İçeriğe atla

Norm (sosyoloji)

Norm, grup üyelerinin belirli bir bağlamda nasıl davranmaları gerektiğini belirleyen kurallar veya ilkeler bütünü. Toplumbilimciler normları yazılı olmayan ve toplumun davranışlarına hükmeden anlayış olarak tanımlarken, ruhbilimciler ise daha genel bir tanımı benimserler. Sosyoloji'de normlar yazılı ve yazısız olmak üzere ikiye ayrılır. Yazılı normlar resmi normlar olarak da bilinirler. Kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge ve kararname gibi şeyler yazılı normlarının kapsamına girer. Yazılı normlar daha çok kamu kurumları ve özel sektörde kullanılır. Yazılı normların yaptırım gücü yüksektir. Yazısız normlar ise resmi olmayan normlardır. Toplum içerisindeki genelgeçer kurallar bütünü olarak da bilinir. Yazısız normların başlıca çeşitleri: töre, örf, adet, gelenek, görenek ve ahlaktır. Yazısız normlara uymayanlar toplum tarafından dışlanma gibi yaptırımlarla karşılaşabilirler. Yazısız normlar, yazılı normların olmadığı yerlerde onun yerine kullanılabilir. Normlardaki temel amaç sosyal kontroldür.

Toplumsal kural türleri

1. Din Kuralları: Kaynağının insanüstü bir güç olduğuna inanılır. Bu güç çoğu zaman Tanrı inancı ile belirginleşir. Ayrıca pek çok dinde bu inancı tamamlayan Kutsal Kitap ve Elçi (Peygamber, Yalvaç) inançları bulunur. Kaynağı tanrısal olduğu için bu kuralların değiştirilmesi çok zor hatta imkansızdır. Değişik dinlerde kurallar insanları ölümden sonra diriliş, yeniden dünyaya gelme, cennet ve cehennem gibi farklı ödül ve cezalar ile iyi birer insan olmaya yöneltmeyi amaçlar.

2. Gelenek (Örf) Kuralları: Kaynağı toplumun kendisidir. Toplum bir fayda bulduğu için nesilden nesile aktarır. Din kuralları kadar olmasa da yine de değiştirilmeleri oldukça zordur. Toplumun kullandığı en önemli yöntemler dışlama, kınama, dayanışma, yardımlaşma, ziyaret gibi uygulamalardır.

  • Töre: Geçmiş çağlarda yazılı olmayan hukuk kuralları demektir. Çağdaş devletler (bazıları hariç), Töre'yi hukuk olarak kabul etmez.

3. Görgü (Adap) Kuralları: Kimi kaynaklara göre Gelenek kurallarının bir türüdür. Farklı sosyal çevrelerde ortama göre değişen basit davranış kalıplarıdır. Bu kurallar kişinin toplum içinde nasıl davranması gerektiğini düzenler. Selamlaşma, yemek yeme kuralları, saygılı davranma gibi. Uyulmadığında karşılaşılacak tepki hafiftir. Bu tepki çoğunlukla Ayıplama şeklindedir.

4. Ahlak Kuralları: İyiye ve doğruya yönelmiş eylemi talep eden kurallardır. Bazı davranışlara üstün değerler yüklenerek yapılması teşvik edilir. Ahlak kuralları bireylerin davranışlarını düzenlemeyi amaçlayan, bunu yaparken de iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış davranışın ne olduğu sorusuna cevaplar veren kuralların tümüdür. Kaynağı kişinin kendisidir. Yani dışarıdan bir zorlama olmadan kendiliğinden uygulanır. Fakat ahlakın nasıl edinildiği ayrı bir tartışma konusudur.

A) Subjektif (Öznel) Ahlak: Ahlakın doğuştan edinildiği, kişinin yaratılışından kaynaklandığı öne sürülür. Bu nedenle kişinin kendisine yaptığı telkinlerle oluşur. Vicdan önemli ve belirleyici bir kavram olarak görülür.

  • Vicdan: İnsanın iyiyi veya kötüyü ayırt etmesini sağlayan, doğruyu veya yanlışı bulduran içsel güç ve yetenektir. Mecazen içsel bir mahkemedir. Özellikle hakimlerin (yargıçların) vicdani kanaatleriyle ve bağımsız olarak yani baskı altında kalmadan, kimseden tavsiye ve telkin almadan karar vermeleri gerekir. Arapçada sözcüğün kökeninde “bulmak” manası vardır. (“Bulunç” sözcüğü Anadolu'da bazı yörelerde “Vicdan” anlamında kullanılır.)

B) Objektif (Nesnel) Ahlak: Ahlakın sonradan edinildiği, aile, okul, çevre, din gibi kurumlar aracılığıyla toplum tarafından bireye aktarıldığı kabul edilir. Felsefedeki “Tabula rasa” (Boş Levha) anlayışı savunulur. Bu anlayışa göre insan zihni boş bir levha (tablo) gibidir. Doğumda insan zihni boştur ve sonradan toplumsal etkileşimle doldurulur. Bu nedenle Objektif Ahlak bireyin diğer insanlara nasıl davranacağını belirler.

Hukuk kurallarının diğer toplumsal kurallarla karşılaştırılması

1. Toplumsal Kuralların hepsi de insanın doğru davranmasını sağlamayı amaçlar. (Amaç aynıdır.)

2. Hepsinde Emir, Yasak ve İzinler vardır. (Araçlar aynıdır.)

3. Diğer kural türlerinde Manevi (Soyut) Yaptırım vardır; Hukukta ise Maddi (Somut) Yaptırım vardır. Hapis veya Para Cezası gibi (Yöntem farklıdır.)

4. Hukuk kurallarında devlet güvencesi bulunur. Diğer toplumsal kurallarda devlet güvencesi yoktur. Birey diğer toplumsal kurallara uymak istemezse onu hiç kimse bunlara uymaya zorlayamaz. Oysa hukuk kurallarına uymaya devlet tarafından zorlanabilir.

5. Zannedilenin aksine hukuk kuralları neredeyse en sık değiştirilen kurallardır.

6. Diğer kurallar zamanla Hukuk Kuralına dönüşebilir. Ör: Yaşlılara yer vermek bir gelenek kuralı iken çıkarılan bir yasa ile hukuk kuralına dönüşmüştür.

7. Toplumsal, dinsel ve ahlaki olarak kötü olan her şey hukukta cezalandırılmak zorunda değildir. Ör: Yalan söylemek hukukta bir suç değildir. Yani her yalan söyleyene ceza verilmez. Ancak Yalancı Şahitlik ve Sahtekarlık gibi başkasına zarar veren yalanlar suçtur ve cezası vardır.

Normların bağlayıcılığı

Aile ve çevre bazı davranış biçimlerinin uygulanmasını bireyden bekler. Hatta yapabiliyorsa buna zorlar. Örneğin bir çocuğun bayramda dedesini ziyarete gitmeye babası tarafından zorlanması gibi.

Hukuk insanların birbirlerine “tahammül etmelerini” (katlanmalarını) ister. Bu herkesin uyması gereken bir zorunluluktur. Daha sonra ise bireylerin Formel Saygı gösterecek biçimde bir davranışla toplumsal ilişkilerini ve kamu hizmetlerini yerine getirmeleri beklenir.

Formel Saygı (Resmi / Biçimsel Saygı)

Gözlemlenebilen bir davranış biçimidir. Kişinin gerçek fikri olmayabilir. Zorlamayla ortaya çıkar. Bu zorlama bazen toplumsal bazen de hukuk kökenli olabilir. Örneğin Devlet Memurları Kanunu memurun amirine karşı saygılı davranmasını zorunlu kılar. (Türkçe'deki “Saygı Göstermek” deyimi bu durumu ifade eder.) Hukuk bu saygı türü ile ilgilenir. Örneğin Devlet Memurları Kanunu, Öğrenci Disiplin Yönetmelikleri saygı ile ilgili düzenlemeler içerir.[1]

İnformel (Gayriresmî / Biçimdışı Saygı)

Kişinin gerçek fikrinden kaynaklanır. İçseldir. Zorlama ile değiştirilemez. Ancak karşılıklı etkileşim ile zamanla olumlu veya olumsuz yönde kendiliğinden değişebilir. (Türkçe'deki “Saygı Duymak” deyimi ile ifade edilir.) Hukuk bu saygı türü ile ilgilenmez.

Kaynakça

  • Marshall, G. Oxford Dictionary of Sociology.
  • Final Yayınları Felsefe Grubu Konu Anlatım Kitabı s.251
  • Chung, A., & Rimal, R. N. (2016). Social Norms: A Review. Review of Communication Research, 4, 1-28, doi:10.12840/issn.2255-4165.2016.04.01.008 (İngilizce)
  • Posner, E. (2000). Law and Social Norms. Cambridge MA: Harvard University Press (İngilizce)
  • Scott, J.F. (1971). Internalization of Norms: A Sociological Theory of Moral Commitment, Englewoods Cliffs, N.J.: Prentice–Hall. (İngilizce)
  • Hukuka Giriş, Prof.Dr Turgut Akıntürk, Anadolu Üniversitesi Yayınları, 2002

Dipnotlar

  1. ^ Devlet Memurları Kanunu (657 sayılı), 125. Madde, Disiplin cezalarının çeşitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller başlığı. "B - Kınama: Memura, görevinde ve davranışlarında kusurlu olduğunun yazı ile bildirilmesidir. Kınama cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:... c) Görev sırasında amire hal ve hareketi ile saygısız davranmak."

Ayrıca bakınız

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Hukuk</span> genellikle devlet otoritesi tarafından desteklenen kurallar ve yönergeler sistemi

Hukuk ya da tüze birey, toplum ve devletin hareketlerini, birbirleriyle olan ilişkilerini; yetkili organlar tarafından usulüne uygun olarak çıkarılan, kamu gücüyle desteklenen, muhatabına genel olarak nasıl davranması yahut nasıl davranmaması gerektiğini gösteren ve bunun için ilgili bütün olasılıkları yürürlükte olan normlarla düzenleyen normatif bir bilimdir. Ayrıca, toplumu düzen altına alan ve kişiler arası ilişkileri düzenleyen, ortak yaşamın huzur ve güven içinde akışını sağlayan, gerektiğinde adaleti yerine getiren, kamu gücü ile desteklenen ve devlet tarafından yaptırımlarla güvence altına alınan kurallar bütünüdür. Hukuk, birey-toplum-devlet ilişkilerinde ortak iyilik ve ortak menfaati gözetir.

Etik veya ahlak felsefesi, doğru davranışlarda bulunmak, iyi bir insan olmak ve insani değerler hakkında düşünme pratiğidir. Etik sözcüğü Yunanca "kişilik, karakter" anlamına gelen "ethos" sözcüğünden türemiştir.

<span class="mw-page-title-main">Émile Durkheim</span> Fransız toplum bilimci (1858 – 1917)

Émile Durkheim, Fransız sosyolog, sosyolojinin kurucularından sayılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Anayasa</span> devleti yöneten temel ilkeler bütünü

Anayasa, ülke üzerindeki egemenlik haklarının kullanım yetkisinin içeriğinde belirtildiği şekliyle devlete verildiğini belirleyen toplumsal sözleşmelerdir. Hans Kelsen'in normlar hiyerarşisine göre diğer bütün hukuki kurallardan ve yapılardan üstündür ve hiçbir kanun ve yapı anayasaya aykırı olamaz. Devletin temel örgüt yapısını kuran, önemli organlarını ve işleyişlerini belirleyen; ayrıca temel hak ve özgürlükleri tespit edip, sınırlarını çizen hukuk metinleridir. Toplumsal bir sözleşme niteliği taşır. Devlet faaliyetlerini ve oluşum biçimini düzenleyen yasa metnidir.

<span class="mw-page-title-main">Ceza</span>

Ceza ya da yaptırım, genel anlamıyla suç karşılığında insanlara veya kuruluşlara uygulanan bir yaptırımdır. Ceza Arapça kökenli bir kelimedir. Anlamı, yapılan kötü bir eylemin karşılığıdır.

Ahlak ya da sağtöre, kelimenin en dar anlamıyla, neyin doğru veya yanlış sayıldığı anlamına gelir. Terim genellikle kültürel, dinî, dünyevi ve felsefi topluluklar tarafından, insanların çeşitli davranışlarının yanlış veya doğru oluşunu belirleyen bir yargı ve ilkeler sistemi kavramı ve/veya inancı için kullanılır. Ahlak, kelimesinin etimolojik kökeninin Arapça “hulk” ; ” sözcüğüne dayandığı bilinir.

<span class="mw-page-title-main">Saygı</span>

Saygı, önemli kabul edilen veya yüksek itibar veya saygı duyulan birine veya bir şeye karşı gösterilen olumlu duygu veya eylemdir. İyi veya değerli niteliklere duyulan hayranlık duygusunu iletir. Ayrıca, birinin ihtiyaçlarına veya duygularına özen, ilgi veya dikkat göstererek onu onurlandırma sürecidir.

Namus, birçok ülkede iyi ahlaklılık, bütünlük, doğruluk, dürüstlük ve olumlu davranışlar olarak ele alınan, bazı kültürlerde cinsel ahlakla ilişkilendirilen bir kavramdır.

<span class="mw-page-title-main">Görgü</span>

Görgü bir toplum içinde var olan ve uyulması gereken saygı ve incelik kurallarının genel adıdır.

Toplumsal grup, üyeleri arasında etkileşim olan, ortak amaç ve çıkarlara sahip, belirlenen değer ve normları paylaşan insanların birlikteliğini ifade etmektedir. Toplumsal grup, hem sosyal psikolojinin hem de sosyolojinin çalışma konularından biridir. Bununla birlikte, psikologların ve sosyologların toplumsal grubu ele alış biçimleri farklılık göstermektedir.

Toplumsallaşma, sosyalizasyon ya da sosyalleşme, toplumun mevcut değer ve normlarının bireylere öğretilmesi süreci olarak tanımlanabilir. Bu süreç içerisinde birey ferdi olduğu toplum içerisinde nasıl davranacağını öğrenir. Aynı zamanda, bireyin sahip olduğu ya da toplum tarafından verilen rollerin ve sahip olunan statülerin gerektirdiği davranış biçimlerini, toplumun kendilerinden beklentilerini öğrenir. Toplumsallaşma sürecinde birey kendi toplumunun bir üyesi olmayı, toplumu tarafından kabul gören davranış örüntülerini, insanın davranışlarına yön veren, bunları belirleyip şekillendiren temel toplumsal ve kültürel değerleri (normları) öğrenir. Öğrenmekle de kalmayıp bunları içselleştirip kendisine mal eder ve bu değer ve normlar doğrultusunda davranmaya başlar. Daha öz bir anlatımla, birey toplumu ile bütünleşir ve toplumunun bir parçası haline gelir.

Hukukun herkes bakımından bağlayıcı olması gerekir. Kişiler bazen olması gereken gibi davranırlar, bazen de bu düzeni bozarlar. Hukukun var oluş nedenlerinden biri de bu noktada başlar. Yani toplumun düzenini korunması durumu. Devreye giren hukuki kuralları çiğneyen kişilerin bu yanlış davranışlarına engel olunur ve o kişilere bu kurallara uymaya zorunlu kılınır. Yaptırım bir hukuk kuralına aykırı davranılmasının sonucunda yol açılan zararın ortadan kaldırılmasını amaçlar. Kısaca yaptırım "Bir hukuk kuralına aykırı davranılması halinde hukuk düzenince öngörülen sonuçtur.". Yaptırım bir hukuk kuralını diğer sosyal düzen kurallarından ayırır.

Aksiyoloji, etik ve estetik olmak üzere ikiye ayrılır. Etik, insanların ahlaki değerlerini sorgular; estetik ise neyin güzel olduğuyla ilgilenir. Neyin etik, neyin estetik olduğunu açıklamak oldukça güçtür, buradan hareketle aksiyoloji, bireylerin davranışlarına temel teşkil eden değerleri araştırmaktadır.

Basit şekliyle taksir bir kişinin kendisinden beklenen özen ve dikkati göstermeden sergilediği davranışın kanunda öngörülen sonuca yol açması durumudur.

<span class="mw-page-title-main">H. L. A. Hart</span>

Herbert Lionel Adolphus Hart İngiliz filozof ve Hukuk Felsefesi profesörü.

Sapma davranışı, çoğunluğun onayladığının dışında kalan ayıplanan sapan davranışlarını cezalandırılan bir davranıştır. Sapma davranışlar kültürün içeriği olan örf, adet, gelenek ve sosyal problemler ile yakından ilgilidir. Toplumun çoğunluğu tarafından itirazla karşılanan ve istenmeyen bir takım davranış kalıpları ve olaylar olarak beliren sosyal problemler düzenlenmesi ve giderilmesi gereken sosyal olaylardır. Bunların çıkış nedenleri sosyal oluşumlardır. Sapkınlık, topluluk ya da toplumda insanların çoğunluğu tarafından değerli/önemli kabul edilen verili norm setine uygun olmayan davranış biçimidir. Bu davranış biçimi toplumsal niteliği nedeniyle sosyolojinin araştırma alanına girer. Sapma kavramı yanında açıklanması gereken bir başka kavram da “sapmış” kavramıdır. Sapmış, basit olarak sapma eylemine katılan bir kişi olarak tanımlanabilir. Başka bir ifade ile sapmış, toplumun benimsenmiş standartlarından veya normlarından farklılaşmış kişidir. Sapkın kişiler ortalama kişi ve ortalama davranış çeşitleri ile karşılaştırıldıklarında farklı ve anormal olarak görülürler. Fakat her toplumda çeşitli derece ve biçimlerde anormallikler bulunur. Kişiler aşırı uyumsuz veya göreneklere aykırı olabileceği gibi hukuksal normlara da aykırı olabilir. Hukuk kurallarına uymayan davranışın yaptırımı yasalarda yazılı olarak belirlenmişken, gelenek, görenek, örf ve adetlere uymamanın sapma olarak nitelendirilmesi durumu görelidir. Aynı zamanda sapmış davranışa gösterilen tepki de sosyal gruplara göre farklılaşır. Buna karşılık bazı sapma türleri toplumun tüm üyelerinin tepkisini çekerken, sokağa tükürme gibi bir davranış sapma olarak herkesin tepkisini çekmez). Sapma davranışlar zaman, toplum, sosyal gruplar ve bireyler bakımından görecedir. Neyin sapma olup olmadığına karar vermek çok sayıda değişkenin hesaba katılmasıyla mümkündür. Her sapma davranışı suç olmayabilir. Fakat her suç olarak kabul edilen davranış aynı zamanda sapma davranışıdır. Sapma, sosyal sistemlerde sadece orta düzeyde uyumsuz olabilirler. Fiziki, psikolojik, moral veya kültürel açılardan anormal olabilirler. Ancak böyle bir yaklaşımla açıklama değil sınıflama yapılır. Sapmalar olumlu ve olumsuz olmak üzere ikiye ayrılır. Olumlu sapma, ideal davranış görüntüleri oluşturan bir sapmadır. Bu toplumun yücelttiği ideal normlara ve kişilerin daha erdemli olarak adlandırdığı davranışlara doğru yöneltilen bir uyumdur. Buna benzer sapma davranışı içinde olanlar, olağanüstü birer kişi ve kahramandırlar. Toplumdaki diğer kişilere örnek olurlar. Bu çeşit insanlar, kahramanlık öyküleri içinde sıkça yer alırlar. Daha çok, ideal davranış kalıpları yönünde bir sapmadır. Bazı kişiler toplumun kabul ettiği davranış kalıplarını aşarlar, bunların üstüne çıkarlar. Normalin dışında alışılagelmiş, yinelenen modelin dışında olduğundan sapkın davranışlardır. Sapma nadiren arzu edilebilir olarak düşünülmesine rağmen, bazen sosyal sistemin istenilen yönde değişmesine ve işlevselliğine yardım edebilir. Sapmanın olumlu etkileri olarak ifade edilebilecek sonuçları aşağıdaki başlıklar altında sıralanabilir).

Lâik hukuk insanların bir toplum olarak birlikte yaşama ihtiyacından doğan, kaynağını doğrudan insan aklından alan, toplumsal gereksinimlere göre değişebilen, evrensel nitelikte genel geçerliliğe sahip olduğu kabul edilen hukuk anlayışıdır.

<span class="mw-page-title-main">Yasal norm</span>

Yasal norm veya Hukuki norm, egemen gücün sosyal ilişkileri düzenlemek için ilan ettiği ve uyguladığı, bağlayıcı kural, ilke veya normdur. Hukuk normları, hukuki ilişkilerin öznesi olan bireylerin hak ve görevlerini belirler. Yetkili devlet makamları, yasal normların temel yönlerini, o hükümet altındaki bireylerin uyması gereken ve devletbaskısıyla daha da garanti altına alınan bir dizi yasa aracılığıyla yayınlar. Hukuki normların iki kategorisi vardır:normatiflik ve genellik. Diplomatik dokunulmazlık ve yasama dokunulmazlığı, normların özel bir azınlık için oluşturulduğu ve yalnızca bu azınlık için geçerli olduğu durumları ifade eder.

<span class="mw-page-title-main">Sosyolojide sapma</span>

Sapma veya sapma sosyolojisi, resmi kuralları ihlal eden davranışları, eylemleri araştırmaktadır. Örnek olarak sapma sosyolojisi, toplum kuralların ihlalini, suç vb. durumları ele almaktadır.[3]Sapma teriminin olumsuz bir anlamı olsa da, sosyal kuralların çiğnenmesi her zaman olumsuz bir eylem oluşturmamaktadır. Bazı durumlarda kuralların ihlal edilmesine rağmen, davranış olumlu veya toplum tarafından kabul edilebilir olarak adlandırılabilir.

Sosyal düzen veya toplumsal düzen, bir toplumda o toplumla ilgili olarak getirilmiş kurallara uygun düşen yapıya verilen isimdir. Sosyal düzen insanlığın bir arada yaşama içgüdü ve zorunluluğundan hareketle toplum içerisinde esenliği ve asayişi korumak adına konmuş yazılı veya yazısız kuralları kapsar. Aristoteles'e göre insan sosyal olmaya mecburdur, bunun için tarih boyunca çeşitli medeniyet ve topluluklar inşa ederek kümülatif bir güvenlik ortamı yaratmayı amaçlamıştır. Lakin eğer bu güvenlik ortamı belirli kurallar ile korunmazsa, kaotik bir güvensizlik ortamına dönüşebilir. Bunun için etkili bir sosyal düzen oluşturmak mecburidir.