Nusayrilik
Makale serilerinden |
Makale serilerinden |
Nusayrîliğin[1] asıl kurucusu "Şeyh Bayrak" nâmıyla ün salan ve Nusayrî mezhebinin ulûsu olarak addedilen, yaklaşık olarak 957/968 yılları arasında Halep'te vefât eden "Hüseyin bin Hâmdân-ı Hasîbî" (Arapça: الخصيبي) adındaki şâhıstır.[2]
Tarihçe
- Nusayrîliğin asıl kurucusu, Irak'ta Kûfe ile Vâsit arasında bir yerde bulunan Canbelâ Köyü doğumlu, Hasan el-Askerî ile yakın ilişkileri bulunan okumuş bir aileye mensup, "Şeyh Bayrak" nâmıyla tanınan ve 957 / 968 yılında Halep'te ölen Gâl’îyye[3] fukahasından "Ebû Abd-Allâh el-Huseyin ibn Hemdân’ûl-Canbûlânî El-Hasîbî[4] (Arapça: الحسين بن حمدان الخصيبي) ismindeki zâttır.
- Tarikâtın bâtıni i'tikadı, Şeyh Bayrak'ın Antakya köylüklerindeki hâlife ve mürîdlerinden olan "Muhammed bin Âliyy’ûl Cillî" ile "Meymûn bin Kâasım’ıt Tabarânî" tarafından çevreye yayılmıştır. (Nusayriyye Tarikâtı şeceresi [5].)
- "Muhammed ibn-i Cündeb" ve "Muhammed’ûl Cennân’îl Cünbûlânî" adındaki kişiler de Nusayriyye tarikâtı bâtıni-i'tikadının neşriyâtına büyük ölçüde katkıda bulunmuşlardır.[2]
- İşte bu yukarıda zikredilen maddelerde anılan şahısların isimlerden dolayıdır ki, Ghulat-i Şîʿa/Ghulat-i İmamiye'den olan Nusayriyye tarikâtının öğretisinde "Hasîbî âkidesi", "Cillî i'tikadı-Meymûnî fıkhı" ve "Cündebî fikiri-Cünbûlânî tarikâtı" gibi ibârelere sıklıkla rastlanılmaktadır.
Nusayrî itikadı[1]
Günümüzde, Nusayrî Tarîkatı'nın müntesipleri Nusayrî itikadına bağlı olan Nusayrîler'den müteşekkil olmakla beraber, her Nusayrî'nin bu tarikâta mensûp olduğunu kesin olarak söylemek ise pek mübalağalı bir iddia olur. Nusayrîler'in aralarında değişik mezheplerden olanlara da sıklıkla rastlamak mümkündür.
Makale serilerinden |
Nusayr’îyye Tarikâtı'nın temel i'tikadî ilkeleri
- İsmâilîyye, Dürzîlik, Hristiyanlık ve Suriye'nin yerel inançlarının bu inançta birleştirildiği düşünülmektedir.[kaynak belirtilmeli]
- Ehl-i Beyt inancındadırlar. Anadolu Alevîliği ve Câferiyye Şiîliğine i'tikadî yönden kesinlikle benzememektedir.[kaynak belirtilmeli]
- Kadın Nusayriler için çok kıymetlidir doğurgandır, anadır. Örneğin, Nusayriler inek eti yemezler, bunun nedeni de dişinin kutsal olduğuna inanmalarıdır. Çünkü kadın anadır, doğurur vb..[kaynak belirtilmeli]
- Bu sebeple de Nusayrî i'tikadı ve inanışları erkeklerden oluşan bir topluluk içindeki sırlardan ibarettir.[kaynak belirtilmeli]
- Nusayr’îyye i'tikadına göre Kur'an'ın iki manası bulunmaktadır. Gizliliği anlayamayanlar için zâhirî, (yani yüzünden okunan mana) geçerlidir. Ancak Nusayrîler, İsmâilîyye öğretisi gereği bâtıni te'villere göre hareket ederler. Dolayısıyla bazen Kur'an'a bir Sünnî ya da Şiî din adamının hiçbir zaman yükleyemeyeceği mânâları da verebilirler.
- Allah-u Teâlâ'nın bazen insan sıfatıyla ortaya çıktığına ve onun en son Dünya'ya geldiği zamanki sıfatının İmam Ali olduğuna inanırlar.
- Yani Nusayrîler'in inancına göre Ali’nin vücudunda Hakk Teâlâ’nın ruhâniyeti vardır. Allâh’ûr-Râhman’ûr-Râhîym ile özdeştirilen Ali'nin yerlerin ve göklerin yaratılmasından önce de var olduğuna inanılır. Ali el-Mûrtezâ her ne kadar görünüşte bir imâm ise de aslen bu bir mânâ olup bâtıni anlamda Cenâb-ı Hakk’ın yeryüzündeki tecellisidir.[6]
- Nusayrîlik'te Allâh’û-Celle-Celâle’hû'nun nurunun Ali bin Ebâ Tâlib Merkedî'nin bedeniyle özdeşleşmiş olduğu inancı hâkimdir. Onların nûrlarından da Peygamber Muhammed'in yaratıldığına inanılır. Bu inançlarından dolayıdır ki, Nusayrîler İslâmiyet içerisinde i'tikaden Müşebbihe/Mücessime'den, siyâseten ise Gâl’îyye'den olarak sınıflandırılmaktadırlar.
- Ali mânâdır, Muhammed ise isimdir. Muhammed de kendi nûrundan Selmân-ı Farisî’yi yaratmıştır. Bu sır, Nusayrîler tarafından Hristiyanlıktaki “Baba-Oğul-Kutsal Ruh” sistemiyle açıklanır.[7]:33 Bu inancın, Nusayrîler'in yaşadıkları yörelerdeki eski Hristiyan inançlarının bir kalıntısı olduğu tahmin edilmektedir.
- Nusayrîler, İmâmet (İsmâ‘ilî i'tikadı)'nda mevcût inanca göre, insanlık tarihinin yedi kademesini gerçekleştirdiğine inanılan "Sâmet" (susan)'ı "Nâtık" (konuşan)'ın üstünde tutarak Halife Ali'yi "Sâmet", Muhammed'i "Nâtık" ve sahabelerden Selmân-ı Farisî'yi "bâb" (büyük kapı) olarak tanırlar. Bunların baş harfleri Ayn ع, Mim م ve Sin س'i önemserler. Ayrıca bu üçlü Ay, Güneş ve gökyüzü olarak da bilinir.[kaynak belirtilmeli]
- Ayrıca Bab’dan, yani Selmân’dan sonra beş “eytam” daha vardır. Bunlar, Bâb’ın mânevî çocukları olup, Bab tarafından yaratılmışlardır. Bunlar, tabiat olayları ve zelzeleyi yürüten Mikdad bin el-Esved, yıldızların hareketini idare eden Ebû Zer-el Gifârî, canlıların hayatlarıyla ilgilenen Abdullah bin Revâhâ, rızık ve hastalıklarla ilgilenen Osman bin Maz'un ve ruhları bedenlere gönderen Kanber bin Kadân ed-Devrî'dir. Bu beş eytam, aynı zamanda beş büyük yıldızdır.[8]
- Nusayrî inancına göre, ilk üç halife ile birlikte bir kısım sahabe (Ayşe, Talha, Zübeyr vb.), Muâviye, Yezîd ve Haccâc da İblis'in sembolleridir ve lânetlidirler.[8]
Tenasüh inancı[9]
- Sadece erkekler için söz konusu olan tenasüh inancı dinin temel inancını oluşturur. Önceki hayatta sevap kazananların insan olarak ve kötülükleri işleyenlerin ise hayvan olarak tekrar Dünya'ya geleceğine inanırlar. Nusayrîler'e göre Cennet ve Cehennem bu Dünya'dadır.[kaynak belirtilmeli]
- Yedi defa Nusayrî inancıyla Dünya'ya gelen inançlı bir Nusayrî gökyüzünde yıldız olarak mutlak iyiliğe (rahmete) kavuşacaktır.[kaynak belirtilmeli]
- Nusayrîler'e göre kendileri, Ali bin Ebâ Tâlib Merkedî’nin ulûhiyetine inanmak ve onun yüceliğinin nimetine ermek şerefine ulaşan kişilerdir. Ali’ye inanan ukkâller, yani Nusayrî ulularının ruhları, öldükten sonra hareket yoluyla yıldızlar haline dönüşerek nûrlar âlemine yükselirken cuhhâl (sıradan) Nusayrîler'inki ise Güneş’in etrafında dönen gezegenlere intikal eder. Nusayrî olmayanların ruhları ise hayvan bedenlerine girer.[8]
Sır inancı
Dînin şekillendiricisi olarak ashabdan Selmân-ı Fârisî kabul edilir. Dîn, temelinin ne zaman ortaya çıktığı belli olmayan bir sır üzerine şekillenir. Arap alfabesindeki üç harfle simgelenen sır, genel halk tarafından dahi bilinmez. Bu sırrı bilmek için ermek, "eve giden yola" gitmek gerekir. Bu sırrın yanı sıra, ibadet de gizlilik içinde yapılır. Hatay bölgesinde eski çağda yaygın bir "sır dini" olan Mithras öğretisinden günümüze ulaştığı düşünülebilecek bir saklı öğreti üzerine inanç biçimlenmiştir.
Nusayrî mezhepleri
Diğer birçok i'tikadî fırkada olduğu gibi Nusayrîlik de kendi arasında çeşitli fırkalara ayrılmıştır. Bunlar genel olarak dört kola ayrılmışlardır ki, bunlar; Haydarîyye, Şimalîyye (veya Şemsiyye) Kilazîyye (veya Kameriyye) ve Gaybîyye'dir. Ancak bunlar, esas itibarıyla, Şimalîyye ve Kilazîyye olmak üzere iki ana kol halinde yaygınlık kazanmışlardır.[8]
Ali'nin bulunduğu yer konusunda üç gruba ayrılırlar. Hâydarîler'e göre "Ali bin Ebâ Tâlib Merkedî'nin makâmı ûlvîyyesi" göktedir. Güneş Muhammed'i, Ay da Selmân-ı Farisî'yi temsil eder. Şimâlîler'e göre iser Ali el-Mûrtezâ, Güneş’te mûkîmdir. Bu yüzden de bunlara "Şemsîler" de denilmektedir. Semadaki büyük yıldızlar da Nusayrîler'in ukkâli’nin ruhlarıdır. Bu nedenle Nusayrîler, Güneş’in doğuşu ve batışı zamanında Güneş’e ve yıldızlara hürmet gösterirler. Dualarında ihtiyaçlarını, görünen yıldızlar hürmetine en iyisinden isterler. İkinci kol olan Kilazilere göre ise Ali'nin yeri Ay'dır. Bu yüzden bunlara da "Kamerîler" ismi verilmektedir.[8]
Nusayrîlik’te İbâdet[10]
Nusayrî Tarikâtı'nın görüşleri incelendiğinde, inançlarının İslâm’dan kaynaklanmakla beraber tamamen bâtıni yorumlara dayandığı görülmektedir. Hatta görüşlerinde zaman zaman Hristiyan kültürünün izleri görülebilir. Bu sebeple ibâdet anlayışları bakımından fırka temel İslâmî ibâdetleri, genel kabulden farklı olarak, kendi bâtıni anlayışlarına paralel biçimde te’vil eder.
Nusayrî namazı
Nusayrîler, namazlarını kılmak için bir camide toplanırlar. Burası, günümüz anlamıyla bir cami de olabilir, bir türbe de, hatta birinin evi dahi olabilir. "Namaz" Sünni ya da Şia anlayışındaki namazla ilgisizdir. Soyla babadan oğula geçen "şeyh"lerin önderliğinde erkeklerin toplanıp dua ettikleri bir törendir. [kaynak belirtilmeli] Secde ve rükû gibi durumların da bulunduğu "Nusayrî Namazı" abdestsiz olarak icra edilmez. Tören şeklindeki cemaat halinde kılınacak namazlar için oldukça kapsamlı şehadet'le duş alarak hazırlanırlar.[kaynak belirtilmeli] Kâbe'ye dönmek gibi bir şart da bulunmaz. Cemaat halinde kılınan namazlarda ise herkesin yüzü imama (şeyhe) doğrudur. "Namaz" için camide toplanma şartı da yoktur. Namaz kılınacak yer bir ev ya da temiz olan herhangi bir yer olabilir. Namaz şekillerle değil, sadece dua ile kılınır.
Bâtınî ferdi namaz
Bu fırkaya göre ibadetleri başında "bâtınî namaz" yahut kısaca "namaz" adı verilen ibadet gelmektedir. Bu da ferdi ve kolektif olarak iki şekilde yerine getirilir. Namaz; Ali'ye açılan bir kapı ve kalbin niyazı anlamında anlaşıldığından, özel bir mekâna, camiye ihtiyaç duyulmadığı gibi, herhangi bir tarafa yönelme yahut özel bir duruş da söz konusu değildir. Namaz sesle yapılan bir ibadet olup, sadece duadır. Namazın başında "Ali, Muhammed ve Selman'ı yüceltiriz." demek, namazı eda etmek olarak anlaşılır. Ayrıca Ali, Hasan, Hüseyin bin Ali ve Fatır (Fatıma) isimlerini anmak da beş vakit namaz sayılır. Namazın temel şartları beş seçkini (Muhammed, Fatır (Fatıma), Hasan, Hüseyin ve Muhassin) bilmek, dua esnasında gülmemek ve konuşmamak, Abbasi rengi olduğu için siyah takke giymemek, gizliliğe riayet etmek ve namazı "Ey yüce, büyük ve arıların efendisi Ali, bize merhamet et." diyerek bitirmektir. Namazın sayısı yine beştir ve beş masuma tahsis edilmiştir. Namazda Mekke'ye dönmek şart değildir. Öğleye kadar Güneş’in doğuş yönüne, öğleden sonra ise batıya doğru yönelinir. Bu namazın kılınması, mahiyet itibarıyla, Kur'an'dan Fatiha ve İhlâs sureleri ile öteki bazı kısa sureler, Kitâb el-Mecmû'daki sureler ve kuddâs adı verilen özel bazı duaları okumaktan ibarettir.[6]
Bâtınî Cemaat namazı
Toplu olarak kılınan namaz ise büyük bir şeyhin ziyareti, bayramlar ve fırkaya giriş merasimleri gibi vesilelerle yerine getirilir. Kadınların ve topluma kabul edilmemişlerin alınmadığı bu ibadette, ferdi yapılandan farklı olarak ezan okunur, kutsallığına inanılarak şeyhlerden başlanarak cemaat kadehten birer yudum alır, bazı surelerin okunması sırasında secde edilir. Merasimin belirli yerlerinde kuddâsu'l-buhûr, kuddâsü't-tîb, kuddâsü't-teberri ve kuddâsu's-sin gibi dualar okunur ve selam verilerek ibadet tamamlanır.[11][12]
Nusayrî Orucu
Namaz gibi İslâm'ın diğer temel ibâdetlerini de te'vil eden Nusayrîlik'te, Ramazan ayı'nda yapılan oruç ibadeti ile birebir aynıdır. Oruç 30 gün aralıksızdır. İslam peygamberi Muhammed'in babası Abdullah'ın sessizliğini temsil eder ve fırkaca kutsal sayılan sırları başkalarından gizlemek anlamına gelir. Ramazan ayında tutulan oruç ibadetini de hicri takvime uyarak yerine getirirler.
Zekât
Zekât, Selmân-ı Fârisî'yi temsil eder ve dini öğrenip aktarma anlamına gelir. Bununla birlikte fırkanın iç işleyişinde zekât çeşitli vesilelerle merasim sonrası şeyhe verilen paradır.
Zekât, genel islami anlayışla uyumludur, ancak 1/40 (%2,5) ile sınırlı değildir. Ayrıca din adamlarına verilen “hımız zekâtı” adı verilen bir bağış şekli de vardır.[13]
Nusayri anlayışına göre zekât, dine bağlılık, Allah’ı, peygamberini ve Ehl-i beyti sevmeyi sürdürmektir. Selmân-ı Fârisî’yi temsil eder ve ‘dini öğrenip başkalarına nakletme’ manasındadır.[14]
Nusayrîlik'te hac
Hac ibadetinden kasıt ise, fırkaca kutsal sayılan kişi ve yerleri ziyaret etmeyi sembolize eder ve Kâbe-i Mûazzama'nın tevaf edilmesiyle bir ilgisi yoktur. Ayrıca, Nusayrîlik'te ziyaret yerleri çok önemlidir. Buralar beyaza boyanır ve aynı zamanda ibadet yerleridir. Ziyaret yerleri ya su kenarlarında ya da ağaçlık yerlerdedir. Bu anlayışları eski Fenikeliler'den kalan bir inançtır.[8]
Nusayrîlik'te Şeyhler[10]
Nusayrîler'de, şeyhler tabir edilen din işlerini organize eden dört ayrı sınıf vardır ki, bunlar onlara göre büyük önem arz etmektedir. Bunları da sırasıyla şöyle sıralayabiliriz:
Büyük Şeyh
Ali'nin yeryüzündeki gölgesi durumunda olup, geniş ve büyük bir otoritesi vardır.Vazifesi, şeyh ve imam adaylarını seçmektir. Her bölgede ancak bir büyük şeyh bulunur.[8]
Şeyh (İmam - İmem)
Cemaatin manevi önderleri durumunda bulunan şeyhlerin sayıları çoktur ve atalarının melekler olduğuna inanılır. Melekler onlara hülul etmiştir. Ahiret âleminde şefaat hakkına sahiptirler. Merasim ve ziyaretleri idare edip, hastalara dua eder, muhtaçlara yardım eder. Evleri herkese açıktır. Şeyh olabilmek için şeyh ailesinden gelmek şart olduğu gibi geniş bir kültüre de sahip olmak zorunludur.[8]
Nüvvab
Bir nevi şeyh yardımcısı durumundadırlar. Şeyh olabilmeleri büyük şeyhin kararına bağlıdır. Bunun için geniş bir tecrübeden geçmesi gereklidir, şeyh olabileceği kanaati oluşuğunda bir başka bölgeye şeyh olarak atanır.[8]
Nusayrîliğe intisâb merhaleleri[10]
Nusayrîliğe Giriş Şartları
Erkekler ise mezhebe girmekle yükümlüdürler. Erkeklere bu inançlar, en geç 16 yaşında öğretilir. Bundan sonra öldürülseler bile bu sırrı kimseye söylemeyeceklerine yemin ederler. Giriş için, esas şart babanın Nusayrî olmasıdır. Erkek, sağlığı yerinde, en az 8-10 yaşından büyük olmak ve ölümle karşı karşıya kalsa bile sır saklayabilecek kabiliyet ve olgunlukta olmak da Nusayrîliğe giriş için gerekli şartlardandır. Nusayrîliğe girmenin şartlarına hâiz olup, Nusayrî inanç ve sırlarını öğrenen ve Nusayrî ibadetlerini yerine getiren Nusayrîlere "ukkâl" (akıllı) Nusayrîler denir. Nusayrilik'te Nusayrî soyundan gelip de Nusayrî inanç ve sırlarını öğrenmeye haiz olmayan veya hâiz olup da bu sırlar kendisine öğretilmeyen ya da bu inanç ve sırları bilmeyen Nusayrilere ise "cuhhâl" (cahil) Nusayrîler denir.[8]
Nusayrîliğe Girişte Şehadet Kelimesi
Nusayrîlik'e girişte şehadet kelimesi; “Ben Nusayrî dininden, Cündübî itikâdından, Cünbülânî tarikatından, Hasîbî mezhebinden, Cillî görüşünden, Meymûnî fıkhından olduğuma şehâdet ederim.” Aynı sûrede geçen “Ben şehâdet ederim ki Ali bin Ebû Tâlib’den başka ilâh, Muhammed Mahmûd’dan başka hicâb, Selmân-ı Fârisî’den başka bab yoktur.” şeklinde söz söylenerek yerine getirilir. Böylelikle kişi Nusayrîlik'e girmiş olur. Ardından da törene geçilir.[6]
Nusayrîliğe Giriş Töreni
Nusayrîliğe giriş birkaç merhaleden oluşmaktadır. Nusayrîliğe giriş töreni genel olarak aşağıda sıralanan dört merhaleden oluşmaktadır.
Ön Merhale
Mezhebe girecek yaşa gelen çocuğu babası, güvendiği bir Nusayrî’ye götürür ve ona tavassut etmesini ister. O şahıs onun manevi babası haline gelerek onu iyice tanır. Çocuğun durumu hakkında şahitler ve şeyhin huzurunda teminat alınır. Daha sonra o kişi çocuğun eğitimini sağlar. Namaz kılıp, oruç tutmasına özen göstermesi istenir. Zîrâ bu safhada o çocuk bir nevi ilk imtihandan geçmektedir.[8]
Birinci Merhale
Bu ön hazırlık safhasından sonra çocuk, "Meşveret Cemiyeti" adı verilen bir toplantıya alınır ki, bu toplantı şeyhin veya ileri gelen bir Nusayrî’nin evinde yapılır. Çocuk içeri alınır ve nefsini alçaltma, itaatkâr olmanın bir nişanesi olarak, şeyhin ve orada bulunan büyüklerin ellerini öpüp başına koyar. Ortamda mevcut olanların birer yudum aldıkları, Ulûhiyet sembolü olan üzüm suyundan o da bir yudum içtikten sonra (aynı kadehten içmek kardeşliği simgeler), o, "Abdu'n-Nur" (Nurun kulu) adını alır. Bu arada ع (ayn), م (mim), س (sin) harfleri, manaları anlatılmadan bir mühür şeklinde tekrar ettirilir, tekrar el öpülür. Sonunda da bu merasimin ay, gün ve senesi kaydedilir.[8]
İkinci Merhale
İlk merhaleden kırk gün sonra yapılan bu toplantının adı "Melik Cemiyeti"dir. Çok zengin ve görkemli bir toplantıdır. Nakip, çocuğa tekrar herkesin içmiş olduğu bir kadehten üzüm suyunu sunar ve ع (ayn), م (mim), س (sin) harflerinin sırrını öğreterek bunları her gün 500 defa tekrar etmesini emreder. Bu arada "Kitâb el-Mecmû"dan da bazı bölümler kendisine öğretilir.[8]
Üçüncü Merhale
Bu ikinciden daha görkemlidir. Nusayrîliğe giren çocuk ailesinin maddi durumuna bağlı olarak yedi ay ile dokuz ay arasında icra edilir. Geniş bir salonda yapılan bu merasim bir hayli kurallara bağlıdır. Salonda ortada büyük şeyhi temsilen bir imam oturur, sağında nakip, solunda ise necip vardır. Bu şekil aynı zamanda ع (ayn), م (mim), س (sin) harflerini yani Ali, Muhammed ve Selman üçlüsünü temsil etmektedir. Ayrıca Salmân-ı Fârisî'den sonra beş tane de eytam vardır ki, bunlar; "Mikdad bin el-Esved" (tabiat olayları ve zelzeleyi yürütür), "Ebû Zerr'il-Gifâr'il-Gifârî" (yıldızların hareketini idare eder), "Abdullah bin Revâhâ" (canlıların hayatlarıyla uğraşır), "Osman bin Maz'un" (rızık ve hastalıklarla uğraşır) ve "Kanber bin Kadân ed-Devrî" (ruhları cesetlere gönderir). Bu beş eytam, aynı zamanda beş büyük yıldızdır.
Nâkibin sağında da havarileri temsilen on iki kişi bulunur. Necibin solunda ise yirmi dört kişi yer almaktadır. Bu kişiler Kitâb el-Mecmû'nun beş defa tekrar edildiğine şahitlik ederler. Merasimin başında imam tekrar, sır saklayacağına dair söz ister, havariler de onun sözüne şahitlik ederler. Bu sırada on iki havari önlerindeki bardaktan birer yudum üzüm suyu alırlar, aday da alır ve böylece ulûhiyete erilmiş olur. Nusayrîliğe göre, gök gürültüsü ve şimşek çakması Ali’nin adının anılmasıdır.[8]
Nusayrîlik'te kutsal kabul edilen bayram ve merasimler (gün ve geceler)[10]
- Fıtr (Ramazan)[6][8][11]
- Adhâ (Kurban)[6][8][11]
- Gadîr (18 Zilhicce; Muhammed'in Ali'yi imam tayin ettiğine inanılan gün) [6][8][11]
- Mubahale (21 Zilhicce, Necranlı Hristiyanlarla Muhammed arasındaki lânetleşme olayı)[6][8][11]
- Firaş (29 Zilhicce; Muhammed'in Medine'ye hicret ettiği gece Ali'nin O'nun yatağına yatması) [6][8][11]
- Aşure (10 Muharrem; Nusayrilere göre Hüseyin, Kerbela'da ölmemiş, İsa gibi göğe çekilmiştir)[6][8][11]
- 9 Rebiulevvel (Halife Ömer'in öldürüldüğü gün)[6][8][11]
- 15 Şaban (Selman'ın ölümü)[6][8][11]
- Nevruz ve İran'da İslâmîyet öncesi dinlerden kalan ve hâlen yaşamakta olan bayramlar[6][8][11]
- 24/25 Aralık gecesi İsa'nın doğumu ve "son yemek" ayini.[6][8][11]
- Ayrıca Nusayriler, Hristiyanların bayramlarında (Noel, Paskalya vb...) da bayram yaparlar.[6][8][11]
Kaynakça
- ^ a b Çağatay, Neşet, Çubukçu, İbrahim Agah (1985). Ankara Üniversitesi (Ed.). İslâm mezhepleri tarihi. Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi. ss. 67-75.[ölü/kırık bağlantı]
- ^ a b Mustafa Öz, Mezhepler Tarihi ve Terimleri Sözlüğü, Ensar, İstanbul, 2011.
- ^ "Encyclopædia Iranica, ḠOLĀT". 17 Kasım 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Nisan 2014.
- ^ "Encyclopædia Iranica, ḴAṢIBI". 17 Mayıs 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Nisan 2014.
- ^ Süleyman Efendi, El-Bâkûret’ûs Süleyman’îyye, Sahife 14-15, Beyrut, 1873.
- ^ a b c d e f g h i j k l m n Büyükkara, Prof. Dr. Mehmet Ali: "İslam Mezhepleri Tarihi" sayfa 156. Anadolu Üniversitesi Yayınları Eskişehir, Eylül 2010 ISBN 978-975-06-0738-7
- ^ Meʼir Mikhaʼel Bar-Asher ve Arieh Kofsky (2002). Cambridge University (Ed.). The Nuṣayrī-ʻAlawī Religion: An Enquiry Into Its Theology and Liturgy (İngilizce). Hollanda: Brill NV Leiden. s. 33.
- ^ a b c d e f g h i j k l m n o p q r s t u v w x y Fığlalı, s.186
- ^ Bedri Ruhselman, İlâhî Nizam ve Kâinat, 317 sayfa, İstanbul, Nisan 2013 27 Ağustos 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. ISBN 978-605-63845-0-9.
- ^ a b c d "NUSAYRILIK". 26 Şubat 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Ağustos 2014.
- ^ a b c d e f g h i j k l Büyükkara, Prof. Dr. Mehmet Ali: "İslam Mezhepleri Tarihi" sayfa 157. Anadolu Üniversitesi Yayınları Eskişehir, Eylül 2010 ISBN 978-975-06-0738-7
- ^ Keser,2002
- ^ Uluçay, Ömer (2003). "Nusayrîlik, İnanç Esasları-Tenasuh (Reenkarnasyon)". s. 125.
- ^ Üzüm, İlyas (2000). "Türkiye'de Alevi/ Nusayrî Önderlerinin Eserlerinde İnanç Konularına Yaklaşım" İslam Araştırmaları Dergisi". İslam Araştırmaları Dergisi, 4. s. 173-187.