Dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu nörogelişimsel bir bozukluktur. DEHB dikkat, dürtüsellik ve öz düzenlemeyle ilgili sorunlarla kendini gösterir ; Bazen şiddetli fiziksel huzursuzluk da ortaya çıkabilir.
Kişilik bozuklukları uzun dönemli, şiddetli ve dirençli düşünce ve davranış kalıplarıyla karakterize olmuş zihinsel bozukluklar sınıfıdır. Kişilik bozukluklarının tanımlanması ve kategorize edilmesi zordur. Kökeni kalıtsal veya çevresel olabileceği gibi, hem kalıtsal hem de çevresel olabilir. Kişisel bozuklukların tanımında kişinin içinde bulunduğu kültürel ve sosyal ortam çok önemlidir. Bir durumun kişilik bozukluğu olarak teşhis edilmesi için kişisel ve/veya sosyal yaşamında önemli oranda sıkıntı ve bozukluğa yol açacak bir davranış düzeni bulunmalıdır.
Psikopati (Psikopatlık); çekici, manipülatif, duygusal yönden acımasız ve suç işleme potansiyeline sahip kişilik yapıları için kullanılır. Bazen sosyopati ile eş anlamlı olarak kabul edilen psikopati, kalıcı antisosyal davranış, bozulmuş empati, pişmanlık ve cesur, sınırsız ve bencil özellikler ile karakterize edilir. Tarih boyunca sadece kısmen örtüşen ve bazen çelişkili olabilen farklı psikopati kavramları kullanılmıştır.
Takıntı (Obsesyon), ruhçulukta (spiritüalizm) ve ruhbilimde (psikoloji) farklı olarak tanımlanır ve farklı kavramları ifade etmek üzere kullanılır. Psikiyatri sözlüklerinde kısaca “yanlış olduğunu bildiğimiz halde kafamızdan atamadığımız, mantık ve muhakeme ile uzaklaştırılamayan, arzu edilmeyen saplantı halindeki fikirler” olarak tanımlanır. Ruhçulukta ise, “bir bedensiz ruhun bir bedenliyi (insanı) hükmedecek derecede etkisi altına alması” olarak tanımlanır. Tanımlardan da anlaşılabileceği gibi, birinde obsede edici etken bir fikir olarak kabul edilir, diğerinde ise bu etken bir fikir değil, bu tür fikirleri obsedeye aşılayan canlı bir varlıktır. Obsesyon (obsession) sözcüğü Latincede “rahatsız etme” anlamında kullanılan “ obsideratum” ya da “obsidere” sözcüğünden türetilmiştir.
Obsesif-kompulsif bozukluk (OKB), bireyin rahatsız edici düşüncelere sahip olduğu ve/veya belirli rutinleri, sıkıntıya yol açacak veya genel işlevi bozacak ölçüde tekrar tekrar yapma ihtiyacı hissettiği zihinsel ve davranışsal bir bozukluktur. Adından da anlaşılacağı gibi, OKB'nin birincil belirtileri obsesyonlar ve kompulsiyonlardır. Obsesyonlar, endişe, iğrenme veya rahatsızlık duyguları yaratan, kalıcı, istenmeyen düşünceler, zihinsel görüntüler veya dürtülerdir. Yaygın obsesyonlar arasında bulaşma korkusu, simetri takıntısı, din, cinsiyet ve zarar hakkında zorlayıcı düşünceler yer alır. Kompulsiyonlar, obsesyonlara yanıt olarak ortaya çıkan, tekrarlayan eylem veya rutinlerdir. Yaygın kompulsiyonlar arasında aşırı el yıkama, temizlik, bir şeyleri düzenleme, sayma, güvence arama ve bir şeyleri kontrol etme sayılabilir. OKB'li birçok yetişkin, kompulsiyonlarının bir anlam ifade etmediğinin farkındadır, ancak obsesyonların neden olduğu sıkıntıyı gidermek için yine de bunları gerçekleştirirler. Kompulsiyonlar o kadar sık meydana gelir ki, tipik olarak günde en az bir saat sürer ve kişinin yaşam kalitesini bozar.
Ruhsal bozukluk, akıl hastalığı ya da mental bozukluk, sıkıntı, bilişsel işlevlerin bozulması, atipik davranış ve/veya maladaptif davranış ile tanımlanan akıl sağlığı durumlarından birini ifade eder. Mental bozuklukların tanım, değerlendirme ve sınıflandırmaları farklılık gösterebilir; bununla birlikte, Hastalıkların ve Sağlıkla İlgili Sorunların Uluslararası İstatistiksel Sınıflaması (ICD) ve Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabında yer alan kriterler konunun uzmanları tarafından yaygın biçimde kabul görmektedir. Bu çerçevede tanı kategorileri duygudurum veya duygulanım bozuklukları, yaygın gelişimsel bozukluklar, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, duygusal ve davranışsal bozukluklar, obsesif kompulsif bozukluk, psikopatik bozukluklar, kaygı bozuklukları, psikotik bozukluklar, sanrısal bozukluk, yeme bozuklukları ve kişilik bozukluklarını içerebilir.
Antisosyal kişilik bozukluğu veya diğer adıyla sosyopati, psikopati ile alakalı bir psikolojik bozukluktur (düzensizliktir). Bir sosyopatı bir psikopattan ayıran özellik, patolojidir, yani semptom farklılığıdır. Psikopati, sosyopatiye göre daha ağır bir bozukluk olup, sosyopatide görülen semptomlara ek olarak, özellikle ahlaka aykırı davranışlar ihtiva eder. Sosyopatiye sosyal çevrenin sebep olduğu düşünülmektedir. Antisosyal kişilik bozukluğuna (ASKB) sahip olan insanlar, halk arasında yaygın olarak “sosyopat” olarak adlandırılırlar. ASKB, bir kişilik bozukluğudur; bir akıl hastalığı değildir.
Kendini yaralama, bir kişinin kendisini, intihar etme niyeti olmadan yaraladığı kendine zarar verme davranışıdır. Bu zarar vermelerin nedeni dayanılmaz duygulardan, gerçekdışılık hissinden ve hissizlikten kurtulma olabilir.
Anal dönem psikoseksüel gelişim evrelerinin ikincisidir. Oral dönemi izleyen evredir. Genellikle 12.-36. aylar arasında görülür; oral dönemin uzadığı çocuklarda bir süre 48.aya dek uzanabilir. Süperego gelişmeye başlar. Oral dönemin bitiminden sonra, dış dünya ile olan ilgi ve ilişkisini vücudunun başka bir bölgesiyle sürdürülür. Doyum kaynağı anüstür (makat). Bebekler anal evrede dışkısını tutma yeteneği elde eder. Dışkısını tutmak veya bırakmaktan haz duyar. Çocuğun yaşamının ilk 3 yılını kapsayan bu iki dönem içinde, sevgi objesi kendi vücududur ve sevgisinin kendisine yöneltir; sevgilisi kendisidir. Bu nedenle, çocuğun yaşamındaki ilk 3 yıl “birinci otoerotik dönem” olarak nitelendirilir.
Hipokondriyazis veya hipokondriya kişinin ciddi bir hastalığa yakalanma konusunda aşırı ve gereksiz endişe duyması durumudur. Eski bir kavram olan hipokondrinin anlamı defalarca değişti. Bu zayıflatıcı durumun, gerçek bir tıbbi teşhis olmamasına rağmen beden veya zihin durumunun yanlış algılanmasından kaynaklandığı iddia edildi. Hipokondriyazisi olan kişiye hipokondriyak denir. Hipokondriyaklar, bulgu ne kadar küçük olursa olsun, saptadıkları herhangi bir fiziksel veya psikolojik bulgu hakkında gereğinden fazla alarma geçerler ve ciddi bir hastalıkları olduklarına veya teşhis edilmek üzere olduklarına ikna olurlar.
Monomani, bir fikir, şüphe, zan veya gâyenin esiri hâline geldiği; kişinin bu fikir, şüphe, zan veya gâyeden başka bir şey düşünemez duruma geldiği, bu durumun bir sanrı hâline geldiği aşırı ve abartılı bir ruh hâli, zihinsel bir hastalık.
Paranoid kişilik bozukluğu (PPD), paranoya ve başkalarına karşı yaygın, uzun süreli şüphecilik ve genel güvensizlik ile karakterize edilen bir ruhsal bozukluktur. Bu kişilik bozukluğuna sahip kişiler aşırı duyarlı olabilir, kolayca hakarete uğrayabilir ve korkularını veya önyargılarını doğrulayabilecek ipuçları veya öneriler için çevreyi dikkatli bir şekilde tarayarak dünyayla ilişki kurmayı alışkanlık haline getirebilirler. Hevesli gözlemcilerdir ve sıklıkla tehlikede olduklarını düşünürler ve bu tehlikenin işaretlerini ve tehditlerini ararlar, potansiyel olarak diğer yorumları veya kanıtları takdir etmezler.
Hiperseksüalite, cinsel dürtüleri çok artmış ya da cinsel aktivitesi son derece sık veya aniden beliren kişileri nitelendirmek için kullanılan terimdir. Hiperseksüaliteye bazı tıbbi durum ve uygulamalar neden olabilmesine rağmen, çoğu durumda nedeni bilinmemektedir. Bipolar bozukluklar gibi ruhsal sağlık sorunları hiperseksüalitenin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Ayrıca alkol ve bazı ilaçlar kişilerdeki sosyal ve cinsel çekingenlikleri etkileyebilir. Bir dizi hiperseksüaliteyi açıklamak veya tedavi etmek amacıyla bazı teorik modeller kullanılmıştır. Özellikle popüler medyada en yaygın olan kanı, bu kişilerin cinsel bağımlı olduklarına dair yaklaşımdır fakat bu kanı üzerinde seksolojistler herhangi bir görüş birliğinde bulunmamaktadır. Bu durum için yapılan açıklamalar genel olarak, eylemin kompulsif davranışlar ve dürtüsel davranış modelleri olduğu yönündeki teorileri içerir.
Bağımlı kişilik bozukluğu (BKB), Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından ileri derecede bağımlı, uysal ve boyun eğen kişilik olarak kendini belli eden kişilik bozukluğu olarak tanımlanmıştır. Bu kişilik bozukluğu, insanların duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarını karşılamak için başkalarına bağımlı olduğu uzun vadeli bir durumdur. Bağımlı kişilik bozukluğu, aşırı korku ve kaygı ile karakterize edilen bir C kümesi kişilik bozukluğudur. Genel olarak erken yetişkinlik döneminde semptomplar ortaya çıkmaya başlar. Semptomlar, aşırı pasiflik, ilişkilerin sona ermesi sonucu yıkım veya çaresizlik, sorumluluklardan kaçınma ve aşırı derecede boyun eğme gibi davranışları içerir.
Takıntı derecesinde çalışan kişilere işkolik denmektedir. Terim genellikle kişinin işlerinden hoşlandığını ima ederken, bazen de kişi bu işleri yapmak zorunda olduğunu hissedebilir. Böyle bir durumun genel kabul görmüş tıbbi tanımı yoktur, stresin bazı formları, dürtü kontrol bozukluğu, obsesif kompulsif kişilik bozukluğu ve obsesif kompulsif bozukluk gibi durumlar işle ilgili olabilir.
Ortoreksiya nervoza, kısaca ortoreksi, kişinin sağlıklı beslenmesi hakkında aşırı kaygıya sahip olması ile karakterize edilen önerilmiş bir yeme bozukluğu. Durumdan etkilenen kişilerde, kişinin beslenmesi ve sağlığı hakkında tekrar eden beklenmedik düşüncelerin olması, hastanın kirlendiğini veya pislendiğini sanması, aşırı kuralcılık veya bir tören misali yemek yeme gözlemlenebilir. Ortorektik kişilerde yapılan araştırmalara göre yemeğin hazırlanması esnasında kullandığı malzemeler ve hazırlanış metodunda kaygı duyduğu, bundan dolayı farklı yiyeceklerin ve içeceklerin karıştırılmasını reddetmektedir. Bu durumun nedeni yemeğin hazırlanış şeklidir. Ortoreksi, durum için geliştirilmiş testlerle tespit edilebilmektedir. Hastalık literatürde ilk defa Steven Bratman tarafından 1997 senesinde isimlendirilmiştir.
Maruz bırakma terapisi, davranışçı terapide anksiyete bozukluklarını tedavi etmek için kullanılan bir tekniktir. Maruz bırakma terapisi, hedef hastayı herhangi bir tehlikeye neden olmaksızın kaygı kaynağına veya bağlamına maruz bırakmayı içerir. Bunu yapmanın, endişelerini veya sıkıntılarını aşmalarına yardımcı olduğu düşünülmektedir. Prosedürel olarak, laboratuvar kemirgenleri üzerinde geliştirilen korku yok olma paradigmasına benzer. Çok sayıda çalışma, genel anksiyete bozukluğu, sosyal anksiyete bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk, TSSB ve spesifik fobiler gibi bozuklukların tedavisinde etkinliğini göstermiştir.
Aşağıdakiler, DSM ve ICD tarafından tanımlanan ruhsal bozuklukların bir listesidir.
Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri, bireyin kişisel ve toplumsal uyumunu objektif biçimde değerlendirme amacıyla uygulanan standart bir psikolojik testtir.
Kendine zarar veren kişilik bozukluğu önerilen bir kişilik bozukluğuydu. Diğer kişilik bozukluğu için bir tanımlayıcı olarak 1980'de DSM-III'te bahsedilmiştir. Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı'nın (DSM-III-R) 1987'deki gözden geçirilmiş üçüncü baskısının bir ekinde tartışılmış, ancak hiçbir zaman resmi olarak el kitabına kabul edilmemiştir. Diğer kişilik bozukluklarıyla önemli ölçüde örtüşmesi nedeniyle bu ayrım klinik olarak değerli görülmemiştir. Hem DSM-III hem de DSM-III-R bu durumu cinsel mazoşizmden ayırmıştır.