hareketlerin yaratılmasını savunurlar; kitlesel hareketler daha sonra iktidarın devrilmesini önlemek için kullanılır; liberaller ise temsilî demokrasi sisteminde kitlesel katılım talep ederler.
Plüralizm ya da çoğulculuk, siyasetin karar alma mekanizmalarının çoğunlukla hükümet çerçevesinde yer aldığını ancak birçok hükümet dışı grubun da kaynaklarını etki yaratmak için kullandığını savunan görüştür. Plüralistler için temel soru, siyasi bir süreçte iktidar ve etkinin nasıl dağıtıldığıdır. Birey grupları kendi çıkarlarını maksimize etmeye çalışır. İktidar, rakip gruplar arasında sürekli bir pazarlık süreci olduğu için çatışma hatları çoklu ve değişkendi. Eşitsizlikler olabilir ancak bu eşitsizlikler, kaynakların çeşitli şekil ve dağılımları ile nüfusun geneline yayılma ve dengelenme eğilimindedir. Bu görüşe göre herhangi bir değişim yavaş ve aşamalı olacaktır çünkü grupların farklı çıkarları vardır ve mevzuatı yok etmek için "veto grupları" olarak hareket edebilirler. Farklı ve rekabet halindeki çıkarların varlığı, demokratik dengenin temelini oluşturur ve bireylerin hedeflerine ulaşması için hayati önem taşır.