İçeriğe atla

Nusret Bey

Urfa Mutasarrıfı, Behramzade, Millî Şehit
Nusret Bey
نوسرت بي (Osmanlıca)
Urfa Mutasarrıfı
Görev süresi
14 Haziran 1917 - 6 Nisan 1919
Kişisel bilgiler
Doğum Berham oğlu Mehmet Nusret
1875
Preveze, Osmanlı İmparatorluğu
Ölüm 5 Ağustos 1920
(44-45 yaşlarında)
Beyazıt Meydanı, İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu
Vatandaşlığı Osmanlı İmparatorluğu
Milliyeti Türk
Evlilik(ler) Hayriye Hanım
Çocuk(lar) 3
Ebeveyn(ler) Berham Efendi
Bitirdiği okul Mekteb-i Mülkiye
Mesleği Öğretmen, Mutasarrıf

Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey (Osmanlıcaنوسرت بي, 1875 - 5 Ağustos 1920), Türk öğretmen ve idarecidir. Ermeni Tehciri'inde vazife almasıyla ve bu tehcirde Ermenileri öldürdüğü ve mallarından kazanç sağladığı iddia edilerek idam edilmesiyle bilinir.[1] 15 ay kürek cezasına çarptılırmış olduğu hâlde Divân-ı Harp-i Örfi yasadışı şekilde toplanıp cezası idam cezasına dönüştürdü. 5 Ağustos 1920'de Beyazıt Meydanı'nda idam edildi. Ferid Paşa hükûmetinden sonraki Ahmet Tevfik hükûmeti iktidara gelince ailesi suçsuz olduğunu iddia ederek davaların tekrar incelenmesini talep etti. İncelemelerin ardından Nusret Bey'in suçsuz yere asıldığı kanıtlanmıştır.[2] 25 Aralık 1921'de TBMM tarafından "millî şehit" ilan edilmiştir.[3]

Yaşamı

1875 yılında Preveze Sancağı hâkimlerinden Berham Efendi'nin çocuğu olarak doğdu. Küçüklüğünden beri okumaya çok meraklıydı. Mekteb-i Mülkiye Şahane'den 1899 yılında mezun oldu. Maiyet Memurluğu stajından sonra 20 Eylül 1901 - 4 Ekim 1902 tarihleri arasında Konya Rum ve Ermeni okullarında Türkçe öğretmenliği yaptı. Öğretmenliğin ardından Osmanlı için idare görevlerine atandı. Bu görevinin ardından Keskin, Tepedelen, Aydonat, Fılat, Meçova, Devline, Sur, Safed, Cisri Ergene ve İskeçe kaymakamlıklarında da görev yaptı.

I. Balkan Savaşı'nda İskeçe'nin işgalinden sonra 14 Kasım 1912'de İskeçe'den ayrılarak İstanbul'a geldi. 27 Eylül 1914'te Bayburt Kaymakamlığına atandı. Nusret Bey, Bayburt Kaymakamlığı görevine başladıktan sadece 45 gün sonra Osmanlı, I. Dünya Savaşı'na katıldı. Bunun üzerine Bayburt bölgesinin de içinde bulunduğu Doğu Anadolu Bölgesi'nde yaşayan Ermeniler, Rus İmparatorluğu'nun Doğu Anadolu'da bağımsız bir Ermenistan Devleti kuracağını vadetmesinin ardından gönüllü silahlı Ermeni grupları cephe arkasında Osmanlı'ya karşı isyanlarda bulundu.

Francis Richard Maunsell'in hazırladığı I. Dünya Savaşı'ndan önce Doğu Anadolu'nun etnografik harita. Ermenilerin olduğu bölgeler yeşil renkle gösterilmiştir.

Buna karşılık olarak Osmanlı Hükûmetince 1 Haziran 1915'de savaş mıntıkasında oturan Ermenilerin savaş alanı dışı olan Suriye civarına gönderilmesini içeren Ermeni Tehciri Kanununu dönemin resmî gazetesi Takvim-i Vekayi'de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Kanunun yürürlüğe girmesinin ardından Haziran 1915'de, Erzurum'daki 3. Ordu Komutanı Mahmut Kamil Paşa'nın emriyle Bayburt bölgesindeki Ermeniler Nusret Bey'in idaresindeki jandarma güçlerince Erzincan'a sevk edildiler. Yapılan her şey Nusret Bey tarafından kayda tutuldu. Tehcire tâbi tutulan Ermenilerin ardılarında bıraktıkları mallar bir komisyon kurulunca satılarak Ermenilere geri ödendi.[4] Tehcir sırasında Nusret Bey tarafından 3. Orduya erzak temininde bulundu. Bulunduğu hizmetlerden dolayı değişik tarihlerde Erzurum Valiliği ve 3. Ordu Komutanlığı tarafından ödüllendirildi.

Nusret Bey'in Urfa'da çocuklarıyla çektirmiş olduğu fotoğraf

Nusret Bey, 14 Haziran 1917'de, o sırada Yıldırım Orduları 2. Grup Komutanı olan Mustafa Kemal Paşa'nın isteği ile Urfa Mutasarrıflığına atandı. Urfa'da görev yaparken Mondros Ateşkes Mütarekesi imzalandı. Karışıklık çıkan bölgeleri işgal hakkına sahip olan İtilaf Devletleri'nden biri olan Fransa, Urfa'yı işgal etti.[5] Bunun üzerine Urfa'da bu işgale karşı kurulmuş olan Müdafa-yı Hukuk Teşkilatı'nın kurulmasında büyük bir emeği bulundu.[6] İşgale direnmek için milis alayı oluşturdu.[7][8]

Nusret Bey 6. Ordu Kumandanı Ali İhsan Paşa ve maiyeti ile Urfa Kalesi'nde

Yargılanması ve idamı

Nusret Bey, Urfa Mutasarrıflığı görevinde bulunurken hakkında yapılan ihbarlar sebep gösterilerek I. Damat Ferid Paşa Hükûmeti tarafından 6 Nisan 1919'da Ermeni Tehciri meselesinden dolayı azledildi ve İstanbul'a çağrıldı.

İstanbul'a geldikten sonra Bayburt ve Ergani-Madeni Ermeni Tehciri'nden dolayı Mustafa Nazım Paşa başkanlığındaki Divan-i Harp-i Örfi'de yargılandı ve suçsuz bulundu. Fakat yine de askeri hapishanede alıkonuldu. 15 Mayıs 1919'da İzmir’in İşgali üzerine tüm Anadolu’da olduğu gibi İstanbul’da da bu duruma karşı büyük tepkiler oldu. Bunun üzerine hükûmet ortamı yatıştırmak için aralarında Nusret Bey’in de bulunduğu 40 tutukluyu serbest bıraktı.

30 Eylül 1919’da Damat Ferit Paşa Hükûmeti istifa etti ve yerine 2 Ekim 1919’da Ali Rıza Paşa Hükümeti kuruldu. Bu dönemde birçok kişi tutuklandı. Bunlardan biri de daha önceden yargılanıp serbest kalmasına rağmen 6 Kasım 1919’da Ermeni Tehciri meselesinden dolayı tekrar tutuklanıp cezaevine konmuş Nusret Bey'di.[9]

Esad Paşa’nın başkanlığındaki I. Divân-ı Harp-i Örfi 11 Mart 1920’de Nusret Bey hakkında Bayburt Müdde-i Umumiliğine bir telgraf çekerek; Bayburt Ermeni Tehciri sırasında Nusret Bey’in tutumu ile ilgili bilgi verilmesini istedi. 15 Mart 1920’da Esad Paşa’nın başkanlığındaki I. Divân-ı Harp-i Örfi, Nusret Bey’in sorgusuna başladı. Bayburt ve Ergani-Madeni Ermenilerinin tehcirinde gayri kanuni hareketlerde bulunduğu iddiasıyla suçlanan Nusret Bey bu suçlamalara karşılık Ermenilerin jandarma muhafazası altında salimen tehcir edildiğini, mallarının da oluşturulan bir komisyon tarafından satılıp parasının sahiplerine verildiğini belirtti. Mahkeme heyeti Bayburt’ta bazı kişilerin ifadelerine başvurulmasını talep etti. Ancak Anadolu ile telgraf haberleşmesinin kesilmesi üzerine Bayburt ile irtibat kurulamadı. Bunun üzerine 20 Mart 1920’deki Nusret Bey’in duruşması bir başka tarihe ertelendi.

Ali Rıza Paşa Hükûmeti’nin istifası ardından 8 Mart 1920’de Salih Paşa Hükûmeti kuruldu. Ancak yirmi sekiz gün sonra hükümet değişti ve yerine 5 Nisan 1920’de II. Damat Ferid Paşa Hükûmeti kuruldu. Damat Ferid Paşa Hükûmeti Ermeni Tehciri ile alakalı davalarını olabildiğince hızlandırdı. Bu amaçla; hükûmet 17 Nisan 1920’de I. Divan-ı Harp-i Örfi Başkanlığına Nemrud Mustafa Paşa’yı atadı. 26 Nisan 1920’de “I. Divân-ı Harp-i Örfi Mahkemesinin Teşkilat ve Vazifeleri” hakkında bir genelge yayınlayarak "tehcir davalarının öncelikli görüleceğini, yargılamaların gizli yapılacağını ve sanıkların avukat bulunduramayacağını" açıkladı.

Bu genelgenin ardından diğer tehcir davalarındaki gibi Nusret Bey'in de yargılanması sırasındaki tüm duruşmalar gizli yapıldı ve onu avukat bulundurma hakkı tanınmadı. Mustafa Paşa başkanlığındaki I. Divan-ı Harp-i Örfi, Nusret Bey'in mahkemesine 28 Nisan 1920'de tekrar başladı. Mustafa Paşa'nın Nusret Bey'e ayrı bir düşmanlığı vardı. Urfa'daki bir Kürt cemiyetini kapattığı için Mustafa Paşa, Nusret Bey'den nefret ediyordu. Mahkeme heyeti Nusret Bey evraklarını inceledikten sonra 29 Nisan 1920'de gazetelere ilanlar vererek; “Bayburt ve Ergani-Madeni Ermenilerinden tehcir sırasında zarar görmüşlerin Divân-ı Harp-i Örfi’ye gelerek şahitlik yapmalarını” istedi. Bu ilanın ardından Nusret Bey'in davası tekrar başladı. İddia makamı Bayburt ve Ergani-Madeni tehciri sırasında:

  • Ermenilerin ölmesi/öldürülmesi ve mallarının gasp edilmesi
  • Komisyonun Ermenilerin mallarının değerinde ödeme yapmaması ve bunun üzerinden kazanç sağlanması
  • Bayburt Mal Müdürü Ovakim Efendi'nin intiharına neden olunması
  • Trabzon’dan tehcir edilen Filoman Nuryan binti Manu ile 12 yaşındaki kardeşi Naime Tesmiye’nin ırzına geçilmesi sebebiyetten dolayı Nusret Bey’in yargılandığını belirtti.[10]

Bu suçlamalar karşısında Nusret Bey; Bayburt’un harp sahası içinde olması nedeniyle buradaki Ermenilerin kendisinin idaresi altında jandarma tarafından tehcir edildiğini, bu sırada bölgede herhangi bir gayri kanuni durumun olmadığını, tehcir edilenlerin mallarının bir komisyon tarafından satılıp parasının da sahiplerine verildiğini, bunun da kayıtlarının olduğunu belirtti.[10]

Sonraki celsede mahkeme heyeti Nusret Bey aleyhine Hampartsun adlı 12 yaşında bir Ermeni çocuğunu şahit olarak dinleyeceğini belirtti. Nusret Bey bu duruma itiraz ederek olay anında 7 yaşında olan ve şimdi 12 yaşındaki bir çocuğun şahit olarak dinlenemeyeceğini belirtti. Buna rağmen mahkeme heyeti Hampartsun'u şahit olarak dinledi. Şahit olayı yer ve saatine kadar ince ayrıntıları ile anlattı ve Nusret Bey için nüfus kâğıdında geçtiği gibi Mehmet Nusret ismini kullandı. Bunun üzerine Nusret Bey bir çocuğun olayı bu kadar detaylı hatırlayamayacağını, ön ismi olan Mehmet'i sadece nüfus kâğıdında yazdığını, bu ismi sadece nüfus memurları ile ailesinin bildiğini, ancak nüfus memurları vasıtasıyla öğrenilebileceğini, söyledi.[10]

Bir başka duruşmada Haçator Seferyan adlı bir başka Ermeni şahit olarak dinlendi. Bu Ermeni; Nusret Bey’in asker olduğunu ve onun emriyle Ermeniler’in öldürüldüğünü söyledi. Nusret Bey buna karşılık olarak "Ben sivil bir idareciyim. Ne asker kıyafeti!?" dedi ve bu nedenle şahidin yalan beyanda bulunduğunu belirtti.[10]

Bir başka gün mahkeme heyeti Bayburt'lu Agoni Markayan, Varsenik Arisyan Arakel ve Erfahi Arakel adlı kadınları şahit olarak dinledi. Bu duruşma başlarken mahkeme başkanı kadınlara "Nusret Bey burada mı? Kendisini tanıyor musunuz?” diye sordu. Kadınlar “Tanıyoruz ama burada değil” cevabını verdiler. 10 dakika sonra tekrar mahkeme heyetinin huzuruna çıktığında kadınlar “Nusret Bey evet burada”, cevabını verdiler.

Daha sonra bu kadınlar Nusret Bey'i, Bayburt Ermenilerinin tehciri, Bayburt Mal Müdürü Ovakim Efendi'nin intiharı ve Trabzonlu Filomen adlı kadının ırzına geçmesi suçlarıyla suçladılar.[10]

Nusret Bey savunmasını tekrarlayarak "Bayburt Ermenilerinin tehcirinin Erzurum’daki 3. Ordu Komutanı Mahmut Kamil Paşa’nın emriyle jandarma tarafından salimen yapıldığını, Ovakim Efendi’nin Mahmut Kamil Paşa’nın tehcirle ilgili emrinin gelmesi üzerine intihar ettiğini ve Trabzonlu Filomen adlı kadına da herhangi bir kötü muamele yapmadığını, bunu da geçmiş memuriyet hayatındaki namuslu yaşamından da kanıtlanabileceğini" söyledi. Ancak duruşma sırasında mahkeme heyeti Nusret Bey'in hiçbir savunmasını kayda değer almadı.

Nusret Bey mahkeme sırasında değişik tarihlerde eşi ve kardeşine birkaç mektup yazdı. O bu mektuplarda kendisinin suçsuz olduğunu ancak mahkeme heyetinin kendisine mutlaka onu cezalandıracağını belirtti. İdam kararı verildikten sonra karısına şu mektubu yazmıştır:


Nusret Bey'in duruşması bittikten sonra mahkeme heyetinden Ferhat Bey Nusret Bey'in ancak görevi suistimalden üç sene cezalandırılabileceğini söyledi. Bunun üzerine mahkeme başkanı Mustafa Paşa ve diğer üyeler buna karşı çıkarak Nusret Bey'in idamını istediler. Münakaşalarından sonrasında mahkeme heyeti Nusret Bey'i 15 ay kürek cezasına çarptırdı ve mazbata-yı hükmiye de bu suretle tanzim edilerek 4 Temmuz 1920'de mahkeme heyetince imzalandı. O sırada Bekirağa bölüğündekilerin Malta'ya sürülme kararı açıklandı ama Mustafa Paşa, Nusret Bey'in Malta'ya yollanmasını engelledi. Olayın hemen ardından Mustafa Paşa başkanlığındaki I. Divân-ı Harp-i Örfi azalarından Ferhat Bey'in dışında yasadışı bir şekilde tekrar toplanarak Nusret Bey'in idamına karar verdi. Bu kararın geçerli olabilmesi için azadan Ferhat Bey'in de imzalaması gerekiyordu. Ferhat Bey imzalamayı reddettiği için 27 Temmuz 1920'de Ferhat Bey III. Divân-ı Harp-i Örfi azalığına tayin edilip yerine Mirliva Niyazi Bey atandı. Bunun üzerine 27 Temmuz 1920'de Nusret Bey'in idam kararı mahkeme heyetince imzalandı. Karar 4 Ağustos 1920'de padişah tarafından onaylandı ve 5 Ağustos 1920'de İstanbul Beyazıt’ta idam edildi.[11] Ermeni mallarından büyük bir kazanç sağladığı iddia edilse de idam edilirken yamalı pantolonla, cebinde bir kâğıt lira ve esnafa borç ile öldü.[12]

Kardeşine yazdığı son mektuplarının birinde Nusret Bey şu vasiyetlerde bulunmuştur:


Hükûmetin değişip yerine Ahmet Tevfik hükümetinin kurulmasıyla ailesi Nusret Bey'in haksız yere asıldığını iddia etti. Davalar tekrar incelendi ve Nusret Bey'in haksızca idam edildiği hükümet tarafından onaylandı.[13] Haksız yere onu idam ettiren Nemrut Mustafa Paşa hapse atıldı fakat 3 ay sonra Padişah Vahdettin onu affetti ve Paşa da yurt dışına kaçtı. Yurt dışına kaçmasının ardından devleti dolandırdığı ortaya çıkınca yakalama emri çıkartıldı fakat Nemrut Mustafa Paşa asla yakalanamadı.

TBMM, Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey’i 25 Aralık 1921 tarihinde Millî Şehit ilan etti.[3] Atatürk, Nusret Bey'in ailesi için kanun çıkarttırıp karısına maaş bağlattı ve üç çocuğunun okutulmasını sağladı. Çocuklardan ikisi mühendis, biri kaymakam oldular.

Kaynakça

  1. ^ İdarecinin Sesi Dergisi Mayıs-Haziran 2007 – 122. Sayısı
  2. ^ Akça, Bayram; 1915 Ermeni Tehciri ve Urfa Mutasarrıfı Şehit Nusret Bey. Ank.2007.
  3. ^ a b c Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey, İhsan Kurt, Akıl Fikir Yayınları ISBN :9786055283254 268 s. İstanbul, 2014
  4. ^ Yrd. Doç. Dr. Bayram Akça, Ermeni Araştırmaları 1.Türkiye kongresi Bildirileri / II. Cilt
  5. ^ Açanal, Hasan; Urfa Kurtuluş Mücadelesi Hatıratı, ŞURKA V yayını, Urfa 2001.
  6. ^ Akalın, Müslüm; Urfa'nın Kurtuluşu İle İlgili Belgeler, ŞURKA V yayını, Urfa 1997.
  7. ^ "Şehit Nusret Bey'in Biyografisi'nin olduğu levha adını taşıyan parka yerleştirildi". www.bayburt.bel.tr, i.e. Moz (İngilizce). 26 Ağustos 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Ağustos 2022. 
  8. ^ Akşin, Sina; İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele, İstanbul, 1983.
  9. ^ Borak, Sadi; İktidar Koltuğundan İdam Sehpasına, İstanbul 1964
  10. ^ a b c d e "Urfa Mutasaffırı Nusret Beyin Savunması" (PDF). Müslüm C. Akalın. Ocak 2011. 1 Kasım 2021 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Ağustos 2022. 
  11. ^ Ferudun ATA/İşgal İstanbulunda Tehcir Yargılamaları/TTK Yayınları/2011
  12. ^ Dadrian, Vahakn N.; Akçam, Taner (1 Aralık 2011). Judgment At Istanbul: The Armenian Genocide Trials (İngilizce). Berghahn Books. s. 195. ISBN 978-0-85745-286-3.
  13. ^ "İngilizi Makamından Kovan Milli Şehit Nusret Bey!". Can Osman Aksoy. 20 Ağu 2022. 21 Ağustos 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Ağustos 2022. 

Genel

  • Akalın, Müslüm; Ali Saip ve Kurtuluş Savaşımız, Şanlıurfa Kurtuluşu ve Tarihi Sempozyumu Bildirileri, Ş.Urfa Belediyesi Yayını, 1986.
  • Emiroğlu, Cevdet; Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey'in Bugüne Kadar Yayınlanmamış Bir Mektubu, Yeni Urfa Gazetesi 1 1 .4.1965
  • 1961.1915 Ermeni Tehciri ve Urfa Mutasarrıfı Şehit Nusret Bey\Bayram Akça-Manzara Verlag (Bölge & Avşar GbR) 26 Ağustos 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  • Çelik, İ. Halil; Şehit Nusret Bey'in Dramı, ll Nisan Gazetesi 11.4.1981
  • Yıldız, Hasan; "Sevr-Musul-Lozan Üçgeninde Kürdistan". İst. 1991
  • Ata, Ferudun; İşgal İstanbul'unda Tehcir Yargılamaları, Ank.2005
  • Milli Mücadele'de Urfa. Şanlıurfa Belediyesi Yayını, Urfa 2007.
  • Berkem, Süreyya Sami; Unutulmuş Günler, İstanbul 1960.
  • Türkgeldi, Ali Fuat; Görüp İşittiklerim, Ankara 1987.
  • Urfa Hakkında Salname, İst. 1927

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Tehcir Kanunu</span>

Tehcir Kanunu veya resmî adıyla Sevk ve İskân Kanunu, 27 Mayıs 1915'te Osmanlı Hükûmeti tarafından I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı ordusu ile karşı karşıya gelebilecek iç unsurların savaş bölgelerinden uzak yerlere devlet eliyle gönderilmesi için çıkarılan göç kanunudur. 1 Haziran 1915 tarihinde Takvim-i Vekâyi'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. İçeriğinde Osmanlı Ermenilerinden bahsetmemesine rağmen doğrudan imparatorlukta yaşayan Ermeni halkı hedef alarak Ermenilerin yaşadığı şehirlerden başka yerlere sürülmesine yol açtı ve böylece Ermeni Tehciri'nin bir parçasını oluşturdu.

<span class="mw-page-title-main">Refet Bele</span> Türk asker ve siyasetçi

İbrahim Refet Bele, Türk asker ve siyasetçi. Kurtuluş Savaşı'na katılan ilk beş generalden birisidir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarında İçişleri Bakanlığı, Millî Savunma Bakanlığı görevlerinde bulunmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Ermeni isyanları</span> Osmanlı İmparatorluğunda Ermeni ayaklanmaları

I. Dünya Savaşında Ermeni İsyanları, Taşnak, Armenakan, Hınçak Ermeni partilerinin faaliyetleridir. Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu karşısına Ermeni ulusal örgütleri Ermeni milisleri ile karşı faaliyetler yürütmüş, ayrıca Rus İmparatorluğunda oluşan Ermeni gönüllü birliklerine katılarak Rus Kafkasya Ordusu'na destek vermiştir. 14 Kasım 1922 tarihli New York Times gazetesi, Birinci Dünya Savaşı'nda 200.000 Ermeni'nin İtilaf Devletleri ordularında veya İtilaf Devletleri tarafında savaşan bağımsız birliklerde savaştığını yazdı.

<span class="mw-page-title-main">Bahaddin Şakir</span> Türk hekim ve siyasetçi

Bahaeddin Şakir, Türk hekim ve siyasetçi.

<span class="mw-page-title-main">Ömer Fahreddin Türkkan</span> Türk asker ve diplomat

Ömer Fahreddin Türkkan, Türk asker ve diplomat. Özellikle I. Dünya Savaşı sırasında çıkan Şerif Hüseyin İsyanı'nda zor şartlar altında Medine'de yönettiği iki yıl yedi ay süren Medine Müdafaası ile tanınmaktadır. "Medîne Müdâfii", "Türk Kaplanı", "Çöl Kaplanı", "Medine Kahramanı" lakaplarıyla anılır.

<span class="mw-page-title-main">Teşkîlât-ı Mahsûsa</span> Osmanlı İmparatorluğu’nda faaliyet göstermiş gizli bir örgüt

Teşkîlât-ı Mahsûsa, İttihat ve Terakki Cemiyeti bünyesinde Enver Paşa'ya bağlı olarak kurulan gizli teşkilattır. II. Meşrutiyet dönemi sonrası 1913-1918 yılları arasında etkinlik gösteren istihbarat ve propaganda işleri yürüten bir topluluktur. İttihat ve Terakki'nin Türkçü ve İslamcı siyasi görüşleri doğrultusunda, yurt içi ve yurt dışında, karşı istihbarat, propaganda, örgütlenme, suikast eylemlerinde bulunmuştur. Oluşumun isim babası Miralay Rasim Bey’dir. Çeşitli şahit ifadelerine göre 1911'den itibaren etkin olmuş, 17 Kasım 1913’te resmen kurulmuş ve daha sonrasında da 5 Ağustos 1914'te Harbiye Nezareti'ne bağlı resmî bir örgüte dönüştürülmüştür. 8 Ekim 1918'de İttihat ve Terakki hükûmetinin iktidardan ayrılması ile birlikte Teşkîlât-ı Mahsûsa da resmen tasfiye edilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Doktor Nâzım</span> Türk doktor, siyasetçi ve bürokrat

Doktor Nâzım veya Selanikli Mehmed Nazım Bey, Türk siyasetçi, hekim, 22 Temmuz 1918-8 Ekim 1918 arası Maârif Nazırı ve 1915-16 dönemi Fenerbahçe SK fahri başkanı. İttihat Terakki Cemiyeti'nin kurucu liderlerinden ve Jön Türk Devrimi'nin öncü isimlerindendir. Askeri Tıbbiye'de okuduğu dönemlerde, daha sonrasında Osmanlı İmparatorluğu'nun bir dönemine hükmedecek İttihat Terakki Fırkası'nın ve Teşkîlât-ı Mahsûsa'nın kurulmasında, örgütlendirilmesinde ve Osmanlı toplumunda büyük bir dönüşüm sağlayan meşrutiyetin yeniden ilanında oldukça önemli rol almış birkaç yöneticisi arasındadır.

<span class="mw-page-title-main">Çürüksulu Mahmud Paşa</span>

Çürüksulu Mahmud Paşa, Gürcü kökenli Osmanlı asker ve devlet adamı.

<span class="mw-page-title-main">Mehmed Kemal</span> Türk bürokrat

Mehmed Kemal Bey, Osmanlı idareci ve öğretmendir. Ermeni Kırımı'nda vazife almasıyla ve idam edilmesiyle bilinir. I. Dünya Savaşının son yıllarında Yozgat mutasarrıflığı ve Boğazlıyan kaymakamlığı görevlerinde bulunmuştur. Osmanlı'nın teslimiyetinin ardından başa gelen Damad Ferit Paşa Hükûmeti'nin kararıyla yargılanmak üzere 7 Ocak 1919 tarihinde gözaltına alındı. 30 Ocak 1919'da İstanbul'a getirildi. Nemrud Mustafa Paşa başkanlığındaki Harp Divanı'nın kararıyla savaş suçlarından ve katliamlardan suçlu bulunarak 10 Nisan 1919 tarihinde saat 17.20'de Beyazıt Meydanı'nda idam edildi. 1922'de TBMM tarafından millî şehit ilan edilmiştir.

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Osmanlı savaş suçlularını yargılama çabası, Paris Barış Konferansı (1919) tarafından ele alındı ve nihayetinde Osmanlı İmparatorluğu ile yapılan Sevr Antlaşması'na (1920) dahil edildi.

<span class="mw-page-title-main">Ermeni Kırımı</span> Osmanlı İmparatorluğunda ikamet eden Ermenilerin savaş boyunca göçe zorlanması ve sistematik katli

Ermeni Kırımı, 1915 Olayları/Ermeni Tehciri veya Ermeni Soykırımı, Osmanlı hükûmetinin Ermenilere karşı gerçekleştirdiği sürgün ve katliamlardır. Etnik temizliğin sonucunda ölen Ermenilerin sayısı tartışmalıdır; sayı, çeşitli araştırmacılara göre 600.000 ile 1,5 milyon arasında değişiklik gösterir. 1914 yılında Osmanlı topraklarında yaşayan Ermeni nüfusu yapılan farklı tahminler mevcuttur. Osmanlı resmî kayıtlarına göre 1.2 milyon ile Ermeni Patrikhanesi'ne göre 1 milyon 914 bin 620 Ermeni yaşamaktaydı. 1922 sayımlarına göre ise 817 bin Ermeni 'mülteci' olarak Osmanlı topraklarını terk etmiş, 95 bin Ermeni ise din değiştirerek Türkiye topraklarında yaşamaya devam etmiştir. Bu tahminlere göre Osmanlı topraklarında bulunan 900 bin hayatta kalmışken, 300 bin ile 1 milyon arasında Ermeni hayatını kaybetmiştir. Olayların başlangıç tarihi çoğunlukla 250 Ermeni aydının ve komite liderinin Osmanlı yöneticileri tarafından İstanbul'dan Ankara'ya sürüldüğü ve birçoğunun öldürüldüğü 24 Nisan 1915 ile ilişkilendirilmektedir. Ermeni Kırımı, sağlıklı erkek nüfusun toptan öldürülmesi ya da askere alınarak zorla çalıştırılması ve sonrasında kadın, çocuk ve yaşlılarla birlikte ölüm yürüyüşü koşullarında Suriye Çölü'ne sürülmesi gibi olaylarla birlikte I. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında iki aşamada gerçekleşti. Osmanlı askerlerinin koruması eşliğinde yaşadıkları yerlerden sürülen Ermeniler; sürgün sırasında yiyecek ve su sıkıntısı yaşadı; ayrıca çeşitli raporlara göre zaman zaman soygun ve katliamlara maruz kaldı. Ülke genelindeki Ermeni diasporası, genel anlamda Ermenilerin Doğu Anadolu'dan sürülme işleminin doğrudan bir sonucu olarak ortaya çıktı.

<span class="mw-page-title-main">Ali Galip Olayı</span> Sadrazam Damat Ferit Paşa hükûmetinin gerçekleştirdiği girişim

Ali Galip Olayı, Sadrazam Damat Ferit Paşa hükûmetinin, Elazığ Valisi Ali Galip Bey'in önderliğinde Sivas Kongresi'nin yapılmasını engellemeye ve Mustafa Kemal Paşa'yı ortadan kaldırmaya, Heyet-i Temsiliye ve Millî Mücadeleyi durdurmaya çalıştığı girişim.

<span class="mw-page-title-main">Adana Katliamı</span>

Adana Katliamı veya Osmanlı Türkçesi ile Adana İğtişaşı olarak da adlandırılan, 1909 Nisan'ında Osmanlı İmparatorluğu'nun Adana vilayetinde meydana gelen karşılıklı silahlı etnik çatışmalar sonucu Adana bölgesindeki Müslüman nüfus tarafından Ermeni mahalle ve köylerinde uygulandığı iddia olunan Ermeni karşıtı pogrom. Olaylarda 15.000 ile 30.000 arasında Ermeni'nin öldürüldüğü rapor edilmektedir. Osmanlı ve Türk kaynakları ile bunun aksi yönde iki tarafın karşılıklı çatışmaları neticesinde her iki taraftan ölenlerin olduğunu belirtmektedir. Bu olaylar üzerine hükûmet derhâl Rumeli'den Adana'ya asker sevk etmiş, bunların gelmesi üzerine olaylar yeniden alevlenmiş ama bu defa isyan çabuk bastırılmıştır. Cemal Paşa, Adana Vakası'nda 17.000 Ermeni ve 1.850 Müslüman öldüğünü, eğer şehrin nüfus oranı Ermenilerin lehine olsaydı bu sayıların tersine tecelli etmiş olacağını belirtmiştir. Yeni Tasvir-i Efkâr gazetesi de ölenlerin sayısını şöyle vermiştir: Müslümanlardan 1.186 kişi, gayrimüslimlerden ise 5.243 kişi. Ayrıca İsmail Hami; ölü sayısını 1.850 Türk, 1.700 Ermeni olarak tespit etmiştir. Öte yandan Patrikhane kendi yaptırdığı araştırma ile 21.300 ölü rakamı çıkarmıştır. Edirne mebusu Babikyan Efendi, meclise takdim etmek üzere bir rapor hazırlamıştı. Pek kısa bir zaman sonra öldüğü için mecliste görüşülemeyen bu raporda ölü sayısını 21.001 olarak gösteriyordu. Cemal Paşa'nın verdiği rakam, mahkemelerin bitmesinden sonraya ait olduğu cihetle, olay sırasında kaçıp da sonra geriye gelenler olabileceği düşünülürse ölen Ermenilerin 21.000'den ziyade 17.000'e yakın olduğu kabul edilebilir.

<span class="mw-page-title-main">Cemal Azmi</span> Osmanlı politikacı ve yönetici

Mehmed Cemal Azmi Bey, Osmanlı devlet adamı.

<span class="mw-page-title-main">Urfa İsyanları</span> Urfada 1895 yılında başlayan Ermeni ayaklanmalarının genel adı

Urfa İsyanları ya da Urfa Direnişi, 1895 ve 1915 yıllarında Ermeni komitecileri tarafından çıkartılmış olan ve ölüm ve yaralanmalarla sonuçlanan isyan hareketleridir.

<span class="mw-page-title-main">Mehmed Reşid</span> Türk doktor, asker ve vali

Mehmed Reşid, Daha sonraları İttihat ve Terakki Fırkası adını alacak olan İttihad-ı Osmani Cemiyeti’nin ilk 5 kurucu üyesinden biri ve I. Dünya Savaşı sırasında Diyarbekir Valisi olan Çerkes asıllı Osmanlı doktor, asker ve politikacıdır. Diyarbekir'de Ermeni Kırımı'nın yanı sıra Arami Soykırımı'nı da yürütmekle görevlendirildi.

Yenibahçeli Nail Bey Çerkez asıllı Osmanlı Devlet adamı, istihbaratçı ve yazar. İttihat ve Terakki'nin kurucu kadrosundandır. Özellikle İtalyanlara ve İngilizlere karşı yürüttüğü istihbarat faaliyetleriyle bilinmektedir.

1915 ve 1917 yılları arasında en az 800.000 Ermeni'nin öldürüldüğü Ermeni Kırımı boyunca birçok Türk sivil, siyasetçi ve askerî lider katliamlara ve yağmaya katılmayı reddedip Ermenilerin tehcir edilmesini ve katledilmesini durdurmaya çalıştı. Bu kişilerin çoğu eylemlerinin sonucu olarak pozisyonlarını kaybettiler ve bazıları öldürüldü.

Damad Ferid suikastı, 216. Osmanlı Sadrâzamı Damad Ferid Paşa'ya ve Ali Kemal ile Said Molla'ya yapılması planlanmış ancak teşebbüs aşamasında kalmış bir suikast girişimidir.